Violet Black

By liarblackcat

90.1K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

51.Bölüm*

506 53 43
By liarblackcat

Phantogram

Black Out Days

*

"Yeşil pigmentleri yolladı mı?" diye sordu Fred, ikizine. George kafasını aşağı yukarı salladı. "Baykuş sabah getirdi."

"Hiç mektup var mıydı?" George bu sefer kafasını iki yana salladı.

Bir ay. Bir aydır Violet Milan Black'ten haber alabilmenin tek yolu Weasley Büyücü Şakaları için yolladığı ürünler ve bazen Remus Lupin'i eve almasıydı. Harry'nin vasiyetini almasına Dumbledore engel olduğundan beri kimseyle konuşmamak istememişti. Black Malikanesi'nden çıkmıyor, kendisini her şeyden kısıtlıyordu.

"Bugün yine ona gitmeyi deneyelim mi?" diye umutla sordu bu sefer Fred. Genç kız için çok endişeleniyordu, kargolara ve Remus'un sözlerine inanmaya çok sıkılmıştı. "Deneriz ama sanmıyorum." Fred işe döndü, dükkan çok kalabalıktı. Dükkanın kapısı tekrar açıldı ve içeri görmekten asla sıkılmayacağı birisi girdi, Hope Foster. "Geliyor musun, Weasley?" Elinde iki dondurma vardı.

"Tek başına çıkmaman konusunda anlaşmıştık." dedi George dondurmalardan birisini eline alırken. Hope omuz silkti. "Bana bir şey olmaz dediğimde inanmaya başlamalısın."

"İstersen Dumbledore ol, yine de yalnız dolaşman hoşuma gitmiyor. Her gün başka dükkan kapanıyor bu yolda biliyorsun. İnsanlar kaçıp gidiyor ama sen tek başına geziyorsun."

Hope güldü. "Öncelikle Dumbledore'u öpmek istemezdin." George'un yanağını öptü. "İkinci olarak siz kapatmıyorsunuz, kaçmıyorsunuz. Ben de sizinle olmak istiyorum." Hope mezun olduktan sonra direkt Weasley Büyücü Şakaları'na gelmişti. George ile ikisi işleri bir seviye yukarı taşımışlardı. Bu zamanda uzatmanın gerekmeyeceğini düşünmüşlerdi. Hope bizzat olacak kötülükleri sezebildiği için vakit kaybetmek istemiyordu. Ailesi gibi birilerini daha yitirmeyecekti, sevdikleriyle vakit geçirecekti.

"Annene uğradın mı? St.Mungo'da insanlar ölüp duruyor." diye sordu George kıza. Hope, "Benimle görüşmeyi reddetti. Olay çıkarmış, zor yatıştırmışlar. Anne sevgisi çok kuvvetli birisi." dedi. İsteksizce güldü. "Önemli değil, hayatta olduğunu biliyorum ya. Benimle konuşmasa bile en azından bir ebeveynim var değil mi? Violet nasıl? Konuşabildiniz mi?"

George kafasını iki yana salladı. Sonra sevgilisine yaklaşması için işaret verdi. "Ama yakın zamanda konuşacağımızı umuyorum. Fred'e söyleme, sürpriz olmasını umuyorum. Annem söyledi yarın sabah Dumbledore, Harry'i Kovuk'a getirecekmiş. Remus kesinlikle Violet'e bunun haberini vermiştir ve Violet, Harry'i görmek için Kovuk'a gider. Biz de bir iki gün Kovuk'a gideriz."

"Sen yok musun, sen..." Çocuğun dudağına minik bir öpücük koydu. "Ben yukarı çıkıyorum. İşiniz bitince gelirsiniz."

"Pekala." George, Hope'un yukarı çıkmasını gülerek izledi. Bu günlerde onu mutlu eden tek şey sarı çiçeğiyle konuşmaktı. Onun aksine Fred ise konuşmuyordu. Sessizleşmişti. George onun bu sessizliğini Violet'in olmayışına yormuştu, şahsi olarak düşünecek olsa Hope olmasa o da pek konuşmak istemezdi. Yine de Fred'in, Violet'e olan düşkünlüğünü biliyordu ve bunun payı olduğunu elbette tahmin etmek zor olmuyordu. Kardeşinin yanına gitti. "Yarın eve mi uğrasak? Düzgün yemek yeriz."

Fred omuz silkti. "Olur. Anneme haber ver." Ve müşterilerle ilgilenmeye devam ettiler.

-----

"Sesini duymaktan bıktım, Kreacher." Yattığı kanepede doğruldu, oturdu. "Söylenmelerinden sıkıldım. Bir süre sessiz ol bu bir emirdir." Kreacher konuşamadığı için içinden söylenmeye devam etti. İçinden susmadığı surat ifadesinden belli oluyordu.

"Merak etme, bu akşam Kovuk'a gideceğim. Evde yapayalnız, deli gibi tablolarla konuşmana bakabilirsin." Kreacher'ın yüzünde gördüğü saniyelik rahatlamadan sonra, "Tabii evden çıkman ya da tablolar dışında birileriyle konuşman yasak. Bu da ayrıca emirdir."

Kreacher'ın salonu terk etmesiyle nefesini verdi. Bu ev cininden nefret ediyordu. Ona karşı içinden geçen düşünceleri Hermione duysa, onu kesinlikle çok kınardı. Saçlarını karıştırıp ayağa kalktı. Asasıyla etrafı temizledi. Vaktinin çoğunu salonda geçirdiği için çok kolay pisleniyordu. Buna rağmen merdivenlerden yukarı çıkmayı şiddetle reddediyordu. Yukarı çıkması her seferinde babasının odasına girip ağlamasıyla sonuçlanıyordu ve ağlamaktan çok yorulmuştu.

Mutfak tezgahının üstünde duran önceden açılmış şarap şişesinden kadehine doldurmaya başladı. Babası zulasını açtığını bilse kendisine çok kızardı. Sarhoş olmayı başardıysa sinirli bir Sirius hayal edip kolayca gülebilirdi.

Akşama Kovuk'a gideceğini hatırladığında kadehi bitirip bıraktı. Molly'nin karşısına iyi çıkmalıydı. Kötü gözükse onu hayatta salmazdı. Normalde çok da zayıf olmayan, ortalama vücudunun cılızlaştığını görse ağzına yemek tıkamak için uğraşırdı. Violet yemek yemek istemiyordu. Kokusu bile midesini bulandırıyordu. Remus'un getirdiği meyveleri yemek ona yetiyordu.

Duş alması gerekiyordu, temiz görünmeliydi. Zaten harap halde Harry'nin karşısına çıkıp onu daha da fazla üzmek istemezdi. Yukarı çıkmak üzere merdivenlere bir bakış attı. Yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladığında çok sevdiği(!) büyük annesinin tablosu konuşmaya başlamasın diye adımlarına dikkat etti. Yukarı çıkmaktan zaten haz etmiyorken üstüne onu çekemezdi.

Yukarıda geçirdiği süreyi de kısa tutmaya devam etti. Tekrar aşağı indiğinde derin bir nefes alarak mutfaktaki şömineye gitti. Remus bir yere gitmeden önce her zaman not alması için ona bir defter vermişti. Her daim yanında olamadığı için onu kontrol etmenin yolunu böyle bulmuştu. Gerçi Violet fazla yere de gitmiyordu. Sadece evin yakınındaki park ve markete... ve bazen de Godric's Hollow'a.

Sirius Black'in bedenini karış karış aramalarına rağmen en sonunda bulabildikleri tek şey bir asa olmuştu. Violet onu saklamak istemek yerine de gömmek isteyince Remus, Sirius'un defin işlemleri ile uğraşmıştı. Black aile mezarlığı yerine James Potter'ın yanında olmayı tercih edeceğini de bildiğinde Godric's Hollow'u seçmişti. Aynı zamanda orası Marlene Mckinnon'ın gömülü olduğu yerdi ve tabii ki tek ve biricik Cedric Diggory.

Defteri eline aldı. Son bir haftadır oraya hiç gitmemişti. Saate baktı, Kovuk'a biraz geç gitse hiçbir şey kaçırmazdı. Asası yardımıyla efsunladığı kalem ile sırasıyla Godric's Hollow ve Kovuk yazdı ve sonra cisimlendi.

Mezarlığın içerisine girip görmeye alışık olduğu taşları aradı. "Merhaba baba. Yine ben geldim."

Yere oturdu ve taşa dönük bir haftadır okuduğu her şeyi anlatmaya başladı. Konuşabileceği başka bir konu kalmamıştı ki. "İşte en son üçünün düğünü yapıldı. Madem mutlu sonla bitecekti, Lysander ve Hermia neden bu saçmalıkları çektiler anlamadım. Bu kitabı okusan sen kesin çok saçma bulurdun." Düşünüp ekledi. "Gerçi evde bulmuştum kesin okumuşsundur..." Tekrar asasını eline aldı ve toprağa doğrulttu. Minik bir menekşe çıkmasını sağladıktan sonra gülümseyerek, "Biraz annemle konuşmama kızmayacağını varsayıyorum. Cedric ile konuştuğum için de kızamazsınız, Bay Black ilgi her zaman sizin üzerinizde olamaz." Şakayla karışık söylediklerine gülmek istese de sesi gittikçe titremeye başlamıştı. Gözünden bir tane yaş aktığını fark ettiğinde hemen elinin tersiyle sildi.

"Yakın zamanda yine gelirim, baba." Ayağa kalktı ve son bir kez mezar taşına baktı. İyice yaklaşıp işaret ve orta parmağını birleştirip öptü ve taşın üzerine koydu. "Seni seviyorum, bunu unutma."

-----

"Harry! Seni sabahtan önce beklemiyorduk, hadi gir içeri. Dumbledore gitti mi?" Harry içeri girerken kafasını salladı. Ayağına dolanan turuncu kedi ile, "Hermione de mi burada?" diye sordu.

"Evet evet, dün gelmişti. Tabii seni sabah beklediğimiz için onlar uyudu." Molly mahcup mahcup bakmaya başladı. "Violet'e baykuş yollamıştım, hatta şu an seni değil onu bekliyordum. Geldiğin gibi görüşün diye erken gelmesini söylemiştim... Fakat sanırım hazır değil."

Harry, ablasını göremeyeceği için aniden modunun düştüğünü hissetti. Kendisini anlayacağını düşündüğü tek kişiyi görmek istemişti. "Belki sabah gelir?" Fazla umutlu gözükmüş olmasına karşın Molly gülümseyip sırtını sıvazladı. "Umarım canım." Harry'nin önüne biraz yemek koydu. "Sana kötü davranmıştır o mugglelar, yine incelmişsin. Biraz yemek ye."

Harry yemeğine başlarken uzun zamandır gelmediği Kovuk'u incelemeye başladı. Weasleyler'in herkesin nerede olduğunu gösterdiği saate gözü takıldı. Sadece bir kişi evde gözükmüyordu: Arthur Weasley. Hala işte gözüküyordu ve vakit gece yarısıydı. "Bay Weasley neden hala işte?"

"Ah, canım sen bilmiyorsun değil mi? Arthur, terfi etti!" Bayan Weasley'nin bu haberi vermek için çok heyecanlı olduğu belliydi. "Harika." dedi Harry sadece. Gözü bu sefer kapıya takılmıştı. Belki de Violet birazdan gelirdi. "Çok tatlısın, Harry. Evet, Rufus Scringeour şu anki duruma tepki olarak bir sürü yeni büro kurdu. Arthur da Sahte Savunma Büyüleri ve Koruyucu Nesneleri Bulma ve El Koyma Bürosu'nun başında!"

Harry yemeğinden bir yudum alırken ağır ağır kafasını salladı. "Vay canına... Bur gerçekten uzun bir bölüm gibi." Molly onu takmadan kocasının yeni işini övmeye devam etti. Daha sonra da her zaman geç gelmesi hakkında yakındı. Harry hiçbir şey söylemeden sadece yemeğini yedi.

Bayan Weasley'nin konuşmasını kesen şey ise Weasley saatindeki evde olmayan tek okun işte seçeneğinden yolda seçeneğine geçmesi ile oldu. "Sonunda geliyor." Saniyeler içerisinde kapı çaldı. Bayan Weasley kapıyı açmak için yöneldi fakat diğer taraftan kocasının sesini duydu. "Hayatım, soruları sormayı unutuyorsun. Belki de ben, ben değilim?"

"Arthur saatten gelenin sen olduğunu görebiliyorum." Ok evde seçeneğine geçmişti. Bay Weasley kapıyı açamaması için tuttu. "Olsun, yine de sormalısın."

"Peki, hayattaki en büyük emelin ne?"

"Uçakların nasıl havada durduğunu çözmek." Molly kafasını sallayıp kapıyı hemen açtı. Kocası kaşlarını çattı. "Sana kendi sorunu sormama izin vermedin- Ah, Harry? Seni yarın sabahtan önce beklemiyorduk."

"Görünüşe bakılırsa Dumbledore ile işimiz erkenden bitmiş, efendim."

"Harry, Slughorn'u ikna etmiş." dedi Molly arkasından. Arthur yüzünü buruşturdu. "Yanlış anlama, Harry. Slughorn'u insan olarak severim ama kesinlikle biz ondan biraz farklıyız. Her gün onun Bakanlığa gönderdiği kişiler ile uğraşıyoruz. Zamanında Molly ile ikimizinde dersine girdi. O zamanlar da böyleydi. Klüpler kurar dururdu-" Bay Weasley'nin sesi kapının tekrar tıklatılması ile kesildi. "Bu saatte biri mi gelecekti?"

"Violet!" Harry, Bayan Weasley'den önce davranıp alelacele masadan kalktı ve kapıyı açtı. Soru saçmalıklarıyla uğraşamazdı. "Violet!" Sesi heyecandan rahatlamaya dönmüştü ve hemen ablasının boynuna sarıldı. Son gördüğünden bu yana epey bir değişmişti. Her zaman bakımlı gözüken saçları biraz sağlıksız gözüküyordu, son dakika özen gösterilmiş gibiydi ve mor tutamların yerini sarı tutamlar almıştı. Normale nazaran kesinlikle daha zayıf gözüküyordu, Molly'nin birazdan ona da yemek koyacağından hiç şüphesi yoktu. Yine de her şeye rağmen o buradaydı, gelmişti. Nasıl gözüktüğü Harry'nin umurunda değildi, önemli olan yanında olmasıydı. "Geldin."

"Geldim, seni yalnız bırakacağıma inanabiliyor musun ki sen?"

"Violet? Seni kesinlikle daha erken saatlerde bekliyordum küçük hanım." Molly gülerek elini havada salladı. "Yine de hoşgeldin tabii ki de, sana da yemek koyup yatağını hazırlamaya gideyim. Fred ve George'un odasını ayırdığım iyi olmuş Fred'in yatağında yatarsın." Bayan Weasley hemen tabaklara yöneldi. Bay Weasley ile de selamlaştılar. Violet cidden gülümseyerek onlarla konuştu, kendisini zorlamadı. İyi ki gelmişti. 

*

Sizi pek kısa bölümlere alıştırmadım ama hikaye birkaç bölüm böyle devam edecek sonra yine olaylara geleceğiz, evet ısıtıp ısıtıp önünüze sunmayı çok seviyorum yani- 

Haftasonu bu kız msüye girdi ondan bölüm atmamıştır diye düşünüyorsanız da söyleyim yalan yani girmedim atmayı unutmuşum alt tarafı... girenlerin de iyi geçmiştir umarım baktım sorulara kolaymış

Şimdi gidiyorum asklarımm hepinizi öptim sonra görüşürüzz

Continue Reading

You'll Also Like

17.6K 1.6K 20
Shiratorizawa Akademisi'nin kız voleybol takım kaptanı, Hirai Yuna; Ushijima Wakatoshi'nin dikkatini çekecek kadar etkileyici biriydi. •Haikyū!! x re...
39.8K 3.3K 24
Günün yirmi dört saatinin yirmisini Marvel filmi izleyerek harcayan iki kişi düşünün. Şimdi bu iki kişinin Loki ve Thor'la tanıştığını düşünün. ©️ Tü...
14.1K 1K 29
"Çok koptuk.." Dick durgunluğumu fark etmiş gibi bana bakarken derin bir iç çekti. "Evet koptuk. Belki de kopmamız lazımdı.." "Lazım falan değildi!"...
28.4K 2K 8
Hayırlı bir kurgu düşünmediğime yemin ederim. Bölümler bana aittir. James Potter anısına, tüm haklar gözlüklerimde saklı. (bunu yazarken gözlük kul...