NUMUNE ŞAHIS

By Fatma_Zehra446

7K 1.6K 284

Her şey eski taş binaya adımını atmasıyla başladı. İşini çok seven bir gazeteci Numune Şahıs. Çalışmak için b... More

NUMUNE ŞAHIS-1
SEYYAR SATICI-2
KARANLIKTA AÇIK IŞIKLAR-3
FESLEĞENLER VE SİNEKLER-4
SAYGIN BİR BEY-5
KAYIP İLAN-6
İNŞAAT ÖNCESİ ÖDÜL MERASİMİ-7
İKİ SEÇENEK-8
KARMAŞIK İLAÇLAR- 9
KAZA SONRASI NORMALLİK-10
DÖNEN FENOMEN-11
VATOZ FELSEFESİ-12
İNCİR Mİ ADASI-13
ANTİKA MI PIRLANTA-14
KAĞIT KALİTESİ-15
ÇORAP SÖKÜĞÜ-16
MEMURA HAP-17
ÇİÇEK KAPISI-18
YÜKSEK VE KORKAK-19
İYİ ÇOCUK AMA KORKUT-20
KÖTÜ İZLER-21
MAHZENDE DENGESİZLİK-22
ŞAHIS AİLESİ-23
ALIŞMAK HEM DE ÇABUK-24
İMAMI KAÇIRMIŞLAR-25
BEKLENEN İHTİMAL-26
HESABI KAPATALIM-27
KANLI SİLAH-29
YEŞİL LAZER-30
VEDA ÖDÜLÜ-31
GEÇMİŞE YOLCULUK-32
FİNALDEN SONRA OLMAZSA OLMAZ KONUŞMA
NUMUNE ŞAHIS - 2. KISIM
ZAMANE KORSANLARI - 1
DENİZANASI KUCAĞI- 2
KAPTANIN OYUNU- 3
GÜVERTEDE AKŞAM YEMEĞİ- 4
KONUM; ZAGAZİG- 5
YILAN VE HAMSTER -6
DÜRBÜNLERE KAST - 7
GÖKYÜZÜNDEKİ KUBBE - 8
TAZE LİMON - 9
UZAYLI AYİNİ - 10
MANYETİK MAKARALAR - 11
ALTIN TOZLU ÇORBA -12
KİMYA SİHİRBAZI - 13
KİLİMLERE ÖZGÜRLÜK -14
KARANLIK ESARET -15
NUMUNE ORMANI - 16
İHANET KELEPÇESİ - 17

GELENLER-28

117 36 3
By Fatma_Zehra446

Saatler boyu düşüncelerin hapsinde, çıldırmanın eşiğinde kapalı odada kaldım. Odaya giren ay ışığı sayesinde gözüm biraz ışık görüyordu. Eski ve ince bir battaniyeyle ısınmaya çabalıyordum. Karnım fazlasıyla açtı. Kapının arkasından hiç ses gelmiyordu. Beni öylece bırakıp gitmişlerdi. Kaçırılmanın bu kadar sıkıcı olduğunu bilmiyordum. Nezarette kaldığım akşam bile Yüksek pencereye başımı kaldırıp baktım. En azından nerede olduğumu bilmek istiyordum. Odada bıraktıkları sandalyeye çıkıp dışarıya göz gezdirdim. Sadece eski bir araba vardı kapıda. Gerisi göz alabildiğince karanlıktı. Dikkatimi arabanın rengi çekti. Bu arabayla kaçırılmamıştım. Değiştirmişlerdi.

Oflayarak süngerin yanına döndüm. Evdekiler ne kadar merak etmişlerdi kim bilir? Kamera kayıtlarına baktıklarında en azından son görüldüğüm yeri bulabilirlerdi. Sonra arabayı takip ederlerdi. Ama beni kaçıran kişinin saklanma uzmanı Caner olduğu aklıma gelince tüm bu basit plan suya düşüyordu. O istemedikçe buradan gidemeyecekmişim gibi hissediyordum. Mithat beyden alacağı her neyse uzlaşmaya varabilmelerini umut ediyordum.

Kurabiye sever patronumun karıştığı işlerin cezası bana kesilmişti. Rehine gibi bekliyordum öylece. Hale'yi hiç tanımadığım halde ölümü beni bile sarsmışken, Mithat beyin gizli kutularla uğraşıyor olması onun hakkındaki düşüncelerimi iyice netleştirmişti. Kendini düşünen, işlerin berbat olmasını umursamayan bencil biriydi. Korkut defalarca dinlemeden yargıladığımı söylemişti. Bu gün her şeyi en başından dinlemiştim ve yargılarım hala değişmemişti. Kutuda her ne varsa hayatıma karşılık, onu Caner'e vereceği bile şüpheliydi. Benden kurtulmak için uğraşırken beni geri getirmek için çabalamazdı bile. Muhtemelen Caner de onu ifşa ettiğim için beni ortadan kaldırırdı. Hayat hikayem böylece son bulurdu ve ben hayaletlere karışırdım.

Korkunç senaryoların içinde kaybolurken uzun zaman sonra ilk kez ses duydum ve kapı açıldı. Elinde tepsiyle içeriye giren adam nihayet karnımı doyurabileceğim bir şeyler getirmişti. Tepsiyi getirip önüme bıraktı. Ekmek arası ve bir bardak meyve suyu vardı. İştahla bakarken yememi söyledi. Emir verir gibi konuşması o kadar yersizdi ki, zaten yiyecektim. Kocaman bir ısırık aldım. Domates ve peynir daha önce hiç bu kadar lezzetli gelmemişti.

Adam boş gözlerle bana seyretti ve arkasını döndü. Yalnız başıma saatler geçirmiştim ve canım sıkılıyordu. Tanımasam da yanımda dursa belki biraz can sıkıntım giderdi. Ağzımdaki büyük lokmayı çevirmekte zorlanırken bir yudum meyve suyu içtim.

"Bekle... kalsana burada. Canım çok sıkılıyor!"

"Başka emrin var mı?"

"Emir değil, samimiyim. Saatlerdir burada tek başıma oturuyorum. Çok sıkıldım."

"Biraz daha otur o zaman. Geç oldu yat uyu."

"Dizi izleyebilir miyim?" Söylediğimle kahkaha attı. Gayet ciddi bir soru sormuştum. Saatlerce duvara bakacağıma dizi izlerdim daha iyiydi. Yanıma yaklaşıp dizlerinin üstüne çöktü. Başlarımız aynı hizadaydı. Dişlerini sıka sıka konuştu.

"Dalga geçmeyi kes! Yemeğini ye yat zıbar!" Huysuzluğu canımı sıkıyordu. Ekmeğimden bir ısırık daha aldım. Ayağa kalkıp kapının yanına gidişini seyrettim. Dalga geçtiğimi düşündürten şey neydi bilmiyordum ama birazdan gösterecektim ona gününü.

"Yemeğimi bitirince tepsiyi almaya gelir misin?"

"Koy bir kenara, sabah alırım."

"Yediğin yemeğin tabağıyla aynı odada uyunmayacağını öğretmedi mi büyüklerin sana? Gelenlerden bahsetmediler mi?" Sesime gizemli bir hava kattım. Söylediğimi anlamamıştı ilk başta. Yutkundu ve elini kapıya götürdü.

"Ne, ne geleni?" Ekmeğimi tabağa bıraktım ve yavaşça ayağa kalktım. Yüzümde bilge bir gülümseme vardı. Yaklaştıkça tedirginleştiğini görebiliyordum.

"Sen hiç görmedin mi onları?" Gözlerimi odada dolaştırıp konuştuğumda benimle beraber etrafa bakınmaya başladı. Tavırlarımdaki sakinlik hissettiği korkunun artmasına sebep oluyordu. Birazdan kaçacakmış gibi bir duruşu vardı. Hemen kaçsa iyi olurdu çünkü gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Deli misin be? Saçma sapan konuşma akşam akşam! Ben... almaya gelirim tepsiyi." Arkasına bile bakmadan kapıyı çarpıp kapattığında elimi ağzıma bastırdım. Küçük oyunumu biraz daha devam ettirdiğimde buradan bir çıkış yolu bulabilirdim. Montumun fermuarını açıp kazağımı çekiştirdim. Her zaman olduğu gibi sökülmeye başlamıştı. İnce ipi elime dolarken odanın içinde hareket ettirebileceğim bir şeyler bakındım. İki kapılı komodinin önünde dizlerimin üzerine çöktüm. İlk gördüğümde işime yaramayacağını düşündüğüm nesneler şimdi fazlasıyla kullanılabilir hale gelmişti.

Üst üste konulmuş iki tuğlanın önünde boş bir şişe vardı. Yumak haline getirilip dağınık bir şekilde tıkıştırılmışlardı. Cam şişeyi alıp elime doladığım ipe bağladım. Tuğlaları alıp odanın köşesine koydum ve üstüne kumaş parçaları örttüm. Kazağım fazlasıyla sökülmüştü ama buradan kurtulursak gazi olarak hep benimle kalacaktı. Biraz daha ip söküp tuğlanın içinden geçirdim. Hafif bir kıpırdanma bile fazlasıyla işime yarayacaktı. Sandalyenin üstüne çıkıp, camın önüne şişeyi yerleştirdim ve ip havada kalmayacak şekilde serbest bıraktım. Sağ elimde şişenin ipi, sol elimde tuğlanın ipi süngerin üzerine oturdum ve ekmeğimi bitirdim. Eğer dalga geçtiğimi anlarsa ve bu karanlıkta yerini bildiğim halde benim bile göremediğim ipi görürse sonum çok feci olurdu. Tam tersi olursa da sabah olmadan bir şekilde buradan kaçabilirdim.

Meyve suyumun son yudumunu içtiğimde tepsiyi kapının yanına koydum. Yanıma yaklaşması tehlikeliydi. Mümkün olduğunca odaya girmemeli, beni de buradan çekip çıkartmalıydı. Puslu ay ışığının aydınlatmadığı köşedeki tuğla, geceleri kapının arkasında hayalete dönüşen kıyafetlerden daha çok korkutuyordu insanı. Adamı korkutacağım derken, olaya kendimi fazla kaptırınca içimden bildiğim tüm duaları okumaya başladım. Hepsi bir oyun Numune...

Kapının önündeki seslerden tepsiyi almaya geldiğini anladığım adam, anahtarı deliğe soktuğuna dikkatli bir şekilde süngere uzandım. Uyuyor pozisyonda beni görünce korkması daha da kolaylaşacaktı. Kapı açıldı, sadece nefes alış verişlerini duyduğum adam içeriye bir adım attı. Şimdi sıra bendeydi, benim bölgeme izinsiz girmenin cezasını ödetecektim ona. İpi yavaşça parmağıma doladım, doladım ve neredeyse görülmeyecek bir hamleyle çektim. Yüksek camın önündeki şişe yere düşüp tuzla buz olduğunda adamın ağzının içinde bir şeyler gevelediğini duydum. Gürültüye uyanmış gibi, her şeyden habersiz bir yüz haliyle doğruldum.

"Ne oluyor. Bir şey mi düşürdün?" Hala kapının kenarındaydı.

"Ben düşürmedim. Ne yaptın doğruyu söyle?" Seni dehşete düşürdüğüm doğrudur!

"Ne yapabilirim? Uyuyordum görmedin mi?" Kapıdan içeriye giren loş ışık direkt yüzüme çarpıyordu. Elim gözükmeyecek şekilde çapraz oturuyordum. Yavaşça tuğlanın içindeki ipi çektiğimde, köşedeki gölge hareketlenmişti. En az onun kadar dehşetli bir ifade takındım. "Beğendin mi yaptığını! Geldiler işte!"

"Ne gelmesi, ne yapıyorsun sen?" Yerimden kalkıp yanına doğru koştum. İki kolunu da tutup bana odaklanmasını sağladım.

"Ben bir şey yapmıyorum, görmüyor musun? Geç kaldın, senin hatan. Çıkart beni buradan. Kapıyı da kapat. Lütfen çıkart beni!" Loş ışık altında dehşetle açtığı gözleri oyunculuğumu gerçekçi bir boyuta taşıyordu. Korkmuş Numune kendisini kaçıran adama yalvarırken, adam daha fazla dayanamadan kızı kolundan çekti ve kapıyı çarptı. Tek perdelik oyun son buldu ve artık koridorda hızla ilerleyen adamın peşinden sürükleniyordum.

Bir kum birikintisinin yanından geçtik. İnşaatı tamamlanmamış bir binanın içinde olduğumuzu karşımdaki duvardan esen rüzgardan anladım. Tuğlalar üst üste dizilmişti ama duvar örülmemişti. Koridordan sola döndük ve bir odayı daha geçip aydınlık odaya girdik. Adam kolumu bırakmış soluklanıyordu. Bense küçük elektrik sobasından gözlerimi ayırmadan yavaşça ilerledim ve ellerimi sıcaklığa doğru uzattım. Soğuğa öyle alışmıştım ki sıcağı hissedene kadar üşüdüğümü bile fark etmemiştim. Koltuk, televizyon ve bir masa olan odada rahat bir uyku çekecekken beni soğuğa mahkum eden adama dönüp kızgınlıkla baktım. Benden gözlerini ayırmıyordu.

"Sen az önce ne yaptın? Ne oldu odada?"

"Ben bir şey yapmadım. Seni uyarmıştım, ama sen geç kaldın. Dua et de peşine takılmasınlar." Gözlerim ışığa alışmıştı. Adam koltuğa oturup ellerini dizlerinin üzerine koydu.

"Daha önce yaşadın mı böyle bir şey?" Az önce kükreyen aslan gitmiş, sütü dökmüş bir kedi gelmişti.

"Kısa süre önce bir imamın yanındaydım. Gece vakti dağın başındaydık. Karanlık, sisli ve fazlasıyla ürkütücüydü."

"Tamam, tamam her neyse! Cam kırıkları var odada, patron gelene kadar burada benimle kalacaksın." Sobaya dönüp sırıttım. Fazlasıyla korkuyordu, hikayemi tamamlayamamış olmam beni biraz üzmüştü ama yapacak bir şey yoktu. "K-köşede bir şey vardı gördün mü? Gölge gibiydi, hareket etti." Sırıtmamı gizlemek için derin bir nefes çekip ayağa kalktım ve korkuyla hareketlerimi izleyen adamın yanına oturdum.

"Gördüm ama korkma beni tanıyorlar. Sana zarar vermemelerini söylerim. Sen de bana yardım edersen tabi..."

Continue Reading

You'll Also Like

993K 54.3K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
33.2M 1.9M 39
Yaşıyorduk, işkence çekiyorduk, idam ediliyorduk, köle gibi çalıştırılıyorduk, susuyorduk, çığlık atıyorduk ama hepsinin sonunda sesli ya da sessiz b...
168K 15.7K 44
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
94.9K 5.7K 16
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. No.1 & Melek Mosso - Yarım Kalan Sigara [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kuru...