Rollerin Gecesi

Par askida321

12.3K 1.4K 1.9K

Bir insanın doğum günün ertesi ölüm günü olabilir miydi? Ya da cehenneme çevrildiği gün desem... Evet bu beni... Plus

İyi ki mi?
Dilek
Alışma
Üniversiteli
Yurt Günlükleri
İkiz Yumurta
Ayna
Hazırlık
Kelebek
Aşamalar
Zekanın Zekası
Rengine Bakmadan
Asıl Patron
Şansın Şanssızlığı
Koku Ustası
Paranoyak Çözümler
Bomba Etkisi
Hüzün Hırsı

Ödülsüz Oyuncu

590 84 103
Par askida321

Öncelikle şunu söylemeliyim ki önceki bölümde, makul bir yorum sınırı koydum ama siz beni şaşırtarak neredeyse koyduğum sınırı ikiye katladınız belki de daha fazlası. 

Acayip bir şekilde motive olduğumu söylemeden edemeyeceğim ki bunun en büyük örneği de şu, bu bölümü yarın akşam yayınlayacaktım ama siz beni şaşırtınca bende hızlıca bu bölümü gözden geçirip şimdi yayınlamaya karar verdim sizin için ;)

Cidden bir yazarın en büyük motivesi okurlarıymış.

Neyse fazla edebiyat yaptım ama olsun. 

İyi okumalar canlarııım:))



Bazen her şeyi boşuna mı yaşıyorum diye düşünürsün. Yani sen düşünmesen bile ben kesinlikle düşünürüm.

Bazen niye buradayım? diye de sorgulayabilirsin.

Ama ben genelde, ben kimim? Neden bu hayatın içindeyim? diye sorguluyorum kendimi.

Cadı kadının anlamsız cümlesinden sonra adam da kadınla beraber beni burada bırakıp gitti.

Yaşadıklarımın ağırlığı iyice beni sararken gözlerimi sımsıkı hiç açmak istemezcesine kapadım.

Uzun bir süre sonra bedenime yaklaşmış tanıdık bir kokuya rastladım. Ne garip, rüyada bile kokuları hissedebilmek.

Gözlerimi açmadan önce sağ, sonra sol elimde bir rahatlama hissettim.
Kelepçelerin ağırlığı artık kollarımda değildi.

Sonra bacaklarımda ve omuzlarımda bir elin dokunuşunu hissettim ve yavaş yavaş kaldırıldığımı anladım.

O kadar yorgun ve bitkindim ki gözlerimi açıp beni tutan kişiye bile bakamadım.

Daha fazla direnmenin anlamı olmadığını anladığımda beni kucaklayan kişiye iyice sokuldum.

Kolları ne kadar da rahattı böyle.

Kulağıma dolan sesler uğultudan ibaretti sadece.

Sırtımın yumuşak ve mis gibi kokan bir yere değdiğini hissettiğim an kendimi kabuslarımın kollarına bıraktım.

🌃

Başımı ağrıtan kabustan uyanınca şakağımı sertçe ovmaya başladım.

Bu nasıl bir kabustu böyle?

Kendi kendime söylenmeyi bırakınca etrafımı incelemeye başladım.

Şaşkınlıkla bakındığımda prensesleri kıskandıracak kadar güzel bir odada kaldığımı anladım.

Neler oluyordu?

Odadan çıkmak yerine odayı gezmeye karar verdim. Bu oda bende merak uyandırıyordu.

Büyük beyaz bir gardırobu görünce ilk oraya hareketlendim. Kapağını açtığımda gördüğüm manzarayla nutkumun tutulmasına sebep oldu.

Boran'ın kartından da alışveriş yapmıştım ama bu dolap için çok daha fazlası lazımdı.

Jeanlar ve taytlar ayrı bir bölmede, tişörtler ayrı bir bölmede çok düzenli bir şekilde katlıydı.

Kazaklar ve sweatlar sol rafın üstünde ki askıdaydı.

Hemen diğer kapağı açtım ve açtığım gibi dudağımı ısırmam bir oldu. Bir mini butik açılabilecek kadar çok abiye ve elbise vardı.

Bu, bu çok garipti...

Ve son dolabı da açtım burada da hala daha etiketi koparılmamış montlar, ceketler ve hırkalar vardı.

Bu dolap kime aitti böyle?

Alt çekmecelere bakmadan dolabı kapadım.

Banyo olduğunu sandığım kapısı kapalı olan odaya adımladım.

Kapısını açtığım da beni yine bembeyaz bir banyo karşıladı. Odaya göre kocamandı ve ferahtı.

Aklıma gelen fikirle gülümsedim. Birkaç gündür banyo yapmamıştım ve beni bu odaya koyduklarına göre en azından biraz kullanmaya hakkım vardı.

Gardıroptan kendime siyah bir tayt ve v yakalı oversize bordo bir tişört buldum.

Çekmecelerde iç çamaşırı olduğunu bildiğimden fazla kurcalamadan buldum.

Odaya kimse dalmadan hızlıca banyoya girdim. Bu banyoda yıkanmak lüks olabilirdi.

Sıcacık suyun bedenimden akmasına izin verdim. Sular bedenimden süzüldükçe dertlerim de akıp gidiyordu sanki.

Sıcak su beni fazlasıyla mayıştırdığı için çok fazla suyun altında kalmadan bedenimi sabunladım. Üstünde markası yazmayan bir şampuan bulduğumda yavaşça kapağını açtım.

Bu şampuan kullandığım en güzel şampuan olabilirdi. Ne koktuğunu tam olarak tahmin edemesem de yasemin, sandal ağacı ve biraz da karanfil koktuğunu anlayabilmiştim.

Saçlarımı iki kere şampuanladıktan sonra direk duştan çıkmaya karar verdim.

Ama çıkmadan önce soğuk suyun bedenime iyice dinginlik kazanmasına müsaade ettim.

Yoksa sıcak suyla durulansaydım buradan direk yatağa geçerdim ama benim uyanık kalmam gerekiyordu.

Banyodan çıkmadan önce sıkıca sarındığım bornozumla beraber saçlarımı kuruttum.

Aynadan kendime baktığımda şişmiş gözlerim dışında bir sorun gözükmüyordu.

Saçlarımı iyice kuruttuktan sonra şampuanın kokusu iyice etrafımı sardı.

Bu müthiş kokuyla beraber üstümü giyindim ve banyodan çıktım.

Oda da hala kimse yoktu. Bu iyiydi.

Tam camdan dışarıya bakacağım sırada odamın kapısı tıklatılarak açıldı.

TIKLATILARAK AÇILDI!

Ben gir demeden girse de tıklatma nezaketi hoşuma gitmişti.

Hey neden böyleydi?

Niye bana böyle davranıyorlardı. Pek anlayamasam da düşünmemeyi tercih ettim.

Düşünmek artık yormaya başlamıştı beni. Özellikle bedenimi ve takır takır çalışan beynimi!

İçeriye giren kadına yaban domuzu görmüşüm gibi baktım.

Tepesindeki sımsıkı topuz, siyah kalem eteğiyle gömleğini güzelce kombinlemişti.

Aslında daha çok bir şirkette patronun disiplinli asistanına benziyordu.

Yüzündeki donuk ifadeyle onunda beni incelediğini anladım.

Hafif makyajı sayesinde kırmızı ruju apaçık patlatmıştı.

Siyah stilettolarının sesiyle yavaşça bana doğru yaklaştı. "Güzel, duş almışsın." dedi.

Tek kaşımı kaldırdım "5n 1k sorularıma başlamadan önce siz anlatmak isterseniz seve seve dinlerim." dedim.

Samimilikten uzak bir şekilde gülümsedi "gevezesin demek."

Sanırım sabrımı sınıyordu bende dudak büzüp "gizem yapacaksınız demek." dedim

"Aslında erken gelmiştim ama madem sen hazırsın beni takip et sorularının cevaplarını orada alacaksın" dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı.

İstemeyerek de olsa bende kadını takip etmeye başladım.

Yine bembeyaz koridordan geçerken burasının daha resmi olduğunu düşünmeye başladım. Buz gibi koridor çamaşır suyu kokuyordu ve benim bembeyaz dişlerim gibi sinir bozucu şekilde parlıyordu.

Koridorun sonuna kadar sessiz bir şekilde yürüdük. Daha sonra kadın boynundaki kartı, asansörün yanındaki sensöre okuttu. Sensörden yeşil ışık yanınca asansörün düğmesine bastı. Demek kartı olmasa asansöre binemeyecekti.

Acaba tekrar mı kaçırılmıştım?

Kadın asansörün dokuzuncu düğmesine bastı.

Asansörün sonuncu düğmesi onuncu katta bitiyordu.

Demek burası on katlıydı.

Ekrandan anladığım kadarıyla ben beşinci katta olmalıyım.

Kısa sürede dokuzuncu kata gelince asansörden indik. Bu koridor beyaz değildi. Bu koridorda kahverengi tonlar hakimdi ve çamaşır suyu kokmak yerine burası biraz odunsu kokuyordu.

Yine koridorun sonundaki kapıya kadar yürüdük. Sessizliğimizi önümdeki kadının stilettoları bozuyordu. Hem de yerlerin halı olmasına rağmen.

Kadın kapıyı iki kere tıklattı ve içeriden cevabı beklemeden kulbuna asılıp açtığında kapının girişinde kaldı ve girmedi. Onun önünde durduğumda elini içeriye göstererek doğrulttu.

Kaşlarımı kaldırarak ona baktım ama sonra omuz silkip içeriye girdim.

Girdiğim gibi olduğum yerde kalmam bir oldu.

Bunların burada ne işi vardı?

Fazlaca büyük ve yuvarlak masada Ayaz, Aras, Kübra ve Boran oturuyordu.

Masa o kadar büyüktü ki hepsinin yüzü bana dönüktü.

Bembeyaz olduğuma emindim. Onları burada beklemiyordum. Gerçi kendimi hiç beklemiyordum ama o ayrı bir mesele.

Arkamdan gelen tok bir ayak bir sesi duyduğumda o tarafa döndüm.

Daha önce hiç görmediğim kırklı yaşlarında saçları beyazlaşmış ama traşı olunmuş kısaca sugar daddyi andıran fiziğe sahip bir adam bana bakıyordu. Gözleri fazla lacivertti.

Gülümsedi.

Ellerini arkasına bağladı ve etrafımda bir tur döndü. "Demek Deren Akhan."

Soyadımı söylerken ayrıca bir manalı söylemesi dikkatimden kaçmamıştı.

Dik olan omuzlarımı daha da dikleştirdim.

Sanırım kumpasa gelmiştim. Her zamanki gibi tutan teorilerim yine kafamda dolanmaya başlamıştı.

Adam Boran'ın yanına oturdu. Ellerini birbirine bağladı. "Anlat bakalım Akhan."

Soyadımla hitap edilmesinden nefret ederdim.

Bende ellerimi aynı şekilde bağladım "siz anlatın bence." dedim bende aynı ses tonuyla.

Benim anlatacak bir şeyim yoktu onlar anlatacaktı.

Adam kafasını aşağı yukarı salladı "İnatçısın sende. Ne çok benziyorsun"

Gözlerimi kıstım "kime benziyorum?" dedim ve ellerimi belime sardım.

Adam önce düşündü ve gözlerini birkaç saniye yerde gezdirdi. Bu, ben yalan söyleyeceğim demek oluyordu "kime olacak bana tabi ki."

Sevimsizce yüzümü buruşturdum. Yalan atıyordu.

Adam Boran'a baktı "kaybedecek vakit yok Boran! Bir yerden başlamak lazım." dedi. "Sen başlamak ister misin?"

Aslında bu daha çok bir istekten ziyade emir gibiydi.

Boran derin bir nefes aldı "en zorunu bana veriyorsun yani."

Adam sadece gülümsemekle yetindi.

Boran beni baştan aşağıya süzdü "sandığımdan iyi görünüyorsun." dedi "nasılsın."

Bana söylediği bu cümlelere kahkaha atmak istedim. Tahminlerim beni yine yanıltmamıştı bana oyun oynamışlardı. İğrenç bir oyun...

İstemsizce gözlerinin içine baktım "ne görüyorsan o" etrafımda bir tur döndüm kazadan dolayı hala kollarımda çizikler ve kaşımda ufak bir yara vardı. "Sen söyle Boran eserinizdeki zaiyat ne?"

Ayaz ofladı "abi bu bizi sittin sene affetmez gözlerine baksana alev alev."

Bana korkusuzca bakan Kübra bile kafasını masaya eğmiş siyah ojelerini soymaya başlamıştı.

Aras ise sadece sessizce bana bakıyordu. En mantıklısı gibi.

Boran daha fazla uzatmadan lafa daldı "bu yaptığımız senin için zordu biliyorum ama sen normal bir çaylak değilsin her çaylak gibi eğitilmedin yani..."

"Yani ne?" diye dişlerimin arasından sertçe konuştum. Sıktığım yumruklarım sinirlendiğimin en büyük işaretiydi.

Boran bu sefer gözlerimin içine bakma zahmetinde bulundu "yani seni diğer ayrıcalıklı ajanlar gibi teste sokmalıydık. Aslında" dedi ve sustu.

Yaşlımsı sugar daddy Boran'ın lafını tamamladı "aslında testin daha bitmemişti ama senin ekibin çoktan bir ajan olabileceğini onayladığı için sadece basit olanlar kaldı." dedi.

Kaşlarımı hafifçe çattım "bu da ne demek?"

Yaşlı adam devam etti "şu demek, aslında testin daha yarısındaydın ekibin ve seni sorgulamaya hazır adamım testi çoktan geçtiğini söyledi." dedi.

O oyunculuğuma ödül vermemeleri hataydı.

Adam lafını bitirmemiş olsa gerek ki devam etti" son dört aşaman kaldı bunları teste dahil etmeden çaylağın becerileriyle alakalı onlar yarın ve sonrasında onlara gireceksin." Adam ayağa kalktı. "Şimdi ekibinle zaman geçirebilirsin yarın görüşürüz Akhan" dedi ve ayağa kalktığı gibi sert adımlarla dışarı çıktı.

Masadaki herkese tek tek baktım kimseden çıt çıkmıyordu.

Onlar konuşmadan ben konuşmaya niyetli değildim.

Neyse ki sessizliğimizi Aras bozdu "iyi görünmüyorsun" dedi.

İsteksiz bir gülüş attım "iyi değilim zaten."

Yalan da değildi iyi değildim hem de hiç iyi değildim. Güvensizlik ve aitsizlik içime zehirli bir sarmaşık gibi dolanmaya başlamıştı. Ailemin özlemini bu duygularıma ekleme zahmetine bile girmiyordum çünkü o her zaman vardı. Niye bana ulaşmaya çalışmıyorlardı? Onları her zaman hissediyor ve rüyalarımda görüyordum. Mutluydular hem de ben yokken daha da mutluydular. Kalbimi versem, geçen gün gördüğüm o rüyadan daha az acıtırdı.

Gözyaşlarımın akmaması için gözlerimi birkaç saniye kırpmadan sabitledim. Böylece gözyaşlarım akmayacaktı. Her zaman ki gibi içime akacaktı. Beni, içimden yaralayacaktı.

Sanki Ayaz içimi okumuş gibi "iyi olacaksın" dedi.

Ona sert bir bakış attım "sen hele hiç konuşma!" diyerek onu sertçe susturdum.

Beni yalnız bırakan oydu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi beni hastaneden alan hiçbir şey olmamış gibi konuşan da oydu. En azından biraz mimik yapsaydı ben yine anlardım.

Onunla bir süre konuşmayacaktım.

Ayaz mızmız çocuklar gibi mızıldandı "ama seni almamı Boran istedi emir demiri keser be atom karıncam."

Buna gülmek isterdim ama maalesef gülemedim. Aslında çok olmasa da onları özlemiştim ama affedemezdim. En azından bu kadar çabuk olamazdı.

Ayaz bana üzgünce baktı "bak Deren bizi yarından sonra göremeyeceksin." diyerek fısıldadı ses tonumdan memnun olmadığı çok açıktı.

Bu odaya girdiğimden beri ilk defa sertçe yutkundum "nasıl yani?"

Kübra araya girdi "şöyle ki bizim ekip en az bir çaylak eğitmek zorundaydı ve biz de seni aldık ve bir raporla seni yeterince eğittik varsaydılar şimdi de eğer testi geçersen onlara dahil oluyorsun." dedi ve ojelerini soymaya devam ederken lafını tamamladı "kısaca senin bizimle işin bitiyor" dedi ama sesi sonlara doğru iyice kısıklaşmıştı. Kübra da mı memnun değildi?

Ayaz daha fazla duramadan ayağa kalktı "aahh yeter bu kadar atom karınca bizden küs ayrılmana izin vermem." dedi ve ben daha ne olduğunu anlamadan arkamdan bana sıkıca sarıldı.

Ondan ayrılma çabalarımın boşa çıkacağını anlayınca direnmeyi bıraktım ve bende ona sarıldım "en azından sana bahsettiğim olayı çöz Ayaz." 

Ayaz da sanki bunu bekliyormuş gibi benden ayrılarak yanımdaki boş sandalyeye oturdu "merak etme, sen yokken ben o işi çoktan hallettim. Hatta bahsettiğin o yaşlı adamı güvenli bir yere aldırttım." dedi.

Gülümsedim "teşekkür ederim Ayaz." 

Ayaz önüme gelen saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı "rica ederim atom karıncam peki beni affettin mi?" diye sormadan edemedi.

Sıkkınca ellerimi birbirine kavuşturdum "aslında size kızgın değilim sadece kırgınım. Fazla yara alamasam da psikolojik olarak iyi değilim bin bir yalan attım. Bin bir hayali insan yarattım ağladım sızladım hatta bağırdım-" 

Aras lafımı kesti "biliyoruz." diye mırıldandı.

Kaşlarımı hafifçe kaldırdım "nasıl?" 

"Ormandan beri seni takip ediyoruz yaptığın her hareketini, tepkilerini... Hatta o odada çalan telefonda bir testti. Sorguya sokulduğunda da elektrik verildiğinde de seni gizli kameradan izledik hatta çoğu kişi izledi ve senin puanın oylamaya açıldı. Genelde çaylaklara oylama yapılmaz ama çoğu kişi tarafından eleştirildin." dedi.

Bende merakıma yenik düşerek "sonuç ne peki" diye mırıldanmadan edemedim.

Boran "puanın ortalamadan yüksek ama bu senin bir avantaj değil maalesef." dedi.

Neden bilmiyorum ama en çok Boran'a kızgındım bunun neden olduğunu ben bile bilmiyordum ama sanırım ona güvenmiştim ve güvenim fazlaca kırılmıştı. Ona bakmadan bende Kübra'ya eşlik ederek olmayan ojelerimi soymaya başladım. "Neden?" dedim.

Boran sert bir ses tonuyla "gözlerime bakmadığın sürece benden tek kelime alamazsın" dedi. 

Söyledikleriyle afalladım.

Yine de ona bakmayacaktım. Ayaz'a baktım "neden benim için kötü" diye sordum.

Ayaz üzgünce dudak büzdü ve dudaklarına fermuar çeker gibi bir hareket yaptı. Kızgınca ona kaşlarımı çattım.

Gözlerimin dolduğunu hissedince onları sıkıca kapattım. 

Ağlamayacaktım!

Kaşlarımı çatarak Boran'a baktım. Gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığı gözlerimi kırpıştırmama sebep oldu. Bu neye bu kadar bozulmuştu. Asıl bozulması gereken benken hem de!

"Bak!" dedim. "İyice bak gözlerime ve söyle. Neden?" diye dişlerimin arasından sertçe konuştum.

Boran "Herkese kırgın ama bana kızgınsın. Neden?" diye sordu.

Olmayan ojelerimi soymayı bıraktım ve ayağa kalktım "anlaşılan yaşayıp göreceğim senden bir halt öğreneceğim yok." dedim ve gözlerimi Boran'dan çektim.

Sırayla önce Aras'a sonra Kübra'ya en sonda Ayaz'a baktım "sizinle böyle vedalaşmak istemezdim ama beni bu işin içine sokan zaten sizsiniz. Size hiçbir borcum yok olsa olsa sizin bana olabilir ama merak etmeyin yok." Yutkundum "hoşça kalın." dedim ve girdiğim odadan hızla çıktım.

Sinirliydim. Sadece sinirli.

Kapıdan çıktığım gibi asistanımsı kadın benim arkamdan gelmeye başladı. Yangın merdiveni gibi bir şey aradım ama bulamadım. Hızlıca asansörün önüne geldim ve aheste aheste gelen asistanımsı kadını beklemeye başladım.

Bana bir ömür boyu süren dakikalardan sonra gelen kadın, kartı okuttu ve düğmeye bastı. Saniyeler içinde açılan kapıdan içeriye girdim ve kadını beklemeden beşinci kata bastım.

Asansör beşinci katta durunca bende az önce kadın gibi süzüle süzüle asansörden indim artık sinirim yavaş yavaş azalmaya başlamıştı.

Odama gitmeden kadına döndüm. Bana kısaca bir bakış atıp önüme geçerek beni takip et diyen adımlarla hızlı hızlı yürümeye başladı.

Benim odama kartı okutup girdiğinde burada da bir özelimin olmadığını anladım her kart bu odayı açarsa yol geçen hanı gibi giren çıkan belli olmaz.

Kadın otoriter bir şekilde odanın ortasında durdu bana "otur lütfen." dedi.

İtiraz etmedim ve direk yatağın içine yumuşacık santen çarşafların arasına kendimi bıraktım ayakta duracak halim kalmamıştı yemek yemeliydim. Yoksa her an bayılabilirdim!

Kadın ipadini eline aldı ve mırıldandı "bakalım Deren Akhan neredeymiş" bir süre tabletinde oyalandı "heh buldum"  tabletinden tekrar bir yerlere bastı ve gördüğü şey hoşuna gitmemiş gibi kaşlarını çattı sonra ise şaşkına kaşları havalandı.

Bu karı acaba sessiz porno falan mı izliyordu?

Saniyeler sonra tableti kapadı ve yan taraftaki masaya bıraktı. "Evet Deren Akhan gördüğün gibi bu oda artık senin." sonra elinde benim odamın kapısını açtığı kartı uzattı "bu kartta senin odanı ve sensörü olan çoğu genel girilebilen odaları açıyor" kartı gözüme sokmak istercesine salladı "sakın kartı yanından ayırma yoksa hiçbir yere giremezsin." dedi.

Bana uzattığı kartı aldım. Kart açık yeşildi ve üstünde ne ara çekildiğini bilmediğim fotoğrafım vardı. Fotoğrafın yan tarafında adım soyadım ve kan grubum yazıyordu.

Kartı çevirdiğimde son kullanma tarihinin bir hafta sonrası olduğunu gördüm.

Kadına kartı görsün diye çevirdim.
"bu tarih neden bu kadar kısa bir zaman için geçerli." dedim fazla düşünmeden.

Kadın gülümsedi "çünkü bu kart geçici çaylaklar için ve sen haftaya başka bir kart alacaksın ve bu kart o gün bloke olacak." Saçının kenarından çıkan saç telini kulağının arkasına itekledi ve mırıldandı "tabii geçebilirsen." Sonra fazla uzatmak istemezcesine gözlülerinin altından bana masumane bir gülüş attı ve tableti tekrar eline aldı " neyse evet şimdi gelelim testinin sonuçlarına."





Deren sonuçları öğrensin biz diğer bölüm öğreniriz sonuçları.

Yine bir oy sınırı koyalım. Gaza gelip çitayı çok fazla yükseltmek istemiyorum bu sefer sınırımız 80 olsun.

Sol alttaki minik yıldıza basarak beni mutlu edebilirsiniz;))

Öpüldünüz:))

Sevgiyle kalın...

lotsieles



Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
108K 6.1K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
Üçüz Derken Par Nisa🌼

Roman pour Adolescents

133K 8.1K 23
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
MELANKOLİ Par Ig: hainmango

Roman pour Adolescents

6.8M 398K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...