blue neighbourhood

By kitschmell

50.8K 5.6K 7K

hyunho ¡☆ ❝Bir pazar sabahı Hyunjin ve Minho'nun yolu farklı nedenlerden dolayı Blue Neighbourhood Kilisesi'n... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8 (m)
2.9
3.0 (f)

1.8

1.4K 166 197
By kitschmell

kihyun voyager dinleyin, dinlettirin <3

.︎✞︎.

Garip. Garip ve trajik gelmişti Hyunjin'e az önce öğrendikleri. Az-çok farkedebilmişti anne ve babasının sorunlu olduğunu ama bu kadarını aklına bile getiremezdi.

Tek kelime çıkmadı dudaklarından duyduklarıyla ilgili. 'geçti, geçti min.' sadece bu kelimeleri söyleyebildi kollarında ağlamaktan konuşamaz hâle gelmiş bedenin saç tutamlarını şefkatle okşarken. Geçmediğini, Minho'nun izlerini hâlâ taşıdığını biliyor, görüyordu ancak her şeyin eskide, kötü anılarda kaldığını hissettirmek istemişti ona. Onun için her zaman burada olacağını göstermek istemişti.

"Ağlama artık.." diyip, kafasını göğsüne gömmüş genci oturdukları yerde dikleştirdi hafifçe.

"Ağlama-nın bana bir şey kazandırmayacağını bi-biliyorum ama.. kaybettirmiyor da. İzin ver gözyaşlarımı özgür bırakıp, rahatlayayım biraz."

"Hayır Minho, yanılıyorsun. Bu seni rahatlatmıyor. Geçmişi düşünüp gözyaşı dökmen daha da kötü hâle getiriyor seni." Diyip, ayağa kalktı Hyunjin hızlıca. Ardından tek elini hâlâ yerde oturup buğulu gözlerle kendisine bakan gence uzattı.

Minho, tereddüt etmeden kendisine uzatılan ele tutunarak ayağa kalkmış ancak uzun süredir oturmanın verdiği uyuşukluk yüzünden hafifçe tökezlemişti.

"Yürüyebilecek misin?"

Minho işittiği sözlerle şaşkın(komik) ifadesini siyah saçlıya döndürdü. "İki ayağım var değil mi?"

Hyunjin ise bunun karşısında hafifçe kıkırdamış ve omuz silktikten sonra balkon kapısından içeri girmişti. Minho da hemen arkasında takip ediyordu onu.

Salondaki büyük saat gözüne çarpınca farketti Hyunjin, saatin neredeyse ikiye geliyor olduğunu. Uzun süredir balkonda oturuyorlardı Minho ile ve zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Gözleri hafifçe buğulanınca uykusunun geldiğini anladı. Ancak Minho'nun uyuduğundan emin olmadan içi rahat etmeyecek gibiydi. En azından bilinci tamamen kapanana dek yanında durup sonra eve gitmek şu an için en iyi seçenekti.

Aklındaki fikirle beraber arkasına dönüp araladı dudaklarını. "Odan nere-" arkasını döndüğünde Minho'nun henüz balkonun girişinde minik adımlarla ve dalgın bir şekilde yürüdüğünü görünce derin bir iç çekmişti.

Minho ise kendi dünyasında gibiydi. Başı çok ağladığı için sızlıyor, gözleri kızarıp-şiştiği için doğru düzgün açamıyordu bile. Tüm enerjisi çekilmiş gibi hissederken yürümekte zorlandığını hem o, hem de diğer beden farketmişti.

Ayaklarının aniden yerden kesilmesi ve vücudunu kavrayan nazik kollar ile anlık afallasa bile bu uzun sürmemiş, kollarını hemen Hyunjin'in boynuna dolamıştı Minho. Kafasını yumuşak bir şekilde siyah saçlının omzuna yaslarken burnuna doluşan huzur verici koku ile birlikte gözlerini yummuştu.

"Mutfağın karşısındaki oda." Diye mırıldandı Minho kısık sesle. Hyunjin ise tam dudaklarını aralamış soracakken aldığı cevapla buna gerek kalmamış ve yerini birkaç saat önce öğrendiği mutfağa doğru yürümeye başlamıştı.

Odanın önüne geldiği gibi aralıklı olan kapıyı ayağıyla hafifçe ittirip içeri girmiş ve zaten pek de büyük olmayan odada gözüne hemen çarpan yatak ile oraya doğru adımlayıp bırakmıştı kucağındaki hafif bedeni dikkatlice. Üzerine eğildiği bedenin saçlarına küçük bir öpücük kondurduktan sonra geri çekilecekken bileğine dolanan minik parmaklar ile gözbebekleri oraya kaymıştı Hyunjin'in.

"Gitmesen..?" diye yorgun ve ihtiyaç dolu bir ses tonuyla konuşunca Minho, diğerinin yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu.

"Sadece ışığı kapayacaktım."

"Peki." Diyip bıraktı kavradığı bileği.

O sırada Hyunjin de hemen kapının yanındaki düğmeden lambayı kapadıktan sonra tek ışık kaynağının camdan içeriye vuran ay ışığı olmasını sağlamıştı. Aralıklı kapıyı da hafifçe kapayıp yatağa doğru yürümeye başlamış ancak sanki boyutunu yeni farkeder gibi çatmıştı kaşlarını. Tek kişilikti yatak.

"Şuradaki koltukta otururum sen uyuyana dek, giderim sonra eve."

"Daha iyi bir fikir; yatakta, yanımda uyu ve bu gece burada kal."

Biraz düşünür gibi oldu siyah saçlı. Minho ile birlikte uyumak mı? Aslında pek de düşünmesine gerek yoktu. Üstelik onun birine ihtiyaç duyduğu rahatlıkla görülüyordu ki Hyunjin seve seve bu kişi olabilirdi.

"Tamam, anneme mesaj attıktan sonra kalmamda sorun olmaz. Yine de Min.. yatak tek kişilik. Benlik sıkıntı yok ama sen rahat etmeyebilirsin."

"Seninle birlikte uyuyup rahat etmeyeceğim öyle mi? Gece gece saçmalama ve yanıma gel çabuk." Dedikten sonra biraz daha yana kayarak yer açtı Hyunjin için, Minho.

Hyunjin ise yüzündeki gülümseme ile daha fazla bir şey dememiş ve iki, on sekiz yaşındaki genç için biraz dar olan yatağın kendine açılmış tarafına uzanmıştı usulca. Ayaklarının altındaki battaniyeyi de üzerlerine çektikten sonra sağ tarafa dönmüştü yüzünü -ki döndüğü gibi yataktaki diğer beden ile göz göze gelmişti.

Zaten kısıtlı alanın olduğu yatakta yattıkları için vücutlarının arasındaki mesafe yok denebilecek kadar azken, bir de tek yastığı paylaşan ikili az önceki uykulu hâllerini unutup çekinmeden birbirlerinin yüzlerini incelemeye başlamışlardı. Odanın içine vuran nazik ay ışığı üzerlerine vururken ikisine de güzel bir manzara sunuyordu.

Hyunjin, hemen dibindeki bedene biraz daha yaklaşıp tek kolunu ince beline sardıktan sonra bedenlerini birbirine temas edicek şekilde yaklaştırmıştı. Minho ise buna karşı bir tepki vermeden Hyunjin'in tek kusur barındırmayan yüzünü incelemeye devam ediyordu.

Üzerinden ayrılmayan bakışları farkeden Hyunjin yüzündeki ifadesizliği minik bir gülümsemeye bıraktıktan sonra kahverengi saçlının hemen önündeki yüzüne yaklaştı. Dudakları sırasıyla; önce saçlarının açıkta bıraktığı alnı başta olmak üzere, yanağını, burnunu ve dudaklarının kenarını nazikçe ziyaret ettikten sonra işittiği keyifli kıkırdama ve gerilen minik dudaklar yüzünden bir de gülüşüne uğrama ihtiyacı hissetmişti.

Minho'nun son öpücüğü beklemediği için afallayan yüz ifadesi tekrar gülümsemesine neden olurken Hyunjin'in, bu sefer diğer oğlanın başını boy farklarından yararlanarak kendi göğsüne yaslamış ve gözlerini yumduktan sonra kısık bir ses tonuyla konuşmuştu.

"İyi geceler, Min."

"Sana da Jinnie~"

.
.
.

"Minho Hyung- AAAAA!!"

Aniden kulaklarında çınlayan kalın çığlık ile yatakta huzurla yatan iki beden korku içinde uyanmış ve kapının hemen önünde minik elleriyle gözlerini kapayan Felix'i görmeleriyle ona anlamsız bakışlar atmaya başlamışlardı.

"Felix?"

İsmini duymasıyla panik içinde konuştu sarı saçlı. "Ben, bilmiyordum Hyung yoksa rahatsız etmezdim sizi gerçekten. Özür dilerim! Çıkıyorum, çık-tım."

"Ya Felix! Gel şuraya!"

Minho, çoktan hızlı adımlarla odadan çıkan ve tüm her şeyi yanlış anlayan kuzeninin ardından seslenirken Hyunjin hâlâ olayları kavramaya çalışıyordu.

"Gü-naydın?" Dedi sonunda, bakışlarını kendisine çeviren Minho ile.

"Felix'in çığlığlıyla başlayan bir gün nasıl ayacaksa sana da günaydın Hyunjin."

Dedikten sonra battaniyenin altından çıkıp, yataktan kalktı.

"Neden çığlık attı ki? Ben hiçbir şey anlamadım."

"B-ben de bilmiyorum. Felix işte canım şaşırmamak lazım." Ensesindeki saçları hafifçe çekiştirdikten sonra devam etti. "Sanırım kahvaltıya çağırmaya gelmişti, hadi sen de at şu üzerindeki uyku sersemliğini."

Hâlâ yatakta gözleri yarı kapalı olan gencin üzerinden battaniyeyi çekip bedenini hareket ettirmeye başladı Minho, yoksa onun uyumaya devam edeceğine emindi. "Hadi Hyunjin-ah~"

Minho, zar zor yataktan kalkan Hyunjin'e koluna girip yardımcı olurken banyonun yerini de gösterdikten sonra kendi işlerini hızlıca halledip, mutfağa adımlamıştı.

"Felix."

Sıcak çayı masaya bırakırken hyungunun kendisine seslenmesiyle istemsizce yutkundu küçük olan.

"Hyung?"

Minho, küçüğüne yaklaştıktan sonra kısık tuttuğu sesiyle konuştu. "Niye çığlık attın salak çocuk, ödümüzü kopardın."

"Şaşırdım Hyung."

"Tamam da niye?"

"Ben seni uyandırmaya gelmiştim ama Hyunjin'in burada kaldığını bilmiyordum ve öyle.. aynı yatakta sarmaş dolaş bir şekilde uyuduğunuzu görünce şaşırdım işte."

Duyduklarıyla utançtan kızarırken başını olumlu anlamda salladı ve mutfaktaki sandalyelerden boş olanına oturdu sakince. "Saat geç olduğu için kalmasını ben rica ettim ve kırmadı. Ayrıca.. yatak tek kişilikti eğer böyle yakın uyumasaydık, birimiz yerde uyanırdı sabah."

"Anladım Hyung, sorun değil." Diyip raflardan Hyunjin için de bir tabak ve bardak çıkarıp masaya bırakmıştı Felix. Sonradan gelen rahatlığın sonucunda ise yüzünde minik bir sırıtma oluşmuştu.

Aslında uzun süredir farkındaydı ikilinin yakınlığının ama dün -Hyunjin gelmeden önce- Hyungu ona resmen flört olduklarını söylediğinde elinde olmadan şaşırmıştı yine de. Üstelik sabah onları böylesine yakın görünce istemsizce gay panic modu açılmıştı. Yine de Hyunjin ve Minho'yu yan yana gördüğü ilk saniyeden itibaren iyi bir izlenim aldığı için mutlu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdi ikili adına. Yakışıyorlardı bir kere.

Bakışlarını boş tabaktan kaldırıp önüne döndüğünde diğer iki bedenin sorgular şekilde kendisine baktığını görmüş ve yine düşüncelere daldığını farketmişti, Felix.

Onlara sıcak bir gülümseme verip çayları doldurmaya başladı aynı ifadeyle. Sonrası ise sessizlik içinde geçen sıradan bir kahvaltıdan farksızdı.

Ta ki aklına gelen şeyle dudaklarını aralayan Minho'ya dek. "Teyzemler geliyor değil mi bugün?"

"Evet, Hyung. Bir saate gelirler. Yani, bu sen gideceksin demek oluyor değil mi?" Diyip dudaklarını bir çocuk gibi büzmüştü sarı saçlı.

Minho, hüzünlü bakışlarını tabağına indirip bir baş onaylaması verdi küçüğüne.

"Ama Hyung~ alışmıştım ben sana." Felix, mızmızlanmaya başlayınca dudaklarına minik bir gülümseme yerleştirip konuştu Minho.

"Sorun değil Felix-shi~ zaten okulda haftanın beş günü görüşüyoruz değil mi? Hem, bu sefer sen gelirsin bizde kalmaya. Olmaz mı?"

Felix, biraz düşünür gibi olup, neşeyle salladı başını. "Neden olmasın, tabii."

"Yani birazdan gideceksin, öyle mi?" Masaya oturduğundan beri dudaklarından çıkan ilk cümleydi bu Hyunjin'in. Ama istemiyordu, dün gece öğrendiklerinden sonra hiç istemiyordu Minho'nun o eve gitmesini. Aklından ise ciddi ciddi onu cebine saklayıp, kendi evine götürmek geçiyordu şimdi. Hem Minho'nun görünüşte bir yavru kediden ne farkı vardı ki?

"Hmhm, kahvaltıdan sonra toparlarım eşyalarımı. Az bir şey zaten."

"Ben bırakırım o zaman."

"Gündüz sonuçta gelmesen de olur. Hem evlerimizin yolu çok zıt Hyunjin."

Hyunjin, sahte bir şekilde kaşlarını çatıp yanında oturan bedene dönmüştü. "İtiraz istemiyorum, ben götüreceğim dedim. Sabah sporu yapmış olurum hem, sağlık önemli değil mi?"

Minho, duyduklarıyla hafifçe kıkırdayıp bakışlarını kaçırdı. "Peki, sen bilirsin. İşime gelir benim de. Ya-yani çantamı taşıtacağım, o yüzden!" Kırdığı potun hemen üzerini örtmeye çalışsa bile Hyunjin onu gayet net bir şekilde duymuştu.

"Benim de işime gelir." Diyip göz kırptı kahverengi saçlıya. Minho ise hemen utanç içinde bakışlarını tabağına döndürmüş ve omletinden büyükçe bir lokma almıştı.

Tüm bu süre zarfında Felix ise; kahvaltıyı unutmuş, yüzündeki sırıtmayla dizi izler gibi ikiliyi izliyordu.

(yaklaşık yarım saatin ardından)

Felix, dakikalar sonunda kolları arasından serbest bıraktığı Hyungunun bir de yanağına öpücük kondurunca bunu beklemeyen diğer beden istemsizce şaşırmıştı.

"Ağla bir de istersen Felix." Diyince Minho, sarı saçlı akmak için zorlayan gözyaşlarını içine çekmeye çalıştı. Bunu farkeden kahverengi saçlı ise derin bir iç çekip kuzenin yanağına öpücük bırakmıştı. Kalbini kırmak isteyeceği en son şey bile değildi -ki Felix'in gerçekten de hassas biri olduğunu biliyordu.

"Hadi işler daha da tuhaflaşmadan git çabuk." Diyip Minho'yu sırtından ittirdi hafifçe. Yüzünde ise buruk bir gülümseme vardı.

"Peki~"

Hyunjin ve Minho yavaş adımlarla evden uzaklaşmaya başlayınca önce siyah saçlı aldı sözü. "Az önce neye tanıklık ettim böyle? Tuhaf."

Duyduğuyla -pek ihtimal vermese de- aklındaki soruyu sormuştu Minho. "Kıskandın mı yoksa?"

Hyunjin'den ışık hızında cevap gelmişti. "Tabii eğer Felix, kuzenin olmasaydı ve sevgilisi de olmasaydı kıskanırdım-"

"Bir saniye Felix'in sevgilisi olduğunu nereden biliyorsun!?" Diyip adımlarını durdurunca Minho, Hyunjin de şaşkınlığını gizleyememişti. "Asıl sen nereden biliyorsun!?"

İkili biraz sessiz kalınca Hyunjin böldü uzayan sessizliği. "Kuzenisin, söylemiştir sana tabii.. neden şaşırdıysam?"

"Orası öyle de, sana neden söyledi? O kadar yakın mısınız?"

"Bana Jisung söyledi ama Felix'in bildiğimden haberi yok. Bu bir sır aslında."

"Şey, sanırım Jisung'un benim bildiğimden haberi var çünkü.. gözlerimle bir takım şeylere şahit oldum da."

Hyunjin anladığını belirtircesine başını salladı ve yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Minho da birkaç adımda varmıştı yanına.

"Ne zamandan beri haberin var?"

"Birkaç aydır biliyorum ama şans eseri farketmesem benim de haberim olmayacak. Çok iyi gizliyorlar cidden."

Minho, başıyla onayladı onu. "Ben de öyle şans eseri öğrendim."

"Nasıl peki?"

Aldığı soru yüzünden onları gördüğü sahne bire bir gözlerinin önünde canlandığında hissettiği utanç yüzünden başını hızlıca iki yana sallamıştı Minho. "Hepimizin bir arada olduğu gece yani iki gün önce falan, ikisini biraz fazla samimi bir şekilde görmüş olabilirim."

"Hadi canım, nasıl?" diye neşeli ses tonuyla sorunca Hyunjin, Minho onun koluna çok sert olmayacak şekilde vurmuştu. "Detaylara gerek yok Hyunjin. Gördüm işte bir şekilde."

"Peki, sen öyle diyorsan."

Aklına gelen şeyle, söylemek ve söylememek arasında kararsız kalsa bile en sonunda dudaklarını araladı kahverengi saçlı. "Şey, itiraf vakti o zaman. Felix, aramızda bir şeyler olduğunu farkedince söyledim ona şey olduğumuzu. Sana sormadım ama zaten sorun etmeyeceğini biliyordum."

Hyunjin sadece Felix'in değil, tüm arkadaşlarının bir şeylerin farkında olduğunu biliyordu. Bu yüzden pek de şaşırmamıştı ancak başka bir detay çektmişti dikkatini.

"Tabii sorun değil ama.. ona ne olduğumuzu söyledin? Yani aramızdaki bu 'şeyi' ne olarak adlandırdın merak ettim."

Biraz duraksadı Minho. "Flört..?"

"Ne yani, sana göre biz flört müyüz?"

"Değil miyiz?"

Hyunjin adımlarını durdurunca Minho da istemsizce durmuş ve merak dolu bakışlarını ona çevirmişti.

"Düşün istersen. Sana aşık olduğumu söyledim, sonra sen de bir tenefüs sonra yanıma gelip denemek istediğini söyledin. Ardından biz.. öpüştük ve bana duygularımın karşılıklı olduğunu söyledin. Ve dün gece de kimseye anlatmadığın sırlarını bana güvenip anlattıktan sonra kollarımda uyuyakaldın. Bu durumda flört mü oluyoruz?"

"Hayır, sanırım evli oluyoruz."

Duyduğuyla Hyunjin, ciddiyetini kaybedip dudaklarından ufak bir kahkaha kaçırırken etrafa kısa bir bakış atıp kimsenin olmadığını gördüğünde Minho'nun minik ellerini kendi elleri arasına aldı.

"Sanırım bunun için biraz erken ama sevgilim olabilirsin, hm?"

Afalladı Minho. "Bu.. bir teklif mi?"

"Aslında sayılmaz. Zorunluluk olarak görebilirsin bunu. Sevgilim olmak zorundasın Lee Minho."

Minho, işittiği sert sese tezat Hyunjin'in suratındaki komik ifadeyi gördüğünde hafifçe kıkırdamıştı. "Peki, sanırım emir büyük yerden olduğu için buna uymak zorundayım."

Hyunjin de gülmüştü bu sefer. "Vay be taş gibi çocuğu nasıl da düşürdüm kendime iki ay içinde."

"Bana başka seçenek sunmadın Hyunjin-ah."

"Bundan şikayetçisin yani?" Siyah saçlı tek kaşını kaldırarak sormuştu.

"Hayır, değilim." Minho, elinden tuttuğu bedeni çekiştirerek yürütmeye başladığında tekrar araladı dudaklarını. "Hadi, oyalanmadan evime bırak beni sevgilim."

"Peki, sevgilim~"

.
.
.

bn kaos istyrm. ☺️🙂

Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, kendinize iyi bakın! ✨🧚‍♀️✨

-mellanie

Continue Reading

You'll Also Like

14.9K 320 125
The prestigious He family was reunited with their lost-lost heir. Everybody was looking forward to the Revenge of the Real Daughter or some cliché st...
872K 40.5K 61
Taehyung is appointed as a personal slave of Jungkook the true blood alpha prince of blue moon kingdom. Taehyung is an omega and the former prince...
1.1M 44.6K 51
Being a single dad is difficult. Being a Formula 1 driver is also tricky. Charles Leclerc is living both situations and it's hard, especially since h...
428K 33.1K 20
karantina günlerinde çok sıkılan jeongin olacaklardan habersiz yanlışlıkla bir linke tıklar. [rewritten]