Buralar Karışır | askıda

ruhdoktorunz

31.6K 3.5K 10.1K

Bir düş kocaman kanatlı, upuzun boylu, gök gözlü bir kuş getirdi penceremin önüne. Kartal dediler adına ama g... Еще

Buralar Karışır
1.Kısım
2.Kısım
3.Kısım
4.Kısım
5.Kısım
6.Kısım
7.Kısım
8.Kısım
9.Kısım
10.Kısım
11.Kısım
12.Kısım
13.Kısım
14.Kısım
15.Kısım
16.Kısım
17.Kısım
18.Kısım
19.Kısım
20.Kısım
21.Kısım
22.Kısım
23.Kısım
24.Kısım
25.Kısım
26.Kısım
27.Kısım
28.Kısım
29.Kısım
30.Kısım
31.Kısım
32.Kısım
33.Kısım
34.Kısım
35.Kısım
36.Kısım
37.Kısım
38.Kısım
39.Kısım
40.Kısım
41.Kısım
42.Kısım
43.Kısım
44.Kısım
45.Kısım
46.Kısım
47.Kısım
48.Kısım
49.Kısım
50.Kısım
51.Kısım
52.Kısım
53.Kısım
54.Kısım
55.Kısım
56.Kısım
57.Kısım
59.Kısım
60.Kısım
61.Kısım
62.Kısım
63.Kısım
64.Kısım
65.Kısım
66.Kısım
67.Kısım
68.Kısım
69.Kısım (Zeyd Özel)

58.Kısım

312 50 163
ruhdoktorunz


"Dişi Kartal 🦅"

     Bir o yana bir bu yana atıp durduğum ve düzgün bir yer aradığım düşüncelerim için verdiğim çaba boşa gitmişti. Babamlar yola çıkar çıkmaz plânda bazı değişiklikler olmuştu ve Reyhan yengem bizimle kalmaya karar vermişti. Dibini kurcalamak istemiyordum ama bu işte babamın parmağı olduğuna adım kadar emindim. Annemin yanında aklı başında(!) birisi olsun istemişti muhtemelen ve bu kişinin Reyhan yenge olması hem annemi hem de beni ufak çaplı sinir krizlerine sürüklemişti.

Kahvaltı plânımızın iptal olduğunun haberini de az evvel dev kanatlıma iletmiştim ve şimdi bahçedeki masaya kurulmuş, zeytin ve peynire birbirinden acıklı bakışlar gönderiyordum.

"Siz Buse ile çıkıp gezsenize" dedi Reyhan yengem aniden. Annem gözleriyle uyarmıştı. Buse ile birlikte herhangi bir şey yapmamı istemediğini sonuna kadar belli etmişti bu bakışlarıyla ama "Evet ya, biraz tatilin tadını çıkaralım yani!" diye atıldı Buse ve  atılmakla kalmayıp koluma yapıştığı gibi ayağa kalkmamı sağladı.

"Çok sıcak hava, şimdi dolanıp durmasınlar otursunlar burada."

"Aman Nilüfer yani. Genç bunlar genç, bizim gibi değiller."

"Ne varmış bizde anlamadım?"

"Yok tabi bizde de bir şey ama bırak gezsinler işte ne tutuyorsun evde?"

Sonra başına gelenleri hatırlamıştı herhalde Reyhan yenge ve imalı bakışlarıyla yüzüme dönüp, "Belalarını da İstanbul'da bıraktı sonuçta?" diye ekledi.

Bir an için hiçbir zaman yapmadığı ve yapmayacağını bildiğim hâlde Buse'ye baktım ve annesini susturmasını bekledim. Şaşırtmamıştı. Her zaman olduğu gibi ilgisizce telefonuna gömülmüştü Buse ve son kararın verilmesi için sessizce bekliyordu.

"Buse çok istiyorsa çıkabilir Reyhan, Yaren evde kalacak benim ihtiyacım oluyor bu hâlimle her şeye koşamıyorum."

"Aşk olsun yani, ben varım burada değil mi?"

"Olsun, Yaren lazım bana."

Yalnızca Reyhan yengeye muhalefet olmayı sevdiğinden yapmıyordu bunu sert hatunum. Dev kanatlının dışarıda bir yerlerde olduğunu çok iyi bildiği için salmıyordu beni ve bu şekilde resmen sessiz bir işkence başlatarak zincirlerini üzerime doluyordu.

Madem öyle işte böyle, diyerekten ortaya atılıp, "Bastır Reyhan yenge ya! Ben de gezmek istiyorum!" demiş bulundum.

Tahmin etmek zor değildi tabii, bu durum bana yol, su, elektrik olarak geri dönecekti ve benim tüm bunlar için üç defa hayata yeniden gelip çalışmam gerekecekti ki ödeyebileyimdi...

                                              ✨

"Yaren, sen şimdi üniversiteye gitmeyecek misin nasıl olacak?"

"Gideceğim. Yani babama söz verdim."

"Çocuk merkezi ne olacak o zaman?"

"Hem çalışıp hem okuyan bir sürü insan var, ben de onlardan biri olacağım işte."

Ciddi meselelerden bahsediyorduk ama Buse kadar ciddi olduğumu söyleyemezdim. Gözlerim fıldır fıldır dönüyordu ve geçtiğimiz her sokakta bir çift mavi göz arıyordum. Son mesajımda Buse ile birlikte dışarı çıktığımızı yazmıştım. Yanıt vermemiş olması da bu duruma öfkelendiğini düşündürüyordu.

"Yaren bak! Bahsettiğim mekan burası! Ay girelim mi? Lütfen girelim lütfen lütfen!"

"Evden çıkıp kafelere oturmaya mı geldik Buse? Yürüyoruz işte."

"Ya ama burası normal bir kafe değil, kumsala açılıyor arka tarafı. Bahsettiğim motorcu çocuk da burada fotoğraf atmıştı, belki karşılaşırız ya ne olur girelim!"

Motor ve benzeri herhangi bir kelime duymak istemiyordum. Aklıma dün karşılaştığım tip geliyordu ve tuhaf bir huzursuzlukla doluyordum. İnsan istemediği şeylerle muhakkak karşılaşırdı tabi. Motor sesleri çok hızlı yükselip yaklaşmışlardı ve saniyeler içerisinde üç motorsiklet Buse'nin bahsettiği mekanın önünde durmuşlardı.

Siyah motora odaklanmıştım. Üzerindeki kasklı, motordan indikten sonra bize doğru bakmıştı ve kaskını yavaşça çıkarttı. Dayak yiyen eleman değildi. Bu suratı ilk defa görüyordum.

"Oooff! Off çok iyi!"

"Buse bi insan gibi dur şurada."

"Bize baktı!"

"Aman! Ne büyük iş yaptı, fasulye."

"Yürü yürü!"

"Nereye ya?!"

Kolumdan hızla çekmişti Buse ve hiçbir şey yapamadan kendimi içeride bulmuştum. Dürüst olmak gerekirse eğer içerisi oldukça iyi görünüyordu. Masalar, duvardaki süsler ve çalışanlara kadar her taraf ilgi çekiciydi. Duvarın bir köşesinde motor yarışlarına ait fotoğraflar vardı. Kazanılmış yarışlar ölümsüzleştirilmişti ve fotoğrafların hemen altında da motorsiklet minyatürleri vardı.

Kumsala açılan kapıya yakın bir masaya yerleştiğimizde Buse'ye çemkirmek üzere ağzımı açtım. Fakat başımıza dikilen kişi az önce motorundan inen kişi olunca söyleyeceklerim boğazıma dizilmiş şekilde bakakaldım. Garson olmadığı aşikar olan tip, "Hoş geldiniz, ne alırdınız?" diye sordu.

Aptal kuzenimin gözlerinden ışıklar çıkıyordu adeta. Çocuğa değil de çilekli bir pastaya bakıyor gibiydi. Bakışlarını düzeltsin diye masanın altından ayağına tekme attığımda ise masanın ne kadar küçük olduğunu hesaba katmadığımı çok geç fark etmiştim. Ben tekmeyi savurur savurmaz küçük masa da sallanmıştı ve aşağıda ne haltlar yediğim çok net belli olmuştu.

Göz ucuyla tepemde dikilen çocuğa baktım. Minik tebessümüyle masaya baktığını görünce dudaklarımı sıkarak arkama yaslandım ve "Ben almıyorum bir şey" dedim. Sert çıkan sesime tepkiyle bakmıştı Buse, "Ben menüyü görsem?"

"Tabii. Getireyim."

"Ya da önerdiğiniz soğuk bir içecek varsa?"

Aha!
Cilveleşiyordu!

Bir kez daha tekme atmak istemiştim ama masanın ebatını hatırlayıp tekmeyi gözlerimle attım.

"Peki, o zaman size müessesemizin ikramını getireyim."

Ne yana baktığı belli olmadan sırıtan Buse, çocuğun arkasından salyalarını akıtıyordu resmen. Öfkeyle yaklaşıp koluna yapıştım. Bu ani yaklaşımım nedeniyle afallamıştı ama sırıtmaya da devam ediyordu ve "Ne oldu ya?" Diye mırıldanıp kolunu geri çekti.

"Buse salak salak konuşmasana! Niye onun önerdiğini içelim biz mal mıyız?!"

"Ya ne alakası var? İlk defa geldik sonuçta. En iyi ne ise getir demek istedim, ne var bunda?"

"Buse benim asabımı bozuyorsun şu an. Salak salak şekillere giriyorsun. Elalemin çocuğuna ne sırıtıyorsun kendinde misin sen?"

"Ayyy! Kartal kaçtı içine yemin ederim."

"He?"

"Aynı onun gibi konuşuyorsun. Anormal bir şey yapmadım ben, abartma ya."

"Ha normal yani şu girdiğin şekiller?"

Çocuk bir kez daha geldiği için azarlamaya devam edemeden yeniden arkama yaslanmıştım ve kollarımı göğsümün altında bağlamış kötü kötü bakıyordum.

Rengarenk bir içecek getirmişti ve yalnızca Buse'ye değil, bir tanesini de benim önüme bırakmıştı. Teşekkür edeceğimi düşünüyor muydu bilmiyorum ama "Ben içmiyorum dedim" diyerek bardağı önümden çekmiştim ve telefonumu çıkarıp ekrana odaklandım.

"İkramımız."

"Yaren..."

"Yaren."

Buse'nin yalvarırcasına çıkan sesinden sonra ismimi mırıldanmıştı çocuk ve rahatsız edici bakışıyla birlikte arkasını dönüp içkilerle dolu duvarın dibine ilerledi.

"Bu neydi şimdi?"

"Yürü Buse, sevmedim ben burayı yürü."

"Bana anlatmadığın bir şey var değil mi? Hayır yani çocuğun bakışları asla normal değildi çünkü?"

"Mal işte ne bileyim ben. Kalk gidelim, bakma yüzüme kalk."

"Ayıp olur şimdi, içelim en azından baksana nasıl özenerek hazırlamışlar."

Pipeti dudaklarının arasına alıp bir yudum çekmişti. Gözlerimin içine ise anlatmadığım şeyin ne olduğunu merak ettiğini belli eden bakışlar gönderiyordu ve elbette ki kendini tutmayacaktı.

"Kartal'la ilgili olabilir mi diye düşünüyorum şu an..."

"Alakası yok."

"Doğru yerden düşünmeye başlamışım."

"Buse."

"Çocuk buraya baktı yine."

"Gözlerine işesinler ya, zıkkım herif."

"Tanıyor musun?"

"Yav yok nereden tanıyayım Buse salak salak konuşmaya başladın yine."

Minik bir kahkaha ile pipeti bırakmıştı ve "Üzüm üzüme baka baka dedikleri çok doğru cidden" diye alay etti.

"Keşke bir üzüm de senin karşına çıksa şöyle en karasından ve hayatını baştan aşağı değiştirse Buse."

"Erman'dan sonra ben bir daha asla aşık olmam canımcım."

"Allah'ım! Sen büyüksün! Sen işini bilirsin!"

Gülüyordu, çok gülüyordu hatta ve duvardaki hoparlörlerden yükselen ritme göre sallanmaya başlamıştı.

"Müzik zevkine iyiymiş."

Ya sabır, diye fısıldayarak telefona eğmiştim gözlerimi ve dev kanatlıdan gelmeyen yanıta dudağımı kemiriyordum.

Yaren : Biz şimdi Buse'yle birlikte çıktık yürüyoruz, sen napıyosun?
(11:18)

Yaren : Kartal???
(11:44)

Sevgilimmm🦅 : Kaçırayım mı seni?
(11:46)

Yaren : Buse de gitsin hemen anneme ötsün...
(11:46)

Sevgilimmm🦅 : Ağzını sökeyim?
(11:46)

Yaren : Şiddete meyilli tırtılım benim, olmaz❤️
(11:47)

Sevgilimmm🦅 : Tırtıl mı? Tırtıl değildir, yanlışın var.
(11:47)

Yaren : Nerdesin sen? Uzaktan bi göreyim bari?
(11:47)

Sevgilimmm🦅 : Konum at önünden geçsin hizmetimiz var?
(11:47)

Yaren : Hahahaha tamammmm
-konum-
(11:47)

Sevgilimmm🦅 : Üç beş dakikaya yüklenirim😘
(11:48)

Yabancı müziğin ritmine öyle bir ritim eklenmişti ki dışarıdan, Buse'nin riskli varlığını unutmuş şekilde dışarı fırlamıştım ve gülüyordum.

Nereden bulmuşlardı bu arabayı acaba... Şoför koltuğunda Zeyd ağabey vardı. Yanında da ağzını yüzünü sevdiğim vardı ve arka koltukların arasından ayağa kalkmış, arabanın sunroofundan insanlara adeta bir devlet başkanı misali el sallıyordu Ozan. Şarkımız ne miydi peki? Duyduğum sözler aynen şöyleydi, yanıyor burası itfaiye çağırın!

Tam önümden geçtikleri sırada araba iyice yavaşlamıştı ve dev kanatlarını sevdiğim arabadan indiği gibi belimden sarmıştı. Ayaklarımı yerden keserek sıkıca sarıldığı sırada araba da ağır ağır gidiyordu ve sözler soyu sopu belli onun arkasında paşası var şeklinde devam ederken, Zeyd ağabeyin sesi çok gür çıkmıştı.

"Ya.." deyip devamını getiremeden kahkaha atmıştım. Kartal da ağabeyine ve Ozan'a doğru bakarak gülmüştü ve güzel gözleriyle arabayı işaret ederek, "Atalım mı bi tur?" diye alay etti.

"Buse görecek şimdi seni..."

"Yav görsün anasını satayım. Herkes görsün."

"Hı, aşka geldim diyorsun?"

"Gitmedik ki gelelim güzelim?"

Yüzüm hem ekşimiş hem de gülmüştüm ve boynuna sıkıca sarılarak dışarı çıkan Buse'nin şaşkın bakışlarına aldırmadan gülmeye devam ediyordum.

"Oha! Kartal?"

Buse'ye doğru ilgisiz bir bakış göndererek kuru bir selam vermişti dev kanatlım. Kucağından sakince inmemi sağladığında kolunu omzuma atmıştı ve "Olan oldu şimdi, hadi arabaya" deyip Buse'ye de gelmesini işaret etti.

"Buse'yi de mi çağırdın sen az önce?"

"N'apayım? Seni alana paketle veriyorlar bunları. Kurtulamıyoruz."

"Şşş, duyacak söyleme böyle."

Araba binmeden önce Buse'ye bakmak için başımı arkaya çevirdiğimde az önce çıktığımız mekanın kapısından bize doğru bakan çocuğu fark etmiştim. Oldukça rahat bir ifadesi vardı yüzünde. Ellerini cebine atmış gülümseyerek bize bakıyordu ve dışarıdan tamamen normal görünüyor olmasına rağmen beni ürküten bir şeyler vardı.

Onunla geçen her dakikanın sonunda eve dönmeyi o kadar istemiyordum ki, sanki her bir araya gelişimizde beni biraz daha fazla katıyordu kendine ve uzaklaştığım an geriye çok az kalıyordum. Kalabalık olduğumuz için soramamıştım. Buse'den gizlenecektik. Plânımız bu şekildeydi ama Kartal bugün çok başkaydı. Babamı görse babamın yanında dahi elimi sıkıca tutacakmış gibi karartmıştı adeta gözlerini ve anılar köşemize içimi sıcacık eden bir gün katmıştı.

Eve gireli kaç dakika oluyordu mesela?

Aklım hâlâ onun yanında olduğu için bahçeye ne ara yayılmıştım da karpuz yemeye başlamıştım bilmiyorum.

Buse de yanımdaymış, dürttüğü an fark etmiştim ve "Baksana, ayyy Yaren çok güzelsiniz!" diye ciyaklayarak telefonunu gözüme gözüme soktu.

"Bir dakika? Ne bu? Kartal mı paylaştı?"

"Evet! Ay bu yakında gelir seni ister İsmet amcamdan!"

"Hı?"

Yanaklarım alev atıyordu. Bu fotoğrafı kim çekmişti bilmiyorum, farkında bile değildim fakat Kartal çoktan paylaşmıştı bile bizi herkesin bilmesini sağlamıştı. Artık eski arkadaşları Beyza ile olduklarını düşünmeyeceklerdi. Birlikte çekildikleri fotoğrafları saklamayacaklardı. Kartal dendiğinde akıllarına Beyza gelmeyecekti. Beni yazmıştı çünkü... Benden bahsetmişti... Paylaşım kıtlığı çeken hesabının ikinci fotoğrafıydım.

KartalHanbeyli ; Yarem..🦅

Ekrana bakakalmış kırmızı suratımla alay ediyordu Buse. Ayaklarını ayarsızca sallayarak şarkılar uyduruyor, yanaklarımı sıkarak fotoğrafı işaret eden şapşal gözlerini gözlerime yaklaştırıyordu.

Kalbime olanlar bir fırsat verecek olsa belki bende dans ederek bütün mahalleyi ayağa kaldırırdım fakat utanıyordum. Yorumları okuyan Buse de hiç yardımcı olmuyordu. Her okuduğu yorumda daha çok utanıyordum. Tanımadığım bir sürü insan ilişkimizi kutluyorlardı. Dişi kartal ilan edildiğim yorumlar öyle güzeldi ki içimde türlü türlü aşk tohumları patlıyordu ve bütün vücudumu sıcacık bir duygu sarıyordu.

Eh, duramayacaktım. Hikaye ayarlarından aile mensuplarını ele alıp birazdan paylaşacağım fotoğrafı görmeyecekleri şekilde ayarladım. Metehan'dan da gizlemeyi ihmal etmemiştim ve takip dahi edemediğim dev kanatlımı paylaşıp sanki bugün tanışmışız gibi vereceği tepki için saf saf beklemeye başladım.

Fakat beklediğim yanıt dev kanatlıdan değil, tanımadığım birisinden gelmişti.

*ÇınarEnç ; :)

Yanıt aynen bu şekildeydi. İtici bir gülücük gönderen bu şahısın profili gizliydi fakat profil fotoğrafı kim olduğuna dair yeterince ipucu veriyordu. Kafasında kaskla bir fotoğrafı olan bu herif, kesinlikle sabahki herifti ve beni nereden bulmuş, ne diye bu itici gülücüğü atmıştı bilmiyorum.

Yaren : Kartal, biliyorum ailenle yemeğe çıkacaktınız ama bir şey konuşmamız lazım. Yemekten sonra görüşelim mi?
(20:33)

Sevgilimmm🦅 : Evin oraya mı geleyim?
(20:34)

Yaren : Olur, arka sokakta beklerim ben.
(20:34)

Sevgilimmm🦅 : Çıkma şimdi ben haber verince çıkarsın.
(20:35)

Yaren : Tamam o zaman
(20:35)

Sevgilimmm🦅 : Buse bir bok yemedi değil mi?
(20:37)

Yaren : Hayır öyle bir şey değil. Gelince konuşuruz.
(20:37)

Çoktan hazırlanmıştım ve salonda gülüşen annemlere görünmeden bahçenin arka tarafına ilerleyip duvardan atlamıştım. Kartal haber vermemişti belki ama karıncalar her yanımı sardığı için oturup bekleyememiştim.

Evin arkasındaki sokağa çıktıktan sonra kaldırımda voltalar atmaya başladım. Sokak köpeklerine selam verip saldırmasınlar diye türlü türlü sevimlilikler yapıyor oluşum çok özeldi. Hele bir tanesi nerdeyse at kadardı ve ne kadar gülerek bakıyor da olsam hayvan kımıldamadan yüzüme bakmaya devam ediyordu.

Bir adım geri gidip, "Bakmasana ya" diye yalvardım. O da bir adım öne geldi ve bakmaya devam etti.

Etrafı kontrol etmiştim çabucak. Olur ya, kovalamaya başlarsa ne yana tırmanırım diye yer belirlemeye çalışmıştım fakat yeri bulamadan bir hırlama sesi yükseldi ve ben nereye koştuğumu bilmeden depar atmaya başladım.

"Kartaaaaalll! İmdaaaat!"

Sanki köpek değil de türü bilinmeyen bir varlık koşuyordu arkamdan. Çıkan ses oldukça ürkütücüydü ve bacağımı ısırmasına çok az kalmıştı.

"Gelmeeeee! Gelmeeee anneeee! İmdaaattt! Kartaaaal!"

Hep böyle olurdu zaten. Dümdüz yoldaki tek taş dağ misali dikilmişti karşıma ve ben o dağı aşamayıp yeri boyladım. Arkamdan hunharca koşan köpek de durdu ve ağzından akan salyalar, kocaman dişleriyle yüzüme yüzüme havlamaya başladı.

Bacağımı sallamamaya gayret etmiştim ama ne yapsam sinirlenmesine yetiyordu yahu! Neye kızmıştı, ne yapmıştım ben bu hayvana anlamıyorum ki!

Bir anda üzerime atlamak üzere hareketlendi. Aynı anda da "Hoşt!" sesi yükseldi ve saniyeler içerisinde dev kanatlar tarafından kucaklandım.

Köpek hâlâ havlıyor ve ısırmak için hamleler yapıyordu. Kartal önce beni kucağında sabitledi, sonra da köpeğe doğru ayağını salladı ve "Yok yav, bu korkmuyor bu bizi yer!" dediği gibi koşmaya başladı.

"Kartaaaal!"

"Korkma!"

"Anneeeee geliyorrr!"

"Yav görüyorum Yaren!"

"Aaaaaaa! Kartal orası olmaz! Olmaz kurban olayım! Kartal!"

Kucağında benimle birlikte o duvarı nasıl atlamıştı bilmiyorum. Jimnastikçi yarim... Müthiş bir atlayış gerçekleştirmişti ve canavar köpek duvarın arkasında kalmıştı. Yani en azından iki saniye öncesine kadar duvarın arkasındaydı. Şimdi ise duvarın kenarındaki boşluktan karşımıza çıkmıştı ve havlamaya devam ediyordu.

"Yav sen! Bi git lan!"

"Aaayy! Ayy gitmiyor!"

"Yaren bağırmasana hayvan gaza geliyor!"

"Hayvan mı?! Kartal bunun neresi hayvan ya!"

"E ne bileyim yavrum yani hayvan işte!"

Bir motor sesi yükselmişti. Kartal, yaklaşan motoru gördüğünde bir köpeğe bir motora bakarak beni iyice sarmıştı ve müthiş bir hamleyle beni sırtına aldığı gibi eğilip yerden aldığı taşı köpeğe salladı. Köpek nihayet korktuğunda motor da dibimize kadar gelmişti ve gaz sesiyle köpeği iyice korkutarak kaçmasını sağladı.

Sırtına bir koala misali sarılmış sessizce duruyordum. Kokusunu hiçbir şeylere değişmeyeceğim yarim ise karşımızdaki motorluya bakıyordu. Kaskını çıkardığında Çınar denen çocuğa gözlerimi devirerek biraz daha fazla sarılmıştım Kartal'a ve omzunun üzerinden ilgisiz bakışlar takındım.

"İyi misiniz?"

"İyiyiz, eyvallah birader."

"Toplamışlardı bir ara ama yine bırakmışlar herhalde bunları. Dikkat edin."

"Eyvallah."

Göz göze geldiğimizde yüzümü dev kanatlının boynuna gömdüm. Bir an önce buradan gitmesini istiyordum ama kötü enerjisini üzerime bulamaya kararlıydı. Gitmek yerine elini uzatmıştı ve "Çınar ben" dedi, "Kartal."

"Memnun oldum. Yeni taşındınız herhalde?"

"Öyle."

"Anladım. Buralar küçüktür. Herkes herkesi tanır. Yanlış anlama, ilk defa görünce tanışayım dedim."

"Sıkıntı yok. Tatile geldik. Kalıcı değiliz."

"Belli olmaz ya, buraların büyüsü bir başkadır. Gelen pek gidemiyor. Tutkunu oluyor."

Yüzünü göremiyordum ama dev kanatlımın nasıl baktığından emindim. Çınar denen bu çocuğu sevmediğine adım kadar emindim. Hatta sesindeki rahatsız edici enerjiyi aldığından da emindim ve dikkatimi çeken bazı şeyleri anlatmak ne kadar doğru olurdu artık işte bundan hiç emin değildim. Çünkü öfkesinden korkuyordum. Henüz kurtulmuştuk. Fırtına dineli çok olmuyordu ve ben yeni bir fırtınayı ateşlemeyi hiç istemiyordum.

Çınar denen çocuk istiyordu sanırım. Kaskını takmadan önce, "O zaman sizi davet edeyim?" dedi ve "Sağlam bir yarış olacak bu gece, motordan anlar mısın?" diye ekledi.

Kartal yanıt vermeden önce kulağına yaklaşmıştım ve "Biz bir şey konuşacaktık" diye fısıldadım.

"Tabi cesaret işi biraz motor. Seyirci olarak da katılabilirsin?"

Gülümsemişti Kartal. Meydan okuyan bu sese karşı kayıtsız kalmayacağını bildiğim için karıncalarım tepinmeye başlamışlardı ve çok gerilmiştim.

"Kartal gerek yok" diye fısıldadım hemen. Tam bu sırada Ozan aradı ve hissetmiş gibi motor yarışından bahsederek Kartal'ı gitmek için ikna etmeye çalıştı. Nasıl da sinsi sinsi gülüyordu Çınar denen yılan. Kaskını takmıştı şimdi. Motoruna binerken, "Çınar Enç ben, hesabımdan bakıp yarışın olacağı yeri bulabilirsin. Yani en azından seyirci olarak katılmak istersen diye" sözleriyle iyice tetiklemek istedi yarimi ve lanet motoruna binip uzaklaştı.

Hemen yere atlamıştım ben de ve motorun ardından nefretle bakarak, "Salak" diye tısladım.

"İyi misin sen?"

"İyiyim... Sen?"

"İyiyim. Ne oldu bi anlat bakalım?"

"Şey... Aslında bir şey olmadı. Yani öylesine."

"Öylesine?"

"Hı hı."

Bakışlarını kıstı ve motorun gittiği yöne baktı. İçimi görüyordu sanki. Gök gözlerini dikkatle gözlerime dikmişti. Yaklaştıkça da iyice sıkışmama neden olmuştu.

"Yaren, o leblebi senin canını sıkmadı değil mi?"

"Hayır Metehan'ı görmedim bile."

"Ne o zaman?"

"Ya öylesine dedim ya, özlemiş olabilirim?"

"İki saat önce beraberdik?"

"Ne yani, sen beni iki saat önce beraberdik diye özlememiş miydin? Sabaha kadar bekleyebilir miydin yani?"

"Yok yav, bu hiç sen değilsin şu an. Bi iş var sende."

"Kuruyorsun şu an..."

"I ıh, kurmuyorum."

"Kuruyorsun..."

Belimden sarılmış yüzüme yüzünü buluyordu ve gülümsüyordu. Böyle güzel gülümseyen bir ördek karşısında ciddi kalmak da imkansızdı. Gülümseyerek kollarımı boynuna sarmıştım ve öylece dalıp gitmiştim gök gözlerine.

Tutku dolu bakışları kalbimi yerinden edecek şekilde sarsıyordu. Kendimden geçmeme bu kadar az kalmışken aşk dolu sözcükler bekleyen kulaklarımı ise hiç beklemedikleri bir yerden yakalamıştı dev kanatlım, "Az önceki hıyarla daha önce karşılaşmışsın gibi sanki?"

"Hı?"

"Yaren."

"Efendim?"

"Bal sevgilim."

"Efendim..."

"O hıyarla karşılaştınız, değil mi?"

"Evet."

"Tamam."

"Nereye ya?!"

"Tamam sen dön eve."

"Ya yarışa mı gidiyorsun Kartal?! Sen motor sürebiliyor musun ki nereye ya?!"

"Hıyar süreceğim ben hıyar."

"Ya Kartal!"

Esti gidiyordu.
Ardından esen rüzgârı da bir ben görüyorum maalesef.
Peki bu rüzgârı gördüğüm hâlde dönüp de eve gidebilir miydim? Asla. Hiçbir güç beni eve sokamazdı. Zeyd ağabeye rağmen, yanında olup onu her şeyden koruyabileceğini bilmeme rağmen gizlice düşmüştüm peşine ve ayağına dolanmak isteyen yılanı ezmekten hiç çekinmeyecektim.

Продолжить чтение

Вам также понравится

YUVA _twclr

Подростковая литература

531K 27.8K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
Peyda Herkes Yalan

Подростковая литература

778K 53.8K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
AŞKA ÖĞRENCİ | Texting birazdanbiseyler

Подростковая литература

128K 9K 89
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
BUL BENİ Beyza Alkoc

Подростковая литература

409K 31.5K 10
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...