SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

68. Bölüm "Öpücüksedim"

18.9K 980 275
By __Katre__

"Ayy!" diye çığlıkvari bir kahkaha yankılandı mutfakta. Toprak'ın geniş omzuna oturmuş arada eğlenceli seyahatler yaparken çok mutluydu Aden. "Düşcem heyalde baba!" Kıkırdayarak gülerken minik inci gibi dişleri de görünüyor, tam yemelik bir manzara oluşturuyordu.

Babasının başına sıkı sıkıya tutunuyor arada ellerini çekip saçlarına asılıyor, bazen yanlışlıkla onun gözlerini kapatıyordu.
Babası mı? O da annesine kahvaltı hazırlıyordu. Pek sevgili karısı uyanmasın diye Aden'e sürekli sessiz ol fıstık deyip duruyor kıskanmasına sebebiyet veriyordu biraz.

"Düşmezsin..." diyerek Aden'in gözlerine kapadığı ellerini kaldırdı Toprak. "Ben seni tutarım hep fıstığım." Aden elinin birini yanlışlıkla babasının gözüne kapatınca Toprak yine tutup çekti elini. "Ama gözlerimi kapama."

Aden annesinden aldığı tatlı gülüşle kıkırdayarak ellerini çekti. Toprak mutfakta görsel bir şölen verircesine Eylül için kahvaltı hazırlıyordu. Üzerinde beyaz bir tişört, altında siyah bir eşofman ile son derece sade giyinse de geniş omuzları heybetli bedeni onu oldukça karizmatik gösteriyordu.

Ama tüm bunlar Aden'in umrunda değildi. O yalnızca Toprak gezindikçe mutlu oluyor, bu yüksek mevkiinin tadını çıkarıyordu. Taa tavana gelmişti canım! Az değildi ya. Annesinden bile büyük olmuştu. Hem de Deniz amcasından bile.

Aden tüm bu keyifli düşüncelerle gülüp babasının saçına şekiller vermeye çalışırken tiz bir ses duyuldu odadan. Toprak sesi duyar duymaz dikkat kesildi.
"Aha!" diye konuştu birden ne dediğini bilmeden. Aden'i hızlıca omzundan indirdi, tek koluyla tutarak onu salona koltuğun üzerine getirip bıraktı. "Kızım kardeşin uyandı. Ben annen uyanmadan onu alıp geliyorum tamam mı?"

Aden daha bir şey diyemeden Toprak hızla odaya geçti. Eylül'ün uyanmasına fırsat vermeden büyük bir dikkatle oğlunu kucağına alıp çıktı odadan. Zaten gece boyu uyuyamamıştı karısı. Daha doğumun yorgunluğunu atlatamamıştı. Gece boyu uyanıp uyanıp Cihangir'i emzirmişti. Elbette tüm bu anlarda Toprak da uyanıktı. Bir şey yapamasa da oturup beklemiş sonrasına Cihangir'i beşiğine yatırma görevini üstlenmişti. Ve elbette sonrasında Eylül'ü öpüp güzelce uyutma görevini de zevkle yerine getirmişti.

"Oğlum..." diye fısıldadı salondan içeri girer girmez. Kollarında yok gibi görünen minicik bebeği salladı birkaç kez. "Anneyi uyandırmak yok tamam mı?" Cihangir birkaç saniye daha mızmızlandı. Ama Toprak'ın kolunda sallaması ile usulca kesti sesini. Onu tutup omzuna yatırdı Toprak, yavaş yavaş salonda gezinmeye başladı. Tam o sırada sağ dizinde bir ağırlık hissetti. Aden koala misali kollarını ve bacağını babasının bacağına sarmış o nereye giderse onunla gidiyor ve buna kahkahalara gülüyordu.

Eğilip ona baktı Toprak. Onun minik dişlerini göstererek gülüşünü izledi. Yaptığı tüm muziplikleri annesinin küçüklüğüne benzetiyordu zaten. Aden'in görünüşü babasına benzese de huylarını annesinden almıştı. Şimdi onun bacağına sarılıp gülüşünde bile gözlerinin önüne Eylül'ün küçükken beline sarılıp pamuk şeker istediği anlar geliyordu.

O pamuk şeker aşığı kız şimdi karısı olmuştu. Hatta kucağındaki iki çocuğunun annesi, odasında uyuyan güzeli olmuştu. Ve hatta hemen şimdi gidip onu sıkı bir öpücükle uyandırabilirdi.

Önce kucağında Cihangir, bacağında Aden ile mutfağa gidip çayın kaynayıp kaynamadığını kontrol etti. Ardından da yine kucağında çocukları ile birlikte yatak odalarına ilerledi. Çocuklarını, karısını taşımayacaksa boşuna mı yüzbaşı olmuştu bu adam canım?

Odaya girer girmez Aden'i usulca yatağa bıraktı. Kolundaki oğlunu da annesinin yanındaki boşluğa yatırdı.
Yavaşça Eylül'e doğru eğilip yanağına bir öpücük kondurdu. Bunu gören Aden altta kalmamak için annesinin diğer yanağını öpüverdi hemen. "Güzelim..." diye fısıldadı Toprak usulca. Fısıltısı, yumuşak, aklı baştan alacak cinstendi.

Birkaç saniye babasına bakan Aden usulca annesinin diğer kulağına eğildi. "Güselim..."

Engel olamadığı bir gülüş döküldü Toprak'ın dudaklarından. Aynı zamanda Eylül'ün de dudaklarının iki yana kıvrılması ile onun da uyandığını anladı.
Eğilip bir kez daha öptü yanağından.
"Hadi yavrum uyan. Kahvaltı hazırladım."

Aden altta kalmadan hemen eğilip annesinin yanağından öptü. "Hadi yavyusu uyan. Babam kafaltı yaptı bize."

Daha fazla dayanamadı Eylül. İradesi ancak buraya kadardı. Kıkırdayarak açtı gözlerini. Yüzünün yanında duran minik suratı çekip yüzüne bol bol öpücükler kondurdu.

Hemen diğer yanında oğlu yatıyor ağzından anlamsız sesler çıkarıyordu. Başını usulca ona yaklaştırıp saçlarını kokladı, dudaklarını bastırdı yavaşça. Ve onun hemen yanında dizlerini büküp eğilmiş, kendi sırasının gelmesini bekleyen koca adama çevirdi bakışlarını.

İkisinin de suratında aynı anda aynı gülüş yer edindi. "Aden..." dedi Toprak çipil çipil gözlerle kendilerini izleyen kızına. "Efendim babam?" diye mırıldanışı duyunca devam etti. "Kızım salona bi' bak bakalım ben orada mıyım?"

Hızla ince kaşları çatıldı Aden'in. "Babaa!" dedi isyanla. "Hep bakıyoyum yoksun işte!"

Başını hızla diğer tarafa çevirip gülüşünü son anda durdurdu Toprak. Ses tonunu bozmadan konuşmaya başladı. "O zaman salondaki koltuğun üzerinden annenin tokasını getirebilir misin?"

Birkaç saniye düşündü Aden. Sonra başını salladı usulca. "Oluy." diye mırıldandı. Tokasını getirirdi elbette ama artık babasını başka yerde aramaya gitmeyecekti. Hep böyle diyordu, Aden gidip arıyordu ama bulamıyordu hiç bir yerde. Perdenin arkasına bile bakmıştı ama yoktu.

Aden düşünceli düşünceli kapıdan çıktığı anda gülüşlerini bıraktı Toprak ve Eylül. Ve Toprak hiç vakit kaybetmeden eğilip sıkı bir öpücük bıraktı Eylül'ün dudaklarına.
"Günaydın yavrum."

Bir anda kapanan gözlerini gülümseyerek açtı Eylül. Elini onun saçlarına atıp şöyle bir okşadı. "Günaydın yakışıklım."

Bunca zaman eskimeyen o çapkın sırıtış peyda oldu hemen Toprak'ın dudaklarında. Eğilip Eylül'ün boynundan derin bir soluk aldı. "Mis mis!" diye söylendi geri çekilirken.
"Cennet kokuyor benim güzelim."

Kıkırdadı Eylül nazlı nazlı. Toprak'ı da, ona naz yapmayı da, onun ilgisini de çok özlemişti. Ama ne var ki şu sıralar yalnız kalmaları pek de mümkün değildi.

Başını hemen yanındaki oğluna çevirdi. Bir eli onun ince birkaç tutam saçlarını okşarken konuştu. "Asıl Cennet kokulu burada." Yanağına burnunu sürtüp derin bir soluk aldı. "Bak babası."

Toprak "Babası kurban olsun..." diye lafına başladığında gülerek oğlunu izliyordu Eylül, ama cümlenin sonunu getirdiği an kendine hakim olamayıp kısık sesli bir kahkaha attı.
"... anasına."

"Ne?" dedi Eylül kıkırdayarak.

"Babası diyorum, kurban olsun onun anasına." Uzanıp bir kez daha öptü dudaklarını. Tam o sırada Aden girdi içeriye zafer bayrağı olan tokayı elinde sallayarak.

"Oy annen seni yesin!" diye bir nida bıraktı Eylül. Aden hemen gülümsedi minik dişlerini göstererek. Tombiş yanakları yenmek için hazır hale geldi. Tokayı annesine verip babasının yardımı ile yatağa çıktı. Hemen onun kucağına oturuverdi.

O sırada Eylül doğrulup saçını bağlamış oğlunu da kucağına yerleştirmişti. "Önce kardeşinin karnını doyuralım." dedi pijamasının düğmesini açarken. Aden başını salladı, babasının kucağında daha rahat bir pozisyon alıp sırtını onun göğsüne yasladı.

Cihangir büyük bir açlıkla emmeye başlarken Aden belgesel izliyormuş gibi ona odaklanmıştı. "Anne bebek kaydeşim çok meme istiyor." diye bir çıkarımda bulundu kendince. Annesi her zaman onu emzirmişti buradan çıkarmıştı bunu da. "Ben de mi küçükken böyleydim?"

Toprak da Eylül de kendini tutamayıp güldü. Zaten küçük olduğu halde küçükken demesi ayrı komikti, bunu dünyanın en önemli meselesiymiş gibi kaşlarını çatıp ciddiyetle sorması ayrı...

"Evet." diyerek cevap verdi Toprak. "Annenin yakasını bırakmıyordun. Elin oradan çıkmıyordu hiç."

Eylül'ün konuşmasına kalmadan Aden'den bir kahkaha duyuldu. Ellerini birbirine vurarak gülerken bir yandan da babasını sarsıyordu. Sanki bir yetişkinmiş gibi bir elini dudaklarına kapatıp koca kahkahasını durdurdu. Annesi ve babası ona hayretler içerisinde bakarken o umursamayıp kardeşinin saçını okşadı parmak ucuyla.
"Ayy! Ne tatlı, ne güsel ya!"

Evet, bu kız gerçekten Eylül'ün küçüklüğüydü!

***

Kucağında oğlunu sallayarak girdi salona. Üstü başı dağılmış saçlarını bağlamaya bile fırsat bulamamıştı. Oğlunun maşAllahı vardı, hem tosun gibiydi, hem yenidoğana göre boyu uzundu, hem de bol bol emiyordu.

Eylül salona girdiğinde şöyle bir arkasını dönüp baktı Aden. Sonra tekrar önünü dönüp babasıyla ilgilenmeye devam etti.

Toprak koltuğa uzanmış bir kolunu başının altına yerleştirmiş bir şekilde yatarken gözleri kapalıydı. Aden de babasının göğsüne oturmuş onun yüzüyle oynuyor, saçını değişik değişik yapıyordu. Hatta bazen kendi pembe tarağı ile saçlarını tarıyor annesinin verdiği kelebekli toka ile de saçını bağlıyordu.

Toprak Cihangir'in mırıltılarını duyunca usulca açtı gözünü. Eylül salonda geziniyor bir yandan oğlunu seviyor bir yandan da kucağında sallıyordu.

Dudaklarında hayranlık dolu bir gülümseme yer edindi. O şuan Eylül'e bakınca dağılmış bir kadın görmüyordu. Mesela aceleden bağlayamadığı saçlara bakınca beline dökülen lüle lüle saçlar görüyordu. Pijamasının bozulan yakasını değil de oradan görünen boyundaki ben dikkatini çekiyordu. Uykusuz gözler değil o gözlerdeki şefkati görüyordu. Kurumuş dudakları değil o dudaklardaki tebessümü görüyordu. Toprak Eylül'ü hep güzel, hep özel görüyordu.

"Aden..." diye fısıldadı kendi saçlarını taramakta olan kızına. "Baksana annene."

"Hı?" dedi Aden bir anlık dikkati dağılınca. Tüm profesyonelliği ile elindeki tarağı bırakıp babasına döndü. Toprak da onu tuttuğu gibi kaldırıp göğsüne yatırdı. Tek kolunu sardı etrafına sıkı sıkıya. Şimdi ikisi de Eylül'e bakıyorlardı o her şeyden habersizken.

"Annene bak diyorum." diye tekrarladı Toprak lafını. "Çok güzel değil mi?"

Aden hemen inkar edilemez bir sesle onayladı. "Evet." durdu birkaç saniye inceledi annesini. "En güsel anne benimki."

Toprak bir yaver bulmuşcasına konuşmaya devam etti. Eylül'ü kendi ile birlikte övecek birini bulmuştu işte durur muydu hiç?
"Bence de en güzel anne seninki. Nasıl buldum ben de bilmiyorum valla. Baksana saçlarına..."

"Upuzun annemin saçlayı. Büyüyünce benimki de öyle olacak."

"Evet upuzun... Hem de lüle lüle baksana."

Biraz baktı annesinin saçlarına, ne dediğini anlamadı babasının. "O ne demek baba?"

"Annenin saçları kıvır kıvır ya onu diyorum."

"Haa..." Başını babasına doğru çevirip güldü. Sonra devam etti. "Ben bazenleri sabah annemin saçıyla oynuyorum çok güsel. Hiç de uyanmıyo. Senin saçından daha güsel."

Erkeksi bir kıkırtı döküldü Toprak'ın dudaklarından. Başını salladı aşağı yukarı.
"Tabi güzel. Onun her şeyi benden daha güzel."

Toprak büyülenmiş gibi Eylül'ü izlerken Aden dönüp babasının suratına baktı. Minik elini uzatıp onun yanağına koyarak kendine çevirdi. "Baba annemi çok mu sefiyosun?"

"Tabi kızım." diyerek hızla başını salladı Toprak. Aksi iddia edilemezdi asla. "Çok seviyorum. Kocaman, bir sürü..."

Aden muzip muzip gülümsedi. Kıkırdayarak önüne döndü. Tam o sırada Eylül'ün dikkatini çektiler. Kaşları çatıldı önce hafiften, sonra kendini izleyen ikiliye baktı.
"Hayırdır, ne konuşuyorsunuz baba kız?"

"Hiç..." dedi Toprak sonunu uzatarak. Ama yaverinden yana ihanete uğrayacağını ne bilsindi.

"Babam seni çok sefiyomuş anne. Bissürü, komacan. Saçlayın çok güselmiş."

Önce gözleri açıldı Eylül'ün koca koca. Bir anda bunu hiç beklemiyordu. Bakışları Toprak ile buluştuğunda onun gülerek kendini süzdüğünü gördü. "Demek öyle. Başka ne dedi baban kızım?"

"En güsel anne senmişsin. Seni nasıl bulmuş bilmiyomuş valla. Saçlayın upuzun, kıvıy kıvıymış."

Dayanamadı Toprak. Dudaklarından bir gülüş döküldü. Aynı anda Eylül de kıkırdadı. Gözleri birbirine kilitledi. Bir çok şey söyledi Eylül o bakışlarla, hepsini anladı Toprak.

Usulca baba kıza yaklaştı Eylül. Kucağındaki oğlunu sıkı sıkıya tutarak eğildi önce Aden'in yanağına sonra Toprak'ın yanağına birer öpücük kondurdu. Geri çekilmeden önce birkaç saniye göz göze kaldılar. Bu birkaç saniyede daha güzel bir öpücüğün sözünü aldı Toprak. Gülerek geri çekildi Eylül.

Tam bakışları birbirine kilitliyken bir ağlama sesi duyuldu tam aralarından. İkisinin de bakışları Cihangir'e döndü.
"Eşek sıpası." diye bir fısıltı duyuldu Toprak'tan. Eylül hemen mıncırdı onun kolunu.

"Oğluma eşek sıpası deme Toprak."

Toprak hızla başını iki yana salladı. Sanki kendi doğru bir şey söylemiş de Eylül yanlış anlamış gibi açıklamaya koyuldu.
"Benim sıpam ya güzelim ondan öyle dedim. Sana der miyim hiç?"

Yan yan baktı Eylül. Toprak o kızmasın diye gülümsedi. Bu hamle işe yarayınca Eylül kızmaktan vaz geçip karşıdaki koltuğa oturdu. "Seni doyuralım." diye konuşmaya başladı Cihangir'le. Sesini ince tutuyor kelimelerin sonunu uzatarak konuşuyordu.
Göğsündeki düğmeyi açarken konuşmaya devam etti. "Sonra altını değiştirelim, sonra da uyutalım tamam mı oğlum?"

İki eliyle tuttuğu Cihangir'i kaldırıp yanağından öptü. Burnunu boynuna yaklaştırıp mis gibi bebek kokusunu soludu.

Sonra emzirmeye başladı. Bu sırada Toprak'ın koltuktan kalkıp odalarına gittiğini gördü. Birkaç saniye sonra elinde bebek bezi, örtü ve ıslak mendille geldi.
Onları koltuğun bir köşesine bıraktıktan sonra birkaç adımda koltuğun arkasına geçip Eylül'ün saçına attı ellerini.

Önce üçe ayırdı öğrendiği gibi. Ardından ayırdığı tutamları birbiri üzerine atarak örmeye başladı. Bitirince de bileğine taktığı tokayla tutturdu ucunu. Eğilip saçlarına kokulu bir öpücük bıraktı.

"Teşekkür ederim." diye kedi gibi mırıldandı Eylül. Toprak'ın elini tutup üzerine bir öpücük kondurdu.

Toprak kollarını açıp Aden'i aldı kucağına.
"Fıstığımın uyuma zamanı geldi." dedi Eylül'e dönerek. "Sen Cihangir'i uyuturken ben de Aden'le yatayım." Eylül hâlâ mümkün olduğunca Aden'i öğlen uykusuna yatırmaya çalışıyordu. Şüphesiz bu Toprak varken çok daha kolay oluyordu.

Başını salladı, gülerek öpücük attı Toprak giderken. Onların ardından önce Cihangir'i doyurdu, ardından altını değiştirip uyuttu. O oğlunu beşiğe yatırmış geri dönerken Aden hâlâ bıdır bıdır konuşuyor, babasına dünyanın bekası için en önemli soruları soruyordu.
Bu sorulardan birkaçı şöyleydi:

Mesela babasının boyu neden çok uzundu?

Babası yüzbaşı ise yüzen insanların mı başıydı?

Cihangir neden Aden'in sütünü içiyordu? Çünkü o süt küçükken Aden'in sütüydü.

Büyüyünce annesi gibi güzel olacak mıydı?

Cihangir ne zaman Aden'e abla diyecekti?

Ve son olarak Toprak'ı çıldırtan, damarlarındaki kanı tersten akıtan o soru gelmişti.

Aden ne zaman evlenip şakacıktan değil de gerçekten anne olacaktı?

Evet bu kesinlikle son derece tehlikeli, bir babaya özellikle Toprak'a sorulmaması gereken bir soruydu.

***


Aden'in odasının kapısını yarı açık bırakıp salona adımladı. Koltuğa sırtüstü uzanmış Eylül'ü görünce adımlarını yavaşlattı. Usul usul yanına varıp baş ucunda eğildi. Başta uyuduğunu düşünmüştü ama şimdi nefes alıp verişlerinden uyanık olduğunu anlamıştı.

Elini saçına atıp okşadığında usulca açıldı Eylül'ün gözleri. Dudaklarında bir tebessüm belirdi hemen.

Toprak önce Eylül'ün alnına dudaklarını bastırdı sonra usulca yanına uzandı. Tek kolunu onun beline atar atmaz tek hamlede kendi üzerine çekti.

Kollarını beline sıkı sıkıya sarıp burnunu saçlarının arasında gezdirerek derin bir soluk aldı. "Seninle şöyle uyumayı özledim be güzelim."

Dudaklarından tatlı bir kıkırtı döküldü Eylül'ün. Başını kaldırıp Toprak'ın göğsüne yasladı. O hamileyken bırakın bu şekilde yatmayı doğru düzgün uyuyamıyordu bile. O yüzden o da en az Toprak kadar özlemişti.

"Ben de çok özledim." diye mırıldandı. Omuzlarındaki ellerini önce boynuna sonra yüzüne çıkarıp hafif sakallı yüzünü okşadı.
Başını kaldırıp biraz yukarı çıktıktan sonra yanaklarına kocaman öpücükler bıraktı.

Toprak'ın ördüğü saç kulağının arkasından bir iki tutam çıkmış görsel bir şölen sunuyordu ona. Elinin birini kaldırıp o birkaç küçük tutamı okşadı, saçlarını, yüzünü sevdi parmak ucuyla.
"Sen çok yoruldun bugün..."

Gözleri kapanıp geri açıldı Eylül'ün. Anında uyuma potansiyeline sahipti şuan. "Biraz..."

Dudaklarında şefkatli bir gülüş peyda oldu Toprak'ın. "Öpücüğümü ver sonra uyu."

Tüm uykusuna rağmen kıkırdamaktan alıkoyamadı kendini Eylül. Başını salladı eğilip Toprak'ın dudaklarına bastırdı dudaklarını.

Geri çekildiğinde usulca başını Toprak'ın boynuna gömdü. Bedeni onun kolları tarafından kuşatılmışken en korunaklı uykularından birini uyudu.

***

Aradan bir iki hafta geçmiş Eylül de Toprak da neredeyse bu koşturmacaya alışmıştı. Toprak'ın izni bittiği için gündüzleri mecbur işte oluyor gelir gelmez Eylül'e yardım etmeye başlıyordu. Geceleri de Eylül ne zaman uyansa yanıbaşında bitiyor Cihangir'in emip uyumasını bekleyerek onu yatağına yatırıyordu.

Bu dönemde oğlunu uyutmayı, onu avutmayı, altını değiştirmeyi kısacası bebek bakımına dair ne varsa öğrenmişti Eylül'den. Artık onu tuttuğunda zarar verme korkusu hissetmiyordu.

Şimdi işten gelir gelmez Eylül'ü zorla uyumaya göndermişti. Dün gece Cihangir biraz fazla huysuzlandığı için uyuyamamıştı ikisi de. Gündüz Eylül bir de iki çocuğa birlikte baktığı için dinlememişti. Tam da bu yüzden yemeklerini yer yemez uyutmuştu Toprak Eylül'ü. Birkaç saat uyuyup uyansa bile oldukça dinlenirdi.

"Oğlum..!" dedi birden irkilerek. Omzuna doğru akan şey iki haftadır istisnasız başına gelen şeydi. Oğlu sağolsun asla annesini değil kusmak için babasının omzunu seçiyordu.

Sonra Aden de Eylül de karşısına geçiyor kusmuk kokuyorsun diye dalga geçiyorlardı.

"Oğlum neden ben?" diye isyan etti kendi kendine. "Neden beni seçiyorsun anlamıyorum ki? Anneni benden uzaklaştırma bari diyorum onu da yapmıyorsun. Her öpeceğim anda bi' ağlamalar bi' mızmızlanmalar. Hayır karımıza da mı yaklaşmayacağız anlamadım ki."

İki eliyle Cihangir'in başından ve vücudundan destek verip ileriye doğru tuttu. Zaten minicik bedeni Toprak'ın elinde yok gibiydi. Onun ciddi ciddi konuşmasına Cihangir'in tek cevabı dil çıkarmak oldu.

Kendini tutamayıp güldü. Uzanıp yumuşakça dudaklarını bastırdı oğlunun alnına.
Onu yavaşça koltuğa bırakıp uzaklaşmadan kendi üzerindeki siyah tişörtü çıkardı. Hemen koltukta duran mendili alıp oğlunun ağzını sildi. "Gel bakalım." diyerek kollarını uzatıp tekrar kucağına aldı onu. "Eşek sıpası."

Bir süre ayakta sevdi onu, biraz koltuğa yatırıp hemen yanına diz çöktü. Öptü, kokladı, kendi kendine bir şeyler anlattı. Bir süre sonra Cihangir mızmızlanmaya başladığında onun acıktığını anladı. Biraz kucağında sallayarak gezdirse de tek çare karnını doyurmaktı.

Koluna yatırdığı oğlunu sallayarak odaya giderken fısıltıyla konuştu. "Anneyi uyandırmak yok tamam mı? Ben senin karnını doyuracağım şimdi."

Ve oğluyla konuşması biter bitmez tek eliyle kapıyı açıp usulca girdi odaya. Yan dönmüş mışıl mışıl uyuyan Eylül'ü görür görmez dudaklarında bir tebessüm oluştu. Sessiz adımlarla yaklaştı yatağa, dizlerinin üstüne yavaş yavaş yaklaştı. Cihangir'i Eylül'ün hemen yanına yatırıp onun pijamasının düğmesine attı elini.

Eylül ise önce yanında çöken yatağı hissetmişti. Tekrar uykusuna dönmek üzereyken boynuna değen parmaklar ve ardından pijamasının yakası ile uğraşan eller... Bir anda gözlerini açıp yakasındaki eli tuttu. "Toprak..?" diye mırıldandı uykulu ve şaşkın bir sesle. "Ne yapıyorsun?"

"Vay anasını!" diye isyan etti Toprak birden. "O kadar uğraştım uyanma diye."

Dudaklarında tatlı bir tebessüm oluştu Eylül'ün. "Uyurken bile açık bu sıralar algılarım. Seninle alakası yok." Gözlerini kıstı, önce Toprak'ı inceledi sonra doğrulup yanıbaşında yatan oğlunu aldı kucağına.
"Sen ne yapıyordun öyle?"

Bu kez gözleri kısılan taraf Toprak oldu. Bakışları da gülüşü de muziplik doluydu. Cevap vermedi, Eylül'e biraz daha merak ettirmek için o çapkın bakışı ile yaklaşıp yanağından öptü. "Topraak!" diye uyarı dolu bir sesle konuştu bu kez Eylül.

"Tamam tamam." diyerek anında pes etti Toprak. "Oğlum acıkmış emzirecektim."
Sonra ne dediğinin farkına varıp hızla düzeltti. "Yani sen emzirecektin ama ben aracı olacaktım. Uyanma diye..."

Gülüşüne engel olamadı Eylül. Uzanıp Toprak'ın yanağından öptü kocaman. Ardından sürekli mırıldanıp meme isteyen oğluna istediğini verdi. O karnını doyururken Toprak'a döndü. "O nasıl olacaktı? Her türlü uyandırdım zaten."

Omuz silkti Toprak bir çocuktan farksızca. "Ne bileyim." Başını Eylül'ün dizine koyup yan bir şekilde uzandı yatağa. "Yorgunsun, uyanma diye..."

Gülüşü büyüdü Eylül'ün. Öpücük attı uzaktan. "Ya yerim seni Toprak."

Erkeksi bir kıkırtı döküldü Toprak'ın dudaklarından. Gözlerini kapatıp yan döndü. Kollarını ahtapotgillerden gibi Eylül'ün bacaklarına sardı. "Ben de seni yerim yavrum."

O orada kendinden geçmiş yatarken Eylül de kendinden geçmiş onu izliyordu. Cihangir'in bir anda şap diye vurması ile kendine geldi. Bakışlarını bir yandan üzerindeki kıyafetle oynayarak emen oğluna çevirdi. Parmaklarını onun yanaklarında gezdirdi. Saçlarını okşadı yavaş yavaş. Öyle tatlı öyle güzeldi ki...

Bir süre sonra birbiri ardına dizilmiş o ok gibi uzanan kirpiklerini kırpıştırmayı bıraktı Cihangir. Dudakları öylece durdu, minik göğsü düzenli soluklarla şişip inmeye başladı. Tombiş yanakları kıpkırmızı oldu ısırılası bir elma gibi.

"Toprak..." dedi Eylül bir elini uzatıp onun saçlarını okşayarak. "Cihangir uyudu, yatırsana beşiğine."

Uzanıp saçlarında gezinen eli öptü Toprak. Hızlı bir hamleyle doğruldu. "Yatırayım güzelim."

Eğilip yumuşakça dudaklarını bastırdı Cihangir'in yanağına. Yavaşça kucağına alıp kendine yaklaştırdı. Alnını, yanaklarını, çenesini saçlarını öptü minik minik. Burnunu boynuna yaklaştırıp uzunca kokusunu soludu. "Mis gibi benim oğlum." diye mırıldandı onu beşiğine yatırırken. Ardından üzerini örtüp her şeyinden emin olduktan sonra Eylül'ün yanına döndü.

Eylül'ün "Üstüne de bir şey giy." uyarısına aldırmadan kendini yatağa attı. Başını dizine bırakıp kollarını beline sardı.

"Gerek yok." diye mırıldandı gözlerini kaparken. Eylül'ün elinin biri onun omzunu sırtını sıvazlarken diğer eli saçlarına karıştı.
"Üşümüyor musun?" Toprak yalnızca omuz silkmekle yetindi. Kollarını sıklaştırdı.

"Uykun mu var?" Başını sallayarak gömdüğü karnından uzaklaştırdı. Sırtüstü yatarak Eylül'e döndü yüzünü. "Yok." Dudaklarını uzatıp gözlerini kapadı. "Öpücüksedim, bi' öpsen geçer."

Kıkırdayarak uzanıp kocaman bir öpücük kondurdu Eylül. "Bir daha." dediğinde geri çekildi usulca. Toprak ısrarla "Bir daha." diye mırıldandı.

Eylül ise dudaklarına dişlerini geçirmiş gülmemek için kendini sıkarken telefon kamerasını açmıştı bile. Hızlıca onun fotoğrafını çekti, Toprak sesi duyup gözlerini açtığında hemen yataktan fırlayıp kalktı.

"Eylül!" Atik bir hareketle yataktan kalkıp koşarak odadan çıktı. Önünden gülerek pıtı pıtı koşan karısına bakıp gülmemek için zor tutuyordu kendini.

Onun koşarak salondan girmesini ardından koltuğun arkasına geçip kaçmasını keyifli bir ifade ile izledi. Toprak istese tek hamle ile yakalanacağından habersizce kaçtığını sanıyordu ya Eylül, en çok bu hali tatlı geliyordu ona.

"Gel bir öpeyim." dedi Toprak da koltuğun diğer tarafına geçerek. Avuç içini dudaklarına kapatarak güldü Eylül. Omuz silkti tatlı tatlı.

O daha ne olduğunu anlamadan bir hamlede koltuğun üstünden atlayıp yanında beliren Toprak ile ne yapacağını şaşırdı. Dudaklarından kısık tiz bir çığlık çıktı.
"Ayy Toprak!"

Hemen dudakları üzerine kapandı Toprak'ın eli. Bir diğer eli de belinde yerini almıştı.
"Şşş bağırma güzelim çocuklar uyuyor."

Gözlerini kırpıştırıp başını salladı Eylül. Toprak usulca dudaklarındaki elini çekerken belindeki el ile daha çok yaklaştırdı Eylül'ü kendine. Eylül de artık pes edip kollarını doladı onun boynuna.

"Yakalandın minik sincap." Erkeksi bir kıkırtı ile eğilip Eylül'ün saçına dudaklarını bastırdı. Oradan alnına doğru yol aldı dudakları. Birkaç minik öpücük kondurdu, sonra şakaklarına bastırdı dudaklarını.

Eylül tüm bunları büyük bir teslimiyetle kabul ediyordu. Gözleri kapalı dudaklarında minik bir gülümseme varken "Ben de seni..." diye mırıldandı. "Ben de seni çok seviyorum."

Toprak'ın güldüğünü hissetti. Yanağına vuran ılık nefesinden anlamıştı bunu. Belinde hafif bir baskı hissetti. Hemen yanlarındaki koltuğa uzandılar birlikte. Toprak bir çırpıda kendi üzerinde çekti Eylül'ü. Bir elini beline attı bir elini sırtına sardı. Usul usul sevdi, parmaklarını gezdirip okşadı. Sonra sırtındaki elini saçlarına çıkardı, parmak ucuyla gezdi, masaj yapar gibi okşadı.
"Eylül..."

Başını yasladığı göğsünden kaldırdı Eylül. Hafifçe yukarı doğru meyletti başı. Toprak'la yüz yüze geldi. "Hmm?"

Gülümsedi Toprak o koca bedenden, her zaman takındığı düz ifadeden oldukça uzak bir şekilde gülümsedi. Dudaklarını büzdü şirince. "Öpücüksedim..." diye mırıldandı sadece.

Ardından salonda Eylül'ün kocaman kahkahası yankılandı ve Toprak sonunda muradına erdi...

Yakın zamanda Toprak'ın sonu dkdndkdn







Selamun aleyküm•

Bölüm nasıldı? Yorumlarınızı bekliyorum.

Karantinam bitti. Şükür Allah'a iyiyim. Hepinize güzel dualarınız için çok teşekkür ederim.

Söz verdiğim zaman atamadım bölümü özür dilerim. Kötü bir yazarınız var :(

Sizleri seviyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🖤

Continue Reading

You'll Also Like

3.6K 327 5
"Seni seviyorum Ay çiçeği." "Seni Allâh için seviyorum Ali." "O Ali sana kurban olsun." Oldun Ali'm sen beni veren Allah'a kurban oldun.
leylâ By 📚

Spiritual

25.9K 2.4K 44
Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden...
1.4K 227 11
İnsan rotasını kaybedebilir miydi? Ben kaybetmiştim. Onca kalabalığın içinde gideceğim yeri bilmiyorum ama bir yıldız var gökyüzünde; kaybettiğim her...
5.6K 122 13
genç bir erkeğin bir kıza defalarca aşkını konu alan bu hikayeyi beğenmenizi temenni ederim.