blue neighbourhood

By kitschmell

50.7K 5.6K 6.9K

hyunho ¡☆ ❝Bir pazar sabahı Hyunjin ve Minho'nun yolu farklı nedenlerden dolayı Blue Neighbourhood Kilisesi'n... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8 (m)
2.9
3.0 (f)

1.5

1.5K 178 393
By kitschmell

.︎✞︎.

"Mi-minho Hyung?"

Göz göze geldiği Felix ile ne yapacağını bilemezken kapıyı tekrar hızlı bir şekilde nereydeyse kucak kucağa olan ve kendisine pörtlemiş gözlerle bakan ikilinin yüzüne kapamış ve görmemesi gereken bir şeye tanık olmanın verdiği utancını üzerinden atmak için kendine minik bir tokat atmıştı.

Şu anda en büyük isteği az önce gördüklerini beyninden silmek ve hiç hatırlamamaktı.

Derin bir nesef alıp, mutfağa doğru adımlamaya başladı. Bir bardak soğuk su içmek sağlıklı düşünmesini sağlayabilirdi belki.

(ergen saçmalıklarıyla geçen yaklaşık bir saatin ardından..)

"Tekrarlayalım bunu başka bir gün."

"Evet Felix çok eğlenceliydi."

"Daha sonra görüşürüz!"

"Tekrar bekliyorum mutlaka!"

Gereğinden uzun süren vedalaşma faslıyla herkes ayakta durmaktan yorulduğu için Felix, çözüm olarak kapıyı dışarıda kalan bedenlerin yüzüne kapamıştı. Arkadaşlarının buna darılmayacağına adı gibi biliyordu.

Derin bir iç çekip arkasına döndüğü gibi ona kollarını göğsünde bağlayarak bakan hyungunu görmüş ve olduğu yerde minik bir çığlık atmıştı.

Onun bu gece burada uyuyacağını unutmuştu.. peki şimdi ne halt yiyecekti? Bir yandan yakalandıkları durum yüzünden deli gibi utansa da bir yandan da 'iyi ki başkasına değil de minho hyung'a basıldık' düşüncesi içindeydi.

"Dökül." Diye net bir şekilde konuştu Minho.

"Kevin aslında homoseksüel!"

"Ne!?"

"Hatta sizin sınıftan Jacob ile çıkıyor!"

"Oha! Şu Kanadalı, sessiz olan çocuk mu!?"

"Evet! Bu, Kevin'i twerk yaparken görmüş ve çok etkilenmiş hatta-"

"Felix kes artık, neyden bahsediyorsun sen ya!?"

Felix, bu 'çok mantıklı' konuyu başka yere çekme planının işe yaramadığını anladığında derin bir iç çekip elini alnına vurdu. Tanrı aşkına, aklından ne geçiyordu ki?

"Of tamam. Ama önce geç şu koltuğa, uzun hikaye."

Minho, başını anlayışla sallamış ve biraz ötesindeki koltuğa oturup Felix'in gelmesini beklemişti. Birkaç saniyenin ardından kuzenin yanına oturması ile de sorgulayıcı bakışlarını üzerinde gezdirmeyi unutmamıştı tabii. Her ne kadar üstünde bir baskı oluşturmak istemese de hâlâ anın şokunda olduğundan istemsizce bu tavrı alıyordu.

"Dinliyorum."

"Biseksüelim ben."

Minho önce biraz şaşırsa da çok geçmeden devam etmesini bekler gibi başını salla.

"Jisung ile çıkıyoruz."

'demek sadece anın etksiyle öpüşmemişler. ne saçmalıyorum ben? sarhoş bile değillerdi ki..'

"Başka?"

"Başka ne? Bu kadar Hyung."

"Ne demek bu kadar ya? Ne zamandır çıkıyorsunuz? Başkasının bundan haberi var mı? Teyzemlere söyledin mi? Geçici bir heves mi yoksa aşık mısın? Jisung bu konuda ne düşünüyor? Kim ilk önce teklif etti-"

"Ayh hyung yeter! Başım şişti."

Minho Felix'in borozan gibi çıkan sesiyle olduğu yerde zıplarken, yavru kedi gibi bakışlarını kendisinden küçük bedenin üzerinde gezdirmeye başlamıştı.

Felix bunu farkettiği an pişmanlık duydu, gergin hissediyordu kendini. Başını avuçları arasına alıp çaresizce iki yana salladı ve konuştu az öncekine göre bi hayli güçsüz çıkan sesiyle.

"Üzgünüm Hyung... bağırmak istemedim. Sadece bunu bir başkasına söylemek çok garip hissetirdi."

"Önemli değil."

"Ve evet, ilk öğrenen sensin bunu hyung. Daha kimse bilmiyor." Bakışlarını incelediği parkeden çekip, hyunguna döndürmüştü Felix. "Daha aileme yönelimimden bile bahsetmedim verecekleri tepkiden korktuğum için."

Minho, aniden aklına doluşan anılar yüzünden kendini dış dünyadan soyutlarken beyninde oynamaya başlayan her bir sahne gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. Bu durum o kadar tanıdık ve trajikti ki...

"Hyung, iyi misin sen? Neden ağlıyorsun?"

Omzunda hissettiği ve onu sarsan eller sayesinde kendine gelirken akmaya çalışan gözyaşlarını içine çekmiş ve yüzüne dandik bir gülümseme yerleştirip sakin bir tonda konuşmuştu.

"Ağlamıyorum, yok bir şey Felix. Sen devam et."

Felix, aldığı cevaptan tatmin olmasa bile başını olumlu anlamda sallayıp dudaklarını araladı.

"Aslında yönelimimi çok önceden farketmiştim ancak Jisung bundan emin olmamı sağladı. Chan Hyung, beni arkadaşlarıyla tanıştırdığında bana en sıcak davranan ve en çok vakit geçirdiğim kişi Jisung'du. Sadece birkaç ay sonra ise bana olan tavırları ve hareketleri biraz değişti. Yani nasıl desem daha flörtöz olmuştu bana karşı ve ben bundan rahatsız olmak bir yana oldukça hoşlanıyordum."

Hyungunun tepkisini ölçmek için baktığında yüzünde az öncekinin aksine nazik ve gerçek bir gülümseme olduğunu farketmiş, bu nedenle daha bir hevesle anlatmaya devam etmişti.

"Flörtöz dediğime de bakma hyung. Güzel iltifatlar ediyor, her konuda yardımcı olmaya çalışıp beni rahatlatıyor ve bazen çiçek gibi minik jestler yapıyordu. E, tabii ben de zaten bazı şeyleri kabullenmişken onun bu hareketlerine düşmemiş olsaydım; Jisung'a ve kendi benliğime ayıp etmiş olurdum."

Kulaklarında işittiği tatlı kıkırtıyla afallasa da devam etti. "Çok geçmeden, ilk o açıldı ama bunu yaparken o kadar utangaçtı ki.. o tombiş yanakları pamuk şeker gibi olmuştu. Peki ben ne o an ne yaptım dersin?"

"Ne?"

"Daha fazla dayanamadım ve 'lan tipe bak ısırcam' diyip yanaklarına dişlerimi geçirdim. Sanırım iki gün iz kalmıştı."

"Of Felix şaka mısın?" Diyip ağzından çıkan kahkaya engel olamadı Minho.

Felix de gülümserken devam etti. "İşte o gün, bugündür yani yaklaşık bir buçuk yıldır birlikteyiz."

"Yuh Felix! Şaka yapıyorsun ya? İnanmam."

"Çok sevimli çillerim üzerine yemin ederim ki yalan söylemiyorum hyung. Bir buçuk yıl oldu."

"Wow, gurur duydum. Bir ilişkiyi bu kadar uzun süre yürütebileceğini düşünmezdim açıkçası."

"Değil mi? Ben de düşünmezdim ama konu Jisung olunca işte."

Minho duyduğuyla yüzündeki gülümsemeyi büyütmüş ve aklındaki soruyu sorarken bulmuştu kendini. "Yani birbirinize aşıksınız?"

"Çok fazla hem de."

"Adınıza sevindim o zaman."

"Teşekkürler hyung... açıkçası ben de senin böyle bir tepki vereceğini beklemiyordum."

"Ne söyleyebilirim ki? Sen mutlu olduğun sürece ilişkinize destek olmaya hazırım. Ve de sen istemeyene dek de bu sırrın benimle güvende kalacağına emin olabilirsin."

Felix, sonunda birine söylemenin verdiği rahatlık ve işittiği sözcüklerin güven vermesiyle kollarını hyunguna dolayıp, başını omzuna attı. Gerginliğin yerini huzur almıştı şimdi.

"Teşekkürler Hyung. Tekrar geldiğin için çok mutluyum. Seni seviyorum~"

"Ben de seni Lixxie~"

Kolları yavaşça ayrılırken Felix, sorgulama sırasının kendinde olduğunu düşünüp konuştu.

"Peki Hyung sen ile Hyunjin-"

"İyi geceler Felix, çok uykum var benim!" Diyip tek kelime etmesine izin vermeden odasına doğru koşmaya başlamıştı Minho.

Felix ise arkasından bakakalırken kendi kendine hırslandı. "En yakın zamanda aranızda ne olduğunu öğrenmezsem bana da Joseph demesinler."

Biraz duraksadı. "İyi de kimse bana Joseph demiyor zaten... en iyisi uyumak."

Odasına doğru yol alırken sızlanmaya başlamıştı bir yandan da. "Tanrım gözümü kapadığımda Kevin'in twerkü canlanıyor of, nasıl uyuyacağım!?

.
.
.

"Bitmedi mi daha?"

"Şşş, kıpırdama ve konuşma sakın."

"Ama burnum kaşınıyor."

"Azıcık kaldı Hyunjin, mızmızlanma."

Minho, önündeki resme son rötuşlarınu yapıp her bir detayı birkaç kez kontrol ederken resmini çizmeye çalıştığı bedenin sızlanmaları ona hiç de yardımcı olmuyordu. Sadece oturmasına rağmen nasıl yorulabilirdi ki?

"Bitti mi?"

"Otuz saniyede bir aynı şeyi sormaktan bıkmadın mı ya?"

"Hayır ama öylece dikilmekten bıktım."

"Oturuyorsun."

"Tişörtümün ıslandığını hissediyorum."

"Arka plan olarak şelale en iyi seçenekti."

"Seninle tartışılmıyor bunu farkettim."

"Tartışma o zaman."

"Tamam."

Tahmin ettiğiniz üzere Minho, ikisinin özgürce vakit geçirebileceği en iyi seçenek olarak elma bahçesine gitmek istemişti. Hyunjin ise bunu seve seve kabul ederken Minho'ya çizim defterini de getirmesini söyleyip, kendisini çizmesini rica etmişti. Tabii Minho da, Hyunjin'i kırmayıp kabul etmişti ancak şu an kendini 'bu kadar mızmızlanacağını bilsem kabul etmezdim' diye düşünmekten alıkoyamıyordu.

"Bitti!"

"..."

"Bitti dedim Hyunjin!"

"Pardon, çizim bitene dek kendimi dış dünyadan soyutlamıştım da."

Minho, içindeki göz devirme dürtüsüne engel olup dudaklarındaki minik gülümsemeyle uzun süredir uğraştığı çizimi asıl sahibine uzattı.

Hyunjin, kağıdı eline aldığı gibi yüzünde memnun bir gülümseme oluşurken resmi uzun uzun inceledi. "Çok mükemmel."

"Teşek-"

"Çok mükemmelim of!"

Kahverengi saçlının duyduğuyla gözleri şaşkınlık içinde açılmıştı. "Sen ciddi misin?"

Minho, ayağa kalkıp oturdukları yerin aksi yönüne doğru yürümeye başladığında ise Hyunjin de şakasının yanlış zamanlama olduğunu anlayıp hemen arkasından gitmişti.

"Min! Sadece şakaydı bebeğim."

'bebeğim.'

'bebeğim.'

'bebeğim.'

'hayır, minho böyle laflara kolayca düşmemelisin.'

O, hızlı bir şekilde yürürken Hyunjin de aradaki mesafeyi kapamak için koşuyordu ki ayağının taşa takılmasıya kendini sırt üstü yere kapaklanırken bulmuştu.

"Ah! Minho sanırım bileğimi incittim."

Duyduğuyla arkasına dönmüş ve yere kapaklanan bedeni görür görmez refleks olarak ona doğru birkaç adım atarken aklına gelen şeyle duraksamıştı Minho. "Ha ha! güzel deneme neredeyse inanıyordum biliyor musun?"

"Ciddiyim ben, numara değil!"

Bir süre ciddi ifadesiyle yerde 1.80 yatan bedene baktı Minho. Ancak çok geçmeden yufka kalbine ve birazcık da Hyunjin'e karşı -yeni yeni oluşan- zaafına yenik düşerek belli etmemeye çalıştığı endişesiyle yanına doğru adımlamaya başlamıştı.

Yanına geldiği ara gözüne çarpan koca taş ile bunun bir numara olmadığını kavramıştı ki endişesi artmış ve boş gözlerle kendisini süzen bedene doğru eğilerek hangi bileğini incittiğini anlamaya çalışmıştı.

"Önce bir doğrulmama yardım etsen?"

Hyunjin'i başıyla onayladı ve oturduğu yerden onun üzerine doğru eğilip, omuzlarından tutarak ağır bedenini kaldırmaya çalıştı. Ancak hiç de beklemediği bir anda Hyunjin, onun omzundaki bileklerinden tutmuş ve çevik bir hareketle yerinden doğrularak Minho'nun üzerine çıkmıştı.

"Çok safsın cidden." Dedi Hyunjin, yüzündeki sırıtmayla ve Minho'nun şaşkın bakışları eşliğinde.

"Ne yapıyor-sun?"

"Cidden vahşi doğada hiçkimseye güven olmadığını öğrenmedin mi?" Diyip olduğu yerde Minho'nun yüzüne doğru eğilmişti. "Herkes avının peşinde Minho, herkes kendini düşünüyor."

Yüzündeki sırıtmayı büyütüp devam etti. "Ve şimdi sen kuzusun ve ben de kurt... Ya da dur! Sen ceylansın, ben de kaplan."

Minho, meydan okurcasına yüzünü Hyunjin'inkine yaklaştırıp sözü aldı. "Ne düşünüyorum biliyor musun Hyunjin?"

"Ne düşünüyorsun bebeğim?"

Duyduğu söz ile afallasa da yüzündeki sırıtmayı silmedi. "Bence... O lanet olası belgeselleri izlemeyi bırakman gerekiyor. Elma bahçesini; Afrika ormanı, beni bir av ve kendinin de vahşi bir hayvan olduğunu düşünecek kadar kafayı yemişsin çünkü!"

Yüzüne doğru bağırması sebebiyle istemsizce geriye çekilirken pozisyonunu ve Minho'nun bileklerindeki elini yine de çekmemişti.

"Mutlu musun cidden? İçinde bulunduğumuz tüm o romantizmi bozdun."

Minho'nun kaşları çatılırken başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "İyi de içinde bulunduğumuz ortam hiç de romantik değildi ki?"

"Neydi o zaman."

Minho, dudaklarını birbirine bastırıp düşünür gibi oldu. Biraz kurcaladıktan sonra aradığı kelimeyi bulmasıyla ise tüm kanın yüzine hücum ettiğine emindi. "E-erotik?"

Duyduğuyla Hyunjin ağzından minik bir kahkaha kaçırmıştı. "Ne? Sana bu kelimeleri kim öğretiyor ya?"

Minho'nun utancı yerini sinire bırakırken Hyunjin'in affalmasından yararlanarak bedenini yana doğru yatırıp onu düşürmüş ve siyah saçlı daha ne olduğunu anlayamazken pozisyonları tam tersine çevirmişti.

"Altta olmak eğlenceli miymiş bari?"
(mell: fesat anlayanı s.)

"Minho.. ne yapıyorsun?"

Minho buna cevap vermeyip dudaklarındaki -pek de masum düşünceler barındırmayan- gülümsemesiyle üzerinde olduğu bedenin yüzüne doğru eğilmeye başlamıştı. "Ne yapıyorum?" Yavaş yavaş eğilse bile dur durak bilmiyordu. "Erotik bir ortam? Evet kesinlikle bunu yapıyorum."

Cesur sözleri ve harekteketlerinin altında deli gibi atan kalbi yüzünden nefesinin kesileceğini hissederken, zaten dudaklarında hissettiği tatlı ve kendisine ait olmayan sıcak nefes yüzünden tüm bedeni titremeye başlamıştı.

O an 'ne yapmalıyım?' diye düşündü. 'öpmeli miyim?' 'bu doğru mu?' 'ya hata yaparsam?'

Aklında binbir soru dolaşırken Minho; nefes almaya ihtiyacı olduğu için birleştirdiği dudaklarının verdiği o heyecan yüzünden tüm bunlardan kurtulmuştu.

Evet, Minho birleştirmişti dudaklarını. Bu konuda ilk adımı o atmıştı, Hyunjin değil.

Hareket etmiyor, sadece birbirlerinin nefesini solumak ister gibi aralıklı bir şekilde birleşik duruyordu dudakları.

Hyunjin, ellerini aynı anda hareket ettirip Minho'nun beline sarmış ve o, hâlâ gözleri kapalı öylece dururken hafif bedenini üzerine doğru çekip yavaşça yan bir şekilde çimlere doğru yatırmıştı. Onun kolları Minho'nun belini daha sıkı sararken, diğeri de kendininkilerini Hyunjin'in boynuna dolayıp nazik sarılmasına karşılık verdi. Tabii bu sırada anın büyüsüyle dudakları bir an olsun ayrılmamıştı ikilinin.

Saniyeler sonra Minho, vişneli lipstick ile hoş bir tat verdiği pembeliklerini hareket ettirip Hyunjin'in dolgun alt dudağını kendinkileri arasına almış ve yavaşça öpmeye başlamıştı. İlk öpücüğü olmasa bile, gerçek bir amatördü bu konuda. Neyseki çok geçmeden kolları arasında olduğu beden de öpüşüne karşılık vererek onu bu garip durum içerisinden çıkarmıştı. İkilin dudakları aynı anda, büyük bir istekle hareket etmeye başladığında ise sanki daha önce sürekli bunu yapıyormuş gibi ahenk içinde dans ediyordu.

Dakikalar saniyelerin yerini almaya başladığında Minho'nun o, elde etmeye çalıştığı erotik ortamdan tüm elma bahçesi -hatta tüm Blue Neighbourhood yeterince nasibini alıyordu.

Daha sonrasında birbirlerine nefes olmaya çalışırken soluklarının gerçek anlamda kesilmeye başladığını farkeden iki beden dudaklarını yavaşça, ıslak bir ses eşliğinde ayırdı.

Şimdi, kapalı gözlerini aynı anda açmış ve birbirlerinin yüzünde gezdirmeye başlamışlardı bakışlarını. Bu görüntü; kızarmış dudaklar, pembeleşmiş yanaklar ve yoğun bir şekilde bakan gözbebekleri.. hiç şüphesiz ikiliye muhteşem bir görüntü sunuyordu.

Uzun süren sessizliği Hyunjin bozmuştu ağzından dökülen kelimelerle. "Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

"Peki sen duygularının karşılıklı olduğunu biliyor musun?"

.
.
.

Ay noluyo, noluyo dhxnsbx

first kiss hakkındaki düşünceleriniz.? 🎤

bu bölüm minknwq bebise ithafen <3

Umarım beğenmişsinzidir. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, kendinize iyi bakın! ✨🧚‍♀️✨

-mellanie

Continue Reading

You'll Also Like

1M 54.6K 35
It's the 2nd season of " My Heaven's Flower " The most thrilling love triangle story in which Mohammad Abdullah ( Jeon Junghoon's ) daughter Mishel...
428K 33.1K 20
karantina günlerinde çok sıkılan jeongin olacaklardan habersiz yanlışlıkla bir linke tıklar. [rewritten]
175K 17.3K 30
bang chan, "sınıf grubu" isimli bir grup kurdu. iki yıldır aynı sınıfta olan kişiler için fazla uzak değil miyiz? - # texting