MAFYA BEY -TEXTING +18

By tamamyayazar

3.5M 123K 67.5K

21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü geces... More

zero
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
forty
forty-one
forty-two
forty-three
forty-four
forty-five
forty-six
forty-seven
forty-eight
forty-nine
fifty
fifty-one
fifty-two
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-nine
seventy
seventy-one
seventy-two
seventy-three
seventy-four
seventy-five
seventy-six
seventy-seven
seventy-eight
seventy-nine
eighty
eighty-one
eighty-two
eighty-three
eighty-four
eighty-five
eighty-six
eighty-seven
eighty-eight
eighty-nine
ninety
ninety-one
ninety-two
ninety-three
ninety-four
ninety-five
ninety-six
ninety-seven
ninety-eight
ninety-nine
one hundred
veda-anket
so special: mafnaz
so special: lodas
so special: aköm

sixty-eight

15.1K 593 555
By tamamyayazar

Selamsss aşklar, napaysunuz bea?

Yan çiftlere devam deyince Ahsenikom ve Uğur Böceğim unutuldu gibi bir algı oluşmuş ama whyyyy diye sorarım size? Elbet onları bir bölüm olmasa diğer bölüm gösteriyorum. Benim demek istediğim onları ayrı yazmaya da devam edeyim miydi.

Tabi ki yazmaya devam edecem ıkhzfkfjdhgdk keyfime düşkünüm bane :D

Bu bölümde Pazar ganimeti olsun diye çiftlerimin kendi çapında oynaşmalarını getirdim. Tatlış ve mutluluklarının saf olduğu bölümleri seviyorum. Yersennn 😋 😝 😛 😜

💘OYSU VE YORUMSUUUU💘

Keyifli Okumalar, uyarı koymadım gidişatı anlarsınız sevmiyorsanız okumayınsss <31

Aynur Aydın feat. Turaç Berkay-" Bana ver, bana aşk ver Tanrım. Deli ver. Gözleri en körü ver."

 🖤

Pazar 14:30

Kısa şortumla, havuz kenarında güneşleniyordum. Maalesef ki, bir ev havuzuna göre gayet de büyük olan, berrak su içinde sağa sola kulaç atıp, bana görsel sunan sevgilime katılamıyordum. Hem arada bir yoklayan ağrım vardı hem de önlem alsam bile reglken suya girmeyi sevmiyordum. Ya bir kaza çıkarsa? Çıkmaz diyebiliyor muydunuz? Ben demezdim. Şans işiydi bu. Aşkta kazanmıştım bu gibi yerlerde, değen kem gözlerden kesin de kaybederdim. Evlerden ırak.

Ben de en azından üstümü ve bacaklarımı bahaneyle bronzlaştırıyordum. Güneş kremimi, tüm vücuduma bizzat özenle Uğur Böceğim sürmüştü. Bana dokunurken dayanamıyordu ama beklememiz gereken birkaç gün daha vardı. Napim? O bu reglin ceremesini bir çekiyorsa ben bin çekiyordum. Neyse ki anlayışlı bir azgınkekti. Dizginleyebildiğim yere kadardı artık. Puahahshukgjdgas! Anlayışlı ve azgın!

Di mi ya? Mafya literatüründe yine bir ilkti ve tekti canım sevgilim.

Ayaklarımla suyu dalgalandırdım. Sıcak günde hiç çekilmeyen bu eziyeti bir nebze yumuşatan şey ısısını ayarlayabildiğimiz serin suydu.

Keşke üstüm tamamen çıplak olsaydı, Akdeniz'e gelen Rus gacıları gibi çıplak güneşlenseydim ama özel mülkte olmamıza rağmen, korumalar yanımıza uğramasa bile Uğur bu iddialı duruşu göze alamamıştı. Beni de engellemişti tabi ki. En açık şekilde straplez bir bikini üstü giymiştim. Askı izlerini sıfıra indirmiştik.

Neymiş, ya artık peşimizde olan magazinciler bir delikten beni çekerseymiş? Bir Ahsen Naz Aykan'ın üstsüz fotoğrafını gazeteye basacak, sosyal medyada yayınlayacak anasının gözü insan daha dünyaya gelmemişti ki. Ardımda bütün ajanslara söz geçirebilecek güçte, canım babişim vardı. Kaldı ki resmiyete dökülmeden de olsa mafyaların da geliniydim.

Yer miydi be? Yemezdi.

Tabi cesaretli duruşuma ek, bazen mafya sevgilimin sözünü de dinlemem gerekirdi. Yapma diye rica ediyorsa, zorlamanın alemi yoktu. İlişkide dengeyi tutmak önemliydi. Benim iyiliğimi gözettiği her an, sözünü dinleyen bir koca köylü olabilirdim ben de.

Sen olacan he? Ölsem inanmam.

Ehehehe olmazdım ama neyse işte. Arada bir zort diye karşımıza çıkan, terbiyesiz sapık magazincilerden tırsmıyor da değildim. Zaten magazine düştüm diye babam kızmıştı. Sevmiyordu beni oralarda görmeyi, kimsenin ayarlarıyla oynamama gerek yoktu.

Kollarımı geriye atıp, avuçlarımı havuzun kenarındaki mermerden sonra başlayan çimenlere dayarken ve işsizlikle güneş gözlüklerimle güneşe bakmaya çalışırken, bacağımın üzerinde bir baskı hissettim. Başımı aşağı eğdim. Uğur'umdu tabi. Diz kapaklarımın üzerine dudaklarını bastırmıştı. Beni kendine katamadığı için her yerimi öpmekle falan yetiniyordu bu ara!

Oha!

Fesatlaşma, makul yerlerimi yani.

Elimi uzatıp, ıslandığı için daha uzun duran sarı saçlarına götürdüm. Parmaklarımla, tutamlarını alnından yukarı doğru tarayıp, dikleştirdiğim saçlarıyla kendimce oyun oynarken alt dudağımı dişlemiştim. Uğur oyunuma sesini çıkarmadı tabi. Şurada ona apaçi saçı yapsam, gıkı çıkmazdı. Ah sarı saçlarına deli gönlümü bağladığım adam, beni her halinle mahvetme be!

Keko Ahsen online.

"Suya girmemekte kararlı mısın yavrum?" dedi bana alttan bakarken. Islanan kirpiklerinin arasında kalan mavi küreleri daha belirgindi. Bir tık hassas gözlere sahip olduğu için havuzun suyuyla da hafif kanlanmışlardı. Ona baktıkça içim gidiyordu. Güneş bile benim minişimi hapşırtıyordu. Oyy ben ona kıyamisu! Yerdim yer! Ham yapardım koca adamı tek lokmada.

Tamam abartma herkesi hapşırtır?

Hayır sen sus, salaksın ki iç ses!

Omuz silktim. Canım da istemiyordu. Bence yanmak daha güzeldi. Şöyle güzel bir bronz ten... "Başka zamana kaldık sevgilim," dedim.

"Benim için sıkıntı değil, biliyorsun bunu değil mi?"

Ona doğru eğildim. O da iki eliyle belimin kenarlarını tutmuştu. Soğuk parmakları, güneşin yaktığı tenime iyi geldi. Yüzlerimiz birbirine yaklaştı. Burnumun ucunu ıslak tenine, burnuna sürttüm. Bir damla su, sus payımdan dudaklarıma doğru aktı. Dudaklarımı büzdüm. Melodik bir tonda devam ettim.

"Seni anan benim için doğurmuş canım, hamurunu benim için yoğurmuş." Mafya anasının hamur yoğurduğunu düşünmeyin ben düşündüm kopmake!

Gülerek geri çekildi. "Hayır seni benim için."

Benimle benim gibi konuşmasına bayılıyordum. Bazen cozuttuğumda yüz buruşturuyordu ama genel anlamda olmayan mizah seviyemizi seviyordum. Birbirimize gülüyorduk, yeterli.

Birbirine gülmek>>>>>>>>>>>>Çok gülmek.

"Hayır sus, seni benim için." dedim. Bu ara bir dediğim iki edilmese iyi olurdu. İçimden arsız bela bir Godzilla çıkabiliyordu. Uğur da bu dengesiz hormonların, beni ondan daha güçlü(!) yaptığına ikna olmuş olacak ki konuyu uzatmadı. Alt kirpiklerini okşayıp, dudaklarımı gözünün altındaki bene yaklaştırdım. Sıkı bir öpücük kondurdum dar alana. Isıracaktım onu, o olacaktı Ayy bizim minişlerimiz olsa böyle gözünün altında küçük benli, ne güzel olurdu di' mi?

Aynen ya!

Banu?

Konuşmak yerine bacağımın üst kısmını bir kere daha öptü. Parmakları, bu ara tenime fazla masaj yaparken alışmış gibi dokunduğu yerleri yoğururken huylanmış gibi bacağımı yerinde oynatıyordum. Ben oynattıkça hareketlenen kaslarım da uyluklarımda kendini belli ediyordu. Uğur'un dudakları, bacaklarımın iç kısmına kapandı. Böyle bana alttan bakarken, hoşuma gidiyordu. Ve beni böylesine severken, içimi sıcacık ediyordu.

Saçlarını yeniden okşadım. Sakallarını kısaltsa da, bacaklarımda hissetmem için yanağını tenime sürttü. Kıkırdadım. Bebekti bebek!

İşleri bu ara harbiden hafiflemişti. Öyle ki evde, hafta sonunu falan beraber geçirebiliyorduk. Pek halim olmasa da yan yana olmak bile güzeldi. Darısı bir yerleri gezmeye gitmeye falandı. Öpücükleri durulduktan sonra, kollarıyla iki yanımdan destek alıp belini suda yükseltti. Canım benim, bayılıyordum harbi bu adama. Kollarımı boynuna sardım. Kaşının üzerine bir öpücük kondurdum. Onu fazla sıkıştırıp, kendime çekmiş olmalıydım ki suyla ıslanan mermer yüzünden eli kaydı. O üzerime abanırken, benim de sırtım ağırlığıyla geriye düşmüştü.

Tabi beni kendinden bile öne koyduğu için, mermer sırtımı acıtmasın diye elini tenime dayadı. Başı göğsüme doğru düşmüştü. Sıçrayan sular, tenimi tamamen ıslatırken bir kahkaha attım. "Off ya sinirim bozuldu, düştük yanlışlıkla." Elimi uzatıp, güneş gözlüğümü gözlerimden çekerek çimenlere attım.

Para bol tabi kırılırsa kırılsın ameke!

Uğur başını, tam hizasına denk gelmiş gibi göğüslerime doğru gömmüştü. Bilerek yapmadıysa iç sesin değilim!

Elbette bilerek yapmıştı. Bikinimden taşan göğüslerimin dolgun dış kısmına dudaklarını bastırdı. Sürdüğüm vücut losyonumun kokusunu almış gibi derin bir iç çekti. "Off seni özledim Ahsen ya, sıkıldım bu durumdan bitemiyor mu?" diye de bir serzenişte bulunmuştu.

Mantıklı yanını, azgın hormonları alıp götürmüş olmalıydı. "Bitemiyor askim," dedim sahte bir üzüntüyle. Ben istemez miydim be Uğur seninle güneşin altında, çırılçıplak sevişmek, dilinin her yerimde gezmesini, terlerimizin ve tenlerimizin birbirine karışmasını.

Azwak!

Dudaklarını yeniden yeniden bıkmadan göğüslerimin üzerine bastırdı. Bariz bir şekilde simli losyon yüzünden güneş altında idareli bir ölçüde parlıyor ve çilek kokuyordum. Tenim tam yenilesi, ısırılası, çokça mıncırılasıydı yani. Çenesindeki sakallar, beyaz tenimi berelerken, ıslak saçlarının arasına elimi daldırdım.

"Nasılsa işleri boşladım," Derin bir nefes aldı. "Şu birkaç gün geçsin, seni iki gün yataktan çıkarmamayı planlıyorum."

Alt dudağımı yaladım yavaş bir şekilde. Gözlerini kaldırıp bana baktı. Bacakları hâlâ suyun içindeydi ama tuhaf bir şekilde ağırlığı altında ezilmiyordum. Kollarına fazla güç veriyor olmalıydı. "Peki bundan şeyin haberi var mı?" dedim bir es vererek. "Benim?"

"Şu an oldu," dedi tek kaşını kaldırarak. "İstemiyor musun yoksa, bak ben çok şaşırırım?"

Oyyyyy!

Çenesini tutup, tek elimle sıkıştırdıktan sonra çocuk sever gibi kafasını sağa sola savurdum. Manyak etmişti beni tatlılığından. Dudakları hoyrat hareketlerim yüzünden önce büzüldü. Sonra kaşlarını çattığında tam anlamıyla huysuz bir çocuk olmuştu. "Bana bak, sen büyüdün de beni mi taklit ediyorsun he?"

"Büyüdüm?" dedi sorar gibi. Omuz silktim.

"Tabi, Ahsen Naz Aykan'dan ders alan herkes bir seviye büyür."

"Bak sen?" dedi o da inanmamış gibi. "Sen bana öyle deyince işe yarıyor. Böyle seni alıp, bırakmayasım falan geliyor. Benimki yaramadı mı?" Bir de meraklı meraklı soruyordu.

"Yaramaz olur mu?" dedim yanaklarını yeniden sıkarken. Tatlılığından ölecek gibi hissediyorum. Elimin altında, benim yanımda, bu adama kim mafya derdi ki? Desek inanmazlardı da. Ama hırr yanını bilen biri olarak da ben bu hallerine inanamıyordum.

Herkese hırrr sana mırr.

"Var ya off," dedim derin bir nefes koyuverirken.

"Ne oldu ki?" Ne olacak aşık oldum! Sonra da harbiden merak ettiğim bir soruyu sordum.

"Çok sevmekten ölünür mü sence Uğur?" Mavi gözleri, benim yeşillerime kenetlendi. Güneşle birlikte gözlerimde oynaşan sarı parıltılar daha belirgindi kesin.

"Öyle olsaydı yaşamazdım."

Ağzım açık kaldı birkaç saniye. Alık balık hallerime dayanamamış gibi dudaklarıma uzandı. Yüzünde serseri itirafına eşlik edecek yamuk bir gülümseme oluşmuştu. Sertçe öptü beni. Hemen ona karşılık vermek istedim ama hızlı çekilmişti. Gözlerim kısıldı ama güneşten değil, sevgilimin kalp hızımı artıran parıltısından. "Sen var ya sen," dedim.

"Bu ani aşk itiraflarının zekâtını ver de, herkes nasiplensin be adam!"

"Bunu gerçekten istiyor musun?" dedi boynuma sert bir öpücük bırakırken. Öpücükleri, boynumdan omuz başlarıma kaydı. Omuzlarımdaki kemikleri öptü. Sonra da uzandığım için huylanarak kendimi içe çekmemle belirginleşen köprücük kemiklerime kaydı. "Yani herkes benden kaptığı taktiklerle kız tavlasa mesela? Ya da benim iltifatlarımı çalsalar ve herkesin ilişkisi bizimkine benzemek için sıra beklese. Ne anlamımız kalır ki?"

Hayatı sorgularken bne?

"Hayatım unutma ki hiçbir çakma, markanın yerini tutamaz," dedim göz kırparken. "Replikalar bile." Sözlerimi aklına kazımak ister gibi şakaklarını okşadım.

"Burada markaların markası ben ve sen duruyoruz."

"Seninki zaten belli," dedi o da göz kırparken. Yerim. "Ben de Ahsen Naz Aykan'la sevgili oldum diye marka olmuş olabilir miyim?" Mafya olan ama sevgilisiyle ünlenen bir bey! Imhhhhh!

Off ağrı falan da neymiş? Resmen değmeyin keyfime bir andaydım. Keyfim 300 500 olmuştu.

Benim bile oldu amk! Böyle hanımcı olmayan mafya da ne bileyim?

"Biliyor musun zeki bir sevgilim olduğunu bir kez daha anladım. Ben de tam bunu kast etmiştim," dedim egoma ego katan Mafya Bey'im yüzünden kasılırken. Yattığım yerde bile büyümüştüm sanki. Öyle bir havalanma.

Birbirimize bakarken bu derin ve çok değerli bilgileri beynimize katan sohbetimizden sonra kıkırdaştık. Tabi Uğur'un kıkırtısı kısık sesiyle attığı güzel bir kahkahaydı, ben de neşeyle şakıyordum.

Bu sefer de kuş oldun.

Sus bir be!

Açıkta kalan gerdanıma bir sürü öpücükler kondurmaya başladı. Kavurucu güneş artık üst tarafını kurutmuştu. Bacakları havuzdaydı. Bu garip pozisyonda bıraksalar bir ömür de kalırdık. Öyle bir aşktan gözü kör olmaca, başka hiçbir şeyi umursamamaca hali. Acaba Uğur Deniz erkeği olsa da onu sever miydim? Sadece belirli zamanlarda birlikte olabilsek mesela? Hayal ettim de offf, o zaman da kaslı olurdu ve hep çıplak. Negzel olurdu be!

Regl olunca kafan da mı gidiyor senin beh?

Gidiyor sane?

Bir anda hız kazanan öpücükleri göğüs oluğuma doğru yollandı. Giydiğim bikini üstünü, çenesinin belirgin kemikleri fazladan bir baskıyla alta doğru kaydırıyordu.

"Uğur," dedim kısık bir sesle. "Hani birileri görürdü falan?"

"Ben varım üzerinde, görmezler."

Bu savunma>>>>>>>>>>>>>>>>>bundan sonra duyacağım tüm savunmalar. Güldüm.

Dudakları, aşağı kayan kumaştan sonra açığa çıkan ve oynaşmamızdan sonra çoktandır belirginleşip, tomurcuklanan göğüs ucuma kapandı. Pembe dilini bana bakarak dudaklarından hafifçe dışarı çıkarmış, şişkin tepeye diliyle bir fiske atmıştı. Dişlerimin arasından içime bir nefes çektim. Dilinin pürüzlü hissettiren kısmıyla sağ göğsümün ucunu yeniden yaladı. Allah'ım, hayallerimden biri gerçek oluyordu. Açık alanda, public sekse adım adım.

Öyle demesen iyiydi Yüce Rabbim'e. Çarpılabilirsin çnk. Sadece söylüyorum.

Dudakları daha sonra dokunmasıyla daha da belirginleşen göğüs ucuma tamamen kapandı. Beni sadece göğüslerimi emerek bile doruğa çıkartabilirdi ve bu zaafımı maalesef ki biliyordu.

Düzeltme, iyi ki biliyordu.

İçim zaten fokurduyordu. Bir de boşalırsam... Düşünmek bile istemiyordum.

Dilini göğsümün çevresinde maharetle çevirmeyi ihmal etmedi. Parmakları da eksik kalmasın isterken, diğer göğsümün çevresine tırmanmıştı. İşaret ve orta parmağıyla göğsümün çevresine dairesel hareketlerle masaj yaptı. "Uğur," diye inlemeden duramadım. Başladığın işin sonunu getirecektin ben öyle seviyordum. Ve şimdi getiremediğimiz için çok üzgündüm. Harbiden.

Saçları gerdanıma sürtünüyordu. Elimi ensesine attım. Parmaklarım ensesini tırnaklar gibi sıkıca tutunmuşken, Uğur fazlaca ıslak ağzı yüzünden tenimden ayrılırken amansız bir şapırtıyla kafasını kaldırdı. Kasıklarım bu sesi duydukları için sızlamıştı. Ve duruşu yüzünden bacaklarıma denk gelen sertliğini hissedebiliyordum gayet net. Hissedilmeyecek gibi değildi.

Kafasını kaldırdı. Islak ve kızarmış dudaklarına içim giderek baktım. Ellerim yanaklarını iki yanından kavradı. Onu tamamen üzerime çıkarken, bacaklarını da artık tamamen sudan çıkarmıştı. Sırtım ardımızdaki çimenlere doğru kaydı. Bacaklarımı iki yana araladım. Uğur evi bildiği kasıklarıma doğru sokuldu ama şortlarımız bizi engelliyordu.

Dudaklarımız birbirinden fazla uzak kalmış gibi birbirini buldu. Dilimi dudaklarının içine sokup, sıcak ağzını keşfe çıktım. Sırtında gezinen tırnaklarım onu huylandırdıkça, hızlı nefesleriyle şişip inen göğsü, benimkine baskı yapıyordu. Çıplak üst tenlerimiz birbirini bulmanın verdiği hazla birbirine çekiliyordu. Saniyeler içinde öpüşmemiz hız kazandı. Dişlerimiz birbirine çarptığında acının verdiği yenilmişlikle inledik. Ama bu dillerimizin birbirine dolanmasına da sebep olmuştu.

Uğur' elini boynuma sardı. Boynumu sıkıca tutup, ona ulaşmak için yerden kalkmak isteyen kafamı engelliyor bunun verdiği zorluk damarlarımdaki kanı kaynatıyor, beni daha hırçın olmam için teşvik ediyordu. Onun da baskıcı halinden ayrı bir zevk aldığı ve beni böyle gördükçe dudaklarımın üzerinde gülümsemeden duramadığı kesindi. Gerilen dudakları öpüşmemizi bölüyordu.

Üstünlük savaşına girmişiz gibi dudaklarımızı bereleyen öpüşmemizi, bize çarpan bir tüy yumağı böldü. Şaşkınlıkla dudaklarımız ayrıldı. Uğur, koruma güdüsüyle olmalı ki vücuduna vücudumun üzerine kapamıştı. Çıplaktım ya o bakımdan. Ben de sırtına sarıldım.

Artemis'ti tabi ki. Allah'ın cezası köpke, gelecek zamanı mı buldun diye içimden ona sövmeden duramadım.

Hani çocuğundu?

Anne babasının yatak odasına izinsiz giren ve onları olmayacak şekilde gören çocuğumuz. Sonra da psikolojisi bozulurdu artık. Ben ne gördüm diye düşünür dururdu.

Bir dakika ya, bu çocuk işine biz kendimizi iyice kaptırmıştık. Neticede onlar çok akıllı olsalar da kurtçuklardı. Yani hayvansu. Eee bizi de anlayamazlardı. Değil mi?

Yavrusunun peşine koşup gelen ve bir anneye yakışmayacak derecede deli davranan Luna da beklemediğimiz bir anda Uğur'un sırtına atladı. "Hassiktir," diye bir ses duyuldu Uğur'dan. Patileri şap diye tenine çarpınca ses çıkmıştı. Yüzümü buruşturdum. Ona çarpan köpekten sonra, deminden beri gayet de ayarlayabildiği ağırlığını o da bozmak durumunda kalmış, ağırlığını biraz da olsa bana bırakmıştı. Neticede deli kız, bir 30-35 kilo olmalıydı. Daha fazlası yoksa. Yedikçe yiyorlardı çünkü.

Bir "Hassiktir," de benden çıktı çünkü altında ezilmesem de kasıklarımız birbirine çarptığı için felfena olmuştum.

"Luna!" diye bağırdı Uğur ama onu dinleyen kimdi. Anasına bak kızını al diye de boşa dememiş olmalılar ki bizim seks eyleme anımızı, oyun sanan Artemis de zıpladı Uğur'un sırtından.

"Aşklarım?" diye bağırdım. "Babanız dedik diye adamın kemiklerini kırmasanız mı?"

Uğur kirpiklerinin altından dik dik bana baktı. Bu halleriyle eğlendiğimi fark etmişti. Sırıttım ukalaca.

"Ne yapayım sevgilim, çok geniş sırtın olmasaydı?" dedim, savunma olarak da. Seninki de fena sayılmaz ama Uğur Böceğim'den ders almanı öneririm.

Tabi taktığı yer başkaymış meğer sevgilimin. "Ahsen çıplaksın amına koyim," dedi Uğur.

"Eee ne olmuş?" dedim, sülalesi raad bir tavırla omuz silkerken. "Beni sen çıplak bıraktın."

"Aferin kızım, şimdi onu tartışalım değil mi?" dedi boşalamadığı için sinir olmuşlukla. Hırr daddym online.

Uğur da ona daddy diyenin 40 yıl kölesi olur mu bir sorsana. Öyleyse bir şey denicez. İhtiyaç. İstek de var tabi.

"Tartışmayalım bir şey olmaz," dedim. "Kurtçuk onlar, evlat evlat, beni görsünler ne olmuş?"

"Oldu canım," dedi nah der gibi. Sevgilinin seni çocuklarından kıskananı makbuldür.

Biz kendi tartışmamıza bakaduralım, Luna ve Artemis bu oyun işini iyice abartmışlardı. Bizim birbirimize zoraki dolanmamızı, onlar oyun sanmış gibi bize dolanmaya çalışıyorlardı. Artemis'in Uğur'umun gerildiği için iyice oyulan ve kıvrımlanan sırtını yaladığını gördüm. Haydi! Lan bu tabloya bakınca ben de sevgilimi kıskanıyordum, şimdi fark etmiştim.

Luna da eğildi, ikimizin birbirine yapışan karınlarının yan tarafını yaladı.

ABV sizin, siz nesiniz ki çocuğunuz ne olsun? Bildiğin libidonuz tavan.

Bu doruydu. Bize baka baka kararmıştı bunlar da.

"Uğur köpekler ne zaman azıyor ya?" dedim yalanmaktan huylanırken. "Ayları gelmiş olabilir mi?" Kedi olsalar Mart'ı beklerdim.

"Lan daha Luna doğuralı ne kadar oldu?" diye Uğur da bıkmışlıkla sesini yükseltti.

"Alış oğlum alış bu köpkeler böyle. Fıtı fıtı doğuracaklar."

"Artemis daha çocuk," dedi. Adam harbi üzülmüştü. Ders çalışmaya diye Oğuz'a giden Leyla gibi Artemis de kaçarsa, Ali Rıza Bey gibi yıkılırdı sevdiceğim. Ama bunu hiç istemezdim.

Hem biri, Uğur'a ileride kendi çocuğu olursa onun da evleneceğini söyleyebilir miydi?

Ben söyliyim nolur?

Olur.

Uğur...

Çocuk dediği Artemis, dilini uzatıp, omzumu yaladı. "Lan," dedi Uğur haykırır gibi. "Çekil kız." Bir yandan Artemis'in dilinin altına kendi elini sokuyor, diğer yandan da biraz önce imtinayla aşağı çekiştirdiği bikinimi yeniden düzeltmeye çalışıyordu.

Haykırarak kahkaha attım. Adam kıskançlıkta çığır açmıştı. Yerdim!

Benden verim alamayan Artemis, onun kolunu yalamaya başladı. "Hasbinallah," dedi Uğur, başına güneş geçmiş olabilir miydi? Fazla mesai yapmıştık. Kurtçuklar da kesin yiyip içtikleri mamalardan sonra enerjilerini atacak yer bulamıyorlardı. Onları kendi yediğimiz etlerle falan beslememeliydim. İyice ele avuca sığmaz olmuşlardı.

Kendi ellerimle üzerimdeki kumaşı düzelttim. Başını eğdi, göğüslerime baktı. Kapanmıştı. Rahat bir soluk koyuverdi. "Madem bu kadar kolaydı, niye beni kıvrandırıyorsun Ahsen?"

Dudak büktüm. "Hoşuma gidiyor," dedim açıkça. Mavi gözleri tehditkar bir hamlenin habercisiymiş gibi kısıldı. Kafasında dönen çarklar sanki benim kafamdaymış gibi anında anladım. "Yapma!" dedim, başımı iki yana sallarken ama yaptı. Beni belimden kavradığı gibi, havuza attı. "Siktir," diye bir bağırtı kopardım. Açılan ağzıma havuzdaki su dolmasın diye çırpınmam görülmeye değerdi.

Çocuklar bunu da oyun sandı. Peşimden havuza atladılar. Yüzmeyi de biliyorlardı. Bilmedikleri şey var mıydı? Sanmam.

Uğur da bu aile saadetini bozup, bizi yalnız bırakır mı? Hiç sanmam. O da yeniden girdi havuza. Yanıma doğru yüzerken, ondan kaçıyordum. "Gelme hain, git öteye." Sinirlenmiş gibi avcumla suya vurdum.

Olabildiğince büyük kulaçlar atıyordum bir yandan da kaçmak için. "Küsüm ben seninle, girmek istememiştim işte havuza."

"Hak ettin," dedi.

"Yavrularımı alıp kaçacağım evden. Sen görürsün." Yelloz seni?

Beni kovalamaya devam ediyordu ya, imdat. "Dene bakalım," dedi.

Kuyruklarını sallayarak yüzen Artemis'in boynuna kollarımı doladım. "Yaklaşma,"

"Yoksa?" dedi eğlenerek.

"Yoksa kendimi yalatırım." Tehdide bak be!

Uğur'un hareketleri birkaç saniye durdu. Sonra beyaz dişlerini göstere göstere, havuzdaki suyu sarsacak gür bir kahkaha attı. Başı geriye düşerken, kendini de suya bırakmıştı. Ne ya o kadar komik değildi, gerçek olsa çok üzüleceği bir tehditti. Luna köpkesi, babasını seçmiş olmalıydı ki onun yanına gitti. Mıyık mıyık bir ses çıkartan Artemis'e baktım. Kıskandığında genelde ağlar gibi yapıyordu bu sesi. O da yanlarına gitmek için patilerini çırpıyordu. İyi bok yiyordu.

İki çocukla ortada kaldığım yetmiyormuş gibi, çocuklarım da babalarını seçmişlerdi. Bu hayatta seçilmeyeceksem niye vardım? Allah'ım ne büyük acılar bunlar.

Neyse ki, bana tutkuyla bağlı, delice aşık, temaslarımın bağımlısı, öpücüklerimin sevdalısı bir babişleri vardı. Ben Artemis'i onlara bırakmasam da Uğur da beni bırakmadı. Sarmaladığı Luna'yla yanımıza yüzdü. Göz süzerek baktım ona. Omzumu kendime çekmiş, kollarımı da vücuduma dolamıştım. Yüzümü diğer tarafa çevirdim. Bak bak naza bak!

Naz'a da bak.

"Hayırdır? Niye geldin?"

"Pişmanım, affet," dedi oyunbaz bir tavırla. İşaret parmağının ucunu uzatmış, küçükken küsenlerin yaptığı gibi omzumu dürtüyordu. Barış barış, köpeklerle yarış?

"Düşünmem lazım, ponçik kalbim orta yerinden kırılıverdi çünkü."

"Ne yapabiliriz o kalbi onarmak için?"

"Hımm," dedim düşünür gibi yaparak. Luna'nın koyu renk, Artemis'in buz mavisi gözleri merakla ve anlarmış gibi ikimiz arasında geziniyordu. "Belki beni öpücüklere boğarsınız?"

Ohoooo dünden razı hepsi. Kolaya kaçtın.

Ne yapayım, ANA yüreğim çok küslüğe dayanamıyordu.

Sırayla, sağ yanağımı gösterdim. Uğur sırıtarak yaklaşıp, ıslak dudaklarını yanağıma bastırdı. Kolumla Artemis'i dürttüm. "Sen de şurayı öp kız," dedim diğer yanağımı gösterirken. Yaladı da pis, bir de kokluyordu beni. Off kokuma da bağımlılardı görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok. Luna'ya da işaret ettiğim yer, çenemdi. Koca dilini uzattı. Çenemi kendince öptüğünde huylanarak başımı geriye atmıştım.

Kollarımı iki yana açtım, su beni taşıyordu. "Bir de kocaman bir aile sarılması yaşasak, tadından yenmez." Uğur'un kolları belime dolandı zaman kaybetmemişti bile. Ben de boynuna sarıldım. Bacaklarım da belinde yerini bulmuştu. Kuyruklarıyla tepemize sular sıçratan yavruşlar da çevremizde dört döndü. Burunlarının üstünü ve kafalarını okşadım.

Hayat 20 yaşındaysanız, bir mafyanın havuzundaysanız ve çevrenizde sizi sevdiğini bir şekilde belli eden canlılar varsa gerçekten güzeldi.

 🖤

Atlas Özkara

Pazar 15:15

Öpüşmek.

Öpüşmek.

Daha fazla öpüşmek ve öpüştükçe hep daha ilerisini istemek.

Dudaklarımı kavrayan dudaklara bağımlı olmak gibi yeni yeni geliştirdiğim, iflah olmaz sikilesi fikirlerim vardı. Kendimi son zamanlarda tanıyamıyordum.

Ergenliğe yeni girmiş bir veletten hallice tek yapmak istediğim, gün boyu hep yapmak istediğim, karşımda onun yanaklarını kavradıkça sakalları avuç içlerime batan, bu taş gibi adamı öpmekti. Galiba onunki de öyleydi amına koyim.

Gelmiş, ben mutfakta azıcık da sağlıklı beslenme adı altında kendime meyveli bir karışım hazırlarken, kaşla göz arasında doğrarken ağzıma attığım birkaç çilekten sonra; "Ne güzel çilek yiyorsun sen öyle?" diye ani yükselme yaşamış ve beni öpmeye başlamıştı. Öyle değilse bunu yapmazdı çünkü. Ya da bana karşı biraz fazla azgındı.

Vardı bu çilekte bir keramet ama hayırlısı. En sap insan bile bir kilo çilek yese kısmeti açılırmış gibi hissediyordum artık.

Eee tabi biz de boş adam değildik. Öpene, öperek karşılığımızı layıkıyla verirdik. Hatta daha fazlasını istercesine, Lodos'u çıldırmış gibi öpmem de bundandı. Daha önce bir öpüşmeye bu kadar bel bağladığımı ya da öpüşmek fikrinden, bu denli deli dehşet hoşlandığımı hiç sanmıyordum. Ama onda bir fark vardı. Onda bir fark olmasa verdiğim sözü ertesi günü bana çiğnetecek bir an yaşatmazdı. Ondan uzak kalma planım bu denli kolay suya düşmezdi. Olacaktı o kadar.

Kemikli elleri, uyluklarıma dolandı. İlişkimizin miladı ve mümkünse devamında her gün, mutfak da bize açılmış bir kapıydı. Yine mutfaktaydık, bu sefer Lodos da sabırsızmış gibi, bir de nasıl bir güçlüyse hayvan herif, bedenimi tek hamlede kaldırıp beni arkamdaki tezgaha oturtmuştu. Öpüşürken saçma şeyler düşünmek neyin nesiydi bilmem ama alt takımlar haddinden fazla uyanırsa ne bok yiyeceğimizi bilmediğimden, tezgahta ya bıçak olsaydı gibi işkencevari sahneler düşünüyordum.

Upuzun bedeni, otomatik olarak iki yana aralanmış bacaklarımın arasına girdi. Kendine hak gördüğü bu konuma bayılıyordu bu dağ ayısı. Tabi ben de bayılıyordum o ayrı bir durum ve sır meselesiydi. Ona söyleyip de zaten sporcu kimliğiyle gayet de güzel olan kalkık götünü, daha da kaldırmama gerek yoktu. O göt bana sonraları mutlaka lazım olacaktı.

Elleri belimi sardı. Hatta tişörtün üzerinden sarmayı hiç sevmediğini geçen birkaç günde gayet iyi anlamıştık ki, bol tişörtümü sıyırıp, çıplak tenime kapandı. Kollarımı boynuna dolayıp onu kendime daha çok çektim ama tezgahta ben de ona doğru biraz kaymıştım ve bacaklarımın arasında şaha kalkan organ, tamamen yönünü ona dönmüş haldeydi.

Dudaklarımız iç içe geçse de bunun farkındalığıyla inledik. Sıcak nefesi, dudaklarımın üzerine vurup dağılıyordu ve beni yaktıkça yaktığı da kesindi.

Dudağımın kenarını, beni yemek ister gibi dişledi. Bir kere daha inledim. Belimdeki elini ön tarafıma doğru sürterek ilerledi. Normalde ağırdan almaları sevmeyen ben için bu bulunmaz bir nimetti sanki. Beni doğal bir akış içinde kışkırtmasına bayılıyordum.

Kasıklarımda bir yangın topu büyümeye başlamıştı. Sızlaması ve nabız gibi atması da cabasıydı.

Topuklarımla kalçasından bastırıp, onu kendime daha fazla çektim ama o ayaküstü bu halimizden pek memnun değilmiş gibi beni bir anda kucakladı.

Yuhhh!

İçimden düşündüğüm bu hayret nidası, kendime engel olamadan dışa da yansımış olacak ki Lodos güldü. Hatta ne gülmek... Öyle keyifli bir kahkaha atmıştı ki güzelliğinden bayılacaktım. Başı hafifçe geriye düşmüştü. Üzerine doğru ben de eğildiğim için, esmer tenine dizilmiş inciler gibi parlayan dişlerini apaçık görebiliyordum. Ses tonu içimi gıdıklıyordu. Ne romantik bir herif olmuştum lan ben!

Çok kişi kucakladığım doğruydu, arsız, pislik, bela bir şerefsizdim zamanında ama kaderde kucaklanmak da varmış diye buna şimdi şaşırmadan edemiyordum. Bence bir erkek bedeni için hiç de hafif sayılmazdım. Boyum da uzundu lan?

Ben de sanıyordum ki beni kucaklayacak babayiğit yoktur bu dünyada, daha anasının karnından doğmamıştır, ne haddime? Benden altı yıl önce doğmuş, o beni bekliyormuş amına koyim!

Salona geçtik. Beni taşırken zorlanmaması da cabasıydı. O sporlar boşa değildi demek ki. Protein tozu basarak şişirilmiş kaslara da sahip değildi.

Eli belimi sıkıca kavramıştı ama koltuğa otururken belimden kalçama doğru kaydı. Ürperdim. Kendini koltuğa bırakmış, beni de üzerine çekmişti. Kasıklarımız birbirine çarptı. Dişlerimi sıkıp keskin bir nefes aldım. Beni biraz daha öperse, donuma boşalırdım. Sikeyim ki çok fenaydım.

Büyük elleri, kalçalarıma tam oturuyormuş gibiydi. Ellerinin hareketini kumaş üzerinden de olsa popomda hissedebiliyordum. Yeri orasıymış gibi kaba etimi yoğuruyordu.

Düşüncelerimden haberdarmış gibi dudaklarını benimkilerin üzerine yeniden kapadı. Yani beni öperek boşaltma konusunda ısrarcıydı. Onu hırpalamak isteyen tarafıma direnemedim. Dilini dilimin üzerine çektim. Sıcak ve ıslak bir öpücüğü devam ettirdik. Sakalları dudak kenarlarıma battıkça kıvranıyordum. Dilinin pürüzlü kısmı damağıma vurdu. Ağzımda biriken tadına bağımlıydım.

Elini, şortumun ön kısmına uzattı. Kasıklarıma sürtünen elinin tersiyle dudaklarına doğru sert bir nefes bıraktım. Kalbim fazla mesai yapmaktan pes ederse şaşırmazdım.

"Benimle oynama!"

"Kendini bana bırakırsan oynamama gerek kalmaz," diye bir cevap yapıştırdı.

Nedendi sanıyordunuz bu sürünmelerimiz? Kimin üstte olacağı konusunda birtakım çekincelerimiz ve korkularımız vardı. Şansa bak ki bunca zaman ikimiz de aktif konumda yaşamış, baskın bireylerdik. Aşk belası bu ya gelmiş, Eros'un oklarını kalbimizden değil götümüzden sokmuştu. Eee acısını da çekmeyi şu anlık kimse istemiyordu.

Gurur da değildi tam olarak ama yaşanacakları düşünmek, benim şahsen bir adım geri çekilmeme sebepti. Zamanında altta kalıp, acıdan kıvranan ve ağlayan az insan görmemiştim. Bir o versin, sonra ben de değerli götümü illa verirdim. Bu arada götüm harbi değerliydi amk! Açık artırmaya koysam mafya götü diye, alıcı çok olacağı gibi biçilecek pay da milyonlarca dolardan az olmazdı.

Öpücükleri dudaklarımdan yanaklarıma ve çeneme taştı. Diliyle ıslattığı tenimde daha fazla iz bıraksın ister gibi boynumu geriye attım.

Avcunu, bayrağı diken penisimin üzerine bıraktı. "Siktir!" diye başım geriye düşerken bir bağırış kopardım. Geriye kapaklanmamam için beni sırtımdan destekledi. Eli, omurgamın üzerinden enseme doğru sinsi bir yılan gibi kaymıştı. Beni nasıl düşürmeden taşıyabiliyordu lan bu adam? Biraz da sorgulama...

"Evet, de."

"Sen de!"

"İnadını sikeyim!" dedi ama avucunun altında beni ezmeye başlamıştı. El işi mi? Olurdu. Hiçbiri sevişmenin yerini tutmasa da ne yaparsın?

"Kura çekelim mi?" dedim son direnişle.

Dudaklarını benden çekti. Nefes nefese, mavilerimle kahverengileri kesişmişken isteğimi açmamı ister gibi bana bakmıştı. "Nasıl?"

"Saymaca yaparız?" Sabırsız ve çokça da anlamayarak bana sert bit bakış attı. Haşin!

"Ne diyorsun lan?"

Kaba konuşmasına bile yükselmek ne oluyordu soktuğumun yerinde? Ben soft bir aşk değil, hard seks bağımlısı olabilir miydim? Öyleydim. Acilen sevişmemiz de bu yüzden gerekiyordu. İstek değil, ihtiyaç.

"İn min kedi boku cin deyip, sayacağız."

Bunun kuralını biliyordum çünkü. Kısaydı ve benden başlasa ben, ondan başlasa o çıkacaktı şansımıza. Ondan başlatacağım kesindi. Yapıyordum bu çakallık sporunu.

"Yemezler," dedi. Bu kadar Türk olmasaydı iyiydi. Çat pat Türkçe konuşsa da ben okeydim sonuçta, dillerimiz farklı şekilde illa anlaşırdı. Ama bu şekilde yaş tahtaya hiçbir konuda basmıyordu.

"Hainsin ve de zalimsin," dedim ama dikkat etmediğim kelimelerimin aksine dudaklarına yeniden yapışmıştım.

İçeri göçen karnımla, oluşan boşluktan; pır pır atmaya devam eden erkekliğime ulaşmak için elini şortumun lastiğinden içeri soktu. Soğuk parmak uçları tüm tüylerimi ayağa kaldırmıştı. Dal taşşak gezmeyi severim derken yalan söylemiyordum. Lodos da bunu an itibariyle anlamıştı. Altımda boxer yoktu.

"Siktirrr," dedi dudaklarımın üzerine. Yaz olmasına rağmen yanan avcuna tezat biçimde parmak uçları soğuktu. Ve soğuk parmak uçları, benim alev alev yanan penisime aniden dokunmuştu.

"Bu ne rahatlık lan?"

"Yiğidin malı meydandadır, yiğidim," dedim dudaklarımı zevkle onun ıslaklığını silmek için yalarken.

Bedenimi bir anda koltukta yana savurdu. Üzerimde yükselirken, heybetli ve görkemli diye düşünüyordum. Hafifçe sıyrılan tişörtümün alt kısmından tutup, yukarı doğru sıyırdı. Dirseklerimden destek alıp doğruldum ve kaldırdığım bedenimden tişörtümü çekip, yere fırlattı.

Açığa çıkan bedenimin üstü ve onun teninin yanında süt beyaz kalan yanım, belli ki gözlerinin kararmasına sebep olmuştu. Beni detaylıca süzerken, kalçamı kaldırıp, ona doğru bastırdım. Ulan ben de bu kışkırtma işini az buz yapmıyordum ama sonu nerede bitecekti bakalım.

Bedenini üzerime doğru yeniden konumlandırdı. Ağırlığı, özellikle kasıklarıma baskı yaparken fazlasıyla belirgindi. Onun haricinde üzerimdeki ağırlığından rahatsız değil, aksine memnundum. Saçlarımın arasına parmakları girdi. Dudaklarımı öpmesini bekledim ama onun yerine daha da aşağılara kaydı. Karnım beklentiyle içe çekilmişti. Bu sayede kıvrımlanan üst bedenimde her ayrıntı gözlerinin önündeydi.

Ben de uzanıp onun tişörtünü çıkardım. Dövmelerle kaplı bedeni, her zamanki ağız sulandırıcılığıyla ortadaydı. Ten uyumumuza ve aynı zamanda zıtlığımıza ben de tav oluyordum.

Gittikçe kararan gözleriyle tepemden bana baktı. Ensesinden tutup onu üzerime çektim. Dudakları önce omuzlarıma sonra da göğsüme doğru taştı. Bıraktığı öpücükler hiç de yumuşak değildi. Aksine sertti, tenimi bereliyordu. Tenimi ısırmak isteyen bir yanı da olmalı ki, göğüs kaslarıma yöneldiğinde, ister istemez şimdiden sivrileşen minik göğüs uçlarıma diliyle bir fiske attı.

Belimi yay gibi gerdim.

Altında bu denli hareketsiz yatıp, her şeyi ondan bekleme işini fikirde sevmesem bile gerçekte sevmiştim. Beleşe zevke getiriliyordum.

Boynumu bir eliyle sertçe kavrayıp, başımı geriye atan eli, göğüs ucumda gezen ve beni ısırık izlerine boğan dudakları, dili çıldırtıcıydı. Öpücükleri, uyarı noktam olan göğsümün ucundan karnıma doğru kaydı. Sert ve sesli bir soluk bıraktım. Öperken kasıklarıma yaklaşıyordu ve el işi düşünürken ağız işi verirse şok olurdum.

Gerçi fena olmazdı. Hiç fena olmazdı. Şimdi şortumu da çıkardığında yarı yarıya yükselmiş erkekliğimle tamamen baş başa kalacaktı. Düşüncesi bile beynimi uçurdu. Onun yanında aklıselim hiç düşünemiyordum zaten.

Bacaklarımın arasına daha rahat yerleşmesi için sağ bacağımı koltuktan yere uzattım ama kasıklarıma sürtünen eli, beni aniden huylandırdığında kaymam kaçınılmaz olmuştu. İki tane hayvan gibi heriftik ve bir koltuğun bizi sahiplenemeyeceği de bu hareketle belli olmuştu.

Zemine kaydık. Külçe gibi yığılan bedenlerimizden çıkan tok ses, yüzlerimizdeki ifadeye yansımıştı. Ebleh bir surat ifadesi şu an ikimizde de hüküm sürüyordu. Ağzımdan ana aykırı bir nida fırladı.

"O neydi gız?"

"Bugün boşalmama izin verecek misin?" dedi Lodos, kaşlarını çatmışken. Kalkık bir sik, sinir yapıyordu bu adamda anlamıştım. Otomatik olarak benim de kaşlarım çatıldı. Sırtlarımız alev alev yanarken bir anda parkeye dokununca ürpermiştim ama o sağ elini saçlarının arasına daldırıp, sertçe alnından geriye itmişti tutamlarını ve oralı değil gibi duruyordu.

Bu sefer üzerine ben geçtim. Kotundan bile fırlayacakmış gibi duran erkekliğinin üzerine oturduğumda kafasını geriye atmış, boğukça inlemişti.

"Bunu mu istiyorsun?" dedim. Kalçam pantolonunun üzerinden sertliğine sürtündü. Bir ileri bir geri kaydım, şimdiden taşa dönmüş sikinin üzerinde. Taş gibi bir herifin alt yanlarının başka halde olmasını bekleyemezdim zaten.

"Seni istiyorum!" dedi hırlar gibi bir sesle. "Her şeyinle seni! Bedenini de, kalbini de, şu ortam bozan çeneni de." Çüş buna da düşmezsin Atlas diyordum ama düşmüştüm. Aklı tamamen bendeydi demek ki, sadece zevkinde değil.

"Ne kadar istiyorsun peki?"

Ellerimi omuzlarına koydum. Üzerine eğilirken, dudaklarına doğru fısıldamıştım.

"Söyle, sonrasını düşünürüz." Kaşları aheste bir hareketle havalandı. Kararan gözlerinde göz bebekleri büyümüştü.

"Vermeyeceğimi biliyorum, inadın demir gibi çünkü."

"Ama sen benim inadıma da düştün, inkar et hadi? Sıkıyorsa düşmedim de!"

Bedenimi yana attı ama bu sefer üzerime çıkmamıştı. Şortuma taktığı parmaklarıyla, kumaşı aşağı çekiştirdi. Penisim artık gözlerinin önündeydi. Cidden ortama sıçma konusunda kararlı biriydim ve artık acelesi vardı.

Hiç çekincesi olmayan aç bakışları oraya kaydı. Dudaklarımı dişleyip, mal meydandayken bir şeyler demesini bekledim. Ne bileyim amk öyle olmaz mıydı?

İlk defa bu kadar maskülen bir sevgilim vardı. Ben onun yerinde olsam methiyeler düzerdim. Onun yorumu da benim için anlamlıydı. "Her yerin nasıl güzel olabiliyor lan?" dedi beni geren saniyeler sonunda nihayet elime bir koz vererek. Kulaklarımda bir yanma hissettim. Öyle de denmezdi amına koyduğumun yerinde? Zaten yanında, utangaç yanım aktif oluyordu.

"Sus ve öp!" deyip başını kendime çektim ama dişlerini göstere göstere gülüp, dudaklarıma tam yaklaşmışken araladığım ağzıma parmaklarını soktu. "Yala!"

Verdiği emir dişlerimi kamaştırırken, ben istemediğim sürece arzularımız ne kadar şelale de olsa bana ters bir harekette bulunmayacağını bildiğimden, iki parmağını araladığım dudaklarımın arasına aldım.

Bilerek oldukça ıslak bir şekilde elini dondurma emermiş gibi yalarken, onu kışkırtmak için mavi gözlerimle baygın bakışlar atıyor, sanki elimin yerinde başka bir şey olmasını isteyen yanıyla tahrik etmelere doymuyordum. Sanki az tahrik etmişim gibi... Dişlerini sıktı yaptığım bu oyunu fark ettiğinde, nefesleri hızlanmıştı.

Kapayamadığım ve açık kaldığı için engel olamadığım ağzımdan akan sıvılar, parmaklarını ve avcunu ıslattı. Lodos, yeterli görmüş olacak ki, elini çekip, kasıklarıma doğru attı.

Islak sıvı havayla temas ettiğinde soğumuş parmak uçlarının da etkisiyle beni yine ürpertmişti.

Erkekliğimin başına başparmağıyla dairesel bir biçimde dokundu. Orası zaten ıslaktı. Ağzımı, omzuna doğru bastırıp boğukça inledim. İştahımı açmış gibi, dudaklarımın önünde duran teniyle dişlerimi de omzunda sivrilen kemiğe geçirmiştim.

Sertliğimin başından köküne kadar ıslattığı elini, kaygan bir yapıda birkaç kez ağır ağır kaydırdı.

Kasıklarımda fena bir yanma vardı ve ihtiyaçla seğirmeler de avcunun altındaydı. Büyük elinde uzun parmakları ve nispeten sıcak avcu beni tam anlamıyla kavramıştı. Tenimi, şişmeye ve kızarmaya yüz tutmuş penisimin ucundan yukarı aşağı, kasıklarıma doğru sıvazladı. Teninde iz bırakmak ister gibi omzundan, boynuna kaydım. Teniyle karışmış parfümünün kokusu burnuma çarparken, zevklerim daha baskın gelmiş gibi ince derisini dişledim. Lodos, omzuyla omzumu itti. Üzerime daha çok yükseldi. Ben de elimi aramıza soktum.

Kotunun kemerine uzandım. Benim yanımda o çok giyinik kalıyordu. İki yana araladığım bacaklarımla ona daha fazla alan yaratırken, kendi avcumu aramıza götürüp yeniden yaladım. Lodos, hareketlerime yanan gözlerle baktı. Kotunun düğmesini açtım. Diğer elim de yardımıma koştu. Onu kendime doğru daha çok çekerken, ıslanan elimi ben de kalçalarından yarıya kadar sıyırdığım pantolonundan sonra kasıklarına atmıştım. Bakımlı erkekliğinde ancak iştah kabartan kılları avuçlarıma battı. Alt dudağımı dişledim. Ben ona güzel demezdim. Haşmetli derdim. Dilimi ağzımın içinde bir tur döndürüp, dudaklarımı yaladım. Boğazım kurumuştu amk!

Ve götüme girse bu haşmetli, muhtemelen iki gün yataktan kalkamayacaktım.

Bu anın gerçekleşecek olması, ilkel arzularımı perçinledi. Elinin altında kıvranmak isteyen yanım bir anda ortaya çıktı. Deneyeceğimiz türlü pozisyonlar içimden ılık ılık bir şeylerin aşağı doğru akmasını hızlandırdı.

Ben avcumu hızlandırdım. Zor bela kavuşturduğum parmaklarımla, soluk yeşil renkli damarları belirginleşmiş erkekliğini sıvazladım. O da benimkini daha sıktı.

Göz göze geldik. Anlaşmış gibi dudaklarımıza saldırdık. İnlemelerimiz, bir diğerinin ağzında boğuldu. Biraz önce ıslanan çenemin ucunu dişleri arasına aldı daha sonra. Göğsümü parkeden yükselttim. Çok az kalmıştı, sınırımdaydım. Yeni yetmeler gibi üç çekişe boşalacaktım otuz bir de neymiş?

Boşta kalan elimi sırtına bastırdım. Sıcak teni avcumun içinde dağılırken nefeslerim ciğerlerime yetmiyordu.

"Çok yakınım," dedim soluk soluğa dudaklarına doğru. Karnım kasıldı. Zevk sıvılarımız, kasıklarımıza doğru çoktan yollanmıştı. Alt dudağıma uzanıp dişledi. Geri çekilirken beni dağıtacak kadar sakin, sevgisini yansıtan yalın bir sesle, "Gel sevgilim." demişti. Başımı geri atıp, dudaklarını dudaklarımın üzerine çektim. Bıkmadan usanmadan onu öpmeye devam edecektim. İçimden gittikçe ona doğru kayan tüm duygularım ikiye katlanmışken aksi beklenemezdi.

Diğerleriyle yaşadığım sorunun ne olduğunu da an itibariyle anlamıştım. Ben Lodos'a köpek gibi aşıktım. Diğerleri cinsel tatminim içindi, işin içinde duygular olduğunda kısa sürecek bir el işinin bile beni neden Nirvana'ya çıkardığını anlamıştım. Sevgilim dediğinde içimin neden şelale olduğu da belliydi.

Elimi sıkılaştırdım. Dakikalar içinde, inlemelerimiz artmışken, karnımıza doğru aşağı yukarı aynı saniyelerde boşaldık. Başımı yeniden geriye atmıştım. Şakaklarımdan saçlarıma doğru akan terleri hissediyordum. Seğirmelerimiz devam ettikçe, birbirimizi çekmemiz de devam etmişti. Menilerimiz yeri, tenlerimizi batırmıştı. Gözlerim kısılmış, hazzın doruğuna kolay çıksam da hemen inememiştim. Lodos'un dikkatli gözlerle beni izlediğini biliyordum ama. Boşalırken yaşadığım surat ifademe kafayı takmış gibiydi.

Onun da boynundaki damarlar belirginleşmişti. Elimizi, dar alanda çok hareket ettirdiğimiz için kol kaslarımız da belirginleşmişti.

Birbirine karışan sıvılarımızın bulaştığı elini aramızda kaldırdı. Onun elinde daha çok ben vardım tabi. Dudaklarını yalarken, başımı iki yana salladım. Yeni bir hareketi, önünde domalmamı sağlayacağı için bileğini yakalayıp onu engelledim. Nefes alsa azıyordum sikeyim ki! Kafamı iki yana sallarken, uzun saçlarım parkeye yayılmıştı.

"Saçmalama!"

Sertçe yutkundu. Böyle istemiyordum beni tatmasını. "Öyle olsun, bir dahaki sefere benden kurtulamazsın."

Yapış yapış ellerimizi birbirine kenetledim. Bir bacağımı onun kaslı bacaklarının üzerine atarken, üzerinde yükselmiştim. Batmış ellerimi onun başının üzerinde yere sabitlendi. Terleyen göğsüne eğildim. Burnumu sürtüp, yukarı çıkıp; boğazında sivrilen adem elmasını yalarken, "Kurtulmak isteyen kim?" diye mırıldanıyordum. Kokusunun kaynağında huzur bulmalıydım, biraz da elleşmeye halimiz kaldıysa ikinci turu atabilirdik. Ama elimizle. Sikeyim, fazla gurur göte vurur derlerdi de bizdeki gurur, göte vurdurmuyordu.

Bu işe kökten bir çözüm bulmalıydık. En iyisi kısa kibrit çöpünü çeken alta geçsin diye bir öneri atmaktı galiba. Bunu ana sıçmadığım bir zamanda mutlaka söyleyecektim. Şimdi biraz nefeslenmemiz lazımdı.

 🖤

BXG var, BXB var bizde ne ararsan var lan negzeliz biz shfdkjzsfhgkdf tü tü maşallah

Kim üstte olacak sizce aşkolar LodAs çiftimde, bence belli sfmhrjka kıps ;)

İsteyen istediğini okusun diye ucundan döndürdüm bizimkileri, görüyorsunuz sondaki ikilim daha şanslı, doruğa ulaşmış, Uğur anca çocuk baksın sdksdjkhfjdhfj

💘OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI UNUTMAYINSSS💘

Öptümsss

Continue Reading

You'll Also Like

1.6K 403 17
"Sırtım onun yatağının soğukluğu ile buluştuğu o ilk an, günaha boyandığım andı." Hayatın zorluklarına göğüs gerenlerin, düşenlerin ve yeniden ayağa...
60.2K 2.7K 29
Bir insan, bir şeytana aşık olabilir miydi? Olursa bu aşk yaşanabilir miydi? Hayır!! Ya sende şeytan olursun, ya da aşkın olan şeytan'dan olursun!!!
268K 12.3K 32
Kalbim deli gibi hızlanırken korkuyla geriye adımladım , kaçmalıydım bu çocuğu görmeye dayanamıyordum. "Dur" göğsüm derin nefeslerim yüzünden inip k...
4.6K 369 11
Yüzebildiğim tek yer, tanrıçası olabileceğim tek yer; onun gözleriydi.. 19620