KALP TUTSAĞI +18

By hayaller_umutlarda

3.7M 95.6K 70.3K

"Seni sevmeme izin ver," diye fısıldadı. "Ver ki sana cenneti yaşatayım." _ Sevmek nedir bilmeyen Yavuz Seçki... More

1. BÖLÜM "SATILIK"
3. BÖLÜM "GİZLİ KAPILAR"
4. BÖLÜM "KAÇIŞ"
5. BÖLÜM "SEVMEK"
6. BÖLÜM "TANIŞMA"
7. BÖLÜM "TELEFON"
8. BÖLÜM "KORKU"
9. BÖLÜM "ALIŞVERİŞ MERKEZİ"
KESİT
10. BÖLÜM "SİLAH"
DUYURU
11. BÖLÜM "ÖPÜCÜK"
12. BÖLÜM "AİLE"
13. BÖLÜM "GEÇMİŞİN İZLERİ"
14. BÖLÜM "HİSLER"
15. BÖLÜM "NOT"
16. BÖLÜM "EVLİLİK"
17. BÖLÜM "HASTANE"
18. BÖLÜM "ANLAŞMA"
19. BÖLÜM "BIÇAK"
20. BÖLÜM "ARKADAŞLAR"
21. BÖLÜM "ZEYNEP"
22. BÖLÜM "İLK GÖREV"
23. BÖLÜM "BALAYI"
24. BÖLÜM "PİŞMANLIK"
25. BÖLÜM "TUZAK"
Instagram hesabımız🌸
26. BÖLÜM "CEZA"
27. BÖLÜM "YAĞMUR"
28. BÖLÜM "İNTİHAR"
29. BÖLÜM "DOĞUM GÜNÜ"
30. BÖLÜM "ÖZKAN"
31. BÖLÜM "POLİS"
32. BÖLÜM "SARHOŞ"
33. BÖLÜM ''GÜLSÜM DEVRİM''
34. BÖLÜM ''SALINCAK''
35. BÖLÜM ''HAVUZ''
36. BÖLÜM ''ŞANS''
37. BÖLÜM ''BABA''
38. BÖLÜM "PLAN"
39. BÖLÜM "DAVET"
40. BÖLÜM "YENİ BAŞLANGIÇLAR"
41. BÖLÜM "MEZARLIK"
42. BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
43. BÖLÜM "TAŞINMA"
44. BÖLÜM "BOŞANMA"
45. BÖLÜM "SENİ SEVİYORUM"
46. BÖLÜM "LOTUS ÇİÇEĞİ"
47. BÖLÜM "SÜRPRİZ"
48. BÖLÜM "ÇİFTLİK VE BAZI İTİRAFLAR"
49. BÖLÜM "MEKTUP"
50. BÖLÜM "KORKUNÇ RASTLANTI"
51. BÖLÜM "YAVUZ'UN ESİLA'SI"
52. BÖLÜM "ÖZÜR"
53. BÖLÜM "YÜZLEŞME"
54. BÖLÜM "TEKLİF"
55. BÖLÜM "MESAJ"
56. BÖLÜM "YANGIN" (PART 1)
57. BÖLÜM YANGIN (Part 2)
58. BÖLÜM "SİNEMA"
59. BÖLÜM "İSTEME"
60. BÖLÜM "ANLAMSIZ MEKTUP"
61. BÖLÜM "KINA"

2. BÖLÜM "KÖMÜRLÜK"

130K 3K 2.2K
By hayaller_umutlarda

Medya: Esila Durukan

Keyifli okumalar diliyorum...

_____

Yavuz beni bu odaya kapatalı beş dakika falan olmuştu ve ben hâlâ sinirle duvarın dibinde oturuyordum. Abim en önemlisi ailem bana bunu nasıl yapmıştı? Tamam beni sevmediklerini, bana değer vermediklerini biliyordum. Ama bu kadar ileri gideceklerini hiç tahmin etmemiştim. Benim bu adamdan kurtulmam lazımdı! Bir anda aklıma gelenle hızla elimi arka cebime attım ve telefonumu çıkarttım. Tabii ya! Ben bunu nasıl unutmuştum.

Kazağım kalçamı kapattığı için Yavuz arka cebimdeki telefonumu görmemişti. Hemen Elif'i aradım.

"Efendim Esila?"

"Elif! Bana hemen yardım etmen gerekiyor!"

"Ne oldu? Sen iyi misin?" diye sordu endişeyle. "Sesin kötü geliyor."

Aceleyle konuşmaya devam ettim. "Abim beni bir adama satmış. Şuan onun evindeyim ve adam beni bir odaya kapattı. Lütfen beni buradan kurtar!"

"Esila sen ne dediğini farkında mısın? Ne demek abim beni sattı!"

Sıkıntıyla ellerimi saçlarımdan geçirdim. İnsanların duyunca şok geçirdiği ve inanmadığı şeyleri ben resmen yaşıyordum!

"Duydun işte. Bak neredeyim tam bilmiyorum. Ama beni getirdiği siyah ağırlıklı bir villa. Evimizden 2 saat uzakta bir yer. Etrafı korumalarla çevrili. Lütfen polise haber ver!"

"T-tamam. Sen merak etme. Sakın korkma da. Seni bulacağız."

Telefonu kapatıp yatağa doğru ilerledim ve yastığın altına koydum. Üstümde durmaması daha iyiydi. Oda da volta atarak beklemeye başladım. Umarım çok sürmeden gelirlerdi. Odanın köşesindeki aynaya doğru ilerleyip kendime baktım. Saçım dağılmış, gözlerim kızarmıştı.

Bugüne kadar hem babamın hem de abimin sinirine çok kez şahit olmuştum. Şiddetle büyüyen bir kızdım ama Yavuz çok farklıydı. O öfkelendiğinde gözlerinden sanki ateş çıkıyordu. Yavuz'dan korkmamak elde değildi ama aileme para verdi, beni satın aldı diye bu evde kalacak da değildim. Mutlaka bir yolunu bulacak ve ondan kurtulacaktım.

🌙

3 saat sonra

Duyduğum siren sesleriyle hızla oturduğum yerden kalktım ve pencereye doğru ilerdim. Bahçeye 2 tane polis arabası gelmişti. Birinden Elif'in çıkmasıyla rahatlayarak derin bir nefes aldım. Sonunda gelmişlerdi. Bu adamdan kurtuluyordum!

Odamın kapısı gürültüyle açılınca bakışlarımı oraya çevirdim. Yavuz'u görmemle bir kaç adım geriledim. Şuan fazla sinirliydi ve neredeyse ateş saçan gözleriyle beni öldürebilirdi. Hızla yanıma geldi. Kolumdan sıkıca tutarak beni kendine çekince sertçe bedenine çarptım. Fazla yakındık ve nefes alışverişleri yüzüme çarpıyordu.

"İlk günden böyle bir delilik yapacağını tahmin etmem gerekiyordu!" Sinirle dişlerini sıktı. "Aşağı indiğimizde eğer sorun çıkartırsan olacaklardan ben sorumlu olmam!"

Kısık ama sert sesiyle irkildim, başımı iki yana salladım. "Polisler kapıda! Ne yapabilirsin k?!"

Kolumu daha fazla sıkmasıyla inleyip elimi elinin üzerine koydum. Sürekli kaba kuvvet uyguluyordu. Birazdan kolumu kopartıp elime verebilirdi.

"Görmek ister misin?" Fısıltıyla ve tehditkarca sorduğu soruyla yutkundum. Hadi ama, evinin etrafı korumalarla çevrili, tehlikeli bir adamdan bahsediyorduk. Gerçekleri konuşalım, tabii ki yapardı!

Bir anda kolumu bıraktı ve beni geriye itekledi. İşaret parmağıyla kapıyı gösterdi.

"Aşağı in ve polislere burada zorla tutulduğunu söyle! Ama şunu sakın unutma, bana bir şey olmaz. Ben bir şekilde kurtulurum. O karakoldan çıkmam yarım saatimi almaz. Çıktığım anda ise senin de sana yardım edenin de çok fena canını yakarım ona göre!"

Gözlerinde gördüğüm o ifade söylediklerini gerçekten de yapacağını gösteriyordu. Yapacağını bile bile aşağı inip zorla tutulduğumu söyleyemezdim. Açık açık bana ve arkadaşıma zarar vermekle tehdit etmişti ve Yavuz da bunu yapamayacağımı çok iyi biliyordu.

Bir şey söylemeden Yavuz'un yanından geçtim ve aşağı indim. Arkamdan duyduğum adım sesleriyle peşimden geldiğini anladım. Ama onu umursamayıp dış kapıya ilerledim ve kapıyı açtım.

Karşımda iki polis memuru ve arkadaşım vardı. Elif'i görünce gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Ona bir şey şey olmasına izin veremezdim, benim yüzümden zarar görmemeliydi.

Elif'in bir anda üstüme atlayarak boynuma sarılmasıyla bir adım geriledim. Gerilememle belimde bir el hissettim. Muhtemelen Yavuz düşmeyelim diye belimden tutmuştu. Bir şey yapmadan arkadaşıma sıkıca sarıldım.

"Esila. Canım arkadaşım bak geldik," deyip boynumdan kollarını çekip dolu gözlerle bana baktı. "Sana bir şey olacak diye çok korktum ama şükürler olsun ki iyisin."

Bu hayatta bana değer veren, beni seven tek kişiydi Elif. Ve ben Elif'i de kaybedemezdim.

Acı dolu gülümsemeyle arkadaşıma baktım. Üzgünüm Elif, söylediklerini yalanlamaktan başka çarem yok.

"Esila Hanım burada zorla tutulduğunuz doğru mu?"

Polis memurunun sesiyle bakışlarımı oraya çevirdim. Boğazımı temizleyerek, "Hayır Memur Bey. Burada kendi isteğimle kalıyorum," dedim.

Elif şaşkınca bana baktı. "Ne diyorsun Esila sen! Yalan söylüyor, beni aradı. Abim beni bu adama sattı dedi. Belli ki bu adam Esila'yı tehdit ediyor!" Elif'in beni buradan kurtarmak için gösterdiği çaba ağlama isteğimi körüklüyordu.

Yavuz hiç sesi çıkmıyor sadece bizi dinliyordu. Zaten yapacağını yapmıştı hayvan herif!

Polis memuru, Elif'in dediklerinden sonra tekrar bana baktı. "Esila Hanım tehdit mi ediliyorsunuz? Bakın korkmayın ve bize gerçekleri anlatın. Sizi koruyacağımıza söz veriyoruz."

Yavuz'un arkadan belimi sıkmasıyla gözlerimi yumdum. Kendimi ağlamamak için çok zor tutuyordum. Elimdeki şanslar tek tek gidiyordu.

Tekrar gözlerimi açıp benden cevap bekleyen gözlere baktım. "Hayır, dediklerim doğru. Burada kendi isteğimle kalıyorum. Sanırım bir yanlış anlaşılma olmuş."

Elif hızla lafa atladı. "Lütfen inanmayın ona Memur Bey. Telefonumdan kayıt geçmişini gösterebilirim, beni aradı ve burada zorla tutulduğunu söyledi! Hem bakın yüzüne ağlamış. Ortada bir şeyler döndüğü çok belli."

Lütfen. Lütfen bana inanmayın ve beni buradan kurtarın...

"Esila Hanım?" diyerek bana yaklaştı Memur Bey. "Lütfen bize karşı dürüst olun. Arkadaşınız da dediği ağlamışsınız ve iyi görünmüyorsunuz. Size yardım etmemize izin verin."

Yutkundum. Yalan söylemekten başka çarem yoktu. "A-abimle kavga ettik, o yüzden ağladım. Bende sinirle evden çıkıp Yavuz'a geldim. Ortada yanlış anlaşılacak bir durum yok."

Elif bir şey demek için dudaklarını aralamıştı ki Yavuz buna engel oldu.

"Hepiniz duydunuz. Şimdi daha fazla bizi rahatsız etmeyin!"

Kapıyı suratlarına kapatınca gözyaşlarımı serbest bıraktım. Resmen elime gelen fırsatı tepmiştim.

Bakışlarım Yavuz'a kaydı. Hâlâ sinirle bana bakıyordu. Kafasıyla merdivenleri işaret etti.

"Git o telefonu bana getir!"

Başımı iki yana salladım. "Hayır!"

"Ne dedin sen?" İstediği şeye karşı çıkmamdan hoşlanmamıştı.

Bana doğru yaklaşmasıyla geriye gitmeye başladım. "H-hayır dedim."

Sırtım kapıya değince kaçacak başka yerimin olmadığını anladım. Yavuz tam önümde durup, yüzünü bana yaklaştırdı.

"Sırf bu eve daha yeni geldiğin, bana alışmadığın için sabretmeye çalışıyorum ama sen sınırlarını fazla zorluyorsun. Benim dediklerimi ikiletme! Yukarı çık ve telefonu bana getir!"

Fısıltıyla söyledikleriyle bedenimi bir titreme sardı. Bakışları o kadar sertti ki korkmamak elde değildi. Daha fazla itiraz etmenin yararıma olmayacağını bildiğim için başımı aşağı yukarı sallayıp, kapıyla onun arasından çıktım ve merdivenlere doğru ilerledim.

Odaya girdiğimde telefonu yastığın altından aldım. Elif çok kez aramış ve mesaj atmıştı.

'Beni tehdit ettiği için öyle söyledim. Ama buradan kurtulmanın yolunu bulacağım. Sen beni merak etme ve lütfen bu eve tekrar gelmek gibi bir hata yapma.'

Kısaca bu mesajı gönderip aşağı indim. Salonda beni bekleyen şahısın eline telefonu verip arkamı dönmüş gidecekken gelen sesle sıçrayarak Yavuz'a doğru döndüm.

Ne yaptığına bakınca telefonumu duvara fırlatıp kırdığını gördüm.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Sinirle ona bakmamı önemsemeyip yanıma geldi ve aramızda bir adım kala durdu.

"Bir daha yanlış bir hareket yaparsan zarar gören sadece telefon olmaz!"

Sadece yüzüne bakmakla yetindim. Ne dersem diyeyim anlamayıp, kendi bildiklerini yapacaktı. Arkamı dönüp odaya gidecekken acımasızca kolumdan tutup beni kendine çekti.

Acıyla çığlık atıp kolumu elinden kurtarmaya çalıştım. Sürekli kolumu tutmak zorunda mıydı? "Bırak beni pislik! Bana zorbalık yapmaktan vazgeç, canımı acıtıyorsun."

Sözlerimle kolumdaki eli gevşemedi, aksine daha çok sıktı. "Ne dedin sen?" Sözlerimden sadece onu mu anlamıştı cidden?

Kolumu kendime doğru çekmeye çalıştım. Sürekli aynı yeri tutuyordu birde acımasız! "Hayvan dedim! Ne o zoruna mı gitti? Hayvan değil misin?"

Kolumu bırakmadan beni kendine çekti ve gözlerini gözlerime kilitledi. Hızlı hızlı nefes alıyor, dişlerini sıkıyordu.

"ÖZÜR DİLE!"

Kükremesiyle olduğum yerde sıçradım. Hem hayvan gibi davranıyordu, hem de ben bunu dile getirince kızıyordu. "Özür dileyecek bir şey yapmadım!"

"Esila beni deli etme," dedi kısık ama öfkeli sesiyle.

"Sen zaten delisin!"

Bana öyle bir baktı ki yemin ederim belindeki silahı çıkarıp vuracağını sandım. "Özür diliyor musun, dilemiyor musun?"

Sakin ve kısık sesi bir felaketin geleceğini gösteriyordu. Ama huyum kurusun ki ona boyun eğmek istemiyordum.

"Dilemiyorum!"

Yavuz'a boyun eğmektense yapacağı şeylere katlanırdım. Zaten en fazla ne yapabilirdi ki?

Gözlerime son kez öfkeyle bakıp kolumdan tuttu ve sürüklemeye başladı. Merdivenlere doğru ilerliyorduk ama bu sefer üst kata değil alt kata doğru. Adımlarım duraksadı. Alt kat karanlıktan görünmüyordu bile. Korkuyla geriye gitmeye çalıştım ama Yavuz buna izin vermeyip sertçe çekti kolumdan. Onunla birlikte aşağı indiğimizde tam karşıdaki kapıyı açıp beni içeri itti.

İşler şimdi değişmişti işte. Burası fazla karanlıktı ve ben karanlıktan çok korkardım.

"Yavuz..." dedim fısıltıdan farksız sesimle. Yukarıda cırlayan sesim şimdi kedi olmuştu. Bunu Yavuz da fark etti.

"Sakın yalvarmaya kalkma. Ben sana o şansı yukarıda verdim. Burada kal ve aklın başına gelsin!"

"Çok karanlık Yavuz, korkarım ben burada." Sesimin titremesine engel olamadım.

Beni umursamadı ve arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi. Beni iteklediği yerden kalkıp Yavuz'un kolunu tuttum.

"Bırakma beni burada. Tamam özür dilerim," dedim pes ederek. Sonuçta bir özürdü yani dilerdim ne olacak!

Bana ifadesizce bakıp kolundaki elimi itti.

"Özür dilemek için geç kaldın!"

Kapıyı kilitleyip giden adım seslerini duydum. Bakışlarımı etrafta gezdirdim ama kapının altından sızan çok az ışıktan başka hiçbir şey görünmüyordu. Duyduğum seslerle kapıya daha çok yapıştım. Sanırım burada fare vardı. Ayağıma bir şeyin değmesiyle güçlü bir çığlık attım. Olduğum yerde zıplayıp farenin benden uzaklaşmasını sağladım.

Kapıya vurarak, "Yavuz yalvarırım çıkar beni buradan!" Diye bağırdım.

Orada ne kadar bağırdım bilmiyorum ama bağırmaktan boğazım ağrımaya başlamıştı. Kapının önünden uzaklaşıp duvarın dibine çöktüm ve başımı kollarıma dayadım. Burası hem soğuk hem de karanlıktı. Ağlamaktan başım da ağrımaya başlamıştı.

Bedenim çok fazla titriyordu. Aklıma gelen anılarımla ellerimi kulaklarıma bastırdım.

"Esila! Al bunu da masaya götür!"

Annemin elinden tabağı alıp yemek masasına doğru ilerledim. Bugün annemin arkadaşı ve ailesi bize yemeğe geliyordu. O yüzden annem çok güzel yemekler yapmıştı. Elimdeki et soteyi masaya götürürken ayağıma takılan çelme ile yeri boylamıştım. Elimdeki tabak kırılıp yere düşerken kolumda kırılan camlara gelmişti. Güçlü bir çığlık attım. Abim ise sadece sırıtıp geri salona dönmüştü.

"Esila! Sen ne yaptın?!"

Annemin öfkeli sesi daha çok ağlamama sebep oldu. Kolum çok fazla acıyordu. Yerimden doğruldum ve koluma baktım. Çok kan vardı. Çok fazla kan.

Yardım dileyen gözlerle anneme baktım. "Anne yardım et! Kolum çok kanıyor!"

Beni yaralı kolumdan tutup ayağa kaldırmasıyla tekrar çığlık attım. Sanki yarama tekrardan camlar batmış gibiydi. Fazla sızlıyor ve acıyordu.

"Allah kahretsin! Yemeği döktüğün yetmezmiş gibi birde etrafı batırdın! Bir işi de becer be!"

Yaşlı gözlerle anneme baktım. "Abim beni yere düşürdü anne. Ben yapmadım!"

İçeriden abimin sesi geldi. "Yalan söyleme! Ben yerimden bile kalkmadım!"

Annem sinirle bir tokat attı. Kolumun acısına yanağım da eklenmişti artık. "Senden de yaptıklarından da bıktım artık!"

Beni yaralı olmayan kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı.

"Anne..."

"KES SESİNİ!"

Beni kömürlüğün önüne getirip içeri itekledi.

"Misafirlerim gidene kadar sakın sesini çıkarma!"

Kapıyı üstüme kilitleyip gitmişti. Duvarın dibine sinip, elimle yaralı koluma bastım. Parmaklarımdan sıcak sıvının aktığını hissettim. Gözyaşlarım durmaksızın akıyordu. Hıçkırıklarım duyulmasın diye elimle ağzımı kapattım. Annem ağladığımı duyarsa yine gelir ve canımı yakardı.

Orada ne kadar süre durdum hatırlamıyorum ama uyandığımda çoktan sabah olmuştu ve kömürlüğün kapısı hafif aralıktı. Hemen kalkıp kömürlükten çıktığımı hatırlıyordum.

Elimi kolumdaki yaraya götürdüm. Hâlâ belirgindi yara izi. Annem ne hastaneye götürmüştü ne de pansuman yapmıştı. Vücudumda ki tek yaralar değildi bunlar. Bir süre sonra alışsam da acı eşiğim çok düşük olduğu için bana verdikleri zararı misliyle hissediyordum.

Artık ağlamaktan nefes alamaz hâle gelmiştim. Bu karanlık, soğuk yerde anılarım bir bir zihnime düşmüştü.
Ellerimi tekrar kulaklarıma bastırıp, çığlık attım. Ruhum yanıyordu, için acıyordu ama gören kimse yoktu.
O gün anneme çok yalvarmıştım bana inanması için. Ben yapmadım diye çığlık çığlığa bağırmak istemiştim ama yapamamıştım.

Kapının aniden açıldığını duydum. Artık içeriye az da olsa ışık geliyordu.

Yavuz dizlerinin üstüne çökmüş ve kulağımı tutan ellerimi tutup indirmişti.

"Yavuz..." diye fısıldadım. Sesim annesine ihtiyacı olan bir bebek gibi masum çıkmıştı. Yavuz'un bakışlarının yumuşadığını gördüm.

Kafamı iyi yana sallayarak, "Beni buradan çıkar," diye yalvardım. Karanlık bana geçmişimi hatırlıyordu ve canım hiç yanmadığı kadar yanıyordu.

Yavuz dediğimi yaparak başımın üzerine bir öpücük kondurdu. Bana dokunması, ellerinin bedenimde olması canımı sıkıyordu ama şuan buna itiraz edecek durumda değildim. Kriz geçiriyordum. Belimde ve bacaklarım da Yavuz'un kollarını hissettim. Ona direnecek gücüm yoktu, beni kaldırmasına izin verdim.

O karanlık yerden çıktığımızı gözüme vuran ışıktan anladım. Beni kapattığı odaya getirip yatağa yatırdı ve anlımdan öptü. Kapanmak isteyen göz kapaklarımı daha fazla direnemedim ve kapattım.

Uykuya dalmadan önce tek hatırladığım ise Yavuz'un söyledikleriydi.

"O evde neler yaşadın bilmiyorum ama tüm yaralarını saracağım ay ışığım. Benden gitmene izin vermeyeceğim. Seni benden sadece ölüm ayırır."

______

Bir bölümün daha sonuna geldiniz. Umarım beğenmişsinizdir.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Diğer bölümde görüşmek üzere🔅🔅

Continue Reading

You'll Also Like

874K 32.4K 45
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
4.9M 63K 17
- Cihan ağa artık senin efendindir. Bileğinden tutup Cihan'ın önüne fırlattı. Düşecek gibiydi. Bir an sendeledi. Cihan sinirle önünde olanları izliyo...
5.9K 39 1
Her gün diller O'nunla konuşsun diye...
11.5K 658 11
Sadi ve Songül'ün hikayesini en başından kendimce ekleme ve çıkarma yaparak yazdığım bir derleme olacak Meftun. Nereye kadar gider, nerde biter bilmi...