Bebeğimiz İçin • [b×b]

Por mavigollge

876K 70.2K 44.7K

[Tamamlandı] Anıl, boşanma aşamasındayken hamile olduğunu öğrenir. -Mpreg- 🌈 Herkesin eşit haklara sahip old... Más

Tanıtım
1|Doğum Günü
2 |Boşanmak İstiyorum
3|Bir şans daha
4|Kimseye belli etme
5|Çilekten nefret ediyorum
6|Seni özgür bırakmalıyım
7|Seni özlüyorum
8|Bu evlilikten sıkıldım
9|Çok güzeldik biz
10| Sessizlik
11| Belki de iyileşebiliriz
12| En çok seni sevecek
13|Yeni bir sayfa
14| Göl kenarı
15|Kimse benim eşimi üzemez
16|Tatlı anılar
17|Otel
18| Haber yazısı
19|Düzeliyoruz sanmıştım
21|Evimize gidelim
22|İyileşmemizin tek yolu
23|Aile ziyareti
24|Bebeğimizin cinsiyeti
25|Beraber duş alalım
26|Kilo takıntısı
27|Trip
28|Dünya güzelim
29|Yabancı
30|Bebek
31|Endişe
32|Misafir
33|Anne ve Baba
34|Şirket
Final|Bebeğimiz İçin

20|Bana güven

21.8K 2.1K 1.6K
Por mavigollge

Herkes saydırıyor ama ben aşırı çok seviyorum Savaş'ı. Öyle böyle değil yani sadslkskldsksds

*

-Savaş-

"Evet, bu iş her açıdan iyi gelecek bize."

Harun Bey'in keyifli fakat bir o kadar da otoriter sesiyle yaptığı uzun sayılabilecek konuşma sona erdiğinde başımı onaylarcasına sallamış, gergin bir soluk vermiştim.

Huzurlu değildim. Hemen yanımda oturan bedenin varlığı işime odaklanmamı güçleştiriyordu ve buradan kalktıktan sonra da ne yapacağımı bilmiyordum. Harun Bey'in ısrarları üzerine bir şekilde yemeği organize etmiş, basın karşısında yeni işimizi duyurmuştuk ama bundan sonrası gerçek hayata dönüş demekti.

Kenarda bekleyen asistanlardan birine kaşlarımla işaret verdim çaktırmadan. Neredeyse bir buçuk saat olmuştu ve artık yavaştan buradan kalkmam gerekiyordu. Anıl odadaydı. Çoktan endişelenmeye başladığına emindim.

Masanın üzerine bıraktığım telefonum sessizdeydi ve az önce gelen aramanın yanımda oturan çocuk tarafından reddedildiğinden habersiz, çaktırmadan kontrol ediyor, arama gelecek mi diye bakıyordum.

"Bu sunum bizler için yeterli Savaş. Her şey olması gerektiği gibi."

Elindeki dosyayı asistanına verirken memnuniyetle gülümsedi Harun Bey. En azından iş iptal olmamıştı ve bana karşı hala sıcakkanlıydı. Şu an için tek dayanağım buydu.

"Tamam çocuklar, bu kadar yeter." basının dışarı çıkarılması üzerine kurduğu cümle hemen onaylandı. Birkaç çalışan basın danışmanlarını dışarı çıkartırken Harun Bey gözlerini üzerimde gezdiriyordu. Bu bakışı tanıyordum artık. Anlaşmamıza bir madde daha ekletmek istediğinde veya tuhaf şartlarından birini sunduğunda bu görünüşe bürünüyordu.

"Her şey için teşekkür ederiz, Harun Bey." dedim, gelecek cümleyi engelleyebilmek adına. "Umarım yeni projemiz ikimiz için de en iyi şekilde sonuçlanır...şimdi toplantıdan ayrılmam gerek. Biliyorsunuz, eşim hamile. Uzun süre yalnız bırakmam-"

"Ah, Anıl'a selamlarımızı ilet. İkinizi de çokça tebrik ederim. Bebek haberiniz hepimizi sevindirdi." Harun Bey'in neşeli tavrının altında yatan şeyin farkındaydım. Kalkmak için hareketlenirken sözümü sırf tebrik etmek için bölmüş olamazdı. "Fakat biliyorsun ki, şirketler arası dostluğu duyurmak gerekir. Hem projeyi kutlamak, hem de çalışanlarımızın kaynaşmasını sağlamak adına bu akşam için bir şeyler organize edilsin diyorum...haber sitelerine bir başlık daha atılsın. Ne kadar reklam, o kadar iyi."

"Haklısınız, çok iyi olabilirdi ama Anıl'ı daha fazla yalnız bırakamam. Çok sağlıklı bir süreçten geçmiyor."

"Öyle mi?" diye bir ses yükseldi yanımdan. Harun Bey'in yeğeni Cenk'ti bu. "Sağlıklı değil demek...çok üzücü."

"İsterseniz bunu daha ileri bir tarihe erteleyelim."

Harun Bey'in rahat ifadesi bozulmadı. Tek kaşını alaylı bir edayla havalandırdı ve dik dik baktı gözlerime. "Bugünümü bu proje için ayırdım. İlerideki herhangi bir tarihin şirkete uygun olacağını sanmıyorum." sinirle gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. "En iyisi bugün her şeyi bitirmek. Gece için hazırlık yapılsın. Birkaç saatlik güzel bir eğlence düzenlenecek."

Son cümlelerinin ardından yavaşça oturduğu yerden kalktığında tüm çalışanları onu takip etmiş, kısa bir vedalaşma faslının ardından da restorandan ayrılmıştı.

Ellerim anında gömleğimin düğmelerini buldu ve birkaç tanesini açıp nefes almaya çalıştım. İşimi seviyordum. Kendi işim için çabalamayı da seviyordum fakat bu tarz ortamlar beni öylesine geriyordu ki ne başarılarımın ne de çabamın bir önemi kalıyordu. Üstelik, şimdiye kadar böyle bir duruma düşmediğimden, kararları veren kişi hep ben olurdum. Birilerinin dediğine göre hareket etmek beni zorluyordu.

Yapabileceğim bir şey yoktu. İş hayatında her şey olabilirdi ve ben bu durumu en iyi şekilde idare etmeye çalışacak, birkaç aya kadar da eski düzenimi geri kazanacaktım.

*

Bu durumun ortaya çıkma ihtimalinden korka korka geçirdiğim gecelerde korkmakta ne kadar haklı olduğumu şimdi çok daha iyi anlıyordum. 

Anıl, ona haber vermediğim için gözlerime öylesine kırgın kırgın bakıyor ve hıçkırarak ağlıyordu ki özür dilemek dışında ağzımı açamıyor, sadece sakinleşmesi için bir şeyler mırıldanıp duruyordum.

Tamamen batmıştım. Aşağıdaki stresin üzerine bir de eşimle aramın bozulacak olması beni delirtiyordu. Bir şeyleri aynı anda idare etmekte berbattım ve Anıl'ı hayal kırıklığına uğrattığım gerçeği içimi daraltıyor, beni mahvediyordu.

Kollarımın arasından çıkıp üzerini değiştirmek için banyoya geçeli birkaç dakika oluyordu. Gitmemesi adına bir ton dil dökmüştüm. Dinlemezse de haklıydı. Tatilimizi elime yüzüme bulaştırdığım yetmezmiş gibi bir de başıma eğlence düzenleme işi çıkmıştı ve Anıl bunu duyunca daha da delirmişti. 

Onun gözünden bakıldığında berbat gözüktüğünü biliyordum, tavır almakta haklı olduğunu da biliyordum ama yine de yanımda olsun, beni bırakmasın istiyordum. 

Kapının açıldığını duyar duymaz banyoya çevirdim bakışlarımı. Ağlamaktan kızarmış gözlerini birkaç kez kırpıştırıp ifadesizce baktı bana. Elinde az önce üzerinde olan geceliğini tutuyordu. Kendi kendine bir şeyler mırıldandıktan sonra ise makyaj masasının kenarında duran çöp kutusuna atmıştı bir hışımla.

Daha ne kadar kötü hissedebilirdim kendimi hiçbir fikrim yoktu...

"Gitme." dedim, yeniden. Benden uzak kalması psikolojik açıdan daha iyi gelirdi belki ama buradan ayrı ayrı çıkmamız demek, bazı şeylerin kalıcı olarak çözümsüz kalması anlamına gelirdi. Bu ihtimal beni deli gibi korkutuyordu. 

Cevap vermedi. Masanın tam önünde durdu ve parmak ucuna sıktığı kremi göz altlarına sürdü. Kızarıklık hafif de olsa geçerken gözleri kenarda duran telefonundaydı. Kimi arayacağını düşünüyor olmalıydı.

"Anıl, sevgilim."

Gözlerini devirdi. Sesimi duymak istememesi paramparça ediyordu beni.

"Birlikte dönelim, lütfen."

Arkasından yaklaştım usul usul. Geriye çekilmek adına hiçbir hamle yapmamasından cesaret alarak kollarımı beline sardığımda kasıldığını hissettim. Dokunduğum zaman rahatlayan bedeni şu an huzursuzdu. Kafayı yiyecektim, onu böyle görmekten nefret ediyordum.

"Benden ayrı gitme. Birlikte dönelim evimize."

Burnumu tenine sürtüp güzel kokusunu derince soludum. Elimin altındaki hafif çıkık karnını okşadım yavaşça. Karnının gittikçe büyüyeceğini düşünmek deli gibi heyecanlandırıyordu beni. Tombul yanaklı ve koca göbekli bir Anıl görmek için sabırsızlanıyordum.

"İkimizde yorulduk, bebeğim. Yapmayalım artık bunu."

"Sakin sakin konuştuğunda az önceki saçmalıklar değişmiyor."

"Değiştiremem ama düzeltebilirim." dedim, direkt. Benden gitmemesi için her şeyi yapardım. "Söz veriyorum. Her şey çok daha güzel olacak."

"Hiç inandırıcı değilsin." sert çıkarmaya çalıştığı sesine rağmen büzülen dudaklarını ayna sayesinde görebiliyordum.

"Şu an bana çok kızgınsın, biliyorum. Ama yemin ederim, yemin ederim toparlayacağım her şeyi." boynunu öpmek istesem de geri çekilmesinden korktuğum için tuttum kendimi. "Harun Bey'le konuşacağım-konuşacağım ve eğlence işini başka zaman yapacağımızı söyleyeceğim. Bugün başka saçmalık yok. Söz veriyorum. Beraber dönelim evimize."

Eğlence lafını geçirdiğim an sinirlendiğini biliyordum. Zaten bir anda ağlama krizlerinden kurtulup sakinleşebilmesi de bir mucizeydi. Ani değişimlerine alışmam gerekirken her seferinde afallıyordum. 

"Umurumda değil. Burada kalıp istediğin şeyi düzenleyebilirsin." kollarımın arasından sıyrılarak bana döndü. "Ben gidiyorum. Çok bile oyalandım."

İşiteceğim azarı tahmin edebiliyordum. Belirgin bir kızma olmasa dahi iğneleyici laflar işitecek, her seferinde vurguladığı gibi yatırımı olmadan şirketimin neredeyse bir hiç olduğundan bahsedecekti. Açık açık söylemediği fakat tüm çalışanlarımın önünde sarf etmekten çekinmediği öyle çok sinir bozucu lafı vardı ki artık ezberlemiş bile olabilirdim.

Oysaki şirketim bir hiç değildi. Güçsüz de değildi. Sadece her iş insanı gibi kötü bir dönemden geçiyordum ve bulabildiğim ilk yatırımcıyla çalışmaya başlamıştım. Harun Bey'in ne kadar egoist olduğunu herkes söylerdi fakat böylesini ben de tahmin edememiştim.

"Düzenlemeyeceğim hiçbir şey. Gitmiyorum bir yere." az önce beklemesi gerektiğini söylerken şimdi iptal ettiğimi söylüyordum. Böyle bakmasının tek sebebi bendim. Eğer o an her şeyi göze alıp ertelemeyi akıl edebilseydim Anıl'a bir eğlence olacağını dahi söylemez, yola çıkarken iptal olduğunu çalışanlar yoluyla Harun Bey'e iletirdim. Ne yazık ki o an beynim durmuş gibiydi, resmen yangına körükle gitmiştim.

"Emrivaki yapılıyordu hani? Reddedemiyordun hiçbir şey?" alayla gülümsedi. "Şu an verdiğin kararla ilgilenmiyorum. Sen bu şeyi düzenlesen de düzenlemesen de ben eve döneceğim. Tek başıma."

"Hayır, tek başına gitmeyeceksin-"

"Gideceğim." dedi net bir şekilde. "Gideceğim, Savaş. Seninle yolculuk yapmak istemiyorum. Kavga etmek istemiyorum."

Önümden çekilip yatağın üzerindeki bavuluna doğru adımladığında kalbim korkuyla çarpmaya başladı. Gidecekti. Evimize tek başına dönecekti. Düzenlemeyeceğimi söylediğim halde ikna olmuyordu. Tabii olmazdı. Bunu en başta söylemem gerekiyordu!

"İster burada kalır işinle ilgilenirsin, istersen başka bir arabayla eve gelirsin. Senin kararın." durgun ses tonunun ardından bavulunu yere indirip kulpunu kavradı. "Belki birkaç gün Özge'de kalırım, haberin olsun."

"Saçmalama. Hiç kimse de kalamazsın." tamamen istemsiz bir şekilde çıkışırken gözlerimi kapatıp sakin kalmaya çalıştım. "Evimizde ol, Anıl. Kimseye gitme. İlla birinde kalıp kafa dinlemek istiyorsan da babamlara git."

"Arkadaşımda kalmak istiyorum."

"Güzelim, yapma şunu." birkaç adımda yanına yaklaşırken sıkılmış bir ifadeyle odayı süzmekle meşguldü. Benden bıkmış gibi davranması canımı yakıyordu. "Biliyorum, her şeyi mahvettiğimi biliyorum ama lütfen, bana güven. Özür dilerim. Çok özür dilerim."

Dikkatle baktı gözlerime. İnanmak istiyordu. Onu engelleyen bir şeyler olduğuna emindim fakat böyle bakması bile yeterliydi benim için. Küçük bir umut yeterliydi.

"Tamam...eğer arkadaşında kalıp kafa dağıtmak istiyorsan git. Kal orada...ama başka bir şeyler getirme aklına. Lütfen." yeniden boşanma kelimesini işitmekten korkuyordum. "Hiçbir şey düzenlemeyeceğim. Harun Bey'e bir şekilde açıklayacağım, seninle geleceğim ben de."

İkna etmeye çalışan sözlerime ve yalvarırcasına bakan gözlerime rağmen durgun bir ifadeyle omuz silkti. Ağzından çıkacak olumlu tek bir söz için deliriyordum fakat Anıl sadece uzaklaşmaya odaklanmıştı. Onunla gidecek olmam bile onu etkilemiyordu.

"Dediğim gibi." diye mırıldandı, bavuluyla beraber odadan çıkmadan birkaç saniye önce. "İstediğini yap. Sen bilirsin."

*

Site güvenliğinden aldığım bilgiye göre Anıl eve uğramış, sadece yarım saat kaldıktan sonra dışarı çıkmıştı.

Saatlerdir eve gelmemesine bakılırsa dediğini yaparak Özge'ye gitmişti. Evimizden ayrı bir yerde kalmak istemesi beni deli ediyordu. Ne olursa olsun aynı çatı altında olmak istiyordum. Onu tamamen kaybetme düşüncesi mahvediyordu beni.

Uzun süredir olmadığı kadar sessizdi ev. 

Arada sırada minik göbeğini okşayarak konuşan bir Anıl yoktu çünkü. Banyo aynasından kendisini izleyerek saçlarına renkli tokalar takan bir Anıl ya da şu sıralar kucağımda oturmaya fazlasıyla alışmış olan bir Anıl'da yoktu.

Delirecekmiş gibi hissediyordum. 

Suçlu olmaktan nefret ediyordum. Özür dilemek zor değildi fakat dilerken utanmadan edemiyordum. Üstelik kuru kuru edilmiş biz özür de hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Anıl'ın gözlerindeki soğukluğu unutamıyordum. Birkaç gün önceki sıcaklığına nasıl kavuştururum onu da bilmiyordum.

Anıl'ı birkaç kez aramıştım. Telefonumu açmamıştı. Aramalarımı yanıtsız bırakması içimdeki korkuyu tetiklediğinde hemen Özge'yi aramıştım ve saatlerdir uyuduğunu söylemişti. Vücudu nasıl yorgun düştüyse bir türlü toparlanamıyor olmalıydı.

İşkolik bir adam değildim. Hiçbir zaman olmamıştım. İşimle de evimle de gerektiği kadar ilgilenirdim. Ne zaman Anıl'la aram bozulmaya başlamış, o zaman zaten kötü gitmeye başlayan işlerimi daha da batırmıştım. Şimdi de düzeltmeye çalışmak bir işkenceden farksızdı.

İşlerin istediğim gibi gitmemesinden, yeri geldiğinde belirttiğim fikirlerimin önemsiz sayılmasından nefret ediyordum. Sırf dayanıklılığımı ölçmek için beni sürekli zorlayan ve hiç çekinmeden isteklerini sıralayan Harun Bey gibi adamlardan da nefret ediyordum.

Böyle olmazdı. Bu iş böyle gitmezdi. Benim tamamen toparlayabilmem en az üç-dört ayımı daha alırdı ve ben bunca ay Harun Bey gibi bir adama katlanamazdım.

Geriye tek bir çözüm yolu kalıyordu.

Hem eşime ne kadar üzgün olduğumu kanıtlayabileceğim, hem de şirketi kesin olarak toparlayabileceğim tek bir çözüm.

Babam. Orhan Karahan.

Gözlerimi sımsıkı kapatıp sıkıntıyla soluklandım. Üniversitemi okuyup iş hayatına atıldığımdan beri bir kez olsun babamdan yardım istememiştim. Bana iş öğretmek için şirkete almak istediğinde dahi hakkımda çıkan onlarca asılsız haberin önüne geçememiştik. Sırf onun sayesinde bir yerlere geldiğim konuşulmasın diye elimdeki onlarca imkanı itmiş, her şeyi tek başıma başarmıştım. Hem babama şirketi konusunda destek olmuş, hem de kendi işimi kurmuştum.

Babamla tek bir anlaşma dahi imzalamamıştım. Yapabileceği basit yatırımlarla beni güçlendirmesine izin vermemiştim. Yan yana görüldüğümüzde dahi büyük şirketlerin dikkatini çekeceğimi bildiğimden, işlerimi ayakta tutana dek onunla beraber görünmemeye özen göstermiştim. Çünkü biliyordum, babamla ortak olduğumu düşünen birçok büyük şirket sırf babama yaklaşabilmek, daha da yükselebilmek için beni kullanacaktı. İlk önce benimle işbirliği yapmak isteyecekti.

Bunu istemiyordum. İnsanların beni aracı olarak kullanmasını da, başarılı olduğum için değil de babamın adı olduğu için benimle çalışmasını da istemiyordum.

Fakat yıllardır koruduğum şirketi daha fazla idare edebilecek durumda değildim.

Ne evliliğim, ne de psikolojim artık bunca strese dayanamıyordu.

Anıl benden gidecekti. Sırf kendi emeklerimle yükseldiğimi ispatlayacağım diye eşimi kaybedecektim.

Belki de elimdeki imkanları kullanmanın zamanı gelmişti. En azından olaya böyle bakmak işimi kolaylaştırırdı.

Harun Bey sadece eğlence düzenlemeyi reddettiğimde bile bir ton sinir bozucu şey söylemişti. Önümüzdeki aylarda benden istediği diğer şeyleri yerine getirmek isterken Anıl'ı ihmal etmeyeceğimin garantisi yoktu. Riske atamazdım. Atmamalıydım. İşimi onun önünde tuttuğumu düşünmesi beni mahvediyordu. Buna dayanamıyordum.

Düşüncelerim arasında boğuşurken çoktan geldiğim evin önünde şöyle bir durup dişlerimi sıktım. Bana yardım etmeye dünden razı olan babamın karşısına bu yüzden çıkacak olmak deli gibi utanmamı sağlıyordu.

Omuzlarımı dikleştirdim. Kötü bir şey yapmadığımı, bunca zaman tırnaklarımla kazıyarak geldiğim bu noktada babamdan alacağım küçük bir yardımın beni öldürmeyeceğini kendime hatırlattım. 

Asansörle yukarı çıkıp kapıyı tıklattığımda açan kişi Ecrin oldu. En son yaşanan olay yüzünden ona sinirliydim. Bu yüzden sarılmak istemesine karşı kendimi geri çekip direkt içeri adımladım. Özür dahi dilememişti. Hiçbir şey olmamış gibi davranması beni çileden çıkarıyordu.

"Savaş, hoş geldin oğlum...Anıl-" Umut babamın yüzü yavaşça düşerken bana doğru yaklaşan bedeni istemsizce yavaşlamıştı. "Anıl nerede, oğlum? Neden yalnız geldin?"

"Tatiliniz erken bitmiş." diyerek Orhan babamda ayaklandı. Göl kenarındaki evdeyken Anıl'ı aradığı için hala kızgındım ona. Bunu bildiği için biraz çekinerek bakıyordu.

"Evet, erken bitti." güçlükle yutkundum. "Anıl gelmedi çünkü...arkadaşında kalıyor bu gece."

Bunun öylesine bir arkadaş ziyareti olmadığını anlayan babalarımın yüzü asılırken aynı anda birbirlerine baktılar. Onları da hayal kırıklığına uğratıyordum. Nasıl bir heriftim ben?

"Bebeğim, gel otur şöyle. Neler olduğunu anlat."

"Fazla kalmayacağım. Orhan babamla bir şey konuşmak için geldim sadece." 

Umut babam ciddiyetimi farkına varıp ısrar etmeyi keserken Orhan babam dudaklarını araladı. "Ben senin ne için geldiğini biliyorum. Tatildeyken arayıp Anıl'la konuştum diye kızgınsın biliyorum ama-"

"Onu daha sonra konuşacağız baba, aklımda." utanacak bir şey olmamasına rağmen utançtan titremeye başlayan ellerimi ceketimin ceplerinde yumruk haline getirdim. "Şu an konuşmak istediğim şey bu değil. Birkaç dakikanı ayırabilirsen çalışma odasına geçelim?"

"Ecrin, sen abinle bana kahve yap kızım."  Ecrin, babamı onaylayıp hemen mutfağa adımlarken kahve içmek istemediğim halde hiçbir şey diyemedim. 

Babamın ardından adımlayacağım esnada tedirgince bakan Umut babamla göz göze geldim. Mutsuz olduğumun farkındaydı. Anıl'ın evimizde olmamasına karşı da ayrı bir hüzün besliyordu ve bu hali kalbimi öylesine kötü yapmıştı ki hızlıca yanına yaklaşıp sarılmış, sonra da yanağına bir öpücük bırakmıştım. Benim yüzümden üzülmesini istemiyordum.

Orhan babamla art arda çalışma odasına girdiğimizde kapıyı usulca kapatarak koltuğa oturdum. Babam da hemen karşımdaki koltuğa oturmuştu. Aramızda mesafe olmaması için böyle yaptığı belliydi. Kendince samimi bir ortam oluşturmaya çalışıyordu.

"Tatil kötü mü geçti?" diye soru önce.

"Kısmen." ben her şeyi bok etmeseydim daha güzel olabilirdi. "Güzel gibiydi, son ana kadar."

"Neler oldu?"

"Hata üstüne hata yapıp duruyorum işte." zaten güzelimin bakışlarını hatırladıkça acıyordu içim. Tekrar anlatmak daha da kötü yapacaktı beni.

"Eşin neden yanında değil? Nasıl izin verirsin evi bırakıp gitmesine? Kavga da edilse ayrı girilmez o yatağa. Kaç kere konuşmadık mı seninle bunu?"

"Konuştuk...konuştuk ama onu zorlayamazdım. Özge'de kalmak istiyorum deyince ne yapabilirim?"

"Ne demek ne yapabilirim? Kocan o senin! Sizin yeriniz birbiriniz yanı. Özge'yle mi çözecekmiş sorunlarınızı? Kavgalı da olsanız oturup konuşacaksınız. Deli edeceksiniz siz beni...koca koca adamlarsınız hala çocuk gibisiniz."

"Aslında ben de bunun için geldim." diyerek utançtan kıvranmama sebep olan konuyu açmak adına bir hamle de bulundum. "Bu sefer suçlu direkt benim. Bana kırıldı. Bu yüzden sesimi çıkarmadım. Kafasını dinlesin istedim."

"Ne yaptın?"

"Harun Bey'i biliyorsun." hızlıca başını salladı babam. Oyalanmadan devam etmemi istiyordu. "Otele geçmeden önce çalışanıyla haber göndermiş. Basına projeyi duyurmak istediğini söyledi. Otelde küçük bir yemek organize ettim ve Anıl'a söylemedim."

"İyi bok yedin."

"Son günlerde çok mutluydu. Kafasına bunu takmasın, morali bozulmasın istedim. Sadece birkaç saat ortadan kaybolsam hiçbir sorun çıkmaz gibi gelmişti ama öyle olmadı tabii. Odaya döndüğümde çoktan öğrenmişti."

"Harika. Devam et."

"Hemen eve dönmek istedi ama Harun Bey'in bir isteği daha vardı benden. Eğlence düzenle demişti açık açık. Onu da yapmam gerektiğini söyleyince Anıl iyice sinirlendi."

Bu kadar detaya girmek berbat hissetmemi sağlasa da babamın meraklı gözlerine karşı yapabileceğim bir şey yoktu. Mecburen olayı en başından anlatıyordum.

"Sonra?"

"Sonrası malum işte. Anıl tek kalmak istedi. Eğlence falan düzenlemeden çıkıp geldim ama Harun Bey bunu da sorun etti. Yatırımı büyük olduğu için isteklerine karşı gelmemden hoşlanmıyor. Bir yandan şirketi toparlamaya çalışıyorum, bir yandan Anıl..." yere sabitlediğim gözlerimi sıkıca kapatıp utancımı bastırmaya çalıştım. Ellerim titriyordu. "İdare edemiyorum, baba. Yapamıyorum. Olmuyor. Batırıyorum ben her şeyi."

"Savaş-"

"Konuyu nereye getireceğimi çoktan anladın zaten. Biliyorum, bunu asla yapmayacağımı söyleyip duruyordum ama paşa paşa geldim işte ayağına. Yardımına ihtiyacım var. Sadece iş şartları değil, adamın yeğeni çok huzursuz ediyor Anıl'ı. Hayatımızdan çıkmaları için anlaşmayı bozmam lazım. Bu yüzden de bir miktar tazminat ödenmesi gerekecek." 

Dilimi dudaklarımda gezdirdim ve kuruyan boğazımı ıslatabilmek adına sertçe yutkundum. Terlemeye başlayan saç diplerim yanıyor, dünyanın en zor konuşmasını yapıyor gibi zorlanıyordum. Şu anda hissettiğim tek duygu güçsüzlüktü. Beceriksizin tekiydim. Yirmi altı yaşında koca bir adam olmama rağmen babasının ayağına gelen, beceriksiz bir heriftim.

"Bana yardım etmeni istiyorum. Tazminatı karşılayabilirim belki ama sonrasında yeni yatırımcı bulmak beni çok zorlayacak. Buldum diyelim, bu sefer hangi şartlarla karşılaşacağımı bilmiyorum. Şirketin bu durumu kötü bir zamana denk geldi. Orayla ilgileneyim derken evimi ihmal ediyordum ve yeniden böyle bir şeyi göze alamam."

Ellerimle yüzümü sıvazlayıp sessizce beni dinleyen babama hiç bakmadan devam ettim.

"Bana yardım et. Yatırımcım sen ol. Basit bir imzayla bile şirketi toparlayabileceğini ikimizde biliyoruz. Şirketin eski haline dönmesindeki tek garanti yol bu" 

Sızlamaya başlayan burnumu çektim sertçe.

"Yıllarca uğraşıp durdum ama sonunu getiremedim, baba. Sandığım kadar iyi değilim demek ki. Asla senin kadar iyi değilim. Basit bir sorunun altından bile kalkamadım. İlişkimle işimi aynı anda yürütebilecek kadar becerikli değilim. Senin dediğin gibi, önüne çıkan ilk engelde takılan aptalın tekiyim."

"Savaş, tamam. Yeter oğlum. Yeter." 

Ayağa kalktı babam, hızlıca yanıma oturdu ve omzuma sardı bir kolunu. Hareket etmedim hiç. Yüzüne bakamayacak kadar kötü hissediyordum kendimi. Tükürdüğünü yalayan biri olarak epey kötü bir durumdaydım çünkü. 

"Okulunu bitirdiğinde tüm bunları konuşmuştuk. Sana her zaman saygı duydum. İşini kurup kendi başarılarını elde ederken seninle her zaman gurur duydum. Başka zaman kolayca halledebileceğin bir sorun için benden yardım istemen seni beceriksiz yapmaz. Sen tamamen eşine odaklanabilmek için istiyorsun bunu. Başaramadığın için değil."

Omzumu sıvazladı. Burnum sızlayıp duruyordu ve ben babamın yanında ağlamak istemiyordum.

"Yarın şirkete gelir her şeyi hallederiz. Bunları daha fazla kafana takma. Ne olursa olsun arkanda olacağımı biliyorsun. Şimdi kendine çeki düzen ver ve toparlan. Daha gidip eşini arkadaşından alacaksın!"

"Alayım mı?" diye sordum çekinerek. "Orada kalmak istedi sonuçta. Rahatsız olmaz mı?"

"Bir keresinde Umut'la kavga etmiştik de...beni arama diye bağırdığı için onu aramamıştım ve bir de bunun için kavga çıkarmıştı. O arama dese de aramalıymışım..." güler gibi oldu. "Seni beklediğine adım kadar eminim."

"Tamam, gidip eşimi alayım o zaman. Benim eşim sonuçta. Evimize götüreyim."

"Evet, gidin artık evinize!" hızlıca ayağa kalktı ve dakikalardır omuzları düşük bir halde oturan bedenimi de çekiştirerek ayağa kaldırdı. "Anıl'a gitmeden önce bir düzelt kendini. Güçsüz durma karşısında."

 Anıl'la ettiğimiz kavga ve ettiğim tüm büyük lafların üzerine gelip babamdan yardım istemenin ağırlığı omuzlarıma çöküyor, beni hiç olmadığı kadar zayıf düşürüyordu. Onca şey üzerine bile ağlamayan ben, şu an ağlamak istiyordum. Dayanmıyordum. Yorulmuştum.

Babam ağladı ağlayacak halime karşı ne yapacağını bilemeyip bir kez daha sırtımı sıvazladı.

Korkarak yaptığım bu konuşma da bir şekilde bitmişti.

Ve ben, yıllardır kendi çabamla elde ettiğim onca başarıya rağmen ertesi gün Savaş Karahan olarak değil de Orhan Karahan'ın oğlu olarak anılacağımı bilerek çıktım o odadan.

Eşime gitmek üzere.

*

geçiş bölümüüü

Savaş'ın duygularını yeterince açık aktarabilmişimdir umarım :((

Diğer bölüm görüşürüz

İg: xmavigollge

Seguir leyendo

También te gustarán

TREN Por Khalesi

Novela Juvenil

540K 34.2K 14
[TAMAMLANDI] Uzun bir tren yolculuğu...
873K 28.9K 56
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
381K 29.1K 56
Onu elde etmesinin tek yolu artık kız kılığında ona yazmaya başlamasıydı. 🌟 TAMAMLANDI✔️ Genç Kurgu | Mizahi Dram | Üniversite 020523🎼 by CHERRYB...
101K 9.9K 11
Öğretmen ve öğrenci konulu kitap. -texting-