Yarım Kalmış(gxg)

By MorbidAngel198

3.9K 319 111

Size idda ettiğim kitabıma hoş geldiniz.Ben daha iyisini yazana kadar kesinlikle en iyisi bu:) Bu kitapta her... More

Ne yapacağım şimdi?
Carla
Okulda ilk gün
Mavi Clup

Görüşürüz İstanbul

613 55 4
By MorbidAngel198

Kumsal

"Saçmalama Meriç. Tabiki değişmeyeceğim. Ben oraya kariyer yapmaya,merak alanımı genişletmeye gidiyorum.Ortam yapacak olsaydım bunu Boğaziçi'nde de yapardım."
2 saattir Amerika'nın boktan bir yer olduğunu. Herkesim zevk için takıldığını,insanların eğlenmekten başka bir şey yapmadığını bana anlatan Meriç'i avutmaya çalışıyordum. Ben ve çevrem Cambridge Üniversitesi'ne gideceğime o kadar inanmıştık ki Amerika hepimiz için şok olmuştu.
Dinine bağlı sayılabilecek ailem oraya gideceğim için üzgündü. Babam hala başka üniversitelere de başvurmam gerektiğini söyleyip duruyordu ama olan olmuştu bir kere. Amerika çok güzel bir ülke bu kadar telaşa kapılmaları anlamsızdı. Sanki beni bilmiyormuş bana güvenmiyormuş gibi davranıyordu herkes ve bu gider ayak canımı sıkmaya başlamıştı.
Sonunda Meriç'i ikna edip onunla vedalaştıktan sonra son hazırlıklar için eve geldim. Yarın geceye almıştık bileti. Bu kadar erken gitmemin sebebi ise Yeni üniversitemin 1 hafta sonra açılıyor olmasıydı. 1 hafta da anca adaptasyon sağlardım.Kalacak yeri babam ayarlamıştı. Emlakçı arkadaşları vardı ve New York'ta güzel bir gökdelende bir oda ayarlamıştı bana. Bunu yapmayı kendilerine borç biliyorlardı çünkü hayatım boyunca onlara hiç yük olmamıştım. Okullarımı burslu okumuş lüksü sevmeyen biriydim.
Son hazırlıklarımı yaptıktan sonra New York'u detaylı bir şekilde araştırmaya başladım. Oraya gidince afallamak istemiyordum.
Fotoğraflara baktıkça ailemin ne demek istediğini anlıyor gibiydim. Sokakta sevişen çiftlerden uyuşturucu satıcılarına kadar hemen hemen her şey vardı. Medyada gezinirken ilgimi "Onur haftası"(pride) çekti. Eşcinsellere karşı değildim. Okuldan birkaç tane eşcinsel arkadaşım vardı ve iyi tiplerdi. Ailem homofobikti ama. Bunun için onları suçlayamazdım başka ülkelerde homofobik tipler yadırganırken bizim ülkemizde eşcinsellere tiksintiyle bakılıyordu hala.
Biraz daha gezindikten sonra leptopumu kapatıp uykuya daldım.

"Her şeyini kontrol ettin değil mi? Baksaydın iyice?"

"Ettim anne ettim. Hadi gidelim"

Havaalanına giderken arabada garip bir sessizlik vardı. Ağlamamak için zor duruyorlardı bu hallerine gülümsemedem edemedim. Sevildiğimi bilmek güzel bir histi. Yoldayken bile abim hala bana orda yapmamam gereken şeyleri söylüyorlardı. Baymıştı bu muhabbet artık. Heralde şuan sevgilim olduğunu bilseler kalpten gideceklerdi. Evet daha öncede söylediğim gibi ailem doktor. Böyle şeylere karşı olmaları medeniyetin meslekle alakalı olmadığını kanıtlıyor sanırım.
Havaalanına geldiğimizde gözümden akan yaşlarla annem bana sarıldı.

"Sizi çok özleyeceğim."bu onlardan ilk ayrı kalışımdı. Hiç zor olmaz diye düşünüyordum ama şuan bile onlara duyacağım özlemi anımsıyordum.

"Yapma böyle. Bizde seni çok seviyoruz. Hem sanki 3 yıl boyunca hiç gelmeyeceksin. Yazları gelirsin."

Uçağımın kalkmasına 1 saat kalmışken ailemle son defa vedalaşıp valizlerimi teslim edip uçağıma ilerledim. Camdan bana el sallayan aileme elimle öpücük gönderip uçağa bindim.
Çok heyecanlıydım. Hayatımda ilk defa yurtdışına çıkıyordum. Gittiğim yer ise belkide çoğu insanın hayali ama benim geldiği için üzüldüğüm bir ülkeydi.
Amerika.

"Kendine dikkat et sevgilim. Seni seviyorum. Yerleşir yerleşmez görüntülü konuşuyoruz."
Ah!
Meriç'e mesaj atmayı unutmuştum. Buraya gelmeyi çok istemişti ama 3 yıldır aileme anlatmamışken gider ayak onlara şok yaşatmak istemiyordum. Zaten 3 yıl sonra evlilik kararı aldığımızda tanıştırırdım.

Uçak kalkmaya hazırlanırken telefonumu kapatıp kemerimi bağladım.

"Selam."
Dedi yanımda oturan olgun ve modern görünümlü bir kadın.

"Seelam" dedim gülümseyerek.

"Aylin ben."

"Kumsal bende. Memnun oldum."

Tam elimi uzatacakkem ağzımda maske olduğu ve korona denen illetin hala hayatımızın bir parçası olduğu geldi aklıma.

"Ne için gidiyorsun Amerikaya?"

"Doktoramı orda yapacağım. Columbia Üniversitesine kabul aldım."

Dedim hafif sırıtarak.

"Tebrik ederim canım. Ülke bir aydınını daha kaybediyor ve yaşanan bu beyin göçünün farkında değiller."

"Siz? dedim Amerika'ya niye gittiğini merak ederek.

"Ben orda yaşıyorum.Yazılım mühendisiyim. Üniversiteden mezun olunca bende master yapmak için gelmiştim."

"Neden geri dönmediniz?"dedim. Aslında saçma bir soruydu.

"Sen dönmeyi mi düşünüyorsun?"

"Evet."

Söylediğim üzerine hafif bir kahkaha atınca kaşlarım istemsizce çatıldı.

"Benim gençliğime çok benziyorsun. Bende başta öyle diyordum. Oraya sadece kariyer yapmaya gitmiştim güya ama oranın Türkiye olmadığını ve eğitim hayatınla sosyal hayatını bir arada yürütebileceğimi unutmuştum. Hem güzel maaş veriyorlar. Yaşam kaliten yüksek. İnsanlar özgür. Yani seviyorum Amerikayı."

Bu konuşma beni ne kadar rahatlattı bilemezsiniz. İraden zayıf dedim içimden.

"Hangi şehre gidiyorsun?"

"New York. Siz?"

"Hadi canım. Bende New York.Hayatında ilk defa Amerika'ya geliyorsun ve direk New York'a mı düşüyorsun? Senin için biraz zor olacak. Özellikle bağnaz biriysen."

"Öyle biri değilim." dedim göz kırparak.

"Senin gibi gençler beni duygulandırıyor. Gençlik yıllarımı hatırlatıyorsunuz bana. Beni karım alacak ordan.(Bunu hiç çekinerek söylememesi hoşuma gitti.)İstersen senide bırakalım. Hem orda tanıdık birinin olması iyi olur."

Demek eşcinseldi. Kadında hiç eşcinsel tipi yoktu. Sahiden eşcinsel tipi neydi?Bu kadar cahilce bir düşünce aklıma geldiği için kendime kızdım.

"Çok teşekkür ederim. Okuldan alacaklar beni araba orda bekliyor olacak. Ama elbette bende tanıdığım birilerinin olmasını çok isterim."

Kadın numaramı alıp uyku moduna geçti. Bense manzaranın tadını çıkartıyordum. Gerçekten gidiyordum. Yepyeni bir ülke. Her telden insanlar ve en çokta bana yardımcı olacak bir sürü öğretmen.
Kafamda susmayan düşüncelerden kurtulup kitap okumaya başladım. Kesinlike bu kadar fazla kitap okumak kendime yaptığım en güzel yatırımdı. Suç ve Cezayı öyle bir okuyordum ki sanki bir daha hiç dünya klasiği okumayacakmışım gibi. Artık psikoloji kitaplarına daha da önem vermeyi ve kendimi geliştirebildiğim kadar geliştirmeyi düşünüyordum. Daha hangi alanda yoğunlaşacağımı bile bilmiyordum. Yaklaşık 2 saat daha kitap okuyup kitabı bitirmeye yaklaşırken uyumam gerektiğini anlayıp kitabı kaldırdım. Yolculuk 14 saatti ve daha 3 saat geçmişti.
Yolculuk boyunca sürekli hayal kurdum. Şarkı dinledim,kitap okudum,uyudum,kalktım,tekrar şarkı dinledim,tekrar kitap okudum derken gözlerimi kapatıp kendimi uykuya teslim ettim.

"Sayın yolcular varmamıza 30 dakika kaldı. Lütfen hazır bir vaziyette bekleyin."

Gelen avonsla gözlerimi açtım.
Neeee
Yarım saat mi kalmıştı???
Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Gündüz olmuştu. Aralıklı bulutlardan koskoca Amerika'yı görebiliyordum.
Özgürlük heykelini burdan görmek gibi bir hayale kapıldım. Amerika planlarım arasında bütün müzeleri gezmek vardı.
İnişe geçtiğimizde ağzım açık bir şekilde manzarayı izliyordum.

"Çok güzel değil mi? dedi Aylin gülümseyerek.

"Hayallerimden bile daha güzel."

Not
Arkadaşlar. Aslında konuşmaları ingilizce yazıp altına türkçe çevirisini koymayı düşünüyordum ama bu yaptığım çok gereksiz ve karmaşık olurdu. Şu andan itibaren siz konuşmaları ingilizce konuşuyorlarmış gibi düşünün. Malum artık Amerikadayızzz:)))

Uçak indiğinde insanlar sırayla inmeye başladı. Kemerimi çıkartıp telefonumu açtıktan sonra bende indim. Aileme indiğime dair mesaj attım. Yerleşdikten sonra ararım demeyide unutmadım.Biraz duraksadıktan sonra Aylin'i görünce sevindim.

"Gel beni takip et."

Beraber valizlerimizi almaya gittik.

Telefonla  beni alacak kişiyi aradığımda valizlerin orda beni beklediğini söyledi. Bu kadar düşünceli olmalarından dolayı okula şimdiden ısınmıştım.

"Merhaba. Sen Kumsal olmalısın. Ben Hector." dedi elini uzatarak.

Elimi uzatıp bende kendimi tanıttıktan sonra Aylinle vedalaşıp adamı takip etmeye başladım.
Valizlerimizi yerleştirdikten sonra babamın bana attığı adresi adama atıp pencereden şehri seyretmeye daldım.
Araba yolculuğumda bile ne kadar özgür bir ülke olduğunu görebiliyordum. Öpüşen çiftler,sokak sanatçıları,çeteler,çıplak gezen kadınlar(bunu biraz garip karşılamıştım) her telden insan vardı.

"Korkma. Sosyal medyada olduğu gibi bir şehir değil. İnsanları çok sıcakkanlıdır. Kimse seni bir şeye zorlamaz. Irkçıda değiliz. İbadetlerini istediğin gibi gerçekleştirebilirsin."

Son cümlesine gülümsedim. Evet ailem dindardı ama ben öyle olduğumu düşünmüyordum. Daha doğrusu müslümandım ama dinimin bana emrettiği hiçbir şeyi yapmıyordum.

"İşte geldik." dedi Hector 1 saatlik yolculuğun sonunda. Arabadan inip önümdeki koca binaya hayranlıkla baktım. Ailem zengindi ama burayı nasıl karşılayacaklardı hiç bilmiyordum. Ki dolar her geçen gün artarken bu çok zordu. Onlarla bu konuyu sonra konuşurum diyip valizlerimi indirdim.
Hector beni odama kadar bırakmıştı.
"Çok teşekkür ederim."

"Ne demek hanfendi. Ülkemize hoşgeldiniz. Bir ihtiyacınız olursa diye kartımı veriyorum size."
Ona tekrardan teşekkür edip kapıyı açarak içeri girdim.
Eve sanki büyülenecekmişim gibi hiç bakmayarak önce valizlerimi içeri alıp kapıyı kapattım.
Şaka mıydı bu???

Karşımdaki manzara aynen buydu. Donakalmıştım. Burası Türkiye'deki evimizden bile daha güzeldi.
Babam eşyaların yeni olduğunu ve çatal yorgan her şeyin olduğunu söylemişti.
Hayalimde daha küçük bir yer vardı. Gerçekten ailemi arayıp burayı nasıl karşılayacaklarını sormalıydım. Evi gezdikçe büyüleniyordum. Mutluşuk sarhoşuydum şuan. Her şey mükemmeldi.
Koltuğa oturup manzarayı izlemeye başladım ve sınav senemde çektiğim bütün stresler geldi aklıma. İyi ki çalışmışım diyordum şuan. Sınav senemde hep bunların hayalini kurar motive olurdum.
Düşüncelerimden uzaklaşıp eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Gerçekten işim çok uzundu.

3 saatin sonunda her şeyim tamamdı. Yeni evime yerleşmiştim. Şimdi sırada market alışverişim vardı biran önce dışarı çıkmak istiyordum ama şuan dışarı çıkamayacak kadar yorgundum. Duşa girip rahatladıktan sonra kendimi yumuşacık yatağa attım.
*
Uyandığımda saat 18:30 olmuştu. Yüzümü yıkayıp güneşin son kırıntılarını izledikten sonra elime telefonu almayı düşünmüştüm sonunda. Büyük ihtimalle beni çok merak etmişlerdi.
Ailemden ve Meriç'ten birkaç cevapsız arama ve mesaj vardı. Genel olarak uygun olduğum an onları aramamı söylüyorlardı.Türkiye saatiyle saat şuan 10 suları olmalıydı.
Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek annemi görüntülü aradım.

"Seeelaaaam"
"Kızım nerdesin bunca saattir. İner inmez bizi ara demedim mi?"
"Anne anca zamanım oldu. Çok yorgundum."
"Anlat bakalım ilk günün nasıl geçiyor?"
Ona günümden kısaca bahsederek evi gezdirdim. Fotoğrafını önceden görmüştü o ama canlı canlı gösterince oda benim gibi heyecanlandı.
"Anne burayı nasıl karşılıyorsunuz? Bu kadar yük olmak istemiyorum ki bence gerekte yok. Okuluma başlayayım daha uygun bir yer bulurum."
"Kızım saçmalama. Bize yük olduğun felan yok. Ayrıca yarı kiraya kalıyorsun. Baban zamanında Emrah abinin(binanın sahibi olan emlakçı) oğlunu tümörden kurtarmıştı o yüzden kendini bize borçlu hissediyor. Her ne kadar gerek olmadığını söylesekte bu konuda ısrar etti bizde tamam dedik. Ayrıca bunca zamandır senin eğitimin için para biriktiriyoruz. En iyi şartlarda yaşamanı istiyoruz orada."
"Teşekkür ederim her şey için. Merak etmeyin hayallerimin hepsini tek tek gerçekleştireceğim."dedim duygulanarak. Babam ve abimlede konuştuktan sonra telefonu kapatıp Meriç'i aradım.
"Selam bebeyim." Dedim yine kocaman gülümseyerek."
"Selam güzelim. Nasılsın?Neler yaptın bugün?"
Onlada hemen hemen aynı sohbetleri ettikten sonra telefonu kapattım ve dışarı çıkmak için hazırlanmaya başladım.
Gezelim bakalım şu New York sokaklarında.
Dışarıya adımımı atar atmaz duraksadım. Market neredeydi? Kafeler neredeydi?
Canlı olduğunu düşündüğüm yola doğru ilerlemeye başladım. Kulağımda kulaklıkla etrafı incelemeye koyuldum. Şimdiden biraz baymışmıydı burası beni:/ Kalabalık kalabalık topluluklar,mekanlardan gelen yüksek sesler ve neredeyse her sokak başında sevişen insanlar.
İlk günümden umutsuzluğa kapılmak istemiyordum. Karşıdan gelen bir topluluğa selam verip en yakın marketin nerede olduğunu sordum.
Tarif ettikleri yere doğru ilerlerken insanları incelemeye başladım.Herkes kendi halindeydi. Böyle olması güzeldi aslında.
Markete gitmeden bir restorana girip yemek yemeyi düşünüyordum ama bu kargaşada sakin bir yer nasıl bulabilirim bilmiyordum.
Kalabalık toplumlardan sıyrıla sıyrıla gözümü bir mekana kestirip içeri daldım.
"Hoşgeldiniz."dedi kapıda bekleyen garson kız.
"Hoşbulduk. Burda yemek var değil mi?" diye sordum hafif çekinerek. Hayatımda hiç cahil durumuna düşmemiştim. Burda durum ne olurdu hiçbir fikrim yoktu.
Kız gülerek "tabi buyrun" dedi köşedeki masayı işaret ederek.
Oturup menüyü incelemeye başladım. Bana tanıdık olan sadece hamburger ve makarnalar vardı. Başka bir şey denemeyi elbette isterdim ama beğenmeme riskine şuan giremezdim. Hem saatte 21.30 olmuştu. Bu kadar geç kaldığım için kendime kızıyordum.
Makarnamı söyleyip gelmesini beklerken yine her zamanki gibi mekanı ve insanları incelemeye başladım.Kısa kısa çaktırmadan uzun uzun incelemeden bakıyordum ama iki masa ötemde tek başına oturan zenci bir erkeğin bana göz kırpmasını kaçırmadım. Anında önüme döndüm. Beni bu durumdan kurtaran gelen yemeğim oldu.
Yemeğimi hızlı hızlı yiyip hesabı ödeyerek çıktım mekandan.
Telefonumu açıp adrese bakacakken telefon şak diye kapandı.
Siktir!
Zeki ben telefona gerek duymadığımdan en son İstanbul'da sarja takmıştım. Şimdi ne bok yiyecektim ben?
Az önce çıktığım mekana girerek garsondan sarj aleti istedim. Demin kalktığım masaya tekrar oturarak kahve söyledim ve beklemeye başladım. 10-15 dakikaya kalkardım.
"Selam.Oturabilir miyim?"
Ben cevap vermeden oturdu az önce bana göz kırpan zenci.
"Ben Frank. Sen?"
Bu kadar gerilmenin bir anlamı yoktu. Burda insanlar sıcakkanlıydı.
"Selam. Ben Kumsal."
İsmimi duyunca tek kaşını havaya kaldırdı.
Soracağı soruyu tahmin ederek"Türküm" dedim.
"Hmm. Müslüman mısın?"
"Evet"
"Bir müslüman için fazla özgür bir ülkeye gelmişsin. Yani ırkçılık yaptığımı düşünme. Sadece burda yapabileceğin hemen hemen her şey günah."
Ufak bir kahkaha attım.
"Sen hristiyan mısın?"
"Evet."
"Senin inandığın dine göre de günah. İncil'i okumanı tavsiye ederim sana."
Baya bozulmuştu bu dediğime.
Irkçılık yapıpı cümlenin sonunada ırkçılık yapmak istemiyorum diyen tiplere alışsam iyi olurdu.
"Neyse. Biraz takılmak ister misin?"
Bunu ne anlamda sorduğunu anlamamıştım. Salak durumuna düşmek istemiyordum.
"Üzgünüm. Eve gideceğim. Yorgunum."
Gülerek"Beraber yorulabiliriz"dedi
Pardon????
Bu kadar açıklık fazla değil miydi? Faltaşı olmuş gözlerimi gizlemeye ve sakin kalmaya çalışarak cevap verdim.
"Bir sevgilim var. Ayrıca bu teklifin çok ahlak dışı."
"Bakire misin?"
Bu dediğine cevap vermeyip masadan kalktım.
Garsondan telefonumu isteyip teşekkür ettikten sonra mekandan hızlı hızlı uzaklaşmaya başladım.
Arkama dönüp baktığımda beni takip etmemesi içimi rahatlatmıştı. Gerçekten bu neydi şimdi?
Herkes bu kadar açık ve edepsiz miydi?
Konuma doğru ilerlerken yol üstünde bir markete girip sadece bugün ve yarın için yiyecek bir şeyler aldım. Elimde poşetlerle yürümek istemiyordum.Gözüm alkol reyonuna gittiğinde biraz şüpheyle bira ve şarap aldım. Çok nadir alkol içerdim ama ne bileyim şimdi alasım gelmişti.Bira fiyatının Türkiye'de aldığım teneke koladan bile ucuz olmasını garipsemiyordum. Ekonomimiz baya iyiydi.
Evin yolunu koyarken saat 22:20 olmuştu ama sokaklar kadınlı erkekli hala dopdoluydu.
Bu şehir gerçekten benlik değildi. Umarım okulda böyle parti hayatını sevmeyen,kültürlü arkadaşlar edinirdim.
"Şşt güzellik."
Arkama döndüğümde 2-3 kişinin sırıtarak ve ahlaksız hareketler yaparak bana baktığını gördüm.
Anında önüme dönerek adımlarımı hızlandırdım.
Eve yaklaşınca rahatlamıştım. Telefonumdan gelen mesajla gözümü yoldan ayırıp telefona baktım.

Daha birkaç adım atmamışken poşetlerle beraber yere yığıldım.
"Çok pardon."dedim.Çarptığım kişiye bakmaya hazırlanırken. Kafamı kaldırdığımda etrafta kimse yoktu. Burnuma gelen muazzam kokuyla doğruldum. Arkama baktığımda kumral saçlı bir kız ve yanında gitarı olan 2-3 kişi yürüyordu. Onlar mıydı bana çarpan yada benim çarptığım? Durup arkalarından bakakalırken hala bu kokunun hangisinden geldiğini merak ediyorum. Gerçekten bu kadar öküz müydü bu insanlar? İçimde oluşan inanılmaz bir arzu o kızın yüzünü görmek istiyordu. Bu koku büyük ihtimalle ondan geliyordu çünkü kadın kokusuydu.Hala arkalarına bakmadıklarından ve görüş alanımdan uzaklaştıklarında poşetlerimi alarak eve koştum.Daha fazla olay kaldıramazdım.

Eve gelir gelmez poşetlerimi fırlatıp kendimi koltuğa attım. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. New York'ta ilk günüm gerçekten muazzamdı.Bu günün tek güzel yanı o hafızamda yer eden ve bir daha asla unutmayacağım kokuydu.Kokuyu anımsayınca kıvrılan dudaklarıma anlam veremedim.Keşke arkasından koşup hangi parfümü kullandığını sorsaydım.
Bu hayat bana göre değildi. Şuan tek umudum okulumdu. Açılmasına 6 gün kalmıştı ve okula gidene kadar dışarıya çok nadir çıkacağıma dair kendime söz verdim. Umarım okulda kendime bir şeyler katabilirdim ve insanları böyle olmazdı. Aksi taktirde kaydımı dondurup Türkiye'ye dönecektim.

Bu hafta size süpriz yapıp 2. bölümüde atıyorum.
Bakalım Kumsal bu şehre ayak uyduracak mı yoksa ülkesine geri mi dönecek.
2. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi ve kitap hakkında tahminlerinizi yorum atarsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar🖤🌈

Continue Reading

You'll Also Like

37.9K 689 9
04052024
MAVERA By Nur

ChickLit

489K 31.6K 34
Mahinev, yalnızlıkla arkadaş bir kızdı. Doğduğunda yalnızdı, acı çekerken yalnızdı, büyürken yalnızdı. Böyle öleceğini düşünüyordu ta ki bir ailesi o...
1M 28.1K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
130K 1K 8
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...