MAFYA BEY -TEXTING +18

By tamamyayazar

3.5M 124K 67.6K

21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü geces... More

zero
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
forty
forty-one
forty-two
forty-three
forty-four
forty-five
forty-six
forty-seven
forty-eight
forty-nine
fifty
fifty-one
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
seventy
seventy-one
seventy-two
seventy-three
seventy-four
seventy-five
seventy-six
seventy-seven
seventy-eight
seventy-nine
eighty
eighty-one
eighty-two
eighty-three
eighty-four
eighty-five
eighty-six
eighty-seven
eighty-eight
eighty-nine
ninety
ninety-one
ninety-two
ninety-three
ninety-four
ninety-five
ninety-six
ninety-seven
ninety-eight
ninety-nine
one hundred
veda-anket
so special: mafnaz
so special: lodas
so special: aköm

fifty-two

22.1K 833 572
By tamamyayazar

Selamss Aşklarrr.

Bazılarınız nedendir bilinmez kötü arabozucu bir adam sandı Lodos'umu. Öyle olsa ben sevinir miyim yav gelişine sadjfhusdgj :D

Neyse bir de diğer karakterler için manken istemeye başladınız, Atlas aşkını içinizde halledemiyorsunuz gibi. Ben bakıyorum ama yok, tamamen uyan insanlar bulamıyorum, o yüzden de hayal gücünüze kalması iyi gibime geliyor.

Öneriniz varsa sunun, bakalım değerlendiririz. Bir şekilde halletcez.

Instagram: @tamamyayazar BURAYA PROFİLLERİNİ ATABİLİRSİNİZ KARAKTER BULURSANIZ FSSHGD

💘OY VE YORUMLARI UNUTMAYINSSS💘

 🖤

Cuma 11:30

"Asla olmaz!" diye arkamdan yükselen sesle, hepimizin kafaları Atlas'a döndü. Ayaklanmış, suyu bir kenara fırlatmış, avuçlarını masaya dayarken, sesini duyurmak ister gibi bariz tehditkar bir havayla, bize doğru eğilmişti. Gözlerinin hedefi, Uğur'du.

"Hayır abi, ben istemiyorum özel koruma falan delirdin mi sen?" dedi gittikçe artan sesiyle.

Uğur, onu kale almamış gibi arkadaşına döndü. "Masaya geçelim gel hadi, Salih amcanın çayını özlemişsindir." Elin gavur memleketlerinde çay yok mu?

Tadı çirkindir?

Lodos'un aileyle bir tanışıklığı önceden mi vardı acaba ben de ona takılmıştım? Dedikoducu Salih reisin herkesi gören, bilen gözleriyle mi alakalıydı bu durum?

"Olur," dedi Lodos. Esmer teni ve saçlarına uygun olarak, koyu kahverengi de gözleri vardı. Burnu, profilden dümdüz duruyordu. Yüzüne yakışmış, sert ve erkeksi bir hava katmıştı.

Böyle esmerella olunca çok Türk duruyordu ama acaba Albert mi deseydim ne deseydim adama? Huhu ben meraktan kuduranzi? Acil şeceresini dökmemiz lazım!

Arada kalmış gibi hissederek, ben de masaya adımladım. Atlas delirmişti. Biraz önceki neşeli çocuk buhar olup uçmuştu sanki. Bence bir suçu olmamasına rağmen, Lodos'a da öfkeli bakıyordu. Karizmasını bir anda unutmuştu.

"Ahsen'e öğretsin ne öğretecekse, bana gerek yok!" dedi biz masaya geldiğimizde, somurtup yerine otururken. Valla bu benim işime gelirdi. "Olur," dedim uzatmadan. Biz Uğur'la eski yerimize oturduk, Lodos da benim karşıma. Evin hanımıymış gibi, karşıdaki boş çay bardağına, çay doldurdum. Yani hava sıcaktı, inş çok soğumamıştır. Tadı çirkinse de, Beşinci Boyut Salih'in suçuydu gerçi bana ne? Uğur çayı onun yaptığını söylemişti.

Atlas hayret edermiş gibi dönüp bana baktı. Bana karışmayın naraları attıktan sonra Uğur'un sözlerini dinlememe şaşırmış gibiydi ama yararıma olacak bir şeyin neden tersinde diretseydim? Sözlerimle adam dövmeyi bırakıp, el kol da girişmeyi neden istemeseydim ki? Yürrü be!

"Ona zaten öğretecek," dedi Uğur. "Aslında sevgilimi ben çalıştırmak isterdim ama babamın işlerini biliyorsun." Lodos'a döndü. "Vakit yok!" dedi, bıkkın bir nefes vererek.

"Ben sana yetişirim sevgilim," dedim. Lodos, bu vıcık halimize şaşırmış gibi baktı. Herhalde, Uğur'dan böyle bir atak beklemiyordu. Yani adamı miniş yapmıştık ama arkadaşı bile şaşırmıştı. Eee love yani aşk işte!

"Fatih amca hâlâ aynı yani?" dedi Lodos. Onu çok iyi tanıyormuş gibi bıyık altından gülmüştü. Sağ kolunda dirseğinden yukarısına hatta tişörtünün de içine giren, büyüklü küçüklü bir sürü dövme vardı. Masaya dayadığı için fark ediyordum. Birkaç yazı, birkaç figür, birbirine karıştırılmış gibiydi ama uzaktan görüntüsü hoştu. Hepsi siyahtı, renk kullanılmamıştı. İyi anlamak için yakından incelemek gerekirdi tabi. Kendince belirlediği anlamları da olabilirdi. Elinin üstünde de iç içe geçmiş iki kılıç figürü vardı. Aslında gizli görevler falan yapıyorsa bu dövmeler çok belirgindi ama özel çalıştığı için, bunun da çaresini bulmuş olabilirdi.

Dikkat dikkat, eldivensiz adam öldürmeyin!

"Bu adam, babamızı nereden tanıyor abi?" dedi Atlas. Uğur derin bir soluk aldı.

"Lodos'la ben İngiltere'de okurken tanıştık. Yedi yıl olmuştur değil mi?"

"Evet," dedi Lodos. Burada da yedi, ımhh! Uğur, onaylatmak ister gibi Atlas'a döndü.

"O arada babam, beni birkaç kez ziyarete gelmişti hatırlarsın?"

"Eee?" dedi Atlas. Kendisi o sıralarda ergen bir velet olmalıydı. Ya sen? Doru lan yaşıtımdı bu çocuk benim!

"Eeesi, Lodos ve ailesi de oradalardı. Lodos'un babası, Londra büyükelçisi."

"Harbi mi?" dedim gözlerimi büyüterek. Lan biriniz de simitçinin oğlu olun be? Sen sanki simitçinin kızı mısın? Sus! Neyse ki mafyaların yasal yollarda da ahbapları olduğunu kanıtlamıştık. Elçilikle anlaşıp, içeri kaçak mal sokma keyf! Laaaan!

"Evet." dedi Lodos yine. Lan ağzından birkaç kelimeyi fazla çıkarsana be adam! Nedir senin derdin?

"Annesi bir İtalyan, babası Türk Lodos'un. O sıra onlar da yeni taşınmıştı Londra'ya. Öncesinde İtalya'dalarmış."

"Hımmm sen o yüzden Albert?" dedim. Melezdi bu adam ama bence Türk olan babasına çekmiştir direkt. Annesini de görmek lazımdı da, o vibeı alıyordum. Ahsen gene Ahsenliğine başlıyor gibi.

"Evet," dedi yine. Tek kaşımı kaldırdım alayla.

"Evetten başka bir kelime biliyor musun peki?" diye sordum. Atlas, tükürüğünde boğulur gibi güldü. Elini de hızla ağzına kapamıştı. Benim, karşımdaki adama çıkışmamdan zevk almıştı tabi atçık! Kendine yandaş arıyordu. Evet dese zortlardım, demedi! Oh bir bana dönüyordu bu dünya ya!

Lodos da, bu sefer, gerçek bir gülüşünü bizimle paylaşarak kahkaha attı. Hele şükür. Bu evde adamlar laf sokunca gülüyorlardı, havasındandı herhalde? Ya da suyundan?

Güzel gülüyordu neyse ki, ondan yana bir çekincesi olamazdı. Dişlerine bakim? Onlar da güzeldi. "Kusura bakma, mesleki deformasyon." Omuz silktim. Benimle kakara kikiri yapmayacak adamın kusuruna elbet bakardım, bana ne! Acilen çenesinin düşmesi lazımdı.

"Hımm mesleğin ne ki?"

Babaymış!

Baydın, sus!

"Güvenlik şirketim var İngiltere'de, genelde sohbetlerimiz emretmek üzerine olduğu için buraya daha alışamadım." Hımm basit bir şirketten öte, tim gibi bir şey olmalılardı. Kraliçe Elizabeth'i mi koruyorlar yoksa?

"Temelli mi döndün buraya?"

"Hayır, Uğur, senin için benimle iletişime geçti." Gözleri benden çekilip, Atlas'a kaydı. "Bir de koruma işi için."

"Ya hâlâ koruma diyor?" diye çıkıştı Atlas. "Ben kendimi koruyabilirim alo? Sizin kafanız mı güzel? Beni ne çekikler yetiştirdi, sana mı kaldım?"

"Kendini koruyamamışsın demek ki, yaralanmışsın?" dedi Lodos, kaşlarıyla, Atlas'ın kolundaki uzun bandajı işaret ederken. "Bu yüzden bir süre benim korumam altındasın."

"O yiğitliğimin şanındandır," dedi Atlas. Bundan bir çekincesi yoktu. Dudak büzdüm. Atlas'ın koluna dokundum. "Yaaa beni korumak için aldı bu yarayı. Ezdirmem Atlas'ı. Harbi kahramanlık yaptı." dedim ben de.

"Ne güzel işte, ben ortada bir sorun göremiyorum. İkinizi de istediğim seviyeye getirdikten sonra, bir görevimi daha başarıyla bitirmiş olacağım," dedi Lodos. Askerdi herhalde? Görev aşkıyla yanıp tutuşanzi. Askerler başımızın tacıdır.

Eee zaten.

"Hasbinallah!" diye yükselmeye devam etti Atlas. İmana dönmüştü! Sonra öfkeyle Uğur'a döndü. "Abi bu, senin bana cezan değil mi?"

"Nereden bildin?" dedi Uğur sırıtarak. Sen şeytan!

"Ben de diyorum, arabayı niye zorlamadan aldı." Uğur haklısın der gibi çenesini eğdi.

"Senin hatan, bize haber vermeden başına buyruk oraya gitmendi Atlas." Bana hemen ulaşamadı diye çocuğa bu cezayı kestiyse benden bir hafta kadar haber alamasa, dünyayı yakardı bu adam. Gözü karartmıştı. Yerim onu!

"Bu yüzden de yara aldın zaten. Eyvallah, Ahsen'i kurtarmamda payın büyük ama ben senin de canını tehlikeye atacak değilim. Bunu engellemenin en kolay yolu da, başına bir adam dikmek." İsteklerimin arkasına bahane bulurken ben olur gibi.

"Kişilerden bağımsız, korumalardan ne kadar nefret ettiğimi bile bile yaptın üstelik bunu? Halil neyine yetmedi?" dedi Atlas.

Harbiden de bu hayattan tiksindiğini, on kere bana bile söylemişti çocuk abisinin bilmemesi imkansızdı ama Uğur da bir noktada haklıydı. Ya Atlas'ın zekası ve şansı yaver gitmese ve benim için kendine daha büyük yaralar açtırsa? O zaman ben ne yapardım? Vicdan azabından arkasından geberirdim. Burada gülüp eğlensem de iş ciddiye binince değişirdi. Uğur'un anne ve babası bu yara için kim bilir çocuklarına ne demişlerdi? Sonuçta ben el kızıydım? Mafya babam yapmaz.

"O benim korumam," dedi Uğur dalga geçmeye devam ederek.

"Onur?"

"Şoför o," dedim ben de çok bilir gibi. Ağzımdan bir anda çıkmıştı aslında. Uğur, masanın üzerindeki elime uzandı. Gülerken, "Doğru diyor." deyip, elimin tersini dudaklarına yaklaştırarak öpmüştü. Yani pat diye sevgilimi korumuştum, hak ediyordum.

Kıkırdadım. Aslında Atlas'ın bu her zaman cana yakın ve ılımlı olan hallerinden uzaklaşan ve diklenmeye yer arayan bir çocuk gibi ifadesi benim için eğlenceliydi. Lodos'la ondan iyi bir aksiyon çıkabilirdi. Neden olmasın?

O yüzden ben de canım atımı ezdirmesem bile ortalığı biraz karıştırabilirdim. Hem Uğur da sonuna kadar kararlı duruyordu.

"Valla ben ikinize ne diyeyim bilmiyorum," dedi Atlas ellerini iki yana açarak.

"Ya bana küsme ama ben çoğk üzülürüm." dedim ona başımı yana eğip, sevimli sevimli bakarken. Bana aldırmadı. Uğur değil çünkü kansın bu haline?

"Bu iş yaş, size söyleyeyim de, Ahsen'le nasıl bir çalışma tarzı ayarlarsınız ayarlayın ama bana dokunmayın." Eey dokunmayın çok fenayım.

"Oğlum bak," Uğur, derin bir nefes alıp, Atlas'ı ikna etmek amaçlı tane tane anlatmaya başladı. "Zaten o piçten sonra, herkes dengeleri yeniden değiştirme derdinde. Verdiğimiz kayıplar ortada, bunları toparladık ama pezevengin mallarına konmak isteyen çok. İkinci bir vaka yaşamamak için bir süre dayan. Ben de babam da bu işlerin arasında güvenliğinizden endişe etmeyelim anlaştık mı? Ömür'ün de koruması olacak. Lodos ayarlayacak, değil mi?" Çocuk kandırıyordu herhalde mafya beyciğim.

Atlas'ın çocukluk yaptığı doru gibi?

Seven sevdiğine çocukluk yapsın.

Sevmeyen?

Gıcıklık.

O sırada Uğur'a gıcık diyen senin sıfadül eşgali reisi şakşakiye: 🤯 😲

"Buldum bile. Kadın koruma istedin, vurduğunu öldüren arkadaşlarım var." Sırıttım. Yine göğsüm kabarmıştı, heyt be kadın gücü. Ömür bebeği, daha rahat etsin diyeydi bunu anlayabiliyordum. Sonuçta özel koruma olduğuna göre, çok alanda yakınında durması gerekecekti.

"Beni de çalıştırırsan, bir aya kalmaz işlerini ellerinden alırım," dedim hava atar gibi. Abartıma, üçü de güldü. Eh be hayat neşesiydim resmen, gergin ortamı yarmıştım.

"Sana 15 gün veriyorum!" dedi Lodos. Yuhanzi! Beni tanıyordu adam resmen! Gazla çalıştığımı biliyordu.

"Üçe indirmemem için sus," dedim! Kafasını eğdi. "Anlaştık."

Yumruğumu uzattım, yumruğunu tokuşturdu. Göz kırptım.

"Ya iki aycık tatilim kalmış şunun şurasında, bir de başıma iş açıyorsun abi," dedi Atlas.

"Abartma be," dedim. "Bence çok eğleneceğiz. Ben çok heyecanlıyım." Ellerimi birbirine çarptım. Ahsen o hareket...

Hemen indirdim ellerimi.

"Herkes senin gibi dövüşmek için heyecanlı olsa, benim işim de daha kolay olurdu," dedi Lodos. Çene çalmaktan da yeni fırsat bulmuş gibi çayından bir yudum almıştı. Bence çaktırmamaya çalıştı ama normal çayın soğuk hali de hiç çekilir olmadığından zorla yutkunup, bardağı masaya geri bıraktı. Kıyamam lan, ısıtıp getirseydim keşke. Salih reis de dikizcilikten vazgeçmişti herhalde, eksik sormaya uğramıyordu. Oh be böyle rahat hizmetkarlığa kurbaney!

"Dövüşmekse mesele, ben de heyecanlı olabilirim?" dedi Atlas. "Ama 7/24 tepende dikilecek bir göz için, bu kadar heyecanlı olmazdın Ahsen?"

Sustum. Haklı olduğu konu buydu aslında.

"Varlığımı hissetmezsin bile." dedi Lodos kendinden emin. Atlas, emin misin der gibi bakıp onu baştan ayağa şöyle bir süzdü. Yani dev gibi bir adamın nasıl varlığını hissetmeyecekti ben de anlamamıştım. Taktiks? He o konu bakımından.

"Sanmam," dedi Atlas.

"Deneyelim mi?" dedi Lodos. Yuh, en son Uğur'la birbirimize bu kilit kelimeleri söylediğimizde birbirimizin ağzını yemiştik. Bıraksalar başka yerlerini de yiyecektik de ortam müsait değildi. Yani şimdi onları da öyle bir hayal etmeden duramıyordum.

Ananı sikim, feels geldi!

Hay ben senin anana be!

"Hiç niyetim yok. İşerken sikimi de tutarsın, o kadar yakın olacaksan? Şükür elim kolum çalışıyor."

Lodos afallayarak ona baktı ama ben Atlas'ın açık sözlülüğüne, yarınlar yokmuş gibi kahkaha atmıştım yine. Ne? Sik şakası yaptı diye gülmeseydim de boşa mı gitseydi? Di mi canım?

Lodos bir bana bir Uğur'a baktı. İnşallah bunun şaka olduğunu anlamıştı? Gavur memleketlerinde kalırken devreleri yakmamıştı.

Uğur, terbiyesiz yanımı iyi bildiğinden ben kadar olmasa da sırıtmakla yetindi. Lodos da dakikalar içinde benim çekincemin olmadığını anlamış gibi, bize göre şekil almıştı. Kaldırdığı kaşlarını geri indirdi.

"O kadarına benim de niyetim yok."

Vardır vardır, iyi bak dönüp bir içini yokla bakiyim sen. Seni gidi hınzır!

Yüzünü buruşturup, taklit eder gibi ağzını eğdi Atlas. "Aynen!"

Lodos bu münasip bir yere takılmayış karşısında, ilk kez gerçekten öfkelenmiş gibi kaşlarını çattı. Hassiktir. Bu adam harbiden sinirlenince, korkunçlu biri oluyordu. Çatılan kaşları, öfkeyle daha da kararan gözleri, kastığı çenesi... Kanka bence yakışıklı olmuş ama senin gözün, başkasına kör diye bilememişsin.

Olabilirdi. Yine de benimle antrenman yaparken sinirlerini aldırmış olurdu umarım, yoksa benim leşim çıkardı!

Kendine leş deme-

Beni sikersin tamam!

"Hangi adını kullanıyorsun?" dedim başka derdim olmadığından.

"Yabancı ülkelerde Albert tabi ki ama burada Lodos demen fark etmez."

"Yani ben de öyle karar vermiştim ama sormak saygıdır," dedim. Lodos'un ifadesi düzeldi. Dudakları kıvrıldı. Ahsen the dan dun reis! "Ya sen?"

"Ahsen Naz?" dedim. Yani sonuçta ben has Türk'tüm, iki adım da hepi topu 8 harften oluşuyordu, kısaydı. "Bin çeşit sıfatım da var ama say say bitmez, elbet öğrenirsin." Merak etmiş gibi baktı bana ama benim gibi olmadığından sormadı.

"Anladım." Ben sorardım.

"Eee melez olmak nasıl bir duygu? Annen mesela? Babanla nasıl tanışmışlar? Yanlış anlama meraken soruyorum, ben bu konularda kafamda kuracağım için senden duymam daha iyi."

"Sorun değil," dedi Lodos. Aslında ılımlı biriydi. Atlas ona, daha doğrusu görevine zıt gitmese sorun da kalmazdı ama bir kere kudurtmuştu Atçık.

"Bu arada, karnın açsa bir şeylerden yesene. Lafa tuttuk ama yoldan mı geldin?" Konudan konuya atlayışımı iyi kavramıştı. Acaba Türkçe mi düşünüyordu içinden? Ya da ne zamandır Türkçe konuşmuyordu? Herhalde arada bir tutukluk yapması, dil fazlalığındandı. Belki babasıyla hep bunu pratiğe döküyordu. Tabi hâlâ ailesiyle yaşıyorsa... Öff çok bilinmezlik annecim!

"Dün geldim Türkiye'ye." O zaman yakında alışırdı. Benimle zaman geçirirken, onu da Bağcılar kekosu yapma potansiyelim yüksekti.

"Anladım. Nerede kalıyorsun?" TC kimlik no isticen mi? Merak ediyordun soruyorum işte köpek!

Susup, Atlas'a baktı. Ben de Uğur'a. Uğur, omuz silkti. Atlas da ilgisizce, ileride koşturan köpekleri izlerken kulağının bizde olduğunu belli etti. Biz susunca, bakışlarını bize çevirdi. Lodos'un ona baktığını fark eder etmez de gözlerini irileştirmişti.

"Ne? Abartma ama sen de!" Derin bir nefes aldı. "Git bana yakın bir otel bul, ev kirala, bir de evimi mi açayım sana?"

"Ya geceleri biri evine girerse?" dedim onu korkutmak ister gibi, At bu boru mu korkmadı tabi.

"Selasını okuruz."

İi dedin qral! Alt dudağımı dişledim. Atlas beni bile yıkıp geçecekti bu konu için, onu anlamıştım artık.

"Senin evin alt katı boş, kalsın işte," dedi Uğur. Atlas dik dik abisine baktı.

"Abi fakir misin amına koyayım ya? Nedir bu ısrar anlamadım." Uğur shipçi biri olabilir miydi? Hiç vibe almamıştım ondan ama onun düz düşüncesi, bizim kuduruk yapımıza denk geliyor da olabilirdi. Kesin bu!

"Günün çoğunu beraber geçireceksiniz Atlas, her seferinde buluşma planı mı yapacaksınız?" Aha onun düşündüğü neden buymuş demek. Yak aga yak! Neyse ben bu işi çözeyim onu da kendime benzetirim, no problemo!

"Bana ne? Uzak koruma olsun o zaman, ardımda dolanır." Lodos araya girdi.

"Ben ardında kalmam da, yalnız onu belirteyim."

"Neden ilkelerin mi var?"

Lodos sırıttı. "Yooo, Türk kanı." Heh işte her yerde yarış halinde olma anlayışı. Bu ben?

"Çalışansın nihayetinde."

"Değilim. Bu iş için, abinden para almıyorum." Ağzım hayretle aralandı. Karşımdaki adama teessüflerden bir demet saçtım.

"Oha, enayi misin Lodos?" dedim. "Ben olsam bu At için, bir milyon dolar isterdim."

"At?" dedi sorgular gibi. Atlas, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, ben elimi ağzıma kapayarak güldüm. "Yani Atlas işte."

Lodos da güldü. Benim sıfatımı öğrenmese de, taktığım bir sıfatı öğrenmesi keyfini yerine getirmiş gibiydi. "İyiymiş."

"İyi miyi değil," dedi Atlas. Yicem seni mal kelek! "Kötü, çok kötü." Ağzını burnunu ısırsam keşke!

Bu çocukta değişik bir şeyler vardı ama yakında çıkardı kokusu. Hayır adama yanlasa desem, taktikçi biriydi böyle ters taktik kullanmazdı. Ama neden özel koruma olayına bu kadar takmıştı, o da harbiden bu hayatın içinde olan biri için abartıydı. Sonuçta hiçbir zaman yalnız gezmiyorlardı. Derdi nedir bu sarıbaharın?

"Uğur'la aramızda hallettik onu." dedi Lodos. Beleşe buraya gelmişti, işçi olmuştu şirketi olan adam, hale bak! Demek aralarındaki bağ sağlamdı. Öyle mi der gibi dudak büktüm.

"Birbirinize borçlandınız kesin, sırayla da ödüyorsunuz, ne aranızda?" dedim ben de diklenerek. "İngiltere'de ne boklar yediniz acaba?" Merakla Uğur'a baktım. Dudaklarını birbirine bastırdı. Kesin çapkınlık yapmıştı köpkeler! Yok Uğur'um yapmaz. Bence belaya bulaştılar, birbirlerinin götünü kolladılar?

Öyle olsa iyi olurdu. "Zamanında Uğur sana destek mi çıktı acaba? Yani, babasını da tanıyorsun? O da senin babanı tanıyordur? Eh dostlar sofrası, aradığında dünyanın her yerinde bir adama ulaşmak gibisi yok."

Lodos güldü. "Zeki bir kadın olduğunu söylemişti Uğur ama gözümle de gördüm." Uğur'a döndüm. Bana yine zekama hayran bakıyordu. İşte doğru noktaya parmak basmıştım. Zuhahah!

"Herkes ayağını denk alsın." Göz kırptım. Uğur, sandalyemin altında tutup, beni biraz kendine doğru çekti. "Benim güzelimin, kendini kanıtlamasına bile gerek yok."

Kedi gibi saçlarımı omzuna sürtüp, başımı da boynuna doğru yasladım. "Eee konu kaynadı. Ailenden bahsedecektin?"

"Evet," dedi Lodos. "14 yaşına kadar Türkiye'de yaşadım. Babam burada çalışıyordu, yine konsoloslukta. Aslen Antalyalı ama yıllardır iş için İstanbul'daymış. Annem de İtalyan bir aşçı. Burayı gezip görmek istemiş, aynı zamanda yemeklerini tatmak için gelmiş. Neyse işte bir restoranda tanışmışlar. O şekilde birbirlerine de ilk görüşte aşık olmuşlar. Annem bir sene burada kalmış."

"Oha!" dedim. "Çok güzel." Detaylı anlatsa daha çok büyülenirdim. Ama erkek kafası, kısa kesiyordu işte. Ona göre bu bile uzundur? Doru! Keşke Ömrüm de yanımda olsaydı. O da severdi bu hikayeyi. Anladığım kadarıyla Atlas ve Ömür tanışmıyordu bu aileyle. Yine Uğur ve babasının karanlık taraflarıyla iş yaptığı adamlardı herhalde.

"Sonra da evlenmeye karar vermişler. Annem işlerini burada ilerletmek için bir restoran açmış."

"Adı neymiş? Belki benim ailem bilir?" dedim. Yani boş insan değildik, zamanının sosyetesindense babam mutlaka bilirdi.

"Sud," dedi Lodos. Kaşlarımı çattım. "Ne demek?

"Lodos," dedi göz devirerek. Bir kahkaha attım. Offf bu ailelerin isim verme anlayışı niye böyleydi? Ben istisnaydım tabi ki mükemmeldim yine! Markasın sen!

"Ne dertleri var Lodos'la?"

"Tanıştıkları gün, İstanbul'da lodos, fırtına çıkarmış, bizimkiler de güzelleyelim demişler ne dertleri olacak?" Lan, adamı açmıştım baya baya kahvede gibi sohbet ediyorduk. Her bir kelimeyi de iyi biliyordu, çocukluğunda yıllarca burada yaşamanın getirisi olmalıydı.

İlk defa bir konuda dördümüz de gülüyorduk herhalde. Bu sefer ben de katılıyordum çünkü gülüşlerine. Atlas bile düşmanlığı kenara bırakmış, kendini meraklı yapısıyla dedikoduya kaptırmış gibiydi.

"Kardeşlerin falan var mı?" dedim gülmelerim arasında. "Poyraz Karayel falan?" Atlas güldü. Lodos da dönüp ona baktı, gülünecek ne var gibisinden. Esprimi anlamamıştı, haliyle direkt cevaba odaklanıp kafasını iki yana salladı. Dizi kültürüne yetişememişti herhalde. Onu Aşk-ı Memnu'ya başlatacamke!

"Yok," dedi. "Ben tek çocuğum." Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Ohaaa, sen dünyanın en şanslı adamı mısın? Kesin öylesin de." Kaşlarını çattı.

"Neden?"

"Kardeşler eşittir baş belaları. Ağzım yandı da bu durumdan."

"Benim de," dedi Uğur. Lafını geçiremediği için bana katılırdı tabi. Atlas ona dil çıkardı. "Sevmeyen, beni silsin."

"Seni sevmeyen ölsün," dedim ben de. Uğur'un kardeşlerine bayılıyordum da, benimki baş belasıydı. Aker'im de Aker'im. Bu çocuğun dışlanmasını kalbim kaldırmıyor.

Senin kalbin yok?

Olsa kaldırmazdı?

Atlas, eyvallah der gibi elini göğsüne vurdu. Lodos, ona üstünkörü bir bakış attı. Hımmm inceleme aşamaları...

"Niye ki, aslında ben de kardeşim olsun istiyordum bir ara. Ergenken falan takılmak için? Ama öyle bir söyledin ki..."

"Yok ya," dedim. "Eksiği gediği bitmiyor. Bir de büyük olan sensen, hiç çekilmiyor. Küçük anne ya da baba oluyorsun."

Ahsen sizin aranızda sadece 1.5 yaş var.

Olsun. Az değil. Ben ANA'yım daha kaç kez söylemem gerek bunu?

154645864563265498498498.

"Hadi ya." dedi Lodos, şaşırmıştı harbi. Uzaktan sivrisinek sazdı tabi. Sağ elimin tersini, sol avcuma vurdum vahlanarak.

"Tabi, benim bir erkek kardeşim var mesela." Kaşımla, ileride park edilmiş motorsikleti işaret ettim. "Senin binip geldiğin bu oyuncaktan istiyor. Eee ben de ablasıyım ya parayı kırdım bu ara, alacağım mecbur." Herkese Ahseynnn gibi bir abliş duası, enter!

"Ben sana bulurum uygununu," dedi Lodos.

"Harbi mi?"

"Ben senin yerine alayım Ahsen?" dedi Uğur da. Yok, bunu kabul edemezdim ama pazarlık anlayışı işime gelirdi. Ne öyle kendi paramız yok gibi. Babam zaten ayardı bu mevzuya, benim almama bile kızacaktı; bir de Uğur'a sıfır aldırdım dersem ebemi biplerdi.

"Böyle bir şey yapmayacaksın Uğur ama Lodos, bir kıyak geçse, uygun bir şey alabiliriz Aker'e?" dedim. Bu mevzuyu öncesinde sevgilime hiç açmamıştım ama para benim diye. Uğur gözlerime baksa da sessiz kaldı. Alttan bir bakış attım ona. Öpüşsek miydik? Canım çekmişti bir anda. Atlas maşallah her bokumuzu biliyordu da, Lodos'tan emin değildim.

"Ben bunu dün aldım. Deseydin, hallederdik."

"Yuh yani sen de," dedim hayretle Lodos'un koyu renk gözlerine kilitlenirken. "Bir günde, binlerce liralık alışveriş mi yaptın?" Tabi o da getirmişti sterlinleri, bozdurmuştu herhalde. Sonra vay anam vay babam, bizim paramız değerli! He nah! Lodos benim paraya takıldığımdan habersiz, gayet de ihtiyaçmış gibi devam etti.

"Ne yapayım? İstanbul trafiği hiç değişmiyor. İşi halletmenin en hızlı yolu da motorsiklet. Hem İngiltere'de de vardı."

Onu getirteydin madem zengin koruma!

Adam geri dönecekmiş, niye getirsin?

Off dönmesin ya! O zaman nolacak sonumuz?

Ananı! Bu ihtimali hiç düşünmemiştim. Hoş ortada beyan edilen gerçeklik de yoktu ama ben de çakralarımı açmıştım, hissediyordum bir şeyler.

"İyi madem yakın zamanda halledersin bizim işi? Nasılsa sık vakit geçireceğiz. Aker'i getiririm, isteklerini sıralar, sen bulursun."

"Kolay," dedi. Yeter be karizmanın sadakasını ver de nasiplenek!

"Ama beni dızlama he? Bak belan olurum!"

"Ne?" dedi. Anaaaaa, sen her şeyi bil; gel bunu bilme. Vay lele!

Uğur bir kahkaha attı. "Dolandırma diyor." Tercümanıma bak be, başımı biraz kaldırıp, çenesinin altına bir öpücük bıraktım. Yerim.

"Yok ya, para derdim olsa Uğur'dan alırım seni neden dolandırayım?" dedi Lodos da duruma ayıktığında. "Ama onu da dolandırma!" dedim.

"Tamam," dedi. He he der gibiydi ama neyse. Yandan da Uğur'a bakıp sırıtmıştı. Uğur'un tüm uğuruyla benim gibi bir kadını bulmasına, herhalde şaşırmadan duramıyordu. Bu sevgili hallerimizi de yeni görse de ilk de görüyor gibi tuhaf tuhaf gülüyordu. Eyy Uğur Özkara sen bu hallere düşecek adam mıydın?

"Eee sonra?" dedim. "İtalya'ya mı gittiniz?"

"Aynen," dedi hiç es vermeden. Eheeheh sınavı geçti check! Böyle dikkatli davranan insanlara bayılıyordum. Nerede kaldığımızı unutmuyor, anında tak diye zamanı geri sarıp boşlukları doldurabiliyordu. Nice, yüksek IQ! Ne öyle sohbet dağıldı diye tadı kaçan insanlar? İyi anlaşmak demek, anında duruma ayak uydurmak demekti, bnc.

"İtalya'da beş yıl kaldık. Ben 19 olduğumda da Londra'ya geçtik işte." Oh lan, turlayın bakalım dünyayı, ne ala memleket.

"Her ülkenin gönlünü aldı yani annenle baban." Evlilikte kavga sebeplerinden birini aradan çıkarmışlardı işte. Ne benim memleketim ne senin memleketin kavgası olmayacaktı. "Londra neden?"

"Gidecek yer kalmadı," dedi Lodos da dalga geçerek. İşte aradığım mizah! Kıkırdadım. "Orada da okul işi için Oxford'a yolum düştü." Milletin yolu Oxforda'a düşsün biz de iki durak geç inince zırlayam! "Bu sayede Uğur'la tanıştık."

"Hımm, şu an kaç yaşındasın?" dedim. En iyi ihtimalle Uğur'la yaşıttı. Çıtır duruyordu ama dünyaya Atlas ve ben kadar neşeyle bakmadığı da kesindi. Biraz önce ergenken falan derken de, o dönemleri çoktan geçmiş gibi konuşmuştu zaten.

"26."

Hoay be! Benim Uğur Böceğimden bile bir yaş büyüktü.

Immmm biri 20 biri 26 ehehehehe.

Sinsi! Sen sordurdun değil mi bu soruyu?

Yok mu daddy kinkimiz?

Tvb tvb! Bir o kalmıştı karışmadığımız!

İstek ve ihtiyaç.

"Olur olur," dedim. Üç erkeğin bakışları da bana döndü. Yutkundum. Lan sikeyim gene kaptırmıştım kendimi. "Yiyin yiyin," diye devam ettim. "Yani hiçbir şey yemediniz, aa olmaz böyle." Nilgün reis sen mi geldin?

Uzadıkça uzayan kahvaltı masamızdan ben kendimi rezil etmeden kalksak, olmazdı zaten. Neyse ki Minişim anlayışlı bir sevgiliydi de her şeyi götünden anlamıyordu. Havadan sudan sebeplerle kavga çıkarmıyordu. Benim Lodos'a da asla alıcı gözle bakmadığımı anlamıştı. Dünya ahiret abişim olabilirdi karşımdaki adam ama abi ayağı çekecek biri değildim, bu yüzden biraderimdi.

Biraz kıskanmış olabilirdi askim, ben Lodos'la işbirliği yapmak istediğimde alım satım için ama başından bana güvenmese, zaten benim için de erkek bulmazdı. Başka bir kadın hoca ayarlardı. Algısı açık, yeri geldiğinde kıskanç ama tadında bir mafya beydi. Kral? Kral.

"Eee ne diyelim, o zaman tanıştığıma memnun oldum," dedim neşeyle. Kafamda bazı boşluklar oturmuştu en azından. Lodos Albert Seçkin adlı beyefendinin nereden gelip, nereye gideceğini falan fıstık biliyorduk. Bundan sonrası nabza göre şerbetlenecekti. İki ay kadar onun da Türkiye'de geçireceği zaman vardı herhalde.

"Ben de," dedi Lodos, başını eğerek ama Atlas yine gıcık ortam bozucu olarak, "Nasıl memnunluk ama." demişti. Uğur'um öldüren bakışlarını kardeşine dikti. Yalnız olsak, onu iyi bir haşlardı. Aslında keşke baştan çocuğu uyarsaydı diyecektim ama Atlas'ın o zaman basıp gitmeyeceği ne malumdu? Kesin kaçardı, bir de onunla uğraşmamak adına zamanlamayı iyi ayarlamıştı.

"Çekemediğin şey ne senin?" dedi Lodos. Bence ilk intiba için onun da canına tak etmişti, bu habire ters tavırlar. Yıllar sonra kalkıp geldiği İstanbul'da, annesi gibi aşk bulmayı ummuştu belki ama düşmanlık bulacaktı az kalsın!

Sus kız malako!

"Kısıtlanmak." dedi Atlas da. Bu da soru mu der gibi. Lodos, bunu çok saçma bulmuş gibi başını iki yana salladı.

"Ben sana karışacağım mı dedim?"

Yakında onu da yaparsın aslan, hadi bakiiiiiim!

"Ne alaka? Sadece güvenliğinden sorumlu olacağım. Bu sayede gittiğin yerde rahat edebileceksin? Arkanı önünü kontrol etmek zorunda kalmayacaksın." Bence iyi anlaşmaydı.

"Bunu zaten yapan adamlarımız vardı. Benim anlamadığım sana ne gerek var? Gelmişim 20 yaşına, bugüne kadar gayet de iyi idare ediyorduk."

"Waow, çok büyükmüşsün," dedi Lodos. Bence damarına basıp konuyu dağıtmak istemişti ama Atlas kaşlarını çatsa da, başka yola sapmadı. İnadı kazık At'ım. Katır inadı?

"Düşmanımız da yeni oluşmadı, ne bu tek dövüşmekten ya da silah kullanmaktan ben anlarım tavırları? Ne oluyor, hayırdır?" Hayra giden yol bayırdır.

"Abine sor," dedi Lodos bir anda. Anana dememişti şükür. Yoksa Atlas iyice delirirdi. Herhalde canım çocuğum gittiği yerde, Aker'de yaptığı gibi milleti dolandıramayacak diye korkmuştu. Başka akıl alır yan bulamıyordum.

Atlas, olur der gibi abisine döndü. "Abi?" Yerimden biraz doğrulup, Uğur'un yüzüne baktım ben de. Uğur, sıkıntılı bir soluk bıraktı. Dişlerini birbirine bastırmıştı. Yüzüne saniyesinde kalkıp bakmasam belki Atlas'a sonra anlamında kaş göz işareti de yapardı. Bana baktı. Bana mı dedin sen?

İyi de niye? Sonra öfkeyle çatılan kaşlarının altında, alev alan ve kısılan gözlerini Atlas'a çevirdi. "İlla didikleyeceksin değil mi?"

"Evet." Atlas bastırarak konuştu. "Söyle abi, başka bir şey var değil mi? Dengeyi korumak için başıma dikeceksin bu adamı?" Hassiktir. Öylesine bir koruma değil miydi yani? Atlas o yüzden mi sabahtan beri kıçına iğne batmış gibi rahatsızdı. Ailesini tanıyordu. Tabi lan, tanıdığı için de mantıklı yan bulamıyordu.

"Annem istedi." dedi Uğur öfkelenip, sesini biraz yükselterek. "Başına buyruk davranmanı, Ahsen'in peşinden canını hiçe sayar gibi gitmeni kabul edememiş Atlas, tamam mı koçum? Öğrendin, rahatladın mı?" Gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Dudaklarım da.

Lodos da bundan haberdar olmalıydı ki, kafasını iki yana sallamış, gözlerini boş tabağa dikmişti. Öğrendin rahatladın mı bakışları, onun da yüzündeydi.

"Ben miyim sorun?" dedim. Ben Uğur'un annesine ne yapmış olabilirdim de, annesi hakkında konuşmaya başladığında hep etrafımızda soğuk rüzgarlar esiyordu. Tanışma konusunu sürekli erteliyor gibiydi zaten ama bir anda benim etkenimle, Atlas'a böyle yüklenilmesini şimdi ben de sevmemiştim. Annesinin otoriter olması beni şaşırtmazdı, hayat da onu sertleştirmiş olabilirdi ama beni düşman görmesi şaşırtırdı.

Uğur, elini belime koydu. Beni kendine çekerken, boş anıma denk geldiği için direnemedim. Kafamı göğsüne yasladı. Saçlarımın üzerine bir öpücük kondurdu.

"Sen değilsin tabi ki." dedi, avcuyla yanağımı okşarken. Nasıl inanacaktım şimdi? Neyse ki beni tanıdığından devam etti. "Yani senin Ahsen Naz olman değil, seni ve kişiliğini tanımıyor bile. Atlas'ın sorumsuzca, yeni tanıdığı senin peşinden gitmesini hoş bulmadı sadece." Alnıma bir öpücük kondurdu. "Bunu yapacak korumalar varken, daha önce bu hayattan uzak durmak için deliren Atlas'ın işe atlamasını tuhaf bulmuş."

Bize ne amına koyim?

"Ben mi gel dedim Atlas'a Uğur? Neden böyle önyargılı?" Tabi ki annesi böyle diye çocuklarını suçlayıp, trip atacak değildim ama içim inanılmaz ekşimişti. Tiksindim ben de la!

Geri çekildim. Atlas'a baktım sonra. O da bana bakıyordu zaten. "Üzgünüm ben Ahsoş, böyle diyeceğini bilmiyordum. Sadece aklıma yatmamıştı."

Atlas'a gülümsedim. Peki diyen, Bihter gülümsemesi mi bu?

"Senin suçun yok. Anneni değiştirecek değilsin, yani annenin söylediklerini." dedim dalga geçer gibi. Kafasını iki yana salladı. "Bilsem konuşurdum ben onunla." Uğur araya girdi.

"Ben konuşmadım mı sanki? Bulabildiğim en orta yol bu. Lodos güvenebileceğim biri. Ömür'ü de kısıtlayacaktı sen dirensen. Ben de ikinizi de koruma altına almak için bu yolu buldum. Bu sayede annem de daha başka planlar kuramaz, bir şey yapıyorsam sizin iyiliğiniz içindir? Bunu daha kaç kez söylemem gerekecek sana?"

Atlas birkaç saniye sustu. Tadımın kaçtığını fark etmişti. Mahcup da olmuştu kendi çapında. Boş yere!

"Ben Ahsen'i seviyorum. Dostum o benim, bu konuda suçu olmayan bir kız. Kaçırıldı diye, yerinde başkası olsa da, göbek atacak değildim. Ben öyle biri miyim?" dedi siniri bozulmuş gibi gülerek. "Onun yerinde bir erkek olsa da yapardım bunu. İnsanlıkla alakalı."

Ama ben seni yerim. "Elimde fırsatım vardı, gittim. Takip ettim, bulduk. Siz de bizi buldunuz. Bu konuyu Ahsen büyütmedi bu kadar, annem ne diye büyütüyor ki?"

Uğur'un kollarından sıyrılıp, iki yana açtığım kollarımla, sandalyemi de ayağımla çekiştirerek Atlas'a sarıldım. "Yaaa, ben de seni seviyorum salak çocuk! Sen niye üzerine alınıyorsun? Sen niye üzülüyorsun? Haklısın, özgürlüğüne gölgeyi hakaret de sayarsın," dedim göz kırparak gülelim diye. Atlas da, birbirimizin dilinden anladığımız için güldü. Geri çekilip, yanağını sıktım.

"Annen beni daha tanımamış, gidelim o zaman bakalım bir de beni tanısın," dedim saçlarımı savurarak.

"Ya Ahsoş! Kraliçesin diye boşa demiyorum sana, sen dize getirirsin onu."

"Sizi getirmedim mi?" dedim. Yaşa askim!

"Büyüksün kanka." dedi Atlas. Üzerindeki utanmış hali atması için çabalamam işe yaramıştı. Allah'tan başka kimseden korkum yoktu. İmanlı kızım be!

O yüzden annesi de ateş olsa cürmü kadar yer yakardı. Kimdir necidir bilmiyordum ama öğrenirdim. Artık zamanı gelmişti. Uğur'la kaderimizde, gelecek planı oluşturmak için kendi kendime düşler kurarken önüme engellerin takılmasına göz yumacak değildim.

Lodos'a baktım. Bir tartışmanın ortasına düşecekmiş gibi o da kasılmıştı ama Atlas'la benim BFF olduğumu fark ettiğinde rahatlamıştı. Üstelik Atlas'ın kendini savunur gibi beni savunmasından da keyif almadığını söyleyemezdim. Gözleri bir anda Atlas'a kenetlenip kalmıştı. Onun araştırıcı yapısına başta, kızmış gibiydi ama beni savunduğunda gözünde yeri artmıştı kesin. Daha bir farklı bakıyordu. Daha bir helal olsun der gibi.

Anlık Atlas, sana karşı: That my best friend, she a real bad bitch. (Bu benim en yakın arkadaşım, o gerçek kötü bir sürtük!)

Yeniden Uğur'un kollarının arasına döndüm. "İşte benim kızım," dedi o da kulağıma, sadece benim duyabileceğim bir sesle. Hehehe, annesine karşı beni tutarsa var ya! Onu tam anlamıyla hayatımın anlamı ilan ederdim!

Kanka o herkese karşı seni tutar da, sen bilirsin tabi?

O da doğru, mafyamı ezdiremezdim. Bana bayılıyordu.

Diğer ikili birbirine, Lodos'un dövmesindeki gibi gözlerinden oluşan kılıçları çekmiş gibi bakışırken, kıkırdadım. "Racon keseceğim." dedim dudaklarımı kımıldatarak. Uğur beni anladı. Çenemin altından tutup, başımı geri atarken, kimseye çaktırmadan bir öpücük kondurdu dudaklarıma. Bunu utandığından değil de, o halimizi kimse görmesin istediğinden gizli yapmıştı herhalde. Bu konularda da kıskançtı, rahat davranıyor gibi dursa da. Öpüşürken her an mırlamaya başlarsın diye de çekiniyor olabilerr?

"Yaparsın." dedi. Bakışlardan ne anlaşıldı bilmesem de, Atlas ve Lodos aynı anda ayaklandılar. Doğrusu Atlas kalkınca, ilk görev gününü kendince bugün belirlemiş gibi Lodos da kalmış olabilirdi.

"Bu işten kurtuluşumuz yok değil mi?" dedi Atlas.

Uğur, "Durum ortada," dedi. Onun da annesine direnmeyeceğini sanmıyordum ama sevgilim herhalde başka dertleri varken bunu da düşünmek istemiyordu. He he deyip geçmek istediğinden de, olacakları önceden bilip, kendince önlemini almış olabilirdi. İleri görüşlü kekim. Lodos da gözlerini bana çevirdi. Biraz doğruldum. "Yarın başlarız olur mu Ahsen Naz?"

"Süper olur. Ben tatildeyim, her günüm boş."

"Sen her gün boş olabilirsin ama bedenini ısıtmak için adım adım gideceğiz." dedi ciddileşen tavrıyla. Demek ki dost meclisinde idareten gülse de iş dövüş olunca, taviz vermeyecekti bu adam. Bize fark etmezdi kimleri kimleri zortlatmıştık. O görürdü gününü.

"Hımm, ham mı duruyorum?" Lodos bilemem der gibi kafasını eğdi. Görmeden beylik taslamıyordu en azından. Bu onun için iyi benim için kötüydü. Şaşırtamazdım böyle olursa.

"Göreceğiz. Yarın sabah, 8'de. Bu ilk gün diye geç, alışma." G-g-geç mi?

"Ne?" dedim. Hassiktir ama bunu düşünmemiştim. Lan sekizde nasıl dövüş başı yapalım?

"Sen onu 12 yapar mısın acilen? Benim en derin uykum, sekizde yeni başlıyor nasıl kalkayım da geleyim?" Bunun trafiği zartı zurtu da vardı. Ve anladığım kadarıyla burada çalışacaktık.

Lodos, Uğur'a baktı. Uğur da bana. "Taviz yok güzelim." dedi Uğur.

"Durmak yok Rocky," diye dalga geçti Atlas da. Görmüştü tabi benim istekli halimi, iğnelerdi artık.

"Ulan sizi yandaşım biliyorum, anında beni sırtımdan bıçaklıyorsunuz." dedim. Lodos, umurunda değilmişim gibi düz baktı. Lan seni eniştem yapacaktım ben!

"Bir gün çalışacağız, diğer gün hafif egzersizler yapacaksın. Bu şekilde bedenin de kendini bir haftaya kalmaz alıştırır tempoya." Birkaç saniye susup sonra devam etti. "Erken de olmalı ki, kimsenin günü kaçmasın, sonra benim işim var malum."

Bunu derken Atlas'a bakmıştı. Atlas, "İmdat!" diye bağırdı bir anda. Elimi ağzıma kapatıp, başımı eğerek güldüm. Yazık korumalar bile konum alır gibi, hızla dönüp, bu tarafa bakmışlardı. Atlas yine küfre başlamasın diye, hızla atıldım.

"Ya ne demezsin? Ama benim uykum ağlıyor. Onu ne yapacağız? Uykumu alamayınca da ben gün içinde ağlıyorum?"

"Abartma," dedi Uğur. "Sen uykuyu, o kadar da çok sevmiyorsun."

"Seni seviyorum, onun yerine," dedim bir anda.

Ulan kekoluğumu yapmıştım bugün de. Şükür Aker'in yerini doldurdun.

Atlas çizgiyi de aşmıştı kekolukta ama o naz yapıyordu naz!

Benim kafada kurma seviyem.

Lan amk iç sesi, sen değil misin sabahtan beri ship diye deliren?

Lodos, Uğur'un kalakalışına karşılık, yumruk yaptığı elini onun omzuna geçirdi. "Dostum bu işi başkasına versen alınırdım. Sizinle çok eğleneceğiz," dedi. Kesin öyledir der gibi dişlerimi göstererek güldüm. Samimiyetsiz tavrımı gözden kaçırmadı. O da bana gözlerini kısarak baktı. Atlas, başına şapkasını geçirdi. Gözlerine de güneş gözlüklerini taktı.

"Neyse yeter, ben bugünü unutmaya gidiyorum."

"Ben de," dedi Lodos. Ben de gidiyorum demek istemişti umarım. İkisi de unutursa yandık gülüm ki ne yandık! Atlas önde, o arkada çardaktan çıktılar. Uğur'la biz de aynı anda kalkıp, kaliteli ev sahipleri gibi onları geçirmeye yürüdük. Artık onları mı geçirecektik, birbirimize mi geçirecektik gittiklerinde Allah bilir.

Ne alaka ne alaka? Şeytan akıllı her şeyi oraya çekme!

Önce Lodos, motorsikletinin yanına ulaştı. Kaskını eline alıp, başına geçirmeden de, "Numaramı Uğur'dan al. Bir şey olursa haberleşiriz ama kaçmayacağına inanıyorum." demişti.

"Kaçmam!" dedim. Evet beni bilerek gaza getirdiğinin farkındaydım ama direnemiyordum. Tek suçum gazla çalışmak.

Boş ver ucuz o, sen ekonomi bilen kızsın.

Kaskı başına geçirdi. O sıra Atlas da motorun yanında duran arabasına yürümüştü. Siyah kaskının siyah camını açtı, Lodos. Bize son kez bakmıştı. Gülerek el salladım ona, o el sallamadı, başını salladı. "Çekil de kapıyı açalım," deyince Atlas ona döndü. Gelirken, Ferrari'nin tepesinden atlayan da dedemdi sanki. İş gıcıklıktı ya. Atlas bu işin ekmeğini iyi yiyordu. Kudurtucu tim başkanı.

"Sabırlı ol," dedi Lodos. Motor'un yere sabitlenen ayaklığını kaldırdı. Ama bu ayarsızmış gibi motorun sağa doğru hafifçe kaymasına neden olmuştu. "Sikecem ha motorunu!" diye bağırdı Atlas. "Ne yaptın lan, daha dün aldık bunu!"

Lodos, motoru anında tutsa da kolu çarpmıştı, Ferrari'nin kapısına. Ah bu Atlas'ın araba kapılarının neydi erkeklerden çektiği? Erkekler ama?

"Ben de dün aldım. Adam bozuk demişti, yaptıramadım daha." La bu adam Aker'e de külüstür bir şey bulmasın o zaman?

Bence bu sorun için, beş bin daha az ödemiştir. Öyle bir pazarlık yani sen düşün.

Kral amk! TR'yi ilk günden ele geçirdi adam!

"Bana ne ya yaptıramamandan." dedi Atlas. Gözündeki gözlüğü hırsla çıkarıp, çıplak gözle bakmıştı yeni bebeğinin tenine. At gözlüğünü çıkardı puhshdsgdvfsvhdsfhg!

Lan dur gülme zamanı değil hırr zamanı!

"Tuttuk lan boş yapma, değmedi bile." dedi Lodos da bir anda sinirlenerek. Aha, bir Türklük kanıtı daha. Sesi boğuk çıktığı için daha bir tehdit kokmuştu tabi, bence ürkütücüydü de.

"Delireceğim şimdi." Atlas'ın tantana sebebine bakmak için Uğur'la ben de ikisi arasına yaklaştık. Arabanın kapısında belirgin hiçbir şey yoktu. Sinek çarpsa aynı etkiyi yaratırdı tabi Atlas, fil tepmiş gibi delirmişti. Olayları abartma seviyem.

"Yok bir şey Atlas, olsaydı gönderirdik geri, sana mı dert? Ben hallederdim." Kaşıyla arabaya binmesini işaret etti. "Hadi git artık abicim, çocuklaşma ya!" dedi Uğur da bir anda sesini yükselterek. Atlas'ı daha ne kadar tolere edecekti zaten? Çok bile dayanmıştı.

Herkes çok gergindi.

Acil sikişmeniz gerekiyor ama doğru kişilerle.

Bakın şimdi çok ilginç bir şey yapacağız. Üçgen bir şekilde birbirimize takacağız. Ben Haydar Bey'e takacağım, Haydar Bey Mehmet Bey'e takacak, Mehmet Bey bana takacak ve yarın, böylelikle gazeteler için haber niteliği olan bir şey çıkacak.

AHAHGAHHSJHGSDDJGSJHGHSHAHAHAHAHAHAHHSGDHAGHSD!

Dudaklarımı birbirine bastırdım ben de gülmemek için. Atlas, uzun bir çocuktu ama abisinden de, birkaç santim kısa olduğu için, Lodos'un burun hizasına kadar falan geliyordu boyu. Bedeni de atletik ama normaldi. Kas yığını değildi yani. Buna rağmen, hiç acımadan Lodos'un omzuna omzunu geçirdi. Sonra da onun motorunu ittiği gibi, Ferrari'sinin kapısını açarak bindi.

"Sen göreceksin, nasılsa elime düştün," diyerek de adamı açıkça tehdit etti. Lodos yandın oğlum, seni peşinde dolandırmaktan gebertmezse ben de Ahsen değilim! Sonra da motoru, güçlü bir sesle çalıştırdı.

"Göreceğiz bakalım." dedi Lodos. Keyfini de bozmuyordu. Küfre bile takılmamıştı. Yabancılarda fuck, ekmek ve su gibi olduğundandır.

Bizde değil mi?

Bizde oksijen gibi.

Vele ho vele ho, thug life!

Kafa atsa, kask var diye cesaret edememişti herhalde At'ım. Yoksa kendi burnunu kırmak pahasına yapardı bunu, gülmesine bile sinir olmuştu adamın.

Uğur'la biz de kenara geçmiştik. Uğur arkamdaydı. Kaslı kolları, çıplak karnımın üzerinden bana sarılmıştı. Nefesi saçlarımın arasına akıp, ensemi huylandırıyordu. Karnımda birleştirdiği ellerinin üzerine ellerimi koymuşken, Nilgün Başkanı hatırladığım için son sözümü söylemeden edemedim.

"Kankacım ben sana demiştim," dedim Atlas'a bakarak. Sesimi, araba bastırmasın diye hafif yükselttim. Lodos da motoruna binmişti nihayet. "Götünü kaşısaydın, bunların hiçbiri yaşanmayacaktı!" Ellerimi ne yapalım der gibi havaya kaldırdım. "Nazara geldin." Burnu boktan kurtulmazdı artık.

Lodos, anlamadığı için garip garip baktı bana. Yanağını yanağıma değdirmek için başını eğen Uğur, kulağımın dibinde, aşık olduğum güzel sesiyle boğuk bir kahkaha attı. Atlas da bildiğimiz gibi küfür mırıldanmıştı.

"Amına koyim, ben böyle göte gelmedim."

Bu işi layıkıyla yerine getirdiğimi bilmeyen yoktu artık...

Uğur'la ben kahkahalara gömüldük. Atlas gaza bastığı gibi bizi dumana boğarak yanımızdan ayrıldı. Elin gavur memleketlerinde büyüdüğü için çok şeyi kaçıran, kıyamisu Lodos da, en azından onu gözden kaçırmamak için kaskının camını indirip gaza yüklenmişti.

Sevgilimle, korumaların bakışları altında iki büklüm olarak, birbirimizin kollarında kahkaha atmaya devam ettik. Hayat bize güzeldi amına koyim.

Cadı kaynanam bile keyfimi kaçıramazdı benim, ben Ahsen Naz Aykan'dım.

Eee bir gün herkes, yetkili Nilgün Başkan'ın dediklerine kulak vermeleri gerektiğini de öğrenecekti.

Nokta!

 🖤

Ajsfhsgadsdfgdgfhjgdj

Atlas ve Lodos, ne diyorsunuz ıfsdjhsjhd dertleri nedir de birbirilerinin kuyruklarına basıp duruyorlar?

Olar mı onlardan fikir belirtins osjdfjkh

💘OY VE YORUMLARI UNUTMAYINSSS💘

Öptümssss

Continue Reading

You'll Also Like

2.2K 238 11
Her şeyden önce söz vardı ve söz Tanrı'ydı. Bir Melek ve Şeytan'ın imkansız hikayesi 11 bölümlük kısa bir hikaye:)
4.7K 630 25
ASLA yalnız değilizdir. Gece bir başınıza ıssız bir sokakta yürürken takip edilme hissi aniden panikleyip varacağınız yere kadar sürekli arkanıza dön...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.8M 32.6K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
4.6K 360 66
#TAMAMLANDI Sevmediğim bir kalp, benim için atıyordu. Bunun yükü çok fazlaydı.