Matemde Kalan Düşler +18

By Afilliyalnz

331K 5.8K 649

Yetişkin okurlar için uygundur İblis gecenin en karanlığına, ayın koynunda kızıl bir gölge var etti. Ay ağl... More

Matemde Kalan Düşler
1. Bölüm " Kızıl Gölge"
2. Bölüm "Gece Yağmuru"
3. Bölüm "Acının Koynunda"
4. Bölüm "Cehennemde Vadi"
5. Bölüm "Zihnin Tutsağı"
6. Bölüm "Karanlık Sanrı"
7 . Bölüm "Kış Güneşi"
8. Bölüm "Ruhun Azabı"
10. Bölüm "Yarım Kalanlar"
11. Bölüm " Küllenmiş Yas"
12.Bölüm" Şah Ve Mat "

9. Bölüm " Ölüm Sessizliği"

12.2K 367 20
By Afilliyalnz


Keyifli okumalar dilerim

Bol yorum ve oylarınızı eksik etmeyin canlar seviliyorsunuz ❤️

                 9. Bölüm
               Ölüm Sessizliği

      Imagina  Dragons - Believer
          MIIA - Dynasty

Bazı kaçışlar seni hep daha büyük felaketler sürükler. Tutundukça yok olursun.
Etrafını saran insanların senin kuyunu kazmak için geldiklerini anladığında içinde ölüm sessizliği çöker. O zaman konuşmanın bir manası kalmaz.
Büyük bir girdaba düşersin oradan da ateşlerin tam içine. Yandıkça duymazlar seni. Çünkü insanlar ateş onlara sıçramadığı sürece hiç bir acıyı görmezler.  Sessizlik oyunu oynarlar sen yanarsın onlar gülerler. Sonra bir kadeh daha kaldırırlar senin acına. Sen ateşlerde yandığında kimsenin senin ayağa kalkacağını tahmin etmez. Şimdi uyan ve seni yok etmek isteyenleri kendi ateşinde yak.

Oturduğum masadan hızlıca ayağa kalktığımda etrafıma bakmaya başladım. Richard etrafta yoktu tamda tahmin ettiğim gibi. Savaş 'ı o satın almıştı anlaşılan beni bitirmek istiyor ama onu yok edecem. Beni böyle basit bir numaralar ile alt edebileceğini sanıyorsa yanılıyor. Buranın gizli çıkışına doğru Özgür ile birlikte koşmaya başladık.
Kapıya vardığımız gibi açmaya çalıştık ama bir türlü açılmadı.

" Allah kahretsin" dedim öfkeyle. Kapıya var gücümle tekme indirdiğim gibi kapı açıldı. Özgür ile bakışıp hızlıca açılan kapıdan çıktık. Karanlıkta ormana doğru koşup oradan uzaklaştık. Yaklaşık yarım saat koştuktan sonra bir ağacın altında sokuklanırken birbirimize bakıp gülmeye başladık .

" Ortak bundan da sıyırdık mı dersin?" dedim alaycı bir şekilde.

" Onu bilmemde sen bu şekilde donacaksın onu biliyorum" dedi kızgın bir şekilde

" Bana bi şey olmaz. Neler görüp geçirdim aklın almaz" dedim geçmiş gözlerimin önüne düşerken.

" Gel benimle bir on dakika kadar gittikten sonra ana yolla varacaz" yanıma gelip ceketini benim omuzlarıma koydu ve benim bir şey söylemene fırsat vermeden ellimden tutup hızlıca yürümeye başladık. Yollu boyu ne o konuştu ne de ben dediği gibi on dakika sonra ana yolla vardık. Yolun kenarında park halinde ki araba dikkatimi çekince Özgür 'ün kolludan tutup durdurdum.

" Bekle orada bir araba var. Bir tuzak olabilir"

" Tuzak değil benim arkadaşım onu ben çağırdım bizi alması için. Haydi hızlı ol" diyerek kolumdan tutup çekmeye başlayınca ona ayak uydurdum.
Arabaya vardığımızda Özgür kapıyı açıp içeriye girmemi bekledi. Ben geçince oda gelip yanıma oturdu ve araba haraket etmeye başladı.

Ön koltukta çantam kabanım ve telefonum vardı. Özgür 'ün de kabanı orada duruyordu. Kaşlarımı çatarak bakıp Özgür' e döndüm.

" Bizim kabanlarımızı ve çantamı nasıl getirdin"

" Arkamızda delil bırakamazdım öyle değil mi?" dediğinde kıravatını gevşetiyordu.

" Anladım bir an aklımdan çıkmış bunlar" dedim hayıflanarak. İçinde sahte kimliğim vardı ama yinede büyük bir riskti.

" Çok iyi iş çıkardın kardeşim" dedi Özgür sürücü koltuğunda oturan adamın omzuna vurarak.

" Eyvallah kardeşim sen istersinde ben yapmaz mıyım.  Yalnız arkadaşını hiç soramadım. Bende İngilizce yok biliyorsun" dedi dostane bir şekilde.

" Sorun değil. Zaten o çok konuşmaktan hiç hoşlanmaz. İnanır mısın ağzı var dilli yok" dedi bana gülümseyerek bakarak.

" Sana o dilli gösterecem ben bekle beni" dedim sakince.

"  Seni tanıdığına çok memnun olmuş öyle diyor"

" Öyle mi bende onu tanıdığıma çok memnun oldum" dedi heyecanlı bir şekilde

" Ölmek istiyorsun hissediyorum ama seni bu gün öldürmeyecem" dedim ona sahte bir gülümsemeyle.

" Tamam tamam bir şey demedim" dediğinde dönüp ona baktım. Saçları dağılmıştı gömleğinin iki düğmesi açıktı. Onun bakışları ise telefonundaydı.

" Yakışıklı ne yapıyorsun böyle. Karşında kocaman bir manzara var ve sen oturmuş telefonuna bakıyorsun." parmaklarımı omzuna koyduğumda hızlıca ellimi itip. Bana ters bakışlarla bakmaya başladı.

" Güzel olmam sana bakacağım anlamına gelmez" dedi sinirli bir şekilde.

" Öyle olsun bakalım." dedikten sonra bakışlarımı ondan çekip camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Yolun geri kalanın ikimizde hiç konuşmadan geçirdik araba otelin önünde durduğunda kabanımı ve çantamı aldıktan sonra inip hızlıca içeriye girdim. Arkamdan gelip bana yetişen Özgür 'ü umursamadan asansöre bindim ve gideceğim katın numarasına bastım.

" Seni anlamıyorum. Bir kaç saat iyiyiz sonra birden aramıza aşılması imkansız duvarlar örüyorsun" dediğinde ona dalgınca baktım.

" Ben böyle biriyim sana özgü bir durum değil" diyip saçlarımı düzeltmeye başladım.

" Bazen baharda açan çiçek gibi neşe getiriyorsun. Bazen ise ölüm sessizliği gibi bir kenara çekiliyorsun" diyr fısıldadı ne o bana döndü ne de ben ona ikimizde karşımıza bakıyoruz.

" Ben hep ölüm sessizliği gibiyim. Benzetmen çok yerinde olmuş" dedim katı bir şekilde.

" Hayır aslında içinde ki sen bu değilsin" dediğinde asansörün kapıları açıldı. Onu beklemeden dışarıya çıkıp aynı hızla odamanın olduğu koridora girdim ve en sonunda 234 yazılı odanın önünde durdum. Kartı okutup kapıyı açtıktan sonra içeriye girdim ve beklemeden kapıyı örtüm.

Kabanımı ve çantamı yatağın üstüne fırlatıp derin bir nefes aldım. Bu hayatın engamesinden bir nebzede olsa kurtulmak için banyoya girdim ve ilk işim sıcak suyu açmak oldu. Yüzümde ki makyajı silmek için makyaj temizleme suyu ve pamuğu aldım. Güzel bir şekilde makyajı temizledikten sonra üstümde ki elbiseden kurtulup kendimi sıcak suyun altına bıraktım. Gold ve Beyaz ağırlıklı bir banyoydu burası başımı soğuk mermere yaslayıp tavana bakmaya başladım. 

O Richard artık fazla olmaya başladı. Bu zamana kadar hep unutmak istediğim bir geçmişti o. Şimdi ise sonsuza dek yok etmek istediğim bir anı. Onunla savaşımız hiç bitmeyecek. Galip yada malup olmak umrumda değil.

Islanıp boynuma dağılan saçlarımı geriye çektim.
Şampuan şişesine uzandım kapağını açıp bir miktar elime koyduktan sonra masaj yapar gibi saçlarımı köpürdüm. Bu işlemi bir kaç kere daha yaptıktan sonra bol suyla duruladım ve beyaz bornozu giydim   küçük bir havluyuda başıma sardıktan sonra banyodan çıktım.

Odama gelip Eren'e aldırdığım kıyafetlerimi poşetin içinden çıkarıp. Giyinmeye başladım.
Saçlarımı kurutmak için tekrar banyoya döndüm. Dolabın en üst rafında duran saç kurutma makinesini alıp prize taktım ve saçlarımı kurutmaya başladım. Tamamen kuruduğunda emin olduktan sonra makineyi yerine bırakıp odama geldim. Yatağıma oturup çantamı aldım ve fermuarını açıp içinde duran telefonumu alıp
Eyşan 'na mesaj attım.

Yarın Türkiye' de olacağım yüzyüze konuşmamız gerekiyor. İstanbul 'daysan bana konum at

Diye yazıp gönderdim. Bu gece burada olduğumu bilmesine gerek yoktu. Üç dakika sonra mesaj geldi açıtım.

Seni burada görmek ne büyük bir şeref hanımefendi. Yarın vardığında haber ver konum atarım.

Diye yazmıştım bende tamam yazıp telefonunu kenara bıraktım. Bizim çocukların bu baskından haberleri yoktu muhtemelen çünkü hiç birinden ses seda yok bu saate kadar. Haberleri yoksa söylemenin manası yoktu. Yatağıma geçip yorganı kafama kadar çektim. Tam uyuyacaktım ki telefonum çaldı. Komodinin üstünde duran telefonuma uzanıp aldım.  Pınar arıyordu açıp kulağıma dayadım.

" Sıla nerdesin? Otele geldin mi?" dedi esneyerek

" Evet geldim. Hiç bir sorun yok" dedim sakince 

" Seni merak ettim." dediğinde tekrar esnedi.

" Ben iyiyim seninde uykun var haydi uyu. İyi geceler" dedim boynumu ovarken.  Sanada  iyi geceler dedikten sonra telefonu kapattık. Komodinin üstüne bıraktım telefonu ve yorganı tekrar kafama kadar çekip uyumaya çalıştım.
Gece geç saat olmasına rağmen bir türlü uykum gelmiyor. İçimde büyük bir sıkıntı var.

Yarın o kadının evine gitmek istemiyordum. Tahmini ettiğim kadar güçlü değilim galiba. Ben güçlü olduğumu sanıyordum ama değilmiş.
O kadını gördüğüm gün içimde ki sürekli uyutmaya çalıştığım beş yaşında ki kız uyandı.
Benim güç dediğim şey saf öfke ve kinim. Buna karşı koymam imkansız. İçimde kendi elimle yaratım o kadınla her zaman gurur duymayı ögrendim. Acılara ve kedere boyun eğmenem gerektiğini ögrendim.

Yıkıntılar arasında kaldığınızda. Yok olmayı düşünmek yerine ayağa kalkıp koşmayı ögrenmeyi  ögrenmeniz gerek.

Gözlerimi sımsıkı yumdum ve düşünmeye son verdim.  Kendimi uykunun koynuna bıraktım.
Gözlerimi açtığımda hala karanlıktı. Komodinde duran telefonumu alıp saate baktım. 04.22 geçiyordu. Surahiye uzandım ve bir bardak su doldurup. Onu yavaş yavaş içmeye başladım. Saçlarım terlediği için boynuma yapışmış onları toplayıp komodinin çekmesinden siyah lastik tokamı  çıkarıp koluma taktım. Suyum bitince bardağı bıraktım ve saçlarımı o tokayla bağlayıp. Yatağa geri uzandım. Ve tekrar uyumaya çalıştım. Kısa bir süre sonra uykuyaya tamam teslim oldum

                             ♣️
Sandalyede oturup dışarıyı izliyorum. Parmaklarımın arasında tutuğum kahvemden bir yudum aldım. Arkamı yaslananıp derin bir nefes aldım. Bu gün hava çok güzeldi. Eğer daha sakin bir hayata olsaydım. Yürüyüş yapıp eğlenebilirdim. Fakat ben hep bir şeyler düşünmek zorundayım. Tek bir hatanın bedeli ağır olur benim hayatımda. Her insan hata yapar fakat bu bendekinin bedeli gerçekten çok ağır olur.
Kahvemden bir yudum daha alırken. Telefonuma ar arda iki mesaj geldi. Oturduğum yerden kalkıp yatağım üstünde duran telefonumu alıp ekranını açtım. Gelen mesajı tıkladım.  Eyşan 'dandı.  Konumunu atmıştı ve gelip gelemediğimi sormuştu. Ona yarım saat sonra orada olurum diye yazıp gönderdikten sonra montumu ve çantamı alıp odadan çıktım. Uzun koridordan geçerek asansöre bindim. Zemin kata inmek için beklemeye başladım. Asansörün kapısı açılınca hızlıca dışarıya çıktım ve çıkışa doğru yürümeye devam ettim. Odadan çıkmadan önce arabayı hazırlamalarını söylediğim Eren umarım hazırlamıştı bir de iki saat orda onları mı bekleyecem.

Arabaya bindim ve iki araba olacak şekilde yolla çıktık kısa sürede. Attığı adrese geldim. Burası İstanbul 'un en gözde restorantlarından biriydi. Şapkamı ve gözlüğümu takıp arabadan indim. Hızlı adımlarla yürüyüp içeriye girdim. O sırada da Eyşan' na mesaj yazıyorum.  Üçüncü masa camın karşısı diye yazmıştı. Yüzümü telefondan kaldırıp etrafa baktım ve onu gördüm. Üstünde her zaman ki gibi cesur bir elbise vardı. Parmaklarının arsında ki kahvesini yudumluyordu. Küçük adımlarla yürüp tam yanına geldim. O kadar dalgındı ki geldiğimi fark etmedi. Karşısında ki sandalyeyi çekip oturdum.

" Nereye böyle dalıp gittin." dememle elinde tuttuğu fincanın aceleyle yere bıraktı.

" Geldiğini fark etmedi" dedi şaşkınca. Bacak bacak üstüne attıp

" Sen kendinde değilsin resmen" dedim sakince
Elleriyle yüzünü gergin bir şekilde ovup bana döndü.

" Sadece kötü bir gün geçiriyorum. O kadar" dediğinde bakışlarını benden hızla çekti.

" Bu kötü bir gün değilde, kötü bir geçmiş gibi geldi bana." dedim imali bir şekilde.

" Bu benden istediğin evrağı almama çok az kaldı" diyerek o konuyu tamamen kapatı. Onun bu sözüyle masaya doğru eğilip kısık sesle konuşmaya başladım.

" Nasıl az kaldı? Evrağı buldun mu yani? "

" Bir tane kasası var bu adamın evinde. Ve bütün önemli evraklar onun içindeymiş. Senin bahsettiğin o dosyada muhtemelen onun içinde" dedi oda benim gibi kısık sesle konuşmuştu.

" Kesin emin misin? Orada olduğuna" dediğim gibi yanımıza gelen garsonla ikimizde sustuk.
Kafam allak bullaktı sade kahve iyi gelir diye onu istedim. Uzaklaşan garsonla birlikte tekrar konumuza döndük.

"  Yüzde elli ihtimalle orada diyelim çünkü bildiğim kadarıyla başka kasası yok. Fakat bu kasanın açılması sadece parmak okutmayla oluyor" dedi umutsuzsa.

" Bunun için bir planım var. Sen adamın aklını başından alabildiğin kadar al. Sana sonsuz güvenmesini sağla yani" dedim tek tek. Bakışlarımdan zehir vardı.

" O çok tehlikeli ve havada nem kapan çinsten yani" dediğinde düşünceliydi.

" O bahsettiğin adamı çok iyi tanıyorum. Sen gönlünü hoş tut gerisi çorap söküğü gibi çözülür" dedim güven veren sesimle. Arkamı yaslanıp dışarıyı seyretmeye başladım.

" Onu oyun oynadığımı anlarsa beni öldürür" dedi korkuyla. Bakışlarımı manzaradan çekip ona çevirdim.

" Zaten işim sonunda senin ona oyun oynadığını farkında olacak. İşte o zaman o fark etmeden ben seni güvenli bir ülkeye çoktan yerleştirmiş olacağım. Her şey hazır sadece seni bekliyorum"
Dedim sakince. Ona güven vermeliydim yoksa hata yapacak ve bu da onun ölmesine neden olacak. Ve ben bunu hiç istemiyorum.

" Ben bu ülkeden gitmek istemiyorum ki. Hem patronum asla gitmeme izin vermez ki" dedi panikleyerek.  Kocaman bir kahkaha attım. Yaklaşık bir dakika kesintisiz bir şekilde güldükten sonra kendimi toparlayıp bana hem şaşkın hemde kızgın bir şekilde bakan kıza döndüm.

" Ben seni mi götüremiyecem bu ülkeden" dediğimde bakışlarım daha neler der gibiydi.

" Ben gitmek istemiyorum buradan. Anılarım dolu her yer onları bırakmam imkansız" diye duygusal bir konuşma yapması canımı sıktı. Masada eğilerek onunla göz göze geldim.

" Beni iyi dinle. Eğer anılar ve geçmişte kalırsan sonun mutlaka haksız bir ölümdür. Ölmek istiyorsan burada kalabilirsin ama benim için hayatını riske attığın için ben buna asla izin vermem" dedim sert bir şekilde. Kaşlarım istemsizce çatmıştı.

" Belki bazen yaşamaktansa ölmek daha iyidir" dedi dolan gözlerini silerek. Tam ağzımı açtım konuşacam. Garson elinde kahve fıncanımla gelince tekrar susmak zorunda kaldım.
Fıncanı önüme bırakıp gittikten sonra tekrar Eyşan 'na döndüm.

" Sana acı veren insanlar için ölmek istemek aptallıktır. Sen aptalmısın peki?" dedim buz gibi soğuk sesimle. Akan göz yaşlarını silip bana döndü.

" Sen acı çekmek nedir bilmiyorsun. Sen hep onları yok saymayı seçmişsin. Sen yok saydın diye onlar yok olmuyor "dedi öfkeli ve isyankar bir şekilde sonra paketten bir tane daha peçete çıkarıp burnunu sildi.

" Acıları yok saymayı ögrendığında, onlar bir sigaranın izmariti  gibi hayatına değmeden yok olup gidiyorlar. Ama sen o acıları sigara yaparsan seni kül etmeden gitmezler" dedim gayet sakin bir şekilde.

" Acılar sözlerle hafiflemiyorlar" dedi başını sağa sola sallayarak. Bir yandan da akan göz yaşlarını siliyor.

" Acıları sözlere sığdırırsan tabi ki geçmezler"

" Onlar sözlerden ibaret zaten. Gelip içine oturur"

"  O zaman küllerinden yeniden doğ. Uçmak için gökyüzünden her zaman bir yer bulursun" dedim umutlu bir şekilde. Son defa göz yaşlarını silip bana döndü.

" Bu hikaye beni çok kötü yollara sürükledi. Gökyüzü bana göre değil. Çünkü oraya iyi insanlar bakıyor" diyerek bu dediğimi kestirip attı. Sonra derin bir nefes aldı. Önümde soğumaya yüz tutmuş kahvemden küçük bir yudum alıp masaya geri bıraktım.

" Hikayelerde insanları üzen şey kötü karakterlerdir. Senin kötü karakterin kim"

" O hikaye çok uzun anlatmaya değmez" dedi saçlarını düzeltip telefonun ekranından kendine bakarak.  Arkama rahatca yaslanıp ona döndüm.

" Akşama kadar zamanım var ben dinlerim"

" Anlatmaya değmez ki" diye lafını yeniledi.

" Ama canını sıkmaya değmiş" dedim sakince. Masada duran fincanımı alıp bir yudum daha aldım. Bu sefer masaya geri koymadım.

" Küçük bir mahallede büyüdüm. Bütün çocuklar hep iç içseydik." diyerek konuşmaya başladı.
" Dört kardeştik. Öyle maddi durumunuzda iyi değildi. Milletin eskileriyle büyüdüm resmen" dediğinde derin bir nefes aldı . Hiç konuşmadan onu dinledim.
" Batuhan' nıda oradan tanıyorum aynı mahallede büyüdük. Sonra birbirimize aşık olduk. Yani en azından ben aşık oldum. Onunla gerçekten de mutlu olacağıma inandım.
Benim amacım zengin olmak falanda değildi hani sadece mutlu olmak istedim. Bir gün annemin kulağına gitmiş. Batuhan da az biraz serseriydi. Annem çok kızdı. Onunla bir daha asla görüşmeme gerektiğini söyledi. Görüşürsen eğer babama söyleyeceğini de söyledi. Lise üçteydim. Babamdan çok korkuyorum hani. Anneme bir daha görüşmeyeceğim söyledim. Sonrasında ise  gizliden buluşuyorduk. Çocuk aklı tabi gözüm kör olmuştu. Annemde sürekli sıkıştırıyor beni görüşmeme için. Çünkü mahallede kimsenin duymasını istemiyordu. Ben de sürekli annemi kandırıyorum işte bu iki sene öyle geçti. Lise bitti ama ben bir yer kazanamadım. Babam çok kızdı ve bir daha ki yıl için söz verdirdi. Okulda olmayınca tabi biz daha çok buluşmaya başladık."dediğinde durup bana baktı onu dinleyip dinlemediğimi kontrol etmek için. Onu dinlediğimi görünce konuşmaya devam etti.

" Onunla ilk kez ıssız bucaksız bir ormanda beraber olduk. Doğrusu onun zoruyla. Önce istemedim ama sonra beni terk edeceğini söylediğinde kabul ettim. O kadar çok canımı yaktı ki. Yinede onu terk edemedim. Bu ondan sonrada olmaya devam etti. Bir köprü altı harabe bir ev ve ya inşaatlarda. Beni sevdiğini sanıyordum meğerse o sadece beni kullanıyormuş. Bir gün bana geldi ve çok paraya ihtiyacı olduğunu söyledi. Başının derte olduğunu ve bulamazsa peşinde olduğu adamların onu öldüreceğini söyledi. Ona bi şey olma ihtimali beni ölümüne korkutmuştu. Annenin bileziklerini istediğinde bunu asla yapamayacağımı söyledim. Ama başka bir yol bulacağımıda söyledim. Mahalleden bir arkadaşım vardı. Ona gittim ve paraya ihtiyacım olduğunu söyledim oda bana sesimin güzel olduğunu ve çok para kazanabileceğimi söyledi ve bir adres verdi
Hiç kuşkusuz verdiği adrese koştur koştur gittim. Sonuçta bir şarkı söylecektim sadece.
O oruspu beni pavyona yollamış. Ondan sonrada zaten bir daha çıkamadım.  Parayı alıp Batuhan 'na getirdim. Paraları görünce çok sevindi ve onları nerde bulduğumu sormadan çekip gitti. Bende o Cehenneme geri döndüm. Günlerce aradım onu fakat telefonları kapalıydı. En son dayanamadım ve mahalleye gittim.  Bana oradan taşındıklarını söylediler. Tabi kılık değiştirip gittim. Çünkü o arkadaşım dediğim kahpe ben gider gitmez. Pavyona düştüğümü söylemişti. Babam kalp krizi geçirmiş annem ise günlerce kendine gelememiş. Babamın cenazesine bile gidemedim ben. Onların hepsine göre ben kendi isteğimle o Cehenneme düştüm. Ben küçük bir mahallede doğup büyüdüğüm böyle şeyler bilmezdim. İçine düştüğüm bu girdaptan da bir daha kurtulamadım. Yıllar geçti ben her yerde onu arıyorum. Ortada yok. Ona olan aşkım beni günden güne bitiriyor.
Üç yıl sonra izine rastladım. Ve inanabiliyor musun benim öz be öz kardeşimle evlenmiş.
Zaten baştan beri kardeşimi seviyormuş. Kardeşim ona pas vermeyince ona yakın olabilmek için beni kullanmış. Ve bende ona olan aşkım yüzünden her şeyimden oldum. En kötüsünde hakikatli bir oruspu oldum "dediğinde acı içinde gülmeye başladı. Ve o kahkaha dakikalar sonra Göz yaşı olarak gözlerinden akmaya başladı. Hızlıca göz yaşlarını silip devam etti.

" O piçinde tefecilere borcu varmış beni ona götürdüğüm parayla borcunu kapatıp kardeşimle sefa sürmüş yıllarca. Ben her şeyden onun için vazgeçmişken. Bedenim bir zamanlar sadece ona ait olacağını sanırdım fakat öyle olmadı. Şimdi parasını veren herkesin. Geriye ne aile kaldı nede yaşanacak bir hayat" dediğinde çenesi titriyordu.
İlk kez ağzımı açıp konuşmaya başladım.

" Bu kadar kötü anılar biriktirdiğin yerde neden hala kalmak istiyorsun" dedim anlamayarak. Bu şehrin ona gösterdiği tek şey acıyken üstelik

" Geçmişi unutmamak için tabi ki "

" Unutmazsan önüne bakamazsın "

" Benim önüne bakabileceğim bir hayatım yok ki "dedi acı bir şekilde.

" Geçmişi bırakırsan olur "

" Ne geçmiş kalmış bende nede gelecek ikiside sikilmiş bunu görmüyor musun? "dedi öfkeli bir şekilde.

" Bu ülkeden çıktığın gibi sana yeni bir isim ve hayat vaad ediyorum. Eskiye sünger çekmek zorundasın "dedim tana tane.

" Her şeyi unuturabilecekmisin bana "dediğinde düşünceliydi

" Tabi ki de unutacaksın "

" Uğruna pavyona düştüğüm adamı ve her şeyden çok sevdiğim kardeşimi öldürmekten dahil mi ?" dediğinde sesi ilk kez buz gibi soğuk çıkmıştı. Yüzümde mimik oynamadı.

" En çokta onları unuttururum" dedim sakince. Sonra devam ettim. "İşte acın şimdi dindi kalk ve toparlan. " diyerek bittirdim. Bizim hayatımızda ölmek öldürmek normal şeylerdi. Günlük rutin bir parçası gibi. Bu hem canıce hemde normal.

" İki yaşında da yeğenim varmış. Onu yanıma aldım ve büyüğünce kendi yerime koyacam. Birazda onun oruspuluğunu konuşsun bakalım. Hep beni konuşacak halleri yok mahalalinin." dedi ciddiyetle kaşlarımı çatıp ona baktım. Bu kadarını ben bile beklemiyordum. Fakat çok acı çekmek insana her türlü canavarlığı ögretir.

" Çocuğu nasıl aldın peki. Senden şüphelenecekler "dedim anlamayarak.

" Onları öldürdüm ve bu ölüme intihar süsü verdim. Sonra evime döndüm. Kardeşim olduğu içinde bana ulaşıldı. Çünkü evden çıkmadan önce kardeşim telefonuna sadece kendi numaramı kaydettim. O yüzden ilk aradıkları kişi bendim. Ve yegenimi evlatlık edindim. Bilmiyoru olabilirsin ama ben bir pezevenkle evliyim o yüzden de çocuğk bana verildi. Bir kaç timsah gözyaşı ile bu iş tamamdır "dedi kahkaha atarak. Bütün ruh hastalarının beni bulduğu doğrudur. Ona hayret ederek baktım.

" Bu kadarı beni bile şaşırtı. Pes doğrusu "dedim sandalyede arkama yaslanarak.

" Bunun bir bedeli olmalıydı değil mi? "

" Her şeyin bir bedeli olmalı ama yapandan almalısın o öcü "dedim öfkeli bir şekilde. Bunu bir türlü anlıyamıyorum neden bir anne ve ya babanın yaptığı bir şeyin bedelini ödemek hep çocuklara düşüyor.

" Onlar yaşamıyorlar ama içimde ki öfke bir türlü dinmiyor. "dedi acı içinde.

"  Bütün acıların tek sebebi onlar. Yanında ki bebek değil. Eğer o çocuğun başına bir şey gelirse kendini ölü bil "dedim sert bir şekilde.

" Bu senin meselen değil. Buna karışmanı istemiyorum "dedi öfkeyle elini masaya vururken.

" Ben istersem her şey benim meselem olur bunu sakın unutma. Ve unutmadan da söyleyelim. O bebeği bu akşam bana teslim ediyorsun. Aksi taktirde başına geleceklerden ben sorumlu değilim "dedim ses tonum sakindi fakat bakışlarım için aynı şeyi söyleyemeyecem.
İçinde binlerce duygunun geçtiği fakat öfkenin ağır bastığı kadının gözlerinin içine baktım.

" Bu dediğin imkansız o çocuğu sana asla vermeyecem! "diyerek parmaklarını saçlarına daldırdı. Öfkeden dişlerini kemirmeye başladı. Bu hali içler acısıydı.

" Sen sağlam kafayla düşünene kadar bende kalacak sonra istersen yine alırsın "dedim ağlıyarak bakışlarını banam çevirdi.

" Ben gerçekten de çok kötü biri oldum "dedikten sonra ağlamaya devam etti. Bu yaşadığı olaylardan dolayı psikolojisi alt üst olmuş.

" Hayır sadece sağlıklı düşünemiyorsun "dedikten sonra çalan telefonuma döndüm. Masanın üstünde duran telefonu alıp ekrana baktım. Özgür arıyor. Açıp kulağıma götürdüm.

" İz nerdesiniz? Seninle konuşmama gerekiyor "dedi dışarıda olduğu beliydi esen rüzgar ve arabaların gürültüsünden.

" Bir arkadaşımın yanındayım. Bir iki saate gelirim. Çok önemli değilse ancak akşam görüşebiliriz "

" Tamam o zaman akşam görüşürüz "dedikten sonra aramayı sonlardırdık. Bir süre be ben konuştum ne de Eyşan.

" Tamam senin dediğin gibi olsun o çocuk sende kalsın. Onu görmeye tahammülüm yok zaten "dedi başını sallayarak.

" Bu akşam Hasan Bilgin 'nin evinde olacağım.
Ve orada ki bütün giriş çıkışları. Evin oda sayıları planı falan. Hepsine bakacağım "dedim düşünceli bir şekilde.

" Bu akşam Hasan Bilgin' nim evinde ne işin var? "göz yaşlarını hızla silip bana daha yakın olmak için masaya doğru eğildi.

" Kendisi akşam yemeğini davet etti. Anlıyacağın bu büyük fırsat. "

" Çok iyi olacak bizim için "dedi az önceki konuyu tamamen kapatarak. 

" Sen adamı kandıramazsan işimiz pekte kolay gibi görünmüyor "dedim imayla.

" Benim işim sağlam. Karısını sevmediğini söyledi bana. O yüzden bu iş çok kolay olacak " dedi keyifli bir şekilde fakat son söylediği söz yüzünden benim keyfim kaçtı.  Buz kesti addeta. Çünkü böyle olsun istemezdim.
Barı mutlu olsaydı dedi içimden. Bizi terk edip gittiğine değseydi. Ne çocukları nede kocasını umursamadan gittiği adam onu sevmiyormuş.
Hani derler ya insanlar yaşattığını yaşamadan ölmezlermiş. Gerçektende öyleymiş. Oda bize yaşattığının aynısını yaşıyor şimdi. Belki farkında belki değil. Babamın o büyük aşkını asla hak etmedi o kadın. Şimdi o sevginin vebalini ödeme vakti onun için. İnsanlar bildim bileli hep nankördürler hep onlara açılan kapıyı iterler. Bütün olmazları peşinden koşarlar. Olmazlar eninde sonunda büyük yaralar açar insanda.
Sevgi hak etmeyene verildiğinde hep yok edilir.

" Nasıl sevmiyor? Dün gece bir davete karşılaştık gayette aşık gibi duruyordu" dedim daha fazla bilgi almak için safa yatarak. Eyşan ve Hasan 'nın arasında.

" Bir kaç gece önce bana geldi ve karısını artık hiç sevmediği söyledi. Fakat ayrılamayacağınıda. Çünkü baldızın kocasında onun için çok önemli bir şey varmış" dedi sakince.

" Ne olduğunu söyledi mi sana?"

" Hayır ne olduğumu bilmiyorum" dediğinde omuzlarını silkti.

" Ne olduğunu ögrendiğinde bana haber ver" dedim telefonumu çantama koyarken.  Ah teyze kim bilir yine başını ne belaya soktun. Evlendiğin adam da aynı senin gibi hayırsızın biri.

" Tamam sana haber veririm"

" Benim şimdi gitmem lazım. Dediklerimi unutma sakın. Evine kadar girip o kasayı aç. Sana güveniyorum" dedim omzuna dokunarak.

" Biliyorum bana güvendiğini bu güvenini boşa çıkarmamak için elimden geleni yapmaya hazırım" kendini gülmeye zorlayarak. Bu hali içimi acıtsada bende onun gibi sadece gülümsedim. Çantamı alıp oturduğum yerden ayağa kalktım ve Eyşan ile vedalaşıp restorantan çıktım. Arabaya binip otelin yolunu tutum. Saat. 15.02 di umarım bu trafikte geç kalmam diyerek başımı koltuğa yaslayıp dinlenmeye çalıştım. Kırk dakika sonra otelin önünde durduk ben beklemeden odama çıktım ve hazırlanmaya başladım. Kısa sürede hazırlanıp odadan çıktım. Uzun koridordan bir yandan yürüyor bir yandan da Özgür 'e mesaj yazıyorum.

Ben otelden çıkıyorum neredesin?

Mesajı gönderdikten bir dakika sonra mesaj geldi.

Garajın çıkılışındayım sen neredesin asıl?
Biraz daha geç kalırsan trafiğe takılacaz

Mesajı okuduktan sonra asansöre bindim yaşlı bir kadın dışında kimse yoktu.  Bende hızlı bir mesaj yazdım.

Asansördeyim birazdan orada olurum. Biraz beklesinler ne olacak

Diye yazıp gönderdim ve telefonu çantama koyup beklemeye başladım. Kapısı açıldığı gibi yavaş adımlarla inip yürümeye başladım.  Yine tanınmamak için ağır makyaj yapmıştım.  Saçlarımı düzeltip arabanın yanına vardığım gibi şoför koltuğuna geçip oturdum. Aynadan kendime son kez baktıktan sonra. Arabayı çalıştırıp gaza bastım. Garajın çıkışındaki Özgür 'ü gördüğümde arabayı durdurdum. Camı indirip Özgür' e seslendim.

"Ortak atla senin götüreyim gideceğin yere kadar" dedim alaycı bir şekilde. Siyah arabasının kaportasına yaslanmış telefonuna bakan Özgür sesimle bakışlarını telefondan çekip bana döndü.

" Sen atla ortak ben seni gideceğin yere kadar götüreyim." dedi ciddiyetle. Ona cevap vermek yerine onu baştan aşağıya kadar süzdüm. Siyah takımı oldukça yakışmıştı. Zaten onu tanıdığımdan beri hep takımı vardı üstünde.
Oldukça şık görünüyordu.   Gayet sakin bir şekilde

" Haydi beni daha fazla bekletme. Geç kaldık zaten "dedikten sonra camı çekip beklemeye başladım. Arabayı kilitleyip, yanımda ki kapıyı açıp bindi. İkimizde konuşmadık gaza basıp yola koyulduk.  Sessizlik yol boyu devam etti bu sessizlik. Özgür ün bakışları telefonundaydı. Birilerine mesaj  yazıyordu.

" Kime mesaj yazıyorsun sen arabaya bindiğinden beri" dedim bakışlarımı yoldan ayırmadan.

" Sevgilime yazıyorum, bensiz duramıyorda" dedi ayalaycı bir şekilde. Bu dediğine sadece kahkaha attım.

"  Ne oldu böyle sessizsin" dediğinde bakışlarımı ona çevirdim o sırada o zaten bana bakıyordu.

" Bu gün fazla kötü bir gün"

" Senin için her gün kötü zaten öyle değil mi?"

" Çünkü ben öyle istiyorum öyle değil mi?" diyerek ona tekrar döndüm. 

" Sen iyi şeyleri görmemezlikten geliyorsun. Sana çoğu zaman güzel şeyler Felaket gibi geliyor" dedi gözlerimin içine bakarak.

" Boş versene her iyi şeyin sonu zaten felaket değil mi? Ha önce gördün ha sonra fark etmez" dedikten sonra bakışlarımı yolla çevirdim tekrar. Yol boyu ne o konuştu ne de ben. Geçen her dakika sensizliğe gömüldü. Taki onların evinin önüne gelinceye kadar. Arabaları geniş avluda bırakıp Özgür ile birlikte ağır adımlarla eve doğru yürümeye başladık. Tam kapının önüne geldiğimizde kapıyı Hasan Bilgin ve karısı açtı onlarla selamlaşıp içeriye geçtik. Geniş salona geçip sadece gold ve gümüşün ağırlıklı olduğu salonda daha fazla oyalanmadan tekli koltuğa geçip oturdum.  Beyaz mini bir elbise vardı üstümde oturduğumda  yukarıya kaysa da umursamadım.

" Orada rahatmısınız?" diyen kadına döndüm. Hafif bir makyaj yapmıştı. Üstünde siyah uzun bir elbise vardı. Oldukça tedirgin görünüyordu. Belli etmemeye çalışıyordu fakat bunu gözlerine baktığımda anlıyordum.

" Burası rahat" dedim umursamazca bakışlarımı olabildiğince kısa tutuyordum üstünde.

" Efendim bu gün günlerden 23 Şubat 4 gün sonra sefkiyat var .bizim burada bütün hazırlıklar tamam. Depodan satış yerlerine kadar hepsi hazır" dedi ciddiyetle bakışlarımı ona döndürmeden

" Bizde de her şey hazır. 28 'in gecesi yolla çıkacaklar. Hiç bir sorun yok" dedikten sonra Özgür' e döndüm.
" Benim işim bitti Ortakta gerisi" dediğimde

" Bende de hiç bir sorun yok her şey yolunda" dedi sakince. Onların sıcak tavrı karşısında bende Özgür de oldukça soğuktuk.

" Yemekler hazır buyurun geçelim" diyerek eliyle geçmemiz için yol gösterdi. Yavaşca ayağa kalkıp masaya geçtik hep beraber. Özgür karşımda oturunca Yanımda ki sandalyeye Hazan hanım oturdu. Bu beni oldukça gersede hiç sesimi çıkarmadım.  Önüme konulan yemekler asla ilgimi çekmedi. Bu adam bu yemeklere zehir bile katmış olabilir.

" Çorbanın tuzu az olmuş sanırım biraz daha ekliyeyim" diyerek önumde  ki tabağa tuz şişesini boca eden kadına şaşkınca döndüm.  Aceleyle önümde ki tabağı alıp ayağa kalktı kadın.

" Kusura bakmayın yanlışlıkla oldu. Ben hemen yenisini alıp geliyorum" diyerek endişeli bir  şekilde gitti. kaşlarımı çatık bir şekilde arkasında baka kaldım.
Benim konuşmama bile izin vermeden çekip gitmişti kısa bir süre sonra elinde yeni tabakla gelip oturdu. Önüme koyduğu tabağa iğrenerek baktım. 
"Ben kendimi pek aç hissetmiyorum. Viski içecem" dedikten sonra bizim çocukların getirdiği viskiyi bardağa koydum.

" İlişkilerde güven çok önemliydi hani" diyen Hasan 'na döndüm.

" Ama herkese güvenilmez değil mi?" dedim yapmacık bir kahkahayla. Bu tavrım karşında konunuşmayayı tercih eden adam önünde ki etten yemeğe devam etti. Ben ve Özgür dışında ikisi yemek yemeğe devam ettiler. Yemek boyu ben viski içtim. Özgür telefonuyla ilgilendi onlarda yemeklerini yediler. Yemekler bitince masadan kalkıp eski yerime geri oturdum. Parmaklarının arasında tuttuğum kadehimi iki tekli koltuğun arasında ki küçük camlı sehpaya koydum. Muhtemelen yeni koyulmuştu. Çünkü oldukça kötü bir görüntü oluşturuyor.

" Richard ile aranın bozuk olduğu duyumlarını aldık" dedi uzun bir sensizlikten sonra

" Bu demek oluyor ki seninde bozuk olacak" diyerek kadehi koyduğum sehpadan alıp bir yudum aldım.

" Mesaj alındı" diyerek parmaklarının arasında tuttuğu bardağı kaldırıp küçük bir yudum aldı.
Yemekten beri sesiz olan karısı hemen yanımda ki üçlü koltukta oturuyordu. Bana bu kadar yakın olması canımı sıksada belli etmeden içmeye devam ettim.

"  Emir içinde geçerli. Burada olduğu duyumlarını aldım bende" dediğimde bakışlarım ima doluydu.
Yutkunup bakışlarını banam çevirdi.

" Bilmiyorum burada ki kimseyle iletişime geçmedi" dedikten sonra kadehini alıp bir yudum daha aldı.

" Umarım öyledir aksi takdirde sonu hiç iyi olmaz" dedikten sonra bakışlarımı ondan çekip evde gezdirmeye başladım. Bir kaç dakika sonra merdivenlerden koşarak bir çocuk indi.

" Ben anne ve babamın yanında kalmak istiyorum
Oda da değil" diye yüksek sesle söylenip salona girdi. Arkasında da koşarak bir kadın girdi. Sarı uzun saçlı orta yaşlarda mavi gözlü bir kadındı.
Mahcup bir şekilde çocuğun yanına gelip koluna dokundu.

" Anne ben de burada kalmak istiyorum" diyerek annesinin yanına gelip oturdu.

" Babacım sana dedim ya misafirlerimiz var." dedi yumuşacık bir ses tonuyla. Bardağını çocuğun göremediği bir yere koyup çocuğa doğru eğildi.

" Baba benide tanıştırırsan onlarla oturabilirim ." dedi kısık bi sesle.
Ben ve Özgür bu konuşmaya dahil olmadık. Çünkü biz güya türkçe bilmiyoruz.

" Büyüklerin konuşmasına dahil olunmaz ama" dedi annesi çocuğuna oda yumuşak bir şekilde.

" Ama anne ben bu abla ve abiyle tanışmak istiyorum" dedi mahcup bir şekilde başını önüne eğmişti.

" Onlar Türkçe bilmiyor ama annecim. Seninde İngilizcen o kadar iyi değil. Çünkü derslerini ihmal ediyorsun" dedikten sonra çocuğun başına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. O sarışın kadında çocuğun başında dikilmeye devam ediyor.  Hasan çocukla konuşmaya son verip telefonunda mesajlalmaya başladı.
Muhtemelen Eyşan ile mesajlaşıyor çünkü arada gülümsemesini denk geldim.

" Hasan" dememle telefonu bırakıp bana döndü.

" Buyur."

" Şimdi mesaj geldi. Tırlar hazırmış" dedim viskimden küçük bir yudum alırken.

" Anladım efendim" dedi telefonu tamamen yere bırakarak. Çünkü ne dediğimi çok iyi anladığı için.
Gerginliği iki kata çıktı.

" Ben Burda resim yapmak istiyorum ama anne" diyen çocuğa döndü bakışlarım. Annesinin yanında oturmuş başını koluna yaslamış. Tahminen on ve ya on bir yaşındaydı.
Orta da dikilen sarışın kadını gönderdi ve oğluna ilgiyle döndü.

" Ama bebeğim bizim konuşmamız gereken konular var"

" Ben sizin ne konuştuğunuzu anlamıyorum zaten. Burda resim yapsam sorun olmaz ki" dediğinde annesi bu ısrarın karşı koyamayarak yanında kalmasına izin verdi. Ama sesiz olması şartıyla. Çocukta kabul etti. Resim defterini ve boya kalemlerini almak için yanımızdan ayrılıp koşarak merdivenlerden çıktı.

" Akrep lakaplı biri var ve amacı senin yerine geçmek" dedi Hasan ciddiyetle bu söylediğini umursamadan ona döndüm.

" Ben olabiliyorsa olsun hemen" dedim sert bir şekilde. Oturduğum yerde duruşumu dikleştirerek. 

" Tabi ki de olamaz sadece bilmeniz için söyledim. Arkanızdan kuyunuzu kazma niyetinde" dedi kendinden emin bir şekilde.

" Mesela neler yapıyor?" dediğimde oturduğum koltuktan öne doğru eğilip ona daha yakın durdum. Bakışlarım buz gibi de yalan söyleyen adamın gözlerindeydi. Emin 'in köpeği olduğu arpacık ortadaydı.

" Rusya' ya yapacağın sevkiyatı duyduğu duyumları var"

" Senle oturup dedikodu yapmıyacam" dedim konuşmasına engel olarak.

" Bunlar dedikodu değil. Gerçekler efendim" dedi sakince

" Gücü yeten gelsin yerime gelsin" dedikten sonra bir daha ne ben konuştum ne de onlar. Geldiğimizden beri sesiz olan Özgür ilk kez konuştu.

" Türkiye sınırları içine ulaşan mallar artık bizden çıkmış oluyor. Ona göre davran. Eğer burada polise kaptırırsın bizi ilgilendirnez" dediğinde ona döndüm.

" Hayır tırları yükleyip yolla çıkardımız gibi bizden çıkıyor" diyerek araya girdim. Çünkü bunun için çok güzel bir planım vardı.

" Onun için istersen ekip yola kendinden yol boyu malarını korumak için"

" İstanbul 'la kadar sizin güvenliğinizde olabileceğini düşünüyordum." dediğinde ona kaşlarımı çatarak baktım.

" Fransa, Rusya, Almanya, İtalya gibi bir çok ülkeyele anlaşmalarımız var hepsiyle ilgilenemem. Sen kendin gelip ilgileneceksin" kadehin içinde ki son yudumda içip ona döndüm.

" Peki Kızıl gölge sen nasıl istersen öyle olsun. Ben ilgilenirim yollun geri kalanıyla" dedi düşünceli bir şekilde.
O sırada boya kalemi ve defterini alıp yanımıza gelen çocuğa döndü bütün bakışlar.

Sessizce annesinin yanına geçip oturdu. Bizimle konuşmaya çekiniyordu. O yüzden de dikkat çekmemek için sessizce annesin yanında oturup resim çizmeye başladı. Onları daha fazla izlememek adına ayağa kalktım.

" Ben bi lavaboya gideyim" dediğimde. Hazan hanım ayağa kalkıp

" Ben size yolu göstereyim"

" Hayır buna gerek yok. Kendim gidebilirim." dediğimde az önce ayağa kalktığı yere geri oturdu.

" İkinci kat soldan üçüncü kapı" başımla onaylayıp küçük adımlarla yürüyüp merdivenlere vardım basamakları birer birer çıkıp ikinci kata vardım. Dediği gibi soldan üçüncü kapıyı açıp içeriye girdim. Ellerimi yıkayıp boynuma ellerimi koydum suyla ıslatıp aynada ki kendime baktım. Bir kaç dakika sonra aynadan kendime bakmaya son verip
Kendimi toparladım. O sırada kapı açıldı ve içeriye Hazan hanım girdi.
Hızlıca kapıyı arkasından kapatıp bana doğru yürümeye başladı.

" Buldum ben gelmenize gerek yoktu" dedim saçlarımı düzeltmeye çalışarak.

" İz kızım." Bu dediğiyle bakışlarım aynada öylece kaldı.

                    BÖLÜM SONU

Bölümle ilgili yorumlarınızı bekliyorum

Sıla İz 'in annesi ile karşılaşmasında annesinin onun tanıyacağını tahmin ettiniz mi?

Hikaye nasıl ilerliyor?
Buunla ilgili yorumlarınızı çok merak ediyorum.

Diğer bölümde görüşmek üzere

Arayı çok açmamaya özen gösteriyorum





Continue Reading

You'll Also Like

741K 22.5K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
789K 25.9K 29
| YETİŞKİN İÇERİKLİDİR. +18 | Takıntı, bağlılık, tutku, şehvet, ihtiras ve aşk... Bay Midnight bunlardan fazlasıydı. Belki bir şeytan, belki de bir c...
1.4M 1.8K 2
KİTAP OLARAK RAFLARDA! 22/09/2017 Aşk'ı arayan aşka aşık bir adam. Şehvet yoğunluğuna karşı koyamayan bir kız... Tutku dolu, nefes kesici bir ke...
64.7K 1.3K 41
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...