Violet Black

By liarblackcat

93.9K 7.7K 10.3K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

42.Bölüm | VII

712 69 67
By liarblackcat

Harry Styles

Falling

*

"Bunların hepsi benim suçum, sizin takımlardan çıkarılmanız. Ona hiçbir şey yapmadılar. Sadece yazı yazdı. Montague sabah gülerek onu tebrik etti." dedi Ron. Hep beraber avlu da oturuyorlardı. Toplanma sebepleri D.O. buluşmaları için insanları farkedilmeden çağırma yolları bulmaktı ama konu yine quidditche gelmişti. "Siz ikiniz, kimseye vurmamışsınız bile niye yasaklandınız."

"Öncelikle kimseyi dövmediysem benim kabahatim değil." Angelinaları işaret etti. "Bu üçü beni tuttu. Yoksa ben onun pestilini çıkarırdım." dedi Fred.

"Tehlike arz ettiğimiz için bizi takımdan çıkarttı." diye de açıkladı Harry. "Harika gerçekten."

"Tehlikeli Potty." Herkes Blaise'e güldü. Bu halde bile az da olsa neşelenmelerini sağlayabilmişti. "Noel tatilinden sonra geri gelmeyelim, Potty bizi avlar."

"Bugünkü derste eşim sen olacaksın, Zabini." dedi Harry keyifle. "Sersemletme büyüsünü göstereceğiz." Konuyu Violet belirlediği için yumruklarını tokuşturdular. Blaise onlara bakıp "Hainler." dedi ve gitti. Diğer Slytherinler de onun peşinden gittiler. Draco hariç. "Noel'den önceki son ders. Dönünce neler öğreteceksiniz?"

"Patronus." dediler Harry ve Violet aynı anda. "Gerçi... Yapabilir miyim, bilmiyorum." diye tamamladı Violet.

"Yapma ama Vi," Fred ona omuzlarından tutarak sarıldı. "Sen yaparsın."

"İlk yapabildiğinde ne düşünüyordun?" Harry sordu ciddiyetle. "Babamı. Her yaptığımda onu düşünüyordum." Yine de iç çekti. Öyle bir büyüyü yapabilecek kapasitedeki mutlulukta olmadığından emindi. Kimi düşünerek yapması bir şey değiştirmeyecekti, bundan emindi. "O zaman yapabilirsin, ben sana inanıyorum."

"Aynen." dedi konuyu kapamak için.

Öte yandan herkesin önünde Patronus Büyüsü'nü yapacak olmak Draco'yu germişti. Harry ile tek başına iken kötü şeyler düşünüyor yapamıyordu, daha fazla vakit geçiriyorlardı. Fakat o kadar insanın önünde? Salazar'dan kendisini almasından başka bir şey istemeyecek gibiydi. "Ben gidiyorum. Akşam görüşürüz."

Onun gitmesini izlerlerken Ron ıslık çaldı. "Bu çocukta bir değişti, bir şeyler oldu. Bir yaz bizimle kalması yeterliyse bunu önceden teklif ederdim."

"Kabalık etme, Ronald. O çabalıyor." dedi Hermione. "Neden olduğunu anlamamamız bunu değiştirmez. Belki de babası gibi olmaktan korkuyordur? Bu sorunun cevabını bilemeyiz."

"Bunun seni delirtmesi lazımdı!"

Akşam yemeğinden sonra herkes yavaş yavaş İhtiyaç Odası'na geldi. Noel'in yaklaşmasına, tatil olacak olmasına herkes seviniyordu ama bu süreçte derslerin olmayacak olması da onları üzüyordu. Bu derslere alışmışlar ve belli bir gelişim göstermişlerdi, bazıları bu gelişimi kaybetmekten korkuyordu: Neville gibi.

"Sersemletme, büyük ihtimalle kullanacağınız en faydalı büyülerden." Violet öğrencilerin arasından yürürken herkesin surat ifadesine bakıyordu. Aralarında ilk defa saldırı amaçlı bir büyü öğrenecek olanlar vardı, tepkilerini merak ediyordu. "Bir büyücünün her şeyi denebilir sanırım."

"Sonuçlarını da çok iyi biliyorsundur, Black. Spinnet zamanında sana göstermişti." dedi Zacharias Smith gülerek. Onun bu dediğine birkaç kişi daha güldü, kalanlar sessizdi. Bu gülenlerden biri ise Alicia Spinnet'ın kendisiydi.

"Şamata yapmana ihtiyacımız yok, Smith." Lafı Harry devraldı. Herkesin düello yapması için ayarladıkları platformun üstüne çıktı. "Madem Spinnet bu büyüde çok iyi, benimle buraya çıkmaktan çekinmiyordur. Değil mi Alicia?" Harry kaşlarını kaldırarak son sınıf Gryffindor'a baktı. Kendisiyle bir sorunu yoktu, aksine quidditchten dolayı iyi anlaşırlardı. Fakat gereksiz yere fazla sinirlenmişti ve onun zamanında yaptığı haksız davranışın bedelini ödemesini istiyordu.

Alicia yutkundu, platforma çıktı. Az önceki gülen halinden eser kalmamıştı. "Pozisyon al. Bir, iki-" Harry durdu ve karnını tuttu. Ağrıdığı falan yoktu sadece öyleymiş gibi göstermeye çalışıyordu. Violet endişeyle onun yanına gitti. "Harry, iyi misin? Neyin var?" Role kendini fazlasıyla kaptırarak, "Bilmiyorum, aniden kusma, ihtiyacı hissettim. Benim yerime büyüyü sen gösterir misin?" Violet büyümüş gözleriyle hızla başını salladı. Rica etmiş olmasa şu an büyü umrunda olmazdı. Tek istediği Harry'i alıp Hastane Kanadı'na gitmekti. Gerçi oraya da saniyesinde Umbridge damlardı.

"Benim Harry'nin eşi olmam gerekiyordu." dedi Alicia.

"Çok konuşma da pozisyonu al, bildiğini biliyoruz." dedi Violet, Harry'i Hermione'ye emanet ederken.

"Elinden gelenin en iyisi-"

"Stupefy!" Alicia'nın çok konuşmasından faydalanıp büyüyü yaptı. Saniyeler içerisinde Alicia önce havaya uçtu sonra da arkadaki duvara tosladı. "Ders bir, kendinizi korumak için konuşmakla vakit kaybetmeyin." Asasıyla yerde yatan Alicia'yı gösterdi. "Yoksa sonunuz böyle olabilir." Alicia kafasını ovalayarak doğruldu. Katie ve Angelina onu kaldırmak için yanına gittiler.

"Herkes eşleşsin!" Violet, durumunu merak ettiği Harry'nin yanına döndüğünde Harry ona göz kırptı. Az önceki acı çeken halinden eser yoktu. "Seni kandırıkçı!"

"Ondan daha iyi olduğunu bilmeleri gerekiyordu. Zaten o iyi olsaydı Öğrenciler Başkanı da o olurdu, burada öğretmen de." Harry omuz silkti. "Bunun için azıcık kurnaz olmak gerekiyorsa, olurum."

Violet'in yanına Fred ve George geldiğinde George, poposunu ovuşturuyordu. "Hope, bana hiç kıymıyor gerçekten."

Fred gülerek poposuna vurduğunda asasını tutmadığı eli ile Fred'e vurmaya çalıştı. Violet onları gülerek izlerken ileride eşleşmiş Hermione ve Ron'u gördü. Çevrelerinde minik bir kalabalık toplanmıştı. Koluyla Fred'i dürttü. "Mione alır."

"Yok artık! Mione alırsa, Ron'u kardeşlikten reddederim. Hiç bana çekmemiş."

"Bir sickle'a anlaşalım." Tek kaşını kaldırıp elini uzattı. "Kabul." Fred onun elini sıktı. İkisi her zaman Ron ve Hermione üzerinden iddiaya girerlerdi. Genelde bu ilişkileri üzerine olurdu. Violet, er ya da geç bir gün sevgili olacaklarını söylerdi Fred ise Ron'un bir mal olduğu için bunun asla gerçekleşmeyeceğini. Durum ilk defa ters olmuştu. Fred, Ron'u tutmuştu.

Ron, kızlarla konuşan Hermione'ye doğru "Merak etme Herm, insaflı olacağım."

Hermione güldü. Onun bu gülüşünden bile Fred'in kazanamayacağını anlaması gerekirdi. "Sağ ol, Ronald."

Gryffindor erkekleri Ron için tezahürat yapmaya başladığında kızlar gözlerini devirdi. Asalarını aynı anda çektiler. Fakat sadece bir taraf hızlı davranabilmişti: Hermione. "Stupefy!"

Ron'un geriye giden bedeni ile Violet elini açtı, Fred'e döndü. Fred oflayarak cebinden bir sickle verdiğinde, "Teşekkür ederim."

"Kapa çeneni. Bir kardeş kaybettim."

Ron ayağa kalktığında omuzlarını dikleştirdi. "Yapmasına izin verdim. Kızlara karşı nazik olmalıyız, değil mi? Tamamen bilerek yaptım."

"Tam bir centilmen olduğun için teşekkürler, Ron." Ders bu şekilde devam etti. Violet çoğunlukla hala Expelliarmus yaparken zorlanan Neville'e yardım etti. Kalan herkese Harry yardım etmişti. "Pekala, dersimiz bitti. Hepinize iyi Noeller dilerim. Umarım tatiliniz güzel geçer, biraz eğlenin."

Herkes dağılırken Pansy, Violet'e yöneldi. Haftalardır, Pansy'nin Violet'i öpmesinden beri hiç konuşmamış diyalog kurmamışlardı. Violet yemeklerini mutfakta yemeye başlamıştı. "Violet!"

Arkasını dönüp kimin seslendiğine baktı. "Ah, Pans. Selam."

"Selam." Önünde durdu. "Şey... Uzun zaman oldu, ha?"

"Öyle mi? Fark etmemiştim. Ee, nasılsın?" Ne diyeceğini bilemiyordu. Onu öpüp kaçan birisiyle ne konuşabilirdi ki? "İyi işte, aynı her şey. Sen?"

"Aynı." diye yanıtladı. Kendisini bekleyen Fred ve George'a baktı. "Önemli bir şey yoksa gidiyorum? Beni bekliyorlar çünkü-"

"Tabii, tabii. Sadece soru sormak istemiştim. Vaktin varsa bana iksir çalıştırabilir misin acaba?" Violet durdu, düşündü. Bu ne kadar etik olurdu? Bu teklife 'hayır' demesi de etik değildi gerçi... "Olur, sonra zamanı belirleriz." Koşar adımlarla ikizlerin yanına giderken tuttuğunu fark etmediği nefesini verdi. Fazlasıyla gerilmişti.

"Ne konuştunuz?" dedi George. Elinde tuttuğu Weasley Büyücü Şakaları kutularını tutarken zorlandığını fark ettiğinde Violet iki tanesini aldı. "Ona, İksir dersi vermemi istedi."

"Sen ne dedin?" dedi Fred, muhabbet ilgisini çekmişti. "Olur dedim ama belli bir zaman dilimi söylemedim."

"Neden seni öpüp kaçan birisine 'olur' dersin ki?" Kaşları çatılmıştı. "Ahlak ikileminde kalıyordum tamam mı? Nezaketen dedim sadece."

"Yoksa kendini o kızla mı avutacaksın?" Fred'in aniden kurduğu cümle ile üzerine fazlasıyla alınmıştı. Alınmaktan fazlası kırılmıştı. "Böyle bir şey yapmayacağımı biliyorsun."

"Hala yas sürecinde iken birilerinin seni öpmesine sinirlemediysen, rahatsız olmadıysan bilmiyorum." Fred, kırıcı konuştuğunun farkındaydı. Zaten yapmak istediği de buydu. Nedensiz yere genç kızı kırmak. Bunun sebebini bilmiyordu. Sadece Violet'in, Pansy'e 'olur' demesi onu sinirlendirmişti.

"Fred, bilmeden etmeden bir şey mi yaptım? Bana neden böyle davranıyorsun?" Violet nerede hata yaptığını anlamamıştı.

"Hiç." dedi Fred sadece. "Git ve ona ders ver. Bizim derslere ayırdığın süreyi ona ayırırsın."

-----

"Yardıma ihtiyacın var mı, Potter?" diye sordu platformu toplayan Harry'e, Draco. Harry alnından akan teri elinin tersiyle sildi. "Fena olmazdı."

"Neden büyü kullanmıyorsun?"

"Bilmem. Son dersti diye sanırım burada vakit kaybetmeye çalışıyorum." Harry'nin vakit kaybetmeye çalıştığı doğruydu. Uyumaya oldukça geç gitmek istiyordu. Ne kadar geç uyursa o kadar az kabus göreceğini düşünüyordu. "Bunlarla uğraşırken kafam dağılıyor. Sen niye kalıp yardım ettin?"

"Bilmem. Benimde kafamı dağıtmaya ihtiyacım var sanırım." Seninle vakit geçirmek için bahane uyduruyorum. "Keyfinin kahyası Noel'den önce Patronus dersi yapamadığımızı unuttu sanırım." Harry elindeki metal parçasını düşürdüğünde sesi yankılandı. Odada sesin dışarı çıkmaması için çok önceden büyü yapılmış olması bunun gibi şeyler için işlerine çok yarıyordu. "Cidden aklımdan çıkmış. Kusura bakma, Malfoy."

"Önemli değil, yapabildiğim yok zaten." Yapabiliyorum ama yaptığım şeyi görmek istemezsin. "Böyle düşündüğün için yapamıyorsun işte. Sonuçta bende ilk seferimde başarmadım, değil mi?"

"Potter, iki sene oldu-"

"Yani?" Harry kaşlarını kaldırarak çıkıştı. "Bir, bu hiç kolay bir tılsım büyüsü değil. İki, fazlasıyla büyük boşluklarla sana öğretmeye çalıştım. Bir süre sonra unutmuşsundur." İç çekti. "Üç, seni çok fazla mutlu eden bir anının olmaması da senin suçun değil."

"Vay, vay, vay. Aziz Potter, benim gibi bir fani olan Draco Malfoy'a mı üzüldü? Bugün yaptığın kurnazlıktan sonra böyle şeyler hissedebileceğini bilmiyordum." Harry gülerek koluyla kolunu itti. "Dalga geçme, ciddiyim."

"Yapma ama Potter, elinde olsa bana mutlu bir anı üreteceksin." Harry, Draco'nun alayla dediği şeyi düşündü. Bu akşam bununla uğraşabilirdi? Gayet vakti vardı, istediği gibi uyumaz ve kabus görmezdi. Neden olmasındı?

"Neden olmasın?" İhtiyaç Odası'nı gösterdi. "İstediğimiz her şeyi bize sağlayan bir odanın içerisindeyiz. İddia ediyorum ki bu gece en mutlu anını oluşturabilirim." Draco suçlu hisseti. Büyüyü yapması için bir anıyı değil, Harry'nin kendisini düşünmesi yetiyordu. Birde ona anlamlı anılar mı sağlayacaktı? Sırf yapamadığı için mi? "Bunu neden yapıyorsun?"

"Uyursam, uyanamamaktan korkuyorum. Mutlu rüyalar gördüğüm söylenemez, bu yüzden illa kabus göreceksem bunu geciktirmeye çalışıyorum."

"Bu duyduğum en saçma fikir. Gün içerisinde ölü gibi gezdiğine yemin edebilirim ama kanıtlayamam." Harry güldü. "Derslerde uyuyunca geçiyor. Sarı bir gelincik beni Sihir Tarihi'nde uyutsa, uyku problemi diye bir şey yaşamazdım."

"Sen bence bu sarı gelinciğin üstüne çok gidiyorsun." Tekrar güldüler. Bu durum fazlasıyla acayipti. D.O. dışından birileri onları yan yana gördüğünde hala garipsiyordu. Yine de bu kötü değildi. Harry kötüymüş gibi hissetmiyor aksine bazen haddinden fazla eğleniyordu. "Bana hala cevap vermedin. Bu işi yapıyor muyuz, yoksa kabus görmeme izin mi vereceksin, Malfoy?"

İşte bu yüzden. Bu yüzden sana aşık olmuşum, bugüne kadar bunun nedenini anlayamadığım için tam bir kalın kafalı olmalıyım. İnkar ettim, yok saydım, unutmaya, içime gömmeye çalıştım. Hiçbiri işe yaramadı. Ve bunun suçu senin kişiliğin. Uzaklaşmaya çalıştıkça aslında daha da yaklaşmama izin verdiğin o kişiliğin... Yıllarını kavga etmekle harcadığın çocuk için bile iyilik yapmaya çalışan o kişiliğin... "Olur. Yapalım." dedi Draco. "Ne yapacağız? Yoksa bunların hepsi beni gizli bir randevuya çıkarma tekniği mi, Potter?" Kaşlarını kaldırıp indirdiğinde Harry gülerek gözlerini devirdi. "Bende nerede kaldı bu tavır diyordum."

"Ne tavrı?"

"Aşırı flörtöz olduğunun farkında değil misin? Benimle bile iğrenmeden flört edebiliyorsun, hani biz düşmandık falan..." Draco kahkaha attı. Büyük bir tane. "Flörtöz müyüm?" Bir kahkaha daha. "Hadi canım, sen böyle anlamak istiyor olmayasın, Potty."

"Hem düşman olsak benim mutlu bir anı elde etmem için bu kadar uğraşır mıydın? Sen bile o kadar Hufflepuff değilsin. Bence bana aşıksın." Bu sefer Harry güldü. "Yok artık!"

"Evet." dedi Draco gülüşlerinin arasından. "Bana olan aşkından ölüyorsun, bunu önceden fark etmeliydim."

"Ne kadar salak cümleler kurduğunu daha fark edemiyorsun, onu da edemezdin-"

"İnkar etmedin!" Draco işaret parmağıyla Harry'i işaret etti. "İnkar etmedin!" dedi ritmik bir şekilde.

"Çok sevinmişe benziyorsun. Seni tanımasam bana aşık olduğunu sanacağım." Draco durdu. Ne yapıyordu o? Mantıklı tarafı uçup gitmiş miydi? "Ben seninle dalga geçebileceğim malzeme çıktı diye sevindim, Potty. Anlarsın ya iyi davranmaya çalışmak zorluyor."

"Eh, en azından başarıyorsun ya." Gözlerini kapattı ve aklına gelen fikirle odanın değiştiğini düşünmeye başladı. İki puf, atıştırmalıklar ile dolu bir masa ve büyük bir ekran. "Potter, ne deli saçması bir şey yapıyorsun?"

"Sen ne zaman susacaksın?" Ekranın önündeki kaset dolu kutuya yaklaştı, içini karıştırdı. "Ne tür şeyler izlemeyi seversin?"

"Ne?" Draco kaşlarını çattı. Kutuya yaklaşıp yukarıdan Harry'nin ne yaptığını anlamaya çalışmaya başladı. "Ne tür şeyler izlemeyi seversin?"

"Yani- Ne?" dedi tekrardan. "Bunlar da ne?"

"Film deniyor." diye açıkladı. "Bir çeşit canlandırma gibi düşünebilirsin ama ekranın üzerinde."

"Bana muggle muggle konuşma, düzgün açıklar mısın?"

"Puflara otur ve sadece izle. Mutlu edeceğini düşündüğüm bir şeyler açacağım." diyerek başından savdı. Draco oflayarak oturdu, Harry'i beklemeye başladı. "Bilginin olmasını isterim ki-"

"Sen hala konuşuyor musun?" Atıştırmalıkların arasından iki kase mısır aldı. Birini Draco'ya uzattı. "Sadece sus ve izle dedim."

"Teknik olarak otur ve izle dedin ve ben seni-"

"Draco." Harry'nin adını kullanmasına karşı sustu. "Sus artık."

"Tamam..."

Film başladığında ikisi de sustular. Mısır yiyip, su içtikleri diyaloglardan dışında hiç konuşmadılar. Draco kendini filme kaptırmıştı. Düşündüğü kadar saçma değil, eğlenceli bir şeydi. Dert tasa düşünmeden iki salak insanın komik hayatını izlemek iyi gelmişti.

Bu süreçte Harry'nin gözleri kapanmaya başlamıştı. Bu filmi önceden Dudley'nin kaset zulasından çalıp izlemişti, tekrar izlemek ilk başlarda aynı etkide olsa da gittikçe sıkılmıştı. Uykusunda burnunu kaşıdı. Harry, rüyasında tekrar D.O. odasındaydı. Daha az önce film izlerken uyuyakaldığı yere baktı. Hiçbir şey yoktu. Kapıdan gelen seslerle oraya döndü, öğrenciler geliyordu. "Selam Harry." dedi Neville. "Malfoy geliyor, doğal davran."

Neden Malfoy geleceği için doğal davranması gerektiğine anlam veremedi. Elinde 'Harry Potter bir numara' yazan yılbaşı süsleriyle Dobby girdi. Onun mutfakta olması gerekmiyor muydu? Neler oluyordu? Rüya değişti...

Vücudunun yumuşadığını ve esnekleştiğini hissetti. Parlak metal direkler arasından karanlığa doğru süzülürcesine ilerliyordu. Yere yapışık olduğuna emindi. Karın üstü kayıyordu. Boş, karanlık bir koridorda ilerlediğini düşündü ilk ama hayır... İleride bir adam yere oturmuştu, başı önüne eğikti, silüeti karanlıkta pek belli olmuyordu. Işıklar çok parlaktı.

Harry istemsizce dilini çıkardığında havadan adamın kokusunun tadını alabilmişti. Adam yaşıyordu ama sersemlemişti. Koridorun sonundaki kapının önünde oturuyordu. Harry adamı ısırmak istedi fakat başka planları vardı. Ne planları? İçindeki bu dürtü de neydi?

Adam ayağa kalktığında Harry, onun kendisinden çok daha yüksekte olduğunu gördü. Bulanık bir silüete sahipti, yoksa gözlükleri takılı değil miydi? Adamın asasına yöneldiğini gördü. Başka şansı yoktu. Atağa geçti. Yerden yükseldi, vurdu. Bir kez, iki kez, üç kez... Dişlerini adamın etine daldırdı, kaburgalarının dişlerinin arasında parçalandığını, kanının aktığını hissetti. Adam acıyla feryat ediyordu. Sonra sustu ve yere yığıldı.

Harry'nin alnı fena halde acıyordu.

"Harry! HARRY!" Bir güç tarafından sarsıldığını hissettiğinde gözlerini açtı. "Kabus görüyorsun, uyan! Merlin!" Vücudunun her yeri buz kesilmişti, hareket edemiyordu. Alnı hala çok acıyordu.

Tepesinde dikilen Draco'ya baktı. Bir an neden onun burada olduğunu sorgulayacaktı. Son anda hatırladı. Uyuyakalmıştı. "Kalkabilir misin? Ter içindesin, tanrım. Seni Violet'e götürebilmekten başka bir şey yapamam-"

Draco'nun sesi kulağına çınlayarak ulaşıyordu. Deştiği adamın kim olduğuna odaklandı. Ron'a anlatmalıydı. Ona anlatmalıydı. Draco'yu iterek doğruldu. "Beni götür."

"Tamam, dikkat et. Bana yaslan." Harry'nin kolunu kendisine doladı. "Yavaş yavaş yürü."

"Yavaş olamayız. Bay- Bay Weasley, o, o, saldırıya uğradı."

"Ne?" dedi Draco. Anlamamıştı. Harry tekrar açıkladığında bile tam anlayamamıştı bu yüzden uğraşmadı. Violet ne yapması gerektiğini bilirdi.

Slytherin zindanlarına ulaştıklarında Harry'i yere oturttu. Kapıyı yumruklamaya başladı. "Violet!" Birkaç dakika içerisinde sabahlığını üzerine geçiren ve gözlerini ovuşturan Violet kapıyı açtı. "Draco? Sen kafayı mı yedin? Ne-" Yerde oturan Harry'i gördü. "Ona ne oldu?"

"Bilmiyorum yani biz- Ne izliyorduk? Milm mi? Neyse işte, izliyorduk. Uyuyakaldı, sanırım kabus gördü. Bir şeyler olduğunu iddia ediyor. Ben- Ben hiçbir şey anlamadım. Çok korkuyorum." Sustuktan sonra belirgin bir şekilde kocaman bir nefes aldı. Violet yeterince uyanmıştı. "Onu Dumbledore'a götürmemde yardım et. Sonra Mcgonagall'ı bilgilendir. Öğrencisinin nerede olduğunu bilmeli. Şimdi sessiz ol, Snape'i uyandırmak istemeyiz."

-----

"Rüya da kurbanın yanında mı duruyordun yoksa yukarıdan mı bakıyordun?" dedi Dumbledore, Harry'e dikkatle bakıyordu. O kendisine baktıkça Harry daha da sinirlendiğini hissetti. "İkisi de değil. Sanki o- Yani ben- Lütfen bana neler olduğunu söyler misiniz?"

Dumbledore, Harry'e bakmayı kesti. Odasının içinde bir o yana, bir bu yana yürüyordu. Mcgonagall, bütün Weasleyler'i toplayıp getirmişti. Herkes seferber olmuştu. Şimdiyse Dumbledore, ciddi bir şeyler yokmuş gibi sakin davranıyordu. Böyle davrandığı için Harry onu boğmayı düşünmüştü. Bu düşüncesinden onu vazgeçiren Mcgonagall veya Dumbledore'un onu durdurabileceği gerçeği olmuştu. Duvardaki tablolara yaklaştığını gördü. "Everard, Arthur bu gece nöbette olacaktı. Onun doğru kişiler tarafından bulunmasını sağla." Dumbledore'un, Harry'i dinlemesi gerekiyordu bunları yapması değil. "Phineas, Grimmauld Meydanı'ndaki portrene git. Onlara Arthur Weasley'nin ağır yaralandığını ve çocukların anahtarla oraya geleceğini söyle."

Hala Harry'i dinlemiyordu. Asla da dinlemek istemiyor gibiydi. Ginny, stresten Fred'e sarıldığında Violet boğazını temizledi. "Profesör, henüz Noel tatili gelme-" Dumbledore onu da dinlemedi. Normalde Fawkes'ın olduğu boş yuvada parlak bir ışık huzmesi ardından da bir tüy belirdi. "Fawkes'ın uyarısı... Umbridge yataklarınızda olmadığınızı biliyor. Bir an önce gitmeniz lazım." dedi.

"Hepimiz mi?" dedi Malfoy şokla. Dumbledore kafasını salladı. "Sen, iki gün sonra Bayan Hermione Granger ile beraber gideceksin. Yeterince büyük bir kişi kaybı varken gözleri üstüne çekmek istemezsin diye düşünüyorum." Draco kafasını salladı. Dumbledore ellerini havada salladı. "Çabuk olun, başka biri gelmeden-"

"Onu buldular, Albus. Ölmesine az kalmış ama kurtulacak. Dahası bilmek istersin Karanlık Lord şeyi elde etmeyi başaramamış."

"Artık bana bakar mısınız?!" Harry'nin bağırması beklenmedikti. Resimdeki Everard korkudan tablodaki sandalyenin arkasına saklandı. "Bana neler oluyor?.." dedi Harry. Sesi kısılmıştı. "Zaman yok evlat." dedi sadece Dumbledore. Masasının çekmecelerini karıştırdı. En sonunda kararmış bir çaydanlık çıkardı. "Herkes toplaşsın, bir an önce gidiyorsunuz.  

*

Selam aşklarımmm öncelikle bölümü normalime göre geç attığım için çok özür dilerim... şimdi sıra kötü haberlerde. Biliyorsunuz ki her hafta bir bölüm atıyorum, bunu kendime şart biçtim. Asla zorlanmadım kimse de gelip bana bölüm bölüm diye tutturmadı saygılı bir şekilde bekledi atmamı. Bunun için teşekkür ederim ama ben bu hafta ilk defa bölüm yetiştirmekte zorlandım sanırım... Tabikide yazmak için yazmadım bu kitaba yazarken ya da herhangi bir kitabıma öyle hissetmiyorum ama bi ara kafayı yiyecektim. Sanırım bu haftada bir bölüm işinde bile kendi üzerime çok fazla geliyormuşum sadece bu haftaya kadar bunu fark etmemiştim. 

Kendi aklıma göre en heyecanlı yerde kaldık. Çok iyi şeyler planlamıştım ama müsaadenizle minicik bi ara almak istiyorum. Böyle kendime ödül olarak diyebiliriz. Yılbaşına kadar bölüm atmayı planlamıyorum... Ya yuh kitapta da yılbaşı şaka mıdır valla ayarlamadım- İki ciddi konuşma yapamadım ben nasıl kitap yazıyorum hayret ediyorum doğrusu

Neyse açıklamamı yaptığıma göre kısa süreli inzivama çekiliyorum. Hala buralardayım, yazarsanız konuşuruz valla çok geyikte döner açıkçası- Anlayışınız içinde çok thx sınav senemde olduğum için otumu bokumu tolere ettiniz valla bunun içinde teşekkür ederim. 1,5-2 haftaya görüşürüz hepinizi çok seviyorum öptimmm

Continue Reading

You'll Also Like

48K 4.1K 19
Kitabın içinde kaybolmak gibiydi, Harry Potter'ı okumak. "Devam hikayesi değildir. Geçmiş hikayesi de değildir. Hikaye aynen alınmış, küçük değişikli...
23.7K 2.1K 44
Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar, yeni güçler! Zaman alt üst olmuş durumda...
45.2K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
9.5K 672 33
Jake ve Neytiri savaştan sonra güvenlik için ormanı gezerken bir bebek buldu.Ancak bu bebek onlardan birinin değildi...