Violet Black

By liarblackcat

90.2K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

41.Bölüm | VII

612 55 44
By liarblackcat

Nirvana

Smells Like Teen Spirit

*

"Bir yerlerinizde çıban çıktığına inanamıyorum haftaya maç var." Fred ve George, Hermione'nin onları tehdit ettikleri zamandan beri ürettikleri her şeyi kendi üzerlerinde deniyorlardı. Bu sefer denedikleri şey uygunsuz yerlerinde çıban çıkarmıştı. Ne oturabiliyorlardı ne de başka bir şey, az önce quidditch antrenmanından gelmişlerdi ve yaptıkları tek şey Angelina'ya küfretmekti. Violet'in de onlara gülerken gözyaşlarını silmek çünkü o şekerleri yememeleri gerektiğini onlara söylemişti.

"Fred, galiba benimkilerden biri patlamış."

"Senin sadece bir mi? Benim-" Daha çok kahkaha ve ikizlerin acı dolu iniltileri... "George, eminim Foster bu acılı hallerine randevunuzda bayılacaktır."

"Sus, ölüyorum acıdan." Paytak paytak yürüyorlardı.

Bir şekilde oturmayı başardıklarında (kütüphanede daha fazla ses çıkarsalar atılırlardı) Violet onlara ders çalıştırdı. Her haftanın sonunda rutine binmiş bir şekilde ortak aldıkları derslerin özetlerini onlara anlatırdı. Çok fazla anlamazlardı ama Violet'i sinirlendirmemek için (ilk yaptıkların o kadar çok sinirlendirmişlerdi ki Violet, George'u Hope'a şikayet etmiş ve Fred hakkında okuldaki kızların iğreneceği bir dedikodu çıkarmıştı) dinlemek zorunda kalırlardı. "Hayır Fred, kendini Mantikorlara karşı öyle savunamazsın. Ya seni parçalayarak öldürür ya da zehirleyerek."

"Çok havalı bir canlıymış, kendisini nerden bulup alabiliriz?" Kafasına kitapla vurdu. "Yunanistan'da. Bir daha size ders anlatırsam beni-" Blöflerini dinlemeye gerek yoktu. Onlar istemese bile anlatacaktı.

Yanlarına ellerinde büyük bir parşömen kağıdı ile Hermione önderliğinde gelen ekibi gördüklerinde kaşları havaya kalkmıştı. Çok fazla alakasız insanı bir arada görmüşlerdi... Ders anlatmaya başladıklarında da mı böyle olacaktı yani? "Violet! Sonunda bir isim bulduk! Draco'nun yardımıyla." Hermione, Draco'yu öne ittirdi. Sonra herkesin adının yazılı olduğu parşömen parçasını uzattı. En başında kocaman harflerle "DUMBLEDORE'UN ORDUSU" yazıyordu.

"Aslında o sırada blöf yapıyordum-"

"Yalancı!" Hermione'nin itirazına Ron ve Harry göz devirdi. Belli ki bu konuşmayı az önce onlar yaşamışlardı. "İsimdeki 'ordu' kelimesini o buldu. O sırada dalga geçiyor olması beni alakadar etmez."

"Herm sakin olur musun? Kütüphaneden atılacağız." Erkekler oflamaya başladıklarında sert sert onlara baktı. Kızın hevesini kursağında bırakacaklardı. "Gayet güzel ama-" Dördünü gösterdi. "Sizin takılmanız garip değil mi? İlgiyi üzerimize çekmeyelim dedikçe daha çok çekmek için uğraşıyorsunuz."

"Aritmansi dersindeydik ikimizde... Bay Vector bizi beraber oturttu. Kabus olmasını engellemek için parşömeni çıkarmıştım..." Üzüntüyle başını eğdi. "Harry'nin Sihir Tarihi'nde çektiklerini anladım. Ben bile Draco ile oturmaktan sıkıldım." Fred ve George güldü. "Malfoy, bu kadar fazla mı ineksin?"

"Ne ineği sürekli konuşmak istiyor derste. Meğersek susmuyormuş."

"Hayatıma hoşgeldiniz, uyumanıza da izin vermiyor." Harry bir sandalyeye çekip oturdu. "Parşömen büyüleme de bir numara, oyun bile oynatıyor. Sırf ben uyumayayım diye."

"Yapma Potter, benimle oturmaktan gizli gizli eğlendiğini biliyorum." Göz kırptığında gözlerini devirdi fakat inkar etmedi. Bu Draco'nun gözünden kaçmamıştı. Keza Violet'in de.

"Draco'nun derste konuşmasını gibi gereksiz bir konuyu geçelim lütfen." dedi Violet. Hevesle Hermione'ye baktı. "Madem artık bir adımız var yapmamız gereken yer bulmak."

"Boş bir sınıf olabilir diye düşündüm. Bence Mcgonagall bize bu konuda yardım eder." Violet başını iki yana salladı. "Hiçbir öğretmeni yakamayız. Boş bir sınıf çok gizli. Çalışma grubu olduğumuzu söylesek bile bir süre sonra o kadar fazla kişiyi sorgulayacaklardır."

Fred ve George'a baktı. "Aslında biz gizli bir yer biliyoruz."

Violet'in gözünün içine baktıklarında nereden bahsettiğini anlamışlardı: İhtiyaç Odası. Fred işaret parmağını kaldırdı. "Kabul etmiyorum! Orası olmaz!"

"Neresi?" dedi Ron, abilerinin ondan gizlediği bir şeyi daha öğrenmek üzereydi.

"Hiçbir yer. Orası olmaz, Vi." George'a kulak asmadı ve gülümsedi. "Onlarda onayladı bakın. Hadi, sizi İhtiyaç Odası'na götüreyim." Hermione ellerini çırptı. Violet'in kolunu çekerek onu kaldırdı. Ron, Fred ve George'ta onları takip etti. Harry iç çekti. Yeni oturmuştu ve şimdi ayağa kalkmak çok zor gelmişti. Başı gördüğü kabuslardan dolayı fazlasıyla ağrıyordu. "Pottycik yoruldu mu? Masaj ister misin omuzlarına?" Draco'nun dalga geçen sesine karşın ofladı. Onun da diğerleri ile gittiğini düşünmüştü ama o tabii burada olacaktı. "Malfoy, istediğim tek şey sessizlik. Sessiz olmayacaksan yakınım da olma."

"Kaprislisin." Harry gözlerini kapatmadan önce yanındaki sandalyeye oturduğunu gördü. "Neden beni salmıyorsun?" Soru istemsizce ağzından çıkmıştı.

"Seni salmamak mı? Bunu da nereden çıkardın?"

"Değiştin." Başını kaldırdı, dirseklerini dizlerine ve kaldırdığı başını ellerine dayadı. Şakaklarını ovarken, "Bir farklısın. İki ay bizimkilerle yaşadığın için mi bu mutlak değişim? Yoksa başka bir açıklaması mı var?"

"Sana göre fazla zekice cümleler kuruyorsun. Belki de başın bu yüzden ağrıyordur." Sebepsiz yere kırgın hissetmişti oysa kırılacak bir şey olmadığını o da biliyordu. "Artık özgür birisiyim, Potter. İstediğim gibi davranmana özgürlüğüne sahibim. Bende öyle davranıyorum."

"Neden bu derslere katıldın?" Harry'nin ani sorusuyla afalladı. "En başında, geçen sene, benden neden ders istedin?" Bu konuyu daha önce konuşmamışlardı.

"Bu derslere katılma sebebim tamamen S.B.D.'lerden yüksek almak istemem. 5.sınıflar arasında ikinciliğimi koruyup zamanı gelince Baş Oğlan olmak işime gelir." Yalandı. Dersleri Harry'nin anlatacağını öğrenmişti ve... Violet bu konuda üstlerine çok dadanmıştı. "Geçen sene ise ihtiyacımdı. Dünya Kupası'nda olanlardan sonra bir şeyler fark ettim. Benim için zorluydu, uygulamaya geçmesi de inanması da. Violet olmasa asla başaramayabilirdim, direkt öledebilirdim gerçi... Hatta gözlerim hiç açılmayabilirdi."

"Hangi konuda?" Konu Harry'nin ilgisini çekmişe benziyordu.

"Siz kaçtıktan sonra beni tehdit etmek için yanımda kaldı." Sırıttı. "Bir an için beni o korkutabilirdi ki başkaları geldi. Ölüm Yiyenler yaklaştı ve neredeyse beni vuruyorlardı, arkamda duran ağaç tuzla buz olduğunda beni o çekip kurtardı. Kim olduğum onun umrunda değildi, kolumu tutuşundan bile beni oradan çıkarmak istediği aşikardı. Ormanın içine girdik, sesler gittikçe uzaklaştı... Bir süre sonra annem beni almaya geldi. O bile endişelenmişti... O gece işte anladım ki babam ve diğer Ölüm Yiyenler karşılarında kim olduklarını düşünmeden öldürüyor, zarar veriyorlardı. Safkan ya da değil. Belki de bana ateş eden babamdı? Bunu bilemeyiz." Derin bir nefes aldı. "Birkaç ay önce, Dumbledore'un odasında onun ismini de saydığında hiç şaşırmadım. Her zaman kendinden güçlülerin himayesi altında olmaktan hoşlanırdı."

"Draco...."

"Beni 'Draco'lama." Gözleri kırmızılaşmıştı. "Sana burada bir şey anlatmaya çalışıyorum."

"Ben de yanında olduğumu göstermeye çalışıyorum." Harry elini aldı ve Draco'nun dizine koydu. "Devam et." Kendi düşünceleri dışında bir şeyler duymak Harry'e de iyi gelmişti. Malfoy'a karşı bakış açısının değişmesi de.

"Senden ders alma sebebim de bu. Rol modelim... Her zaman babam olmuştu. Onun gibi olmak için her şeyi yapardım. Bundan vazgeçtim. Korktum da diyebiliriz- Hayır ben derim, sen diyemezsin." Harry sırıttığında Draco da gülümsedi. "Ben de ona benzemek istedim. Violet'e. Sanırım benim tanıdığım en iyi Slytherin'e. İnsanlar bütün bir sene ona zorbalık yaptılar, çevresinde kimse yoktu ama her zaman nezaketini korudu. Beni tehdit ederken bile nazik davranmaya özen gösteren o kız gibi olmak istedim. Güçlü, kendinden emin, ne yaptığını bilen. Bunun için senden yardım aldım... Sana sormak içinde ondan yardım aldım. Biraz trajikomik orası."

"Bunun sebebi neydi?" İkiside gülümsüyordu, kasvetli hava biraz dağılmaya başlamıştı. "Şey... Bir Ölüm Yiyen, Patronus büyüsü yapamaz. Neden bilmiyorum. Onlar gibi olmamak için yapabileceğim önemli bir adımdı. Senin yapabildiğini görmüştüm, Violet'in o zamanlar yapabildiğini bilmiyordum ve... Aklıma ilk sen gelmiştin. Sonra da dersler yaptık zaten."

Kısa bir sessizlik oldu. Kütüphane de oldukları için etrafta sadece sayfa çevirme ve kalem sesleri vardı. Harry düşündü. Draco'nun patronus yapabilmesini, ailesinden farklı olmasını şu an çok fazla istemişti... Onun çoktan bu büyüyü yapabildiğini bilmiyordu. Hemde kendi sayesinde yapabildiğini. "Derslerimize devam etmeye ne dersin, Malfoy?"

Draco, Harry'nin gözlerine baktı, cidden sorup sormadığını anlamaya çalışır gibiydi. "Diğerlerinden ayrı devam ederiz, sırf patronus üzerine. Böylece zamanında diğerlerine anlattığımda egolu Slytherin popon herkese hava atabilir."

"Popomu bu kadar çok düşündüğünü bilmiyordum." dedi Draco gülerken. Madam Pince uzaktan onlara sessiz olmaları için işaret yaptı. "Teşekkür ederim, bunun benim için anlamı çok."

Harry içtenlikle gülümsedi, bu yeni Malfoy içini daha önce hiç olmamış şekillerde ısıtmıştı. "Zevkle."

-----

İlk toplanma gayet güzel başlamıştı. Biraz yoğun bir haftaya (yakın bir zamanda Slytherin-Gryffindor quidditch maçı vardı) denk gelmesi ortamı gerginleştirse de gayet güzel geçmişti. Ciddi tartışmalar yaşanmamış, en fazla quidditch hakkında küçük küçük atışmışlardı.

'Expelliarmus.' Harry'nin seçtiği ilk konu olmuş, Violet ona ayak uydurmuştu. Açıkçası kendisinin konu düşünecek zamanı yoktu. Takımı adaletli bir şekilde maça zorlama (ki garip bir şekilde fazla uysaldılar), F.Y.B.S. seviyesinde dersler, yeni şekerlemeler üretme ve bu buluşmalar... Hepsi çok fazla gelmişti. Başka hiçbir şey düşünememiş, Pansy ile hala konuşmamıştı. İlk derslerinden sonra yeltense bile kız resmen koşarak çıkmıştı.

Umbridge'in günden güne çıkardığı yeni yasalar da ayrı yorucuydu. Dersi yetmiyormuş gibi birde öğrencilerin başına bunu çıkarmıştı.

"Kolayca yenebiliriz. Aynı zamanda adil. Bu maçı kazanacağız." Soyunma odasında kara tahtadaki planları gösterirken motivasyon konuşmaları yapıyordu. Takım fazla sessizdi. Sanki sadece Draco ve o konuşuyordu. Bir sorun mu vardı? "Takım?"

"Yardımcı kaptanlığa kendini fazla kaptırdın, Black." dedi Higgs kenardan. Sırtını yasladığı direkten doğruldu. "Bunu beraber yapmalıydık."

"Ah, üzgünüm. Kaç haftadır gayet rahat görünüyordun bozmak istemedim." Gözlerini devirdi. "Seninle konuşmaya çalıştım. Beni takmadın, Higgs. Kendi taktiklerimi düşünmek zorunda kaldım."

"Merak etme, kaptan arkadaşım." Takımın kalan üyeleri ile beraber yüzlerinde kurnaz bir gülümseme oluştuğunda yutkundu. "Ben de bir plan hazırladım."

"O zaman çiz, göst-"

"Çizilip gösterilecek bir plan değil." Göz kırptı. "Göreceksin." Takım soyunma odasında çıkarken arkada kaldı. İçinde hiç iyi bir his kalmamıştı. "Neler döndüğünü biliyor musun?" Draco başını iki yana salladı. "Evden çıktığımdan beri binamdan benimle konuşan insanları biliyorsun. Onlar bilse söylerlerdi."

"Biliyorum, biliyorum." Süpürgelerini aldılar. "Sadece tuhaftı."

"Konu Higgs olunca her şey tuhaf, boşver." Doğruydu.

Yarı yolda Gryffindor takımı ile karşılaşınca gülümsedi. "Bol şans." Harry'nin yanındaki Hermione koşarak yanlarına geldi. "Siz naptınız?!" Draco ve Violet'in kaşları çatıldı. "Ne yaptık?"

"O rozetler!" Hermione, neden bahsettiğini anlamadıklarını fark ettiğinde daha da telaşlandı. "Bilmiyorsunuz, oh Merlin bilmiyorsunuz. Ne yapın, ne edin o rozetleri Ron'un okumamasını sağlayın!"

"Ne rozeti? Herm neler oluyor-" Bütün sahayı inleten bir müzik sesi duyuldu. Marş gibiydi. Gür sesle söyleniyordu.

"Hiçbir haltı tutamaz Weasley,

Kapatamaz tek bir çemberi,

Hadi Slytherin, söyle şimdi:

Kralımızsın Weasley.

Bir çöplükte doğmuş Weasley,

Quaffle'ı hep alır içeri,

Galibiyetimizin garantisi,

Kralımızsın Weasley."

Ron zaten fazla heyecanlıydı. Üstüne ilk maçında, ilk kez sahaya çıktığı anda söylenen bu marş ile bembeyaz kesildi. Elleri terliyor, titriyor, süpürgesini düşürüp duruyordu. Bu beklemedikleri bir şeydi. "Merlin..." Hermione tedirginlikle Ron'un yanağını öptü. "B-Bol şans. Onları dinlememeye çalış." Ron'un asıl dinlemediği şey Hermione idi. Kafasında şu an söylenmese bile 'Kralımızsın Weasley' çalıyordu.

Sahaya çıktılar, Madam Hooch'un düdüğü ile havalandılar. Maç yavaş başlamıştı. Ya da Violet'e öyle geliyordu. Çünkü aşağılarında oyun dönerken o ve Harry, Ron'un çevresinde uçup duruyor. Bayılacakmış gibi gözüktüğü için korkmuşlardı ve her duruma karşın onu tutmak için yakınlarda olmakta fayda vardı.

Bu tamamen barbarca. Higgs için bile. Bu takımı mahvedeceğim. On beş yaşında bir çocuğun heyecanı ile oynanmaması gerektiğini bu binanın öğrenmesi gerekiyordu. Düşüncelerinde boğulurken karar verdi. Ne kadar acıtsa da her zaman olan kazan hırsına göz yumdu. Ron için yapabilirdi, istediği gibi adil olan buydu. Snitchi asla yakalamayacaktı.

Lee'nin sunuculuğunu dinlemek bile Gryffindor takımına neşesini geri getirmemişti. Sert oynuyorlardı. Slytherin oyuncularının direklere, Ron'a gitmemesi için uğraşıyorlardı. "Warrington, Quaffle'la ilerliyor. Doğruca direklere gidiyor gibi, Gryffindor vurucuları Fred ve George Weasley'nin kardeşi ve aynı zamanda yeni tutucu olan Ron'un ilk sınavı ona yaklaşıyor gibi-"

"Kralımızsın Weasley,

Kralımızsın Weasley,

Quaffle'ı hep alır içeri,

Kralımızsın Weasley."

"Slytherin sayı yapıyor! On-sıfır Slytherin önde. Şanssızlık Ron." Lee elindeki mikrofonla marşı söyleyen Slytherinlileri bastırmak için bağırarak konuşuyordu. Durum o kadar vahimdi ki Mcgonagalla, Lee'ye asla müdahele etmedi.

"Quaffle, Gryffindor'a geçti. Katie Bell son süratle gidiyor." Lee haykırdı yiğitçe ama sağır edici marş tekrar başlamıştı.

"Bir çöplükte doğmuş Weasley,

Quaffle'ı hep alır içeri,

Galibiyetimizin garantisi,

Kralımızsın Weasley."

Quaffle, Ron'un yakınlarında bile değilken söylemeye devam ettiler. Bütün maç boyunca, Violet Ron'a acımadan edemedi. O da bütün maç boyunca snitchi arıyormuş gibi davranmıştı ama oralı olmamıştı bile. "Maçı doğru düzgün oynayan tek Slytherin oyuncusu Draco Malfoy gibi, sanırım Kovalayıcı olmak ona yaramış." Lee komik bir yorum yapacak mod da hissetmiyordu.

Otuz-sıfır kötü bir sonuç değildi. Harry, snitchi yakalayıp maçı kazanmış olsalar bile sevinememişlerdi.

"İyi misin Ron?" dedi takım kaptanı Angelina, süpürgeden indiği gibi. "Bu yaptıkları çok acımasızcaydı."

"Haberimiz yoktu Ron." Violet'te süpürgesinden inip onun yanına geldi. "Bilsem bunu durdurmak için her şeyi yapardım."

"Ben bile bilmiyordum Weasel. Kötü hissediyor olmalısın."Ron hiçkimseye cevap vermedi. Sadece süpürgesini sürüyerek Gryffindor soyunma odasının yolunu aldı.

Herkes süpürgelerinden indiğinde Violet sahaya bakındı. Terrence'ı gördüğü anda oraya doğru ilerlemeye başladı. "Bu senin altından çıktı! Bir çocuğun psikolojisi oynamak ne kadar olgunca bir davranış. Bir reşite uygun."

"Sadece senin aklına gelmediği için kıskanıyorsun değil mi, Black?" Hala pişkince sırıtıyordu. "Daha kötü Tutucu görmedim hiç... Ne de olsa bir çöplükte doğmuş... Şarkı sözlerini beğendiniz mi?"

"Gördüğüm en iğrenç şeyden başka hiçbir şey değilsin." Violet arkasını dönüp gidecekti. Onun seviyesine düşmek istemiyordu. Sinirden patlamak üzere olan Fred ve George'u sakinleştirseler daha iyi olacaktı.

"Birkaç dize daha yazmak istemiştik!" diye seslendi Terrence. "Ama şişman ve çirkinle kafiyeli bir şey bulamadık. Annesi hakkında da bir şeyler olsun diyorduk da-" Fred dönüp üzerine atılacakken Violet kolunu tuttu. Umbridge buradaydı, başları kolayca belaya girebilirdi. Angelina, tiksintiyle Terrence'a bakıyordu. "İşe yaramaz zavallıyla giden bir şey de bulamadık, babası için hani. Anlıyorsun ya Potter, en yakın arkadaşın bu vasıflara sahip."

"Higgs, susmanın zamanı geldi bence." dedi Draco, ortalık karışmasın diye uğraştığı belliydi. İki takımın da başına dert açılacaktı.

"Siz onlarla takılmayı seviyorsunuz değil mi? Black ve Potter, Weasleylersiz bir hiç sanki. Tatillerini birbirlerinde geçirirler. Onların pis kokularına katlanırlar. Sen de onlara katıldın sanırım Malfoy. Demek ki aile büyük etkenmiş, en küçük eksiklikte bile takıldığın insanları etkiliyormuş."

Bu sözler her şeyin sonu olmuştu. Violet ne zaman Fred'i bırakıp, Terrence'a bir tokat atmak için ilerlemeye başladığını bile bilmiyordu, farkında değildi. Angelina, Katie ve Alicia; güçlükle Fred'i tutmaya çalışırlarken Draco da Harry'i tutuyordu. Kendisi de sinirlenmişti ama başına bir dert alamazdı. "George, hayır!" Çığlık çığlığa bağıran kızların seslerini duyuyorlardı ama George ve Violet'in taktıkları söylenemezdi. Terrence'ın feryatlarını, George'un savurduğu küfürleri, bir düdüğün öttüğünü ve etraflarındaki kalabalığın bağrındığını da duyuyorlardı; fakat umurlarında değildi. "Ne ailem ne de arkadaşlarım hakkında böyle konuşamazsın. Hayatında sevginin kırıntısı bile yokken bu cümleleri kuramazsın!" diye bağırıyordu Violet. Madam Hooch'un yaptığı büyüyle sırtüstü yere düşene kadar Terrence'ın gözünü morartmış, burnunun kanamasını sağlamıştı. George'ta onun birkaç yerini ciddi kırmışa benziyordu.

"NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ SİZ!"diye bağırdı Madam Hooch. "Böyle rezillik görmedim, hemen şatoya! Doğruca Bina Başkanları'nızın odasına! Beşiniz! Yürüyün hemen!"

Harry sinirle Malfoy'u itti. Draco onu tutmasa o da birkaç tane patlatabilirdi, böylece içinde kalmazdı.

Şatoya girdikleri anda Gryffindorlar ve Slytherinlerin yolları ayrıldı. Draco ve Violet zindanlardaki Snape'in odasına yönelirken diğer üçü de Mcgonagall'ın odasına gidiyorlardı.

Snape onları daha kapıda karşıladı. "Rezalet resmen, gelin çabuk." İçeri girdiklerinde masanın karşısındaki koltuklara oturdular, Snape kapıyı kapatıp karşılarına geçti. "Aklından ne geçiyordu?" Soruyu sorarken sesi keskin ve sinirliydi. "Güvenerek kaptan yaptığım oyuncu olarak bir kavga başlatmayı mı uygun gördün? Tam baban gibi davranmışsın."

"Hakaretler savurdu! Aileme, arkadaşlarıma. Çok ağır konuştu."

"Çünkü maçı kaybetmişti, elbette hakaretler savuracak. Sizi kışkırtmaya çalışıyordu. Ailenin var olan büyün üyelerine sayıp sövmesi umrumda bile değik bu uygunsu-" Kapı çaldı ve içeri elinde üç tane süpürge ile (bunlar Fred, george ve Harry'nin süpürgeleri idi) Dolores Umbridge girdi. "Yardım edebilir miyim, Profesör Snape?"

"Ne yardımı?" Snape kaşlarını çatmıştı, bu kadın ne diye gelmişti? Adamı daha da sinirlendirmeye mi?

"Daha otoriteli cezalar vermek için, tabii." Violet'i gösterdi. "Kavgayı bizzat başlatan kişiye uygun cezanın verilmesini isterim."

"Uygundan kastınız?" Snape başından savar gibi konuşuyordu. Bir an önce gitmesini istiyordu.

"Otoriteye şükranlık duymalısınız, Profesör." Yaklaştı ve Violet'in elinden süpürgesini aldı. Oysa Violet elinde onu sıkı sıkı tuttuğunun farkında bile değildi. "Şunu ben alıyım."

"Ne yaptığınızı sorabilir miyim? Takım kaptanının süpürgesini ne yapacaksınız?" Umbridge gülümsedi. "Düzeni böyle bozan birisinin oynamasına izin vermeyeceğimi anlayacağınızı düşünüyorum. O dördü, hayatları. Boyunca bir daha oynamamalılar. Bu çok tehlikeli olur." Draco'ya baktı. "O holiganlardan birini zorlukla tuttun, mücadele ettin. Bunun mükafatı derhal yapılacak, çocuğum. Diğer çocuğa da cezasını vereceğimden emin olabilirsiniz, Profesör." Onun sırtını sıvazladı ve Snape'in odasından çıktı gitti. Violet hayretle Snape'e baktı, onun da bunu beklemediği belliydi.

Böylece bugün quidditch dört yıldız oyuncusunu kaybetmişti. Snape'in, Higgs'i gözetleyecek farklı bir kaptan bulması ve takımların yeni oyuncular araması gerekiyordu.  

*

Ben geldim canlarımm gerçi hemen gitmek zorundayım yoksa dersimi kaçıracağım bu yüzden kısa kesiyorum öptim hepinizi haftaya görüşürüz byee

Continue Reading

You'll Also Like

93.3K 7.3K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
686 60 14
Altay Bayındır'ın ikizi olan Alin Zoya hiç beklemediği birine aşık olur ve olanlar olur ...
396K 36.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
948 114 7
Büyü yapamadığı için ömrü boyunca çıkmamak üzere bir odaya kapatılmış Malfoy kızının hikayesi. Draco Malfoy bir ablası olduğundan haberdar mı? Biana...