blue neighbourhood

Por kitschmell

50.7K 5.6K 6.9K

hyunho ¡☆ ❝Bir pazar sabahı Hyunjin ve Minho'nun yolu farklı nedenlerden dolayı Blue Neighbourhood Kilisesi'n... Más

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8 (m)
2.9
3.0 (f)

0.9

1.4K 186 137
Por kitschmell

.︎✞︎.

"Hyunjin!"

Arkadaşının seslenmesiyle bakışlarını konuşmaya daldığı bedenden çekip elinde bir koliyle yanlarına gelen Seungmin'e çevirmişti siyah saçlı. Minho'nun da, Hyunjin'in de meraklı bakışları yanlarına gelen bedene kaydığında Seungmin dudaklarını araladı.

"Selam, Hyunjin ve Minho Hyung."

"Selam Seungmin." İkili aynı anda cevap verip sesleri birbirine karışınca bu durum üçlüyü istemsizce gülümsetmişti. O sırada ayaktaki beden daha fazla dayanamamış ve koliyi çimlere bırakırken yanlarına oturmuştu.

"Önemli bir şey konuşmuyordunuz değil mi, sizi rahatsız etmedim ben?"

"Hayır, öylesine sohbet ediyorduk sadece." Dedi Minho, sakince. O sırada bir yandan elinde tuttuğu boya kalemi kutusuyla oynuyordu.

"Güzel o zaman."

Üçlü kısa bir süre sessiz kalınca Hyunjin aklına bir şey gelmiş gibi bakışlarını Seungmin'e döndürüp dudaklarını araladı. "Bu koli de neyin nesi böyle?"

Seungmin'in de bakışları koliye kaydı ve biraz duraksadıktan sonra konuştu. "Şey... aslında senden bir ricada bulunacaktım Hyunjin."

"Hm, dinliyorum."

"Bugün okula yeni kitaplar bağışlanmış da kütüphaneye yerleştirilmeleri gerek ki ben de kitap kulübünün başkanı olduğum için müdür yardımcısı benden rica etti. Ancak çıkışta babama arabayı tamirhaneye götüreceğime söz vermiştim. İki işi aynı anda yapamayacağıma göre senden kitapları yerleştirmeni isteyecektim Hyunjin."

Dudaklarını dişleyip, rica eden bakışlarını arkadaşına gönderirken bir yandan da sessizce cevabını bekliyordu Seungmin.

"Hey, bu kadar kasma Minnie. Tabii ki de seve seve yardımcı olurum. Hem pek bir şey değil minik bir koli." Dedi Hyunjin, yüzündeki gülümsemeyle.

Seungmin önce gülümsemiş ancak sonra aklına gelen şeyle gülümsemesi yüzünde solmuştu. "Hyunjin, bu sadece kolilerden bir tane. İçeride bunun gibi en az otuz tane koli var."

Hyunjin yüzündeki gülümsemeyi silmeden konuştu. "Sorun değil alırım yanıma bizimkileri hemencecik hallederiz."

"Aslında bu mümkün değil. Senden önce onlara ben danıştım ancak aldığım cevaplar; Changbin, kütüphaneden midesinin bulandığını, kitaplarla arasının olmadığını söyleyip reddetti. Jeongin'in ise çıkışta futbol antrenmanı varmış. Chan Hyung ve Jisung ise Bay Changkyun'a panoları düzenlemesinde yardımcı olacakmış." Dedi Seungmin, bıkkınlıkla iç çekerken.

Hyunjin'in ise istemsizce kaşları çatılmıştı. "Otuza yakın koliden bahsediyorsun. Tek başıma yaparsam akşam burada uyumam gerekecek."

"Haklısın ama... yardıma cağırabileceğin başka kimse yok mu?"

Hyunjin başını olumsuz anlamda sallayıp konuşacakken sözünü bölen başka bir ses buna engel olmuştu.

"Ben yardımcı olabilirim sana... yani eğer istersen tabii." Dedi Minho, tereddütle. Çünkü o bile şu an diğer ikili gibi söylediği şeyi sorguluyordu. Sadece bilmediği bir nedenden dolayı Hyunjin'in tüm işleri tek başına yapıp yorulmasını istememişti.

"İsterim tabii! Neden istemeyeyim?" Dedi heyecanla Hyunjin, Seungmin ise arkadaşının bu hâline tebessüm etmişti.

"Ama..." diye devam etti. "Yani işin falan yok öyle değil mi? Eğer benim için söylüyorsan-"

"Hayır, hayır yok bir şey."

Siyah saçlı yüzündeki gülümsemyle başını salladı."Peki."

"O zaman ben de ikinize şimdiden çok teşekkür ediyorum. Bir şeyler ısmarlayarak telafi edeceğime emin olabilirsiniz beyler." Ayağa kalkıp uzaklaşırken devam etti Seungmin. "Şimdilik görüşürüz!"

Diğer ikili de uzaklaşan bedene el sallamış ve saniyeler sonra zil sesinin duyulmasıyla ayaklanmışlardı. Hyunjin, Minho'ya resim malzemelerini taşımasında yardımcı olurken beraber sınıflarına doğru yürümeye başladılar.

.
.
.

Elleri cebinde kalçasını masalardan birine yaslamışken gözleri kapıda Minho'nun gelmesini bekliyordu siyah saçlı, bir yandan da elindeki yabancı bileklikle oynarken. Kimin olduğunu bilmiyordu, kolileri yerleştirirken şans eseri görmüştü.

Sessizce beklemeye devam etti kahverengi saçlıyı. Aslında sınıftan aynı anda çıkmışlardı ancak Minho, Felix ile konuşması gerektiğini, biraz sonra geleceğini söyleyip gitmiş ve Hyunjin de onu onaylayıp önceden gelmişti kütüphaneye.

'sanırım öylece durmamam gerek.' Diye düşünüp kolilerin olduğu yere adımlamaya başlamıştı ki duyduğu kapı sesiyle bakışları el ele, gülüşerek içeri giren ikiliye kaydı.

"Selam Hyunjin. Ne yapıyorsun burada?" Bir yandan sevgilisinin elinden çekip siyah saçlıya yaklaşırken konuşmuştu.

"Sana da selam San, ve tabii sana da Wooyoung." Demişti yüzündeki gülümsemeyle, bu ikiliyi seviyordu.

"Kütüphaneye bağışlanan yeni kitapları yerleştirecektim de, Minho'yu bekliyorum."

"Minho... şu yeni çocuk mu?" Dedi Wooyoung, dudaklarını büzüp düşünür gibi olurken. Hyunjin, onu başıyla onayladı.

O sırada San, elinin tersiyle yumuşakça sevgilisinin dudaklarına vurmuş ve onun, kaşlarını çatıp sinirle kendisine bakmasıyla kıkırdamıştı. "Şöyle yapma dudaklarını, öpesim geliyor."

"Hey!" Diye tepki göstermiş ve bakışlarını önce Hyunjin'e sonra da San'a döndürmüştü utangaçça Wooyung.

"Sorun etme bebeğim, Hyunjin o iğrenç homofobiklerden değil." Dedi San rahatlıkla, çünkü kilisede yaşanlar elbette onun da kulağına gelmişti.

"Tabii değilim." Dedi Hyunjin, yüzündeki gülümsemeyle tatlı çifte ithafen. "Panseksüelim hatta."

İkilinin dudakları şaşkınlıkla aralanırken, sonradan şaşkınlık yerini mutluluğa bırakmıştı tabii. Yalnız değillerdi demek.

"Oh, bu çok güzel. Sevginin cinsiyet tanımadığını düşünen biri." Wooyoung heyecanla konuşmuştu.

Üçlü biraz gülüştükten sonra birkaç saniyelik sessizliğin ardından ilk konuşan Hyunjin oldu. "Siz niçin gelmiştiniz peki?"

"Geçen teneffüs burada bilekliğimi düşürdüm sanırım. Onu arayacaktık."

Hyunjin'in aklına elindeki bileklik gelince avucunu açıp Wooyung'a uzattı. "Bu mu?"

Wooyoung gördüğüyle onaylar anlamda başını sallamıştı.

"Kolileri taşırken görmüştüm, al bakalım."

"Teşekkür ederim Hyunjin. O zaman daha sonra görüşürüz."

"Rica ederim, görüşürüz."

Gözbebekleri kapıya doğru yürüyen ikilideyken onlarla aynı anda içeri giren Minho'yu farketmesi zaman almamıştı ve tabii ki onun şaşkınlıkla çiftin kenetlenmiş ellerine kayan bakışlarını da.

İkilinin çıkmasına müsade edip çok geçmeden kendi de girdi Minho.

"Çok bekletmedim umarım." Dedi, içeri girdiği gibi gözüne çarpan bedenle.

"Hayır, hayır çok değil."

Minho, başını sallamış ve aklındaki soruyu sormak ve sormamak arasında kalsa da sonradan kendini dudaklarını aralarken bulmuştu. "Şey... onlar kimdi, kütüphaneden çıkan ikili?"

"Wooyoung ve San." Dedi Hyunjin, tek kaşını kaldırırken. Minho'nun aklındaki sorularının bitmediğini biliyordu.

"Peki onlar... sevgili mi? Çünkü el ele tutuşuyorlardı ve ben düşündüm ki-"

"Ne düşündün Minho? Ne kadar iğrenç olduklarını mı?" Diye aniden çıkışmıştı Hyunjin.

"Ve evet sevgililer, istersen git onlarla da konuş. Belki sayende doğru yolu bulurlar da günah işlemekten kurtular, hm?"

"Onu demek istememiştim..." Sesi fısıltı gibi çıkmıştı Minho'nun. Sonra da tek kelime etmeyip dudaklarını birbirine bastırdı. Nerede hata yaptığını bilmiyordu, sadece merak etmişti.

"Her neyse, koliler şu tarafta." Hyunjin, ilgisizce konuşmuştu. Minho da başını sallayıp peşine düştü çok beklemeden.

İkili yavaş yavaş işe koyulmuşken az önceki sinirinin nedenini düşündü Hyunjin, biliyordu. Wooyoung ve San'ı böylesine mutlu görünce istemsizce imrenmişti ilişkilerine. O sırada aklına Minho ile böyle olabilme ihtimali gelince kahverengi saçlının bunu imkansız kıldığını düşünüp içindeki ona karşı filizlenen sinire engel olamamıştı. Biliyordu buna hakkı yoktu ama... aşıktı ve aşkına karşılık almayı istemesi garip olamazdı değil mi?

Yine de Minho'nun düşen yüzünü farkettiği an söylediklerinden pişman olmuştu bile. Daha birkaç saat öncesine dek birlikte gülüşüp, sohbet ediyorken şimdi, ikisinden de tek çıt çıkmayıp kitapları sessizce raflara yerleştiriyorlardı.

"Özür dilerim." Dedi Hyunjin, bakışlarını hemen arkasındaki sırayla ilgilenen gence döndürürüp. "Seni dinlemeyip aniden çıkıştığım için yani."

"Önemli değil." Diyip omuz silkti. "Böyle düşünmen çok normal." Sonra da bakışlarını Hyunjin'inkiyle birleştirirken devam etti. "Yine de beni tanımıyorsun Hyunjin, hayatımı, yaşadıklarımı bilmiyorsun. Sadece birkaç sözüme bakıp karakterimi yargılaman hoş değil, kırıcı."

Devam etti. "Ayrıca ilk gün söylediklerime dayanarak konuşuyorsan eğer, seninle arkadaşlık etmem dememe rağmen sırf sana yardımcı olmak için burada bulunduğumu da hesaba kat o zaman." Sesinde kızgınlık değil aksine kırgınlık vardı.

"Haklısın, tekrar üzgünüm. Sadece bir an..." Devamını getirmeden önüne dönüp, işine kaldığı yerden devam etti Hyunjin. Birkaç sözle berbat hissetmişti kendini. Minho ise yine sorun olmadığını söylemiş ve üzgün bakışlarını çekerek, aralarındaki sessizliği devam ettirmişti.

Bir süre sonra sesizlikten sıkılan Hyunjin, cebinden telefonunu çıkarırken kahverengi saçlıya ithafen konuştu. "Müzik açsam rahatsız olmazsın değil mi?"

"Hayır, güzel olurdu aslında."

Hyunjin gülümsemiş ve en sevdiği sanatçının favori şarkılarından birini seçip, sesi fullerken masaya bırakmıştı. 'Troye Sivan - Talk Me Down'

İlk kez duyduğu slow ve duygusal şarkının hoşuna gittiğini inkâr edemezdi Minho. Bu yüzden bir yandan işine devam ederken bir yandan da aklı şarkının sözlerinde dolaşıyordu.

Yaklaşık bir saatin ardından işlerinin bitmesiyle Minho kendini yorgunluk içinde sandelyelerden birine yığmıştı. Hyunjin ise onun bu hâline güldü ve bir sandalye alıp yakınına çekti.

"Her şey için teşekkür ederim Minho. Kendi arkadaşlarım bile beni ekmişken, sen yorulmana rağmen bana yardım etmeyi tercih ettin. Üstelik bunun için hiçbir nedenin yoktu."

Gerginlikle yerinden kıpırdandı kahverengi saçlı olan. "Rica ederim. Sadece... tüm işi tek başına yapacak olman içime sinmedi o kadar."

"Ah, sen bu kadar düşünceliyken, benim yaptığım şey çok saçmaydı! Her geçen dakika daha da pişman oluyorum söylediklerimden, yemin ederim."

"Hey, unuttum gitti tamam mu? Bunu düşünmeyi bırak."

Hyunjin, derin bir iç çekerken başını sallamak ile yetinmişti. Sonra bakışları kafasını önlerindeki masaya yatırıp hafif eseneyen bedene kayınca sessizliği bozdu.

"Uykulu gibisin."

"Uykuluyum çünkü. Saçma bir kâbus yüzünden erken uyandım bu sabah."

Anlayışla başını salladı siyah saçlı. O sırada aklına gelen şeyle dudaklarını aralamıştı. "Eğer eve gitmek için çok yorgun hissediyorsan, onbeş-yirmi dakika kestir burada. Sonra ben seni uyandırırım."

"Bilmiyorum, aslında çok yorgunum ama..."

"Güven problemini aştığımızı düşünüyordum." Dedi tek kaşını kaldırırken.

"Güven değil sorun. Eve geç gitmemeliyim. Yoksa..." Biraz duraksadı. "Yoksa, ailem merak eder beni." Kendi dediğine içten içe göz devirmişti.

"Yirmi dakika Minho, sorun olmayacaktır. Sonra uyandırırım ben seni."

Biraz düşündükten sonra yavaşça başını salladı onaylar anlamda. "Peki. Çok fazla değil ama."

"Tamam, tamam."

Kahverengi saçlının gözlerini yummasıyla yüzüne gülümseme yerleştirmiş ve o da başını tıpkı Minho gibi masaya yaslayamıştı.

Gözbebeklerini kahverengi tutamları gözlerinin önüne düşerken sevimli görünen gencin üzerinde gezdirmeye başladı. Bu kadar yakınındayken kendini ona bakmaktan nasıl alıkoyabilirdi ki?

O sırada Minho da gözlerini açmış ve ikili bir süre garip bir bakışma içine girmişti. Sanki bakışlarını ilk kaçıran oyunu kaybedecekmiş gibi çekmiyordu ikisi de irislerini, sessizce süzüyorlardı birbirlerini.

Hyunjin, biraz daha sandalyesini Minho'nunkine yaklaştırıp yüzlerinin ve bedenlerinin arasındaki mesafeyi daha da düşürerek tek elini kahverengi tutamlara atıp nazikçe okşadı.

"Uyu hadi."

Minho, saçının okşanmasının verdiği mayışmayla bilincinin yavaş yavaş kapandığını hissederken aklından geçen tek şey; hemen yanındaki bedenin sıcaklığının onu neden bu kadar heyecanlandırıp, huzurlu hissettirdiğiydi.

.
.
.

Ayh hasta halimle yazdım, berbat durumdayım ama size verdiğim sözü de tutmamazlık yapamazdım. :")

Bir bakıma, yorumlarınızla moralimi yerine getiriyorsunuz bebişler *mwah <3
ya da vazgeçtim öpmiyim, şimdi siz de hasta olursunuz 😣😭🤧

Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, kendinize iyi bakın. ✨🦄✨

-mellanie

az daha unutuyordum

Choi Chanhee

Park Serim

Matematik öğretmeni Chae Hyungwon ve Resim öğretmeni Lee Minhyuk

İngilizce öğretmeni Park Chaeyoung

Bunlar da Wooyoung ve San

Ana karakterler dışında bu karakterleri de sıkça göreceğimiz için tanımayanlar da olabileceğinden eklemek istedim.

Neyseh, bb.

.︎✞︎.

Seguir leyendo

También te gustarán

13.9K 1K 24
𝘽𝙮 𝙛𝙖𝙩𝙚 𝙨𝙚𝙧𝙞𝙚𝙨 𝘽𝙤𝙤𝙠 #03 𝙆𝙖𝙨𝙝𝙞𝙛 𝙎𝙞𝙠𝙖𝙣𝙙𝙖𝙧 Fearless, Sexy, and the man who have access to almost everything. His life i...
175K 17.3K 30
bang chan, "sınıf grubu" isimli bir grup kurdu. iki yıldır aynı sınıfta olan kişiler için fazla uzak değil miyiz? - # texting
1M 54.6K 35
It's the 2nd season of " My Heaven's Flower " The most thrilling love triangle story in which Mohammad Abdullah ( Jeon Junghoon's ) daughter Mishel...
572K 64.9K 45
jeongin, sınıfın inek öğrencisi hyunjin'i bir gece kulübünün partisinde görür