blue neighbourhood

By kitschmell

50.8K 5.6K 7K

hyunho ¡☆ ❝Bir pazar sabahı Hyunjin ve Minho'nun yolu farklı nedenlerden dolayı Blue Neighbourhood Kilisesi'n... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8 (m)
2.9
3.0 (f)

0.8

1.5K 206 97
By kitschmell

.︎✞︎.

Yanaklarını avucu arasına almış, tamamen dış dünyadan kopmuş bir şekilde düşüncelere dalmıştı yine Hyunjin. Şu an arkadaşlarıyla ders zilinin çalmasını her zamanki banklarında otururarak bekliyorlardı. Diğerleri sohbet ederken onun aklı hâlâ dün yaşadıklarındaydı tabii. Zihnine doluşan her bir sahneyle kalbinin hızlandığını hissederken yüzünde şapşal bir gülümseme oluşuyor ama sonra kafasını karıştıran o şeyi hatırlayınca istemsizce kaşları çatılıyordu.

Güneşin batmasına az kala götürmüştü Minho'yu evine. Aslında aklında öyle bir şey yoktu ancak Minho'nun elma bahçesinde çok eğlendiğini görünce ânı bozmak istememişti sadece. Minho'yu evinin önüne bıraktığı zaman onun yüzündeki endişe ve korku dolu bakışlar dikkatinden kaçmamıştı. Hyunjin'e iyi günler dilerken sanki o eve hiç girmek istemiyormuş gibi yavaş ve tereddütle atıyordu adımlarını. Bunun nedenini istemsizce merak etmişti ve bu merak dün gece iyi bir uyku çekmesine izin vermemişti Hyunjin'e

"Hyunjin, bir sorun mu var?"

İsmini duymasıyla bakışlarını zeminden çekmiş ve Jeongin'e döndürmüştü. Onun yüzündeki merakı farkedince gerginliğini yüzüne yansıttığını anlaması zaman almamıştı. Tamamen sahte bir şekilde gülümseyip başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "İyiyim Jeongin, bir sorun yok." Derken.

Saniyeler sonra bakışlarının kesiştiği bedeni farketmesiyle merakla süzmeye başladı onu, görünürde korkması gereken herhangi bir şey yoktu neyseki. Ardından kalbinin teklemesini sağlayacak o şey yaşandığında heyecandan ne yapacağını bilemedi. Minho, gözbebeklerini üzerinde ayırmazken dudaklarına şirin bir gülümseme yerleştirmiş ve kendisine el sallamıştı.

O da yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip heyecanla elini salladı kendisine. Ardından Minho, önüne dönmüş ve büyük meşenin oradaki tekli banka otururken çantasından çıkardığı kitabını okumaya başlamıştı.

Dünden sonra aralarında bir yakınlık oluşması gayet muhtemeldi tabii. Bu düşünce; yüzünden hiç silinmeyen gülümsemenin daha da büyümesine yol açmıştı Hyunjin'in, göz bebekleri hâlâ kitabını okuyan gencin üzerindeyken.

Seungmin, önce bakışlarını deli gibi sırıtan arkadaşının üzerinden çekmiş sonra da Chan'a döndürmüştü bir cevap beklercesine. Chan'ın derin bir iç çekip olumlu anlamda başını sallamasıyla, gözbebekleri tekrar Hyunjin'i bulmuş ve dudaklarını aralamıştı.

"Hyunjin?"

Siyah saçlının bakışları anında Seungmin'i buldu. "Efendim?"

"Yanlış anlamazsan bir şey soracağım."

"Tabii sor."

"Sen ile..." biraz duraksamıştı. " Minho Hyung arasında bir şey mi var?"

Gergince yutkundu Hyunjin, duyduğuyla soruyla. Gözleri arkadaşlarının üzerinde gezmeye başlarken onların da tıpkı Seungmin gibi merakla kendisine baktıkğını farketti. Herkes bir cevap bekliyor gibiydi.

"Aramızda bir şey yok Seung."

Bakışlarını tekrar banktaki bedene çevirip devam etti. "İkimizin arasında bir şey yok ama benim kalbimde ona karşı çok yoğun duygular var."

Devam etti. "O pazar günü, kilisede Minho'yu ilk gördüğüm günden beri yemin ederim bir saniye olsun aklımdan çıkmıyor. İstemsizce onu düşünürken bir bakıyorum gözbebeklerim onun üzerinde. Bu benim elimde olan bir şey değil, sanki kalbim ve beynim anlaşmış da sırf Minho'yu görmek için bedenimi benden izinsiz hareket ettiriyorlar. Nedenini de biliyorum aslında..." Bakışlarını Minho'nun üzerinden çekmiş ve tekrar arkadaşlarına döndürmüştü. "Ben Minho'dan hoşlanıyorum... hatta belki daha fazlası, aşığım." Onların bir şey demesini beklemeden devam etti. "Büyük ihtimalle saçma gelecek size, 'bu kadar kısa zamanda nasıl aşık olursun?' diyeceksiniz ama yemin ederim ona karşı hissettiğim duygular, öyle basit duygular değil."

Sonra dudaklarını birbirine bastırıp arkadaşlarının tepkisini bekledi sessizce. İlk defa birinden hoşlanmıyordu belki ama ilk defa bir erkeğe karşı duygular beslediğini arkadaşlarına itiraf ediyordu. Homofobik olmadıklarını biliyordu ancak yine de istemsizce gerilmişti.

Omzunu sıkan elin sahibine baktığında, yüzünde sıcacık gülümsemesiyle kendine bakan Chan'ı farketti. "Hey, niçin böyle endişlendin? Biz senin en iyi arkadaşlarınız, elbette sana destek olup, tercihlerine saygı duyacağız. Değil mi çocuklar?"

Bakışlarını Chan'dan çekip, diğer arkadaşlarının üzerinde gezdirdiğinde hepsinin yüzünde gülümsemeyle kendisine baktığını farketti ve rahatça bir nefes aldı. Hiçkimse olumsuz bir tepki vermemiş, Chan'ı onaylamıştı. İşte o an Hyunjin, ne kadar doğru arkadaş seçimleri yaptığını bir kez daha anladı ve onunda yüzünde istemsizce bir gülümseme belirdi.

"Aramızda bir şey yok dedin?" Dedi Seungmin tereddütle.

Hyunjin ise derin bir nefes alıp onu başıyla onaylamıştı. "Kafam bu konuda karışık aslında. Minho çok... garip. Başlarda davranışları yüzünden benden nefret ettiğini düşünüyordum ancak şimdi sanki aramızdaki tek taraflı buzlar yavaş yavaş eriyormuş gibi hissediyorum, sanki bana benim onu kazanmam için bir şans veriyormuş gibi. Tabii bu sadece kendi kafamda kurduğum bir düşünceden de ibaret olabilir."

"Aslında çok belli ediyorsun. Bana kalırsa ona karşı hislerinin olduğunun Minho da farkında." Demişti Changbin bakışlarını arkadaşının üzerinden ayırmazken.

Biraz sessizliğin ardından sözü alan Jisung oldu. "Eğer gerçekten farkındaysa ve senden uzaklaşmıyorsa bu da demektir ki düşüncen doğru Hyunjin. Yani sana bir şans veriyor olabilir."

"Bilmiyorum... belki." Aklında kilisede ilk karşılaştıları zaman Minho'nun sözleri yankılanırken kendini boşuna bir beklenti içine sokmak istemedi Hyunjin.

Her şey zamanla açığa kavuşacaktı belli ki. Ama bu zaman zarfında Hyunjin, hiç de aşkını saklamak ve ya kısıtlamak gibi bir düşünceye çekilmeyecekti elbette. Her zaman olduğu gibi, o an zihninden ne yapmak geçiyorsa onu yapmaya tereddüt etmeyecekti.

.
.
.

Minho, elindeki kurşun kalemle kağıdına bir figür daha çizmiş ve geriye çekilip uzaktan resmine bir bakış atmıştı. Aniden gelen ilham ile tüm gün boyunca ara ara derslerde ve çoğunlukla teneffüste üzerine uğraştığı resmi son ders olan kulüp etkinliğine yetişmesini ummuştu ki eğer yeterince iyi olduğuna karar verirse resim öğretmeni Lee Minhyuk'a gösterecek ve değerlendirmesini isteyecekti.

Aslında, aniden tam olarak ne çizeceğine karar vermemişken bile rastgele çizgiler atmaya başlamıştı beyaz kağıda. Ancak şu an resmin tamamen hallolmasına birkaç detay kalmıştı ve az çok bir şeye benziyordu.

Resimde; birkaç ağaç vardı, üzerinde kırmızı meyveleri olan ve uzunca bir nehir, şelaleden dökülen. İki beden vardı bir de nehirin önüne oturmuş ve gülümseyerek birbirlerine bakıyorlardı. İki erkek. Birinin elinde kırmızı bir elma vardı yarısı yenmişti ama. Etraftaki nesnelere pek önem vermese de insan figürlerine çok özen göstermişti nedensizce.

Birkaç dakika sonra resim tamamen bitince eline aldı ve uzaktan incelemeye başladı tüm gününü adadığı kara kalem çalışmasını. O, bunun aniden gelen ilham ile hiçbir anlam ifade etmeyen bir çizim olarak nitelendirmişti kafasının içinde ancak garip bir şekilde sahne tanıdık geliyordu. Resmi daha önce görmüş gibiydi bir yerlerde. Ama nasıl?

"Selam."

Duyduğu tanıdık ses ile kafasındaki düşünceler tamamen toz olup uçmuşken, kalbinde anlam veremediği bir heyecan hissetmişti. Nedeni neydi bu garip duygu değişimlerinin?

"Selam Minho, beni duyuyor musun?"

Minho, bakışlarını resminden çekip kafasını yukarı kaldırdığında ikili göz göze gelmişti. Biraz öylece bakakalsa da sonradan dış dünyaya geri dönmüş ve saygısızlık olmasın diye yanıtlamıştı hemen karşısındaki bedeni.

"Duyuyorum Hyunjin, sana da selam."

Hyunjin'in yüzündeki şaşkın ifadenin yerini tebessümün aldığını farkedince kalbinde kendisine işkence eden sızının arttığını hissetmişti aynı zamanda. O sırada siyah saçlı bedenin beklentiyle kendisine baktığını görünce başta söylemek ve söylememek arasında tereddütte kalsa da sonradan kendini toparlamış ve konuşmuştu.

"Otursana sen de. İşin yoksa tabii?"

"Ah, tabii olur. İşim yok." Demiş ve ardından kahverengi saçlı beden gibi çimenlerde oturmuştu Hyunjin.

"Çizim mi yapıyordun?" Bakışları Minho'nun elinde tuttuğu kağıda kayınca sordu.

Minho ise onu başıyla onaylamış ve devam etmişti. "Aniden ilham geldi de tüm gün uğraşıyorum kulüp etkinliğine yetişsin diye."

"Anladım, Bay Lee'ye mi göstermek istiyorsun?"

"Güzel olduğuna yeterince tatmin olursam, evet."

Hyunjin şirince gülümsedi ve önündeki çimlerle oynamaya başlarken konuştu. "Eminim çok güzel çizmişsindir." Biraz duraksadı ve masum bakışlarını Minho'ya çevirirken tereddütle sordu aklındaki soruyu. "Bakabilir miyim peki eğer bittiyse?"

Elindeki kağıdı Hyunjin'e uzatırken "Bitti, bakabilirsin tabii." demiş ve yüzüne onunki gibi bir gülümseme kondurmuştu.

Hyunjin ise tereddüt etmeden kağıdı almış ve incelemeye başlamıştı her bir ayrıntıyı. O sırada Minho ise farkında olmadan resmini inceleyen bedenin tepkisini anlamak için yüzüne bakıyordu merakla.

Aradan neredeyse bir dakika geçmişti ama Hyunjin yüzünde kocaman gülümsemesi ve gözleridenki parıltılarla resme bakmaya devam ediyordu sessizce.

Minho bu durumdan sıkılmış olacak ki; "Hyunjin..." demişti bıkkınlıkla. "Bir yorumda bulunmayacak mısın? Daldın gittin çizime."

Zar zor gözlerini ayırabildiği resimle heyecanla konuştu Hyunjin. "Aynısı olmuş Minho, gerçekten çok yeteneklisin."

Minho'nun duyduklarıyla kafası karışmıştı. "Ne, ne aynısı olmuş anlamadım?"

"Bizi çizmişsin ya..? Ondan bahsediyorum."

Elindeki kağıdı hızla siyah saçlıdan aldı ve gözlerini üzerinde gezdirdi dikkatlice. Şimdi resmin nereden tanıdık geldiğini anlamıştı.

Ne yani Minho farkında olmadan Hyunjin ile elma bahçesindeki hâllerini mi çizmişti? Ama neden bunu yeni farkediyordu? Niçin çizerken bu kadar heyecanlanmış ve insan figürlerinde özellikle de 'Hyunjin' olduğunu düşündüğü bedeni çizdiğinde bu kadar özenmişti ki?

İşte o an anladı Minho bir şeylerden kaçmaya çalıştığını.

"Minho, iyi misin gerçekten? Bugün bi' dalgın gibisin."

Donmuş ifadesini düzeltti ve yüzüne bu sefer diğerlerinden farklı, sahte bir gülümseme yerleştirip başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "İyiyim, sorun yok. Beğenmene sevindim ama benim pek içime sinmedi. Bay Lee'ye göstermeyeceğim sanırım."

Hyunjin'in kaşları çatılmıştı. "Ne? Saçmalama! Çok güzel, eminim Minhyuk öğretmen çok beğenecektir."

"Hyunjin, istemiyorum dedim. Eğer çok beğendiysen sana hediye edebilirim ama."

Bakışları yumuşarken başını olumlu anlamda salladı Hyunjin. "Peki sen öyle diyorsan. Bu arada resim için çok teşekkür ederim. Aslında bu sefer kuru bir teşekkür yerine Ice Americano ısmarlamayı tercih ederim sana."

"Olur." Diye cevaplamıştı. Bu sefer diğer seferlerin aksine kafasında bir tereddüt yoktu teklifi kabul ettiğinde.

Minho, kendisine neler olduğunu anlayamazken bundan rahatsız olacağına mutlu hissetmesi gerçekten de tüylerini diken diken ediyordu.

Karşısındaki beden ona sadece birkaç haftada neler yapmıştı da Minho kendini artık tanıyamaz olmuştu?

.
.
.

Hemen sıkıcı geçiş bölümlerini bitirip asıl olaylara atlamak istiyorum, eminim siz de sıkılıyorsunuzdur. 😪

Bu yüzden sanırım daha sık yb atacağım, hazırlıklı olun. (:

Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, kendinize iyi bakın. ✨🦄✨

-mellanie

.︎✞︎.

Continue Reading

You'll Also Like

310K 6.8K 35
"That better not be a sticky fingers poster." "And if it is ." "I think I'm the luckiest bloke at Hartley." Heartbreak High season 1-2 Spider x oc
14.9K 320 125
The prestigious He family was reunited with their lost-lost heir. Everybody was looking forward to the Revenge of the Real Daughter or some cliché st...
244K 6K 52
⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ જ⁀➴ 𝐅𝐄𝐄𝐋𝐒 𝐋𝐈𝐊𝐄 .ᐟ ❛ & i need you sometimes, we'll be alright. ❜ IN WHICH; kate martin's crush on the basketball photographer is...
676K 33.4K 24
↳ ❝ [ ILLUSION ] ❞ ━ yandere hazbin hotel x fem! reader ━ yandere helluva boss x fem! reader ┕ 𝐈𝐧 𝐰𝐡𝐢𝐜𝐡, a powerful d...