MAFYA BEY -TEXTING +18

By tamamyayazar

3.5M 123K 67.5K

21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü geces... More

zero
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
forty
forty-one
forty-two
forty-three
forty-four
forty-five
forty-six
forty-seven
forty-eight
forty-nine
fifty
fifty-one
fifty-two
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
seventy
seventy-one
seventy-two
seventy-three
seventy-four
seventy-five
seventy-six
seventy-seven
seventy-eight
seventy-nine
eighty
eighty-one
eighty-two
eighty-three
eighty-four
eighty-five
eighty-six
eighty-seven
eighty-eight
eighty-nine
ninety
ninety-one
ninety-two
ninety-three
ninety-four
ninety-five
ninety-six
ninety-seven
ninety-eight
ninety-nine
one hundred
veda-anket
so special: mafnaz
so special: lodas
so special: aköm

thirty

62.5K 1.6K 925
By tamamyayazar

Selamss geldik sonundaa 

önceki bölüme ithafen şunu atem bir karşıma çıktı keşfette ısdhfkshgk

INSTAGRAM: tamamyayazar bu arada gelin takipleşekk

Aşklar bazıları okurken heyecana kapılıp oy vermiyor görüyorum yapman etmen guzularım hadi bakem bir bölüm 200 bir bölüm 100 oy da almaz yaniiiii djhfjs 💜

Gözümüz gönlümüz açılsın bir okumadan.

Hırrr mafya beyimiz kızgın işi bozulduğu için nwegjwafsh

Keyifli Okumalar 

Bölüm bebişiyle adaş olan mafya babamız için 💙  kitapaskina12 ya gidiyorrr

 🖤 

Salı 23:00

Benimki kadar tatlı bir babaya sahip olanlar bile, günün birinde telefon ekranında babasının aramasını görünce "Eyvah babam!" diyorsa, o işte bir bokluk olacağı kesindir. Not alınsın tez elden. Sen dedin ya alındı hemen şimdi!

Mafya Beyciğimin kucağından nasıl indim, ayaklarımın üzerine basarken telaştan nasıl bir ceylan gibi sektim görmek için iyi bir çocuk olmak bile gerekmezdi. Çünkü herkesin hemen hemen aynı tepkilerde bulunacağı absürt bir durumun içindeydim. Yoo ben ölü taklidi yapardım mesela herkesin hayatına kimse karışamaz!

Uğur'la yiyemediğim naneleri yemiş gibi hissettiren ve baskın yapar gibi arayan babama ben şimdi ne diyecektin? Babam beni neden arıyordu? Her gün aramasa trip attığım babam bugün bu saatte aramasa olmaz mıydı? Baban böyle pasta yapmayı nereden öğrenmiş?

İhtimalleri düşünelim...

Alo baba, nasılsın sağ ol ben de iyiyim. Ya şey ben bir mafyayla buluştum da o da beni cafcaflı arabasıyla Tarabya'daki villasına attı ama merak etme tekinsiz bir hayatı yok.

Ya da...

Alo baba, bir mafyayla daha yolun başındayken, adını bile yeni öğrenmişken, annemle sana damat olması konusunda derin hasbihallere daldık, bir görüşebilir miyiz müsaitsen seninle de para ve Mafya Evi hakkında da bir şey konuşcam.

Ya da...

Babaların babası alo sen neredesin ya? Ben mi? Ben gonya yolundayım gonya, hiç öylesine canım düz yollar görmek çekti dışarı çıktım, bir de ben siz davetten erken ayrıldınız sandım, aksiliğe ve yanlış anlaşılmaya bak görüyor musun? Endişelenme hemen atladım taksiye, dur döndüreyim yoldan eve geliyorum orada görüşürüz. Taksici amca gaza bas çabuk bak babam sana kızar!

Ya da...

Alo baba, alooooooğğğğğğ ses gelmiyor ya ne ola ki çekmiyor mu yoksa? Baba ben lavabodaydım da geliyorum şimdi, beni aynı otelin içinde araman da ne biliyim? Beni bu kadar sevme bak canım babişim. Kapat hadi geldimmm.

En sondakini desem... Babam yanına ulaştığımda, kızım sıça sıça bitiremedin beynini de mi orada bıraktın der bana? Öyle de kibar(!) bir babadır!

"Ahsen Naz?"

Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Gaipten gelmiyorsa ses, konuşan belliydi. Uğur'a. Ayakta ama tarlası yanmış köylü gibi ona acıklı baktığıma emindim. Kafamı iki yana salladım. "Telefon üçüncüye çalıyor," dedi. Bir siktir daha çektim. Ben sana demiyor muyum yapma kızım bunu kendine diye, dalma şu iç dünyana fazla diye! Hemen dokundum ekrana. Telefonu kulağıma bir hızla götürmüştüm.

"Babacığım, alo, efendim?" Tamam seslenilecek tüm kelimelerle seslendin yeter! Uğur, bir anda değişen sesime ve hareketlerime uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Babamın sesi, karşı taraftan gelse de telefonun dışına çıkmıştı. Çünkü bağırıyordu! Uğur'a çaktırmadan sesini kısmak için parmaklarımı kenara götürdüm ama parmaklarımın ucunu tutup beni engelledi. Dibime de girmişti böylelikle insafsız. Zaten nefesi götümden alıyordum.

"Ahsen neredesin kızım sen? Biz çıktık, davet bitecek neredeyse seni arıyorum ama yoksun?" Sen nerdeğsin kaç güğn?

Bir kere daha hep bir ağızdan, dolu dolu bir siktir! Saat hesabını yanlış yapmıştık iyi mi?

Bizimkilerin, akşamın başında ben ve Aker davete gitmemek için kılı kırk yardığımızdan ve ben başıma böylesine bir Uğur'un geleceğinden bir haber olduğumdan neredeyse ağlayarak gitmeme durumunu kazanacağımdan; bana erken döneceğiz sözü vermelerini yeni hatırlıyordum. Keşke en geç biz çıkalım deseydim, o zaman yalanım elime yüzüme bulaşmazdı belki bir saat kadar daha vaktim olurdu. "Baba ben çok sıkıldım ya, erken çıkmak zorunda kaldım özür dilerim, kızma lütfen." Nazlı çiçek gibi konuşmalarımı yaparken bir yandan da azgın çiçek rolüme uymalıydım değil mi? Elimi, Mafya Bey'in gömleğinin yakasına atıp, parmak uçlarımla orayla oynama başladım. Kafam dağılıyordu.

"Ahsen ben sana kızacak bir baba mıyım kızım delirdin mi sen?" Telefonu kulağımdan biraz uzaklaştırdım. Kulak zarım yırtılmıştı. Başka bir zarın yırtılması gerekirken? Püğ böyle şansın ızdırabını sikim! "Ya sen neden haber vermeden çekip gidiyorsun ben senin başına ne geldi diye korkmak zorunda mıyım? Zaten birkaç kez aradım aradığınız kişiye ulaşılamıyor dedi, delirtecek misin beni?"

Babam da babam ya, harbi kral adamdı. Kalbimi hızlı attırmıştı yine. Düşünceli babişim benim! Bu aşkı içimde halledemiyordum ne olacaktı şimdi? Artık potansiyel bir Uğur'um da vardı çünkü. Hangisini kalbimde daha büyük bir kısma yerleştirecektim? Dünkü çocuk Uğur'u değil herhalde? Aptallık etme, sen Ahsen Naz AYKAN'sın, sırf soyadından ötürü baban birinci olmalı.

Ama ya Ahsen Naz Aykan Özkara olmak istersem.

Ananın a*mı!

"Ahsen kime diyorum kızım delirtme beni, neredesin sen? Bana bak başına bir boklar açtıysan eve gelince senin aklını alırım, konuşsana!"

Baba ne oldu ya sana pembiş babasın dedik içinden siyah panter çıktı amk!

Dur en iyisi Uğur'a saram. O bizi rahatlatıyor. Gömleğinin açık yakasından elimi biraz daha aşağı soktum. Göğsüne doğru ince bir şerit çeker gibi gezdirdiğim parmaklarımla, teninin sıcaklığıyla parmaklarımı ısıtıyor, biraz mayışıyor biraz da şeytanlık düşünüyordum. Bu çocuğun kokusu da çakralarımı açıyordu harbi. Burnumu boynuna yaslayıp, derin bir iç çekerken konuşmaya başladım. Babama bu iç çekişim, yüzyılın dertli kelebeği benmişim gibi nasıl gidecekti, oynat bakalım.

"Baba bilmiyorum ki çekmedi demek ki telefonum. İstanbul'da olabiliriz ama yer altı ve hatlar hep bozuk ben ne yapayım? Koca şehrin yükünü hiç kimse kaldıramıyor artık. Ben de kaldıramıyorum baba. Ben iyiyim tabi ki, geleceğim eve. Geliyordum hatta ama başıma ne geldi bil bakalım? Yolda bir arkadaşımla karşılaştım da sohbete tuttu beni. Diyor ki illa gel konuşalım. Ben dedim ki yok babam kızar bana, erkenden yuvamızda olmamı ister ama dinleyen kim? Başladı anlatmaya, sevgilisinden mi ayrılmış ne? Bi' de beni tuttu götürdü bir kafeye, kahve içtik ama sadece. Benim zaten tek zararlı alışkanlığım kafein bunu biliyorsun. Sen bunu çok iyi biliyorsun! Dedim ona sevgili işleri boş işler bak akıllı ol, ben senin tribinle uğraşamam. Ne gerek var sevgiliye? Hayat boş eğlen coş, bekarlık sultanlık ama ne beni dinliyor ne atalarımızın özlü sözlerini. Ama yok durur mu, Ahsen ölümü gör diyor bana. Bak ben birine bunları anlatmazsam bileklerimi keseceğim diyor. Ayyy baba nasıl korktum sana anlatamam. Suç benim üzerime kalsaydı ya en son yanında ben görüldüm diye. Hemen anlat, hemen dedim. Kafamı bir şişirdi bir şişirdi, iki saattir de onu dinliyorum. Şimdi ne olsa beğenirsin peki? Ardından ağladığı götlek sevgilisi, ay pardon babişim, pis sevgilisi geldi kızı alıyor kafeden. Aman dedim varın gidin Allah'ınızdan bulun benim de babamla aramıza girdiniz ya alacağınız olsun. Daha da görüşmem zaten ben onlarla. Heh anladın mı beni babacım, şimdi kalktım geliyorum. Bekle beni aşkım!"

Babam ne dese beğenirsiniz peki? Benim Manas Destan'ıma karşılık hem de?

"O çocuğun ben amına koyayım, asıl sen benim kafamı şişirdin, eve gel," dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Hak etmiş miydim? Tillahını! Yoo tartışılırdı bence.

Telefon elimde, asıl göt gibi kalan benken, başımı biraz geriye çektim. Uğur'un maviş gözleri beni ilk karşılayan şeylerdi. O gözlerde hafif bir başıma bela mı alıyorum korkusu ve bolca şaşkınlık saklıydı. Ben bu bakışı biliyordum. Uğur, tek kaşını kaldırıp bana baktı. Sıçmışke. Babamla papaz olduğumuz yetmemiş gibi ilk günden flörtü de kendimizden soğutmuştuk. Ah o olmayan arkadaşımın sevgilisi, ben de koyayım senin yine olmayan a*mına!

Benden uzaklaşmasın diye hemen kedi gibi sarıldım ona, kollarımı boynuna dolayıp, parmak uçlarımda yükseldim. O an anlamıştım ki ben kucağa çıkarken ayakkabılarımı çıkartmıştım. Ohh ben de diyorum, alttan alttan vuran bu rahatlığın sebebi ne? O da kollarını belime doladı. Oh iyiydik, hoştuk hâlâ.

"Mafya Bey? Şaşırdın bakıyorum." Elbette şaşırırdı aminyum.

"Ahsen, sen insan mısın?" Gözlerime ani bir öfke topu yerleşmişti sanki. Ona dik dik baktım. Ya yontulmamış odun ya!

"Bak doğaüstü bir güzelliğim olduğu doğrudur ama insan mısın diye de sorulmaz orman adamı! Az biraz şu diline kibarlık kat." Kafasını tamam der gibi yalandan salladı.

"Ben katacağım o kibarlığı da, önce sana lazım gibi. Sen nasıl babanı öyle ayakta uyutabilirsin?" Aman bu da bana böyle derken kendi ana kuzusu çıkarsa çarkına sıçardım onun. Ne yapayım, ailenin suyuna gitmek böyle oluyordu.

"Ya ne deseydim Uğur? Bir mafya öküzü beni almış omzuna kaçırmış mı deseydim?"

"Hani gönüllü gelmiştin... Şimdi böyle mi oldu Ahsen Naz?" Sesinden hayal kırıklığı mı seziyordum? Benim sesim de biraz fazla ciddi çıkmış olabilirdi tabi. Yanlış anlamalara müsaitti. Gözlerini benden çekip, kafamın üzerinden hayali bir noktaya dikti. Askim sen de mi reglsin amk? Ben anlamıyorum ki. Hay ben bu gecenin ebesini belleyeyim.

Hep cünübüm diye oluyor bunlar ben biliyorum. Ee zaten! 

"Ya ben sana ne dedim gönüllü esirinim demedim mi Mafyakek'im he?" Yanağını okşadım, usulca. "Yapma böyle, babalar ve kızları arasında bazen böyle ufak sürtüşmeler yaşanır. Ben eve gidince onu pamuk yaparım pamuk. Hiçbir şey de anlamaz merak etme."

"Etmiyorum Ahsen çünkü babana, benimle olduğunu söyleyebilirdin. Ben bunu sorun ve dert etmiyorum." Çenesini yakalayıp, biraz başını eğmesini sağladım. Kaşlarımı kaldırdım hayretle. Açıkça benden bahset mi demek istiyordu? Onun adını direkt vermem yerine böyle bin bir kılıf uydurmama mı bu kadar bozulmuştu? 2+2=4

"Seni ne diye tanıtacaktım peki? Bir mafyayla beraberim mi deseydim? Emin ol secereni soracaktı. Sıkışık hissettim bir an ne yapayım ama ya!" Bahanelerim umrunda değilmiş gibi omuz silkti. Yiycem! 25 yaşında altında 3 milyon dolarlık araba ama aynı zamanda bir bebekti bu adam!

"Ne olduğuma çok baskı yapıyorsun ama benim bir adım var." Gözleri oyuncu birkaç kıpraşmayla titredi. "Hem başka bir şey de diyebilirdin."

"Ne diyem Mamut mu diyem?" Sana ben sokayım artık da çıkarama be! Yersiz ve yurtsuzdum gene belli ki Uğur da, yüzünü buruşturmuştu.

"Hayır Ahsen, sevgilim."

Oyhhhhh! Karnımdan gene ılık ılık bir şeyler boşalmıştı iyi mi? "Diyebilirdin," diye es verdiği kelimeden sonra yeniden konuştu ama yemezler güzelim!

"Tekrar söyle bakayım o kelimeyi. Ne de yakıştı ağzına be hay maşallah!" Gözlerimi dudaklarına dikmiştim. Sevgilim derken her hecede nasıl bir baskı yapacak ve güzelimmmmm derken yaptığı gibi m harfini uzatıp baskılayacak mı merak ediyordum. Demedi. Yıkılwak!

"Neden söylemiyorsun ki? Flörttük en nihayetinde değil mi? Bir erkekleyim bari deseydin de senin tek ayak üzerinde kırk yalan attığını görmeseydim?" Ne demek istiyordu bu kereviz? Ben babama yalan söylüyorum diye ona da mı her zaman yalan söylemiştim ya da söyleyecektim? 

Kollarımı çözdüm boynundan beni durdurmadı. Harbi ilk kavgamızı da yapacaktık şimdi, o da ağzını hayırlı açmamıştı ta beni arabasına bindirmeden önce ilk kavgamızı da yapalım mı istiyorsun derken al bak şimdi ne oluyordu. Güzel geceyi kötü bitirmek istemiyordum ama kendimi durduramıyordum.

"Sen hayırdır aslan?" dedim. Birden füze gibi yükselmiştim. "Ben yalan kraliçesi miyim de bana bunu yakıştırıyorsun? Hiç hoş olmadı. Durumu uydurdum diye sana böyle yapacak değilim ya." Sıkıntılı bir soluk bıraktı burnundan. Çocuğu ilk günden bıktırdın, bizi bitirdin be Naz! Sonra başını hafifçe sağa eğdi.

"Belki olmadı, tamam kabul ama ne bileyim Ahsen? Yaşadığım hayatın daha bir kısmını bilmene rağmen benim için güvenmenin ne demek olduğunu anlarsın sandım herhalde. Yanımdakilere, karşımdakine, tanıdığım herkese karşı güven duymak istiyorum. Biliyorum sen de bu hayata alışkın değilsin ve senin hayatın da sadece gülmek, eğlenmek ve anı yaşamak üzere. Bunu çok iyi biliyorum hem de."

Bak ben ona kıyamazdım. Minişimdi benim! Hemen sarıldım yeniden ona. Koala da olmuştuk bu yaştan sonra. Kollarında olduğum sürece, o da beni sarıyordu ve biz temas ettikçe aramızda sorun olmayan sorunlar da görünmez olup kaybolabiliyorlardı. Temas bağımlılığı <31 "Ama sen de beni anla, seni daha çok tanımadığım için bir an bana da yalan söyledin mi diye düşündüm. Yersizdi ama gerçek bu."

Parmak uçlarımda yükseldim. Beni yarı yolda karşılayıp, bir anda yerden havalandırdı. Bacaklarım sıkıca beline dolandı. Onun elleri de kalçamın altına yerleşmişti. Dudaklarına uzandım. Onun beni öpmesine izin vermeden, güzel ve sıcak, sus payının belirgin boşluğuna, yana doğru biraz genişleyen, çok dolgun olmayan ama öpüşmeye başladıkça şişen ve dolgunlaşan ve gerçekten de benim dudaklarıma bir puzzle gibi cuk oturan dudaklarına sıcak ve masum denebilecek kelebek öpücükleri kondurdum. 

Birbirimizi tanımadan birbirimizi sevişmeye çağırırsak onun beni, benim onu yanlış anlayacağım kesindi. Ama bir sorun da vardı ki sevişmeyi de bağzı lanet nedenler yüzünden başaramamıştık. Bu gecenin kaybedeni bizdik ama kazananı kimdi?

Regl!

Olabilirdi.

Üst dudağının kalbin üst kısmını çizerken yaptığımız gibi güzel bir şekle benzemesi, ona verilmiş bir hediyeydi. Ben onun, o benim dudaklarıma bayılıyorduk. Ben onun yavaştan her şeyine bayılmaya başlamıştım. Özellikle de asla beklediğim gibi çalışmayan kafasına ve beni her defasında şaşırtan takıldığı noktalarına. Bir de şeyini gör!

Benim öpücüklerimin arasından birkaç öpücüğü o da araya sıkıştırdı. Ben onun sus payını öperken o benim çenemi öpmüştü mesela, tatlıydı. Yanaklarının üzerine bıraktığım avuçlarımla onu iki yandan biraz önce bana yaptığı gibi sıkıştırdım. Kemikli ve zayıf yanaklarıyla, dudakları benim poğaça yanaklarımla olduğu gibi fazla öne çıkmamıştı ama yine de güzeldi. Bana attığı öpücükle fotoğraftan sonra onu dudak büzerken canlı görmedim de demezdim. Dudaklarını da öptüm son kez. "Sen çok düşünceli ve aslında böyle bir hayatın içinde yaşasan da ince ruhlu bir mafyasın Uğur."

Saçlarını okşadım sonra. "Beni düşünüyorsun, dertlerimi düşünüyorsun, beni tanımak istiyorsun. Tamam birbirimize karşı açıkça yükseldiğimiz de kesin ama bunu sorun edip, gerçeği söylememden sonra surat bile asmadın." O an aklıma gelmiş gibi omzunu dürttüm. "Güldün bile eşek herif." Yeniden sırıttı.

"Sen beklediğimden farklı ama beklentimden çok daha yükseklerde bir yerdesin artık. Ve ben bunu bozmak yerine daha iyiye gitmesini istiyorum."

Biraz önceki söylemine misilleme yaptım. "Sen de benim babamı tanımıyorsun. O öyle bağırdı gibi geldi belki de sana, bana kızacak sanıp korktun ama asla öyle biri değildir. Hiç değil hatta! Belli ki ortalıktan habersiz kayboluşuma sinirlenmiş. Eee bir yerde de haklı. Aklım başımda olsaydı da ben oradan çıkmadan eve geçeceğim deseydim ya da en kötü ihtimalle onu arasaydım bir daha aramazdı da ama şimdi beni bulamayınca, annem de üzerine gitmiştir biraz telaş edip, ondan esip gürlemiştir."

Kafasını salladı. "Tamam," dedi. "Ben sana her zaman inanıyorum." Isırırdım ben onu!

"Bana kızma bir de tamam mı? Yoksa ben çok üzülürüm." Mesajlarda yazdığım şekil aklına gelmiş gibi dudaklarına sinen tebessüm genişledi. Ben de eşlik ettim ona. Derin bir nefes aldım. "Senden en uygun zamanda bahsedeceğim. Tamam mı? Ben seni daha çok tanıyınca da değil bu, onların sakin bir zamanında derhal."

Gözleri mutlulukla parıldadı. Şimdi bulutsuz gökyüzüne bakıyordum gözlerinin içinde ama onu üzmemek için bir şeyleri sakladığım da kesindi. Aaa, yeni fark ediyordum. Neyi? Sol gözünün altında küçük, tatlı bir ben vardı. Aşırı sevimliydi ve kirpiklerinin gölgesinde kalıp, Uğur da ortamı loşa boğunca dikkatimi çekmemişti. Şimdi ışıkların tam altında olmalıydık ki, ona baktıkça her detayını fark eden yanımla görüyordum.

Her neyse, onu sonra detaylı dikizlerdim daha nelerini nelerini bilmiyordum. Ama söylediklerim olmasını istediklerimdi. Elbette babamlara söyleyecektim ama bu ne zaman, nasıl ve onu ne diye tanıttığıma bağlı olacaktı. İş adamı dersem yırtardık. Öyle yapmalıydım. 

Babamın dizilerde bile saçma bulduğu mafya hayatını evimizde hoş karşılayacağını sanmıyordum. Annem dedikoducu ruhuyla hoş bulabilirdi ama gerçek, ona bile zor gelecekti. Bir de daha benim hiç karşılaşmadığım ama onda var olduğuna emin olduğum kötücül ve sert yanını görürlerse... İşimiz yaştı. Kötü düşündüğümde kötü geliyordu aslında bunu bilmeme rağmen yine kendime engel olamamıştım. Yapma bunu Ahsen yapma!

"Şimdi beni eve bırakır mısın acaba uzay mekiğinle Mafya Beyciğim. Malum vermem gereken bir hesap var, daha büyük davranıyor olabilirim ama 20'lik bir çıtırım aile evinden ayrılamayan."

Kucağından kayarak aşağı inmeye çalıştım ama malum organlarımız yine birbirine sürtünmüştü. Sınanıyorduk. Dişlerini birbirine bastırıp, kalçamın altındaki ellerini çekerek bana izin verdi. "Bırakırım," dedi. "Ama sonra istediğim her an alırım." Ee zaten!

"Helikopterinle mi?"

Kafasını iki yana salladı ama benim gepgeniş hayal dünyam aile evimdeyken zaten çalışmazdı işin özünde dalga geçtiğimi ben de unutmuyordum.

Ne yapayım? Huyum kurumasın da ama buydu. Ben buydum. Zevzek biriydim, genelde bunu kabul da ediyordum. Ama hayat zaten sıkarken, boğarken ben iki güldürmüyorsam kendimi ve sevdiklerimi ne anlamı kalırdı? Gerçekte Uğur'u tanımadan yaşasam altıma kaçıracağım bir kaçırılma olayını bile gözümde büyütmeden basit işmiş gibi anlatmıştım. Su tabancasından sonra silah görsem orada yeniden bayılır hatta korkudan ölürdüm. Bilmediğin şeyler hakkında atıp tutmak kolaydı. Ben bilmediklerimi yaşayarak görmek istiyor ve bunları da başrol sadece Uğurcuğum ise heyecanlı buluyordum.

Biraz önce oturduğumuz nadide koltuğun yanına gidip, ayakkabılarımı geçirdim ayağıma. Çantamı topladım, telefonumu içine koydum. "Senin evinde neden tek bu koltuk gibi olmayan koltuk vardı? Bunu da anlamadım hiç ama... Neyse."

Üzerindeki ceketi çıkartırken yamukça sırıttı. Beni cevaplayacaktı. Merakla baktım ona. "Sana kucağımdan başka bir alternatif sunacağımı düşündüysen çok yanılmışsın, güzelimmmm." Bak yine yapıyordu, yine o zehirli oku atıyordu ve yine beklemediğim şeytanlıkların peşindeydi.

Kafamı iki yana salladım ama bir anda gülmeye de başlamıştım. Deli dolu gülmeye hem de. Bir süre ben güldüm o gülüşümde takılı kalıp beni izledi. Saçlarımı tek omzumda toplarken, zorlukla konuşmaya başlamıştım. "Sen ciddisin değil mi? Yaptın mı bunu?"

"Yaptım," dedi ama ben sormadan doğru anlamasıysa diye teyit ettirdim.

"Gerçekten ben geleceğim diye mi koltuklarını ortadan kaldırdın?"

Göz kırptı sadece, evet demekti bu. Hayret bir Mafya Bey'di. Ve ben onunla çok eğleneceğimi biliyordum. Çıkarttığı ceketini bana uzattı. Otomatik olarak aldım ama anlamamıştım. "Elbisen yırtıldı ya hani?" Elini ensesine atıp, ne dese bilemezmiş gibi dört saniye boyunca gözlerime baktı. "Giyersin ve daha rahat edersin diye düşündüm."

"Sırf rahat edeyim diye değil mi?" Çantamı ona uzatıp tutmasını sağladıktan sonra -eline de ne yakıştı he kral- ceketi isteyerek ve severek giydim. Bilerek ona takılmak amaçlı bunu sormuştum. İyi düşünmüştü, ben artık laylaylom geziniyordum, bulutların üzerindeydim hâlâ ve elbisemi görenler yüzünden yanaklarıma yapmadığım şeyin kanının oturmasını istemezdim.

"Tabi ki yoksa ben öyle engelleyici biri miyim?" Çantamı elinden yeniden aldım. Yanıma yaklaşıp, bana çuval olan ceketinin yakasını düzeltip, kollarını bir kez kıvırdı. Bayılcam! Tek kaşımı kaldırdım.

"Misin?"

"Değilim."

"Değilsin."

İkimiz de birbirimize bakarken sırıttık. Elini yeniden belime koydu ve beni dışarı yönlendirdi. Kendi üzerine yeni bir ceket almamıştı ve havanın soğuk olma ihtimalinden ya da gece ayazından yapmıyordu bunu. Haziran'a yeni girmemize rağmen değişen iklimle ansızın esen yeller ve atıştıran yağmurlar değildi sebebimiz. Kısaca Naz? Beni kıskanıyordu!

Senin ağzına sıçim! Bundan bunu mu çıkardın?

Bunu çıkarmayan da kendine kadınım demesin!

Bugün de kadın değiliz şükür.

Uğur'un açtığı büyük kapıdan bana yol vermesiyle yine ilk ben çıktım. Bu evi eşyasız bile sevmiştim. Bir daha ne zaman gelirdim acaba? Sen bir de yatak odasını gör.

Ayh keşke görseydim. Belki evde bayılsaydım bu kız buralarda telef olmasın diye beni kaldırır yatağına yatırırdı. Bakalım yatak havadar mıydı? Üzerinde zıplayama dayanıklı mıydı? Anlarsınız ya! Anladık queen! Göremiyoruz sadece!

O da çıktıktan sonra kapıyı kapadı. Biraz önceki korumaları aniden kapıya çevirmişlerdi başlarını. Hemen vaziyet aldılar. Bellerine kenetledikleri ellerini salık bırakmış, düz durmaya başlamışlardı. Şimdi daha çok koruma vardı gibi ne iş? Saat geciktikçe azalması gerekmez miydi asıl? Bu el pençe divan işi de rüyama benziyordu. Acaba her rüyam gerçek olur muydu? Kıps ;) Olmasını diliyordum, tez zamanda.

One minute! Koruma mı? O da ne Ahsen? Senin şu şey işi ne oldu?

Sus söyleme o kelimeleri! Yoktu belli Uğur'un o taraklarda bezi. Ben de şaşkındım.

Göte geldi mafyamız ikimiz de şaşkınız.

Aslında Uğur'um kendi başına bir terminatördü, ondan işini yapacak bir sağcıya ihtiyacı yoktu!

Yok solcu!

Anla işte be bok kafa!

Zaten işlerini korumaları da yapabilir. İlla dostike sağ koluna gerek yok?

Haklısın iç ses. Artık aramayı bıraktım ben de.

İyi edersin herkesi sinirden kudurttun, millet senin yerine utandı.

Napim?

Bak yastık ısıranlar var?

Onların dişleri kamaşmıştır, bana suç atmasınlar.

Ben yine suyun üzerine çıkarım diyorsun?

Ben batmam, batırırım aslan!

İç sesimle girdiğim kazançlı tartışmayı bir anda üzerime zıplayan küçük bir kurt bozdu. Birkaç adım atmıştım ki, sol taraftaki bahçenin arkasına geçilecek boşluktan, Uğur'un bana daha öncesinde fotoğrafını attığı kurdu koşturup gelmişti. Ben yabancıydım. Haliyle bana saldırıyor gibi üzerime de atılmıştı. Korumalar yavru bile olsa henüz, dişleri doğası gereği keskin olan kurdu tutmak için öne atıldılar ama Uğur sağ elini kaldırıp onları durdurdu. "Kızım, sakin ol."

Dizlerimden destek alıp, pençeleriyle hafiften de çıplak bacaklarımı acıtan kurdu çevik bir hamleyle kucakladı. Eğitimsizdi galiba daha henüz dost düşman nedir bilmiyordu. Ben yakında buraların ağası, mekanın sahibi olacaktım! Öyle mi?

O yüzden benimle iyi geçinse iyi olurdu bu kurtçuk.

Ahsen acı gerçek ama köpek o.

Uğur kurt diyorsa kurttur.

Tamam beyci!

Hayvanları severdim. Bir korkum da yoktu doğrusu, kurtçuk bir anda üzerime atıldı diye de ben de koşup Uğur'un kucağına atlamamıştım ama... Atlasa mıydım lan? Kârda olan ben olurdum. Neyse iş işten yeniden geçmişti. Uğur'un kucağından bana doğru atılmak için duran ve havlayan kurtçuğun başına uzandım. Yumuşak ve temiz tüylerini avcumun içiyle severken, Uğur'un onu zor zapt ettiğini görebiliyordum. Yavru falandı ama epey hareketliydi. Kocaman adamın kolları arasında kaybolduğu yetmiyormuş gibi delirmişti. Çıldırmıştı. Manyak olmuştu. Beni aslında sevmemişti. Neden?

Sence? Geldin sahibine kuruldun.

Eeee? Beni kurtçukla bir tutanı gölgeme hakaret sayarım!

Beton yetmez reisim.

"Adı ne?" dedim kurtçuğun tüylerini okşamaya devam ederken. Harbi tatlı, aslında şimdilik oyuncu bir şeydi. Bana fotoğraf atarken, Mafya Bey'in ona yönelik sevgi dolu olmasını anlıyordum. "Artemis," diye cevapladı Uğur. Yok kurt konuşacaktı. Beni de kendine benzettin ha!

Yunan Tanrıçası Artemis'in vahşi bir doğaya sahip olduğunu biliyordum. Belli ki ona ithafen konmuştu. Ama tanrıçayı simgeleyen şeylerden biri de köpekti. Şimdiyse koca tanrıça gelmiş köpek olmuştu. Hayattaki şansım!

Artemis ağlıyor, tuvalete gidebilir miyiz?

Kurdun burnunu sıkıştırıp, artık rahat bıraktım. Ben geri çekilirken küçük ama sivri dişlerini gösterip, elimi yaladı. Pis kız! Gülerek elimi elbiseme sildim. Zaten çöp olmuştu ne yapayım? Ben onu sevmeye çalıştıkça diş gösterecekti belli ki ilk dakikadan anlaşacak değildik. Olmayabilirdi.

O sırada onun cılız havlamalarından daha güçlü bir havlama duyuldu. Aynı taraftan kurdun belli ki annesi göründü. Kocaman cüssesiyle, bu alacalı kurda benzemeyen simsiyah tüyleri ve tamamen asillik dolu görünüşüyle, o da Uğur'a koşturdu. Bir yandan da bana da ters bakmıştı ama anne yüreği... Yavrusu kadar düşman değildi. Uğur, gülerek eğilip, onun da başını sevecekti ki, bir adam belirdi. Daha kaç kişi gelecekti acaba ya Hakk? Bitememişlerdi.

Aşiret aileleri gibi kalabalık ve her daim yan yana yaşıyordu herhalde bunlar. Eee tamam güzeldi kalabalık da, biz yalnız kalamazsak ne olacaktı? Bu düşünülmeliydi. Yetqilibiriburayabaqsın!

İlgisiz gözlerimi adama döndürdüm ama Uğur'un sorar gibi "Baba?" demesi, gözlerimi olduğu noktaya, bedenimi de yerime zınk diye çivilemişti. Babası mıydı? O ne alakaydı? Bu gece için bu kadar kişi tanımam yetmez miydi?

Uğur'un babasına bakim?

Bakalım. Adamı inceledim. Bahçenin bol ışıklandırması sağ olsun, gündüz gözü gibi görüyordum. Uğur'dan daha koyu saçlara sahipti ama kumraldı. Kesinlikle esmer bir adam değildi. Orta yaşlı olmalıydı. Saçları dökülmemişti ama dökülmeyen saçın sertleşip, kırardığı da kesindi. Şakakları ağarık duruyordu. Eee mafya hayatı zor olmalıydı. Ama avantajlıydı çünkü normalde de koyu renk olmayan saçlarındaki aklar esmerlerdeki kadar sırıtmıyordu. Balyaj mı yaptırdın be amcam? Öyle gibiydi.

Yine de karizmatik, geni sağlam bir adamdı. Alnında kırışmış kalmış birkaç iz, ebedi yer bellemişti. Gözleri Uğur'dan daha kısık bakıyordu. Haliyle gözlerinin kenarı da kırışmıştı. Belki de yine meslek icabıydı bu bakışlar, alnındaki izler...

Uzun boyluydu ama Uğur'dan kısaydı. Omuzları dikti yaşına göre, beli henüz bükülmemişti. Bu alemde bükülse üzerine basıp geçerlerdi belki de. Düşündükçe hayatlarını bir fena oluyordum harbi. Kıyamisu.

Yanımıza daha fazla yaklaştı. "İyi akşamlar oğlum," dedi. Fazla resmi tonda dememişti bunu, selamsız aramıza girmek istemediğinden olmalıydı. Ama bana yönelik konuşmamıştı. Alındım gücendim. Hem Allah'ın selamını verse ölmezdi! Yaşlı mafya!

Sonra gözleri bana döndü. Aynı benim onu süzdüğüm gibi o da baştan ayağa beni süzdü. Üzerimdeki oğlunun ceketinde biraz fazla kalmıştı. Kaşlarını çattı ama sonra düzeltti. Yanaklarımın yanmasına engele olamadım. Ben korumalardan kaçayım derken babalara gelmiştim iyi mi! "İyi akşamlar..." deyip sonunu benim tamamlamamı bekledi. Ee ben akıllı kızdım, leb demeden leblebiyi anlardım.

"Ahsen Naz," diyerek ilk önce eli kadının uzatması görgü kuralına uyarak ben elimi uzattım. Elimi, hafif sert avcunun içiyle cüssesine nazaran yumuşak sıktı. Biraz göbeği çıkmış olan kalıplı bir adamdı zaten. Mafyalar da çok yemek yerdi!

"Ahsen Naz..." diyerek yeni bir boşluk bıraktı. Amca sen hayırdır ha? Oğlu biter babası başlardı bunların da. Hepsinde ayrı bir tik vardı. "Aykan," dedim. Bulmaca çözüyorduk sanki illa şekil yapacaklardı. Kızım, senin adın soyadın nedir diye sorsa söylemeyecek miydim? Peh! İlk günden beri çizgimiz belliydi, gizlimiz saklımız yoktu.

Soyadımı, hafızasında bir search etmiş olmalıydı ki, düşman adı olmadığıma karar vererek, katı suratını bozup gülümsedi. O neydi gız! Bu Özkara Mafya Family'si erkeklerinde güldüklerinde; olduklarından bin kat farklı gözüken bir yan vardı. Güldüklerinde değişik bir aura yayıyorlardı etrafa. Ve beklediğimden çok gülüyorlardı itiraf etmem gerekirse.

Karşımdaki adam bile kaş çatıp, alın kırıştırmaktan iz belli eden yüzüne gülümsemeyi çok görmemişti. "Fatih Özkara," diyerek de nihayet kendini tanıtma yükünün altına girdi. Yakışırdı. Güzel bir isimdi.

"Memnun oldum," dedim tebessüm ederken. Beni nasıl bir kadın sandı bilmemekle beraber, hayvan gibi şii yapmadı kayınbabamsu! "Ben de," deyip kafasını eğdi. Ellerimizi ayırdık. Şerefli biriydi, insan ayırmıyordu ama meraklıydı işte.

"Baba senin ne işin var burada?" Uğur'un aramıza girmesiyle birbirimizi sevsek mi sevmesek mi bakışları atmaktan kurtulmuştuk. Gözleri Uğur'a döndü. Gözleri kahverengiydi bu arada bu adamın. Uğur babasına bu konuda çekmemişti. Yapı ve kemikli vücutlarıyla babasına benziyordu ama saç ve göz rengi farklıydı. Birebir değildi sonuçta saçları da. Bir de annesini görmem lazımdı. İyice aileye girdin ha! Senden hızlısı mezarda.

Ahsen Naz ama fast and furious.

"Eve geçiyordum ama davetten erken ayrıldığını duydum. Bir yanına uğrayayım demiştim."

Uğur, tek kaşını kaldırıp babasına baktı. Gözleri birbirine gizli bir şeyler anlatmış gibi bakıştılar. Davete babası adına mı katılmıştı ki, babası haberdardı. Onun sözünden çıkmayan bir yapısı mı vardı yoksa? Gene en olmayacak soruları sorup, hakkında detay almamıştım. Lanetler gele!

"Sıkıcıydı," dedi Mafya Bey'im. Ona katılıverdim bir anda. "Kesinlikle," dedim. Fatih Özkara'nın gözleri bana döndü. "Siz de mi o davetteydiniz?"

Vay anam babam vay! Bana siz diyordu iyi mi koskoca mafya babası? Seni de yerim he!

"Evet."

"Ne olarak?"

"İnsan." Aramıza bir anda buz gibi rüzgarlar girmiş gibiydi. Çenemi tutamamıştım yine.

"Anlamadım." Bu da genetik mi mafya babam?

"Pardon, siz öyle pat diye sorunca." Fatih Özkara'nın gözleri kısıldı. Gülmek mi istiyordu, beni alaya mı alıyordu emin olamıyordum. "Babamın ajansı var." dedim göğsüm kabarırken. Boş kadın değildik ama babam için oradaydım, gerçek buydu!

"Öyle mi?"

"Evet." Tahmin etmesi zor değil der gibi düz bir tonda ekledim. "Aykan Ajans." Mafya kimliğini evde bırakıp gelmiş gibi, karşımda bir iş adamı olarak düşündü herhalde.

"Adını duydum ama birlikte çalışmadık hiç," dedi. Bunu ben de tahmin ediyordum. Babamın çalıştıkları kişileri az çok biliyordum. Yemekler falan yerdik birlikte. Yine babamı kıramayıp giderdim. Ama Özkaraları ilk kez tanıyordum. Onları bir görsem bir daha unutmazdım, Uğur'u da bu kadar geç tanımazdım. Daha 20'sin he!

Yerimi belli etmek ister gibi Uğur'a baktım nazlı bir şekilde. Sonra dudaklarımda hafif bir tebessüm ve bir dolu vaat belirdi. "Çalışırız belki bundan sonra belli mi olur?" dedim. Gözlerim babasından sonra yeniden Mafya'ma kaydı. Çaktırmadan göz kırptım.

Uğur, gülmemek için dudaklarının ucunu diliyle ıslatıp, çenesini kastı. Öhh öyle de güzel çene kemikleri olmazdı he, tam ısırılmalıktı, dalgalanıp durulmuşlardı. Babası varken pek gülmezmiş gibiydi ama beni yabancı göstermemişti. Belime sardı kolunu. Kolun belimde hep kalsın mı be! Kalsıııııın.

"Baba, ben Ahsen'i eve bırakacaktım. Sen içeri geç istersen, döndüğümde konuşuruz."

"Yok," dedi mafya babamız. "Ben eve geçeyim madem, sıkıcı diyorsan iş de konuşmamışsındır?" Gözleri benimle oğlu arasında gitti geldi. Babası işten çok aşna fişne peşindesin mi demek istiyor Naz?

Ne bileyim kayınbabam beni sevmedi mi ne oluyor ay ay! Başıma bu da mı gelecekti?

"Ayarlarız," dedi kralım! Uğurcum yani. Babası başını tamam anlamında salladı. "İyi geceler size," dedi. Mafya baba n'olur yanlış anlama harbili uyumaya gidiyoruz biz, zaten uyumak istemesek burada kalırdık aile evinde olacak iş miydi? Bir adım attı ama gözleri yeniden benim üzerime dönmüştü. Heh gitmeden posta koyacak herhalde sana, racon kesecek kesemedi ya rahat uyuyamaz bu gece. Çnk mafyacılık! Kıpırdamadım. Put gibi kaldın zaten. "Seninle de yeniden görüşmeyi umuyorum Ahsen Naz?" Göz kırptı. "Belki beraber iş yaparız."

Daha neler yapıcaz bekle sen bekle!

"Memnuniyetle Fatih Bey," dedim. Üzerimden yükler kalkıp, bana daha rahat nefes aldırmıştı. Kafasını sallayıp, onu bekleyen içinde şoförünün olduğu bahçe kapısına yakın jipine bindi. Zırhlıdır da kesin.

İki araba şeklinde onlar evden ayrılırken, Uğur'un Bugatti'si de yeniden önümüze hazırlanmıştı. Kapıları açan korumalar, bize özel alan verip yanımızdan uzaklaştılar. Yerimde kalakalışıma karşılık Uğur, bana baktı.

Anne köpek, Fatih Özkara'dan sonra yanımızdan ayrılmıştı, maalesef kendi derdimize düştüğümüzden onu layıkıyla sevememiştik, Artemis'i de şimdi Uğur indirip, kalçasına vurarak yollamıştı. Şükür kurtçuk gitmeden ayağımdan bir ısırık kapmamıştı. Dönüp totosunu yürümüştü, kızlar her cinste trip atma özelliğine sahipti, şaşırmıyordum artık.

"Ahsen hadi gidelim." Uğur belimi çekiştirdi ama ben yürümediğimden ikimiz de sarsılmıştık. Ne olduğunu şaşırarak bana baktı.

"Uğur ya, babandan sonra bu hayat bana fazla gelmiş olabilir mi? Sadece soruyorum. Ayaklarım tutmuyor da."

Bana bakıp, bir de yürüyemeyişime, kocaman bir kahkaha attı Mafya Bey. "Hadi güzelim, hadi minik kedim hadi, sonunda babanla ben papaz olacağım bak iyice geç kaldık." Sen böyle dersen ben hiç yürümem de gerçekler adamı dızlıyordu!

Götüme motor takmışlar gibi koşturdum Bugatti'nin yolcu koltuğuna. Bazı gerçekler olduğu sürece, flörtümüze iki naz cilve yapıp kucakta da kendimizi taşıtamayacaksak niye yaşıyordum ben?

Bazı gerçekler=Serdar Aykan.

Uğur'un yerine oturmasını sabırsızca bekledim. Oturur oturmaz da kemerini ben kendi elimle bizzat takmış, panelden gördüğüm saatin 00:15 olmasıyla da "Bas gaza askim bas gaza," diye tezahürata başlamıştım. Uğur yüzünü buruşturdu ama arabayı çalıştırdı. Biz de ardımızda eskortluk yapan bir arabayla Mafya Bey'in malikanesinden ayrıldık.

Nihayet çarşamba gününe geçmiştik amk yerinde. Bir an salı hiç bitmeyecek sanmıştım. Uyduruk zaman aşımı filmlerinden birinde gibiydik.

Ana yola çıktık mıydı yolculuğun kısa süreceğini biliyordum. Çarşambaya dair umutlu yanımı da babam bana ne der diye kaybetmeyecektim. Leyleğin ömrü gibi benim ömrüm de lak lakla geçip bitecekti belli ki ama buldum mu söylemeden duramıyordum.

"Mafyacığım?"

"Hımm?" Gözlerini yoldan, ayağını gazdan ayırmadan cevaplamıştı beni. Uçuyorduk yine. Böyle süper hızlı arabalar, prenslerin prensesleri gece yarısından sonra şatolarına daha hızlı götürmesi için yapılmış olabilirdi. Ayn.

"Ben sana çıkmaz ayın son çarşambası görüşeceğiz demiştim ya hani?"

"Evet."

"Ekrana bak," dedim. Uğur gözlerini yoldan iki saniye çekip, gösterdiğim kısma baktı. Bir başka çarşambadaydık ama yemediğimiz bok kalmamıştı. Layıkıyla görüşmüştük de ben de sözümü tutmuştum işte. Seks hariç ailesinden biriyle bile tanışmıştım. Bence bu ilkimi paylaşmayı düşündüğüm bir adamla atacağım büyük adımlardan biriydi. İşleri tersten yürütüyorduk. Aynı gelirken olduğu gibi arabada gür kahkahalar attık. Huyum kurumasın derken bundan bahsediyordum. Ben ağzıma geleni içimde tutamıyordum.

İçine atıp kanser olacağına, dışına vur konser olsun queen!

Hay yaşa, hay yaşa sen iç ses!

Yolculuğun geri kalanı kısa sürdü, zevkle dolu anlar hep böyle olurdu zaten ve benim Uğur'u doyasıya izlememle geçti. Sözüme itimadı tam olan babam beni bir daha aramamıştı ama evimizin olduğu sitenin girişinde, Uğur'un arabasını durdurmasını söylerken de inceden tırsmıyor değildim. Hiç içine sinmezmiş gibi bana baktı. "Evinin önüne bırakayım," diye tutturmuştu. Zaten adresimi bildiğinden ben yol tarifi bile yapmamıştım. İsterdim ama ya gören olursa, risk alamamıştım.

"Zorlamayalım babamı olur mu minişim? Ben halledeyim önce. Bir sürü güvenlik var burada hem, aklın da kalmasın." dedim, inerken.

"Mümkün mü?" dedi, giderayak beni yine kendine düşüren dan dun sözlü mafyam. Uzanıp, yanağına kokusunu içime çekerek sıkı bir öpücük bıraktım. Geri çekilmeden başını çevirip, o da beni öptü. "Haberleşiriz artık anonimliğim de kalmadı." Sözlerime güldü. Başını salladı. Neydi bu ilk günden ayrılamayız biz itiraz var ayakları anlamamıştım.

Kapıyı açtım, Bugatti'den indim. Ceketini çıkardım ve ona uzattım. Bir bana, dağılmış elbiseme ve bir de şöyle bir çevreye baktı. İlkokullu gibi saklanmamızı saçma buluyordu. Ama kız babası olsa ben onu görürdüm. N'olur olabilir mi böyle bir şey! Lütfen olsun çünkü!

Beş yıl sonra neden olmasın, di mi?

Bir şey demesine izin vermeden, havadan öpücük atıp, "Görüşürüz," dedim.

"Görüşürüz," demek zorunda kaldı çünkü tartışacak değildik artık. Kapıyı kırılmasından korkar gibi yavaşça kapattım. Arabaya kıyamisu.

Arkamı dönüp, hızlı hızlı evimizin önüne koşturmaya başladım. Uğur hâlâ ayrılmamıştı, bekliyordu. Yol ortasında eve varınca bana mesaj at uyarısını yapmıştı zaten.

Müstakil evlerden aynıları birbiri ardına hem de aralarında hatrı sayılı boşluklar olacak şekilde dizilmişti. Burası da böyle bir zengin muhitiydi işte, hiçbir zaman kötülük de uğramamıştı bugüne kadar şükür, Uğur korkmakta haklıydı ama asıl korku simgesi babamdı.

10 numaraya ulaşmak için adımlarımı daha da hızlandırdım.

Eee 10 numara aileyseniz demek?

Öyleydik.

Evimizin önüne geldiğimde, bahçe kapısını açıp içeri girdim. Taş yolda durup, hemen telefonu elime alarak Uğur'a, evdeyim diye yazmıştım. İçerde ne olur belli olmazdı sonuçta.

Biraz ekşın gerek fenkşın ama değilsin maykıl jeksın olabilir.

Cevap vermesini beklemeden telefonu kapatıp çantama attım yeniden. Kafamı kaldırdım ve o da ne? Bizim evin ışıkları yanmıyordu. Şans, yeni güne geçtik diye yüzüme gülüyor olabilir miydi? Tekli anahtarımı çıkardım çantamdan. Bu fazla hazırlıklı halimle her zaman gurur duyuyordum.

Ne olur uyumuş olsunlar Allah'ım diye içimden dilerken, kapıyı sessizce açtım. Çıt yoktu ortalıkta.

Nilgün abla yatılı değildi zaten, çok gerekmedikçe kalmazdı. Kendi evi ailesi vardı, yakın bir semtte oturuyordu gelir giderdi.

Aker, eve geldikten sonra odasına kapanıp bilgisayar başında ne bok yiyorsa onunla ilgileniyor ya da kızlarla mesajlaşırken sessizliğe gömülmüş olabilirdi. Annemler de yorulup yatmışlardı umarım. Topuklu ayakkabılarımı ses yapmasınlar diye girişte çıkardım. Elime aldım. İleri doğru bir adım attım ama camdan vuran sokak lambasının ışığıyla bir anda önümde bir karartı belirdi. Çığlık attım hafifçe.

"Eûzubillahimineşşeytânirracîm-"

Bismillahirrahmanirrahim!

Amin iç ses.

Topuklu ayakkabılarım yere pata küte düştü. Elimi kaldırıp, hemen damağıma götürdüm. Ödüm, bok olup paçamdan akmadıysa ben de bir şey bilmiyordum. Aynı anda yan taraftan annemin bastığı ışıklar açıldı. Tanımıştım onları ama iş işten geçip, bok dondan akınca tanımıştım! Lanetler kere lanetler!

"Baba ne yapıyorsun ya?"

"Sana sormalı Ahsen Hanım. Depresif arkadaşlarınızı bırakıp, evin yolunu nihayet bulabildiniz demek? Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Ne alırsınız? Çay?" Üzerine basa basa vurguladı. "Kahve?" Ulan ben bu adama çekmiştim harbi. Unutmuyordu hiçbir şeyi fil hafızalı babişim.

Ve lafı da aynı ben gibi öyle bir sokardı ki çıkarmak güç isterdi. Şekil 1-B'de olduğu gibi.

"Yok baba ben doydum sağ ol." O laflardan sonra oha doymadın mı sen de diyemiyorum Naz. Kb.

"Yaaa? Demek öyle." Kafamı salladım. Çantamı da bir kenara dikkatlice bıraktım. Çünkü Uğur, çünkü uğurlu rakamımın olduğu hat ve telefonum. Zeval gelmesini istemezdik. Kollarımı kocaman açıp, babama doğru adımladım. "Gel bir sarılayım sana ne de çok özledim ama seni. Oy oy."

Bir adım geri giderek benden kaçındı. Babam? Benim babam! Bu sefer naneyi harbiden yemiştik. "Yok öyle kaçmak Naz, söyle bakalım neredeydin?"

"Ama telefonda uzun uzun anlattım şimdi birbirimizi gecenin bu saatinde yormaya ne gerek var?" Göz ucuyla salon duvarındaki kocaman saate baktım. Yuh 50 geçmişti bize gelene kadar. O hızı ve trafiğin geldiğimiz ara yollardaki azlığını düşünürsek bile mafyamla aramızda uçurumlar vardı. Gitti benzin paraları! Fasfakir insan sana ne? Senin araban mı sanki?

Geleceğimizi de mi düşünmeyelim be!

Anneme çevirdim bakışlarımı. Babamla benim arama genelde de girmezdi, bugün de girmeyeceği belli ama babamın yancısı olduğunu belli edercesine ona meyilli duruyordu. Babam konuşmaya başladı ama çare arar gözlerimi annemden çekmedim.

"Kızım, bak yavrum, bak prensesim," Ses tonu gittikçe artıyordu. "Ahsen bana bak!" Nihayet çevirdim kafamı.

"Eee baktım baba söyle?" Kaşlarını çatıp korkunçlu bakmaya başlamıştı yine. Of ya of, nasıl kaçardım ben bu durumdan. "Naz cidden sinirleniyorum ama. Yumuşak yüzümü niye suiistimal ediyorsun sen? Davette sana bakınıyorum, adamlarla iş görüşüyoruz, kızım da burada diyorum ama gözümü arkaya çevirmeye gelmiyorsun. Neredeydin ben senden sadece dürüst olmanı istiyorum. Davete seni zorla götürdüm, sıkılmakta ve kaçmakta haklısın ama bana yalan söyleme. Güvenimizi parçalama tamam mı babacım?" Kafamı salladım. En korktuğum buydu.

"Tamam ben sıkıldım davette evet ve sonra otelde biraz gezineyim demiştim."

Babama doğru bir adım attım. O da açıklamaya başladığımdan kaçmamıştı. "Sonra lobide gerçekten bir arkadaşımı gördüm."

"Kim bu arkadaşın? Bana bir isim ver, işte bu saklamaların beni delirtiyor!"

Kaçar yol arar gibi etrafa bakındım.

O sırada merdivenlerin başında sözde duvara yaslanıp, kendini gizlemiş gibi görünen ama başı hariç her yeri meydanda olan deve kuşu Aker'i gördüm. Kaşlarımı çattım. Babam beni davette görememişti ama otelden ayrıldığıma hemen inanmak yerine, benim lavaboda olacağımı falan düşünmesi gerekmez miydi?

Yeni aydınlanıyordum. Eksik bir parça vardı ve o eksik parça, Aker'in beni gizliden izlerken yüzünde gizleyemediği kindar ve pis bakışta saklıydı. Sen şimdi görürsün Boker seni!

Babama doğru bir adım daha attım. Ve ona sarıldım. "Oy oy benim canım babam, başıma ne geldi inanamazsın. Beni köpekler yiyecekti biliyor musun?" Babam bir adım geri çekilip ciddi suratımı inceledi. "Nasıl oldu bu, gerçek mi?"

Minareyi çalan kılıfını hazırlardı. Hazırdı benimki de. Üzerimdeki birkaç köpek kılını ve elbisemin dağılan yırtmacını gösterdim. "Sana yalan borcum mu var baba?" Milyon versen ödeyemezsin ya neyse! "Bak kaçtım, öyle ki elbisem bile yırtıldı köpek pitbulldu, beni kapacak hiç edecekti. Sen de kötü geçen bir geceden sonra kızına inanmamakta diretiyorsun ama aşk olsun."

Babam delillerime bir dedektif edasıyla yaklaştı. Masum Müfettiş Gadget! Nihayet bana inanmış olacak ki sarılışıma karşılık vermişti. O sırada annem de yeniden anne yüreği bu fazla dayanamaz melodisi eşliğinde yanıma yaklaşmış, yataktan düşme halim gibi bana endişeli bakmıştı. "Kızım şimdi iyisin değil mi?"

"Çok iyiyim. Kurtardım kendimi." Gururlanmak isteyerek babama baktım. Yanağımı okşadı. "Aferin sana." Babamın bana kıyamayışı kozunu kullanırken son golümü kaçıramazdım. Tam kıvamındaydı.

"Baba ya?"

"Hımm."

"Sana otelde olmadığımı düşündüren ne? Ya belki lavabodaydım hani ihtiyaçlar falan fıstık?"

"Aker dedi, Ahsen ortadan kaybolmuş diye." Babam cümlesini tamamladı. Merdiven başından yukarı koşan paldır küldür adım sesleri belirdi. Babam gözlerime baktı, oyuna geldiğini tam da o an anladı. Ben üzülme, olur böyle şeyler der gibi kolunun üstünü sıvazladım. "Sağ ol babiş, o Boker'e inanıp kızını da sattın ya ne diyeyim?"

Onun bir şey demesine izin vermeden merdivenlerden Aker'in arkasından koşturdum. Topuklu ayakkabılarımı çıkardığımdan o kapısını kilitleyemeden tazmanya canavarı olup onu yakalamıştım!

Ehh, sonrasını tahmin eden çoktur. Benim Aker'in boynuna sarılmam, onu tırnaklarımla ezmem; onun zaafım olduğunu bilip saçıma yapışması ve geriye çekmesi, peşimizden çocuk elinde çocuk olduk tribiyle ve asık yüzüyle gelen ve ne kadar güçlü olsa da gücü bizi ayırmaya yetmeyen babam, "Çocuklar durun annenizi çok üzüyorsunuz," sömürüsüne başlayan annem, kavga, gürültü, şiddet ve kaos. Kazanan belli. Son!

 🖤 

Ahsen herkesi nasıl da elinde fır döndürüyor, nasıl da her konuda hep haklı çıkıyor ya hayretler ediyorum ıldshkjfed hepimize böylesi hsfksdk

Olan babişe oldu

Fatih Özkara'yı nasıl buldunuz? Sert mi tontiş mi sizce?

İş yapacaklar mı beraber?

💘OY VE YORUMLARI UNUTMAYINIZZZ💘

Son hediyem: Uğur ve Artemis halı sadhfakusjhdfsgld

Dudakları da hoyyy maşallah öpülür ben de 

Öptümsss.

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 110K 51
Yüce yaradan beni yaratırken bol keseden ego hamuruma katmışsa ben bir şey yapamam abicim. Ego doğuştan gelen bir şeydir,sonradan kazanılmaz! Tabi bu...
268K 12.3K 32
Kalbim deli gibi hızlanırken korkuyla geriye adımladım , kaçmalıydım bu çocuğu görmeye dayanamıyordum. "Dur" göğsüm derin nefeslerim yüzünden inip k...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

688K 34K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
624K 14.3K 60
(+18 sahneler ve nude görüntüleri vardır.) Boynumun morardığını hissediyordum ama daha fazla ileri gitmesini istiyordum. Kendimi ona sürterken bir el...