MAFYA BEY -TEXTING +18

By tamamyayazar

3.5M 123K 67.5K

21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü geces... More

zero
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
forty
forty-one
forty-two
forty-three
forty-four
forty-five
forty-six
forty-seven
forty-eight
forty-nine
fifty
fifty-one
fifty-two
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
seventy
seventy-one
seventy-two
seventy-three
seventy-four
seventy-five
seventy-six
seventy-seven
seventy-eight
seventy-nine
eighty
eighty-one
eighty-two
eighty-three
eighty-four
eighty-five
eighty-six
eighty-seven
eighty-eight
eighty-nine
ninety
ninety-one
ninety-two
ninety-three
ninety-four
ninety-five
ninety-six
ninety-seven
ninety-eight
ninety-nine
one hundred
veda-anket
so special: mafnaz
so special: lodas
so special: aköm

twenty-eight

66K 1.9K 1.4K
By tamamyayazar

GÜNÜN İKİNCİ BÖLÜMÜ, YILDIZLAR PARLASIN, YORUMLAR COŞSUN

uzun uzun yazıyorum emeklerime yazık olmasın pilis

KEYİFLE OKUYUN 💝

INSTAGRAM: @tamamyayazar 

 🖤 

Bilincim yeniden olması gereken yere, yani beynime geldiğinde aradan çok zaman geçtiğini sanmıyordum. Kardeş ölmedim, bayıldım sadece.

Baş belam da geldiğine göre ekip olarak tamamdık ama ben neden hâlâ sarsılıyordum. Gözlerimi araladım, elimi hâlâ döndüğüne emin olduğum başıma götürdüm ve bir dakika! Bir kez daha siktir çünkü ben havada asılıydım. Dur salak öyle mi anlatılır?

Hayır kaçırılmamış, rehin alınmamış ya da bileklerimden tavana prangalanmamıştım ama ben bir omuzdaydım ve bu da yerden yüksekliğimin asıldığım insan bedeninin uzun olduğunu hesap edersek, beni havada yapardı. Elimi alnıma götürdüm ve boynuma kuvvet vererek başımı kaldırdım. Hassiktir bir adam beni omzuna atmış götürüyordu ve bu adam... Mafyakek'ti. Aydınlandık, sağ ol, ben Muhittin dayı sanmıştım!

Allah'ım yeniden bayılmayayım ne olursun. Ne yaptım lan ben böyle? İki öpüştük diye bayılınır mı amına koyim. Nerede irade, kudret? Kanka beyaz ışığı bile görenler var sen ne diyorsun?

Ama ben onlardan olamazdım. Farkım tarzımdı sonuçta. Aradan en fazla bir dakika geçmiş olmalıydı ama 60 saniye az değildi sonuçta. Lanet olsun içimdeki mafya sevgisine ya! Bayıltmıştı beni!

Gözlerim yeni bir yere takıldı. Bak şimdi, olacak iş mi? Valla olacak iş de işti. Takıldığım yer elbette ki, ardında asılı kaldığım sarışın mafyamın, güzel poposuydu. Valla sıkı gözüküyordu he. Şaplakla bakim. Bir de dolgundu, sporlar işe yaramış bebito.

Yapsa mıydım öyle bir şey? Ama ben arsız olma şansımı bir öpücükte yeniden yeniden Allah'ıma kavuşarak elden kaçırmıştım. "Şey," Öksürerek sesimi toparlamaya çalıştım. "Beni bıraksan mı artık?"

"Ayıldın mı?" Yok baygınım, limon isterim. Sesi keyifli geliyordu.

Nereye gidiyorduk biz harbi? Gittiğimiz yol yol değil gibiydi. Yani davet salonuna çıkacağımızı hiç sanmıyordum. Ortalık gayet sakin ve insansız görünüyordu. İnsansız hava sahası!

"Hım hım. Kendim yürüyebilirim." Aboo harbi minik kedi oldun kız sen!

Adamın omzundan biraz destek alıp kendimi daha da yukarı kaldırdım. Dur la tavan. Ne? Şaka şaka gül diye.

Aptal, kafam bir an tavana çarpacak sanıp korkmuştum ama zaten otelin lobisinden, arka kapısına doğru gidiyor gibiydik içerideki işaretlere bakılırsa. Kocaman otelin boyu da iki metre olacak değildi. Canım yanacak diye bir an feci korkmuştum. "Yürüyemezsin demedim ama ben yürütmem." Höheyt be! Adam ya geldi adam! "Bak sen şu işe. Ben yürümek istersem nasıl olacak o?"

"Bence kollarımın arasında kalmak senin işine gelecektir Naz." Olur.

Ahsen?

Hımm.

Evin yanıyor.

Yansın!

Ağırlığımı yeniden Mafya Bey'in omzuna tamamen bıraktım. Derin bir nefes aldığını yükseldiği için karnıma batan omuz kemiğinden anlamıştım. Sherlocke locke! Dua et yükselen omuz olsun. Sapık! <31

Kollarım yere sarkarken kendimi bırakmak işime gelmişti doğrusu. Öyle 1.75'lik çıtırları taşıyacak adam pek yoktu piyasada ama bu altımdaki Mafyatik Bey beni gayet boş çuval gibi sırtlamıştı. Boşşşşşşsun zaten! Eee benim de değmeyin keyfime. İşime gelirdi. Kendimi saldığımda, yüzüm yeniden mafya adamın poposuyla bakışır hale gelmişti. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Sus sus, benim de. YANALIM MI?

Elimi kaldırdım, şaplağa hazırdım ama, "Kıpırdanıp durma," diye bir uyarı yedim. Hemen ardından elbisemin arkası aşağı çekiştirildi. Haydi! Buyurun cenaze namazına! Doğru ya ben mini mini bir elbise giymiştim ve omza atıldığım düşünülürse elbisenin göbeğime kadar yükselmesi olasıydı. Mafya Bey'in eli elbisenin eteğini aşağı çekiştirdi ama geçtiğimiz yolda götüm başım açık geldiysem de elden ne gelirdi? Aynen canım sen baygındın, ceketini çıkartıp örtseydi götüne, her şeyi sen mi düşüneceksin?

Oflayıp duvara asılmış elek rolüme devam ettim. Sen onu nereden biliyorsun köylü? Eee dedin ya qöylüyüm. Atakan Özyurt musun be?

Ama ben kendi iç sesimle kopmaya devam ededurayım, aklımdan geçen şaplak fikirlerinden biri benim götümde patladı. Hem de şak diye, popomun tam sol lobundan, löp diye. Daha başka ne diye? "Hareket etme demedim mi sana Ahsen?"

Aynı şaplak şimdi Mafya Bey'in götüne iletilecekti iyi bakın.

"Napim? Ben de sana bırak beni dedim değil mi? Hareket edince götümün açılmasından korksaydım mini elbise giymezdim aslan!" Avcuma havada hayali bir tükürük fırlatıp, sağ elimi kaldırmıştım ki şaplak göte inmeden ben yere indim. Bari popo de insafsız, terbiyesiz, ağzı bozuk!

Topuklularım üzerinde ben dengede durmaya çalışırken, afallamış bakışlarım yüzümdeyken, belimden yine kavrandım. Adam belime incecik diye yükselirken boş yapmıyormuş. Hakkını veriyor aşkının! Namusunu da kurtar Emre Altuğ seni.

Kavradığı belimden sonra beni bir adım geri itti. Bu da hep seni geri itiyor bir ileri it, dedim ilerle ilerle! Sırtım duvara yapışmıştı şimdi. Ha ondan geri, tamam devam edin. Ve biz dışarıdaydık. Arka kapıdan arka odalara geçmemiştik şükür ama ne ara dışarı çıkmıştık? Sen benle sidik yarıştırırken.

Kafamı kaldırıp, dik bakışlarımı onun bakışlarına diktim, -ne bakıyon dik dik ananı mı bip bip- ama benim hafif sinirli tavrım hariç onunkiler tamamen andan zevk alıyora benziyordu. "Minik kedim uyanmış. Ben de nerede kaldın diyordum?"

"Ya minik kedin miyim gerçekten?" Adama ilk bunu da demezsin be!

İlk 'şey' dedim sence ben bunu düşünüyor muyum?

Aslında tuvaletteyken kardeşim dedin, hikayeniz de böyle bitti sadece söylüyorum.

Püğ püğ kuru iftira! Bitmedi bitemez.

"Minik kedimsin." Yakıcı bakışlarına erir gider gibi takılı kaldım. Elbisemin eteğini biraz aşağı çekiştirirken, hülyalı hülyalı ona bakmaya devam ediyordum. Elini kaldırıp, yanağıma götürdü. Başparmağı dudağımın kenarından, yanağıma doğru usulca kaydı. Elleri sıcacıktı. İç çekmemek için kendimi zor tuttum. Bir dakika... Bana dokunuyordu! Bana dokunuyordu Mafya Bey! Öptü bile ne diyon! Doğru ya bak iyi aklıma getirdin.

"Nasıl emindin benden?" dedim sesim gerçekten de meraklı çıkmıştı. Ben onun, lavaboya girmeden baktığım adam olduğunu an itibariyle anlamıştım. Bu saçların sarısını ve boy bos endamı artık nerede görürsem tanırdım ama ya o? Akşamın başından beri beni dikizliyorduysa ya? Ya ben onu parti kur oy vereyim der gibi savunurken bir adım arkamda beni dinlemişse? Rezil mi oldum vezir mi artık o bilirdi! Bence kraliçe!

"Ben işimi şansa bırakmam."

"Hımm başarmanın sırrı Pharmaton mu?"

Kaşlarını çattı. "Anlamadım?" Ah ah bebeğim, çok şey kaçırıyorsun ama tüm sanal alemden haberdar olmamakla. Kıkırdadım. Ama sonra bir an felaket tellallığım ayaklandı. Balık burcundan bir an ikizlere geçiş yapmıştım herhalde, bir öyle bir böyleydim. "Ya öptüğün kişi doğru Ahsen Naz olmasaydı?" Sanki kaç Ahsen Naz olacaktı tanıdığı kişilerde benimki de laf! Ama yılmadım. "Ya beni ararken yanlış kadınların dudaklarında kaybolsaydın? Valla seni öldürürdüm."

Bu dişli halimden fazlaca memnun gibi, beni hazır köşeye de sıkıştırmışken üzerime daha fazla eğildi. Parfümünün kokusu yeniden burnuma dolmuştu. Azdırıcı bir parfüm müydü acaba? Azdın mı? Bende bir şeyler kıpırdanıyordu çünkü. Senin kıpırdanacak şeyin yok, beni çıldırtmak mı istiyorsun! Gözlerimi açtım. Sağ elini, yandan, ardımdaki duvara tam başımın hizasına yasladı. Sol elini de anlayamadığım bir hızla yeniden belime kaydırmış, belimle duvarın temasını keserek beni kavrayarak kendine çekmişti. Harekete gel! Ben de boş durmadım tabi, ellerimi fırsat bu fırsat boynuna doladım. Benden en az 20 cm uzun olmalıydı ki, ayağımda topuklu ayakkabılarım olmasına rağmen aramızda yine de biraz mesafe vardı. O eğildi diye tamamen eşitlenmiştik.

"İlk öpüşmemizin şaşkınlığı yetmedi herhalde sana?" Dudaklarını benim tadımı almış gibi ağır çekimde yaladı. Takılı kaldım. "İlla ilk kavgamızı da yapalım diyorsun, öyle mi Ahsen Naz?" adımı da öyle güzel söylüyordu ki. Öyle güzel vurguluyordu ki Naz kısmını... Sanki adım, onun ağzından duymam için bana verilmişti. Başka hiçbir numarası yoktu. 20 yıldır sana seslenenlerin sıfad-ül eşgal: nEeee?

Yüzlerimiz birbirine yakınlaştıkça ve o konuştukça dudakları dudaklarıma değecek sanıp heyecanlanıyordum. Heyecanımı gizlemem de mümkün değildi çünkü elbisemin dekoltesinden ayan beyan ortada olan göğsüm, körük gibi inip kalkıyordu.

Gözleri beni görmek ister gibi, hem yüzümün hem bedenimin her zerresinde geziniyordu ama ben onu afallatacak bir hareket yapıp, beklemediğim bir anda sıkıca ona sarıldım. Oyy, yumoş yumoş olduk.

Ellerim sırtına sıkıca sarılırken, başımı göğsüne yasladım. Onu şaşırttığımı boş bulunup, bir adım gerilemesinden anlamıştım. Şaşırmasa bana beni yiyecek gibi sert ve sağlam bakarken asla geri adımlamazdı.

Aslında absürt konuşmalarımın hepsi azıcık utançtandı. Kendime ben de şaşırıyordum ama dakikalardır da farklı biri gibi davranıyordum. Mesajda her şey, küfür etmek bile daha kolaydı, klavye delikanlısıydık nihayetinde ama gerçekte güzelim mavi gözlerine bakarken bunu yapmak? Onun harbiden beli silahlı bir mafya olması. Çaktırmadan belini yokladım aklıma gelmişken, ona sarılıyor gibi yaparak. Boştu.

Ama silahı daha görmeden bile korkutucuydu. Heyecan veriyordu ama ömrümde gördüğüm tek tabanca su tabancasıyken aklımı uçursam da yeri olurdu. Dilimi boğazımdan aşağı kaçırmıştı haliyle bu korku. O yüzden böyle şapşik davranıp, aklımca espri yaparak ortamı yumuşatıyordum.

Belimi sıkıca kavrayan büyük eller hiç de kötü birinin eli gibi değildi ama ne yazık ki onu daha tanımıyordum. Öpüştüğümüze pişman değildim, yine olsa yine yaparım diye yanımı da bastıramıyordum ama ya bilmediğim tüm özelliklerini öğrendiğimde mesaj attığıma pişman olursam. İşte bu felaketim olurdu.

Kokusunu bu kadar yakından derin derin solumak, hayata farklı bir pencereden bakmak gibiydi. Kör olduktan sonra ilk kez görmeye başlamış gibi bir adamın kollarında, yeni yeni duygularımı görüyordum. Yeni heyecanlarımı ve beklentilerimi. Kendimde belki henüz farkında olmadığım bile yeni hislerimi.

Uğur, içine düştüğüm karmaşık durumu anlamış gibiydi. Sessizdi. Ancak biraz önceki omza atıp götüren adam da oydu, bu sakin aslan da. Henüz hangisini daha çok beğenmiştim bilmiyordum.

"Benimle gelir misin?" Fısıltısı kulağıma, nefesi eğildiği için boynuma çarptı. Sesindeki kendini hayıra da hazırlamış ton, beni nedense mutlu etmişti. Ne yazık ki kadınların tanıdıkları adamların yanında bile güvende olmadıkları bu dünyada benim tanımadığım bir adamla gitmem onun tereddütlerinin başlangıcı olmalıydı. Ama acilen silkelenmeli ve güçlü duruşumu ona gösterirken, aslında kalbimde bir kısımda ona güvenip inandığımı da belli ederek, kendime gelmeliydim. Beni omzuna atıp dışarı çıkardığı ilk andan sonra söz hakkı vermek aklına gelmişti hem, iyi biriydi işte. Masum!

"Gelirim," dedim. Geri çekildi. Gözlerime bakarken, çok doğal bir şeyin sevincini yaşıyordu. Bence çok tatlı, gördüğüm kadarıyla da çok kasıntı olmayan bir çıtırdı. O mutluydu buluştuğumuza, bunu belli ediyordu; o zaman, ben de mutluydum. Geri kalanı da zamanla halledilirdi. Birbirimizi ilk dakikadan soy ağacımıza kadar tanıyacak değildik tabi ki.

Haziran yeli çıplak bacaklarıma ve kollarıma vururken onun belimi yakan dokunuşuyla birlikte, beni yönlendirmesine izin verdim. Otelin ön tarafında kaynayan magazinciler burayı unutmuş gibilerdi. Yoklardı. Belki de bu yanımdaki adamın bir numarasıydı. Bizi otoparka yönlendirdiğini yine tabelalardan anlamıştım. Ayaklarım yere sağlam mı basıyor, bir ceylan gibi sekiyor muydum acaba? Onun gözünden kendimi görmek isterdim. Bok gibiysen ya? Sensin o küçük bok!

Karizmamız, anlık bilinç kaybımız yüzünden zaten baştan ayağa çizilmişti, bari şimdi ayaklarımızın üzerine sağlam bastığımızı görebilirdi.

Belli ki arabasına doğru yürüyorduk ama ben bir anda aklıma üşüşen düşüncelerle, merakıma engel olamadan sürekli sağa sola bakınıp duruyordum. Bir oldu, iki oldu tabi ama arar bakışlarımı Uğur elbette fark etmiş ve bana sorgularcasına bakmaya başlamıştı. Ben ona dönemiyordum. Şimdi gerçekte benim berbat espri anlayışımı görmüştü zaten, anlamasa bile, ee bir de onun tarafından zaten fazlaca geniş diye nitelendirilen hayal dünyama girerse çıkamazdı. Ama kendi her ne düşünüyorduysa, anbean çatılan kaşlarıyla, daha fazla can sıkıcı teori bulmamak adına üçüncüde sormuştu. "Naz, birini mi arıyorsun?" Düşünmedim, düşünsem belki sormazdım.

Yutkunup sevimlice sırıttım. "Şey sağ kolun yok mu?"

Kaşlarını çattı önce. Sonra bir bana bir sağ koluna baktı. Ya Hakk kör olaydım da bu sahneyi görmeyeydim. Yok bu adam mesajda gene Google araştırması falan yapıyor ama işini ve komik esprileri biliyordu. Şimdiyse yok, cahili oynuyordu ya da harbiden bu dünyanın içinde ama dünyadan habersizdi. Kısaca Naz? Demek istediğimi anlamamıştı. Sırıttım ama onun bu şebek hallerine. Ya bir de koluna bakıyordu ya? Bak yine dişlerim kamaşmıştı, delircem tatlılığından. Nasıl mafya bu anas- Sen sesini kes!

Ben ona doğru yıkılır kalbimle ve düşüncelerimle, dişlerimi sıkmaya başlamışken kendimi tutup yanaklarını mıncıklamayayım diye, bir arabanın önünde durduk aniden. Göz ucuyla arabaya ilgisiz bir bakış atayım demiştim ki hassiktir. Gözümü alamadım. O neydi gız!

Araba bir Bugatti Chiron Sport Noire'di. Sen mi Google'sın amk kızı! Değildim ama bunu bilmeyenin de yatacak yeri yoktu. Hele ki ben gibi nerede zengin mal varsa tanıyan bir çokbilmiş için. Bu ben!

Siyah, mat tasarımıyla ve bangır bangır ben buradayım diye bağıran yapısıyla beni benden almıştı. Lafımı geri alıyorum. Bu adam mafyaydı. Öyle iki iş yeri var diye, normal bir iş adamıyım diye şak bu arabayı alamazdı. Kaldı ki bu arabanın onun tek arabası olmadığına dair içimde bir his vardı. Ve bunun günlük kullanılanlardan bir parça gibi, Boğaz'ın yakınlarında bir otel otoparkında olması da önemsizliğini belirtiyordu. Elbette mafya için önemsiz. Benim için hayranlık uyandırıcıydı.

"Hepsi senin mi dedim?"

Otoparktakilerin hepsi onun olmayacağına göre. Onunla Christian Grey havasında takılmak istiyorsam kendi otoparkındayken bu soruyu sormalıydım. Gene yersiz patlatmıştım espriyi. Nöronlarım adamın yakışıklılığına kurban olmuştu galiba, yerlerinde yoklardı çünkü.

"Benim," dedi yine de sorumu saçma bulmayarak. Sağ ol canım sen de olmasan! Bir de yandan bakmış, yarım ağız sırıtmış ve göz kırpmıştı ama. Ne alaka? Ahsen o galiba bedeninden bahsediyor. Ben ikna oldum.

Arabaya yaklaşıp, sahibinin yakışıklılığını gölgede bırakan canavara daha dikkatli baktım. Dört egzoz çıkışından belliydi bunun bir canavar olduğu, daha fazlasını da anlayacak mekanik zekam yoktu maalesef. Benim için önemli olan dış güzelliğiydi. O da bu arabanın, dekorunda, sağında solunda, aynalarında kullanılan biraz daha farklı malzemesinde, siyahının asaletinde ve otoparkta bangır bangır bana bakın diyen dişinde belliydi. İnsan mısın be! Bazı insanlardan güzeldi.

Plakaya bak.

34 UGR 01

Allah'ın mafya kekosu seni.

Bence çok hoş.

Buna da düşmezsin.

Düştüm bile. Bir numara bir mafya ben napim?

Adanalıysa ya?

Allah'ın adamıdır! Ama sanmıyordum.

Bıraksalar sabaha kadar izlerdim her detayını ama bu ilk kez araba gören masum halimle epey eğleniyora benzeyen mafya adamı, yan kapıyı benim için açtı. Centilmene bak. Ya da beni nereye götürecekse artık sabırsızlanıyordu.

Oldukça alçakta kalan ama süper olduğundan bu önemsiz olan arabaya bindim. Hangimiz daha kaliteliydik acaba? Şimdi benim güzel götüm de böylesini hak ediyordu, hiç kendimi ezemezdim. Bu etekle biraz zor olmuştu oturmam ama zaten adam göreceğini görmüş olmalıydı, bacaklarımı içeri çekerken, eteğimi tutan elimde olan gözlerini fark edip, ona minik bir gülümseme gönderdim, kapımı minik bir tık sesiyle kapattı. İstiyordu ki şort giymiş gibi dan dun bineyim arabaya gözcükleri dünya kaç bucak görsün! Yok ya!

Göt möt demişken, harbi bendeki de sağlam göttü he. Yeni tanıştığım adamla ayaküstü şapur şupur yarabbi şükür öpüştüğüm yetmiyor bir de arabasına biniyor, beni nereye götüreceğini bilmediğim bir yolculuğa çıkıyordum. Sorsaydım keşke nereye diye ama onu da yapmamış, korkusuz davranmıştım. Buradan devam artık. Uğur, kendi tarafına dolanıp, kapıyı açtı, uzun boyuna rağmen alışılageldik hareketlerle koltuğa rahatça oturdu. Bas be. Yani ara gazı ver yanlayalım demek istedik. Tofaş mı be bu! BANA BAS-! Sus!

Ben de o sırada arabanın içini inceliyordum. Ön tarafta ikimizin arasında yerleştirilen kısımda bulunan vitesle falan, aramıza gereksiz mesafe girmiş gibiydi ama koltukları aşırı rahattı. Kısaca sevişmesi zor ama öpüşmesi kolay bir arabaydı. Herkes kendi koltuğunda oturduğu sürece her yer düğün bayram, samanlık seyran olurdu.

Zaten Uğur'un da koca bedenini yağ gibi içeri kaydırmasından anlamıştım ki Doğanlara yapılan modifiye gibi arabanın içinde birkaç yer oynanmıştı. Hepsi onu daha da ileriye taşıyan, güzel oynamalardı ama. Orijinalinden farksızdı. Koltuk boyu ve gazla arasındaki mesafe gibi. Omurgayı destekleyen ve boynu da yabana atmayan koltuklarıyla iki büklüm bin ama içine girince yat sabaha kadar deliksiz uyku çek derdim bu araba için.

"Kemer," dedi sessizliği bozup. İlkeli bir mafya beydi. Ya da hızdan nevrin dönmesin birazdan diye uyarı. Emniyet kemerimi taktım, o da taktı. Sonra arabayı çalıştırdı. Motorun sesi, köpürtmesi ha pardon bu o değildi ama anlayamazsınız. Gerçekten anlaşılmazdı, otoparkta resmen o ses, yankı yapmıştı. Yani o biçimdi.

Arabanın önünde bulunan tuşlardan birkaçına bastı. Kesin konforumuz için bir şeyler yapmıştı ama anlamamıştım. Yabancı cisim görmüş gibi delirmesem iyiydi ama araba yola koyulduğunda, galiba kendimi yeniden bilinmezliğin heyecanına bırakmıştım. Otoparktan serseri hareketlerle hızlıca çıktı. Şovcu. Resmen yerin dibinden ama uzay mekiğinde gibi vın vın gidiyorduk. Vın vın mı gerçekten? Ana caddeye varmamız da bu yüzden kolay oldu.

Trafik olmasına rağmen bu arabanın şanına dur kalk yakışmayacağı için Mafya Bey kısa dolambaçlı sahil yollarından bizi aralara soktu. Canımızı tehlikeye atarcasına gazı da köklüyordu. Motoru kükrettiği ilk andan beri 200'den aşağısını görmemiştik herhalde. İbre 250'yi en darda bile zorluyordu. Bu arabada 50'yle mi gitseydiniz aa cahil! Hem apaçiler gibi yerde arabanın güzelim tekerlerini kaydırıyor, ses çıkartıyor hem de kazaya mahal verebilecek kadar deli araba kullanıyordu ama sevdasıysa demek ki bir şey diyemezdim. Başkası bunu yapsa gülerdim ama onda ayrı bir düşürücü hareketmiş gibi duruyordu. Ya gavur ya, ne yapsa yakışacaktı demek!

Neyse ki ana yola yeniden çıkıp, Sarıyer'e giden bir ayrımdan daha tenha kalacak bir yola saptık. Araba yeniden kükreyip öne atıldı. Yok bu böyle olmayacaktı artık mecbur soracaktık. "Nereye gidiyoruz?"

Yeni mi aklına der gibi bana ukala ukala bakıp, güldü. Bak çocuk, güzel gülmesen o ukala bakışlarını sana yedirirdim de neyse. "Tarabya," dedi. Son ki üç dört. Tarabya'da villası, cafcaflı arabası,

Eeee? İkisi de uyuyordu harbi.

Her gün barlarda gezer, İstanbul hovardası.

Onu mahvederim ben var ya! Doğduğuna pişman ederim. Daha bugün bir bugün iki reelde çok yeni tanışmış olabilirdik ama öyle hovardayla işim olmazdı benim. Mafya Bey'in hovarda olduğunu da hiç sanmamakla beraber, umut ediyordum.

Gaza daha fazla bastı. Neyse ki yaka değiştirmiyorduk, bu yolun epey uzun olduğu gerçeğini değiştirmese bile.

Sırtım koltuğa yapışmış olabilirdi ama bu hızseverler için inanılmaz bir tutkuydu. Mahsus bana hava atmak için de arabayı bağırtıyor olabilirdi bu çakal ama emin değildim. Günahını almak istemiyordum. Kendiminkiler boyumu aşıyordu zaten. Daha çok günah annecim!

Elimi kemerin kumaşında usul usul gezdiriyor acaba ne yapsam diye kara kara düşünüyordum. Yaramaz çocuklar gibi her yere dokunup müzik falan açmaya çalışsa mıydım ki? Çok cahilsin bakışı atarsa ama belası olurdum onun, o yüzden o kenarda durakoysun, elbet bu arabayı da öğreniriz diye beklemeye bıraktım.

Yanımda süper yakışıklı ve beklentimi gayet de karşılayan bir sarı sarı kimin yâri vardı ama dönüp ona bile bakamıyordum. Baksam hiçbir sorun olmazdı, daha memnun bile olurdu belki ama onu süzersem alıcı gözle, gözleri bende takılı kalırdı, biliyordum bunu sonra hop güm kazaya kurban giderdik. Gerek yoktu. Yoksa kurban olacağını söylediği gözlerimle bana çok direneceğini sanmıyordum.

Zihnimdeki karmaşıklık bitmiyordu ve beni onunla öpüşürken yalnız bırakan ama olmadık anlarda deli deli dürten iç sesimse siktirip gitmiyordu. Gittiğimiz yol zihnime kaydolduğundan beri, bu arabaya yakışmayacak bir şey yapmamı söyleyip duruyordu. Yapamam diyordum, yine anlamaz bu espriden mal gibi kalırım diyordum.

Yapmazsan kadın değilsin deyip beni kışkırtıyordu.

Bak bu adam gerçekte öyle de çok gülmüyor gibi diyordum.

Buna gülmeyen delidir diyordu.

Ya bilmiyorsa videoyu diyordum.

Bunu bilmeyen boşa yaşıyordur diyordu.

Video zaten çoktan aklımda dönüyordu.

Dayanamadım yaptım. Başımı yana, ona çevirdim. O da bir saniye sürecek kısa bir arayla yoldan gözlerini ayırıp bana baktı. Öksürüp, konuya girdim bodoslama.

"Mafyatik adam niye bizi tenha tenha yollardan götürüyon sikicen mi?" Sadece yarım saniye bekledi cevabı için.

"Hee sikicem ne olcak?"

Ağzım açık kalmış halde, kafamı sertçe ona çevirerek, ebleh bir surat ifadesiyle aynı videodaki gibi ona bakakaldım. Milyonlarca dolarlık Bugatti içinde, bir taksi şoförüyle konuşuyor gibi konuşmadım de demezdim artık.

Rezilsin!

Lan sen yap dedin!

Dudaklarını sen oynatıyorsun.

Bu şey değil miydi ya?

Kocaman bir kahkaha attım, hemen ardından o da güldü ve spor arabanın içinde öyle haykırdık ki zaten iki kişilik olan minnak arabada sarsılmıştık. He sen ayı değilsin yani? Tabi değilim, minik kediyim, kıps :D

Ben hem baştaki esprime hem de içimden düşündüğüm diğer şeye gülüyordum. Ve mafyacığım da kalbimi kazanarak, benim gibi rezil videolardan haberdar biri olduğunu kanıtlamıştı. Doru match işte! Yine de izlediği ilk yaşını ve ilk anına kadar merak etmeden duramamıştım. Flörttük nihayetinde.

"Ya senin o videoyu bildiğini düşünmüyordum ben. Sorarken anlamayacaksın diye çok korktum çok."

"O videoyu yalnızca oldlar bilir güzelim." Bak bak laflara bak, benden bir şeyler öğrenmişti herhalde? Koltukta ona doğru biraz daha meylederek, gülerken sordum.

"Yaşlısın yani?" Böyle bir şey mümkün mü der gibi göz devirdi.

"Olgunum diyelim." Mımmh severiz. Hem ben bu sefer gerçekten şaka yapıyordum dakika bir ona yaşlı diyecek değildim. Dedin bile!

Esprime verdiği karşılık, inanır mısınız bilmem ama beni tüm güzel sözlerinden daha fazla heyecanlandırıp yükseltmişti. Çünkü kafam bir milyonken onun iki milyon olması işime gelirdi. Eee bu tavrını da karşılıksız bırakamazdım. Ben de ona bir kıyak geçmeliydim elbet. Uzanıp elini tuttum. Robotik bir arabada zırt pırt attıracağı vites sorunu olmayacağına göre, sağ eli zaten boştaydı ben doldurdum. İnce parmaklarım, onun gevşekçe tutuşla tuttuğu direksiyondaki sağ eline kaydı ve tutuşuma anında karşılık vererek elini bana doğru indirdi. İkimizin arasındaki deri kaplamada parmaklarımız iç içe geçmiş duruyordu şimdi. Tenindeki sıcaklık, çok hoşuma gitmişti. Benim parmak uçlarım yaz kış biraz soğuk olurdu. Buz kesmesem de normalde, şimdi heyecandan daha soğuklaşmıştı. Bunu fark etmiş gibi, büyük avcunun içine aldığı sol elimin parmaklarını biraz sıktı. Sıktığı yerde yürüyen kanlar harbiden beni ısıtmaya başlamış gibi çalışmıştı.

Derin derin birkaç soluk aldım arabanın içinde. İçeride bile güzel bir araba parfümü kokuyordu, bu adamla ilgili kötü bir şey herhalde yoktu ama ona doğru istemsizce yaklaşmamla, parfümü de kaldığı yerden burnuma dolmaya devam etmişti.

Başını hafif, eğip, yoldan gözlerini ayırarak bana baktı. Keşke araba otomatik pilota bağlasaydı da hep bana baksaydı ama canımla ilk günden oynamak istemiyor olmalı ki, gözlerini kısaca bende tutup yola çeviriyordu.

Direksiyonu da, ben bir elini zaptettiğimden sol avcunun içiyle döndürüyordu zaten... Offf Allah'ım, sek karizma, erkek oğlu erkek mafya oğlu mafya be!

"Uğur," dedim bir anda aklıma gelmişken. Sona doğru kısa adını uzatmıştım.

"Söyle güzel kedim." Bir dakika düşürme be adam be! Sen de kedi gibi vıyak vıyak konuşma o zaman! İstersem miyavlarım sana mı dert yarrrrrrrrrr-! Dudaklarımı dişledim.

"Yaa bir dur aklımı karıştırma sözlerinle." Göz kırpıp, kafasını salladı bana tamam dercesine ama göz kırpması bile beni dinlemeyeceğini belirtiyordu. Şekilci. "Sen ne iş yapıyorsun da bugün davetteydin? Tek sen miydin ailen falan da var mıydı yoksa? Paravan şirket mi kurdunuz kendinize? Rakip ajansınız mı var hayırdır?" Yauv hani kediydin sen ne ara aslan kesildin?

"İstediğim sorudan başlayabilir miyim?"

Kıkırdadım. "Başla bakalım." Elimi tutan elinin işaret parmağını kaldırıp, bir yaptı. Heh geliyordu gelmekte olan bu adam sayı saymayı çok seviyordu ya! Tikli!

"Birincisi benim giremeyeceğim bir davet yoktur şu dünyada. Öyle ya da böyle." Kafasını bir sağa bir sola eğdi, son cümlesinde. Yiycem şimdi! Üzerine doğru eğilip, önüme gelen saçlarımı boştaki elimle tek omzuma aldım. Eğile eğile epey de yaklaşmıştım ona. Burnum boynuna değecekti neredeyse. Derin bir iç çektim, bilerek.

"Bak sen? Mümkün mü bu?"

"Daha neler mümkün. Bilsen şaşarsın." Heyecanlandım desem. Şaşırmadık!

"Eee başka?" Dudaklarımı büzdüm. İçindeki etlerimi ısırıyordum bir yandan da. Nereye varacaksak varsa mıydık artık ya? Tarabya'ya mı artık nereye ya da ne villasına gidiyorsak gitsek miydik? Bir kavuşseks miydik? Daha değil!

Gözleri bana döndüğüne, dudaklarımın hareketlerinde takılı kaldı. "Ne başka?" dedi.

Tek kaşımı kaldırdım. "Başka sorularımın cevabı Uğur."

"He o mesele." Bana bakmayı sürdürürken yutkundu. La yolu unuttunuz! Aklına gelmiş gibi gözlerini çevirdi ön cama ama bir yandan da azıcık utanmış bir tonda, çenesini omzuna sürtüp, bana kirpiklerinin altından bir bakış atarken, "Unuttum soruları," demişti.

Bir kahkaha atıp, daha fazla uzak kalamayarak, sağ yanağına yaklaşıp, kocaman bir öpücük kondurdum. Sarı olması bakımından çok belli olmayan ama yeni çıkan sakallarının üzerinden, teninin şap diye öpmüştüm. Oh mis! Yerdim ben bunu. Hemen de irade kaybı yaşıyordu ama daha yolun başındaydık. Harbi yoldayken hem de.

"Yiyim mi seni ısırıyim mi he? Niye böyle tatlısın sen?" Yanağına uzanıp bir makas aldım, eti de yoktu ki anasını! Biraz önceki mahsun bakışından sıyrılıp, kolay toparlanmıştı. Çocuk sever gibi sevmiştim koca adamı ne yapsın! Yerinde bile dikleşirken, bu hallerini saklayacaksa belası olurum diye kendi kendime kuruluyordum yine. Bana ne? Öyle çok daha tatlıydı.

"Bakıyorum da açıldınız Ahsen Hanım?"

"Evet çünkü hiç kapanmamıştım." Anlamaz gözlerle bana baktı ama konu benim utangaçlığım değil, onunkiydi. Koltuğun arasındaki kısma boş elimin dirseğini yaslayıp, çenemi de avcumun içine koydum. Otur başında izle be, manzara güzeldi harbi. "İkincisi yalnız başımaydım orada. Üçüncüsü evet bir şirketimiz var, dördüncüsü ise hayır ajansımız yok." Sen yüze kadar say be adam! Gıkım çıkarsa beni kessinler! Hemen de akıllanmıştı herhalde. Hani unutmuştu. Yalancı. Ona sorgulayıcı bakışlar attığımı fark ettiğinde, gerinip ardında yaslandı. "Kandırdım." Zaa! Gözlerimi kısıp, sen var ya sen bakışları attım ona. Hiç umursamadı bile. "Sen beni öp diye yapıyorum hep bunları." Hii, bir de açık sözlüydü? Onu ilk ben mafyayım demesinden anlamadıysan daha da adam olmaz senden! Kadınım?

"Şakacı seni. Ne şirketiniz var bakayım?"

Havalı bir bakış attı bana. Sonra güldü. "Hangi birini sayayım ki şimdi?" Al beni be al artık!

Haklı 1'i bu arada. Bu arabalara bindiğine göre hangi birini saysın? Ama ben onu davete getiren nedeni merak ediyordum. "Davete hangi şirketinle geldin peki?" Bana bir neden ver, neden neden?

"Kumaş ve tekstil fabrikalarımız var. Aynı zamanda ünlü markalarla çalışıyoruz, adlarını kullanıyoruz ve-

Sözünü kestim. "Ve yapımcılarla, ajans sahipleri ya da oyuncularla anlaşıp, birlikte çalışıyorsunuz. Reklam yani? Dizilerdeki oyuncuları da siz giydiriyorsunuzdur şimdi?" Omuz silkti.

"Akıllı kızsın." Herhalde yani. İyi gidiyorsun.

"Baban iş adamı yani?"

"Öyle."

"Sen mi mafyasın tek?" Batırdın Ahsen! Umrummu?

"Değilim güzelim, bizde nesilden nesle. Çağlar boyu mafyacılık." Dalga mı geçiyordu bu adam ya? Bozuntuya vermeyeyim en iyisi.

"Oyy, aile işi severiz, köklügillerdensiniz." Çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdanmısınız?

"Ahsen," Sırıttı. "Ne olacak senin bu mafya sevdan?" Onu baştan aşağı süzdüm dediği şeyin farkında mıydı acaba? Ben mafya sevmezsem onunla ne işim olurdu? "Bilmem ne olsun, sen söyle." Ona açık çek vermemeliydim, vermiştim. Bunun farkındaydı. Kafasını bir saniye çevirip bana baktı. Ciddiydim de surat ifademle. Sonra dayanamayıp, kıkırdadım. Mafyasın ya saygı duy amk mafyalara!

Ona öyle dalmıştım ki, yolu yordamı unutmuştum hep. Araba birkaç saniye duraksayınca, ön camdan bakmayı akıl edebildim. Demir, kocaman siyah bir kapı, iki yana otomatik açılırken, yutkundum. Gelmiş miydik? Ne ara? Bugatti'yle ışınlanırsın bile amk!

Kapılar açılınca, Bugatti'yi içeri soktu. Bir arsaya yerleştirilmiş ev ve kapalı kocaman bir garajı görünce, oraya gireceğiz sandım ama sabırsızmış gibi arabanın direksiyonunu sol eliyle, yarım tur döndürüp, evin önündeki taşlı yol kısmına gelişigüzel park etti. Motor susunca, ortalık tamamen sessizliğe bürünmüştü. Kemerini çözdü. Açtığı kemer, yuvasında hızlı bir sesle kayarken, fiyuv diye, yerine oturmuştu. Senin taklit eden sesini sikiyim!

Gergindim.Napim? Ama o değildi. Dudağının sağkenarı, yukarı havalandı. "İn bakalım," dedi. "İçeri girelim, sana ne olmasını istediğimi daha rahat söylerim."

 🖤

İçeride ne olacak smafhdkja

Siz ne olsun istiyorsunuz?

Ahsen Naz..... Yine bildiğiniz gibi jgsdjusfgd bu kız uslanmaz

Öptümsss, bölüm yarın gelir inş ama bugün kesin gelmezzzz

Continue Reading

You'll Also Like

885K 29.4K 56
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
60.2K 2.7K 29
Bir insan, bir şeytana aşık olabilir miydi? Olursa bu aşk yaşanabilir miydi? Hayır!! Ya sende şeytan olursun, ya da aşkın olan şeytan'dan olursun!!!
1.9K 419 30
Her şey bir dansla başlamış ve bir dansla bitmişti. Kötülüğün dansı Patricia'nın hayatını hiç ummadığı bir şekilde değiştirmişti.
4.4K 225 11
Yeni gelen matematik hocası sınıftaki en güzel kızdan etkileniyor...♡