Friends? - Stray Kids/Hyunmin

Από sellyinthebuilding

77K 5.9K 3.1K

(texting-instagram-düz yazı) Hyunjin: Selam orospu çocukları ve diğerleri. Minho: adamdaki egoya bak... Περισσότερα

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
18
17
20
21
19
22
23
24
25
26
27
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43.Bölüm
44.Bölüm
Kitap Duyurusu
45. Bölüm
Final
Final- İnstagram
Yeni Kitap

28

1.4K 127 44
Από sellyinthebuilding

        "Biraz daha süt ister misin?" diye sordu Seungmin elindeki kahve kupasını sehpaya bırakırken.

"Yeterli hyung sağol." diye fazla uyumaktan çatallaşan sesi ile yanıt verdi Jeongin ise.

    Changbin evden çıkalı bir kaç saat oluyordu. Öyle ki hava çoktan kararmıştı.

    Yüce Lee Köşkü'nde ise atmosfer bir kaç saat öncesine göre daha sakin ve normaldi.

     Jeongin uyanmış ve onun için endişelenen hyunglarını olanları anlatmıştı.

    Hepsinin Yeon' a küfürler etmesi, Minho'nun intikam planları ve Felix'in normalde kabul görmeyen sıcak kucaklaması sayesinde ortamdaki ağır hava dağılmıştı.

     Jeongin daha iyi gibi görünüyordu. Ağlaması durmuştu. Belki de akıtacak göz yaşı kalmamıştı. Şuan kendini boş hissediyordu.

     Minho ve Felix mutfakta yiyecek bir  şeyler hazırlarken Jisung film gecesi için bir şeyler bakıyordu.

   Seungmin ise elinde iki kahveyle balkonda oturan küçüğünün yanına gelmişti.

      "Daha iyi misin?" deyip ilgiyle Jeongine baktığında gülümsedi küçük.

"İyiyim hyung. Uzun zamandan sonra duygu patlaması yaşadım. Bu yüzden biraz abarttım sanırım."

    İç çekti büyük olan. Ne yapması ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Jeongini daha fazla üzmek istemiyordu.

    Bu yüzden çareyi konuyu değiştirmekte buldu.

" Hyunjin ve Yeji ayrılmışlar. "dediğinde anında büyüğüne döndü Jeongin.

   Ne yaşamış olursa olsun konu gıybetti. Bunu asla kaçıramazdı. Bu üç silahşörlerin altın kuralıydı.

" Oha. Neden? "

    Güldü Seungmin. Küçüğünün dikkatini nasıl çekeceğini biliyordu.

" Daha doğrusu hiç birlikte olmamışlar. Yeji Jisu yu kıskandırmak istemiş."

"Pff. Çocuk çocuk işler."

"Ben de öyle söyledim."

"Sana Hyunjin hyung mu söyledi?"

"Hmm.. Bugün konuştuk." dediğinde Jeongin in aklına Jisung un söyledikleri geldi.

"Hyunjin hyung bu aralar bir garip davranıyor. "

"O Hwang Hyunjin. Garip davranmaması garip olurdu." diyen Seungminle ikisi de kıkırdadı.

     Jeongin tam ağzını açmıştı ki alacaklı gibi çalınan kapıyla ikili bakışlarını içeriye çevirdi.

      Aynı şekilde mutfaktaki ikili de şaşkınca kapıya bakmıştı.

    Minho üzerindeki mutfak önlüğünü çıkarıp kapıya ilerlerken onunla birlikte ilerleyen Jisungu durdurdu.

     Hızla gidip kapıyı açtığında karşısında baygın gözlerle ona bakan çocukluk arkadaşını görmesiyle sinirleri gerilmişti.

"Ne yapıyorsun amk bu saatte?" diye sinirle sordu.

   Chan ise onu hafifçe itip cevap vermeden içeri girdi.

Şuan aklındaki tek şey Jeongin ile konuşmaktı. Minho yu sonra halledebilirdi.

     Hızla salona girdiğinde ona bakan tüm şaşkın gözler içinde aradığını buldu ve ona doğru ilerdi. Fakat tam bu sırada önüne çıkan beden ona engel oldu.

    Minho, Jeongine bir kaç adım kala ikisinin arasına geçmiş ve Chan ı durdurmuştu.

    "Hyung sırası değil. Evine dön." dediğinde dişlerini sıktı Chan.

"Minho çekil. Jeongini almaya geldim."

"Sırası değil dedim. Yarın sabah sakin kafayla konuşursunuz." derken Minho da kendini zor tutuyordu.

    Chan arkadaşının omzunun üzerinden gergince ona bakan küçüğüne döndü.

"Jeongin.. Biraz konuşalım. Hadi küçüğüm." diye az öncekine tezat bir şekilde konuşan hyungu, gözlerinin dolmasına neden olmuştu küçüğün.

"Chan-.." diye dişlerini sıkarak konuşan Minho nun sözünü kesti cılız bir ses:

" Hyung.. "deyip elini önünde onu korumak için siper olan bedenin omzuna koydu Jeongin.

"Hyung tamam. Sorun yok." dediğinde kararsızlıkla ona baksa da pes edip geri çekildi Minho.

   Chan rahat bir nefes alıp elini Jeongine uzattı.
   
     Jeongin yutkunup ona uzatılan eli es geçti ve kapıya ilerledi.

     Arkasından ise Chan havada kalan elini pişmanlıkla indirdi ve küçüğünü takip etti.

      İkili kapıdan çıkarken girişte duran ceketlerden birini rastgele aldı ve kapıyı çekti büyük olan.

   Jeongin önde Chan arkada sessiz bir şekilde binadan çıkıp sitenin parkına gelmişlerdi.

  
   Jeongin her zaman oturdukları banka ilerleyip oturduğunda Chan da aldığı ceketi küçük olanın omuzlarına bırakıp yanına oturdu.

     İkisi de önlerine bakıyordu.

Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından tenha parkta kısık bir ses yankılandı.

"Özür dilerim." demişti Jeongin başı önünde dolan gözlerini saklamaya çalışırken.

    Şaşkınlıkla kaşlarını çattı Chan.

"Ne için?"

" Seni bu duruma soktuğum için. Bizi bu hale getirdiğim için. Bilmiyorum.. Belki de sana aşık olduğum için."

   Lafını bitirir bitirmez duyulan hıçkırık sesi ve küçüğünün kucağındaki eline düşen göz yaşı damlasıyla hızla yerinden kalktı ve yanındaki bedenin önünde diz çöktü Chan.

    Bir elini küçüğünün üşümüş ellerine sararken diğeriyle hızla göz yaşlarını sildi.

"Hayır.. Hayır Jeongin. Asıl ben özür dilerim. Ben.. Ben seni kırdım biliyorum. Ama bunu hiç istemedim. Biliyorsun değil mi? Ben seni incitmeyi asla istemem." dediğinde küçüğünden aldığı ufak baş sallamasıyla güldü büyük olan.

    Göz yaşlarını silen elini çenesine koyup yüzüne bakmasını sağlandığında onu bu şekilde ağlattığı için tekrar küfür etti kendine.

" Jeong bak.. Ben.. Ne yapacağımı bilemedim. Aptal gibi davrandım. Hala ne yapacağımı bilmiyorum. Bildiğim tek şey seni üzmek veya kaybetmek istemediğim. Bana söylediğin şeyler.. Anlıyorsun değil mi? Benim için şok ediciydi. Sadece saçmaladım."

    Burnunu çekti küçük olan.

" Ben de ne yapacağımı bilmiyorum. "diye fısıldadığında tekrar güldü Chan.

" O zaman birlikte öğrenelim olur mu? Bak sana şuan için bir şey diyemem. Seni seviyorum. Çok fazla. Fakat bu zamana kadar bunun farklı bir sevgi olacağına ihtimal dahi vermedim. Şuan çok karışığım. Seni ve duygularını bir kenara atmayacağım. Fakat zihnimi toparlamam lazım. "

   Duyduklarıyla şaşkınca hyunguna baktı Jeongin.

" Hyung.. Ne demek istiyorsun? "

" Şunu demek istiyorum Jeong. Benden uzak durma. Çünkü ben senden duramam. Bana sadece zaman ver. Bana olan hislerine karşılık verebilir miyim anlamam için zaman ver. "

"Hyung.. Senden böyle bir şey beklemiyorum. Birini sevmiyorsan sevmiyorsundur. Bana acıdığın için bunu yapma. Bana boş yere umutta verme." derken ellerini hızla çekmiş fakat hyungu aynı hızla geri yakalamıştı.

"Bunu sana acıdığım için yapmıyorum. Sana acımıyorum da. Acınacak halde olan benim görmüyor musun?" derken sesi gerçekten çaresizdi büyük olanın.

"Seni seviyorum Jeong. Sadece daha önce bunun nasıl bir sevgi olduğunu düşünme gereği duymadım hiç. Her şeyin açık olduğunu sanıyordum. Hepiniz kusursuz olduğumu söylüyorsunuz. Belki de kusurum budur." burukça gülümsedi. "Belki de kör bir adamımdır. Baksana tüm bunları göremedim. Belki de kör olduğum sadece senin hislerin değil benimkilerdir de. Ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyorum Jeongin. Lütfen.. Bu aptal hyunguna biraz da sen yardım et."

  Derince nefes aldı küçük olan.

" Ne yapabilirim ki? Neyi nasıl yapacağım hyung? Ya tüm bunlardan sonra beni hala küçük bir kardeşin olarak görürsen?  O zaman ne olacak? Bana, sana, diğerlerine.. Baksana çoktan bölündük bile. Minho hyung sana çok kızgın. Benim yüzümden. Seungmin hyung çoktan ikimiz arasında kaldı bile. Her şeyi mahvettim. "

    Göz yaşları ardına ardına gelirken elleriyle yüzünü kapattı Jeongin. Çok utanıyordu. Çok kızıyordu kendine. Ne olurdu sanki içinde tutsaydı? Yeon un dediklerine yalan deseydi?

  " Jeongin.. Yapma.. Ağlama lütfen.. Sen ağladıkça benim de canım yanıyor. Her şey düzelecek. Söz veriyorum. Bana güveniyorsun değil mi küçüğüm? Düzelteceğim her şeyi. Sen sadece yanımda dur. Benden kaçma, uzaklaşma. Zamanı geldiğinde her şey netliğe kavuştuğunda sonuç ne olursa olsun bize bir şey olmayacak. Tamam mı? "

     Büyük bir şefkatle konuşan hyunguna baktı Jeongin. Ona güveniyordu. Herkesten çok. O söz veriyorsa bunu tutardı.

    Burnunu çekti ve ona umutla bakan hyungunu başıyla onayladı.

     Küçüğünün bu masum haline gülümsedi Chan. Çöktüğü yerden hafifçe kalkıp saçlarını okşadı ve alnına derin bir öpücük kondurdu karşısında küçük bir çocuk gibi ona bakan bedenin.

      Daha sonra tamamen ayaklanıp elini hala oturan Jeongine uzattı.

"Hadi öyleyse evimize gidelim. Hava soğuk."

   Kararsızlıkla ona uzatılan ele baktı Jeongin. Hyungunun dedikleri, onu bir kenara atmaması onu rahatlatmıştı. Fakat hala utanıyordu.

"Hyung.. Ben bir süre Minho hyunglarla kalsam?" dedi çekingence.

   Chan ise hızla kaşlarını çattı. Bu fikri sevmemişti.

"Hayır. Jeongin hayır. Ne dedim duymadın mı? Uzaklaşmak yok."

"Hyung bu uzaklaşmak değil. Senden kaçmıyorum da. Sadece.. Sen de biraz bana zaman ver. Lütfen."

    Küçüğünün üzgün sesiyle yutkundu Chan.

"Sadece 3 gün. Tam 3 gün. 1 saat bile daha fazla değil. Sonra eve geleceksin Jeong." diye katı bir sesle konuştuğunda onayladı küçük olan.

   Kendine gelmesi için yeterli bir süreydi.

     Chan hala oturan küçüğünün elinden tuttu ve yavaşça kaldırdı onu. Üşüyen ellerini daha fazla sarıp bir şey demeden ikisini de Minhoların evine doğru yönlendirdi.

     Sessiz geçen kısa yolun ardından ufukta görünen görüntüyle iç çekti Jeongin.

    İki evin de tüm halkı binanın önünde duruyor ve belli ki onları bekliyordu.

    Seungmin, Hyunjin ve Felix binanın önündeki beton saksılara yaslanmışken Changbin ve Jisung ileri geri sinirle volta atan Minho'ya bir şeyler söylüyorlardı.

     Nihayet yanlarına vardıklarında hepsinin dikkatini çeken ilk şey birleşmiş elleriydi.

   Felix destekleyici bir arkadaş ve bir shipper edasıyla kocaman gülümseyip ellerini çırptığında Minho ona öfkeyle Seungmin ise göz devirerek bakmıştı.

    Felix onlara dil çıkardıktan sonra gülümsemesini hiç silmeden gelen ikiliye baktı.

"Sorunlarınızı halletmiş gibisiniz."

"Bir sorunumuz yoktu Lix. Sadece konuşmamız gerekiyordu." deyip gülümserken aynı anda Jeonginin elini okşadı.

      Jeongin in kalbi ağzında atarken bir yandan da bu garip anın bir an önce bitmesini istiyordu.

   Herkes onlara rahatlamış bir şekilde bakarken Minho az öncekine tezat olarak büyük bir sakinlikle konuştu :

"O zaman biz aramızdaki sorunu halledelim." deyip Chan a yaklaştığında herkesin ağzını açık bırakacak o hareketi yaparak hyungunun yüzüne sağlam bir yumruk geçirdi.

      Felix in güçlü çığlığı boş sokakta yankılanırken herkes büyük bir şaşkınlıkla ikiliye bakıyordu.

   Dudağı kanayan Chan'ın hafifçe sendeledikten sonra içten bir şekilde gülerek toparlanmasıyla bu şaşkınlık iki katına çıkmıştı. Bunu haketmişti büyük olan.

"Hallettik mi?" diye hala gülerek sorduğunda Minho nun ciddi ifadesi dağılmış ve o da gülerek karşısındaki çocukluk arkadaşına sarılmıştı.

"Hallettik."

    Herkes donmuş kalmış bir şekilde ikisine bakarken onlar hala sırıtıyordu.

Böylelerdi işte. Aralarında ne olursa olsun gün sonunda birbirlerine gülerek bakan iki aptal hyung.
   

   

    
    

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

7.9K 707 13
Minho gece yarısı arkadaş grubuna atacağı mesajı yanlışıkla sınıf grubuna atmıştı. Hyunjin ise o mesaja yanlışıkla kendi telefonu yerine öğretmeni ol...
2K 230 6
Kim Seungmin, gittiği barın masasının altında uyuyakalmıştı.Uyandığında ise kendisini aynı barda bir mafya toplantısı içinde bulmuştu.Baş koltukta Ba...
11.1K 1K 13
jaemin çok çabuk sıkılan ve istediğini elde etmek için her şeyi yapabilecek biriydi, renjun ise jaemin'e güvenmişti.
827K 66.8K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...