SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

65. Bölüm "Mucize"

16.4K 980 119
By __Katre__


Keyifli okumalar•
Satır arası yorumlarınızı bekliyorum•

Kesitler arasında zaman farkı var!

Elindeki bıçağı tezgahın üzerine bırakıp birkaç adım atarak bahçeye doğru uzattı başını.
Maksadı Aden'i kontrol etmekti. Havalar soğumaya başlasa da bugün güzel bir güneş doğmuştu. Aden dışarı çıkmak istediği için de Eylül üzerini sıkıca giydirmiş bir süre dışarıda oynamasına izin vermişti.

Yarın Toprak izinli olduğu için buradaki evlerine gelmişlerdi. Tatillerini burada değerlendirmek ailecek daha hoşlarına gidiyordu. Hem yarın bahçede Erva' larla mangal yakmayı düşünüyorlardı.

Aden'in topuyla oynadığını görünce tekrar işinin başına döndü Eylül. Yemek hazırdı. Yalnızca salata kalmıştı hazırlanacak. Toprak'ın işten gelmesine de az bir vakit kalmıştı.

O sırada Toprak, arabasını durdurmuş elinde birkaç tane pamuk şeker ile inmişti. Tabi ki de birisi kendi içindi.

Cebindeki anahtarı çıkarıp bahçenin dış kapısını açmaya koyuldu. Uzun duvarlar nedeniyle bahçenin içi görünmüyor, böylece Eylül daha rahat dolaşabiliyordu.

İçeriyi görmese bile Aden'in dışarıda olduğunu anladı Toprak. Zira topa vurduğunu ve ardından "Goool!" diye bağırdığını duymuştu.

Gülümseyerek açtı kapıyı. Her an her saniye için teşekkür ediyordu Rabbine.

Demir kapıdan içeri girdiğinde bahçede gezindi gözleri. Küçük, pıtı pıtı koşan bir şey arıyordu gözleri. Ve tam o an pembe montu, açık mavi şapkası ve kızarmış burnu ile kendine doğru koşan Aden'i gördü.

Kollarını sonuna kadar açmış "Babaa!" diye bağırıyor ama gözleri yalnızca pamuk şekerleri görüyordu.

Eğildi Toprak. Kollarını açıp Aden'i göğsüne kabul etti. Minik kollar boynuna dolandığında huzurla dolduğunu hissetti. Geri çekilip kızarmış yanaklarına ve burnuna birer öpücük kondurdu.

Kollarını sıklaştırıp Aden ile birlikte ayağa kalktı. "Fıstığım." dedi tombiş yanağa kocaman bir öpücük kondurup. "Annen nerede?"

Aden başını geri çekti. Toprak'ın suratına bakıp anne yadigarı olan o ters bakışlarından birini attı. Babası annesini mi daha çok seviyordu kendisini mi anlamıyordu bazen.

Kendini daha çok öptüğü için annesinden daha çok sevildiğine emin olsa da bazen şüpheye düşmüyor değildi.

Düşündüklerinin etkisiyle yüzünde bir gülümseme oluştu. Sonuçta babası onu daha çok seviyordu. Arada annesine de sarılabilirdi.

"Muffakta." dedi yalnızca sırıtarak.

Onun dönmeyen diliyle bir gülümseme oluştu Toprak'ın yüzünde. Birkaç kokulu öpücük bıraktı Aden'in suratına. Onu yere indirip büyük plastik bir kapta olan pamuk şekerini eline verdi.

"Şimdi yemek yok ama. Karnını doyurduktan sonra."

Başını salladı Aden. Şimdilik oyun oynasa da olurdu. Hem annesi yemek yemeden yerse yine karnının ağrıyacağını söylemişti.

"Güzelim!" diye seslendi Toprak bir yandan eve doğru adımlarken. "Neredesin?"

Ayakkabılarını çıkartıp direkt olarak mutfağın sürgülü camını açarak içeri girdi.

Karşılaştığı manzara ile olduğu yerde kaldı birkaç saniye. Tadını çıkararak onu izledi.

Dağınık bir topuz yapmış birkaç tutam saç yanlarından çıkmıştı. Yanakları hafif kızarmış, dudaklarında minik bir tebessüm vardı.

Dışarıdaki soğuk havanın aksine sıcak olan evde giydiği mavi elbisesi ve göbüşündeki oğulları onu daha tatlı gösteriyordu.

Elinde üç tane tabak tutuyor Toprak ona uzun uzun bakarken yerinden kıpırdamıyordu.

Sonunda dayanamayıp gülerek dağıttı Toprak'ın dikkatini. Elindeki tabakları masaya bırakıp kollarını kaldırdı Toprak'a sarılmak için. Çok bekletmedi Toprak da onu, bir iki adımda yanına yanaşıp beline sardı kollarını.

Başını eğip boynuna bir iki öpücük kondurdu usulca geri çekildi.
"Ne yaptın bugün? Ağrın falan oldu mu?"

O sırada mutfağın camı tıklatıldı. İkisinin bakışları da önce yukarıya ardından yavaşça aşağı indi.

Aden bir elini cebine koymuş diğer elinde pamuk şekeri tutuyor dudaklarını büzüştürmüş öylece bakıyordu.

Şapkası hafif yana doğru kaymış siyah saçlarından birkaç tutam dışarı çıkmıştı.

Toprak cama yaklaşıp yana kaydırdı ve dizlerinin üzerine çöküp Aden ile aynı boya geldi.

"Üşdüm..." dedi Aden suratını asarak. Babasının ayakkabılarını çıkarmasını ve onun belinden tutup içeri almasını bekledi. Toprak onu mutfağa yere bıraktığında ise kimsenin yüzüne bakmadan salona geçti.

Eylül ve Toprak birbirlerine bakarak güldüler. Toprak kesinlikle Eylül'ün küçüklüğüne benzetiyordu onun huylarını.

Yeniden Eylül'ün karşısına geçti. Yanıtsız kalan sorusunu yineledi.
"Ağrın oldu mu?"

"Yok iyiydim. Bir sorun olmadı." dedi Eylül. Aynı zamanda yaklaşıp Toprak'ın beline sardı kollarını.
Toprak'ın elleri de onun yüzündeki yerini aldığında başını kaldırıp ona baktı.

"Sen ne yaptın?"

"Aynı şeyler..." dedi Toprak işi hakkında konuşmak istemeyerek. Yalnızca Eylül hakkında konuşmak onunla ilgilenmek istiyordu.

"Hadi." diyerek başıyla masayı gösterdi Eylül. "Açısındır, yemek hazır. Üzerini değiştir gel."

"Hmm." diye mırıldandı Toprak. Yüzünde çapkın bir gülüş yer edindi.
"Aç değilim çok."
Gözleriyle Eylül'ün yüzünü işaret etti.
"Canım tatlı istiyor."

Cümlesini bitirir bitirmez al yanağına bir öpücük kondurdu. Ardından diğer yanağına. Sonra dudağına, alnına, gözlerine... Defalarca kez öpüp gülerek geri çekildi.
Eylül de gülüyordu onun bu tatlı haline.

Ellerini Eylül'ün yüzünden çekip kapıya ilerlemeden dudağına bir öpücük daha kondurdu.
"Üzerimi değiştirip geliyorum."

Mutfaktan çıkıp ıslık çalarak salona geçti. Oyun oynayan Aden'in yanağına bir öpücük kondurup ellerini cebine koyarak odasına çıktı.

Üzerini değiştirip siyah bir eşofman altı ve siyah bir tişört giyerek tekrar salona indi. Aden'in yanına gidip onu kucağına aldı ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.

"Baba..." dedi Aden nazlı nazlı sırıtıp. Kollarını babasının boynuna sarmıştı.
Yine de elinin birini Toprak'ın yanağına koyup yüzünü kendine çevirdi. Babası böyle daha ikna edilir oluyordu.

Toprak da bu hareketle Aden'e döndü. Tam mutfağın kapısının önündelerdi.
"Efendim fıstığım?"

"Bence beni daha seviyorsun annemden."

Başını yana eğip bir sır verir gibi söylemişti bunu. Tam arkasında annesinin onları duyduğunu bilmiyordu.

"Seviyorum kızım." dedi Toprak başını sallayarak. "Seni de anneni de çok seviyorum. Kardeşini de..."

Omuz silkti Aden. "En çok beni öpüyosun. Anneme sade sayılıyosun."

Bunları söylerken ellerini kaldırmış Toprak'ın alnına düşen birkaç tutam saçını geriye doğru iteliyordu.

Gülecek gibi oldu Toprak. Eylül de tam arkalarında aynı durumdaydı.

Aden'in yanağından öpüp başını salladı Toprak.
"İkinizi de seviyorum." dedi tekrar. "Herkesten çok seviyorum."

Aden'i tek koluyla tutup mutfağın kapısından içeri girdi. Boştaki elini Eylül'ün beline yerleştirip kendine çekti. Yanağına bir öpücük kondurup Aden'e döndü.

"Bak anneni de öptüm seni de."

Aden babasına baktı. Sonra dönüp bir de annesine baktı. Sanki az önce babasının en çok kendisini sevmesini isteyen o değilmiş gibi eğilip annesinin yanağına bir de o öpücük kondurdu.

Sonuçta babasının sadece onu çok sevmesinden daha iyiydi ikisini de çok sevmesi.

***

Yatakta yarı uzanmış yatarken sırtını birkaç yastıkla desteklemiş gülen gözlerle Aden'i izliyordu Eylül.

Aden ise annesinin kocaman olmuş göbüşünü açmış inceliyor, bir ton soru yöneltiyordu.

Eylül'ün dizlerinde oturan Aden birden ellerini karnından çekip kocaman gözlerle Eylül'e bakmaya başladı.

O da hissetmişti...

Eylül'ün gözleri ise dolu dolu oldu bir anda. Minik oğlu ablasına selam vermişti.

"Kızım." dedi yumuşak bir sesle. Zira Aden bebeğin tekme attığını hissetmiş ama ne olduğunu hâlâ anlamamıştı.
"Kardeşin sana çak yaptı."

Aden annesinin karnındaki kardeşinin nasıl ona çak yapacağını anlamasa da mutlu oldu. Gülümseyip tekrar annesinin karnına koydu elini.

"Gel." dedi Eylül burnunu çekip yaşaran gözlerini kırpıştırarak. "Gel babana gösterelim."

Aden'i kucağından indirip kendi de yataktan kalktı. Onun elini tutup hızlı adımlarla odadan çıktı.

"Toprak!" İkisi de pıtı pıtı koşturarak merdivenlerin başına geçtiler. Tekrar bağırdı Eylül. "Toprak koş!"

Merdivenleri ikişer üçer atlayarak çıkan Toprak çarptı birden gözüne. Olduğu yerde kalıp onun gelmesini bekledi. Onun aksine Toprak'ın yüzünde endişeli bir ifade vardı.

Bir elinde meyve bıçağı diğer elinde bir dilim elma ile ikişer üçer çıkıyordu merdivenleri.

"Eylül?!" Bir basamak aşağısında durup devam etti. "Ne oldu? Sancın mı var?"

Bakışları Eylül'ün karnına gitti. Sonra Aden'e baktı. Tekrar Eylül'e döndü.
"Eylül!" dedi daha baskın bir sesle. "Ne oldu söylesene?!"

"Şey..." dedi Eylül sorun olmadığını belli etmek için yumuşak bir sesle.
"Oğluşumuz tekme attı. Ben heyecanlandım da ondan öyle birden şey ettim."

Az önce dolan gözleri suyunu çekmiş daha mahcup bir ifadeye bürünmüştü. Endişelendirmişti Toprak'ı. Zaten bu aralar fazla diken üstündeydi.

Derin bir soluk verdi Toprak. Elinin birini merdivenin korkuluğuna yaslayıp başını eğdi. Sonra sakin olduğunu düşündüğü bakışlarla başını kaldırıp Eylül'e baktı.

Elindeki elma dilimini Aden'in eline tutuşturup birkaç basamak aşağıya merdivene oturttu. Kendisi de Eylül'ün yanına çıkıp olduğu basamağa oturdu. Elini tutup yanına çekti Eylül'ü.

Birkaç basamak aşağılarında oturan Aden çoktan elmayı yemeye başlamıştı.

Bir elini beline koyup kendine çekerken diğer elindeki meyve bıçağını yukarıdaki merdiven basamağına bırakıp elini Eylül'ün karnına götürdü.

Bekledi bir süre öylece. Eylül'ün eli de elinin üstüne yerleşmiş bekliyordu.
Başını kaldırıp baktı Toprak'ın gözlerine. O kadar velveleye vermişti ortalığı ama sıpanın babaya selam veresi yoktu herhalde.

Gözlerini kırpıştırarak baktı Toprak'ın gözlerine. Dudaklarını birbirine bastırdı mahcup bir ifadeyle.

Elini savurdu havada. Minik bir tebessüm yerleştirdi suratına.
"Eşek sıpası işte..."

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı Toprak. Dayanamadı bir gülüş döküldü dudaklarından.

Eğilip yanağından öptü Eylül'ü. "Gel hadi." dedi ayağa kalkıp elini tutarak.
"Sonra elbet atar tekmesini eşek sıpası."

Dudaklarını büzdü Eylül. Üzgün bir surat ifadesi ile ayağa kalkıp Aden'i de kaldırdı.

Toprak onları odaya gönderip tekrar mutfağa geçti. Az önce hazırladığı meyve tabaklarını alıp yanlarına geçti. Meyvelerini yedikten sonra ailecek uzandılar yatağa. Bir koluna Aden'i diğer koluna Eylül'ü yatırdı Toprak.

Sohbet ediyor arada gülüşüyorlardı. Bazen Eylül ve Aden Toprak'ı paylaşamıyor bazen de Toprak Aden'in gözlerini kapatıp Eylül'ü öpüyordu. Onları en çok güldüren şey ise Aden'in dönmeyen dili ile anlattığı şeylerdi.

Sonunda babasının göğsünde uyuyan Aden yatağa yatırılıp üzeri güzelce örtüldü. El ele indiler salona. Film izlemek istemişlerdi.

Koltuğu genişçe açtılar daha rahat etmek için. Bir battaniye alıp filmi açtılar.

Toprak oturup koltuğa yaslandı. Eylül'ü önüne çekip sırtını göğsüne yasladı. Elinin birini omzundan atıp boynuna sararken diğerini de karnına yerleştirdi.

Eylül'ün eli onun elinin üzerini bulduğunda artık her şey tamamdı.

Kaç zaman geçti, kaç dakika aktı ardı arkasına fark etmediler. Onca zamanın ardından elinin altında bir kıpırtı hissetti Toprak. Dalgın bakışları hızla Eylül'e döndü.

O da dolu gözlerle başını döndürmüş Toprak'ın tepkisini izliyordu. Diğer elini de çekip Eylül'ün karnına koydu Toprak. Hiçbir şey söylemeden tekrar hareketlenmesini bekledi.

Ve elinin altında tekrar hissetti o muhteşem hissi.

"Eylül..." Bu anın kaybolmasından korkar gibi fısıltıyla konuşmuştu. "Hareket etti."

Başını salladı Eylül. Dönebildiği kadar Toprak'a döndü. Elini onun yüzüne koyup okşadı.
"Evet... Hissettin mi?"

Başını salladı Toprak küçük bir çocuk masumiyetiyle. "Hissettim." Dudaklarında kocaman bir gülümseme oluştu.
"Çok güzel."

Eylül de aynı onun gibiydi. Başını salladı. Dudaklarını dişledi ağlamamak için. "Çok güzel." dedi fısıltıyla. İçinden devam etti.

"Çok güzel ve sen benim yanımdasın."

***

Sağ ayağını kaldırıp karnına bıraktıktan sonra sol ayağını göğsüne koyup masaj yapmasını beklemeye başladı.

Eylül yatağa düz bir şekilde uzanmış Toprak ise yan bir şekilde yatmıştı. Son aylarında ödemden dolayı şişmiş ayakları daha çok ağrıyordu Eylül'ün.

Toprak da her fırsatta masaj yapıyordu. Beli de çok ağrıyordu sevdiğinin. Elinden geldiğince her işine yardımcı olmaya çalışıyordu.

Bir süre de sol ayağına masaj yaptı Toprak. Muzip yanı onu rahat bırakmazken parmak uçlarını Eylül'ün ayağında gezdirip gıdıklamaya başladı.

"Yaa!" dedi Eylül sitemle. Ayaklarını kaldırıp Toprak'ın elinden kurtardı.
"Gıdıklama bak!"

"Tamam tamam gel." dedi Toprak gülerek. Ayaklarını tutup yatağa bıraktı. Doğrulup dizlerinin üzerinde oturarak bacaklarına masaj yapmaya başladı.

Eylül gözlerini kapatmış bunun keyfini çıkarıyordu. Aden'de olduğundan daha çok kilo almıştı Eylül. Daha fazla yorulur daha fazla ağlar olmuştu. Zaten geceleri bile zor uyuyordu.

Tek dinlendiği zamanlar Toprak'ın yanında olduğu zamanlar oluyordu onun için.

Bacaklarını ovan eli tuttu. Kendine doğru çekip yanına uzanmasını sağladı. "Teşekkür ederim." diye mırıldandı aynı zamanda.

Yanındaki yastığa uzanan Toprak da onun gibi sırtüstü yatmış gözlerini tavanda gezdiriyordu.

Elindeki eli tuttu Toprak. Dudaklarına götürüp bir öpücük kondurdu.

Doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. Bir dizini büküp duvara yasladıktan sonra diğer dizini uzattı.
"Gel." dedi bir elini dizine vurarak.

Onun gibi doğruldu Eylül. Gülerek elini karnına yasladı. "Tombiş bir kadın oldum ben artık. Taşıyamazsın beni."

Söylediklerinin aksine ilerleyip yan bir şekilde oturdu Toprak'ın önüne. Sırtını büktüğü dizine yasladı. Bacaklarını da uzattığı bacağının üzerine bıraktı.

Son zamanlarda Toprak'ın en sevdiği şeydi Eylül'ün karnını izlemek. Oğulları hareket ettiğinde karnında oluşan o minik kıpırtılar en sevdiği şey olmuştu.

Tuhaf geliyordu ama bir o kadar da seviyordu. Bu kadın onun herşeyi olmuştu. Ona herşeyi tattırmıştı.

Her zaman yaptığı gibi tişörtü sıyırıp elini Eylül'ün karnına yasladı. Önce usulca okşadı sonra onu beklemeye koyuldu.

Bir süre öyle kaldılar. Toprak arada Eylül'ün yüzüne boynuna öpücükler konduruyordu. Eylül ise başını geriye atmış gözlerini kapamıştı.

Karnında hissettiği kıpırtılarla açtı gözlerini. Aynı anda Toprak da gözlerini Eylül'ün karnına dikmiş izliyordu. Çok hoşuna gidiyordu bunu yapmak. Büyüleyici muhteşem bir andı bu an.

"Tuhaf hissettmiyor musun?" dedi dayanamayıp. "Yani içinde bir şey hareket ediyor sonuçta."

Kıkırdadı Eylül. Elini Toprak'ın yüzüne koyup bir öpücük kondurdu.
"Yani... Tuhaf tabi. Ama ikinci olduğu için alıştım. Hem bedenimde olan bu büyük mucize... Çok güzel geliyor."

"Öyle..." dedi Toprak başını sallayarak. "Mucize."

***

Yorganı üzerinden atıp usulca ayaklandı. Toprak'ın açılan üzerini örtüp karanlıkta takılmamaya dikkat ederek odadan çıktı.

Önce mutfağa inip su içti ardından Aden'i kontrol edip üzerini örttü.

Odaya geçmeden önce salona geçip koltuğa oturdu biraz. Uyuyamamıştı bir türlü. Yatakta hangi pozisyonda yatarsa yatsın rahat edemiyordu. Bir de bu yetmezmiş gibi kendini halsiz hissediyordu.

Koltuktan kalkıp yavaş adımlarla odaya geçti. Hızla yorganın altına girip çenesine kadar çekti. Üşüyordu...

Rahat edemeyince Toprak'a doğru döndü. Yüz üstü yatmış başını Eylül'ün olduğu tarafa doğru çevirmişti.

Dayanayıp uzandı ve yanağına bir öpücük kondurdu Toprak'ın. İçinden gelmişti birden. Ona sarılıp öpmek istemişti yalnızca.

Bir dirseğinin üzerinde doğrulup yüzünü izledi. Eğilip yanağından öptü tekrar. Toprak kıpırdanınca hemen geri çekildi.

O sırt üstü yatınca tekrar izlemeye koyuldu. Uzanıp dudaklarına tüy hafifliğinde bir öpücük kondurdu.
Boştaki elini kaldırıp saçlarını okşadı.

Kararsızca bakındı bir süre. Yanağını minicik ısırsa ne olurdu ki? Azıcık da öperdi. Çok tatlı gelmişti birden gözüne.

Uzandı. Elinin birini Toprak'ın yanağına koydu. Yüzünü yanağına doğru yaklaştırmıştı ki Toprak aniden kıpırdanıp doğruldu. Ne olduğunu anlamadan konuşmaya başladı.

"Eylül?! Ne yapıyorsun kızım?"

Dudaklarını büzdü Eylül. "Öpüyorum!" dedi inatla omuz silkip.

"Gece gece!" Hayret dolu çıkmıştı Toprak'ın sesi. Aynı zamanda uykudan aniden uyanmış neyin ne olduğunu bile anlamamıştı.

"Gece gece." diye onu tekrar etti Eylül. Sonra küçük bir çocuk gibi dudaklarını büzüştürerek konuşmaya başladı.

"Öpemem mi?" dedi dolu gözlerle. "Ne bağırıyorsun?"

Doğrulup oturur pozisyona geldi. Kollarını göğsünde bağladı hemen. Zaten canı burnundaydı. Ne vardı bir kere öptüyse.

"Ben gece birden uyanıp kocamı öpemeyeceksem niye evlendim? Yanağını mıncırıp minicik ısıramayacaksam niye evlendim Toprak? Niye kızıyorsun şimdi?"

Titreyen boğuk sesi duyar duymaz doğruldu Toprak. "Yok..." dedi hızla. Eylül'ün yüzünü tutup kendine çevirdi. "Haklısın güzelim öpebilirsin tabi. Ben sana bağırmadım ki... Valla bak. Sadece birden uyanınca şaşırdım."

Yüzünü Eylül'e yaklaştırıp yanağını çevirdi. "Öp hadi. İstediğin kadar."

Burnunu çekti Eylül. Yumruk yaptığı ellerini gözlerine götürüp sildi.
"Valla mı?"

"Valla."

Toprak'ın yüzünü tutup dudaklarını bastırdı Eylül. Yanaklarına bir sürü öpücük kondurdu. Dudağından öpüp geri çekildi.

"Tamam." dedi burnunu çektikten sonra. Sesi hâlâ titrek geliyordu.
"Canım çekmişti."

Başını salladı Toprak hızlıca. Eylül'ün yüzünü kendine çekip alnından öptü. Kolunu uzatıp başını üzerine koymasını sağladıktan sonra diğer elini de karnına yerleştirdi.

"İstediğin zaman öp tamam mı? Bağırmam ben sana."

"Tamam." dedi Eylül titrek ve fısıltı gibi çıkan sesiyle.

Kaşları çatıldı Toprak'ın. Hâlâ sesi kötü geliyordu Eylül'ün. Bir derdi vardı söylemiyordu ona.

"Eylül." dedi ciddi bir ses tonuyla. "Dön bakalım bana güzelim."

Eylül'e yardım ederek dönmesini sağladı. Yüzlerini aynı hizaya getirip elini yüzüne koydu.
"Ne oldu? Söyle hadi bebeğim."

"Toprak..." Dudağı büzüldü Eylül'ün. Bir bebekten farksız titremeye başladı. Burnunu çekip konuşmaya başladı. "Ben hasta oldum herhalde."

Elini gözüne götürüp sildi. Sonra tekrar burnunu çekti. "Uyuyamadım hiç. Halsizim. Bir de şuralarımda ateşim var gibi."

Elini boynuna ve göğsünde gezdirip söylemişti bunu. Gözlerini kırpıştırarak baktı Toprak'ın suratına.
Saçlarını suratından çekip ağlamaya devam etti.

Toprak ise hızla doğruldu yerinden. Elini Eylül'ün söylediği gibi boynunda gezdirdi. Çok fazla değildi ateşi ama yükselme ihtimali vardı.

Bir de uyuyamadım demişti. Toprak rahat rahat uyurken o tüm gece uyanık mı kalmıştı?

"Üşüyor musun çok?" dedi yataktan kalkarken.
Başını salladı Eylül.

"Şşş." Elini yüzüne koyup göz yaşlarını sildi. Doğrulup yataktan kalkmasına yardımcı oldu. "İyileştireceğiz seni tamam mı? Ağlama hadi."

Başını sallayarak "Tamam." diye fısıldadı Eylül.

Toprak onun üzerindekileri çıkartıp banyoya soktu. Ilık bir suyla yıkayıp çıkardı. İnce bir şeyler giydirdi üzerine. Saçlarını kuruttu, örüp yatağa bıraktı onu.

Koşturarak mutfağa gitti. Akşamdan kalan yemeklerden bir tabak ısıtıp Eylül'ün yanına geri döndü. Halsizliği için bir araştırma yapıp evde bulunanlardan bir bitki çayı yapmıştı. Onu içirmeden önce birkaç lokma yedirdi.

"Hadi uyu güzelim." dedi elini Eylül'ün saçlarında gezdirirken.

Eylül'ün başını dizlerine koymuş kendi de sırtını yatak başlığına yaslamıştı.

"Yanıma yat." dedi Eylül elini tutup kendine çekerken. Toprak elini tutan minik ele bir öpücük kondurdu.

"Sen uyu." diye mırıldandı. "Ben sen uyuyana kadar uyumayacağım."

Bir şey demedi Eylül. Diyecek derman bulamadı kendinde. Gün boyu Aden onu oldukça yormuş gece de hiç uyuyamamıştı. Bir de bunun üzerine hastalık eklenince çok kötü hissetmişti kendini.

O uyuyana kadar saçlarını okşadı Toprak. Sık sık ateşi yükseliyor mu diye kontrol etti.

Hiçbir suçu olmasa da kendini çok kötü hissetmişti. Sonuçta ikisinin bebeğini taşıyordu Eylül. O yüzden böyle halsiz böyle yorgun düşüyordu. Bir de tüm gün Aden'le yalnız ilgilenmek zorunda kalıyordu.

Bunun üzerine Eylül uyuyamazken Toprak yanında fosur fosur uyumuş onun hasta olduğunu bile fark edememişti. Yetmesi gerekiyordu Eylül'e. Ona daha çok dikkat etmesi gerekiyordu.

***

...

Bir eli sıkı sıkıya karnına yaslıyken uzanıp koltuğun üzerinden telefonu aldı.

Acıdan yüzünü buruşturuyor dudaklarını dişliyordu. Buna rağmen odada uyuyan kızını da düşünüyor sakin kalmaya çalışıyordu.

Defalarca kez yoklayan sancı doğum sancısıydı. Dakika tutmuştu. Ve gittikçe artıyordu sancısı.

Toprak'ın isminin üzerine tıklayıp telefonu kulağına götürdü. Derin derin soluk alıp vermeye başladı.

Ağlamak istemiyordu. Hayır ağlamayacaktı. Ama Toprak'ın telefonu açmadığı her saniyede bu istek daha da artıyordu.

Tam telefonu kulağından çekecekti ki açıldı. Ve karşıdan Toprak'ın sesi duyuldu. "Güzelim-"

"Toprak! Benim sancım var. Geliyor oğlumuz." Elini karnına yaslayıp koltuğa oturdu zorlanarak.
"Gel ne olur."

Birkaç saniye ses duyulmadı. Ardından sert bir kapı sesi ve muhtemelen Toprak'ın koşturduğuna dair ayakkabı sesleri gelmeye başladı.

"Geliyorum." dedi Toprak soluk soluğa. "Geliyorum güzelim. Deniz evde şuan, arıyorum onları. Benden önce gelirler korkma tamam mı?"

"Tamam." Geriye yaslanıp dişlerini acıyla birbirine bastırdı Eylül.
"Çabuk gel! Sen gelmeden doğurmam bu çocuğu! Yeminle içimde tutarım!"



Selamun aleyküm•

Nasılsınız bakalım?

Bölüm nasıldı? Beğendiniz mi?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🖤
Sizleri seviyorum Allah'a emanet olun.

Continue Reading

You'll Also Like

299 126 11
"İnsanların hayatını tehlikeye atıyor diye, kayayı yerinden etmişler. Denizkızı ve inci küpeleri bir başına kalmış." "Sana söz veriyorum Kaya, hayatı...
151K 9.6K 9
Çilli ve Üsame'nin birkaç bölümlük güzel serüvenine davetlisiniz efendimiz. #olricsular 12.10.2019
3.5M 199K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
3.5K 321 5
"Seni seviyorum Ay çiçeği." "Seni Allâh için seviyorum Ali." "O Ali sana kurban olsun." Oldun Ali'm sen beni veren Allah'a kurban oldun.