blue neighbourhood

By kitschmell

50.7K 5.6K 6.9K

hyunho ¡☆ ❝Bir pazar sabahı Hyunjin ve Minho'nun yolu farklı nedenlerden dolayı Blue Neighbourhood Kilisesi'n... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8 (m)
2.9
3.0 (f)

0.4

1.7K 236 268
By kitschmell

.✞︎.

"Aslında iyi çocuk ama biraz soğuk sadece."

"Zamanla alışacaktır, yakında daha iyi anlaşırsınız eminim Seungmin."

Hyunjin arkadaşlarının yanına geldiği gibi konuştuklarına kulak misafiri olmuş ve merakını gizleyememişti. "Kimden bahsediyorsunuz?"

"Otur ilk önce." Chan'ın yanındaki boş sandalyeye oturduğunda Seungmim dudaklarını araladı. "Hani şu kasabaya yeni gelen çocuk var ya, dün bize sormuştun hatta tanıyanınız var mı diye?"

Şimdi konu Hyunjin'in ilgisini daha da çekmişti. "İşte o çocuk, Minho Hyung, bizim yeni komşumuz. Ailesiyle karşı komşumuz Bayan Moon'un boşalattığı evine taşındılar."

Hyunjin buna gerçekten şaşırmıştı. "Dün okuldan eve giderken onu gördüm yolda, arkasından yürüyordum ve aniden bana dönüp 'neden beni takip ediyorsun' deyince şaşırdım başta ama sonradan tanıştık işte. Felix'in kuzeniymiş, Incheon'a yeni gelmişler. Cidden çok kibar ve hoş biri ancak pek konuşmuyor, azıcık soğuk geldi bana." Arkadaşının heyecan içinde dudaklarından dökülen her bir cümleyi büyük bir dikkatle dinliyordu Hyunjin.

"Bizim sınıfa gelen Minho'dan bahsediyor değil mi Hyunjin?" Changbin'i başıyla onayladı Hyunjin.

"Oh, demek sizin sınıfa geliyor." Changbin, Seungmin'i onaylarken, sözü aldı. "Evet ama sınıfta da pek konuştuğu yok aslında. Hatta dün hiç teneffüse çıktığını da görmedim, sadece sessizce kitabını okuyordu."

"Garipmiş." Dedi Jeongin, geldiğinden beri söylediği ilk sözcüktü.

"Bir de şey bu akşam annem ailesini yemeğe çağırdı. 'hoşgeldiniz, komşumuz olmanıza sevindik' yemeği gibi birşey. Belki Minho Hyung'a cam biblolarımı gösterirsem hoşuna gider." Hyunjin arkadaşını dediği ile birlikte aniden aklına gelen şeyle yerinden fırladı.

"Seungmin, SunYeon annenin sofrasında benim için de bir tabak var mı?" Bunu neden, ve ya hangi amaçla söylediğini bilmiyordu ama o an düşününce mantıklı gelmişti sadece.

Seungmin, beklemediği şey karşısında başta afallasada sonradan yüzüne şirin bir gülümseme yerleştirmiş ve arkadaşını başıyla onaylamıştı. "Annemin seni ne kadar sevdiğini biliyorsun zaten. Eminim bunu duyduğuna sevincektir." Hyunjin'inde yüzünde gülümseme oluşurken tekrar yerine oturdu.

"Bro, neden?" Changbin'in sorusunun kendisine olduğunu çok iyi biliyordu ama ne cevap verecekti şimdi?

"Sadece... SunYeon annenin yemeklerini özledim. Ve o evine misafir geldiğinde sofrayı bir şölene çeviriyor gerçekten." Changbin, uzun süredir tanıdığı arkadaşına 'inanmadım bakışları' atarken yine de başıyla onayladı onu. Nasıl olsa bir şekilde öğrenirdi. O Seo Changbin'di.

Hyunjin, akşam Minho'ya yapacağı sürpriz için şimdiden sabırsızlanırken, bir yandan da ailesinde iyi bir izlenim bırakmak için ne giyeceğini düşünmeye başlamıştı.

.
.
.

Minho, oturduğu koltukta rahatsızlıkla kıpırdandı. İlk kez misafirliğe geldiği bu ev yüzünden biraz gerilmişti. Yeni şeyler her zaman endişelenmesine sebep olurdu. Sonuçta ilk kez tanışacağı insanlarda iyi bir izlenim bırakmak önemliydi, içten içe yanlış birşey yapmaktan çekiniyordu.

Dizinin üzerinde hissettiği elle irkildi. Annesi 'Bayan Lee' idi. "Sakin ol biraz, aile yamyam değil." Dizini samimiyetten uzak sıkan el, rahatlamasına değil daha da gerilmesine sebep olmuştu. Yine de yanında oturan, onun için sadece 'Bayan Lee' olan kadını başıyla onayladı ve derin bir nefes alıp-verdi.

Bakışlarını karşısındaki koltukta yüzünde büyükçe bir gülümsemeyle ona bakan çocuğa çevirdiğinde saygısızlık olmasın diye gülüşüne karşılık vermişti Minho. Seungmin, gerçekten çok samimi ve arkadaş canlısı biriydi, yabancılık çekmesin diye elinden geleni yapıyordu Minho için. Kendisi ile arkadaş olmak istediği belliydi ama yapamazdı Minho.. bu kötülüğü ona yapamazdı, arkadaşı olamazdı.

"Minho, tatlım neden hiç konuşmuyorsun?" Bayan Kim'in yüzünde gülümsemeyle kendisine sorduğu sorudan sonra, bakışlarını ona çevirmiş ve gerginlikle gülümsemişti. "Minho, hep böyledir. Gereksiz konuşmayı sevmez. Büyükleri konuşurken, sadece dinler ve saygısızlık olmasın diye konuşmalarına dahil olmaz." Bay Lee'nin yüzünde gurula 'benim oğlum' der gibi kurduğu cümleden sonra, Minho bir kez daha kendinden nefret etti onun oğlu olduğu için.

Minho için gerginlikle geçen bir kaç dakikanın ardından kapın zilinin duyulmasıyla salondanki herkesin dikkati dağılmıştı. "Bebeğim, kapıya bakar mısın?"

"Tabii annecim." Seungmin hızlı adımlarla kapıya doğru gittiği sırada, onun ve annesi arasındaki tatlı diyalogtan dolayı Minho'nun yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Ancak yüzündeki minik gülümseme içeri Seungmin ile birlikte giren bedenle yok olmuş yerini şaşkınlıkla açılan 'o' şeklindeki dudaklar almıştı.

Hyunjin'in gözbebekleri kendisine şaşkınlıkla bakarken oldukça sevimli görünen bedeni bulduğunda onunda yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. "Herkese merhaba, rahatsız etmiyorumdur umarım."

"Olur mu öyle şey geç otur lütfen." Bayan Kim'i dinleyerek Seungmin'in eski yerine, Minho'nun tam karşısına oturmuştu.

"Bu Hyunjin, Seungmin'in arkadaşı ama ben ve HanSoon kendi oğlumuz gibi severiz onu." Hyunjin salondaki Minho'nun anne ve babası olduğunu düşündüğü yabancı bedenlere baş selamı verdi kısaca.

Öte yandan Bayan Lee, salona girdiğinden beri tanıdığı bedenle içten içe yüzünü buruşturdu. O kilisedeki saygısız çocuk olarak kalmıştı gözünde Hyunjin.

Hyunjin ise herşeyden bihaber hemen karşısındaki bedene bakıyordu, yüzündeki memnuniyetle.

Bir kaç dakikanın ardından Bayan Kim, Seungmin ile masayı hazırlamış ve hepsi beraber yemeğe oturmuştu. Hyunjin önce davranıp tekrar Minho'nun karşısına otururken kahverengi saçlı göz devirmişti bu hareketine. 'derdi ne bunun' aklından geçen tek soru buydu. Hyunjin'in bu davranışlarını, ona neden böyle yakın olmaya çalıştığını anlamıyordu ve bu onu korkutuyordu.

Yemek gayet sessiz ilerliyordu. Hyunjin önündeki çocuğa kaçamak bakışlar atarken, Minho onun yüzünden önündeki yemeğe odaklanamıyordu bile. Zaten fazla yememesi gerekiyordu, eğer tabağında çeyreği kadar yemek bırakmazsa eve gidince büyük bir azar işitecekti.

'sakın, tüm tabağı bitireyim deme Lee Minho. Gerekirse aç kal eve gelince yersin ama tabağında çeyreği kadar yemek bırakmazsan hakkında ne kadar görgüsüz ve aç gözlü olduğunu düşünürler' cümleler kafasında son ses yankılanırken daha yarısını bile yemediği tabağına çatal ve kaşığını bıraktı ve önündeki işlemeli peçeteyle dudaklarını silip masadan kalktı. "Elinize sağlık Bayan Kim, yemek oldukça lezzetliydi."

"Yalan söylüyorsun Minho, eğer beğenseydin yerdin hepsini. Ama tabağına neredeyse dokunmamışsın." Minho, gerginlikle alt dudağını dişlerken kırdığı potla kendine kızdı. Bakışlarının bir saniyeliğine bile olsa annesini bulmasıyla onun bakışları altında ezildiğini hissetmişti.

"Sizinle bir alakası yok Bayan Kim, sadece gelmeden önce biraz atıştırmıştım da aç değildim. Ayrıca yemeklerinizin ne kadar lezzetli olduğunu anlamam için tüm tabağı bitirmeme gerek yok. Gerçekten mükemmeller." Bayan Kim'in duyduklarından dolayı yüzüne gülümseme yerleşmesiyle rahat bir nefes aldı Minho. Son anda toparlamıştı.

"Peki öyle olsun Minho'cum~"

Seungmin de önünde ki peçeteyle dudaklarını sildi ve kısaca omzuyla yanında oturan Hyunjin'i dürtüp, ayağa kalktı. "Eline sağlık anne, biz de doyduk öyle değil mi Hyunjin?" Hyunjin tam itiraz edecekken kendisine tehditkâr bakışlar atan arkadaşını görmüş ve başını olumlu anlamda sallamıştı.

"Sanırım gerçekten bu sefer yemeklerim kötü olmuş, Hyunjin ikinci tabağını istemediğine göre."

"Elinize sağlık SunYeon anne çok lezzetliydi ama ben doydum."

"Afiyet olsun oğlum, şaka yapıyorum sadece." Dedi Bayan Kim yüzündeki gülümsemeyle, Hyunjin de gülümsemişti.

"Anne Minho Hyung, Hyunjin ve ben benim odama çıkabilir miyiz? Minho Hyung'a biblolarımı göstermek istiyorum da." Duyduğu şeyle Minho'nun şaşkınlıkla gözleri açılmıştı. Bunu yapamazdı, yapmamalıydı.

"Tabii oğlum gidin." Tam buna itiraz edecekken parmaklarına dolanan elle afalladı ve bakışları anında oraya kaydı Minho'nun. Seungmin elinden tutarak onu odasına doğru çekiştirmeye başlamıştı. Sonra gözleri hâlâ masada olan anne ve babasını bulduğunda istemsizce yutkunmuş ve korkuyla gözlerini yummuştu bunun kabus olmasını umarak.

Üçlü hızlıca salondan çıkıp üst kata giden merdivenleri çıkmaya başlamıştı ki Minho aklına gelen korkunç anılarla afallarken düşecekmiş gibi oldu. Ancak beklemediği üzere beline dolanan kolla son anda yüz üstü yere serilmekten kurtuldu. "İyi misin sen?"

Minho yakınlıkları nedeniyle anında Hyunjin'den uzaklaşırken eli korkulukları bulmuş ve tek kelime etmeden başını olumlu anlamda sallamıştı.

Sonunda bir kapının önünde durduklarında Minho, bunun Seungmin'in odası olduğunu düşündü ki öyleydi. Seungmin kapıyı açıp içeri girdiğinde diğer ikilide ardından girip kapıyı kapatmıştı. Hyunjin yorgun bedenini arkadaşının yatağına attı ve bakışlarını şaşkınlıkla odayı inceleyen bedene çevirdi. Minho ise şaşkınlığını gerçekten de gizleyemiyordu, çünkü bu oda pembe dizayn edilmişti, çoğu detay pembe ağırlıklıydı ve duvarlarda ünlü K-pop gruplarının, popüler animelerin posterleri vardı.

'pembe mi? Dalga mı geçiyorsun sen Minho!? Pembe rengi kızlar içindir! Kokoş musun sen, kendine gel. Kahverengi alacağız.' 'ama..' 'sus, kapa çeneni!' Aklına gelen anıyla başını iki yana salladı, yatağın yanında ki armut şeklinde olan koltuğa oturup bacaklarını kendine çekti ve kollarını etrafına doladı.

"Odamı beğendin mi Minho Hyung?" evet hemde çok..

"Sence de fazla pembe değil mi?" Minho'nun aklındakiler sadece aklında kalırken Seungmin duyduğuyla bakışlarını odasında gezdirdi ve yüzüne silik bir gülümseme yerleştirip başını salladı.

"Pembe en sevdiğim renk." bir zamanlar benimde öyleydi..

"Öyleyse sorun yok, beğendim bende." Seungmin'in suratındaki gülümseme daha da yayıldı ve sanki bu bulaşıcıymış gibi Minho'nunda gülümsemesine sebep oldu.

Sonraki bir kaç dakika; Seungmin cam biblolarını Minho'ya göstermiş ve Minho da hayranlıkla elindeki bibloları incelemişti. Hyunjin de yataktan aşağı inip Minho'nun hemen çaprazındaki armut koltuğa oturmuş ve o da çok sevdiği biblolara bakmaya başlamıştı. Kısa süre sonra gözüne çarpan şirin kedi biblosunu eline alıp Minho'ya uzatmış ve bununla eş zamanlı olarak dudaklarını aralamıştı. "Bak, bu sana benziyor Minho."

Minho'nun bakışları biblo ve onu tutan bedenin yüzü arasında gidip gelirken, gülümsememek için dudaklarını birbirine bastırmış ve yüzünü başka tarafa çervirmişti. Hyunjin onun bu haline tebessüm ederken kedi biblosunu önüne bıraktı.

"Seungmin tatlım, bakar mısın!" Seungmin annesinin sesiyle hızlı adımlarla odadan çıkarken, Minho, odada yalnız kaldığı beden yüzünden istemsizce gerildi.

Hyunjin de Minho'nun az önce aldığı pozisyonu alarak yüzünü kendine çektiği dizlerine yaslamış ve masumca elindeki biblolara bakan bedeni izlemeye başlamıştı. Hep böyleydi bu aralar; derste, teneffüste eline geçen her fırsatta Minho'yu dakikalarca izlemesine rağmen yine de bıkmadan bu eylemi tekrarlıyordu.

"Hiç makyaj yapıyor musun Min?" Minho duymayı beklemediği soruyla şaşkın bakışlarını önündeki bedene çevirdi.

"Adımı öyle kısaltma. Ayrıca nereden aklına geldi bilmiyorum ama hayır, hiç makyaj kullanmıyorum. Kız mıyım ben?"

"Nasıl istersen Minho ama şunu söylemeliyim ki doğal halinle bile makyaj yapan kızlardan kat ve kat daha güzel görünüyorsun, bence de yapma yani."

Minho aldığı iltifatla ne yapacağını bilemezken bakışlarını önüne çekti. "Teşekkür ederim." Fısıltı gibi çıkmıştı bu cümle ağzından. Aslında neden teşekkür ettiğinide bilmiyordu, normalde terslemesi gerekiyordu Hyunjin'i.

Aniden yanağında hissettiği dokunuşla irkilsede nedenini bilmediği bir şekilde geri çekilmemişti. Hyunjin, baş parmağını Minho'nun utançtan kızaran yanağına sürtmeye başladı nazikçe. "Tam da şu an yanakların, allık sürmüşsün gibi görünüyor biliyor musun?" Ardından ağzından bir kıkırtı kaçırmıştı.

Minho ise bu sözler karşısında ne tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu gerçekten. Hyunjin'in dokunuşuyla gerileceğine aksine rahatlamış hissediyordu ve bunun doğru olmadığını içten içe kendine söylüyordu. Kalbi onu dinlemezken, göğüskafesini delip çıkmak ister gibi hızlı atıyordu şimdi de.

"Bize kurabiye getirdim!" Seungmin'in içeriye girmesiyle Hyunjin, parmağını çekerken Minho da sonunda tuttuğu nefesini geri bırakmıştı. Garip duygular içerisindeydi ve içten içe bu duygulardan çok, çok fazla korkuyordu.

Gerçi şu an asıl korkması gereken şey eve gideceği zaman yaşayacakları olmalıydı...

.
.
.

Hyunjin çocuk yanında nefes alamıyo, yavaş oğlum dhxhxdhx

Minho çok güzel hüğğ 😭🤧

Umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin, kendinize iyi bakın. ✨🦄✨

-mellanie

.︎✞︎.

Continue Reading

You'll Also Like

572K 64.9K 45
jeongin, sınıfın inek öğrencisi hyunjin'i bir gece kulübünün partisinde görür
1.1M 44.3K 51
Being a single dad is difficult. Being a Formula 1 driver is also tricky. Charles Leclerc is living both situations and it's hard, especially since h...
32.4K 2.1K 29
❝ i might be wrong, but don't you think he's a part of your memories? ❞ ❝ i never give up on you ❞ maybe happy ending is possible for them after...
241K 6K 52
⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ જ⁀➴ 𝐅𝐄𝐄𝐋𝐒 𝐋𝐈𝐊𝐄 .ᐟ ❛ & i need you sometimes, we'll be alright. ❜ IN WHICH; kate martin's crush on the basketball photographer is...