SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

64. Bölüm "Manyak Çift"

16.4K 950 295
By __Katre__

Sizden bol yorum bekliyorum lütfen•

KIZILCA ve EDİBE adlı kitaplarıma da bekliyorum.
Anlatım açısından daha geliştiğim kitaplar. O yüzden tereddüt etmeyin :)

Keyifli okumalar•










Başını salladı aşağı yukarı aynı benim gibi. "Sen benim karımsın." Dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi. "Güzel karım."

Onun o an belki de birsürü duyguyu barındıran gözlerine bakarken yüksek bir sesle irkildim. Toprak da duymuş olacak ki hafiften kaşları çatıldı. Başını geriye doğru çekip camdan bakmaya başladı.

Tam o sırada yine tartışma sesleri ilişti kulağıma. Arabanın filmli camından topluluk oluşturmuş insanlara baktım. Birileri bağırıp çağırıyor en önemlisi de bir adam genç bir kadının kolunu tutmuş peşinde sürüklemeye çalışıyordu.

Olayı tam anlamamıştım ama sanırım diğer insanlar da ona engel olmaya çalışıyordu.

Başımı hızlıca Toprak'a çevirdim. Müdahale edeceğini biliyordum ve beklediğim gibi kaşlarını çatmış kemerini çıkarırken buldum onu.

"Bi' bize denk gelir zaten." diye mırıldandı. Camdan bakıp tekrar bana döndü. "Öyle bir çiftiz ki çekiyoruz olayları."

Kapıyı seri bir hareketle açıp çıktı.
"Halledip geliyorum güzelim."

O arabanın önünden dolanırken ben de dışarı attım kendimi. Arkasını dönüp bana baktı. "Sen arabaya geç." dedi az sonra atacağı dayaktan dolayı sertleşen sesiyle.

O önünü dönüp ilerlerken olduğum yerde dikilmeye devam ettim.

Gitmeden söylediği son sözü "Yazık dayıya tüm hırsımı ondan çıkaracağım." demek olmuştu.

Uzun boyuyla birkaç göbekli dayının ve gençlerin oluşturduğu kalabalığı yarıp kadına ve onun bileğini kavramış olan meymenetsiz herifin yanına ulaştı.

Gider gitmez de göbekli dayıların tartışıp kızın bileğini elinden kurtarmaya çalıştıkları adamın bileğini kavradı.

Çok geçmedi birkaç saniye içinde adam kolunu eğip bükerek yüzünü buruşturarak kızın bileğini bıraktı.

Ve kız can havliyle kendini Toprak'ın arkasına attı. Bir eliyle muhtemelen moraracak olan bileğini ovalıyordu.

"Ne oluyor?!" dediğini duydum Toprak'ın. Sesi sertti ama kendinden emin bir tavırla dikiliyordu adamın karşısında. Bir açıklama bekliyor etraftakilere ve adama bakıyordu.

"Ver lan kızı! Benim o!" Adam elini sert bir şekilde kaldırıp Toprak'ın arkasındaki kızı yakalamaya çalışsa da Toprak bir adım yana kayıp bu hamleyi engellemiş kızın tekrar önüne geçmişti.

Başını yan çevirip arkasındaki kıza baktı. Sonra arabanın önünde dikilen bana doğru dönüp çenesiyle işaret etti.
"Karım orada. Sen onun yanına git."

Kız önce bana baktı, sonra Toprak'a dönüp bir şey demeden başını salladı. Yüz ifadesi buradan bile ne kadar korktuğunu belli ediyordu.

Benim yanıma gelmek için hamle yaptığı sırada meymenetsiz herif tekrar hareketlendi. Elini kaldırıp koca bir küfür savurarak kıza yeltendi. Ve bu hamlesi de Toprak'ın adamın kolunu kıracak gibi tutması ile engellendi.

"Lan kıçın başın ayrı oynamasın! Kırdırtma bana bir taraflarını!"

Sesi öyle sert çıkmıştı ki arabanın yanında film izler gibi izleyen ben bile sıçramıştım. Ben dahil az önce kızı kurtarmaya çalışan dayılar da Toprak'ı izliyordu.

Yiğidim benim bee! Herkesi kendine hayran bırakıyor!

Genç kız koşarak yanıma geldiğinde ona elimi uzattım. Titreyen eli elimi bulduğunda güven vermek adına  tebessüm ettim.

Tam o sırada kızı zorla götürmeye çalışan adamın arkasında bulunan ve onun yakını olduğunu tahmin ettiğim kadın hızlı hareketlerle bize ulaştı.

Dip boyası gelmiş sarı siyah karışımı saçlarını geriye atıp kıza uzanmaya çalıştı. "Ver ulan şunu!"

Bir elimle benden küçük olduğunu tahmin ettiğim kızı arkama saklarken diğer elimi de karnıma sardım.

"Ay ne oluyor be!"

Kızın arkamdan beni de geriye çekip kadından uzaklaştırma çabasını hissettim.

Önümdeki kadın elini omzuma koyup beni savurmaya çalıştığı sırada sert bir hamleyle onu geriye ittim.

Hamileydim ama evelallah hâlâ pehlivan gibi hatundum.

Kadın yere düştüğünde ayağımla bacağını ittirerek yolumu açtım.

"Manyak kadın!" dedim son kez sinirle bakıp.

Ve kızın elini tutup arabanın kapısını açarak arka koltuğa geçtim. Kapıları da kilitleyip yanımda oturan kıza döndüm.

Ne diyeceğini bilemez gibi bakıyordu. Bir yandan da korkuyor titriyordu.

Elini tutup sıktım. "Şşşt..." Başımı cama çevirip Toprak'a baktım. "Korkma. Bak şimdi izle."

Dirseğimin birini büküp camın çıkıntısına yasladım. Dışarıda iki seksen yatan kadın yüzünden az kalsın filmin en güzel yanını kaçırıyordum.

"Abla bıçağı falan varsa onun?"

Kız endişeli bir sesle konuştuğunda boşver dercesine elimi salladım havada.

"Kocam asker." dedim bir saniye kıza bakarak. Sonra geri cama döndüm.
"Yüzbaşı."

Kızın arkamdan bana manyak dercesine bakışlar attığını hissediyordum sanki. Ama hiç takmayıp boynunu iki yana kütleten Toprak'a bakıyordum. İşte şimdi geliyordu en güzel an.

"Bak başlıyor." dedim yanımdaki kıza film yorumu yapar gibi.

Ve ben cümlemi bitirir bitirmez Toprak'ın eli kalkıp sert bir şekilde adamın suratına indi.

"Uff!" Elimi yumruk yapıp dudaklarıma kapattım. "İyi yapıştırdı. Koçum benim be!"

Kız ne diyeceğini şaşırmış bir şekilde sessiz kalırken ben Toprak'ın adamı dövmesini izledim. Hak edeni dövüyordu, güzel dövüyordu şimdi...

Bir süre sonra ben bile yorulmuştum.  Arabanın camını indirdim usulca. Sesimi duyurabilmek adına yüksek sesle konuştum.

"Toprak! Yeter artık yorulacaksın! Hem yüzünde yer kalmadı!"

Başını yakalarını tuttuğu adamdan bana döndürdü. Birkaç saniye bakıp tekrar önüne döndü.

"Dua et hanım çağırıyor. Yoksa daha çekeceğin vardı şerefsiz."

Dudaklarımı birbirine bastırıp 'Bak hele bak' der gibi aşağı doğru indirirken gözlerim gülüyordu. Bir de hanım diyor ya!

Yakasından tuttuğu adamı son bir yumruk atıp serbest bıraktığında, adam tuzsuz hasıda gibi yere düşmüştü.

Yerdeki adama bir bakış attı. Başını iki yana sallayarak arabaya doğru yürümeye başladı.

Başını camdan uzatan bana baktı kaşları çatık çatık.
"Ağrın mı var senin?"

"Yok benim ağrım da senin elin acır diye dedim." Uzanıp elini tutmuş parmaklarını okşarken söylemiştim bunu.

Gözlerini elini tutan elime çevirdi. Birkaç saniye oyalanıp bana döndü. Bakışları yumuşadı. Hatta gülecek gibi olup dudaklarını birbirine bastırdı.

"Yok acımaz. Polis gelir şimdi. Halledelim gideriz."

Diğer eliyle elimi tutup okşayarak indirdi. Arkasını dönüp yere yığılmış adamın yanına gitti.

***

Zeynep bitik bir şekilde kaldırımda otururken ben tam karşısında arabanın şoför koltuğuna yan bir şekilde oturmuş bekliyordum. Toprak da yanımda dikilmiş Zeynep'in abisini aramasını bekliyordu.

Olay yerine polisler gelmiş çok uzun sürmeden ortalık toparlanmıştı. Zaten polisler gelmeden Toprak hallettiği için onların işi çok uzun sürmemişti.

Aslında Zeynep'in o adamı uzaktan yakından tanımadığını öğrenmiştik. Buraya üniversite için gelmiş ve henüz birkaç haftadır buradaymış.

Ankara'da yalnızca bir kuzeni varmış ve bu işin altında da o pek güvenilir olmayan kuzeninin olduğunu düşünüyormuş. Ve sonuç olarak kumar düşkünü bu kuzen muhtemelen Zeynep üzerinde hak iddia edip kendince bir takım anlaşmalar yapmıştı.

Şuan abisini arıyordu. Toprak uygun bir dille ne yaşandığını anlatacak ve onlar Zeynep'i bu şehirden alana kadar yanında kalacaktık.

"Senin kalabileceğin bir yer var mı burada? Kuzeninin bilmediği..."

Toprak'ın yaslandığı yerden doğrularak sorduğu soru üzerine ben de bakışlarımı Zeynep'e çevirdim.

Çaresiz bakışları ikimiz arasında gidip geldikten sonra başını salladı iki yana.
Öyle tatlı bir kızdı ki minicik yuvarlak yüzü onu olduğundan daha küçük gösteriyordu. Bal gibi gözleri iri iri parlıyordu.

Zeynep elindeki telefonu Toprak'a verince uzanıp aldı. Geniş gövdesini bana çevirip bakınca ben de ona odaklandım.

Önce başını yere eğen Zeynep'e baktı ardından bana dönüp göz kırparak başını salladı. Ve o an anladım ne demek istediğini.

Toprak elindeki telefonla arabanın diğer tarafına geçerken eğilip Zeynep'in dizleri üzerindeki elini tuttum.

Bal rengi hareleri bana dönünce elini sıkarak tebessüm ettim. Toprak'ın da ima ettiği şeyi sordum.
"Bize gelmek ister misin? Yani abin seni alana dek."

Birkaç saniye bekledi emin olamayarak. Sonra başını iki yana sallayarak konuşmaya başladı.
"Yok abla olmaz ki öyle. Ben abim gelene kadar bi' otelde falan kalırım. Toprak abinin bildiği güvenilir bir yer var mıdır ki?"

"Zeynep... Ne kadar güvenilir olursa olsun tek başına-"

Ben cümlemi bitirmeden Toprak göründü. Ve Zeynep'e dönüp "Abin..." diyerek böldü lafımı.

Telefonu elinde sallayıp döndürerek Zeynep'in eline bıraktı.
"...Askerim çıktı."

"Ne?"

İkimiz de aynı tepkiyi verince birkaç saniye birbirimize bakıp tekrar Toprak'a döndük.

"Adımı soyadımı söyleyince tanıdı.  Konuştum onunla da, bizde kalman daha sağlıklı olur o gelene kadar. Seni arayacak yine."

Zeynep şaşkınlıkla bir şey söyleyemezken elindeki telefon tekrar titredi. Hızla ayağa kalkıp açarak arabanın diğer yanına geçti.

"Nasıl tevafuk?" dedim hayretle. Sırtını benim gibi arabaya yaslayan Toprak doğruldu ve tam karşıma geçip ellerini yüzüme koydu.

Az önce zalime balyoz gibi inen elleri şimdi pamuktan farksız bir şekilde yanaklarımı okşuyordu.

"Sen yoruldun iyice." Avuçlarını yanaklarıma yaslayıp başımı yukarı kaldırarak söylemişti bunu.

"Uykum geldi." dedim kıkırdayarak.

Elinin birini başımın arkasına diğerini de sırtıma koyup kendine çekti. Başımı göğsüne yasladığımda elini sırtımda gezdirmeye başladı.

"Evimize gidince dinlenirsin." Başımın üzerine kondurduğu öpücüğü hissettim.

Tam o sırada Zeynep göründü.  Elindeki telefonu cebine koyduktan sonra ellerini önünde birleştirip çekingence bize baktı.

Bu sırada Toprak'ın göğsünden ayrılıp arabaya tekrar yaslandım.

"Şey konuştum ben abimle. Sizinle kalmam daha güvenli olurmuş. Yani eğer sorun olmayacaksa-"

Son cümleyi söylerken gözleri Toprak'ı bulmuştu. Ondan çekindiği belli oluyordu. Ki genelde insanlar başlarda aynı şeyi hissederdi Toprak için.

"Sorun değil Zeynep." Ben konuşmadan konuşmaya başlayan Toprak ile bakışlarım ona döndü.
"Başımızın üstünde yerin var. Çekinme bizden. Abin, ablan sayılırız artık."

Zeynep'in dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluştuğunda başını sallayarak "Teşekkür ederim." diye mırıldandı.

Başını salladı Toprak. Az önceki ciddi sesine nazaran daha neşeli bir sesle konuştu.
"Hadi o zaman arabaya geçin. Kızımı özledim ben."

Ben kıkırdayıp melül melül onun yakışıklı suratına bakarken yandan dürtülmemle kendime geldim.
"Sizin kızınız da mı var?" diye şaşkınlıkla konuştu Zeynep.

Kolumu koluna geçirip tebessüm ettim. "Evet bir kızımız var." Kapıyı açıp önce onun geçmesi için yol verdim. Ardından da ben bindim arka koltuğa. "Oğlum da hâlâ göbüşümde."

Bunu söylememle şoför koltuğunda arabayı çalıştırmakla meşgul olan Toprak'ın nefes verir gibi gülüşünü işittim. Ona dönüp çaprazından bakınca dudaklarının iki yana kırıldığını gördüm.

"Yaa maşallah." diye neşeli bir sesle konuştu Zeynep. Elini kaldırıp usulca karnıma dokundu. "Allah analı babalı büyütsün inşallah."

İkimizin de ağzından içten bir inşallah kelamı döküldü. Aynadan bana bakıp göz göz kırptı. Ve Aden'e kavuşmak adına hızlıca yola koyuldu.

***

Araba bizim ve Erva'ların binasının arasındaki yolda durduğunda kemerini çözüp başını bana doğru çevirdi Toprak.

"Ben alıp geliyorum hemen." dediğinde başımı salladım.

"Selam söyle. Ararım ben zaten onu."

O da beni onaylayıp indi ve Erva'ların binasına doğru adımladı. Çok geçmeden binanın kapısı açıldı.

Toz pembe ince şişme montun üzerinde tavşanlı şapkası takılı olan Aden Toprak'ın kucağında rahat bir yolculuk yapıyor gibiydi.

Bacaklarını beline sarmış ellerini de Toprak'ın yüzüne koymuş kim bilir ne için yalakalık yapıyordu.

Toprak başını hafif yana çevirip parmaklarını ısırır gibi yaptığında Aden'in attığı çığlık arabadan bile duyulmuş Toprak'ın yüzünü de koca bir gülümseme esir almıştı.

Yüzünü Aden'e yaklaştırıp yanağından öptü. O sırada arabaya ulaşmışlardı. Arka kapıyı açıp Aden'i benim yanımdaki koltuğuna oturttu. Son kez Aden'in minik elini tutup üzerine bir öpücük kondurdu ve şoför koltuğuna geçti.

Aden başta Zeynep'ten çekinip benim arkama saklansa da daha sonra alışmış ona ismini söyleyip tekrar koluma sarılmıştı.

Yolculuk boyu biraz Zeynep'le sohbet edip biraz da Aden ve Toprak ikilisinin atışmalarını dinledik.

Eve vardığımızda Toprak benim dinlenmem için ısrar etse de Zeynep ile konuşup sohbet ederek bir şeyler hazırlamış yemeğimizi yiyerek sonunda çaya oturmuştuk.

Toprak'ın aldığı tatlılar ve evdeki yemişleri küçük tabaklara koymuş tavşan kanı çaylarımız elimizde sohbet ediyorduk.

Toprak ve Aden, Aden'in odasında her ne oyunu oynuyorlarsa çığlık çığlığa gülüş sesleri Toprak'ın kahkahasına karışıyordu.

"Yani öz abim değil aslında-"

Zeynep bugün aradığı, abim dediği kişiden bahsederken Aden'in çığlığı duyuldu. Koltukta arkamı dönüp baktığımda ellerini havada sallayarak koşan bir yandan gülüp bir yandan bağıran Aden'i görmem bir oldu.

"AYY! ÖCÜ!"

Koştur koştur yanımıza gelip ellerini sağa sola savurarak konuşmaya başladı. "Anne, babam öcü." Ellerini kaldırıp pençe gibi yaparak sözde korkunç bir hâle büründü.
"Bööö! Öcü!"

Sonra gülerek ellerini indirdi. Yüzüne dökülen bukleli saçlarını arkasına atarak bizi bırakıp tekrar odaya koştu. Ve gülme sesleri tekrar gelmeye başladı.

"Toprak!" Başımı kapıya doğru çevirip seslenmiştim.

Keyifli sesi geldi hemen ardından.
"Efendim?!"

"Şımarmayın!"

Birkaç saniye sessizlik oldu. Zeynep de bana dönmüş elini dudaklarına kapatmış gülüyordu.

"Tamam güzelim!"

Toprak cevap verince dudaklarımı birbirine bastırıp Zeynep'e döndüm.

"Eee." dedim devam etmesi için.

"İşte öz abim de var da o şuan başka şehirde çalışıyor. Atalay abim de öz abimden farksızdır. Aynı mahallede birlikte büyüdük. Hep koruyup kollar beni. Herkesten önde tutar."

"Ne güzel." dedim derin bir iç çekişle. "Mahalleniz de çok tatlı bence. Yani herkes birbirini tanıyıp sever dedin. Günümüzde kalmadı öyle çok. Değerini bil valla."

"Biliyorum, bilmem mi? Artık daha iyi biliyorum. Atalay abim demişti gitme diye. Dinlemedim geldim. Artık sözünden çıkmam hiç. O hep en iyisini bilir zaten."

Konuşmanın başından beri Atalay diye bahsettiği adama ayrı bir saygı ve sevgi beslediğini anlamıştım. Resmen mahallesinden ve ailesinden bahsederken en çok onun adı geçmişti.

"Siz?" dedi çayından bir yudum alıp.
"Sizin aileniz? Hiç bahsetmedin?"

Önce ne diyeceğimi bilemeden kalakaldım. Sonra yüzüme bir tebessüm kondurup dudaklarımı araladım.

"Annemiz babamız yok bizim. Vefat ettiler biz küçükken. İkimizin de."

Yüzümdeki buruk tebessüm koca bir gülümsemeye dönerken devam ettim.
"Amcam ve yengem büyüttü beni. Allah onlardan razı olsun. Toprak'ı da dedesi büyüttü."

Devam edecektim. Ailemizi anlatacaktım. Melih'i, Ali'yi, Deniz'i Erva'yı da anlatacaktım. Onlardı benim ailem.

Ama elimin üzerine konan elle sessiz kaldım. Zeynep'in de annesi babası yoktu. Abisi ile küçükken evlatlık edinilmişti. Beni anlardı biliyorum. Saçı okşanmayanı ancak halini bilen anlardı.

"Biz Toprak'la anne baba oluyoruz kendimize." dedim gülerek. Bunu atlatmıştım. Alışmıştım anne babasız olmaya. Bilmiyorum belki de hatırlamıyordum. Ama Toprak ve ben birbirimize anne baba oluyorduk. Bunu biliyordum.

Tam o sırada arkamdan gelen ayak seslerine dikkat kesildim. Oydu biliyorum. Hareket etmedim. Önce elini saçımda hissettim. Okşayıp üzerine bir öpücük kondurdu.

Arkamı dönüp ona baktım. Yüzünde yumuşak bir ifade vardı. Koltuğun arkasına dikilmiş hafif bana doğru eğilmişti.

"Aden'i uyuttum güzelim."

Onun yüzündeki ifade bana bulaşırken tebessüm ettim. Konuşmak için dudaklarımı hareket ettireceğim sırada sözümü kesti.

"Üzerini örttüm, çorabını çıkardım, gece lambasını da taktım."

Gülümsemem büyüdü. Bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. "İyi yapmışsın." dedim az önce saçımı okşayıp sonra koltuğun üzerine yasladığı elini tutarak.

Gözleri elimize döndü. Gülümsedi. "Ben mutfaktayım." dedi geri çekilirken.

Başımı salladım. O gittikten sonra Zeynep'e döndüm. Dudakları iki yana kıvrılmış bana bakıyordu.

Derin bir iç çekti. "Ne güzel ya." dedi efkarlı efkarlı. Elini dizine vurup bu efkarı harmanladı. "Ne güzel seviyorsunuz birbirinizi. Allah bize de nasip etsin."

"Amin!" dedim içtenlikle.

Önümdeki tabağa uzanıp içinden bir  kurabiye alıp ısırdım. Ve kaldığımız yerden devam ettik sohbete. Biz kadınların konuşacakları bitmiyordu.

Aradan on dakika geçti, geçmedi telefonuma bir bildirim düştü. Koltuğun üzerindeki telefonu alıp açtım. Toprak mesaj atmıştı.

'Eylül, hadi gel güzelim uyuyalım.'

Başımı iki yana sallayıp gülerek parmaklarımı klavyede gezdirdim.

'Uyu sen. Biz oturacağız biraz daha.'

Mesajı anında görürken hemen yazmaya başladı.

'Bekliyorum.'

Cevap vermeden telefonu kapatıp koydum. Aradan geçen on dakika içinde ekranın ışığı defalarca kez yanıp sönmüştü.

'Eylül hadi gel artık.'

'Uyuyacağım Eylül gelsene.'

'Vay anasını ne bitmez sohbetmiş.'

'Güzelim bak üzerimi örtmeden yattım. Gelip üzerimi örtmezsen hasta olurum.'

'Eylül!'

Mesajları gördüğüm an telefonun başında bekliyormuş gibi ses kaydetmeye başladı. Aslında amacım açmak falan değildi ama ses birden açılınca elim ayağıma dolaşmış kapatmak için çabadan çabaya girmiştim. Ama tüm bu çabalar yersiz kalmış Zeynep çoktan duymuş karşımda gülmeye başlamıştı.

'Yavrum gel artık. Bi' öpeyim uyuyacağım hadi.'

"Allah seni ne yapmasın!" dedim hızla telefonun yan tuşundan sesi kapatırken. Bir yandan ses atmaya devam ediyordu.

Bakışlarım Zeynep'e çıktığında biraz utanarak gülümsedim.

"Git hadi abla." dedi anlayışlı bir tebessümle. "Ben de yatayım. Göstermiştin zaten odayı."

"E iyi madem." dedim ellerimi dizlerime sürüp ayaklanırken. Birlikte bardakları ve tabakları toplayıp mutfağa götürdük. Zeynep'i odasına yollayıp bulaşıkları makineye dizdikten sonra ben de odaya adımladım.

Odaya girdiğimde yatağa boylu boyunca uzanmış Toprak'ı buldum.
Uyumadığına emindim. Daha az önce ses kaydı atmıştı.

Sol elimi belime koyup soluklanırken dolaba ilerleyip pijama takımımı çıkardım. Üzerimi giyindikten sonra yüzüstü yatan Toprak'ın yanına adımlayıp kolunu kaldırarak altına girdim.

Bunu bekliyormuş gibi hemen kollarını sıklaştırdı. Bunu bekliyordu tabi!

Güler gibi soluk verdi. Boynumdaki saçlarımı çekip başını oraya yasladı ve enseme bir öpücük kondurdu.

"Hoşgeldin karıcığım." dedi yine güler gibi bir sesle.
"Kocanın sözünü dinle şöyle biraz."

Hızlıca kollarına gitti elim. Üzerimden uzaklaştırmaya çalışırken konuştum.
"Çekil!" dedim karnıma doğru sardığı elini ittirip. "Tek başına yat bugün. Aklın başına gelsin bi'."

Kıpırdanıp elinden kurtulmaya çalıştım. Ama o istemeden bunu başarmam imkansızdı. Kolunu tekrar belime atıp elini karnımın üzerine getirdi.
"Tamam tamam tamam." dedi hızlıca.
"Valla şaka yaptım güzelim. Gitme bir yere."

Kıpırdanışlarım son bulurken muzur bir gülümseme ile ona doğru döndüm.
"Ha şöyle."

Kapalı gözlerini açtı. Uzanıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu.
"Ben hanımcıyım bilirsin."

Kıkırdayıp kollarımı boynuna sardım.
"Yaa Toprak..."

Hangi ara bu kadar yumuşamıştım ben?

Belimdeki elini karnıma getirip okşadı sonra burnumun ucundan öpüp geri çekildi.
"Oğlumla konuşacağım." dedi gözleri bir saniye karnıma kayıp geri gözlerime dönerken.

Başımı salladım bir tebessümle. Ellerimi yatağa koyup doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yaslayarak ayaklarımı uzattım.

Bacaklarıma iki kez vurduğumda hızla yanaşıp başını dizlerime bıraktı. Elini kaldırıp tişörtün üzerinden karnımı okşadı. Ardından tişörtü kaldırıp karnımı açıkta bırakırken bir öpücük kondurdu.

Bir süre bekledi yalnızca. Sonra
"Oğlum..." dedi eli karnımın üzerinde incitmekten korkarcasına gezinirken. Başını kaldırıp bana baktı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

"Diyecek pek bir şey yok aslında. Seninle uzun uzun konuştuk. Ama..."

Birkaç saniye bekledi. Yutkundu. Sonra aklına gelen her ne ise onu gülümsetti.

"Sana futbol oynamayı öğreteceğim. Dedenin bana öğrettiği gibi."

Alnını yasladı. Sustu uzunca bir süre. Geri çekilip dudaklarını bastırdı karnıma.
"Onları çok hatırlamıyorum ama iyi bir anne babaydılar. Ben de iyi bir baba olmaya çalışıyorum. İleride babam benim mecburiyetim değil şansım demeni istiyorum."

Geri çekildi. Dudaklarından nefes verir gibi bir gülüş döküldü. Başını kaldırıp bana baktığında elimi saçlarına götürdüm.

Kuzguni saçlarında elimi gezdirdim şefkatle. Aynı anda elini kaldırıp yanağımı okşadı. O an yüzümün ıslak olduğunu fark ettim.
"Annen iyi bir baba olduğumu söylüyor."

Dayanamayıp sözünü kestim. Başımı salladım hızla iki yana.
"Gördüğüm en iyi babasın sen."

Gülüşü büyüdü. Elini yanağımdan indirip karnıma götürdü. Son kez dudaklarını bastırıp okşadıktan sonra fısıldadı. "Umarım öyledir."

Usulca geri çekildi. Kolunun birini bacağımın üzerinden yatağın diğer tarafına yaslayarak doğruldu. Diğer eli kalkıp yanağımı okşadı.

Baş parmağı göz altlarımda geziyordu. "Niye ağlıyorsun?"

"Bilmiyorum." dedim burnumu çekip.
"Ben ağlamıyorum. Kendisi akıyor."

Erkeksi kıkırtısı doldu kulağıma. Tişörtünün yakaları ile oynayan elimde gezdirdiğim gözlerimi gözlerine çıkardım.

"Ne gülüyorsun?" dedim sitemle. Bir şey demeden başını iki yana salladı.

Eli iyice yüzümü kurularken konuştu.
"Durduralım bakalım şu yaşları."

Yüzümü kuruladıktan sonra sol yanağımı parmakları arasına kıstırıp sıktı çocuk sever gibi.

Islak gözlerle onu izliyordum. Onun gözleri ise elini takip ediyordu.

Sonra işaret parmağını kaldırıp ıslak kirpiklerime dokundu. Parmağının tersiyle kirpiklerimi geriye doğru okşadı. Dayanamayıp  gözlerim kapalıyken kıkırdadım.

Eli durdu birkaç saniye. Gözlerimi açıp ona bakmama kalmadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Yüzümde gezinen eli saçlarıma karışmıştı.

Usulca geri çekildi. Parmak ucuyla burnuma dokundu gülerek.

Aradaki mesafeyi açmadan geri yaklaştı. Ben bir tebessüm ve hülyalı bakışlarla onu izlerken acıyla yüzümü buruşturmam bir oldu.

Kemirgen çenemi ısırmıştı!

"Yaa!" diye bağırıp omzuna bir yumruk attım.

Gülerek yatağa yasladığı elini de kaldırdı. Yüzümü iki avucu arasına alıp sağa sola sallamaya başladı. Bir yandan da yanaklarımı sıkıp duruyordu.

"Şunun tatlılığına bi' bak." diyerek sıktığı yanaklarımdan öptü. Ben bu sırada tekrar sırıtmaya başlamıştım bile.

"Şu bal dudaklara, şu tombiş yanaklara bi' bak." Bunları söylerken neredeyse her kelimede ara verip yüzüme öpücükler konduruyordu.

Sonunda durdu sanarken yüzümden çektiği kollarını boynuma sardı. Kendine çekip öyle bir yapıştırdı ki az kalsın hık diye gidiyordum.

"Şu mis gibi kokan saçlara bi' bak."

Başını omzuma dökülen saçlara gömüp kokladığını, öptüğünü hissettim. Boştaki ellerimi gülerek beline sardım ben de.

Bir süre kaldık öyle. Arada dudaklarını saçlarıma omzuma bastırdı. Sonra usulca geri çekildi.

Yorganı açıp yastığımı düzeltti. Ve iki kez vurdu yastığın üzerine.
"Hadi yat bakalım. Yoruldun sen bugün."

Uslu uslu başımı sallayıp uzandım. Yorganı üzerime örttükten sonra diğer tarafı onun için açtım. Yanıma uzanıp bir kolunu başımın altına koydu.

Yan dönüp ona iyice yaklaşarak başımı göğsüne yasladım. Sağ elimi kaldırıp yüzüne götürürken başımı kaldırmış onu izliyordum.

"Seni seviyorum." dedim elim yanağını okşarken. Kısık gözleri tamamen kapandı. Dudaklarında çarpık bir gülümseme yer edindi.

Elimi saçlarına çıkardım. Öndeki birkaç tutamı okşayarak geriye doğru ittim. "Saçlarını da seviyorum."

Parmak uçlarımda usulca kaşlarına geldim. Sonra kapalı göz bebeklerinde birer ok gibi duran kirpilerine dokundum.
"Kaşını, kirpiğini... En çok da bana bakışını seviyorum."

Burnuna dokunarak usulca yanağında durdurdum elimi.
"Beni koklamanı sonra da 'Oh be mis!' diye bağırmanı seviyorum."

Sakallarını okşadım. "Öperken gıdıklandırsa da sakallarını da seviyorum."

Uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Sonra parmak uçlarımla dudaklarına dokundum. "Gülüşünü seviyorum."

Parmaklarımın altındaki dudakları iki yana kıvrıldı. Onunla birlikte ben de gülümsedim.

Elimi yanağına koyup yüzünü kendime çevirerek dudaklarına bir öpücük kondurdum. "Seni öpmeyi seviyorum."

Başımı tekrar göğsüne yasladım. Baş parmağım dudağının kenarındaki çizgide geziniyordu. "Senin beni öpmeni de seviyorum."

Elini kaldırıp dudağında gezinen elimi tuttu birden. Sonra elimizi usulca göğsüne doğru indirdi. Tam elimin altında ritmi bozulmuş kalbinin atımını hissediyordum.

Gözlerini açtı. Elini elimden, ellerimizi de göğsünden çekmeden yan döndü. Ve dudaklarıma bastırdı dudaklarını.

Geri çekildiğinde alnını alnıma yaslayıp bekledi bir süre. Gözleri kapalıydı. Elimin üzerindeki elini çekip yüzüme götürdü ve dökülen saçlarımı geriye doğru itti.

"Seni seviyorum." diye fısıldadı. "Kurban olurum ben sana."

***

Küçük tıkırtılar...
Yeni güne başlarken ilk duyduğum seslerdi. Ardından aynı tıkırtı tekrar ilişti kulağıma.

Düzenli olarak vurulan tahta kapıdan, arkasındakinin Aden olduğunu anladım. Toprak yeni öğretmişti odalara böyle girilmesi gerektiğini.

Kulağıma boğuk sesli homurtusu ilişti Toprak'ın. Başını boynumdan kolunu karnımdan çekip yorganı açarak hızla çıktı içinden.

Kapının usulca açıldığını duydum. Ve parkeden çıkan minik adım sesleri...

"Şşt fıstık sessiz ol. Anne uyuyor."

Birkaç saniye sonra yatağın diğer tarafı tekrar çöktü. Arkaya dökülen saçlarımda gezinen elleri hissettim. Hafifçe çekiliyor arada okşanıyordu. Anlaşılan Aden yine saçlarımla oynamaya başlamıştı.

"Aden..." dediğini duydum Toprak'ın. Sesi uykulu çıkıyordu.
"Anneni uyandırma kızım. Gel benimle oyna."

Arkamda kıpırdanma olduğunda Toprak'ın Aden'i kendine çektiğini anladım. Çok geçmeden ben de onlara doğru döndüm.

"Uyandım zaten yakışıklı." dedim sırıtarak. Kısık gözlerinin altından baktı.

"Uyu uyu. Uykun yok mu?"

"Yok." dedim omuz silkerek. Kollarımı açıp Aden'e döndüm. Hızlıca bana yanaşıp başını koluma koydu. Yüzüne sayısız öpücük kondurup gülerek geri çekildim.

Minik kolunu boynuma sarıp o da benim yanağımdan öptü. Biz kızımla aşk yaşarken Toprak'ın hareketlenmesi ile ona döndüm.

Alnını koluma yaslamış gözlerini kapatmıştı çoktan.

"Ben kalkıyorum. Kahvaltı hazırlayacağım." dedim yüzünü okşarken.

Başını salladı önce. Sonra dudaklarını araladı. "Kahvaltı hazırlama dışarıda yeriz. Atalay gelecek zaten. Onunla da buluşuruz."

"Tamam o zaman. Hazırlanalım biz."

Başını salladı kapalı gözlerle.
Kalkıp Aden'i de kucağıma aldığımda gözünün birini açıp konuştu.

"Müsait olduğunuzda söyleyin güzelim. Öyle gelirim ben." dedi Zeynep'in de varlığını hatırlayıp.

Onu onaylayıp odadan çıktım. Önce Aden'e cicilerini giydirip sonra da ben giyindim. Zeynep de hazır olduğunda Toprak'ı uyandırmak için odaya çıktım.

Aden de elbisemin eteğine parmaklarını sarmış pıtı pıtı peşimde geziyordu.

"Hadi babanı uyandır kızım." dedim odaya girdiğimizde.

Ben dolabın kapağını açmış Toprak'a giyecek bir şeyler ayarlarken Aden yatağın üzerine çıkmış ardından da Toprak'ın sırtına oturmuştu.

Ellerini kaldırıp "Baba." diye bağırarak Toprak'ın çıplak sırtını tokatlarken çok mutlu görünüyordu.

Toprak hiç istifini bozmazken koşarak Aden'i onun sırtından indirdim.
"Tamam tamam." dedim hızlıca. "Koş yoksa baban seni yakalayacak."

Yataktan inip ellerini çırparak koşarken odadan çıktı. Peşinden gidip onun merdivenleri inmesine yardımcı oldum. Hemen salonda oturan Zeynep'i ayartıp oyuna ikna etmişti.

Tekrar odaya çıktım ben de. Toprak'ın yanağına bir öpücük kondurup doğruldum. "Hadi Toprak biz hazırız."

Usulca arkasını dönüp yüzünü sıvazlayarak gözlerini açtı. "Ha şöyle uyandırın beni." dedi gülerek.

Kıkırdayarak geriye çekildim. Onun için hazırladığım kıyafetleri gösterdim.
"Hadi giyin sen de. Biz hazırız."

Başını sallayıp hızla yataktan kalktı. Üzerine bir tişört geçirip yüzünü yıkayarak geri geldi. O üzerini giyinirken ben de yatağı düzeltip odayı topladım.

Hepimiz hazır olunca önce güzel bir yerde kahvaltımızı yapıp ardından kahvemizi içmiştik.

Zeynep telefonu kulağından indirip masanın üzerine bıraktı.
"Abim aradı. Gelmiş, nerede olduğumuzu soruyor. Ben mesaj atarım dedim."

"Tamam." dedi Toprak başını sallayarak. Çenesiyle telefonu işaret etti. "Yaz sen, söyleyeyim ben adresi."

"Olmaz!" dedi Zeynep birden. Bu ani tepkisiyle ikimizin de bakışları anlamazca ona döndü. Hatta Toprak'ın kucağında oturup gömleğinin düğmesini sökmeye kendini adamış Aden bile ona bakmıştı.

"Yani burası olmaz." dedi ses tonunu ayarlayıp. "Herkes ona bakar. Üzülür o. Daha sakin bir yere gidelim mi? Lütfen. Bi' parka falan gidelim. Üzülür belli edemez o."

Toprak'ın kaşları çatıldı. Sebebini anlamaya ve askerinin yüzünü hatırlamaya çalışıyordu. Ama sadece bir dönem askerlik yapan Atalay gibi bir sürü askeri olmuştu. Hatırlamıyordu.

Yalnızca başını salladı. Oradan kalkıp daha sakin bir yere, bir parkın en uç köşesine geçtik.

Aden etrafta çiçeklere bakıyor biz de bankta oturuyorduk. Aden'in pıtı pıtı koşmaya başlaması ile ben de hızla peşine takıldım.

Tam seslenip durmasını söyleyecektim ki yavaşça yere düştü. Hızlı düşmediğini sessizce ayağa kalkıp elini çırpmasından anlamıştım.

Adımlarımı hızlandırıp yanına varacağım sırada kızımın hemen yanına bir adam çöktü. Tozlanan dizine elini uzatıp hafifçe çırpmaya başladı.

Benden önce Toprak vardı adamın yanına. Aden'i kucağına alıp doğruldu. Ve karşısındaki kişinin doğrulması ile uzanıp elini sıktı.

O zaman anladım o adamın Atalay  olduğunu. Toprak'la aynı boydalardı. Ve cüssesi hemen hemen onun gibiydi. Simsiyah görünüyordu. Siyah kot pantolon, siyah gömlek, siyah bir ceket ve başına takıp yüzünü gizlediği bir şapkası vardı.

Toprak'la birlikte yanımıza doğru adımlarken arkamdan gelen ayak seslerini duydum. Ve Zeynep hızla yanımdan geçip koşarak Atalay'ın boynuna atladı.

Parmak uçlarında yükselmiş kolları boynunu sararken Atalay'ın elleri Zeynep'in belini bulmuş uzun düz saçlarını okşuyordu.

"Zeynep'im." diyerek geri çekildi. Ellerini yanaklarına götürüp yüzünü süzdü. "İyi misin sen?"

O an anladım Zeynep'in tüm söylediklerini. Neden kalabalık bir yerde buluşmak istemediğini. Atalay'ın yüzündeki yara izini görünce ben bile irkilmiştim. Kim bilir insanlar ona nasıl davranıyor nasıl dışlıyorlardı.

Ne demişti Zeynep? Üzülür o, söyleyemez...  Bu koca adamı üzecek kadar ne yapmıştı insanlar? Kim bilir ne kadar canını yakmışlardı da kendini saklayıp insan içine çıkmaz hale getirmişlerdi.

"İyiyim abi." dedi Zeynep başını sallayarak. Bize bir saniye bakış atıp geri Atalay'a döndü. "Toprak abiyle Eylül abla vardı orada. Kurtardılar beni." 

Eğilip alnını öptü Zeynep'in. Gözlerini hiç bana değdirmeden Toprak'a bakıp başını eğdi minnetle.

Atalay ve Toprak bizim biraz ilerimizde konuşurken biz Zeynep'le bankta oturuyorduk.

Çok geçmeden bize doğru yürümeye başladılar. Ama bu kez Aden Toprak'ın değil Atalay'ın kucağındaydı.

Ve... Atalay'ın yüzünde öyle parlak bir gülümseme vardı ki. Anlatamıyordum.

"Hiç sevmezler." Zeynep konuştuğunda ona doğru döndüm. Gözleri dolu dolu Atalay'a bakıyordu.
"Çocuklar korkar ondan. Hiç yaklaşmazlar yanına. Ama o öyle sever ki... Ağlarlar diye yanlarına da yaklaşamaz. Gülüşüne bak Eylül abla, nasıl mutlu olmuş."

Nefes verir gibi gülüşünün ardından yaşaran gözlerini kuruladı parmak uçları ile. "Üzüyorlar hep. Söyleyemiyor da kimseye. Utandırıyorlar onu. Küçükken bile bir tek abimle ben oynardım onunla."

İkilinin yanımıza gelmesi ile konuşamadım. Ama Zeynep'in de dediği gibi Atalay'ın yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki tarifsizdi. Aden'e öyle bakıyordu ki sanki yanlış bir şey yapsa elinden gideceğinden korkuyordu. 

Aden'in elini kaldırıp Atalay'ın yarasının üzerine uzatması ile hepimizin sesi kesildi. Kimse bir şey söyleyemedi o anda.

Minik elini yüzünün bir tarafını kaplayan yaraya götürüp koydu. Okşar gibi bir hareketle dokundu.

Atalay'ın gözleri kapandı. Derince yutkundu. Aden'in de ağlayacağından emindi sanki.

Ama Aden başka bir şey yaptı. Güldü elini dudaklarına kapatıp. Sonra elini tekrar yarasının üzerine bıraktı.
Bize döndü gülen gözlerle.

"Ayy!" dedi gülerek. "Ne güsel ya."

Dönmeyen dili ile 'ne güzel ya.' demiş bir de üstüne çığlık çığlığa kahkaha atmıştı.

Gözlerini birden açan Atalay tebessüm etti. Aden'in minik elini tutup öptü. Gözleri usulca Zeynep'e kaydı. Zeynep'in gözünden bir damla süzülmüş yüzünde bir yol çizmişti.

Atalay Aden'i Toprak'a verdi. Elini uzattı Zeynep'e. "Gel bakalım sen."

Zeynep ayağa kalkıp yanına gitti. Onlar bizden biraz uzakta konuşurken Toprak yanıma oturmuş kolunu omzuma atmıştı.

"He abi kardeş he." dedi başını sallayarak. Bir yandan da konuşan ikiliyi izliyordu.

"Ne?"

"Abi diyorum, kardeşe diyorum hiç benziyorlar mı sence?"

"Evet."dedim başımı sallayıp.

"Atalay'ın bakışlarına bak." dedi başını iyice bana yaklaştırıp. İkimiz de kafa kafaya vermiş onları izliyorduk. "Nasıl bakıyor sence?"

"Valla senin bana baktığına benziyor."

"Hah!" dedi elini dizine vurarak. "Bir iki yıla kalmaz ellerinde yüzükleri görürüz."

"Birlikte büyümüşler Toprak. Abi kardeş gibi." dedim hayretle.

"Biz de birlikte büyüdük." diye atladı hemen. "Abi kardeş gibi..."

Yüzümü buruşturdum hızlıca. "Ben sana hiç abi demedim."

"Ama ben sana abilik yapmıştım."

Teker yüzümü buruşturdum. İnatla ona döndüm. "Benim abim vardı zaten."

He he der gibi başını salladı aşağı yukarı. Kollarını göğsünde bağladı.
"Biz sana sataşan çocukları Melih'le birlikte dövüyorduk. Bakma şimdi artist artist takılıyor."

"Hiiyh!" diye bir nidayla ona döndüm.
"Ben de seni efendi bilirdim."

Omuz silkti. Yüzü tam karşıya Zeynep ve Atalay'a bakıyordu. Dudaklarında çarpık bir gülümseme oluştu.

"Neyse ne." dedi omzuma sardığı eliyle beni kendine çekerken.
"Birlikte büyüdük, bak şimdi..."

Başımı kaldırdım yüzüne doğru.
"Neye bakayım?"

Gözleriyle önce tam önümüzde gezinen Aden'i sonra karnımı işaret etti. "İki çocuğumuz var. Diğerleri de nasip..."

"Topraak!" dedim kızgın bir sesle. Yanaklarım kızarmış gözlerim etrafta gezer olmuştu. "Ortalık yerde dediğine bak!"

Karnına vurmak için kaldırdığım elimi tuttu. Başımı kendine çekip alnıma bir öpücük kondurdu.

"Tamam tamam utanma."
Geri çekildi bir gülümseme ile.

"Sen onu bunu boşver de seni lunaparka götüreyim mi bugün? Dönme dolaba binip pamuk şeker yeriz."









Selamun aleyküm :)

Nasıldı bölüm? Beğendiniz mi?

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Eğer önceki bölümlerde unuttuğunuz varsa lütfen onları da oylayın.

Sizleri seviyorum. Allah'a emanet olun ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

77.1K 5.8K 32
Afitap:Bana bak pide hırsızı! Afitap:Ben o pide kuyruğunda kaç saat bekledim biliyor musun? Afitap:Şu mübarek Ramazan ayında hırsızlık yapmaya utanmı...
139K 7.1K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...
3.5M 199K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
leylâ By 📚

Spiritual

26.6K 2.5K 45
Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden...