Violet Black

By liarblackcat

90.2K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

28.Bölüm | VI

1.1K 93 242
By liarblackcat

Coldplay

Yellow

*

Sabah kapının sert sert çalınma sesiyle uyandı. Yatakta ağır ağır oturma pozisyonuna geçerken saçlarını kaşıdı. Yanına baktığında gördüğü sevgilisi ile gülümsedi. Eğilip yanağına küçük bir öpücük kondurdu ve üstüne pikeyi örttü. Hava soğuktu, hasta olmasına gerek yoktu. Kapı tekrar çalındı ama bu sefer yumruklar ileydi. "Hadi be abi! Uyanın artık bir bavul aldırtmadınız, hayır siz de kahvaltıyı kaçırıyorsunuz salaklar." Cedric'in oda arkadaşı olan Vance'in sesi ile gözlerini devirdi. Uyuz oluyordu bu çocuğa. Yerdeki elbiselerine baktıktan sonra Cedric'in dolabına yöneldi. Bir tişört aldıktan sonra bulabileceği en küçük şortu aradı. Violet çok zayıf birisi olmasa da Cedric'in şortu ona bol geldiği için sıkı sıkı düğümler attı.

Kapıyı açacakken yataktan gelen kıpırtılarla oraya döndü. Cedric uyanmıştı ve çok neşeli gözüküyordu. "Günaydın." dedi kalktığı gibi Violet'i öperken. Onları ayıran Vance'in sesi oldu. "Uyumayı ya da başka şeyler yapmayı kesin artık! Dört kişi durduk sizi bekliyoruz."

"Daha çok beklersin." dedi Cedric ayrıldıklarında. Yerden Violet'in elbisesini alıp katladı ve ona uzattı. "Kahvaltıda buluşuruz tamam mı? Hemen geliyorum."

Slytherin yatakhanesine giden yolda elbisesini taşırken mutluydu. Harika bir gece geçirmiş, sabah sevdiği adamın salak arkadaşları yüzünden uyanmış olmasına rağmen onun yanında uyanması bile mutluluk sebebi olmuştu. En alt kata inen merdivenlerden inerken mümkünmüş gibi daha da gülümsedi. Bugün eve gidecek olmasına rağmen her şey çok güzeldi.

Zindanların önüne geldiği zaman şifreyi söylemek için kapıya eğildi. Kapı içeriden açıldığı zaman ise olduğu yerde kaldı. Karşındaki gördüğü kişiyle şok geçirecek gibiydi. "HARRY!? SENİN BURADA NE İŞİN-" Harry eli ile ağzını kapattı. "Biraz daha bağır sesin Kovuk'tan duyulmamış."

Violet onun elini ittirdikten sonra elleriyle yüzünü sildi. "Niye dokundun şimdi sen bana? Kim bilir neler yaptın gece?"

"Bunu sen mi diyorsun?" dedi parmağı ile elbisesini göstererek. "İkimizde neler yaptığımızı bilebiliyoruz ve birbirimizi görmemiş gibi yapabiliriz. Ve lütfen, Sirius'a bundan bahsetme."

"Bana uyar." Harry kafa sallayıp merdivenlere doğru yöneleceği zaman kolunu tuttu. "Yani... Malfoy mu? Cidden mi?"

"BİZİ YAPAN SENSİN!?" Harry kaşlarını kaldırdığında omuz silkti. "Yine de ne bileyim... Malfoy yani... Hangi-"

"Sorularına cevap vermeme kararı aldım." Kolunu çekip giderken Violet arkasından bakakaldı. Gerçekten de Harry ile Draco'nun bu kadar uyacağını düşünmemişti... Yani düşünmüştü ama bu kadar çabuk değil. "Bugün de diyordum Malfoy cazibesi gibi varlığından şüphe edeceğim şeylere inanmam lazım diye, cidden oldu." dedi kızlar yatakhanesine doğru gitmek için içeri girerken.

-----

"Harry nerede? Uyandığımda odada yoktu. Hatta ben çıkarken bile yoktu. Tuvalete girdi de düştü mü?" dedi Ron, abilerine bakarak. Fred imayla, "Biz de tüm gece Harry'nin mesanesini takip etmiştik."

"Tuvalete düştü mü de çıkarmadık. Kalsın orada diye." tamamladı ikizini George. Ron gözlerini devirdi. "Güzel, zaten bir o ve siz kalmıştınız beni dinleyen-"

"Günaydın." dedi masaya oturan Violet. Çantasını yanına koyduktan sonra tabağına yemek koymaya başladı. "Ee, ne konuşuyordunuz?"

"Ron'un bahtsızlığını. Ne bu neşe?" dedi Fred.

"Hiç." dedi uzatarak. Yulaf lapasını karıştırırken, "Ben her zaman neşeliyimdir."

"Dedi soğuk nevale tipli." dedi George. Violet yemeğini yerken. "Siz ikiniz Ron ile uğraşmaya devam eder misiniz?"

"Hey!" Violet ona parmağını doğrulttu. "Hiç alınma kim ne derse hak ediyorsun. Küfretmekten hoşlanmadığım için dua etmelisin, yoksa sana bakınca kelimeler doluşuyor aklıma."

"Teşekkürler ya ne kadar da seviliyorum..." Ron suçlu suçlu yemeği ile oynamaya başladı. Bu sırada Harry yanlarına gelmiş ve onun yanına oturmuştu. "Dostum, nerelerdeydin?" Harry telaşla Violet'e baktı. Harry kardeşine bakarken gelen gülme isteğini ağzına attığı bir kaşık yulafla itti. "Onu bahçede, çalıların içinde buldum az önce."

"Sen orada ne yapıyordun?" dedi onun yanına oturan Hermione. Harika, artık ne yalan söylese inanan çıkmayacaktı... "Sabah koşusu." Hermione, Violet'e kaşlarını kaldırarak baktı. "Zinde olmalıyız, değil mi?" dedi Violet tedirgince. Hermione uzatmadı ve kahvaltısına döndü. Ron ile dün gece kavga ettikleri için onu yok sayıyor, orada değilmiş gibi davranıyordu. Tatilin başlamasına saatler kala tatsızlık çıkarmaya gerek yoktu.

"Draco, söylesene artık sabah odanızdan ışık hızında çıkardığın kimdi?! Hayır gerizekalıların dördü de görmemiş yalvarıyorum sana." dedi Pansy. Sesi arkadalarındaki Slytherin masasından geliyordu. "Bağırmasana Pansy! Birileri ile olduğumu dört bina değil burada olmayan Ilvermorny bile duydu."

"Bir erkek mi? Biliyorsun, seni yargıla-"

"Kes sesini, Pans." Draco'nun sesi biraz yüksek çıkmıştı. Bunu fark edince yemeğine döndü ama canı sıkılmış Ron masada biraz heyecan istiyordu sanırım. "Hey Malfoy! Geceyi arkadaşımla geçirdikten sonra başkaları ile işi mi pişirdin?"

"Kes sesini Weasel." Draco, Ron'a baktı. "En azından ben partnerimi kaçırmayacak kadar eğlenceliydim. Başkalarına laf etmeden önce kendine bak."

"Bunu senin demen ironik." Ron kendisine arka çıkması için Harry'e döndü ama Harry yanaklarının kırmızılığını saklamak için masayla birleşmek üzereydi. Hiçbiri onun olacağına ihtimal bile vermemişti. Ya da yanılıyordu. George, Violet'in kulağına eğildi, "Harry değil mi?" Violet kaşlarını çatarak ona baktı. "Ne?"

"Draco'nun işi pişirdiği kişi. Bak izler bile var." Harry yüzünü saklamak için eğildiğinden dolayı biraz ense tarafında kalmış bir morluğu gösterdi. Violet imkansız olduğuna inandırmak için bir ses çıkardı. "Ciddi değilsin, değil mi Georgie? O ilk görevden kalma."

"Hoş." dedi Fred, muhabbete dahil olarak. "Draco'nun da göreve katıldığını bilmiyordum. Kulağının arkasından darbe almış olmalı." Violet hızla arkasını dönüp Slytherin masasına baktı. Gerçekten de çocuğunun kulağının arkası mosmordu. Yine de Harry ile anlaşmalarını bozamazdı, görmemişti bilmiyordu. "Saçmalamayın, başkaları ile olmuşlardır."

"Birbirlerinden bütün gece ayrılmadılar ve üstlerine imzalarını bırakmışlar. Ne söylersen söyle aksine asla inanmam." Fred derin bir nefes aldı. "Ne bu tarçınlı çörek kokusu? Sevimli çocuk Diggory gibi kokuyorsun."

George'ta yaklaşıp kokladıktan sonra sırıttı. "Bir şeyler yaşanmış. Panzehiri içtikten sonra mı? Sizi gidi küçük azg-"

"Yeter! Bunları sizinle konuşmayacak." dedi Hermione yüzünü buruşturarak. Tabağını gösterip, "İzninizle yemek yiyoruz." Yakınlarındaki Hermione'ye takmadan sırıtmaya devam ettiler. "Sen de son zamanlarda bizden çok şey saklar oldun, Black. Veritaserum'u veya başka bir şeyi senden isteyecek olmasak kolla kendini derdim ama bizim verdiğimiz hiçbir şeyi almazsın sen."

"Yemeğini ye, Gideon. Yoksa senin kendini kollaman gerekecek."

-----

Trenle yapılmış uzun bir yolculuktan sonra eklemlerini esneterek yerinden kalktı. Yanına aldığı tüm eşyaları sırtlanırken erkek arkadaşının elini tuttu. Trenden inerken ona hevesle, "Yarın bize geleceğine inanamıyorum. Çok eğleneceğiz."

"Sirius'la özel bir eğlencen olacak demek istedi." dedi yanlarında gelen Harry. "Dişlerini bilediğine iddiaya girerim."

"Bana bak on iki yaş, Cedric'i korkutursun ağzımdan bir şeyler kaçırırım." Harry tıslamaya benzer komik bir yılan sesi çıkararak yanlarından uzaklaştı. Onları Remus duyacaktı ve onun Draco hakkında bir şeyler duymasını istemiyordu. Kimsenin Draco hakkında bir şeyler duymasını istemiyordu. Daha olayları kendisi anlama aşamasındayken çok erkendi.

"Aylak!" Violet, uzaktan gördüğü Remus'a koşarak gidip sarıldığında Remus gülerek karşılık verdi. "Biz de seni özledik Violet. Sirius gelemedi ama bizi bekliyor. İlk başlarda hoşuna giden bu ün artık onu boğuyormuş."

Remus, Harry'e de sarılırken Cedric ve ikizler de gelmişti. "Çocuklar, aileleriniz iki gece bende kalmanıza bir şey demedi. Noel'in geri kalanı için sizi almaya sonra gelecekler. Amos ile de konuştuk Cedric yarın akşam bizdesiniz."

"Gösteriyi izleyebileceğiz Georgie." dediğinde Fred'e dirseğinin arkası ile vurdu. "Acıttı yalnız." Gözlerini devirirken Remus'a titreyen elini uzattı. Cedric'in cidden korktuğunu gören Remus güldü. "Ben Sirius değilim, evlat. Isırmam. Bunu derken çok ciddiyim. Yarın gelmeden önce muggle işi aşı yaptırmayı gözden geçir bence." Cedric'in gözleri dehşetle açıldığında hepsi güldü. "Endişelenme evlat. Dişlerini falan bilemiş değil- Aslında biledi."

"Bay Lupin, her cümleniz ile daha da endişelendiğimin farkında mısınız?" dedi Cedric olabilecek en kısık sesi ile. Korkudan dili tutulmuş, her an köşeye bayılacak gibi bir hali vardı. "Elimden geldiğince onu sakinleştirdiğimi bilmeni isterim. Uzun bir süredir seni övüp duruyorum ama sadece benim lafımla olacak iş değil sen de çabalamalısın."

"Teşekkürler, Bay Lupin." Ailesinin yanına gitmeden önce vedalaşmak için Violet'e döndü. Bir an kızın yanağına yönelecekken kendisini durdurdu. Bir saniye yanlarında kızın babası gibi olan Remus'u unutmuştu. El sallayıp yanlarından ayrılırken Harry güldü. "Yarın sabah Kovuk'a gidip o müthiş yemeği kaçıracak olmak çok kötü bir his."

"Biz sana her şeyi anlatırız." dedi ikizler aynı anda. O üçü önden ilerlerken Violet ve Remus arkalarında tren istasyonunun çıkışına yöneldiler. Remus koluyla Violet'i sarmaladı. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Harry ile ikiniz farklı kokuyorsunuz. Yeni parfümler mi aldınız?"

"Evet... Yeni bir parfüm."

-----

"Git kapıyı aç, senin sevgilin geldi bizim değil." diye bağırdı Fred üst kattan. Violet merdivenlere doğru, "Okulun yarısı sığmazdı eve zaten!"

"Çocuğun babasına Bayıltan Nugat vermezsem, şerefsizim." yanıtını takmayıp kapıya yöneldi. Açmadan önce aynaya bakıp saçlarını düzeltti, derin bir nefes aldı. Bu sırada Sirius aynaya bakan kızının yanına gelip, "Onlar mı ge- Aynaya bakacağına açsana Milan. İnsanları bekletiyorsun." Sirius bunu demesine rağmen kendisi de aynaya baktı. Violet babasına döndü. "Hala bana söz vermedin?"

"Ne için?"

"Onu ısırmayacağına dair."

"Dişlerimi boşuna mı biledim ben?!"

"Onu korkutup kaçıracaksın!"

"Korksun, korkmayacaksa niye geliyor?" Violet gözlerini devirip kapının kolunu tuttu. Sirius elini itip, "Ben açacağım." dedi. Violet'in konuşmasına izin vermeden kapıyı açtığında Diggory ailesi ile karşılaşmışlardı. Önde Cedric, arkasında annesi ve babası duruyordu. Cedric'in elinde bir buket çiçek ve bir şişe iyi şarap vardı. Sirius'un favorisi, kırmızı şarap. "Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk efendim." Cedric içeri girip elindeki şişeyi uzattı. "Bunu sizin için aldık umarım beğenirsiniz." Sirius gülümseyip elindeki şişeyi aldı. "Teşekkürler evlat. Hadi Amos, siz de içeri gelin." Aileler kendi aralarında konuşmaya devam ederken Cedric elindeki buketle Violet'in karşısına geçti. "Bunlar da senin için. En sevdiklerin. Aslında bugün yıldızlar çok güzel gözüküyorlardı. Senin için parlıyorlardı sanki... Fakat sana yıldız getiremem maalesef. Ben de sana seni getirdim, sen de bir yıldızsın." Mor menekşeleri eline aldıktan sonra iyice kokladı. Çok güzel kokuyorlardı. "Teşekkürler Ced."

Bay ve Bayan Diggory'i salona alırlarken boş bir vazo buldu ve çiçekleri onun içine koydu. Bu sırada babası ve sevgilisi arkadan geliyordu ve aralarındaki muhabbeti sadece tilki kulakları ile dinleyebilmişti. "Ailen varken ısırmam. Merak etme, evlat."

Yemeğe kadar ikizler de onlara katılmış, Diggory ailesi ile tanışmışlardı. Onlara yeni yaptıkları şekerden ikram etmeye çalışacakları sırasında ise Violet onlara çaktırmadan asasını batırmıştı. George hala bunu nasıl kimseye çaktırmadan yapabildiğini sorguluyordu.

Sonunda Remus yemek için herkesi masaya çağırdığında bir baş köşe de Sirius, diğerinde Amos Diggory olacak şekilde oturdular.

"Tuzu uzatır mısın Fred? Hayır o şeker. Fred, hayır." Fred gülümseyerek şekeri Violet'e verdi. Oflayıp kendi uzanıp alırken reşit olmamasına lanetler etmekle meşguldü. O zaman asasını batırmakla kalmaz, aklından geçenleri onlara yapabilirdi.

Sirius gözlerini kısarak Cedric'e kaçamak bakışlar attığı sırada, "Büyüyünce ne yapmayı düşünüyorsun, Cedric?" dedi. Cedric yutkunup, "Bir seherbaz olmak istiyorum, efendim."

"Fazla tehlikeli bir iş değil mi? Gerçi sen turnuvaya katıldın, bu seni korkutmuyor olmalı." Kısa bir sessizlikten sonra devam etti. "Biliyorsun ki şu an bu masada olmasa bile Harry de ailemizin bir üyesi. Vaftiz oğlum talihsiz bir şekilde turnuvaya da katıldı. Aranızda bir sorun yok değil mi? Sonuçta aynı okulu temsil ediyorsunuz."

"Hayır, efendim. Harry benim için bir kardeş gibidir. Bana çok yardımı dokundu ve elimden gelen her fırsatta ona yardım etmek için hazırım." Sirius sustu. Büyük ihtimalle ona sorabileceği tuzaklı, zor soruları düşünüyordu. Bu sırada Amos Diggory, "Ee, Violet. Sen gelecekte ne yapmayı düşünüyorsun?"

İşte bu onun için tuzak soru olmuştu. Bu soruya asla tam olarak bir cevabı olmamıştı. Kafasında bir sürü yedek plan vardı, hepsini yapabilirdi. Yine de en çok hangisini istediğini bilmiyordu. Cevabının gözünde onları düşürmeyeceğini umarak, "Tam olarak karar vermedim, efendim. Daha bir buçuk sene olmasının yanı sıra derslerimin iyi olması ile seçeneklerimin sayısı katlanıyor ve benim işim biraz zorlaşıyor. Yine de iksir üzerinden ilerlemek istiyorum. Kim bilir, belki de bir gün Hogwarts'a geri döner ve İksir Profesörü olurum."

"Belki o zaman bizim oğlan İksir dersini dinlerdi. Profesör Snape ile yıldızları çok barışık değildir." Amos'un bu lafı gecenin dönüm noktası olmuştu. Sanki Sirius, Cedric'in Snape'i sevmediğini duymayı bekliyormuş gibi gece boyunca ona bir daha kötü kötü bakmadı.

Akşam bitip Diggory ailesini geçirdikten sonra kapının önünde kızına baktı. "Yılan olalı bir porsuk bulmuşsun."

"Baba!" dedi kapıyı hızla kapatırken duymamış olmalarını umarak. "Çocuğa niye porsuk diyorsun?"

Sirius gülerek arkasını döndü. Gece boyunca ister istemez yorulmuştu ama etrafı temizleme işi ile sadece Remus'un ilgilenmesi adil olmazdı. Keza yemeğin büyük bir bölümünü de o yapmıştı. Gidip ona yardım etmeliydi. "Bir daha gelecekse söyle ailesi gelmesin. Isıramadım, içimde kaldı."

-----

"Trene geç kalıyoruz! Trene geç kalıyoruz! İmdat!" Sirius, Violet'in ve Harry'nin çantaları ile koşa koşa tren istasyonuna girdi. Remus onaylamazca kafasını sallayıp sırıttı. "Daha on dakikamız var. Hep geç kalır diye saatini ileri almıştım. Farkında bile değil." Sirius'un arkasından koşan Harry'e de Violet baktı. Oysaki o daha on dakikaları olduğunu biliyordu.

Remus, Violet'e baktı. "Baban hiç hassas koku duyusunu kullanmadı ama ben ister istemez kullanıyorum hani. Duymasını istemediğim için evde hiç bahsetmedim ama hala aynı parfümü kullanıyorsun."

"Ee?"

"Cedric bize gelmeseydi yakalanmazdın aslında ama onun gibi kokuyorsunuz genç hanım." Violet sırıttı. Remus'un er geç fark edeceğini zaten biliyordu bu yüzden tatili boyunca iyi hazırlanmıştı bu ana. "Benimde istediğim de hassas koku duyum olduğunu unutmuş gibisin Aylak. Tabii, aynı şekilde duyabildiğimi de." Remus tek kaşını kaldırdı. "Babamla geceleri sessiz olmak için hiç uğraşmadınız bile açıkçası."

"Şşt." dedi Remus işaret parmağını dudaklarına götürürken. Violet devam etti. "Ve şu anda bile onun gibi kokuyorsun-"

"Zeki ve kurnaz olmandan nefret ediyorum. Babana demiştim sessizlik büyüsü yapalım diye, kabul etmedi. Fantezisel adam..." Parmak uçlarına çıkıp Remus'un saçlarını karıştırdı. "Önemli değil, Aylak. Harry hiçbir şey duymadı. Açığınızı yakalamaya çalışmasam ben de duyamazdım ama aranızdakileri biliyor olmak için dinlemeye gerek bile yok. Zaten biliyordum ve bundan rahatsızlık duymuyorum."

"Seni ne güzel yetiştirmişim ben öyle." Beraber perondan geçtikten sonra trene yöneldiler. Sirius ittirerek Harry'i trene bindiriyordu. "Acele etmezsek Harry'nin diğer kolunu da kıracak, haydi." 

*

Slm slm slm ben geldimm şaşırdınız dimi akşam 7 de değil de şimdi atmama- ben de şaşırdım merak etmeyin... 

Siz var ya bu arada siz... beni smut yazmaya zorlayanlar... sizi terbiyesizler dinsiz beni dine getirirsiniz siz... çok günah yapmayın etmeyin dedim dinletemedim... ay dinletmişim ki yazmadım ben de başka bir alem...

Geçen bölümün sonuna resmen Violet'in güzelim elbisesini koymayı unutmuşum koyuyorum şuraya sonra kendimi kesçem nasıl unuturum ya

Alın bakın ben bunu scriptime de eklediydim 8041293 tane scriptimin hepsinde bu var zaten... ben de shiftingi denemiyor sadece script yazıyorum bu arada-

Neyse ya gitme vakti logaritma beni bekliyor öptim sizi pazar görüşürüzzz

Continue Reading

You'll Also Like

8.7K 356 20
hikaye surukleyicidir sikmam uzun izuuun konusmalarda yapmam karayip kprsanlari sevenlere hitap etmektedir. iyi okumalar
4.8K 265 14
"Senden nefret ediyorum, birdaha karşıma çıkma iva!".. "Duygularimizin karsilikli olmasi ne hos neteyam."
2.4K 158 11
salvia bir buz navisi ve yaşadığı yerde savaş çıkması nedeniyle ormana yerleşmek isterler ailesi sully ailesiyle dost olur ve neteyam ile aralarında...
9.5K 887 21
Peter Parker ve Aisha Jackson. İki dahi. İki baş belası. Ve şey... İki aptal ergen! (Ara verildi → 23.06.23) (Tamamlandı → 23.12.23) #1 aisha (17.01...