Aleda |texting (TAMAMLANDI)

By reflectedstar

1.7M 62.2K 24.3K

Aleda; Heeyy basketbolcu Aleda; *fotoğraf gönderildi* Aleda; Bende basketbol oynasam kas yapar mıyım? Aleda;... More

giriş
bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
final
asena&barlas avcı

yirmi sekiz

44.3K 1.4K 977
By reflectedstar

Ve o bölüm. Sonunda kimsenin önceden okumadığı bir bölümü yayımlıyorum.

Bu yüzden oy ve yorumlarınız çok öenmli🤎 bol bol yorum atın olur mu?

Önceki bölümlerden çok daha uzun, yine de her bölümde daha da uzatmayı planlıyorum.

Taslakta bölümüm kalmadı🥲 sınav haftam da geldi... Sınavlarım biter bitmez yazmaya döneceğimmmmm.

Dediğim gibi, yorumlarınız çok önemli ve okurken çok keyif alıyorum🥺 Öptüm o zaman. 😼

ALEDA.

Ne oluyor amına koyayım?

Barkın'ın tişörtünü üstüme geçirip salonun uç köşesine geçip Barkın'ı izlemeye başladım. Açık camın yanındaki duvara geçip hafifçe bahçeye bakıyordu. Eline baktığımda sopa vardı. Ne?

İçeri doğru giren silüeti görünce gözlerim büyüdü. Tam girerken Barkın öne çıkarak elindeki sopayı karşısındaki kişiye sağlam geçirdi. Gelen kişi yere yığıldı.

Ben soğukkanlılığımla izlemeye devam ederken Barkın ışıkları yaktı ve yüz üstü düşen bedeni düze çekirdi.

Yavaş adımlarla Barkın'ın yanına gittim. Adamın suratında kurbağa şeklinde maske vardı. Kaşlarım çatılırken Barkın maskeyi kaldırdı.

Alaz.

Ben içimdeki kahkaha atmak isteyen yanıma bastırmaya çalışıp gözlerimi devirirken, Barkın konuşmaya başladı.

"Senin ben amına koyayım." Yukarı çıktı hızla. Öylece Alaz'a bakarken su sesi geldi.

Soğuk bir su ona iyi gelirdi de ben mal gibi dikilmeye devam ettim.

Sıkıntıyla nefes verirken telefonumu alıp koltuğa yerleştim.

^

Barkın aşağı inerken saçları ıslaktı. Üstüne siyah bol bir tişört altına da siyah bir şort giymişti.

Önce bana sonra yerde yatan Alaz'a baktı.

"Bu çocuğun derdi ne?" Dedim Barkın yanıma yerleşirken.

"Keşke bende bilsem." Dedi ve kafasını geriye doğru yatırdı. Midem bulanıyordu.

"Midem bulanıyor ya." Midemi ovalarken bende başımı koltuğun sırtına doğru geriye yatırdım.

"Biranın üstüne o yağlı şeyi yersen olacağı bu tabi."

"Makarnama durmadan saçma sapan şeyler demeyi kes, sana burdan uçarım."

Alayla ses çıkardı. "Uçsana."

"Halim kalmadı."

"Alaz kalksın onu sikeceğim gerçekten."

"Ağlama Barkıncım, başka zaman."

Sessiz kaldı.

"Ne olacak?" Diye sordum. Merak ediyordum. Ne yapacaktı şimdi?

"Nasıl ne olacak?" Gözlerimi açıp koltukta oturur pozisyona geldim. Yutkundu. Adem elması oynadı.

"Kolun? Maç?" Dedim sorar gibi.

"Kolumda sorun yok, Aleda."

"Saçmalamayı kesip ciddi cevap verir misin?" Dedim ciddiyetle.

Gözlerini açtı. O da dik oturdu. Yorgun görünüyordu. Uyumuştu çok ama daha çok dinlenmeliydi.

"Ne dememi istiyorsun?"

"İstediğim şeyi demen için değil, mantıklı bir şeyler demeni istediğimden sinirleniyorum."

"Mantıklı gelsin ya da gelmesin, o maça gireceğim."

"Ne zaman maç?"

"3 Ağustos."

Değişiklik mi olmuştu? 12 gün vardı.

"İki hafta dinlenmen gerekiyor biliyorsun değil mi?" Kafasını umursamazca iki yana salladı.

"Böyle bir şey yapma lüksüm yok."

Bir mırıltı geldi. Alaz inlemişti. Balkonun önünde yerdeydi hâlâ.

"Ölmemiş iyi bari." Dedi, Barkın'a çevirdim bakışlarımı yeniden. 

"Barkın lüt-" Bitirmeme izin vermedi.

"Diğerleri gibi olma, anla beni." Dedi ve devam etti. "Bu maçı istediğimi biliyorsun."

Derin bir nefes alırken gözlerimi etrafta gezdirdim. En sonunda Barkın'a baktığımda gözlerinin odağı bendim.

"En azından birkaç gün dinlensen?" Diye sordum.

"Birkaç gün."

"Birkaç gün."

"Sıkılırım ben evde." Dedi bu seferde.

"Eh be adam." Ne nazlısın güzelim ya. Gözlerinindeki anlamsızlığa anlam veremedim. Sonra konuşmaya başladı.

"Yani ne bileyim," Eliyle ensesini sıvazladı. "Koca ev. Tek başıma çok bunalırım. Ev üstüme gelir. Bir de kolum fenalaşır falan."

Gülme. Gülme. Gülme.

Ciddi kalmaya çalışarak cevap verdim.

"Tabii olabilir böyle şeyler. Yalnız kalmaman ve kolun fenalaşırsa yanında olması için Alaz seninle zevkle kalır bence."

Umursamazca başını iki yana salladıktan sonra bir anda ayaklanıp beni belimin iki yanından tutarak koltukta uzanır pozisyona getirdi. Beni yatırdıktan sonra ayağa kalktı. Köşeden aldığı pikeyi getirdi.

"Uykum var benim." Dedi ve yanıma uzandı. Gözlerimi devirdim. O kadar uyumuştum ki...

Arkamı döndüğüm anda bunu bekliyormuş gibi önce ince pikeyi belime kadar örttü ardından elini belime yerleştirip beni kendine yasladı. Dudaklarını enseme yaklaştırdı.

"Kalsana benimle birkaç gün?"

"Imm... Bilemiyorum. Programımıma bakmam lazım."

Enseme değdirdi dudaklarını.

"Aleda." Dedi sahte bir kızgınlıkla dudakları ensemdeyken.

"Ben meşgul bir kadınım." Dedim daha rahat uzanmak için ama bu ona daha çok sürtünmemi sağladı.

"Yatarak mı meşgulsün mesela?" Sesi durgunlaşıyordu. Uykuya dalacak gibiydi.

"Evet evet. Tabii ki."

"Kalmayacak mısın şimdi benimle?"

"Yalvarırsan belki."

"Sen kalmazsan bende yarından itibaren çalışmaya başlarım." Dedi. Şaşkınlıkla doğruldum. O uzanmaya ben, koltuk ve onun arasında, ağzım sonuna kadar açılmış bir şekilde oturuyordum.

"Pardon?" Umursamazca omuz silkti.

"İyi gidiyorum ben sende yarın çalışırsın hı." Dedim ve tam kalkmak için hamle yapacakken elini çıplak bacağıma bastırıp kalkmama engel oldu.

"Aleda hadi kızım ya." Dedi beni yanına yatırmaya çalışırken.

"Yo." Dedim ve oturur pozisyonda kalmaya devam ettim.

"Bu inat nedir arkadaşım ya?" Diye söylendi. Gözleri hâlâ kapalıydı.

"Dinlenecek misin?"

"Yanıma gelirsen, evet."

"Barkın." Dedim sinirle. Güldü ve ellerimi tuttu.

"Hadi Aleda." Çekti ama başarısızdı.

"Ciddiyim."

"Benimle kalırsan bütün gün evde mal gibi yatarım." Dedi ve gözlerini bir daha kapattı.

"Birkaç gün dediğin üç gün olacak ama." Dedim bu seferde.

"Tamam be kızım hadi dinleneyim gel." Yine çekti beni bu sefer yanına uzandım. Eli direkt belime yerleşti.

"Kokun olduğu sürece aylarca yatabilirim." Dedi burnu saçlarıma sürtünürken.

"Bu kadar aşık mısın bana?" Diye sordum alayla.

"Hı hı."

"Ne?" Dedim şaşkınlıkla.

"Uyu."

"Uyurum ama bana aşık olduğunu itiraf ettin. Keşke ses kaydı alsaydım." Güler gibi bir ses çıkardı.

"Hı hı."

^

"Sizler hain insanlarsınız." Diye bağıran bir ses. Başım ağrıyor, sus. "İkinizden de nefret ediyorum." Tamam susacak sabret. "Nasıl yaparsınız buna bana?" Gözlerimi açmadan aynı şekilde bağırarak karşılık verdim.

"Eğer susmazsan sana burdan uçarım."

Önce bir çığlık ardından bağırarak konuşma.

"Ayyyy hoşt çirkef seni. Kalk dövüşelim o zaman. Sarışın şırfıntık. Seni dost bildik ve dost bildik."

En sonunda pes ederek gözlerimi açtım. Koltuktaydım hâlâ. Barkın da yanımda kafasını yastığa gömmüş bir şekilde uyuyordu.

Sesin sahibine baktım. Alaz. Ellerini beline yerleştirmiş, kıçını kaldırmış eğik bir şekilde tepemde dikiliyordu.

"Ne var Alaz sabah sabah?" Dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Ben en son Barkın beyciğin istediklerini getiriyordum." Durdu düşünüyormuş gibi parmaklarını alnına bastırdı. "Sonra buraya geldim. Gerisini hatırlamıyorum. Ne yaptınız bana? Kim bilir neler yaptınız? Hainler."

Gözlerimi açamıyordum. Anlamsız bakışlarım Alaz'ın üzerindeyken konuşmaya devam etti.

"O kadar mı acımasızdınız? Artık masum değilim. Bakir bedenim ve ben bunları hak etmedik." İç çekti. "İnsan bir pişman olur ya mal mal bakıyorsun suratıma bir de."

"Alaz ne diyorsun bilmiyorum ama ben gidiyorum." Dedim ve ayaklandım.

"Siz bana kötü şeyler yaptıktan sonra bir de uyudunuz mu?" Dedi peşimden gelirken.

Dün koltuğun kenarına koyduğum kıyafetlerimi aldım ve banyoya doğru yürümeye başladım. Banyoya girdikten sonra tam içeri giriyordu ki arkamı dönüp konuşmaya başladım.

"Üstümü değiştirip çıkacağım o zamana kadar git bahçede ağaçlarla konuş, karşıma çıkma." Kapıyı kapattım.

"Kız şırfıntık hem bana zorla bir şeyler yapın hem de afra tafra." Diye söyleniyordu.

Dün ki kıyafetlerimi üstüme giyinip yüzümü yıkadım. Gözlerimi uyumaktan şişmişti. Berbat görünüyordum. Üstümedeki tişörtü kenardaki sepete fırlatıp banyodan çıktım.

Barkın hâlâ bıraktığım gibiydi. Sendeki de ne uykuymuş kardeşim ya.

Yüzümdeki sırıtışa engel olamadan çantamı aldım ve evden çıktım.

^

Barkından çıkarken saat dokuz civarıydı. Şimdi öğlen bire geliyordu. Evime gelmiş, duş almıştım. Barkın hâlâ yazmamıştı. Uyuyordu muhtemelen.

Rahat bir kombin yaptıktan sonra eşyalarımı alıp evden çıktım.

(Kombinini böyle şortlu hayal edebilirsiniz)

Arabama bindikten sonra ekrandan Berke'nin adına tıkladım.

Birkaç çalışta açtı.

"Vay arar mıydın sen?" Diye konuşmaya daldı.

Bir yandan araba kullanırken cevap verdim.

"Noldu ya?"

"Yok bir şey. Sadece bana bir açıklama yapmadan beni kovdun o kadar."

"Bir de bayıl istiyorsan Berke." Cevap vermeyince devam ettim. "Ben çok şaşkındım."

"Farkındayım. Dökül."

"Öyle normal konuşuyorduk. Birden bu hâlâ gelmişiz."

Bir yandan navigasyonla uğraşıyordum.

"Çok açıklayıcı oldu güzel kardeşim benim."

"Bende bilmiyorum. Bende anlamadım cidden. Ama öyle işte."

"Çok mu önemli biri şimdi senin için?" Durdum. Birkaç saniye düşündüm. Öyle miydi? Öyleydi.

"Sanırım." Diye mırıldandım.

"Sanırım mı? Emin değil misin?"

"Bir şeyleri düşünmek istemiyorum. Bıraksana ne oluyorsa olsun. Öylesine anı yaşayalım."

"Seni üzmesine izin verme."

"Sakin ol şampiyon. Kim beni üzecekmiş? Hah."

"Aleda ciddi söylüyorum."

"Berkaylar gelmiş mi?" Diye sordum konuyu değiştirmek için.

"Ah Aleda ah." Durdu ve devam etti. "Geldiler, sana baya sinirli Berkay."

"Ben onun gönlünü alırım." Önümdeki araba haraket etmediği için sinirle kornaya bastım.

"Araba mı kullanıyorsun?"

"Hım hım."

"Nereye?"

"Eve geçmiştim. Şimdi onun yanına gidiyorum."

"Neden?" Gözlerimi devirdim.

"Çünkü kolu kötü."

Alayla güldü. "Kolu kötü diye sana ihtiyacı var değil mi? Ona koluyla nefes falan alıdırsın." Kendi kendine konuşmuş gibiydi. Ve devam etti. "Sende bunu yedin."

"Yemek istedim diyelim." Islık çaldı.

"Bak sen?" Dedi sorar gibi.

"Ya tamam be. Hadi sonra konuşalım. Öpüyorum canım."

"Kaç bakalım." Dedi ve kapattı. Aptal bir sırıtma vardı yüzümde. Kırk beş dakika gösteriyordu navigasyon. Bu bütün keyfimi götürmüştü.

Bildirimle telefonuma baktım. Barkındandı. Mesajı okuyamadan araması düştü ekranıma. Kabul edip konuşmasını bekledim.

"Aleda?"

"Paşam sonunda uyandınız mı?"

"Nerdesin?"

"Çok mu korktun kaçtım diye?"

"Alazdan haberin var mı diye aradım. Nerde biliyor musun?" Sesli gülmeme engel olamadım.

"Kesin öyledir." Dedim ve devam ettim. "Haber yok Alaz'ından."

"Tamam."

"İyi Alaz için aradıysan kapatıyorum." Tam bir şey söyleyeceği sırada konuşmaya devam ettim. "Ağlama Barkın. Yarım saate oradayım."
Telefonu kapattım. Bir şarkı açıp sürmeye devam ettim.

^

Sonunda ulaşabilmiştim. Kapıyı çaldım. Fazla bekletmeden açtı.

Yine saçları ıslaktı. O kolla nasıl seksen kere banyo yapıyordu? Üstünde bol beyaz bir tişört, altında siyah bir şort vardı. Kolu sarılıydı.

Yüzüne baktığımda beni süzüyordu. Gözleri uzun süre bacaklarımda oyalandıktan sonra yüzüme ulaştı."Demek beni bırakıp gittin?" Dedi tek kaşını yukarı kaldırarak.

"Eğer biraz daha beni burada dikersen gelmemek üzere gideceğim." Dedim ellerimi belime yerleştirerek.

İçerden telefon sesi geldi. Bana bir bakış attı 'gel' gibisinden ve içeri girdi. Peşinden girdim.
Ben aldıklarımı ve çantamı masaya bırakırken telefonunu açtı.

"Efendim Rana?"

Bir süre bekledi ve konuşmaya devam etti.

"Yok hiç işim olmaz."

Aldığım pankekleri dolaptan bulduğum tabaklara koydum.

"Ne gerek var?" Telefonla konuşmaya devam ediyordu.

Meyveleri ve sosları da bir tabağa koydum. Tabakları amerikan mutfağındaki bar masasına koyup uzun sandalyelerden birine oturdum.

Barkın'a baktığımda telefonu yeni kapatmıştı. Bana dönüp yanıma yürüdü. Masaya ulaştığında kollarını iki yanımdan geçirerek masaya yasladı. Çenesini kafama yerleştirdi. Bunu çok kolay yapmıştı çünkü çok uzundu.

"Bu ne?"

"Neye benziyor?" Dedim bir elimde bıçak bir elimde çatalla pankekimi dilimlerken.

"Nasıl bu kadar sağlıksız beslenebiliyorsun?" Beni kafeslediği için pekte rahat olmayan bir şekilde tatlımı yiyordum.

"Ben mutluyum karışma bana."

"Iyy." Dedi ve beni bırakıp dolabı açtı. Ben onu izlerken adlarını sayamayacağım kadar çok yeşil bitki çıkardı. Dün bunlar yoktu.

Makineye hepsinden kesip kesip koydu. Sonra çalıştırdı ve sıvı bir içecek yaptı. Bende yüzümü buruşturarak nerdeyse bitirmek üzere olduğum pankekimden bir çatal daha aldım.

"Bana ıyy diyene de bak." Yanıma geldi. Tezgaha yaslandı. Egolu bir bakış attıktan sonra yeşil içeceğinden bir yudum aldı. Ben ağzımdaki çileği çiğnerken bardağı bırakıp bana döndü. Bir anda üstüme eğilip dudaklarını dudaklarıma çok yakın bir noktaya bastırdı. Birkaç saniye sonra geri çekilip dudaklarını yaladı.

"Kesinlikle bunu içmekte doğru karar vermişim." Dedi ve bardağını eline alıp bir yudum aldı.

Cevap vermek yerine peçete alıp anladığım kadarıyla dudaklarımın kenarında olan çikolataları sildim.

"Rana evinde parti veriyormuş." Onu izliyordum. "Özellikle seninde gelmeni çok istermiş."

"Tı." Tabakları tezgaha bıraktım.

"Gitmek istemiyor musun?" Dedi, içtiği şeyi bitirip o da tezgaha bırakırken.

"Sen gidecek misin?" Diye sordum bende.

"Gitmek istiyorsan gideriz." Koltuğa yerleşti yanına oturacakken elimden tutup beni de kucağına çekti. Bacaklarım bacaklarının üstündeydi. Koltuk ve Barkın arasındaki küçük boşlukta oturuyordum. Kolu arkamdan koltuğun sırtındaydı. Yüzlerimiz yakındı.

"Eve gitmeye çok üşeniyorum." Kafamı geriye sağlam olan koluna koydum.

"Neden gideceksin ki?"

"Şortla mı geleyim partiye?" Ağırlık basmıştı.

"Alışverişe gidelim mi?" Gitmek mi istiyordu?

"Olur ama kolunu kıpırdatmayacaksın. Arabayı da ben kullanacağım." Dedim gözlerimi açıp dikleşerek.

"Aleda-"

"Ohoo. Valla böyle işene gelirse." Diyerek çirkef tarafımı ortaya çıkarmaya başladım.

"Tamam. Birazdan çıkalım mı?" Dedi kucağımdaki ellerimle oynarken.

Çıkalım mı? Derken?

"Ne? Çıkalım mı, mı?" Anlamsızca yüzüme baktı. Birkaç saniye sonra kafasını çevirerek yüzünü gizledi. Dudaklarının yukarı kıvrıldığını görmüştüm. 

Bana dönüp dudaklarıma hızlı bir öpücük bıraktı. Bacaklarımı üstünden kaldırdı. Ayağa kalkıp bana döndü.

"Hazırlanıyorum. Dışarı çıkalım mı anlamında dedim." Göz kırptı ve gülerek yukarı çıktı.

Gerizekalıyım.

Yok olmak istiyorum.

Kendimden iğrendim resmen.

Salak.

^

Barkın en sonunda aşağı inince hiçbir şey olmamış gibi yaparak onu beklemeden kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Peşimden gelip kapıyı kapattı. Arabamın kilidini bindim. Barkın da peşimden yan koltuğa bindi. Göz ucuyla baktığımda siyah bir kotun üstüne siyah bir tişört giymişti.

"Nereye gideceğiz?" Diye sordum arabayı açarken.

"Ver telefonunu." Olur paşam.

Telefonumu uzattım. Ve yaptığını izlemeye başladı. Gözlerini kısmıştı. Konum arıyordu muhtemelen.

Kemikli güzel bir burnu vardı. Yanakları yoktu. Yüzü belirgin kemikliydi. Sert duruyordu. Kaşları yüzü için özenle seçilmiş gibiydi. Kahverengi güzel gözleri vardı. Gür, düz, kahverengi saçları vardı. Fazla yakışıklıydız

Telefonu bana doğru uzattı. Alıp açtığı konuma baktım. On altı dakika gösteriyordu. Telefonu tutacağa yerleştirip sürmeye başladım.

"Umarım ikinci bir kaza yaşatmazsın bana."

"Senin kadar beceriksiz değilim canım."

"Öyledir." Dedi ve elini çıplak bacağıma yerleştirdi. Gülerek sürmeye devam ettim.

^

Yol boyunca konuşmamıştık. Arabadan aynı anda indik. Ortada buluştuğumuzda bana baktı ardından eğilip elimi tuttu. Koçum...

Yürüyerek beni de sürükledi içeri. Sanki durmadan izleniyormuş gibiydim.

"Nereye gideceğiz?"

"Nasıl bir parti olacak?"

"Rana'nın evinde."

"Evde olacaksa şuraya gide-" bir ses cümlemi böldü.

"Ş-şey fotoğraf ç-çekilebilir m-miyiz?" Sesin geldiği tarafa baktım. 14-15 yaşlarında dört kız. En öndeki sarışın olan konuşmaya çalışmıştı. Fazla heyecanlılardı. Anlamsızca kızlara bakarken Barkın gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Çekilelim." Dedi ve elimi bırakmadan telefonlarının kadrajına girdi. Birkaç fotoğraf çekildikten sonra dikleşti.

"T-teşekkür ederiz." Dedi kızlardan biri. Barkın gülümseyerek kafa salladı. Kızlar uzaklaştı.

"Sen cidden ünlüsün he." Bana döndü. Yüzlerimiz yakındı.

"Nereye gidiyoruz?"

"Sağdaki mağaza." Gözlerimle işaret ettim.

Mağazaya beraber girdik. Koltuk gördüğüm gibi Barkın'a döndüm.

"Sen otur ben bir şeyler deneyip geleyim." Kafa salladı. Elimi bırakıp koltuğa yerleşti ve telefonuyla ilgilenmeye başladı.

^

On tane elbise denedikten sonda üstümden beğendiğim siyah elbiseyi Barkın'ı göstermeye karar verdim. Siyah şık bir elbiseydi.

Aleda'nın modelinin giydiği bir elbiseyi seçtim. Duruşu da bu şekilde. Elbiseyle parodi hesabı @/aledakarayel 'den post paylaşılıncak.

Barkın'ı bulma umuduyla mağazada gezindim. Bana kıyafetleri getiren mağaza çalışanıyla fotoğraf çekiliyordu. Cidden buna nasıl alışacaktım. Alışmam gerekiyordu değil mi?

Bana döndü. Baştan aşağı süzdü. Bakışları bacaklarımda ve elbiseden taşan göğüslerimde uzunca kaldı.

"Nasıl?" Diye sordum ellerimi iki yana açarak.

"Bir etrafında dön bakayım." Dedi gözlerini kısarak.

Derin bir nefes vererek yavaşça döndüm. Tekrar karşı karşıya geldiğimizde konuşmaya başladı.

"Anlamadım bir daha dön yavaşça."

"Sana burdan uçarım." Ellerini teslim oluyormuşça havaya kaldırdı.

"Sadece güzel mi diye yani."

"Olmuş mu?" Dibime kadar girdi. Ellerini kaldırıp önüme gelen saç tutamlarımı geriye attı.

"Çok güzelsin." Dedi yüzümün yer yerinde gezdirerek gözlerini.

"Biliyorum." Diye mırıldandım. Dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. Beni göz altlarımın biraz altından çillerimim olduğu yerden öptü. Ardından diğer tarafı ve burnumu.

"Fazla güzelsin."

"Yine biliyorum." Dudaklarımızı buluşturdu. Derin olmayan öpücüklerimiz çok geçmeden ayrıldı. Mağazadaydık.

"Alıyorum o zaman bunu."

"Alalım. Başka bir şey alacak mısın?"

"Burada ayakkabı, çanta, takı bulurum." Dedim ve devam ettim. "Bir de makyaj için bir şeyler almalıyım."

"Boşver bence."

"Yok öyle bir şey ben bunu alıp geliyorum." Dedim elbiseyi işaret ederek.

"Sen çıkar diğer işlerini hallet ben alayım." Dedi hâlâ dibimdeyken.

"Bence sen gidip kahve al." Dedim net bir sesle.

"Tamam acele et girişte cafedeyim." Dedi ve saçıma bir öpücük bıraktı.

Kedi oldu bu da.

^

Tüm işlerimi bitirdikten Barkın'ın dediği kafeye girdim. Yine birileriyle fotoğraf çekiliyordu. Yeter be kardeşim. Yanındaki kızlar gittikten sonra gözlerimiz buluştu. Karton bardaktaki kahveleri gösterip konuşmaya başladı.

"Arabada içelim mi?"

"Kesinlikle." Elimdeki poşetlere uzandı. Düşünmeden verdim. Kahveleri de ben aldım. Sonuçta bir elini kullanmamalıydı.

Beraber alışveriş merkezinden çıktık.

^

Eve geldiğimizde akşam üstü olmuştu. Yol boyunca kahve içip şarkı dinlenmiştik. Eve gelir gelmez banyoya geçmiştim. Saçlarıma kurutma makinesiyle zar zor fön çekmiştim.

Yeni aldığım eyeliner, rimel, kaş kalemi, kapatıcı, bronzer, allıkla çokta ağır olmayan bir makyaj yapmıştım. Ardından aldığım likit kırmızı ruju sürdüm.

Kolye ve küpeleri taktıktan sonra ipli topuklu ayakkabıları ayağıma geçirdim. Banyodan çıktım. Salondaki boy aynasından yansımama baktım. Güzel olmuştum.

Barkın da merdivenlerden indi. Üstüne siyah tişört giymişti. Alttında siyah kot vardı. Basit giyiniyordu ama kalıplı vücudunda her şey çekici gözüküyordu. Geniş omuzlarında tişört hoş duruyordu.

Gözlerimiz buluştuğunda yine baştam aşağı süzme işlemi gerçekleşti. Gözleri kırmızı rujlu dudaklarımda fazla durdu bu seferde.

"Çok çok güzel olmuşsun."

"Bunu bana sürekli söylemene gerek yok, zaten farkındayım."

Yanıma yaklaştı. Tek eliyle önüme düşen saçları geriye attı.

"Egonun yakıştığı tek insansın."

"Bana her şey yakışır."

"Bencede."

Bana doğru eğildi. Tam dudaklarımızı buluşturacağı anda geriye çekildi. Şaşkın bakışları yüzümdeyken konuşmaya başladım.

"Rujumu bozamazsın." Uzaklaştım iyice. Birkaç saniye boş boş baktıktan sonra dudakları kıvrıldı.

"Bal gibi de bozarım." Ellerini bana doğru uzattı ama hızlıca geri çekildim. Masadan çantamı alıp koşarak evden çıkmadan önce, "Cidden oyun mu oynayacağız?" Dediğini duydum.

Ben arabaya bindikten bir dakika kadar sonra Barkın da çatık kaşlarıyla arabaya bindi.

"Bayadır birinin kullandığı arabaya binmiyordum."

"Bence artık binmelisin." Anlamsızca bakınca devam ettim. "Malum dümdüz yolda gidiyorsun, çarpıyorsun falan." Açtığı konuma doğru sürmeye başladım.

"İyi her şeye götürürsün beni."

"Yok ya. Babanın şöförü mü vardı?"

"Giderim çarparım bir yerlere falan. Kullanmamalıyım ben araba."

"Hah."

"Biraz anlatsana." Diye mırıldandı.

"Ne anlatayım?" Bir şey anlatmayayım.

"Aleda kim?"

"Nasıl Aleda kim ya?" Diye yanıtladım.

"Bana biraz anlatsana hayatını." Bakışlarımın üstümde olduğunu biliyordum.

"Anlatacak bir hayatım yok. Dümdüz yaşıyorum."

"Neden?"

"Nedeni yok."

"Nedeni var."

"Aştığım şeyler bunlar, artık bir neden bile değil."

"Olsun. Yine de anlat."

"Barkın," Ona döndüm. "Boşver şimdi."

"Tamam pekâla." Durdu ve devam etti. "Arkadaşlarını anlat. Şu çocuk vardı ya seninle gelen. Onu falan."

"Berke o." Diye mırıldandım. "Hepsi yıllardır hayatımda. Ama Berke benim için çok özel. Hep yanımda o vardı. Her zaman. Benim için bir arkadaştan çok daha fazlası."

Cevap vermeyince ona döndüm. Dışarıyı izliyordu.

"Aptal aptal kıskançlıklar yapma sakın. Kardeşim gibi. Her zaman da öyle olacak."

"Diğerleri?"

"Berkay var. Alaz'ın daha insancıl hali olarak düşünebilirsin. Berke ile ikizler. Berke hep ağırbaşlı, mesafelidir. Berkay ise aksine direkt yapışır." Konuma bakıp devam ettim. "Serra da-" diyemedim. Kız kardeşimdi. Sesli söylemeye korktuğu bir tamlama. Söyleyemezdim. "Kardeşim."

Camı açtım.

"Bir şey mi oldu?" Barkın'a döndüm.

"Yo. Bu kadar işte sen anlat." On üç dakika kalmıştı.

"Ne anlatmamı istiyorsun?"

"Bilmem sende seninkileri anlat."

"Alaz'ı biliyorsun." Gözlerimi devirdim. "Barlas kuzenim. Asena da sevgilisi. Rana kız kardeşim gibi. Çağan'ı birkaç aydır tanıyorum. Rana hoşlanıyor, Çağandan ama aralarında bir şey anladığım kadarıyla."

"Çocuk sevmiyor mu?"

"Çağan duygularını belli etmeyi seven biri değil."

Anlıyorum.

"Rana umarım çok üzülmüyordur." Sessiz kaldı. "Ailen peki?"

"Annem ve babam, Tekirdağ'da yaşıyorlar. Tek çocuğum zaten." İyi bari.

"Kaç yaşındalar?"

"Elli küsür."

"Hıım."

"Seninkiler?"

"Babam başarılı bir doktor. Muhtemelen ülke dışındadır. Baba-kız ilişkimiz yok. Sadece ayın 17'sinde yüklü bir miktar para gönderir hesabıma o kadar." Çok konuştun. Neden hep böyle oluyor Barkında?

Elini bacağıma koydu. Ben araba kullanmaya devam ederken. "Annen peki?"

"Bilmiyorum." Hızlıca söyledim.

"Tamam güzelim."

^

En sonunda konuma ulaşmıştık. Büyük bir malikaneydi. Kapının önü arabalarla doluydu.

Arabadan indikten sonra Barkın elimi tuttu ve beraber içeri girdik. Kapıyı Rana açtı. Üstünde nude renklerde bir elbise vardı. Kızıl saçlarıyla hoş durmuştu.

"Sonunda geldiniz ya." Sarhoş muydu? Baya.

"Kızım şimdiden sarhoş musun?" Elindeki kokteyli içerek arkasını döndü ve içeri girdi.
Bizde girdik peşinden.

BARKIN

Barlasları görünce oraya doğru yürümeye başladım. Aleda etrafı inceleyerek geliyordu. Eli elimdeydi.

Barlas beni görünce bizi süzdü. Saçma sapan göz hareketleri yapmaya başladı piç.

Ulaştığımızda puflardan birine oturdum. Tuttuğum elinden yanıma çektim. Bir bacağı bacağımın üstüne düştü.

Durgundu. Ailesi yüzündendi. Merak ediyordum ama onun söylemesini bekleyecektim.

"Ooo Barkın bey..." dedi Barlas.

"Hoş geldiniz." Dedi Asena.

Aleda'nın baktığı yere baktım. Rana bir çocukla çılgınca dans ediyordu.

"Uçmuş bu?" Dedim Rana'yı göstererek.

"Çağanla tartıştılar partiden önce." Dedi Asena.

"Neden yanında değilsin?" Diye sordum Asena'ya.  Rana çok yakınlardı.

"Yalnız kalmak istediğini söyledi."

"Yalnız kalmak isteseydi kendi partisi de olsa çıkıp giderdi. Yalnız kalmak istemiyor, sadece duyguları çok karışık ve ne yapacağını bilmiyor." Dedi Aleda ve ayaklandı.

"Nereye?"

"Onun birinden fikir almaya ihtiyacı var." Dedi ve Barlaslara döndü. "Size iyi eğlenceler."

Aleda uzaklaştıktan sonra Asena konuşmaya başladı. "Benimle derdi ne?" Omuz silktim. Aleda, Rana'nın yanına gitmişti. Bir şeyler konuşuyorlardı. Kalabalıkta kayboldular.

Birkaç dakika sonra, "Ben içecek bir şeyler alacağım." Diyerek ayaklandım. Fazla sıkıcıydı.

Mutfağa gireceğim anda koluma çarptı biri. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda ortadan kaybolmuştu bile. Ulan orospu çocuğu... Kolum sızlıyordu. Çekilmeyecek bir şey değildi ama sargıyı yeniden takmak istiyordum. Aleda sürekli farkında olmadan koluma uzandığı için yerinden kayıyor, sızlıyordu.

Yukarı hızlı adımlarla çıktım.

"Barkın?" Koridorun sonunda gelen ses. Ecrin.

Merdivenlerin başında duruyordum. Yanıma geldi. Kırmızı dar, kısa, dekolteli bir elbise giymişti. Siyah saçları omuzlarında bitiriyordu.

"Söyle."

"Nasılsın?" Diye sordu aramızda birkaç adım bırakarak.

"İyiyim Ecrin."

"Konuşmuyor muyuz?" Gözleri keskin bakıyordu ama aynı zamanda ağlayacak gibiydi.

"Konuşmamızı gerektirecek bir durum yok."

"Özür dilerim." Dedi hemen. "O kız yüzünden mi?"

"O kız?"

"Alışveriş merkezinde görüntülendiğin."

"Aleda sevgilim, Ecrin."

"Sevgilin olsaydı elinden tutup bizi haber yapın diye kalabalık ortama sokmazdım." Sakin kal. Sakin kal Barkın. "Biz hiç haber yapıldık mı? Hayır. Çünkü bizim ilişkimiz gerçekti. Beni prim malzemesi olarak etrafta gezdirmedin."

"Kafanda kurmuşsun, Ecrin."

"Hayır." Diye bağırdı. "Maç için değil mi? Maçtan önce de ayrılacaksın. Kasacaksın primi. Gündemde olacaksın. Bu yüzden onunlasın."

Uzanıp kolunu tuttum.

"Bu saçma sapan kuruntularını düşünmeyi hemen kes. Onu seviyorum. Bir daha böyle konuştuğu duyarsam bu kadar sakin kalmayacağım."

Bıraktım kolunu. Gözlerine baktım. Beni anladı. Bırakıp aşağı indim.

Dedikleri saçmalıktan ibaretti. Aleda ile olmak istediğim için yanımdaydı.

Aleda'yı bulmak için etrafta gezindim. Bulamayınca en son oturduğumuz yere gittim. Barlas ve Asena hâlâ oturuyordu.

"Aleda'yı gördünüz mü?"

"Birkaç dakika önce çantasını aldı ve çıktı. Oldukça sinirli görünüyordu." Dedi Barlas.

Ne?

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 53.5K 63
Eliz Sarıdoğan ailesini Ankara'daki bir kazada kaybettikten sonra Sakarya'ya, teyzesinde mezun olana kadar kalmak için gider. Yeni okulu, yeni arkada...
58.3K 2.6K 22
Funda Ayten-Çete Kitabının Hayran Kurgusudur. Yeni taşındığı yer onun hayatını nasıl değiştirebilirdi? Peki ya yeni bir okul? Biraz sınırları zorlay...
2.8K 251 11
Damla, numarasını bir şekilde aldığı Yusuf Demir'e yazmak için cesaret ve bahane ararken üç ay sonra artık dayanamayıp bir yalan bulup yazmak istediğ...
1.3K 62 8
Biz birbirimiz için yaratılmışız öyle böyle yolumuz birbirimize düşüyor .