Son Hıçkırık (Savcı ve Komuta...

By NesrinSelviCiger

1.3M 105K 22.7K

"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " S... More

Önsöz
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32 Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm (Sezon Finali)
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
DUYURU
60.Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
68. Bölüm
69. Bölüm
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm ( Olması Gereken final)

43. Bölüm

12.9K 1K 111
By NesrinSelviCiger

Turna derin düşünceleri içinde yolu yarılamıştı ki telefonu çalmaya başladı. Ekrana baktığında Vedat'ın ismini görünce kaşlarını çattı. Bugün dedesi ve evinde yaşayan herkesi Ankara'ya bırakacaktı ama saat çok erkendi neden bu saatte aramış olacağını düşünürken telefonu açıp arabaya aktarılmasını sağlayarak ilk konuşan oldu.

"Söyle Vedat."

"Efendim. Sizi bu saatte uyandırmak istemezdim ama Çetin'lerin kulak memelerine yerleştirilen cipler fark edilmiş olmalı. Gittikleri evde bolca kan varmış, olay yerindeki rapora göre ayrıştırılan kanlar bizimkilere ve tespit edilememiş farklı birine aitmiş. Birde bizim timin kaldığı eve ulaşmış ve bizimkilerle sizin ile konuşmak istediklerini söylemişler. Efendim lütfen bulunduğunuz yerden ayrılmayın. Neler olduğunu tam çözemedik."

" Ne zamandır bana emir veriyorsun Vedat?"

" Estağfurullah efendim. Sadece sağlığınızdan endişe ediyoruz."

" Muhammete söyle telsiz kodunu bana atsın ve dinlenmeye alınmasın. Sen dedemleri yerleştir ve güvenliği artırarak geri dön."

" Efendim... "

" İkiletme Vedat! Evdekilere söyle ev etrafına yerleştirdiğimiz tüm güvenlikler etkinleştirsinler. Anlaşılan evi biliyorlar artık. Gizli grupla iletişime geç ve daha önce sana söylediklerim doğrultusunda giderek hainleri toplasınlar ve B planını işleve koymak için hazırlıklara başlansın. Kamaralardan tespit edilen yerlerin krokilerini çıkartıp yerlerini almaya yavaştan başlasınlar. Onlar ataklarını yaptı. Sıra bizde."

" Emredersiniz efendim. Bu arada iki saate kalmaz timin bütün üyeleri evlere yerleşmiş olacak."

" Tamam. Siz detayları konuşuyorsunuzdur zaten. Benim birkaç işim var. Benden haber alamazsanız merak etmeyin. Bir süre bana ulaşabileceğiniz her şey kapalı olacak. Vedat dedem ve kardeşim sana emanet."

" Efe... "

Turna Vedat'ın nutuklarını dinlememek için telefonu kapatıp sessize almıştı. Muhammet'ten cevap gelince bütün ulaşabilecekleri Gps takip cihazını işlem dışı bırakmış ve ilk hedefine doğru gitmeye devam etmişti.

Turna konağın önüne sonunda vardığında gece çatışma olmamış gibi her şeyin bir gecede eski haline getirilmesine sevinmişti. Önce evine girip kendini saklama amaçlı ergen görüntüsünden kurtarmak için duşa girdi ve üzerine rahat bir şeyler giyinip saçlarını baştan savma toplayarak ofisine geçip müştemilata anahtarını alarak cebine attı. Sonra bodrum kata inerek gizli odasının şifresini girdikten sonra yüzünün taranması onaylanmış ve kapı açılmıştı. Burası bir nevi cephane odasıydı ve her çeşit silahını özenle dizilmiş kendisine içindeki canavarı çıkarma zamanı geldiğini söylercesine bakıyorlardı.

Lazım olacağını düşündüğü silahlarını ve bombalarını yanına alırken aynı zamanda kendi ekibinin dahi bilmediği gizli işlerini birlikte yaptığı üstat lakaplı zamanında devletin çok iyi askeri olmakla kalmayan abi dediği adamını aramıştı. Adam çok iyiydi ama öfke sorununu bir türlü aşamadıkları için görevinden men edilmişti. Turna durumu öğrendiği an yanına gitmiş kendi için çalışmasını sağlamıştı. Lakabının üstat olması her işe yatkın olması ve uydu sistemlerini kolaylıkla gözlem altına alabilip girilemeyecek yerlere dahi girebilmesinden almıştı. Hükümetin belki de en büyük hatası buydu. Adamları değerlendirmek yerine tek bir sorunda dahi gözden çıkarmalarıydı. Çünkü kusursuzluk şarttı ve tek bir kusur gözden çıkarmaya yetiyordu.

Tamda kimsenin, bu adamından ve buna benzer adamlarından, ekibinin ve devlet büyüklerinin haberdar olmama sebebi buydu. Üstat dahil suikast'e uğrayıp öldü biliniyordu. Bunun bilinmesi de bir nevi Turna'nın da aynı yollardan geçerek öldürülmesi denmek olduğu için işini gizliden hallediyordu. Telefonu ilk çalışta açılmış ve telefonun diğer uçundan ses gelmişti.

"Hangi bölge."

"Doğu bölgesinin ful taranması gerekiyor abi. Biraz sonra telsizden birisiyle konuşma yapacağım. Kodları sana atacağım. Aktarma yerlerini istiyorum."

"Bu kadarcık şey için mi beni aradın? Bunu senin ekibinde yapabilir komutan."

"Sadece dediklerimi yaptıktan sonra benden haber bekle abi. Görünüşe göre ikinci etapta sahalar da buluşacağız."

"Ooo bana bunlarla gel yavru ceylan. Oldukça paslanmıştım ve verdiğin görevler yetmiyordu."

"İyi kendini tam hazırla o zaman. Kaç kişiyle karşılaşacağımızı bilmiyorum ve yaralanma dahi yaşamadan beni gideceğimiz yerden kurtarmalısın."

"Beni mi hafife aldın sen? Senin yaşının iki katı benim başarı ile bitmiş operasyonum var. Beni getirme yanına."

"E o zaman bunu da başarırsan, kimin yaşı kadar olacak?"

"Turna, öfke sorunumu bile bile neden damarıma basıyorsun?"

"Farklı taktik deniyorum abi. Belki öfken son patlamasını yaşar. Bizde sakin sesini duyarız."

"Kapat çaylak. Seninle konuşmak asabımı bozuyor."

"Emredersin üstat."

Turna hafif tebessüm ederek kafasını sağa sola salladı. Nasıl her anında öfkeli olduğuna anlam veremese de onunla diyaloğa girmek hoşuna gidiyordu. Seçtiği bıçak çeşitlerini de bir çantaya koyup arabasının arkasına yerleştirip tekrar plakayı değiştirdi. Arabasının eksiklerini tamamlayıp odasına tekrar girerek siyahlara bürünüp özel üretim gözlüklerini yanına alarak adamı Muhammet'in yolladığı mesajdaki frekansları telsize girerek beklemeye başladı. Üç defa ulaşmaya çalışmasına rağmen karşılık verilmemişti. 4. denemesinde bir adam açmıştı ve "Kimsin?" demişti. Turna sorusunu duymazdan gelerek "Kılıç'a ver telsizi!" demişti.

Adam Kılıç demesine şaşırsa da merakını bitirmek için tekrar konuşmuştu.

"Kimsin ve Kılıç'ı nereden biliyorsun?"

"Kılıç'a savcı de çok vaktimin olmadığını da bildir."

Telsizden gelen hışırtılar yetmezmiş gibi bir süre sesler kesilmişti. Gerçi telsizden ulaştıklarına göre şu an dağdaydılar ve Kılıç denen adam da sabaha doğru aradığına göre dağdaydı yada dağa konumlanmış bir binada olabilirdi.

" Savcı, bu ne güzel şeref böyle. Söyle bakalım sürprizlerimi beğendin mi?"

"Daha iyilerini gördüm."

"Küstahlık özelliğini de bir kenara not edelim. Çok işimize yarayacak ama hakkını yemeyeceğim, beni keyiflendiriyorsun. Uzun zamandır dişli biriyle karşılaşmamak çan sıkıcıydı."

"İnanır mısın? Aynı keyiflenmeyi bende yaşamak isterdim. Ne üzücü ben ise sıkılıyorum."

" Öyle mi? Sen merak etme biz eğlendiririz."

" Akşam yemeğinde buluşalım istersen."

" Benimle flörtleşeceksen neden olmasın. İlgimi oldukça çektin."

" Aaa Çılık, sana yakışıyor mu? Karısının tecavüzüne dayanamayıp sevdiği kadını işkencelerle öldürmeleri sonucu deli olan bir adama bu sözler biraz abes olmadı mı? "

" Tahmin ettiğimden de zekisin? Bu keyifli."

" Keşke sende zeki olsaydın da bende zevk alsaydım. Vaktim yok ne istiyorsun."

" Ama olmuyor böyle laf sokup geri çekilmek. Sonuçta adamların elimde."

" Adam mı? Beni tanımıyorsun değil mi? Kendimden başka kimseye güvenmem. Benim sahici adamım olsa şu an senin elinde olmazdı Çılık. Bende deliden medet umduğuma inanamıyorum şu an."

"Beni iyi dinle kadın. Sabrımı yeterince bitirdin. Şu an ölmüyorsan ben istediğim için. Seni gömmem bir parmak şıklatmama bakar. Bu yaptıklarım bir başlanğıçtı. Değer vermediğin adamlarının cesedinin parçalarını toplamada size başarılar. Her birini her sözünün karşılığı olarak güzel işkencelerimden geçirip yarın sabaha kuş başı misali ikram ederim size."

" Keyfini çıkar ama dikkat et onları kuş başı edeyim derken kendini etme."

Turna telsizi tamamen kapadıktan sonra elini yumruk yapmıştı. Hadsiz adam ejderi yuvasından çıkardığını bilmeden keyfine bakabilirdi. Gerçi güzel oyunculuk sergilese de bir yığın hata yapmıştı. Ses tonları birbirine yakın iki adam ile konuştuğuna emindi ve Çılık bir tahmin olmasına rağmen yaptıkları potun farkına varmadan kendileri onaylamıştı.

Sadece hükümetin haberi olmayan adamları ile iletişime geçtiği telefon çalınca dikkatini telefona verdi. Bir an dalgınlıkla normal kullandığı telefon sanıp "Kapatmamış mıydım?" diye düşünürken kendi aptallığına yandı. Bütün telefonlarının sesi ve markası aynıydı sadece kimsenin fark edemeyeceği izlerle hangi telefonu olduğu anlaşılıyordu ve bu taktiğini şimdiye kadar kimse çözemediği için rahattı.

Telefonun hala çaldığını fark eden Turna kendine gelip öfkeli sesi dinlemek zorunda kaldı.

"Ne diyor lan o puştlar? Ben onun ta cibilliyetine, tövbe yarabbi tövbe. Gel de sakin ol diyorsun. Bu şerefsizler yüzünden sakin olunuyor mu?"

"Yerini buldun mu Üstat."

"Buldum ve şu an uydulardan plan çıkarıyorum. Sana beş saatlik mesafedeler. Hızlı gidersen dört saat bulur. Ben konumu atıyorum. Sen varana kadar plan hazır olur. Bol silah ve sana hazırlattığımız özel silahlar yanında olsun. Lazım olacak."

"Her şeyi aldım. Bu arada sende iki adam olduğunu fark ettiğine göre seslerini tara yaşlarını öğrenmek istiyorum."

"Bana emir mi veriyorsun çaylak? Ben daha ölmedim. Öğrettiklerimi bana satmayı bırakıp kapa telefonu!"

"Dua et işim acele, senin ile savaş alanında eğlenmeyi düşünüyorum."

"Turna..."

Öfkelendirdiği adamın bağırışı kulağını çınlatınca hemen kapama tuşuna basıp kulağını ovalayarak "Sanki ne dedim. Buda sinirlenmeye yer arıyor." diyerek arabasını çalıştırıp yola koyuldu. Gideceği konum Rize tarafında bir yerdi ve anlaşılan ormanlık alanda güzel bir stresini atıp kendini yenilenmiş olarak görev yerine dönecekti. İlk atağı onlar yapmıştı ve bir adamının şehit olmasını sağlayarak uyuyan ejderi uyandırmışlar ve üstüne yetinmeyip uyanan ejderin gün yüzüne çıkması için her şeyi yapmışlardı. Şehrin içinde belki etkili bir adımı olmayabilirdi ama attığı adımlar onun tehdit edilmemesi gerektiğini öğretecekti onlara. Düşünceleri arasında birden ampul gibi başına balyoz etkisi yaratan yapmadığı şeyle "Nasıl unuturum?" demeden geçemedi. Geri zekalı adam asabını bozmuş ve direk bu konuya odaklanmıştı. Sanki bir şey o müştemilata girmemesi için önünü kesiyordu. Cebinden çıkardığı anahtarı arabasında küllük niyetine konulan kutunun içine koyup hızı azmış gibi daha fazla gaza yüklenmişti.

Araba ulaşacağı yere santim santim yaklaşırken oda çoktan kafasındaki soru işaretleri ve gözüne çarpan olayları karşılaştırmaya başlamıştı. Çılık, Kılıçın tersi olduğuna göre bu ismin tersten okunmasının farklı bir sebebi var olduğunu düşünüyordu. Kameralarda aynı dakikalarda farklı yerlerde olmasını ilk kandırma amaçlı olduğunu düşünmüştü. Fakat sonrasında telsiz konuşmalarında birbirine oldukça yakın iki farklı ses duyunca ikiz olduklarını düşünmeden edemedi. Kesin bir sonuca ulaşması için de bu adamları nereden tanıdığını bulması gerekiyordu.

Turna atılan konuma yarım saatlik mesafesi kalınca arabasını ara yola sokup görünmeyeceğini düşündüğü bol ağaçlı bir alanda durdurarak arabadan inip gireceği savaş için hazırlığını yaptı.

Sonrasında arabasına dönerek Üstattı yeniden arayıp detaylar üzerine plan hazırlamak için ikinci adımını atmıştı. Tuşladığı numara ilk çalışta açılınca ciddi bir şekilde konuşmaya başlamıştı.

"Kaç kişi var. Güzergah nasıl mağaramı?"

"Oldukça fazla kişi var. Tek başına asla baş edemezsin? Başka plan yapmalıyız."

"Prosedürleri sen benden daha iyi biliyorsun? Onaylanması ve plan için toplantılar en az bir günümüzü alır ve benim adamlarımın o kadar zamanı yok."

"Diğer türlüde ölebilirsin?"

"Kaç kişi var Üstat?"

"Yüze yakın. Bir nevi bir saray inşa edilmiş ve güvenlik açısı yanından şanslıyız sadece, her kapıda adamlar var ama bir sıkıntı var ki inşa edilen binanın yer altında katmam katman oluşturulmuş odaları var. Kameralara sızdık ama içeride farklı şeyler dönüyor gibi. "

" Ne gibi farklı?"

" Laboratuvara benzer odalar var ve ameliyathaneler var. Bu manyaklar ne yapıyor hala anlamış değilim."

" Adamlarımın durumu nasıl peki?"

" Şerefsizler işkence yapmış ve anladığım kadarıyla öldürmeden önce bilgi almaya çalışıyorlar ya da başka bir plan çünkü kameralar olması ve sürekli kayıt altında olmaları normal değil."

" Konum planını at bana. Büyük ihtimal göz dağı vermek için yaptıkları pislikleri medyaya ulaştırıp halka korku yaymak istiyorlar."

" Turna, birde ara mitini haber ver. Her yerde seni arıyorlar anlaşılan. Benim sistemimi dahi zorluyorlar. Uydu sisteminden girsem de üç saate kalmaz çökertebilirler ve o saatten sonra sana yardım edemem."

" Yani iki buçuk saat veriyorsun bana. İdeal bir süre. Kimsenin bilgisi olmayacak! Sadece taktik değiştireceğiz."

" Ne yapmayı düşünüyorsun çaylak."

" Canlı bomba olup ofislerinde küçük bir ziyarette bulunmak."

" Delirme lan. Bir çizik dahi almak istemiyorum diyen ben miydim? İyice manyadın. Dön geri sana yardım mardım etmiyorum. Allah'ın manyağı seni."

"Senden daha deli olmamı mı kıskandın sen?"

"Yok kıçımı kurtarmaya çalışıyorum. Sonuçta sen olmayınca eğlencem olmaz. O zamanda sıkıntıdan kafama sıkarım."

"O zaman yardım etmelisin Üstat çünkü ben yarım saat sonra o saray sandıkları kulübeye gireceğim."

"Allah belanı vermesin. Allah'ın manyağı. Gir lan ama yardımıma karşı oradan sağ çıkmazsan gelir parçalanmış bedenini köpeklere yediririm."

"Bu zevki sana yaşatmam. Sen sadece dediklerimi yap çünkü zaman daralıyor."

"O zaman başlayalım. Gazamız mübarek olsun ve hakkını helal et yavru ceylan."

"Gazamız mübarek olsun üstat. Hakkım sonuna kadar helaldir, sende helal et."

"Helal olsun."

Turna telefonu kapattıktan sonra arkaya geçip arabasına almış olduğu bomba düzeneğini üzerine geçirdi. Uzaktan kumandalı bombaları da çantasına yerleştirdikten sonra artık eksiği yoktu. Arabaya geçip telefonuna gelen bilgileri gözden geçirdi ve odaların yerini aklında tutmaya çalışarak arabayı çalıştırdı. Emin olduğu tek şey vardı oda adamlarının kurtulması için her şeyi yapardı. Arabası dönemeç yerlerden geçerken yeşilliği ile göz kamaştıran ormanın içinde neler döndüğünü düşündü. Ne kadar yüzsüzlerdi ki kendilerine hak bilip yakmaktan çekinmedikleri ormanları korunak olarak kullanıyorlardı. Böyle nankör canavarların oksijenden yararlanmaları bile büyük israftı. Bu düşüncesi yüzüne sinsi bir gülümseme yerleşmesini sağlamıştı. "O zaman fazla israftan kurtulalım" dedikten sonra gülme sesi arabayı doldurmuştu. Kulaklığında gelen sesi duyunca göz devirmeden geçememişti.

"Ne diye gülüyorsun lan. İyice kafayı yedin."

"Sahaları özlemişim. Birde senin yerine kaç adam öldürsem diye düşünüyordum."

"Sen oradan sağlam çık. Ben kendi yerime bizzat öldürürüm."

"Beni hafife alıyorsun üstat."

"Seni hafife almıyorum sadece sürekli delilik yapmandan sıkıldım. Kanın hızlı akıyor. Bu arada geldin. Bundan sonra yürümelisin. Birkaç metre ilerden korumalar seyrek seyrek nöbetteler. Önce onları halletmeliyiz. Bıçaklarını hazırla!"

Turna arabasını durdurmuş ve üzerini ağaç dallarıyla kapamıştı. Son olarak siyah beresini de kafasından geçirdikten sonra çantasını sırtlanıp silahını da sırtına atıp bıçaklıklarından iki bıçak alıp ağaçların arasında hedefine doğru adımlamaya başladı.

Continue Reading

You'll Also Like

192K 14.8K 29
Bitmeyen acılar silsilesi.Yıllardır yanan özlem ateşi. Gitmeye çalışan,susmayan yüreğin sesi. Uğruna şehîd olunan Rabb`in Şühedâ`sı hepsi. Gel. Birli...
52.1K 1.4K 7
🍁Yarın öleceğimizi bilsek tüm kırgınlıklarımızı unuturuz. Ama biz sonsuza kadar yaşayacakmış gibi kırıcı ve gururluyuz.🍁 🍁🍁🍁 Not; Biraz texting...
2.1M 107K 96
-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretme...
1.2M 75.3K 38
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar ~ "Ben Vatanı...