Onu Bana Anlat

By Gizemlikimlik

454K 34.8K 6.7K

Onu bana anlat son kez Sevgi, aşk, ihanet , üzüntü , mutluluk Umut, hayal, hırs, çaba Yalan, doğru, yanlış... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
24. Bölüm
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27 ( Efe)
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
31.Bölüm
32.Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36.Bölüm
37. Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41. BÖLÜM
42.Bölüm
43.Bölüm
44. Bölüm
45.Bölüm
46.bölüm
47.Bölüm
SEZON FİNALİ

38.Bölüm

1.3K 213 36
By Gizemlikimlik

——-
" Vay şu arabaya bak be! Abi geçen gün farklıydı! Şoförümüz bile var. Vay çok havalı içi." Cenk arabayı dört dönerken Filiz teyze ve Ahmet hoca Eylül'ün eşyalarını arabanın arkasına yerleştiriyordu. İkisi de çocuk gibi heyecanlıydı dünden bu yana. Ailemi sonunda tatile çıkarabiliyor olma keyfi beni aşırı gururlandırıyordu.

" Efe oğlum bu efsane bir şey. Bayıldım bu arabaya." Ahmet hocanın gözleri parlıyordu. Onun ilgisini çekmiş gibi gözüküyordu.

" Hocam bir tanesini size vereyim. Bende fazla var." Gülümserken benim yaşlı adamı düşünüyordum. Kesin birileri bana acıyıp bu parayı göndermişti. Hayatımda yüzüm bir kere bile gülmemişti. Bu servet beni hala şaşırtıyordu. Nasıl böyle bir karar verip bana bırakmıştı servetini bu yaşlı adam aklım almıyordu. Bana güvendiği için o yaşlı amcaya teşekkür etmem gerekiyordu.

" Oo paranın hesabını iyi yap Efe ! Öyle herkese dağıtılmaz para." Ahmet hoca haklıydı ama o herkes değildi benim için. Onu babam gibi görüyordum. Şeker Ali'nin yeri ayrıydı ama halamla olan son durumları beni sinirlendirmişti. Halama tekrar kanmıştı. Öğrenmiştim sonradan her şeyi.

" Ben geldim!" Eylül başına bir hasır şapka takmış bir tişört bir kısa kot pantolonu giymiş yüzünde güller açıyordu. Gözlükleri de ben buradayım diyordu. Keyfi yerine gelmiş gibiydi. Umut bile bunu fark etmişti.

Cenk " Eylül abla tatil sana yarayacak gibi." dediğinde ben de kapıda bizi geçirenlere şöyle bir bakmıştım. Umut'un geçirmesine hiç gerek yoktu. Ama gelmişti.

" Umut söz sonra birlikte gideriz tamam mı?" Eylül ona gülümseyerek baktığında Umut'un salyaları akıyordu sanki. Derin bir nefes alıp biraz daha sabretmem gerektiğini kendime hatırlattım.

" Tamam ama sözünü unutma!" Umut ona uzaktan bağırırken Eylülün bu sefer yanına beyaz bastonunu aldığını görmüştüm. Belki bu pastanede kendi krallığını yaşıyor olabilirdi. Her şeye aşinaydı ama kendi kabuğundan dışarıya çıktığında ne olursa olsun birine ihtiyacı vardı.Onun ihtiyacı olmaya aşırı hevesliydim. Sırtını şimdi bana dayamasını bana güvenmesini istiyordum. Hedefim durumu düzeltip aile geçindirebilecek kadar para kazanıp mutlu olmaktı. Onca sıkıntılardan sonra para şimdi ceplerime sığmayacak kadar çoktu ama aile kuracağım kişi bu sefer benden intikam alırcasına kaçıyordu. Hayır başka bir kızla olamazdı. Eylül'de ben ilklerimi yaşamıştım. Beni her halimle kabul eden tek kız oydu. Ailesi bana destek olmuştu. İçimde sevginin yanında bir minnettarlık duygusu vardı. Yapılan iyiliği geri ödeme vicdanından kurtulamıyordum. Ve onun güzelliğine sesine mest olmuştum. Gözlerimin içine bakmaya çalışıp tüm kalbiyle bana türküler söyleyen bu kıza vurulmuştum. Tüm cesaretini toplayıp görme engelliyken Amerika'ya gelip beni bulması beni etkileyen başka bir faktördü. Düşüncelerimden sıyrılıp Umut'a doğru bakmıştım. Eylül ona söz veriyordu ama o söz kesinlikle gerçekleşmeyecekti.

" Sözmüş..." ağzımın içinden konuşurken zorla gülümseyerek herkese son kez bakmıştım.

" Biz gittikten sonra bol bol tatil yaparsınız Umut !" diye bağırıp kibar dilde onu teselli etmiştim. Tabiki onlar gitmeye çalışana kadar Eylül bana geri dönmezse.

" Herkes arabaya!" ellerimi çırptığımda Cenk " Ben öne geçeceğim çok havalı!" Eylül ablasını arkaya oturtup kendi öne oturmuştu. Bende arkaya geçerken Filiz teyze ve Ahmet hoca arabadan uzaklaşmış bize uzaktan gülümseyerek el sallıyordu. Şöyle bakıyordumda ikisi gerçekten hiç fena olmamıştı. Ahmet hoca Filiz teyzeyle daha mutlu gibiydi. Filiz teyzenin beline sarılıp onu kendine doğru çekmişti. Filiz teyze başının Ahmet hocanın omzuna yaslarken Eylül'e bu şekilde olmayı hayal ettim.

Arabaya bindiğimde Eylül'ün orta koltuğa geçmiş oradan Cenk'e laf yetiştirdiğini görmüştüm. Şoförle uğraşıyorlardı.

" Bize güzel bir şarkı aç tatile gidiyoruz ama!" Eylül'ün gerçekten keyfi yerindeydi. Araba hareket ettiğinde arkaya yaslanıp Eylül'ü izlemeye başlamıştım. Kıpır kıpırdı. Hayat dolu olması hoşuma gidiyordu. Ne kadar zorluklar yaşarsa yaşasın bir şekilde yeniden başlamaya çalışıyordu. Yeni bir sayfa açmaya çalışıyordu. Ben Eylül'den daha güçsüzdüm. Ona baktıkça aslında ondan güç alıyordum. Yaşama nasıl tutunmalıyım dersini ondan almalıydım. Onun yanında kendimi daha güçlü hissediyordum. O hep yanımda olsa sıkıntılarımdan kurtulacakmış gibi hissediyordum.

" Yolumuz uzun mu şoför bey?" Eylül çocuk gibi sorular sorarken gülümsememi bastıramamıştım.

" Biraz uzak efendim. Siz arkada keyfinize bakın lütfen. Efe bey sizin bir isteğiniz var mıydı?" Mehmet bey bana bu soruyu sorduğunda kibarca arabayı çok hızlı sürmemesini tembihlemiştim. Arabaya zarar gelsin istemiyordum. Ayrıca biraz yolun keyfini çıkaracaktım. Arabaları sever olmuştum. Yaşlı adam bana arabaları da nasıl sevmem gerektiğini öğretmişti. Emek verirsen her şey sana öyle geri dönüyordu.

" Oha bu araba manyak bir şey şoför abi! Şu içine bak be! Eylül abla ne şarkı istiyorsun? Hemen söyle." Cenk'le ikisini izlerken keyfim yerine gelmeye başlamıştı. Tam hayal ettiğim aile hayatıydı. Hanımın yanımda olacak. Cenk'e güzel bir hayat sunacaktım. Bir de ileride çocuklarımız olsa hiç fena olmazdı. Kafam sakin bir hayat istiyordum. Hapishane hayatı yaşamıştım küçük yaşta, babamdan dayak yemiştim, kazıklanmıştım, aşk acısı çekmiştim, bursumu kaybetmiştim, şöyle bir düşününce çok da neşeli bir anım yoktu aslında. Eylül'le birlikte yaşadığımız anıları saymazsak.

O sırada gözlerim Eylül'ün beline doğru kaymıştı. Tişörtünün boyu kısaydı beli açılıp duruyordu.Bembeyaz pamuk gibi bacakları zaten ben buradayım diyordu. Elimi yavaşça tişörtüne uzattığımda tereddütle durmuştum. Elim havada kalmıştı. Ona ne zaman yaklaşmalıydım? Onun mu yaklaşmasını beklemeliydim? Elimi geri çekip başımı pencereden dışarıya çevirip dışarıyı izlemeye başlamıştım. Onun yanımda olması bile yeterdi şu an. Daha zamanım vardı. Onu bir anda ürkütmenin anlamı yoktu. Zaten bana yavaş yavaş alışacaktı. Benden nefret etseydi benimle tatile gelmek istemezdi. Bunun iyiye işaret olduğunu düşünüyordum.

" Sağa eller havaya!" bu şarkıyı duyduğumda aniden gözlerimin önüne otel odasında Eylül'ün duş aldığı zaman gelmişti. Sonra ona sarıldığım onunla uyuduğum ve onu deli gibi öptüğüm zamanlar bir film şeridi gibi yine geçmişti gözlerimin önünden. Gerilmiştim. Ellerimin içleri terlemişti. Koltukta yayılmaya çalışırken bacağım Eylül'e çarpmıştı. O sırada Eylül bana doğru başını çevirip öyle uzun uzun bakmıştı. Ne düşündüğünü çok merak ediyordum. Keşke o bal rengi gözleri beni görebilseydi.Bacağımı yavaşça başka bir yöne çekip önüme dönmeye çalışmıştım.

Eylül orta tarafta oturmayı bırakıp yan tarafa kaydığında kendini geriye doğru yaslamış düşünceli bir şekilde ellerini bacaklarında gezdiriyordu. O ellerini vücudunda gezdirirken beni daha çok tahrik ediyordu. Yutkunup başımı önüme çevirmeye çalışmıştım.

" Eylül abla seninle tüm gece heyecandan uyuyamadık değil mi! Abi hiç yastığın var mı Eylül ablaya verelim giderken uyusun. Ben de uyuyacağım. Gelince haber verin." Cenk bunu söylediğinde etrafıma bakınmıştım.Yastık yoktu.

" Sanırım yastık yok. Yorgunsa...İstiyorsa dizlerime başını koyup uyuyabilir. Mehmet bey müziğin sesini kısabilir misiniz? Ama hafif hafif çalabilir siz de sıkılmayın. " bu teklifi ortaya attığımda Eylül'ün elleri bir an durmuş dudaklarını bu sefer gerginlikle dişlemeye başlamıştı. Onunda benim kadar gergin olduğunu biliyordum. Hiç sesini çıkarmamıştı.

" Tabiki efendim. Siz dinlenin ben gelince size haber veririm." Mehmet beyi seviyordum. Söylediklerimi elinden geldiğine yapmaya çalışıyordu. Çok saygılı biriydi. İşini iyi yapıyordu.

Eylül bir beş dakika öylece beklemişti.Sanırım bu fikir hoşuna gitmemişti. Ona şu an dizlerimden başka bir yastık seçeneği sunamıyordum. Başımı tam çevirecekken Eylül'ün sandaletlerini çıkardığını görmüştüm. Yavaşça bana doğru kayıp elini uzatmıştı. Sanırım bacaklarımı bulmaya çalışıyordu. Dudaklarım keyifle bir anda kıvrılmıştı.

Onun kollarının altından tutup kendime doğru çekerken Eylül önce ürkmüş sonra başını yavaşça dizlerime yerleştirmişti. Ne düşündüğünü gerçekten deli gibi merak ediyordum.

" Klimaları kapatır mısınız Mehmet bey." benden yaşça büyüktü Mehmet abi. Ona saygılı olmak istiyordum bir şey isterken bile. Her çalışan benim gözümde saygıyı hak ediyordu. Herkes emek veriyordu.

Eylül'ün yan profilini izlemeye başlamıştım. Gözlerini kapatmış biraz gergin bir şekilde ellerini birbiriyle birleştirmişti. Böyle davranınca ona gerçekten dokunmaya korkuyordum. Cenk arkaya doğru bakıp gülümsemişti. İkimizi böyle görmek istiyor gibiydi. Mehmet abisine eliyle sessiz olmasını işaret etmişti.

Derin bir nefes alıp pencereden bakmaya başlamıştım. Araba ağır ağır giderken benim bile uykum gelmişti. Eylül çoktan uyumuştu. Bende gözlerimi kapattığımda aynı pozisyonda durduğum için biraz hareket etmek istemiştim. Ayaklarım ağrımıştı.

Yavaşça Eylül'ü uyandırmadan onu üstüme doğru çekip koltuğa ayaklarımı uzatıp onun başını göğsüme doğru yaslamıştım. Sırtı ise karnımın üstüne doğru gelmişti. Kalçaları tam iki bacağımın arasına gelmişti. Kollarımı onun beline sararken kendimde uyumak istemiştim. Ayaklarımın uyuşukluğu açılırken bir yandan rahatlamanın verdiği hisle uyumuştum.

—-

Başımı kaldırdığımda gözlerimi zorla açarken Eylül'ün yüz üstü bana doğru iyice sokulup uyuduğunu görmüştüm. Elini belime sarmış göğsüme başını dayamış yan profilini seçebiliyordum. Bana bir yastık gibi sarılmıştı. Bacaklarımız birbirine dolanmış biraz terlemiştim. Bir elimi başımın altına diğer elimi onun kalçasının üzerine koyduğumu yeni fark ediyordum. Çok saçma bir şekilde nasıl uyumuştuk böyle. O sırada radyodan çalan bir müzik dikkatimi çekmişti. Yıldız Tilbe'den bir şarkıydı bu. Yine dertlenmiştim onun bu şarkısını duyunca.

" Mehmet bey biraz sesini açar mısınız? Çok az?" kimseye rahatsızlık vermek istemiyordum ama bu şarkıyı her dinlediğimde Eylül aklıma gelirdi.
Elimle yavaşça kedi sever gibi Eylül'ün başını okşarken uykumun açılmasını bekliyordum.Bir yandan bu birlikteliğimizin keyfini çıkarıyordum.Cenk'te ön koltukta uyumuş gibiydi. Şarkının nakaratlarını tekrarlamaya başlamıştım.

"Vazgeç yüreğimden, düşlerimden
Yaralıyım bin yerimden
Ben değilim seviştiğin
Affedemem, beni affet

Gidiyorum uzaklara, sensizliğe
Vazgeç yüreğimden, düşlerimden
Yaralıyım bin yerimden
Ben değilim seviştiğin
Affedemem, beni affet
Gidiyorum uzaklara, sensizliğe

Kahretsin yapamıyorum
Kaçtıkça sana geri dönüyorum
Kahretsin yapamıyorum
Kaçtıkça sana geri dönüyorum
Kahretsin yapamıyorum
Seni sevmeyi ağır ödüyorum
Kahretsin
Seni sevmeyi ağır ödüyorum."

Gözlerim dolmuştu. Bu şarkı beni anlatıyordu. Şimdi bu şarkıyı söylerken Eylül'ün böyle üzerimde yatması beni duygulandırmıştı. Bu huzurda ne neydi böyle? Uzun zamandır hissetmediğim yine o rahatlama vardı üzerimde. Amerika'dayken doğru düzgün uyuyamıyordum bile ama bu kızın yanında en saçma pozisyonda bile uyumuştum. Ben onun saçlarıyla oynadıkça onun yüzünde güzel bir gülümse beliriyor ve bana daha sıkı sarılıyordu Eylül.Rahatlıyor olmalıydı. Yine şarkının bir kısmı daha gelmişti. Elimle onun saçıyla oynamaya devam ederken bir yandan mırıldanıp onun kokusunu içime çekiyordum.

"Her gün biraz daha, aşkı yitiriyor
Yüzündeki gökkuşağının ağrılı rengi
Sabahlara yakın, sessiz gelişlerin
Hırsız gibi kararsız, kararlı
Yatağımdasın kırk yıllık yabancı
Vazgeçti direnişim
Seni sevmeyi ağır ödüyorum
Vazgeçti direnişim
Seni sevmeyi ağır ödüyorum
...
Kahretsin yapamıyorum
Kaçtıkça sana geri dönüyorum
Kahretsin yapamıyorum
Kaçtıkça sana geri dönüyorum
Kahretsin yapamıyorum
Seni sevmeyi ağır ödüyorum
Kahretsin
Seni sevmeyi ağır ödüyorum"

Gözlerimden istemsizce yaşlar süzülmüştü. Eylül bırakıp gittiğinde ağlayamamıştım ama ona geri kavuştuğumda vücudum kendini artık salmıştı. Kahretsin onsuz yapamıyordum. Ona geri dönüyordum. Eylül biraz üstümde hareket ettiğinde elimi hemen çekmiş uyuyormuş numarası yapmaya devam etmiştim. Ama gözlerim açık onun ne yapacağını merak edercesine her hareketini izliyordum. Sesimden uyanmış olmalıydı.

Eylül nerede olduğunu anlamak istercesine önce kollarını benden çekmiş sonra ellerini vücudumda gezdirmeye başlamıştı. Yavaşça üzerimden kalkarken " Efe?" diye fısıldamıştı. Ona hiçbir ses vermemiştim. Mehmet bey dikiz aynasından arkaya doğru baktığında ona susması için hemen küçük bir işaret yapmıştım.

" O da mı uyumuş? Efe?"" Eylül kendi kendine konuşurken üstümden kalkmaya çalışıyordu.

" Eylül hanım Efe bey uyuyor galiba." Mehmet bey benden önce cevap vermişti. En azından pot kırmamıştı. Akıllı bir adamdı. Eylül üzerimde hareket etmeyi bırakmış başını olduğu yere yaslamıştı.

" O zaman rahatsız etmeyim uyusun. " Eylül çok kısık sesle konuşuyordu. Ellerini nereye koyacağını bilememişti. Onu merakla izliyordum. Sonra ilk yaptığı gibi bana sarılıp gözlerini kapatmıştı. Başını göğsüme doğru yasladığında onun yüzünü seçebiliyordum.Yüzünde bir gülümseme vardı. O gülümsemeyi gerçekten görmüştüm. Bilerek bana sarılıdığına emindim. Onun fısıltısını duymuştum. Şarkıyı benim gibi fısıldıyordu. O ezgili sesini duyabiliyordum. Onunda gözlerinden gelen yaşları görmüştüm. Ağlıyordu. Sessizce ağlıyordu. O her ağladığında içim paramparça oluyordu. Kabul etsin beni özlüyordu. O da benden vazgeçemiyordu. Ama bu pozisyon biraz belimi ağrıtmaya başlamıştı.

Bir beş dakika sonra onun kulağına doğru eğilip " Eylül uyandın mı? Belim çok ağrıdı. Pozisyonumu düzeltmem lazım." dediğimde Eylül hızla üzerimden kalkmaya çalışmıştı. Gözyaşlarını silerken başka bir yöne doğru dönmeye çalışmıştı.

" Şey uyurken seni rahatsız ettiğim için özür dilerim. " Eylül hala göz yaşlarını silmeye çalışırken onu kendime döndürüp sıkıca sarılıp kahretsin yapamıyorum diye haykırmak istemiştim. Kollarımı tam iki yana açıp ona doğru yaklaşırken o sırada bir telefon çalmaya başlamıştı. Bu benim telefonum değildi. Eylül ayağının altındaki çantaya hızlıca uzanmaya çalışırken eli ayağına dolanmıştı. Telefonunu çantasından çıkarıp hemen kulağına dayayıp burnunu çekmişti.

" Alo?" sesi meraklı geliyordu. Başını pencereye doğru çevirmişti. Elleriyle hala göz yaşlarını silmeye çalışıyordu.

" Daha varmadık Umut. Biraz uyumuşum. Her şey yolunda." Eylül'ün sesi önce biraz üzgün çıkmıştı ama sonra kendini toparlamıştı. Umut'un en gereksiz yerde arayacağı tutmuştu yine.

" Anladım. Peki müşteriler çok mu? Nasıl gidiyor bensiz."Eylül bir elini dizlerine koymuştu. O sırada Cenk uyanmış uykulu uykulu arkaya doğru bakmaya çalışmıştı. Feci boynum tutulmuştu. Acıyla inlediğimde elimi enseme doğru yerleştirmiştim. Eylül başını çevirip bana doğru bakmamıştı. Onun dikkatini çekememiştim.

" Çok teşekkür ederim Umut. Belki de seni bırakıp gelmemeliydim. Tek başına zor olacak." Eylül konuşurken onu dinlemeye çalışıyordum. Cenk önüne dönmüş esnemeye çalışıyordu. Geldiğine pişman mı olmuştu? Benim kucağımda o kadar güzel uyurken nasıl bunu söyleyebilirdi.
Eylül biraz yerinde hareket edip sandaletlerini giymek için eğilmişti.

" Neymiş güzel haberin? Adamı çatlatma." Eylül telefonu diğer kulağına geçirmişti. O sırada Eylül birden sevinç çığlığı atmıştı.

" Dalga geçiyorsun! Umut sen harikasın! Seni ne kadar çok sevdiğimi söylemiş miydim! Bu sabah mı geldi mail! Sonunda sonunda başardık! Şu an yanında olsaydı sana koşup sarılmıştım! Gerçekten sözünü tuttun! Başardın Umut! Başardık!" Eylül'ün birden modu değişmişti. Yüzünde gülücükler açıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Onu bu kadar sevindiren şey neydi böyle. Cenk'te aynı şekilde hemen başını arkaya doğru çevirmiş Eylül'e bakmaya çalışmıştı.

" Tamam Umut! Ben zaten fazla kalmayacağım. Bir kaç gün sonra oradayım! O zaman davet edelim. Ben gerçekten onu görmek istiyorum. Hala inanamıyorum! Umut bugün yaşadığım en güzel şey bu. Beni mutlu ettiğin için teşekkür ederim. Sana dönünce kocaman bir pasta yapacağım. Neli istersin?" Eylül böyle konuşurken ellerimle dizlerimi sıkıyordum. En güzel yaşadığı şey Umut'un yaptığı şey miydi? Dişlerimi birbirine bastırdığımın farkında bile değildim. Bir elimle saçlarımı düzeltip sonra arabanın camına elimi yumruk yapıp biraz sertçe vurmuştum. Mehmet beyle göz göze gelmiştim. Bana üzgün gözlerle bakıyordu. Nasıl hissettiğim yüzüme yansıyor olmalıydı.

" Tamam meyveli yapacağım. O işi sen bana bırak. Birde kutlama yapalım birlikte! Ben gelene kadar pastaneye iyi bak.Şimdi kapatıyorum sonra yine seni ararım." Eylül'ün yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

" Tamam tamam otele varalım görüntülü de ararım."o konuşurken etrafında olan şeyleri fark etmiyordu bile. Cama vurduğum elimi geri çekip diğer elimle ovmaya başlamıştım. Eylül küçük bir kahkaha atmıştı. Eliyle saçlarını düzeltirken sinirle gözlerimi yumdum.

" Tamam tamam gülmeyeceğim. Çok tatlısın ya." bu telefon konuşmasını bitirmezse Eylül'e patlayacaktım. Onu dinlememekte çalıştım.

" Mehmet bey müziğin sesini açar mısınız?" sesim çok sinirli çıkmıştı. Cenk bile dönüp bana doğru bakmıştı. Sonra başını çevirip elini arkadan uzatıp Eylül ablasının dizini dürtmüştü." Eylül abla geldik sayılır." elini geri çektiğinde üzgün üzgün abisinin bu acınası durumuna bakıyordu.

" Tamam Cenk. Umut şimdi kapatıyorum. Sen merak etme hemen dönmeye bakacağım. " Eylül pencereden dışarı bakmaya çalışıyordu.

"Umut sen harikasın. Hadi görüşürüz." o telefonu kapattığında Cenk merakla " Eylül abla ne olmuş?" diye sormuştu.

" Cenk! Cenk! Şu ünlü yabancı şef var ya! O kadından sonunda geri dönüş aldık! Benim pastanemi ziyaret edeceğini söylemiş! O kadına bayılıyordum! Onunla tanışmak için can atıyordum. Umut bana söz vermişti o kadına ulaşacağına. Şu an o kadar heyecanlıyım ki! İçim içime sığmıyor." Eylül gerçekten heyecanlı gözüküyordu. Onu bu şekilde ben mutlu etmek isterdim.

" Kimmiş bu şef?Adı ne? " ağzımın kenarıyla bu soruyu sormuştum.

" Jennie! Kanalı var hatta. Duydun mu hiç?" Eylül merakla bana doğru vücudunu çevirmişti. Sanırım gerçekten bu kadınla tanışmak istiyordu.

" Nereli hangi kanal?" ben sorular sorarken Eylül çok istekli bir şekilde cevaplamaya başlamıştı. Gerçekten sevdiği bir şey olmalıydı. Eylül hep benim sevdiğim şeyleri sevmeye çalışmıştı. Onun neleri sevdiğini hiç bugüne kadar net bir şekilde sormamıştım. Umut onu benden daha iyi tanıyor olmalıydı. Küçük yaştan bu yana onlar beraberdi. Cebimden telefonumu çıkarıp bahsettiği kadını araştırmak istedim. Sessizce telefonuma bakarken bir yandan Eylül'ü dinliyordum. O sustuğunda yorum yapmamıştım. Ama Eylül'ü Umut'tan daha çok mutlu etmeliydim.

Geri çekilip oturduğumda " Mehmet bey ne kadar kaldı?" diye sormuştum.

" Biradan otelinize giriş yapacağız efendim." Mehmet abi dikiz aynasından bana doğru gülümseyerek bakıyordu.

" Yolculuğunuz rahat mıydı efendim?" Mehmet abi ilk kez beni bir kızla görüyordu. Benim niyetimi gayet iyi anladığına emindim. Göz ucuyla Eylül'e baktım.

" Biraz boynum tutulmuş gibi ama masaja gidip yaptırırım güzel kızlara." dediğimde Eylül'ün tepkisini ölçmeye çalışmıştım. Pencereden dışarıya baktığı için ne tepki verdiğini anlayamamıştım.

" Ne masajı ne güzel kızı abi? Eylül ablayı rüyanda mı görüyorsun?" Cenk uyku sersemliğiyle esniyordu hala.

" Rüyamda görmeme gerek yok yanımda oturuyor zaten aslanım." ona neşeli bir cevap verirken Eylül başını çevirip boş boş bakmıştı.

" Çok komiksin. Seninle aynı odayı paylaşmak istemiyorum. Ben Eylül ablayla kalacağım." Cenk'in yüzüne ters ters bakmıştım o sırada.Eylül'ü onunla aynı odada bırakır mıydım?

" İn aşağı geldik boş boş konuşma!" hep beraber aşağı indiğimizde görevliler bavullarımızı çoktan almıştı. Biz resepsiyona giderken Cenk Eylül'ün elinden tutmuş ona yön veriyordu.

" Eylül abla seninle kalalım mı?" Cenk konuşurken ben de odaları ayarlıyordum.

Eylül " Cenk ben tek kalırım. Sen abinle kalırsın." dediğinde bir çift bir tek kişilik oda tutmuştum. Oda kartının birini Cenk'e verip bir tanesini ben almıştım. Cenk şüpheli bir şekilde bakıp gülümsemişti. Bende ona gülümseyip göz kırpmıştım. Başıyla beni onayladığında iş birliği tamamlanmıştı. Odalara giderken " Benim oda kartım nerde?" Diye merakla sormuştu Eylül.

" Ben sana odanı göstereyim Eylül." onun elinden tuttuğumda önce elini çekmeye çalışmıştı ama sonra bir daha yakalamıştım elini. Bu tatilde onu kesinlikle kendime yeniden aşık etmeliydim. Umut sürekli arayıp tatilimizi zehir etmeden kozları kendi aleyhime çevirmeliydim. Akıllı olmak zorundaydım. Çünkü Eylül kesinlikle bilerek bana zoru oynuyordu. Kendi duygularını bastırdığına adım gibi emindim

HIZLI BÖLÜM ATTIĞIM İÇİN YAZIM YANLIŞLARININ KUSURUNA BAKMAYIN. Keyifli okumalar

Continue Reading

You'll Also Like

DİLVAN By Helin

General Fiction

3.9M 191K 57
Tek davası okumak olan Avin Mirşad. Bin derdin dermanı olan Maran Mirşad. "Mardin şahidim Maran yüreğimin güneşisin. Dışımı aydınlatırken yüreğimi...
Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

54.5K 4.4K 11
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...
1M 64.3K 121
[TAMAMLANDI] Askeri kurgu. Eşcinsel içerik. #ondeli #gizliaşk #itiraf #komutan&asker #aşiret #operasyon #sırlar #kavga #travmalar #derinizler
Zeynep By Jutenya_

General Fiction

559K 39.2K 34
Güzeller güzeli Zeynep... İki adam ve bir kadın. Afran'ın mutlu olmak istediği tek masal prensesi Zeynep'ti. Zeynep'in masalında aşık olduğu prens...