HİSSEDEBİLİRSİN YAĞMURLARI

By zeyneepsimsek7

31.9K 10.1K 5K

'Hayatımda gördüğüm sayılı ışıklardansın aslında. Yıldız kadar küçük, güneş kadar parlaksın. Bırak arkandan g... More

1.BÖLÜM: BAŞLANGIÇ
2.BÖLÜM: TANIŞMA
3.Bölüm: YALNIZ
4.Bölüm: KAL
5.Bölüm: Şarkı
6.BÖLÜM: Hiç sevmemiş gibi
7.BÖLÜM: Yalnız
8.Bölüm: Yağmur
9.Bölüm: Vicdan
10.Bölüm: Kırıklarım var
11.Bölüm: Benimle Kal
12.Bölüm: GÖKTUĞ
13.Bölüm: Bir adım arkanda
14.Bölüm
15.Bölüm: Gezi
16.Bölüm: Yağmur
17.Bölüm: Gül
18.Bölüm: Eve dönüş
19.Bölüm: Müzik çalar
20.Bölüm: Davet
21.Bölüm: Eve dönüş
22.Bölüm: Misafir
23.Bölüm: Oyun
24.Bölüm: Söndürme Işıklarını
25.Bölüm: Acı
26.Bölüm: Sevgi
27.Bölüm: Parlasın Yıldızlar
28.Bölüm: Asrın
29.Bölüm: Küçük yıldızlar
30.Bölüm: Bir seçenek
31.Bölüm: Kış geldi
32.Bölüm: İnat
33.Bölüm: Orman
34.Bölüm: Kadın
35.Bölüm: Yeşil
36.Bölüm: Evren
37.Bölüm: İhanet
38.Bölüm: Gece uykusu
39.Bölüm: Peşimden Gelme
40.Bölüm: Gece ve Deniz
41.Bölüm: Anlıyorum
42.Bölüm: Göktuğ
43.Bölüm: Ayna
44.Bölüm: Veda
45.Bölüm: Okul
46.Bölüm: Utku
47.Bölüm: Mum
49.Bölüm: Yalancı
50.BÖlüm: Aydınlattım
51.Bölüm: İntikam
52.Bölüm: Her şeyi yapardın...
53. Bölüm: Proje
54.Bölüm: Uyan

48.Bölüm: Rüya

148 40 8
By zeyneepsimsek7

48.Bölüm: Ve ben önceden olduğum kişiye dönüştüm. Sonra bu yaşananları aklımın en ücra köşelerine atıp sanki bir hayalmiş gibi hissettim. Hepsi gelip geçti hayatımdan. Bir rüya gibi anımsıyorum onları, kesik kesik hatıralar var aklımda. Az da olsa kahkahalar, çokça ağlayışlar.

Gözlerimi açtığımda koyu renkli perdenin kararttığı odayla karşılaştım. Okula gideceğimizi sanıyordum ama yine yanılmıştım. Her zerrem ağrıyordu. Yataktan kalkabileceğimi bile düşünmüyordum. Sırt üstü pozisyona gelip tavanla bir süre bakıştıktan sonra odayı incelemek istedim. Böylelikle kendimi biraz toparlamak için zamanım olacaktı. Tahminen misafir odasındaydım. Beyazın ağırlıklı olduğu odada küçük bir masa ve göze çarpan uzun perdeler vardı. Çamurlu saçlarımın kirlettiği yastığa bakıp iç çekerken yavaşça kapı aralandı. Aslına bakılırsa uyuyor numarası yapmak isterdim ama ilk saniyeden göz göze gelmiştik. Durumu düzeltmek adına biraz doğrulup sırtımı yatağın başlığına dayadım.

"Hocam." dedim kısık ve cızırtılı sesimle.

Elindeki küçük kitabı masanın üzerine koyarken bana dönmedi.

"Okul dışında böyle hitaplara girmeni istemem."


Yavaş adımlarla camın kenarına gelip perdeyi biraz araladı. Güneş batıyordu. Bu kadar uyuyabileceğimi tahmin edemesem de tepki vermeden öylece izledim.


"Size de rahatsızlık verdim." dedim bacaklarımı yataktan sarkıtırken. Ellerimi dağınık ve kirli saçlarıma geçirip birkaç kez kaşıdıktan sonra ayağa kalktım.


"Gitsem iyi olacak." diyerek masanın üzerindeki çantamı almaya yeltendim. Sonra sakin tavrıyla beni durdurdu.


"Seni eve böyle gönderemem. Ailene anlatacak geçerli bir bahanen de yoktur."

Tüm gece onun yanında olduğumu sandıkları için muhtemelen çok farklı şeyler düşüneceklerdi. Utku bunu benden önce idrak edip uyarıda bulunduğu için neredeyse minnettar kalacaktım.


"Duş al önce." karmakarışık ve kirli saçlarıma bakıp devam etti. "Sonra üzerindekileri yıkarız, farklı kıyafetlerle gitmen dikkat çeker."


Başımla onay verip beni yönlendirmesini istedim. Dolaptan aldığı duş havlusunu ve giysileri bana uzattı. Yavaş adımlarla banyoya ilerledim. Ciddi anlamda her zerrem isyan ediyor gibi hissediyordum. Uyku beni içine çekiyordu ve gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Banyonun aralık kapısını açıp arkadan kilitledikten sonra kucağımdaki giysileri yere bıraktım. Soğuk suyu açıp ısınmasını beklemeden altına girdim. Su saçlarımda gezinirken içime giren ürpertiyle derin nefesler aldım. Kir vücudumu terk ediyordu. Saçlarım tamamen ıslandıktan sonra şampuanı sürüp biraz daha temizledim. Orada ne kadar kaldığımı bilmiyorum ama çıktığımda ellerim buruşmuştu. 


Soğuk iyi gelmişti. Uykumu açmış ve sarıldığım havlunun içinde biraz daha iyi hissettiriyordu. Islak saçlarım yüzüme düşmüştü. Karşımdaki aynada kendimi süzerken yaptığım her şeydi Göktuğ'u hatırlıyor olmanın verdiği buruk hüzünde giyinmeye başladım. Siyah bir kazak ve altına aynı renk eşofman vermişti. Banyo dolabının üzerinde bulduğum tarakla sertçe taradım saçlarımı, sanki bir yere yetişmeye çalışıyormuşum gibi davrandım. Aynaya bakmak istemiyordum, bu bile beni ağlatmaya yetiyordu. Havluyla fazla suyunu alıp nemi kalmasını sağladım. Utku'nun söylediğine göre çıkardığım kıyafetleri yıkayacaktık. Çamaşır makinesine doldurup havluyu da içine attım. Sonra çalıştırmadan banyodan çıktım. Hala aynı yerindeydi. Kapı sesini duyunca bakışlarını bana doğru çevirdi. Ortamdaki sessizliği bozman için dudaklarımı araladım.


"Kirli kıyafetleri çamaşır makinasına attım ama çalıştırmadım."


"Ben hallederim"


Hızlıca yanımdan geçip banyoya ilerledi. O an insanlara yük olmanın nasıl bir duygu olduğunu anladım. Yük imgesi sadece ağırlık anlamında kullanılmıyordu. Gözlerimi kapatıp yatağın ucuna oturdum. Saçlarımdan damlayan sular kazağımı ıslatıyordu. Güneş çoktan batmıştı. Ve ben sanki geçmişimi yaşamamış gibi unutmaya çalışmıştım. Utku kapıda göründüğünde takındığım en sakin tavırla ona baktım.


"Keşke uyandırsaydınız beni." dedim resmi tavrımla. Aslına bakılırsa bu kendimi rahatlatmanın bir yoluydu. Eğer rahatsız olduysa küçük bir tıkırtı yaparak açtırabilirdi gözlerimi.


Yanıma gelip benim yaptığım gibi yatağın uç kısmına oturdu.


"Kötü hissediyorsun değil mi?" sertçe yutkunup bakışlarımı zemine kenetledim.


"Çok fazla."


Gülümsedi. Sanki kırık kalbimin parçaları koptuğu yere tekrar gelmek için canımı acıtmıştı. Kaçtığım sorumluluklarım, kaçtığım korkularım ve tabularım. Hepsi üzerime yığılmış ve adım atmamı zorlaştırıyor gibi hissediyordum. Doğru olanı insanlardan duymak değil, kalbimde hissetmek istiyordum.


"Yüzleşmelisin."


Biliyorum ama yapamam.


"O zaman kötü hissetmeye devam edeceksin."


"Sıkışmış gibiyim olmadığım bir odada, sanırım delirdim."


Sessizliğini korudu. Şuan bir gecede tanıdığım insana hayatımın sırlarını anlattığım için biraz daha kötü hissettim ve biraz daha. Bu hep devam edecekmiş gibi geldi. Eskiden olsa dinlediğim şarkılar ve hayallerle avuturdum kendimi. Ama şimdi Ayda'nın gösterdiği manzarayla anladım ki kurduğum hayalleri gerçekleştirmem gerek. Yoksa onun yaptığı gibi delirme aşamasına gelecektim.


"Gitmek istiyorum. Çok uzaklara..."


Herkese kurduğum cümleyi ona da söylemiştim. Genelde beni pek umursamazdı insanlar. Değer vermezlerdi, acındırmak için ağladığımı söylerlerdi. Oysa ben içimde tutamıyordum. Taşıyordu göz yaşlarım. Yanaklarımdan süzülüyor ve sonsuzluğa kavuşuyordu. Ama bu kez o farklı anlam yükledi.

"Götüreyim seni. Çok uzaklara..."

Benimle dalga geçiyorsa buna alışıktım. Ama eğer ciddiyse buna alışık değildim. Zemindeki bakışlarımı ona kenetledim. Yüzünde tek bir mimik dahi oynamadı.

"Ciddi misiniz?" dedim tavrımı bozmadan. Yarı yolda kalmak istemiyordum. Zaten ciddi olsa bile Göktuğ'u bırakıp gidemezdim. O öylece acı çekerken bu rahat yatakta uyumak bile canımı sıkıyordu.

"Ciddiyim, belki tekrar üniversite sınavına girersin. Başka bölümlere de ilgin olabilir."


İlkokulda mimar olmak istiyordum. Orta okul ve lisede adalet alanına yönelmiştim. Lisenin ortalarına doğru yazmaya başladım. Binlerce kelimeyi geçti anlattıklarım. Yine de yazarken hissettiremedim. Bu yüzden veda etmeyi düşünebilirdim.


"Bunları sonra konuşmak istiyorum."


Kafamı toparlamadan vereceğim her karar yanlış sayılacağı için acele etmek istemedim.


Yataktan kalkıp koridora yöneldi. Tek olduğum zamanlarda bu büyük oda bile beni sıkıştırıyordu. Daha fazla daralmamak için peşinden ilerledim. Ev büyük ve müstakildi. Şehirden uzakta olduğumuzu anlayıp camla kaplı alt kata indim.


Ağaçların çoğunlukta olduğu bahçesi karanlık olduğu için tam olarak inceleyebileceğim gibi değildi. Utku beni fark etse de arkasına dönmeden mutfağa ilerledi. Daha fazla yük olmamalısın dedim kendime. Mutfağa girmeden kapıya yaslanarak derin nefesler aldım.


"Eğer benim için yapıyorsanız zahmet etmeyin, makine durmak üzeredir. Giyinip giderim."


Beni umursamadı. Dedim ya, insanlar genelde beni umursamazlar.


Beyaz dolaplardan çıkardığı iki tabağı tezgahın üzerine koyarken önceden hazırladığı yemekleri de koydu.


"Utku." dedim arkasından. Bu bana biraz tuhaf gelmişti. Yine kendimi boşlukta hissettim. Tırnaklarımı ellerime geçirip bir cevap vermesini bekledim. Eğer normal davranırsa biraz olsun içimi rahatlatabilirdim.


"Ahenk."


Tabakları bırakıp arkasına dönmeden başını biraz yan tarafa çevirdi.


"Teşekkür ederim."


Yaptığı şeylerin boşa gitmesini istemiyordum.


"Rica ederim." dedi ses tonunu benim kadar sakin yaparak. Sonra tabağı ellerime tutuşturarak içecekleri aldı. Öne geçip onu takip etmemi ister gibi yaptı. Ben de anladığımı uyguladım. Bahçeye açılan büyük cam kapıyı araladı ve geçmem için bekledikten sonra kapattı. Büyük geniş tekli koltuklardan birine yerleştim. Ortadaki masaya tabağı koyduğum sırada içeceklerden birini yanına yerleştirdi. Soğuk içecekten bir yudum aldıktan sonra bana döndü.


"Anlatmak istediğin başka bir şey var mı?"


Bu sessizlik onu da germişti. Sırtımı arkaya yasladıktan sonra ağzıma aldığım büyük lokmayı yutmaya çalıştım. Eğer o yaptıysa yemek konusunda çok iyiydi.


"Aslında içimde tuttuğum çok şey var."

Hafifçe gülümsedi. Bu gülümsemeleri beni tuhaf olacak kadar sakinleştiriyordu.


"Sorunu kökünden çözmek için derine inmen gerekiyor. Omuzlarındaki yükü azalt."


O zaman ortaokula kadar inebilirdim. Bunun onu sıkacağından şüpheliydim. Çünkü insanlara bir şey anlatmaya başladığımda kısa kesmemi istedikleri için konuyu değiştirirlerdi.

"Emin misiniz? Uzun sürebilir."


Başıyla onay verip ekledi. "Detayları atlama."


Birkaç saniye çimlere odaklanarak hafızamın benden gizlediği anılara ulaşmaya çalıştım.


"Çok küçüktüm aslında. Sanırım bunu adına akran zorbalığı deniyor. Bir gün en yakın arkadaşımla aramız bozuldu. Genelde hep böyle olurdu. Bizim sınıfta da gruplaşmalar çok fazlaydı. İkimiz de ayrılınca farklı gruplara kendimizi dahil edemedik. O okula gelmemeyi seçti, ben sınıfta yalnız kalmayı. Günlerce tek başıma oturup kimseyle konuşmadığımı hatırlıyorum. Biraz fala kiloluydum. Önce bununla alay etmeye başladılar. Sonra tüm kızlara karşı olmaya çalıştım. İlk darbeyi o sıralarda aldım sanırım. Bir daha da edindiğim yakın kız arkadaşlarla aramı hiç iyi olmadı. Yaklaşık üç sene böyle geçti. Liseye başladım. Kayıp özgüvenim, ağır bedenim ve üzgün ruh halimle yaşamaya alıştım. Lisenin ilk dönemi ikili bir grubun dışlanan üçüncü kişisiydim. Ben de kitap okumaya başladım çünkü kendimi ait hissediyordum. İkinci dönemi bir kız bizim okula nakil oldu ve aynı sınıfa düştük. Benim gibiydi biliyor musun? Ama o bu kırgın yanını gülümseyerek gizliyordu. Hayatımda yaşadığım küçük anılara bir yenisini ekliyorduk hep. İlk defa o an gerçek bir arkadaş hissettim yanımda. Bana benzeyen ve güven veren. Bir sene sonra lisenin ikinci yılı onunla da ayrıldı yollarımız. Çünkü başka insanlarla tanışınca değişti. Lisenin ikinci yılında aynı sınıfta olduğum başka bir kızla arkadaş oldum. Benzer yanımız yok denecek kadar azdı ve güvenmiyorduk. Sanki yalnız kalmamak için arkadaş olmuş gibiydik. İçindeki sevgi boşluğunu flört ederek kapatmaya çalışıyordu. Sonra onunla da ayrıldı yollarımız. Ve ben önceden olduğum kişiye dönüştüm. Sonra bu yaşananları aklımın en ücra köşelerine atıp sanki bir hayalmiş gibi hissettim. Hepsi gelip geçti hayatımdan. Bir rüya gibi anımsıyorum onları, kesik kesik hatıralar var aklımda. Az da olsa kahkahalar, çokça ağlayışlar. Liseyi bitirdim. Üniversiteye içimde farklı bir duyguyla başladım. İlk günü Deniz'in yanına oturdum ve onunla tanıştım. Sonra Göktuğ, sonra Ayda, sonra Evren ve Yeşil. Hepsi hayatıma girmemiş gibi çıkıp gittiler. Göktuğ'a aşıktım." dedim bir anda yelkenleri suya indirerek.


 Gözlerimden düşen bir damla yaşı kazağın koluyla sildikten sonra beni dikkatle izleyen Utku'ya baktım. Göz göze geldik. İçimdeki küçük kıpırtıyla anlatmaya devam ettim.

"Hayatımda ilk defa aşık olmuştum. Adını bile bilmiyordum bu hissin ama hep bir gün bana rastlayacağından emindim. Çünkü bekliyordum. Ve beklenen şey daima bir gün gelirdi. O da beni sevdi. Ama bir sorunumuz vardı. Ayda'da ona aşıktı ama benimkinden biraz farklı. Takıntılıydı. Hep yanında olmasını isteyerek bizi ayırıyordu. Başka karşı koymadığı için Göktuğ'a çok kızmıştım. Belki de cümlelerimle kalbini kırmıştım. Ayda nasıl yaptığını bilmediğim bir şekilde onun ailesiyle oynuyor ve bunu göstererek Göktuğ'un canını yakıyordu. Ve Göktuğ dayanamadı, her şeyi göze alıp benim yanımda kalmayı tercih etti. Çok güçlü göründü o an. Dün gece..."


Dedim hıçkırıklar arasında. Bir kez başladıysam sonuna kadar anlatmalıyım.


"Sizden gizlediğim şeyler olduğunu anlamışsınızdır. Dün Ayda önce kendine sıktı, ona Göktuğ'a... onun bedeni yere düşerken bile canım acımıştı. Yarasına bastırdım ama kanı durduramadım. Gözlerini kapatmadan önce bana gülümsedi. Tenindeki sıcaklık soğuğu dönüşürken üzerine yağmur yağdı. Hissetti yağmurları."


Gözyaşlarımı kazağa silip içecekten bir yudum alarak boğazımı temizledim. Sonra kendimi zorladım ve en acı kısma geldim.


"Ben onu öyle görünce bayılmışım. Ve öğrendim ki kalbi durmuş. Yirmi bir saniye boyunca... Ruhumda keskin bir acı beliriyor beni anlıyorsun değil mi?"


Titriyordum. Hayatım boyunca hiç ağlamadığım kadar çok ağladım. Utku biraz daha yakınlaştı bana. Sonra elimi tutup kulağıma doğru fısıldadı. "Bırakalım yüklerini."

Kızarmış gözlerimi yüzünde gezdirip ne demeye çalıştığını anlamadığımı belli ettim. O da biraz yardımcı oldu.

"Unutacağız onları.

Başımla onay verip derin bir nefes almaya çalıştım.

"Kapat gözlerini." dedi başımı göğsüne koyup saçlarımı okşarken. "Hepsi rüyaydı." 

Continue Reading

You'll Also Like

511K 26.7K 68
O gece Barlas Korkmaz, evinin önüne bırakılan pusetten habersiz bir şekilde önemli bir ihaleyi kazanmanın yorgunluğuyla arabasına binmiş ve evinin y...
4.3M 322K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
159K 14.5K 47
katilim olur musun, yeniden yaşamaya inat?
223K 11.9K 26
Annesi ve babasının şehit düşmesi ile yetimhaneye verilmesi Denizin hayatını değiştirmişti. Bir gün ansızın bir telefon geliyor 17 yıl sonra gerçekle...