Bebeğimiz İçin • [b×b]

By mavigollge

880K 70.3K 44.7K

[Tamamlandı] Anıl, boşanma aşamasındayken hamile olduğunu öğrenir. -Mpreg- 🌈 Herkesin eşit haklara sahip old... More

Tanıtım
1|Doğum Günü
2 |Boşanmak İstiyorum
4|Kimseye belli etme
5|Çilekten nefret ediyorum
6|Seni özgür bırakmalıyım
7|Seni özlüyorum
8|Bu evlilikten sıkıldım
9|Çok güzeldik biz
10| Sessizlik
11| Belki de iyileşebiliriz
12| En çok seni sevecek
13|Yeni bir sayfa
14| Göl kenarı
15|Kimse benim eşimi üzemez
16|Tatlı anılar
17|Otel
18| Haber yazısı
19|Düzeliyoruz sanmıştım
20|Bana güven
21|Evimize gidelim
22|İyileşmemizin tek yolu
23|Aile ziyareti
24|Bebeğimizin cinsiyeti
25|Beraber duş alalım
26|Kilo takıntısı
27|Trip
28|Dünya güzelim
29|Yabancı
30|Bebek
31|Endişe
32|Misafir
33|Anne ve Baba
34|Şirket
Final|Bebeğimiz İçin

3|Bir şans daha

34.4K 2.6K 2K
By mavigollge

Gözlerimi araladığımda karşılaştığım tek şey bembeyaz bir duvarken burnuma dolan tanıdık koku ve garip seslerle buranın hastane olduğunu anlamam pek de uzun sürmemişti.

Uyanabilmiş olsam bile bilincimin tam anlamıyla yerinde olmadığının farkındaydım zira gözlerim sürekli kırpıştırmama rağmen bir türlü tam anlamıyla açılmıyor, aydınlığa kavuşmama müsaade etmiyordu.

Birkaç dakikalık uğraşlarım sonucu üzerimdeki ağırlığı atıp tamamen uyanabildiğimde yanımdaki kırmızı koltukta oturan en yakın arkadaşım hızlıca ayağa kalkmış, telaşlı ifadesiyle beraber elimi sıkıca tutmuştu.

"Doktora haber vereceğim bebeğim."

Kendi kendine bir şeyler daha mırıldanıp elimi bıraktığında arkasından bakmakla yetindim çünkü zihnimi toparlamakta biraz güçlük çekiyordum.

En son hatırladığım şey, yatak odamızda Savaş'la kavga etmeye başladığımızdı. Seslerimiz yükselmişti, ikimizde ayaklanmıştık, bunları anımsıyordum. Daha sonra ona net bir dille boşanmak istediğimi söylemiştim ve midemdeki bulantı baş gösterip beni iki büklüm hale getirmişti.

Sonrası yoktu.

Geniş hastane odasının içerisine sakin adımlarla giren doktora bakılırsa telaşlanacak bir durum yoktu. Ki öyle olsa, Özge hemen yanı başımda bekleyemezdi. Kendi kendime neden bayıldığım hakkında teoriler üretmeye çalışırken "Bizi korkuttunuz Anıl Bey." diyen Erkan'a bakıyordum. Savaş beni babasının hastanesine getirmişti, dolayısıyla bazı doktorları çok yakından tanıyordum.

"Değerleriniz normalin altında çıktı. Şu sıralar stres yaptığınız bir şeyler olduğunu düşünüyorum ve muhtemelen sabahtan beri hiçbir şey yememişsiniz. Bunlar bayılmanızdaki başlıca nedenler ancak bedeninizin bu denli yorgun düşmesindeki en önemli etkeni siz zaten biliyor olmalısınız."

Özge'yle aynı anda birbirimize baktık çünkü ikimizin de aklına gelen şey, olası bir hastalık ihtimaliydi.

Erkan'ın yüzündeki tatlı gülümseme ve şaşkınlığımız karşısında serbest bıraktığı küçük kıkırtı içimi bir nebze olsun rahatlatırken "Endişelenmeyin." dedi, "Kötü bir durum söz konusu değil."

"Neyi varmış peki, neden bayılmış birden?"

Özge'nin sabırsız haline karşı yanıt vermeye hazırlanan doktoru durdurarak "Savaş nerede?" diye sordum. Cidden, uyandığımdan beri istemsizce gözüm onu arıyordu ve beyefendi ortalıklarda yoktu. Hiç mi merak etmiyordu beni, öylece bırakıp gitmiş miydi?

Özge, kafamdaki kuşkuları anlamış gibi hemencecik yatağın kenarına oturdu ve "Buradaydı, bekledi seni." diye yanıtladı. "Az önce telefon geldiği için çıkmıştı, gelir birazdan."

"Öylesine sordum, umurumda değil."

Huysuz mırıltım en yakın arkadaşımın rahat durmamı isteyen bakışlar atmasına neden olurken Erkan samimiyetle gülümsedi. Ellerini üzerindeki beyaz önlüğün cebine yerleştirmiş ve tüm zamanını bana ayırmışçasına sakin görünüyordu. Tabii ki öyle olacaktı. Ben buranın sahibinin damadıydım, özel bir ilgiyi hak ediyordum.

Erkan, benim sağlıklı beslenmem konusunda küçük bir uyarı verme işine başlamışken odanın kapısı açıldı. Hemen ardından görüş alanıma giren Savaş, uzunca bir zamandır görmediğim kadar telaşlı duruyordu ve odadaki kalabalığı ilk başta yanlış yorumlamış olacak ki uyanık olduğumu gördüğünde yüzünde oluşan rahatlama içimde bir yerleri sıcacık yapmıştı.

"Nesi varmış?" ciddiyetle havalanan tek kaşının altındaki delici bakışlar Erkan'ı buldu. Seri adımlarla aramızdaki mesafeyi kapatıp yanıma geldiğinde elimi tutacağını falan sandım lakin cesaret edemiyor gibi görünüyordu. Sonuçta boşanmayı kararlaştırdığımız sırada kendimizi burada bulmuştuk, o da karmakarışık olmalıydı. "Neden bayılmış, Erkan? Söylesene."

"Endişe edeceğimiz bir durum yok Savaş Bey, sakin olun lütfen. Anıl Bey'in, yorgunluk ve strese bağlı olarak bilinci kapanmış ancak asıl etkenler bunlar değil." Erkan, son derece keyifli bir ifadeyle gülümsedi. "Karnındaki minik bebek, babasını biraz fazla yormuş..."

Savaş'ın gözleri anında beni bulduğunda yüzündeki şok olmuş ifadenin aynısından bende de oluştuğunun bilinciyle ona bakıyor, duyduğum şeyi hazmetmeye çalışıyordum.

"Tebrik ederim." diye devam etti. "Aslında bebeğimiz kendisini belli edebilmek adına her yolu denemiş. Değerleriniz bunu gösteriyor ancak çiftlerimiz bebek beklemediği zaman bu ihtimali akıllarına bile getirmiyorlar."

Erkan'ın söylediği şeyler kulağıma uğultu olarak dolarken güçlükle yutkundum ve yanı başımda bekleyen eşime, daha doğrusu, boşanmak üzere olduğum eşime, çaresizce baktım.

Bunu beklemiyordum. Tanrım, cidden böyle bir şeyi duymayı beklemiyordum. Asıl etkenin başka bir şey olduğunu söylediğinde bir hastalığımın olma ihtimali bile daha yakın gelmişti ancak bir bebek...asla tahmin edemezdim.

Ben ağzımı açıp hiçbir şey söyleyemezken gözlerini zar zor üzerimden ayıran Savaş ağır bir tavırla burnunu çekti ve parmaklarını koyu renk saçlarına daldırarak başını iki yana salladı. Benim gibi afalladığını, duyduklarını sindirmeye çalıştığını biliyordum. Birkaç kez konuşmak için aralayıp geri kapattığı dudaklarından çıkacak şeyleri korkuyla beklerken beni şaşırttı ve büyük bir sakinlikle "Sağlıklı mı?" diye sordu. "Bebek-bebek sağlıklı mı?"

"Bir sorun görünmüyor ancak emin olabilmek için ultrasona ihtiyacımız var." Erkan, birkaç adım yaklaştı ve hala şaşkınlıktan konuşamamış halime bakarak anlayışla tebessüm etti. "Bebeğinizin sağlığı için sizin de sağlıklı olmanız son derece önemli, Anıl Bey. Her şeyden önce sizi bu kadar yoran şey neyse, uzaklaşmanız gerekiyor. Stresi hayatınızdan uzak tutun. Hayatınızdaki olumsuzlukların bebeği ve babasını etkilemesini önlemek zorundayız. Savaş Bey, bu durumda eşinizle ilgilenmek size düşüyor."

Erkan, bizim severek evlendiğimizi bilen diğer insanlardan biriydi bu nedenle şu anki stresimin baş kaynağı olan adama bu uyarıları yaparken sevecen bir ifadeyle gülümsüyor, muhtemelen Savaş'ın kendisini kötü hissetmesine yol açıyordu.

"Beslenmeniz de son derece önemli. Tüm gün aç durmak hem sizi hem de bebeğinizi güçsüz düşürür ve bugün olduğu gibi kötü sonuçlara yol açar. Bebeğin gelişebilmesi ve sağlıkla büyüyebilmesi adına yararlı şeyler tüketmelisiniz."

"Bunları...bunları daha sonra konuşabilir miyiz?" ne yapacağımı bilmiyordum, kafam karmakarışıktı ve tüm duygularım birbirine girmiş haldeydi. Bu durumdayken Erkan'ın söylediği şeyleri dikkatle dinleyebilmem çok zordu.

Üstelik, henüz bu bebeği Savaş'ın isteyip istemeyeceğini bile bilmiyordum ve zihnimi kurcalayan en büyük problem buydu.

"Tabii, dilerseniz evinize gidip istirahat edin. Yarın ultrason için bir randevu ayarlayalım ve doğum uzmanımızla beraber bir takvim-"

"Ultrason şimdi olsun." dedi Savaş. "Bebeğin durumunu hemen öğrenelim." gergin ses tonu, durgun ifadesi ve sert görünüşünün hepimizde uyandırdığı duygu aynı olmalıydı. Hem sabırsız, hem de kafası karışmış duruyordu. "Şimdi lütfen, bizi biraz yalnız bırakın."

Özge, sıkıca tutuğu elime küçük bir öpücük bırakıp söyleyebileceği tüm destek cümlelerinden daha anlamlı bir harekette bulunduktan sonra doktorumuz Erkan ve yanındaki hemşireyle beraber odadan ayrıldı.

Yalnız kalmıştık.

Daha birkaç saat öncesinde sesimi yükselterek kavga ettiğim, boşanmak istediğimi defalarca söylediğim ve karşılığında onay aldığım eşimle, hamile olduğum haberini öğrendiğimiz bu hastane odasında yalnız kalmıştık...

Nedensizce ağlama isteği tüm bedenimi ele geçirdiği sırada iki eliyle yüzünü kapatıp bir iki saniye soluklandı. Yerimde duramayacağımı fark edip doğrulmak üzere hareketlendiğimde öyle tuhaf bir hızla bana döndü ki ne yapacağımı bilemedim. Ani hareketlerini dizginlemeyi başardıktan sonra utançtan olduğunu düşündüğüm bir şekilde gözlerini kaçırarak yatağın doğrulmasını sağladı ve usulca yatağın kenarına yerleşti.

"Anıl." dedi, pürüzlü bir sesle. Örtünün üzerinde duran ince parmaklarımla oynarken gözleri bir oraya kayıyor, bir de ürkek bakışlarımda geziniyordu. "Nasıl hissediyorsun?"

"Tuhaf."

"Kesinlikle."

Haftalar sonra bir konuda aynı fikirde olabilmemiz gerçekten komikti.

"Ne yapacağız?" diye sordum, tek elimi hafifçe karnıma doğru kaydırıp sadece kilo almamdan kaynaklı olduğunu düşündüğüm minik çıkıntıyı hissetmeye çalışırken. Söylediğim gibi, olanları idrak etmek çok zordu ve bir rüyanın içerisinde olup olmadığımı bile sorguluyordum.

Böyle durumlarda,  yani benim biraz daha çekingen kalıp tüm sorumluluğu Savaş'ın omuzlarına yüklediğim zamanlarda, hiç şikayetlenmez ve bana güven verici gülümsemelerinden birini sunarak sorunu çözme odaklı yaklaşırdı. Yine aynı şey oldu ama bu sefer gülümsemedi. Çünkü bunu yapamayacak kadar karışık bir haldeydi.

"Diğer tüm ebeveynlerin yaptığını yapıp ona sahip çıkacağız elbette."  

"Bunu istemiyorum." koyu renk gözlerine baktım tüm dikkatimle. "Boşanmak istediğimi sana söylemiştim."

"Anıl, şu durumda dahi aklından geçen şey bu mu?"

Ellerimi tuttu.

Bir ay sonra ilk kez, içtenlikle ellerimi tuttu.

"Biliyorum, senin de kafan karışık ve-"

"Boşanma konusunda kararım kesin Savaş, o konuda herhangi bir karışıklık yok kafamda."

Çaresizce olduğunu hissettiğim bir soluğun ardından gözlerini kapattı ve ellerimdeki tutuşunu sıkılaştırdı. Düşünüyordu. Bir çıkar yol düşünüyor, bu durumda ne yapmamız gerektiğini arıyordu ancak benim kararım netti. Şimdi öğrendiğim şeyler beni vazgeçiremezdi.

"Fazla fevri davranıyorsun." dedi. "Sadece sen değil, ben de fazlasıyla fevri davranıyorum ve iş saçma yerlere gidiyor. Sence oturup sakince konuşmamız gerekmiyor mu?"

Ona zaman tanımıştım. Günlerce bir adım atmasını beklemiştim. Sonunda gidip konuşmak istediğimde bile beni terslemiş, bencil birisi olduğumu hiç çekinmeden söyleyebilmişti. 

"Evliliğimizi sürdürmek istemenin tek nedeni bebek Savaş. Ben değilim."

"Fazla şaşırmamış gibisin, onu hissetmiş miydin?" sanki karnıma baktığında bebeği görebilecekmiş gibi gözlerini oraya çevirdi. 

Aksine, çok şaşırmıştım. Ciddi anlamda afallamıştım ama Erkan'ın hamile olduğumu söylemesi birçok şeyin cevabı olduğundan dolayı içimde bir yerler, bu değişikliklere cevap bulabildiği için rahatlamıştı sadece. Mesela sabahları uyanmakta neden zorluk çektiğimi biliyordum artık. Ya da neden sürekli midemin bulandığını ve çizim yaparken bir anda uyku bastırdığını...

"Hissedemedim." dedim. "Hala hissetmiyorum."

"Nasıl-nasıl hissetmiyorsun? Tekme falan atmıyor mu? Atıyordur." 

"Bacaklarının oluştuğunu hiç sanmıyorum. Muhtemelen minicik bir şeydir."

İçimdeki duygu karmaşası nedeniyle burukça gülümsediğimde Savaş'ın dudaklarında da hafif bir tebessüm oluşmuştu ve ben tam da o an, birkaç ay önce bu haberi almış olsaydık her şeyin daha farklı olabileceğini düşünmüştüm.

"O minicik şey için, bir kez daha deneyemez miyiz?"

"Ne?"

"Biliyorum Anıl. Her çok ani gelişiyor, biliyorum. Ama şu durumda başka hiçbir şey gelmiyor aklıma."

Bir şeyler söylemek adına dudaklarımı kıpırdattığım sırada odanın kapısı yavaşça açıldı. İçeri giren hemşire ikimizin haline tebessüm ederek bakarken "Ultrason için gelmeniz gerekiyor." demiş, sonra da bizimle beraber geleceğini belli ederek kenarda durmuştu. 

Başını sallayarak bizi bekleyen genç kızı onayladı Savaş. Ardından hemen ayağa kalktı ve benimde kalkabilmem için elini belime yerleştirdi. Daha düne kadar hamile olduğumdan habersizce her işimi kendim yapıyordum, dolayısıyla şimdide yardıma ihtiyacım yoktu ama bir anlığına hala adapte olamadığım bu durumun nasıl hissettirdiğini anlamak istemiş, kendimi anın akışına bırakmıştım.

Ben ayağa kalktığımda, eğer ihtiyaç duyarsam oturabilmem için getirilmiş tekerlekli sandalyeyi işaret etti Savaş, telaşlı ifadesine karşı gözlerimi devirerek reddettim onu. Yürüyebiliyordum. Evde başlayan o kasılmalar artık yoktu ve gayet normal hissediyordum kendimi.

Beraber odadan çıkıp asansöre bindikten hemen sonra hastanenin en iyi doktorlarından birinin odasına, bir doğum uzamanın yanına gelmiştik. Bizi tüm sevecenliğiyle karşılayan adam hızlıca oturduğu yerden kalktı ve "Hoş geldiniz Anıl Bey." dedi. "Buraya geleceğinizi duyduğumda çok sevindim, tebrik ederim."

"Teşekkür ederiz." diye atıldı Savaş, nasıl bu kadar kolay alışabilmişti bilmiyordum ve gergin halleri bana günler önceki eşimi hatırlatıyor, hafiften gülmeme neden oluyordu.

"Buyurun, uzanın siz." Savaş'ın kollarından sıyrılarak doktorun işaret ettikten hemen sonra yanındaki sandalyeye oturduğu sedyeye uzandım. Söylemesine gerek kalmadan karnımı açtığımda Savaş gergin bakışlarını doktora sabitlemiş, karnıma sıktığı jeli dahi hiç görmemişçesine dikkatle takip etmeye başlamıştı. Tamam, daha önce böyle şeyler yaşamamıştık ama rutin muayeneyi biliyor olmalıydı. 

"Harika." doktorumuz, ekrana sabitlediği gözlerini ayırmadan tebessüm etti. "İşte, bebeğimiz tam olarak burada. Görebiliyor musunuz?"

Hızlı hızlı başını sallayarak doktoru onayladı Savaş. Karnımın açık olmasından dolayı çattığı kaşlarına rağmen heyecanına engel olamadan irileştirdiği gözleriyle küçük bir çocuğu andıran eşim öylesine telaşlı, öylesine gergindi ki...ekranda gözüken küçük karartıya odaklanmaktan ziyade onun tepkilerini izlerken bulmuştum kendimi.

"Cinsiyetini öğrenebilir miyiz?"

"Bunun için çok erken Savaş Bey, size sadece oldukça sağlıklı bir bebek olduğunu söyleyebilirim. Endişelenmenizi gerektirecek herhangi bir durum yok." adının Özkan olduğunu öğrendiğim doktorumuz büyük bir tebessümle bana baktı. "Kalp atışlarını dinlemek ister misiniz?"

"Neden bana sormuyorsunuz? Ben de dinlemek istiyorum."

Savaş'ın çocuksu tepkisine karşı afallasa bile bu tarz durumlara alışık olmalıydı Özkan. Sadece gülümsemiş ve başını sallamıştı. "Elbette Savaş Bey, ben sadece Anıl Bey'in heyecanına eşlik etmek istemiştim." 

"Bebeğiniz tam olarak bir buçuk aylık." dedi. "Gelişimi güzel görünüyor ancak olması gerekenden daha yavaş ilerlemiş. Bu da sizin kendinize dikkat etmemenizden kaynaklı Anıl Bey, lütfen sizin için hazırlayacağım beslenme programına dikkat edin. Bebeğimizi güçlendirmeliyiz."

Özkan, cümlesini bitirdiği esnada bir şeyler yaptı ve karnımdaki minik canlıya ait kalp atış sesleri doldurdu odanın içerisini. 

Ben, onca söze rağmen daha yeni baba olacağım gerçeğiyle tam anlamıyla yüzleşip bir anlığına da olsa kafamdaki onlarca karmaşadan sıyrılarak sadece bu küçük bedenden yükselen kalp atışlarına odaklanırken Savaş, heyecanlı gözlerini benim ürkek gözlerimle birleştirdi.

Bundan sonrası biraz hızlı oldu.

Doktorun hala karnımda gezinen eline hiç aldırmadan sedyenin kenarına oturması, bir elini yanağıma yerleştirerek yüzlerimiz arasında santimler bırakacak kadar yaklaşması, bir saniye içerisinde gerçekleşti.

"Bir şans daha, Anıl." dedi, fısıltı halindeki sesiyle. "Bebeğimiz için, bir şans daha."

*

Evvvettt kurguya şimdi giriş yapıyoruz işte

Aklıma bir şey takıldı (çok takılmadı da yinede söyleyim dedim)

Şimdi, eğer bebeği dünyaya getiren kişi  mantığıyla bakacak olursak bebek Anıl'a anne diyebilir. Cinsiyet olarak bakarsak baba diyebilir.

Ben baba demesi taraftarıyım, daha mantıklı geliyor bana ama anne dedirten birkaç kurgu görmüştüm

düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz benimle

(baba dedircem kesin)

Continue Reading

You'll Also Like

882K 61.3K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
91K 6.5K 33
j.jjkk: beni gökyüzüne götür * to: tardisblue-
653 86 6
Kısa hikaye / tamamlandı Shounen ai tadında çerezlik webtoon Kurnaz bir ev kedisi ve ciddi bir hamsterın başına gelen talihsizlikler hakkında yazarı...
208K 17.2K 16
[TAMAMLANDI] Gardiyan - mahkum "Benim ruhumdaki çiçekler soldu çocuk." dedim. "Ondandır bu hüzün gözlerimde." Bana buruk bir şekilde bakıyordu. Bir...