BAŞIMIZA GELENLER (TAMAMLANDI...

By mervenindunyasiii

227K 10.6K 1.2K

Uyarı : Talha Hancıoğlu hayali bir karakterdir yaşayanlarda onu aramayınız. ▪▪▪ Bir adam ve bir kadının kader... More

ALINTI
|1|
|2|
|3|
|4|
|5|
|6|
|7|
|8|
|9|
|11|
|12|
|13|
|14|
|15|
|16|
|17|
|18|
|19|
|20|
|21|
|22|
|23|
|24|
|25|
|26|
|27|
|28|
|29| Final Part 1
|30| Final Part 2
Yeni Hikaye

|10|

7.2K 410 38
By mervenindunyasiii

"Evlenmeliyiz!"

Hazel'in çayı boğazına kaçtı. Birkaç öksürükten ve derin nefes almaya çalışmasından sonra yaşaran gözlerini sildi. Talha telaşla su istedi. Gelen sudan da birkaç yudum aldıktan sonra gözlerini karşısındaki adama dikti.

"İyi misin?" Talha'nın kendisine yönelttiği soruyu es geçti.

"Şaka dimi bu nerede kameralar?" dedi. Yüzü algıladığı şeyin saçmalığıyla gerilmişti. Talha gibi ciddi bir adamın böyle saçma bir şaka yapmayacağını biliyor ama içindeki küçücük umut kırıntısı buna müsaade etmiyordu.

Talha cevap vermeden Hazel'in durumu anlamasını bekledi. Ciddiyetini koruyordu.

"Talha ne olduğunu anlatacak mısın?" dedi bir açıklama bekleyerek yüksek çıkan sesini fark edince sonlara doğru alçalttı.

Talha cebinde getirdiği kahverengi zarfı çıkartıp kıza uzattı. Hazel bir hışımla elinden çekip bu saçmalığın sebebini öğrenmek adına hızla zarfın içindekileri kavrayıp dışarı çıkartı. Zarfın içinden on on beş tane fotoğraf çıkmıştı. Başka bir şey var mı diye zarfı masanın üzerine salladı ama içinden bir şey düşmedi. Zarfı kenara koyarken eline aldığı fotoğraflara baktı. Hepsinde kendisi ve Talha vardı. Kaşlarını çattı. Okulun önünde saldırıya uğradığı zaman Talha'nın onu arkasına çekmesi, onun ağlaması, hastane, karakolun önü, otelin önü, onun arabasından inerken vs. Habersiz fotoğrafının çekilmesi zaten yeterince sinirlendirmişken neden evlenmek zorunda olmalarına bir anlam veremiyordu. Aklına gelen şeyler elini dudaklarına kapadı. Yoksa yoksa magazine mi düşmüşlerdi. Allah'ım bunu babasına nasıl açıklayacaktı. Akrabalarına diğer insanlara. Ama hiç böyle bir haber duymamıştı. Eğer böyle bir haber olsaydı magazin programlarını asla es geçmeyen üst kat komşuları Songül teyze çoktan ona hesap sorardı. Aklındaki saçma olasılıkları bırakıp Talha'ya döndü.

"Bu fotoğraflar ne demek oluyor?" dedi. Acaba Talha'yı başından beri yanlış mı tanımıştı. Sapık mıydı yoksa? Gerçi sapık olsa niye buraya getirip kendisine göstersin ki?

Talha kızın ruh halini adım adım izliyordu. Sinirlenmiş, endişelenmiş korkmuş şimdi ise soru işaretleriyle dolu ona bakıyordu. Başka zaman olsa mimiklerine gülebilirdi.

"Açelya'yı kaçıran adamı hatırlıyorsun değil mi? Sen görmedin ama Açelya'yı kaçıracak kadar adi bir adam." Başıyla onaylayıp devam etmesini bekledi. "Aslında o adamın amacı Açelya'yı kaçırmak değildi. Bize göz dağı vermekti. Ben ve Kenan'a. Bir ihale için. Biz Ceyhun'u yakalayınca planı güme gitti. Gittikleri yere baskın yaptık. Adamın adı Cafer. Bir kardeşi var Deniz. Çatışma çıkınca ağır yaralandı. Ölmemiş ama komadaymış. İş artık ihaleden göz dağı vermekten çıktı. İntikama dönüştü. Benden intikam almak istiyor. Sevdiklerime zarar vererek. Bu fotoğrafları da o yolladı. Seni korumak zorundayım. Başına benim yüzümden bir şey gelmesine izin veremem."

Hazel beyni durmuş şekilde adamın anlattıklarını sindirmeye çalışıyordu. İntikam? Sevdiklerim? Korumak? Elleriyle gözlerini kapattı. Başına bir ağrı saplanmıştı. Duyduklarını idrak etmesi gerekiyordu. Tam o anda aklındaki tüm soruları geride bırakan bir soru belirdi. Talha katil miydi?

"Adamı sen mi vurdun?" O kadar sorması gereken soru arasında en çok bunu merak etmesi onu yordu.

"Hayır." Derin bir nefes aldı Hazel. Şimdi her şey daha çözülebilir duruyordu.

Birkaç dakika kendine müsaade ettikten sonra diğer sorusunu gönderdi.

"Neden ben, bizim aramızda bir şey yok ki?"

"Bunu o bilmiyor. Benim için önemli biri olduğunu sanıyor." Söyledikleri neden daha çok yakmıştı ki canını değil miydi önemli biri?

"Yine de evlilik için bir sebep değil bu Talha. Ben anlamıyorum." Dedi ayağa kalkarak. Oturmak ona işkence gibi gelmişti. Kafedekilerin bakışlarını görmüyor görse bile umursayacak halde değildi. Bir yandan mırıldanırken, bir yandan durum kritiği yapıyordu. Talha bu halini daha önce görmüştü. Kaçırdıkları gün. Kıvrılan dudağıyla kızı izlemeye başladı. Onun kendi kendisine çözüm üretmesini bekledi. Gerçi kendisi iki gün boyunca her yolu denemiş ama başka bir yol bulamamıştı. Aklına gelen düşüncelerle dolanmayı kesip Talha'nın yanında durdu.

"Evlenmeden de beni koruyabilirsin. Ne bileyim peşime adam takabilirsin. Ya da o adamı bulabilirsin. Polise gidebiliriz." Aklına bundan başka bir şey gelmiyordu.

"Koruyamam Hazel. Kaç tane adam takabilirim peşine? Üstelik ailenin yanında olacağından onların da hayatlarını tehlikeye atacaksın. İki gündür girmediğimiz delik kalmadı yoklar. Saklanmış bir yere kim bilir ne zaman çıkacak. Polis ilk başta dikkat eder ama ne kadar? Bir hafta, iki hafta hadi bir ay diyelim bu adamın ne zaman çıkacağı belli değil."

Kalktığı sandalyeye geri oturdu. "Tamam ama sadece bir fotoğraf gönderdi diye evlenilmez ki? Nasıl olacak Talha Allah aşkına?"

Talha söylemediği asıl yerinde geldiğini anladı. Bunu kıza hiç söylemek istemezdi ama Hazel'in durumun ciddiyetini anlaması gerekiyordu.

"En üstteki fotoğrafın arkasını oku."

Hazel anlamsız gözlerle Talha'ya baktı. En üstteki fotoğrafı eline aldı. Bu otelden çıktıklarındaki fotoğraftı. Kendisine yazacaklara hazırladı ama yine de beklemediği yerden aldı darbeyi. Gözyaşları akarken elini ağzına kapattı. Bu bir şaka olmalıydı.

"Zevkini denemek için sabırsızlanıyorum."

Kâğıtta muhteşem bir el yazısıyla bunlar yazıyordu. En altta ise C.K. yazılmıştı.

"Lütfen bana bunun bir şaka olduğunu söyle." diye fısıldadı gözyaşlarının arasından. Talha Cafer'e bir küfür daha etti. Onu bulduğunda bu göz yaşlarının hesabını soracaktı. Gidip Hazel'e sarılmamak için ellerini yumruk yaptı. Kıza sarılıp her şey geçecek demek istiyordu. Ona ağlayıp rahatlaması için fırsat tanıdı. Ceketinin iç cebinden siyah mendili çıkartıp kızın önüne koydu.

On dakikalık bir ağlama krizinden sonra artık ağlaması sesli iç çekişlere döndü. Ellerini gözünden çektikten sonra önündeki mendili alıp göz yaşlarını sildi. Nazik bir şekilde akan burnunu da temizledikten sonra adama baktı. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Konuşmaya takati yoktu. Kızın biraz daha rahatladığını gören Talha konuştu.

"Korkmana gerek yok Hazel seni ne pahasına olursa olsun koruyacağım. Asla o adamın sana dokunmasına yaklaşmasına izin vermeyeceğim. Anlıyorsun dimi?" diyerek cümlelerinin anlaşılmasını istedi. Ama bilmediği şey asla asla dememek gerektiğiydi.

Hazel biraz daha toparlandıktan sonra masadaki sudan bir yudum aldı. Ağlamaktan acıyan boğazını biraz daha rahatlatacağını ummuştu. Sesinin kısık çıkmaması için boğazını temizledi. Hala birkaç göz yaşı yanaklarının kurumasına izin vermiyordu. O da silerek vakit kaybetmemeye karar vermişti.

"Talha evlenelim diyorsun. Tamam evlenelim ama bu evlilik nasıl olacak? Bir tehdit yüzünden istemediğin biriyle evlendiğin için pişman olmayacak mısın? Başka bir yol bulamaz mıyız?" dedi son umut kırıntısıyla. O da farkındaydı bunun son çare olduğunu. Belki ondan kaçan bir fikir Talha'nın aklında saklanırdı.

"Ne kadar süreceğini bilmiyorum ama tüm bunlar bittiğinde boşanırız. Sana dokunmam. Bir anlaşma yaparız. Bilmiyorum aklıma bundan başka bir yol gelmiyor. Ama yanımda olmazsan seni koruyamam."

Hazel gözlerini kapattı. Boşanmak için evlenmek. Hangi dinde yazıyordu bu. Böyle evlilik mi olurdu? Allah'ım bana bir çıkış yolu göster. Hoşuna gitmeyecek bir şeyi yapmama izin verme.

"Bana birkaç gün müsaade et."

Talha başıyla onayladı. Kendisi de iki gündür bu evredeydi. "Ama ne kadar hızlı olursan o kadar iyi olur bizim için. Şu an bile tehlikedesin." Hazel başıyla onayladı. "Ayrıca Mahir ve iki adam seni takip edecekler. Onlarsız bir yere gitme. Otobüsü dolmuşu metroyu unut. Bakkala dahi gitsen onlarla gideceksin. Anlaştık mı?" sonuna doğru sesini yumuşatmış başını sağa doğru hafifçe eğmişti.

Hazel adamın tatlılığına gülümsemeden edemedi. Bu durumda bile kendisini gülümsetebiliyordu. Durumun ciddiyetini farkında olduğu için adamı onayladı.

"Affedersin Hazel?" yanlarına gelen çocukla Talha'da Hazel'de o tarafa döndü. Hazel bu çocuğu tanıyordu. Sınıflarından Umut diye bir çocuktu. Bir belki iki kere dersler hakkında ya konuşmuş ya da konuşmamıştı.

"Efendim?" dedi soru soran gözlerle. İçeri girdiklerinde çocuğu görüp görmediğini hatırlayamadı. Arkasına doğru baktığında onların sınıfından birkaç masa kendilerine bakıyordu. Bir bu eksikti.

Umut Talha'nın gerilen bedenine sert bir bakış atıp Hazel'e döndü. Ona baktığında gözleri yumuşamıştı. Tabi bunu sadece çocuğun hareketlerini izleyen Talha farkındaydı. İçinde anlamsız bir kasırga hücum ederken daha yeni açmış olduğu yumruklarını tekrar sıktı.

"Bir problem mi var?" Hazel anlamaz gözlerle ona baktı. Ne zaman bu kadar yakın olmuşlardı? Hem olsa da ona neydi ki? "Eğer varsa" bakışlarını tekrar Talha'ya çevirdi ondan korkmadığını belli etmek istiyordu. "bana söyleyebilirsin. Ben hallederim. Kimseden korkmana gerek yok." Dedi hala gözleri Talha'nın üzerindeyken. Gerilen ortam Hazel'in titremesine neden oldu.

Talha alaylı gözlerle çocuğu süzdü. Umut bakışlardan gerilse de belli etmedi. Ne olursa olsun Hazel'i koruyacaktı. Üç senedir onu uzaktan uzağa izlerken şimdi kim olduğu belli olmayan bu adamın onun sevdiği kızı üzmesine izin veremezdi. Zaten yarım saattir masayı izliyor yanlarına gitmemek için kendisini zor tutuyordu. Ama daha fazla Hazel'in ağlamasını izlemeyecekti. Hazel tam bir sorun olmadığını söyleyecekti ki Talha'nın alaylı sesi ortamı daha da gerdi.

"Varsa ne yapacaksın genç?" dedi. Onun gözünde küçük bir çocuktan farksız olmadığını vurguluyordu. Dahası biraz daha büyük olsaydı çoktan ağzıyla burnunu yer değiştirmişti. Onun masasında onun müstakbel eşine böyle konuşup kendisine ima da bulunacaktı. Adamın alnını karışlarlardı da Hazel için tuttu kendisini. Ayrıca bu çocuk hangi cesaretle gelip Hazel'e böyle bir soru sorabilirdi. Acaba aralarında bir şey mi vardı? Hayır dedi sonra Hazel öyle bir insan değildi. Ama yine de gittikçe içinde kabaran hırçın denizin önüne set çekemiyordu.

Umut'un Talha'ya adım atmasıyla Hazel olduğu yerden kalktı. Talha'da çoktan kalkmıştı. Hazel bu iki adamın arasına girip ortamı sakinleştirmeye çalıştı. Allah'ım ezilirim ben bunların arasında.

Talha'ya daha yakın duruyorken konuştu. "Sen yanlış anlamışsın Umut bir problem yok." Dedi. Umut inanmak istemiyordu. Bunu da ona söyledi zaten. Eğer bu adamdan korkuyorsa onu koruyabilirdi.

"Hazel yarım saattir seni izliyorum ağlıyorsun, bu adamdan korkmana gerek yok seni korurum." Allah'ım ne oluyor böyle? Umut kardeşim sen kimsin ne diyon Allasen? Bitmedi mi bu günkü şoka uğrama seansım.

Talha duyduğu kelimelerle öfkesini tutamadı. "Lan sen kimin karısını izliyorsun? Kimi kimden koruyorsun?" diyerek Umut'un üzerine yürüyecekti ki ceketinin üzerinde hissettiği eller onu durdurdu. Korkmuş dolu gözlerle kendisine bakan Hazel, öfkesini azaltırken şefkati kalbinin ücra yerlerinden çıkartıyordu.

"Talha lütfen." Diye fısıldadı Hazel. Bir kargaşayı daha kaldıracak psikoloji de hissetmiyordu kendisini. Bu arada içinde 'karım dedi Talha Hancıoğlu bize karım dedi' diyerek dans eden pembe düşler ülkesindeki kızının kapısını kapattı. Umut duyduklarıyla olduğu yerde sendelerken hayal kırıklığıyla Hazel'e baktı.

Dışarıdan abisini izleyen Mahir anında içeri girmiş Umut'u yakasından tuttuğu gibi geriye çekmişti. Umut hala hayal kırıklığıyla Hazel' bakıyordu.

Mahir'in ellerinin hala Umut'un üzerinde olduğunu gören Hazel gözlerini kocaman belertip "Mahir bırak adamı" dedi. Mahir önce Hazel'e sonra da Talha'ya baktı. Her şey on saniye kadar kısa bir zaman dilimin de olduğundan Hazel'in olayların hızı karşısında başı dönmüştü. Ellerini Talha'nın ceketinin üzerinden çekip bir adım geriledi. Mahir'in kendisini dinlemeyeceğini anlamıştı. "Talha lütfen bir olayı daha kaldıracak gücüm yok." Dedi bir göz yaşı yanağından süzülürken. Dolmuştu. Sanki hiç ağlamamış gibi göz yaşları tekrar birikmiş akmak için bekliyordu. Göz kapaklarının yakalayamadığı bir damla usulca akarken Talha o damlayı izledi. Nasılda süzülüyordu kendisine yasak olan tende. Hazel'in ne kadar yorulduğunu da farkındaydı. Derin bir nefes aldı. Mahir'e başıyla çıkmasını işaret etti.

"Şşşt, ağlama güzelim gidiyoruz." Dedi aynı Hazel'in yaptığı gibi fısıltıyla. Cebinden kağıt para çıkartıp masanın üzerine koydu. Hazel'in çantasını astığı sandalyeden alıp ona eliyle yol gösterdi.

Umut son bir kere "Hazel" dedi. Talha tekrar çocuğun üzerine yürüyecekti ki bu sefer Hazel daha hızlı davrandı. "Sen yanlış anlamışsın Umut, sadece kötü bir haber aldım." Çocuğa daha öncede vermediği umudu eklediği sözlerle bıçak gibi kesti "Talha asla bana üzüleceğim bir şey yapmaz." Diyerek kafenin boğucu havasından kurtuldu. Talha Hazel'in sözleriyle içinde oluşan muhteşem hissi durdurmadı.

Pamuk eller yorumlaraaa 😊

Umut?

Cafer?

Not?

Neler düşünüyorsunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

103K 3.4K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
6.8K 254 32
Hem bir şeylere alışmış olmak ne kadar acı değil mi.. mecbur bırakılıyoruz sanki, zorla alıştırıyor hayat bizi bir şeylere, dünya dönmeye, hayat akma...
3K 341 11
Karşı Komşunun Oğlu: Gerçekten kim olduğunu söylemezsen engelleyeceğim. Bilinmeyen Numara: Ay tamam yaa. Bilinmeyen Numara: Söylüyorum. Karşı Komşu...
3.7K 520 53
"Ben seninle mutlu son istemiyorum." dediğimde söylediğimi algılayamamış gibi bana baktı. "Mutlu olalım ama aynı zamanda sonsuz olalım." ''Mutlu son...