Blackened|Simsiyah

By TurkishWriterss

2.6M 132K 32.3K

. More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
DUYURU
13.Bölüm
14.bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
ÖZEL BÖLÜM
17. Bölüm
18.Bölüm
19. Bölüm
20.Bölüm
Duyuru
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26.Bölüm
27. Bölüm
29.Bölüm
30. Bölüm
31.Bölüm
32. Bölüm
Duyuru
33. Bölüm
34.Bölüm
DUYURU
35.Bölüm

28. Bölüm

42.8K 2.7K 1K
By TurkishWriterss

Haktan ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Ne yapacağını şaşırmış gibi görünüyordu. Birkaç kez bir şey söyleyecek gibi olmuştu. Ama ardından kaşlarını kaldırdı ve kollarımı Kutay'a uzattı. "Kurtay'ımız da gelmiş. Ay, pardon, Kutay. Buyur ağabeyciğim, emaneti teslim edeyim."

Kutay su yeşili gözlerini, Haktan'ınkilere dikmişti. Her an gülebilirmiş gibi gözüküyordu. Fakat birden ciddileşti. Ardından Haktan'ı omuzlarından iktirdi. "Bir daha ona böyle aptal şeyler söyleme. Sana geri dönmeyecek. Onu üzemezsin. Onu kimse üzemez tamam mı? O üzülmemeli!" Git gide daha sert iktiriyordu ve her seferinde sesini yükseltiyordu.

Haktan sesli bir şekilde yutkunduktan sonra bana doğru döndü, "Kork bu çocuktan. Vallaha öcü gibi. Her yerden çıkıyor. Tövbe, tövbe... Korkmaya başlıyorum. Hoş, biz aynı yataktayken de görmüştür bizi, aynı yatakta-" Haktan'ın sözünün kesilmesinin nedeni, Kutay tarafından yediği yumruk olmuştu. Su yeşili gözler bir yanar dağ olsaydı çoktan patlamışlardı. Haktan'ı öldürmek istercesine yumrukluyordu.

Haktan'ın suratının bir kısmı kanıyordu. Bir sürü insan toplanmıştı. Güvenlikler bu tarafa doğru koşuyorlardı. Ardından biri Kutay'ın kolundan tuttu ve çekiştirmeye başladı. Kutay'ın gözlerindeki ifade nefretten çok hüzüne dönüşmüştü. Güvenlikler Kutay'ı dışarıya attıklarından sonra, derin bir sessizlik oldu. Batuhan hemen yanımızda belirdi. Sağ kolumu sıkıca kavradı.

"Gece, sen iyi misin?" Kafamı olumlu anlamda sallayınca, derin bir iç geçirdi. "Bu çocuk git gide manyıyor. Yaptığı şeye baksana," eli ile yerde yatan Haktan'ı gösteriyordu.

"O manyak değil," dedim ifadesiz bir şekilde. Batuhan kafasını sallıyordu. "Evet ama olacak."

"H-" sözümü kesen şey, Haktan'ın kahkasıydı. "Gece," dedi dudağının kenarındaki kanı silerken. Yerde çok rahat görünüyordu. "Buradan elbisenin altını görebiliyorum."

Tabanlarımı yere birkaç kez vurduktan sonra, çıkışa yöneldim.

Kapıyı açtığımda, kapının girişindeki merdivenin üstünde oturan Kutay'ı farketmiştim. Çok sessizdi. Gecenin karanlığını izliyor gibiydi. Hızlı adımlarla yanına gittim, ve oturdum.

Su yeşili gözleri dolmuştu. Siniri geçmiş, yerini hüzüne bırakmıştı. Düşüncelere, umutsuzluklara. Benim geldiğimi farkedince, bana doğru döndü. Hafifçe gülümsemeye çalıştı. Ardından söze girdi.

"Haktan çok şanslı," dedi sahte bir gülümsemeyle. Ardından gülümsemesi kayboldu. "Benimle sevgili olduğu için mi?" dedim fısıldarcasına. Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Kaç kez elini tuttun, kaç kez göğsünün üstünde uyudun kim bilir. Kaç kere ona 'seni seviyorum' dedin, ne kadar baktın gözlerine kim bilir... Belki de hayatına hiç girmemeliydim. Sadece izlemeliydim seni. Birkaç kez görüp gitmeliydim. Senin için sadece bir gölgeden ibaret kalmalıydım."

"Hayır," dedim gözlerinin içine bakarak. "Sen olmasaydın şu an burada olamazdım. Ölmüş olurdum. Ölmüş! Onu bunu geçtim. Kutay! Sen bana gerçek aşkın ne demek olduğunu öğrettin," Baş parmağım ile kafamı gösterdim, "Aşkın burayla değil," ardından kalbimi gösterdim, "burayla olduğunu öğrettin."

Gözlerini kaçırmıştı. Haktan'ı yumrukladığı için, eli kanıyordu. Sakin bir şekilde kanayan elini tuttum. "Elin iyi mi?" Hafifçe gülümsedi. "Dokunduğun her yerde alev çıkacak gibi oluyor."

"Şapşal," dedim sırıtırken. Ardından sıkıca sarıldım. İlk önce afallamıştı, ama hemen karşılık verdi. Kollarını sıkıca belime sardı. Kutay'ın küçük bir gözyaşı, omzumun üstüne düştü.

"Çok hassassın," dedim sarılmayı keserken. Ardından konuşmaya devam ettim. "Neden böylesin?"

Omuzlarını kaldırdı ve konuşmaya başladı, "Beni hassas yaptı. Aşk beni hassas yaptı," Hafifçe gülümsedim.

Su yeşili gözleri parlıyordu. Gözlerinin içinde kaybolmak mümkündü. Çok güzel bakıyorlardı. Bu çocuk çok güzeldi. Düşünceleri güzeldi. Bakışları, gülüşü güzeldi. Sözleri güzeldi. Güzel seviyordu.

''Bana öyle bakmayı kes,'' dedim sırıtırken. Gözlerini kaçırır gibi yapıp gülümsedi. ''Kafana poşet falan geçir o zaman s-'' Cümlesini yarıda kesmişti. Suratını avuçlarının arasına alıp, yeniden konuşmaya başladı. ''Kahretsin. Senin yanında saçmalıyorum. Çok güzelsin.''

''Beni şımartıyorsun,'' diyince, sırıttı. ''Bu konuya yemekte devam etsek?''

''Ne yemeği?'' Sorum askıda kalmıştı. Onu incelemeye başladığımda, üstünde duran smokin gülmeme neden olmuştu. Gerçekten çok şirin görünüyordu. Saçlarını jölelemişti.

''Damat gibi görünüyorsun,'' dedim kahkaha atarken. Bana dönüp kaşlarını kaldırdı. Ardından gülümsedi. ''Gelin gibi görünmeni isterdim.''

''İnceden verdiğin mesajlar beni deli ediyor, bay Dinç.'' Şapşalca gülümseyip, elini saçlarına götürdü. ''Neden bana hep soy adımla hitap ediyorsun? Çok beğendiysen senin olabilir.''

Ellerimi belime koyup gülümsedikten sonra, askıda kalan soruma cevap aramaya koyuldum. ''Ne yemeğinden bahsediyordun?''

Kapının önünde duran arabasını gösterdikten sonra, kaşları ile binmemi işaret etti. İkiletmeden, Kutay'ın geçmişi kadar siyah arabaya yöneldim.

İkimiz de yerleştikten sonra, karanlık havanın içinden ilerlemeye başladık.

Kutay sonunda arabayı durdurduğunda, anlamsız bakışlarımı ona yöneltip kaşlarımı çattım. İzmir'in en pahalı restorantlarından birinin önüne gelmiştik. Deniz manzarası karşısında büyülenmiştim.

Aşağı inip benim kapımı açtıktan sonra, içeriyi gösterdi. Sahiden burada yemek yiyecektik.

İçeriye girdiğimizde, üstü bembeyaz olan bir garson yanımızda belirdi. Kafasını hafifçe eğerek, üst katı gösterdi. ''Şu taraftan bay ve bayan Dinç,'' Garsona bayan Dinç olmadığımı söyleyecekken, Kutay eli ile durdurdu. ''İlahi garson işte, ne yaparsın?'' deyip, sırıttı.

Üst kata çıktığımızda mükemmel bir masa bizi bekliyordu. Ortam loştu. Masalar mum ışığı ile aydınlanıyordu. Bizim masamız en ön taraftaydı. Demirliklere en yakın yerdeydi. Denizin en iyi göründüğü tarafta.

Yerimize yerleştirdikten sonra, Kutay ellerini ovuşturdu. "Gerçekten çok açım, ne yiyoruz?"

"Yengeç yemeyeceğim kesin. Alerjim varmış ya," İkimizde gülmüştük.

Garson, menüleri getirdiğinde, karıştırmaya başladım. Pek aç sayılmazdım. Önüme gelen ilk yemeği söyleyip gülümsedim. Kutay'da aynısını söylemişti.

"Ne merak ediyorsun, hadi sor," Kutay kollarını iki yana açmış, soru sormamı bekliyordu.

"Öncelikle, neden buraya geldik?" Parmağını çenesine götürdükten sonra, gülümsedi. "Sorularına yanıt vermek için."

Garson yemekleri önümüze koymuştu. Kokusu güzeldi yemeğin. İçkileri de doldurduktan sonra, geri çekildi. "Afiyet olsun, efendim."

Yemeği yemeğe başlamıştık ki, çatalımı tabağımın kenarına koyup gülümsedim. "Ee anlat bakalım, beni izlemende sana yardım eden kişi kim?"

Kafasını hafifçe kaldırıp, gözlerimin içine baktı. "Hala kim olduğunu farketmedin mi? Hele şu son günlerde..."

Biraz düşündükten sonra cevap verdim. "Peki, benim arkadaşım mı?"

"Sanırım."

"Tamam, gelelim ikinci soruya. Daha önce hiç sevgilin oldu mu?"

"Sevgilim olmayı bırak, insanlarla konuşmuyordum bile. İçime kapanıktım. Birde şimdi bak. 'Senden önce senden sonra' modundayım." Hafifçe kıkırdamıştık.

"Üçüncü sorumu soruyorum. En üzüldüğün zaman ne zamandı? Annenlerin ölümü falan mı?"

"Hayır," dedi kaşlarını çatarken. "Sen intihar etmeye kalkıştığında canım çok yanmıştı. Tarifi olmayan bir duyguydu. Sanırım biraz bencil davrandım o gün. Kendimi düşündüm. Sensiz ne yapacağımı düşündüm. Korktum. Ben bir korkaktım. Kendi başımın çaresine yalnız bakamıyordum. Sana bağlıydım. Aslına bakılırsa değişen pek bir şey olmadı. Hâlâ aynıyım."

"Peki ya senin?" dedi oturuşunu düzeltirken. "Sen en çok ne zaman üzüldün?"

"Ben sanırım babamın katil olduğunu gördüğümde üzülmüştüm," Kafasını sallıyordu.

"O zaman," dedi eline kadehini alırken. "Bu kadehi geçmişimiz için kaldıralım. Bir günlükte olsa unutalım geçmişimizi."

"Çok hayalperestsin," dedim gözlerimi devirirken. Gülümsedi.

"Öyleyimdir. En büyük hayalim sensin. Ama bir bakmışım ki yanımdasın. Tam karşımda. Hayaller kurmak içindir. Unutma, hayalperest bilir ki, hayallerin ne sonu ne sınırı vardır."

Kadehimi yavaşça kaldırdıktan sonra gülümsedim.

"Geçmişimize."

"Geçmişimize."

...

Continue Reading

You'll Also Like

194K 10.5K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
60K 822 9
'Işık, ışığım canını yakmak istemiyorum bugünün güzel geçmesini sağla ve bana geleceğin yolları kısaltmaya çalış bebeğim akşam sizdeyim bana söylemek...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
2.3M 37.5K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...