Neden Olmasın?

By By-Kai

4.3K 441 1.4K

0543*******: Hep kafelerde kahve mi ısmarlanacak 0543*******: Ben de sahafta kitap ısmarlayayım 0543*******:... More

1 · "Bu Seferki De Benden Olsun"
2 · "...Seni Sevmeye Geldim"
3 · "Kimdi Bu C?"
4 · "Bana Edeceğin Günler De Gelir Elbet"
6 · "Batıdan Mı Doğdun Bugün..."
7 · "Çünkü Sen Benim Keşfedilmemiş Şarkımsın.."
8 · "Ve Aşk İnsanı Aptallaştırır.."
9 · "...Sinemaya Gidelim Mi?"
10 · "...Yeni Kız?"
11· "Neden Olmasın?"
12 · "Drew...?"

5 · "Ateş Parçası"

356 38 179
By By-Kai

Yukarıda yeni katılan karakterlerimiz var.

°İyi okumalar°

***

"Hüma, sanırım belim ağrımaya başladı. Yaşlılıktan olsa gerek." Dedim dalga geçerek. Son yarım saatte onun hazırlanmasını bekliyordum çünkü.

"Abartma ya, eyeliner çekiyorum dur iki dakika." Diye cevap verdi bana. Göz devirip beklemeye devam ettim.

Misafir çocuğu kaosundan kaçmak için cumartesi günü saat 10.00'da kalkmıştım. Altını çiziyorum, cumartesi günü.

Arka cebimden telefonu çıkarıp instagramda dolaşmaya başladım biraz. Ondan da canım sıkılınca telefonu kapatıp, cebime geri koydum. O sırada da Hüma gelmişti. Portmantonun aynasından son kez kendini kontrol ettikten sonra ayakkabılıktan ayakkabısını aldı. Ben giyeceğim ayakkabıları çoktan kapının önüne koyduğum için, direkt evin kapısını açtım ve ayakkabılarımı giymeye başladım. "Kimler gelecek?" Diye sordum Hüma'ya, o da gelip ayakkabılarını giymeye başladı. "Sima, Gülay, Aylin, Caner, Cihan, Alp, Yusuf ve Çınar." Diye saydı isimlerini tek tek. "Nasıl oluyor da bu kadar arkadaşın olabiliyor, hiç mi daralmıyorsun?" Dedim burun kıvırarak. Bana cevap vermeden önce anneme seslendi. "Anne biz çıktık!" Annemden de onaylayan bir cevap geldikten sonra çantalarımızı da aldık ve kapıyı kapatıp yürüyerek asansöre gittik. Hüma da asansörü çağırdıktan sonra cevap verdi.

"Öncelikle benim sosyal anksiyetem yok, insanlardan da nefret etmiyorum ve soğuk nevale bir bahtsız bedevi değilim."

Göz devirip yüzümü buruşturdum. "Elbet bir gün gœreceksin ebeninkini." Diye cevap verdim. Birkaç saniye sonra da asansör bizim kata gelmiş ve kapısı açılmıştı. İçeriye girip zemin kat düğmesine bastık ve beklemeye başladık tekrar. "Hepiniz aynı sınıfta mısınız?" Diye sordum bu sefer.

"Hayır, sadece Sima, ben ve Alp aynı sınıftayız. Caner ve Aylin dil sınıfında, Gülay eşit ağırlık sınıfında, Cihan geçen sene kaldığı için on birinci sınıfta, Çınar da onun kuzeni ve o da on birinci sınıf. Yusuf'da on birinci sınıf aslında ama erken yazılmış. Yani seninle aynı yaşta." Diye uzun uzun cevap verdi.

"Hayır desen yeterliydi." Dedim ve bu Hüma'nın, somurtgan bir ifade ile bana bakmasına sebep oldu. Dayanamayıp gülmeye başladım ben de. Sonra da asansör kapısının açılmasıyla dışarıya çıkıp bina kapısını açtık ve binadan tamamen çıktık. Biraz ilerideki otobüs durağına yürüyüp otobüs beklemeye başladık. "Nereye gideceğiz?" Diye sordum bu sefer.

"Önce alışveriş merkezine gidip kafe de bir şeyler içeceğiz ve sonra bowling oynayacağız. Sonra yemek yiyeceğiz ve sinemaya gireceğiz. Ondan sonra da Alsancak'a gidip, caddeyi biraz dolaşıp deniz kenarına geçeceğiz." Diye cevap verdi. Bayağı dolu bir programdı. Kaşlarımı kaldırıp başımla onayladım yavaşça.

"Arkadaşın olduğu zaman böyle oluyor, sana biraz yabancı gelebilir. Alışırsın merak etme." Diyerek benimle dalga geçti. Bu dediğine gülümsedim ve cevap vermedim. Birkaç dakika sonra gelen otobüse bindik ve boş bir yer bulup oturduk. On dakikalık bir yolumuz vardı. Hüma kulaklıklarını takıp telefonuyla oynamaya başladı. Ben de camdan dışarıyı izlemeye başladım. Birkaç saniye sonra cebimdeki telefon titredi. Popomu hafifce kaldırıp, arka cebimden telefonu çıkardım ve parmak izi kilidini girip gelen bildirime baktım. C yazmıştı her zamanki gibi.

C: Günaydın Ayçiçeği

Alçin: Günaydın

Alçin: Ama ayçiçeği güneşe bakar hep, ben güneş sevmem

C: Eiffel kulesinden nefret eden bir adam da hep eiffel kulesinin altında otururmuş biliyor musun

C: Buradan Eiffel kulesi görünmüyor dermiş

C: O zaman ayçiçeği ben olurum

C: Benim güneşim de sen ol

Alçin: Biliyor musun

Alçin: Midem bulandı

C: Farkındayım cümleyi düzgün kuramadım syejudjekd

C: Biraz iğrenç durdu

C: Ee sen ne yapıyorsun

Alçin: Otobüsteyim

C: Hayırdır nereye

Alçin: Ablamla sosyalleşmeye

C: Ablan olduğunu bilmiyordum

C: Başka kardeşin var mı?

Alçin: Yok

C: Anladım

C: Ben de tek çocuğum

Alçin: Farkında mısın bilmiyorum ama, ben sormadan bedavaya bilgi veriyorsun kendin hakkında

C: Sanırım birazcık farkında değilim

C: Ama olsun, bulamazsın beni kolay yolay

C: Yine de bundan sonra daha dikkatli olurum :)

Alçin: Sen bilirsin

Alçin: Ama ben bir Sherlock fanıyım

Alçin: Ayağını denk al

Alçin: Shdjjdhrjdejureye

C: Aa ne tesadüf ben de

C: Ama ben Moriarty i örnek alıyorum şu an

Alçin: Kötü karakter falan ama o adamı da seviyorum ya

Alçin: Ayrı bir havası var

C: Ben gıcık oluyorum

C: Sherlock ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor

C: 3. Sezonun sonunda da dirildi orospu çocuğu

Alçin: HSJEUDJEKJDRHRK

Alçin: Ben de gördüm

Alçin: Ama 4. Sezonu izlemedim daha

Alçin: Her neyse

C: Nereye gidiyorsunuz ablanla

Alçin: Alışveriş merkezine

Alçin: Yavru ördek gibi onu takip ediyorum

Alçin: Neyse ineceğiz birazdan

Alçin: Gidiyorum ben

C: Bye bye butterfly 🦋

Alçin: Çak bakalım mı yapayım?

C: Olur

C: Sana böcüğüm diyim o zaman

C: Ya da böcüşüm

C: Leydim de olur

Alçin: C

C: He

Alçin: Siktir git

C: Hüzünlenwek :')

Görüldü atıp sohbetten çıktım ve bu sefer çantama koydum telefonu.

Birkaç dakika sonra alışveriş merkezine yaklaşmıştık ve şimdiki durakta inecektik. Hüma'yı dürtüp kaldırdım ve ben de kalktım. Otobüs durunca da ikimiz de indik ve direkt alışveriş merkezinin giriş kapısına doğru yürüdük. İçeriye girdikten sonra da yürüyen merdivenlere gidip bir üst kata çıktık ve bir kafeye girip geniş koltukların bulunduğu bir masaya geçtik. Hüma'nın tam yanına oturdum ve beklemeye başladık. Ben yine telefonumu almıştım ki, bizim eve sık sık geldiği için tanıdığım, Sima ve onun yanında da uzun boylu, açık kahverengi ve dalgalı saçlı bir çocuk gelip masaya oturdu. "Arkandan seslendik ama duymadın, bu fıstık kim?" Dedi çocuk, beni işaret ederek. Sima da onun yanına oturduktan sonra konuştu. "O Alçin, Hüma'nın küçük kardeşi."

"Aha, kitap biti sen misin?" Dedi çocuk birden. Sima da eliyle hafifçe çocuğun bacağına vurdu ve onu uyardı. Ben de yan yan Sima'ya bakıyordum. "Alçin, bu patavatsız, Alp. Aldırma sen ona, o her yerde düşünmeden konuşur." Dedi Sima. "Belli oluyor." Diye cevap verdim ben de. Alp bu dediğime gülüp elini uzattı. "Memnun oldum Alçin."

Elini sıkıp hafifçe gülümseyerek karşılık verdim. "Diğerlerinden haber var mı?" Dedi Hüma, Sima ve Alp'e doğru.

"Caner, Gülay ile Aylin'i alıp gelecekmiş. Yusuf, Çınar ve Cihan yarım saat önce gelmişler ama Cihan üst katta pençe oyunuyla savaşıyormuş. Çınar, en sonunda Cihan'ın kafasıyla camı kırıp ağzıyla bir oyuncağı aldıracağından bahsediyordu." Diye cevap verdi Alp. Alp, kahverengi saçlı ve mavi gözlüydü, normalden biraz daha büyük dudakları vardı.

"Aha geldiler işte." Diyerek bakışlarıyla girişi işaret etti Hüma. Sima ve Alp de başını arkaya çevirip girişe baktılar. Ben de bakışlarımı oraya yöneltip gelenlere baktım. Üç tane çocuk birbirlerini iterek geliyorlardı. Hüma, bizi fark etmeleri için elini havaya kaldırıp onlara doğru sallamaya başladı. Onlar ise birbirini itmeyi bırakıp etrafa baktıklarında Hüma'nın elini fark edip bize doğru geldiler. Ama yeni bir yüzü, yani beni, fark ettikten sonra birisi kaşlarını çatmış, bir diğer kaldırmış, öbürü ise hafifçe dudaklarını büzmüştü. Muhtemelen ıslık çalıyordu.

"Selam millet! Bu Hürrem yan çar kim?" Dedi dudaklarını büzen, benim yanıma oturarak. Benzetmesinden dolayı garip bir ifade takındım. Kaşlarını kaldıran, Sima'nın yanına otururken konuştu. "Sen Ateş parçası değil misin ya?"

"Ne?" Diye tepki verdim. Kaşlarını çatan ise sol taraftaki tekli koltuğa oturmuştu.

"Adını bilmeyenler, senden ateş parçası diye bahsediyor okulda." Diye cevap verdi bana. Tek kaşımı kaldırarak tepki verdim ben de. Sima araya girerek konuşmaya başladı. "Gençler, bu Alçin. Hüma'nın kız kardeşi. Alçin, bunlar da Yusuf, Çınar ve Cihan." Diyerek tanıttı. Yusuf, bana Ateş Parçası diyen ve Sima'nın yanında oturandı. Cihan, benim yanıma oturan ve beni Hürrem'e benzetendi. Çınar ise tekli koltuğa oturandı. Yusuf kahverengi saçlı ve yeşil gözlüydü. Çınar açık kahverengi dalgalı saçlıydı ve mavi gözleri vardı. Cihan ise sarışın ve mavi gözlüydü. Hepsi de benden hallice uzun ve yapılıydı. Geçiştirici ve samimiyetsiz bir gülümsemeyle tek tek hepsine bakarak selam verdim. Çınar ve Yusuf da gülümseyerek karşılık verdi, Cihan zaten sırıtıyordu. "Hüman'nın kardeşi olduğunu biliyorduk ama sen olduğunu bilmiyorduk, okulda falan hiç yan yana değilsiniz de." Dedi Yusuf.

"Demek kitap biti sensin ha?" Dedi Cihan, bana doğru. Ben ise derin bir nefes alıp vererek Hüma'ya baktım bıkkın bir ifade ile. O ise gergince gülümsedi bana.

"Öyle demeyin, annem ve benden başkası deyince kızıyor." Diyerek diğerlerini uyardı Hüma.

"Ateş Parçası diyelim o zaman?" Dedi Yusuf da. "İnsanlar bana seslenebilsin diye ailem bana bir isim koymuş biliyor musun. Bak sen şu işe." Diyerek ironi yaptım.

"Of, tam anlamıyla bir Ateş Parçası. Tamam, bundan sonra isminle sesleniyoruz. Bazı zamanlar hariç." Dedi Cihan bana sırıtıp göz kırparak. Tekrar göz devirip arkama yaslandım.

"Ee Gülay, Aylin ve Caner nerede?" Dedi Çınar. Geldiğinden beri ilk defa konuşmuştu.

"Caner kızları alıp gelecekmiş, dur ben bir arayayım." Dedi Hüma ve telefonunu çıkarttı. Ondan sonra Alp konuştu. "Cihan, ne oldu makine seni kazıkladı mı?" Diyerek güldü.

"Boydan girdi yemin ederim. Ama bir tane kaptım." Diyerek sol elindeki peluşu havaya kaldırıp gururla sırıttı yine Cihan. "Normalde havaya atıp, kim kaparsa onundur diyecektim ama Alçin yeni geldi, ona hediye etmezsek olmaz." Diyerek peluşu bana uzattı. Garip bir gülümsemeyle ona baktım. "Teşekkür ederim." Diyerek peluşu aldım. Sevimli bir suratı olan panda peluşuydu.

"Ee Alçin, bu sene alan seçimi yapacaksın. Hangi alanı seçeceksin?" Dedi Yusuf bana bakarak. "Eşit ağırlık seçerim muhtemelen." Diye cevap verdim ben de. O sırada Hüma telefonu veda ederek kapatmış ve çantasına koymuştu. "Girmişler içeriye, buraya geliyorlarmış." Dedi sonra herkese yönelik.

"Günlük planı biriniz açıklayabilir mi artık, ne yapıyoruz?" Dedi Alp, konuyu değiştirerek. Hüma öne atılarak cevap verdi. "Önce burada bir şeyler içiyoruz, ondan sonra bowlinge gidiyoruz, daha sonra yemek yiyoruz ve yemeğin ardından sinemaya girip çıkıyor ve oradan Alsancak'a geçiyoruz. Cadde de biraz dolaşıp deniz kenarına gider kola-çekirdek falan yaparız orada da."

"Bu planı hangi ara kim yaptı?" Diye sordu bu sefer Yusuf. "Dün gece ben ve Sima." Diye yanıtladı Hüma.

"Kardeşim ben size söyleyeyim, bizi şimdi bunlar yönetiyorsa ileride evlenince elin kızı ağzımıza sıçar." Diyerek mağdur mağdur baktı Alp.

"Hürrem'in gelini Nurbanu'nun bir sözü var bak, soy erkekten devam eder ama devleti kadın yönetir diye. Erkekler bu kadar saf, kadınlar ise bu kadar kurnaz olduktan sonra tabii hanımcılık kazanır." Dedi Cihan. Sanırım çok fazla Muhteşem Yüzyıl izliyordu.

"Emin ol o saf diye kasdettiğin erkekler saf olduğundan dolayı hanımcılık yapmıyor. Ya eşlerini çok seviyorlar, ya uğraşmak istemedikleri için saf ayağına yatıyorlar ya da kadın gerçekten iyi yönetiyor ve adam da ona saygı duyuyor." Diye açıkladım.

"İlk defa erkekleri gerizekalı olarak görmeyen bir dişiyle karşılaşıyorum." Dedi Alp, şaşkın bir ifadeyle.

"Bu bir görüş değil, bilim. Erkekler aptal değil, sadece beyinlerini kullanmamayı tercih ediyor birçoğu. Aynı zamanda genelleme yapacak olursak, erkeklerin kurnaz olmasını gerektiren herhangi bir baskı durumu da yok, fakat bu kadınlar için çok farklı. Devlet yönetimi örneği üzerinden gidecek olursak, şöyle ki; kadın erkeği yönetir, erkek de kadının onu yönlendirdiği şekilde devleti yönetir. Bilim ise şöyle diyor, aslında erkeklerin beyni fazla kullanıma daha açıktır ve kadın beyninden bir miktar ağırdır, ama kadınlar zekasını daha çok kullanır." Diyerek sözümü bitirdim.

"Nasıl bu kadar çok şey bilebiliyorsun?" Dedi Cihan şaşkınlıkla.

"Arkadaşım yok çünkü." Dedim. "Arkadaş, insanı mutlu eder, eğlendirir ve güzel bir hayat yaşatır ama düşünme ve öğrenme zamanını kısıtlar. Yalnız olmak ise öğrenmek, araştırmak ve birçok konuda düşünüp fikir sahibi olmak için sana fazlasıyla zaman verir. Yalnız olmak insanın kalitesini arttırır, tabi yalnızlığı iyi kontrol etmek gerekir, yoksa vasıfsız ve tembel bir gerizekalı olma riski vardır."

"Kendimi gerizekalı gibi hissettim şu an." Dedi Cihan. Gözlerini açmış, şaşkınca bana bakıyordu. "Bunu sürekli yüzüne söylüyorum ama sen şimdi mi fark ediyorsun?" Diye sordu Çınar, Cihan'a yönelik. Çınar'ın laf sokuşu üzerine herkes Cihan'a gülmeye başlamıştı. O sırada Gülay, Aylin ve Caner selam vererek oturdular masaya. Gülay ve Aylin'i zaten tanıyordum, Caner'in ise onlar ile geleceğini bildiğim için o olduğunu anlamıştım. Aylin Yusuf'un yanına geçince, Yusuf Sima ve Aylin'in arasında kalmıştı. Gülay ise tam Cihan'ın yanına oturacaktı ki ben hemen sağa doğru kayıp ona yer açtım ve yanıma çağırdım. Cihan ile daha da dip dibe olmaya gerek yoktu. Gülay aramıza oturmuştu böylelikle ve Caner de sağ tarafımda kalan tekli koltuğa geçti. Caner fazlasıyla beyaz tenli, siyah saçlıydı ve buz mavisi gözleri vardı.

"Ateş Parçası niye burada? Yanlış anlama bağlantı kuramadım da." Dedi Caner bana doğru. "Adım Alçin." Dedim ifadesiz bir yüz ve düz bir ses ile. "Benim kız kardeşim." Dedi Hüma'da. "Hadi ya? Hani şu Kitap biti dediğin?" Dedi Caner gülümseyerek. Caner de söylediği için ona sinirleneceğimi bilen Hüma iyice gerilmişti. "En sonunda her gittiğim yere halat götüreceğim, canım sıkılır da kendimi asarım diye." Diye söylendim. "Ayrıca adımı söyledim, Hüma'nın kardeşi olduğumu öğrendin, daha neyi soruyorsun ki?" Diye çıkıştım sonradan. Benim çıkışmam ile ile herkes susmuş ve bakışmaya başlamıştı, Hüma'da dirseğiyle beni dürtmüşü. En sonunda derin bir nefes alıp verdim yavaşça.

"Aniden çıkıştığım için özür dilerim, bugün bunu soran ilk kişi değilsin, öyle denmesini de pek sevmiyorum." Diyerek açıklama yaptım Caner'e.

"Önceden kurulmuş mayına, görmeden bastığın için patlatan sen oldun kanka kusura bakma." Dedi Alp sonunda gülerek. "Hep öyle oluyor zaten, birşey yapmadığı halde ceza yiyen hep benim. Bu arada sorun değil Alçin, öyle dediğim için ben özür dilerim." Diyerek gülümsedi Caner. Ben de mahcup hissettiğim için ona gülümsedim normal bir şekilde.

"Garsonu çağırıyorum o zaman ben." Dedi Alp ve elini havaya kaldırarak en yakındaki garsona seslendi.

Continue Reading

You'll Also Like

21.6K 1.8K 12
Alara canı sıkıldığını için bir numara sallar ve yazar ama bir sorun vardı. Salladığı numara seri katil olan barın kılıç atasoy'du...
117K 6.5K 26
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
1.7M 73.4K 78
Yanlış bir numaradan doğan biraz alevli, biraz tatlı, birazda mizah dolu bir aşk... ****************************************************** Müzik bitm...
18.5K 1.6K 27
Bir anda "Oyun Oynayalım mı?" adlı gruba alınan Göksel'in sonrasında anonimden aldığı mesajlarla gruptakileri korkutarak eğlenmesi ve devamında gelen...