Violet Black

By liarblackcat

90.2K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

16.Bölüm | VI

2.2K 176 157
By liarblackcat

The Score

Legend

*

"Uyan artık Harry! Senin garip kabuslarını bekleyemeyiz!" dedi Violet yanında gezdirdiği büyülü aynaya son kez bakarken. "Geç kalacağız!" diyip kapısına vurduğunda. "Tamam geliyorum beş dakikaya!" dedi Harry.

"Bunu beş dakika önce zaten söyledin."

"O zaman on dakikaya gelirim." sesinden dilini çıkardığı belli oluyordu. "Harry James Potter, ben seni-"

"Bağırmayın artık!" dedi Remus, mutfaktan. "Harry sen de hazırlanabil, Weasleyler ile gidebilmek için geç kalacaksınız."

"Keşke biz de cisimlenebilsek..." dedi Violet kahvesini yudumlarken. "Böylece saatlerce yürümek zorunda kalmazdım." Remus güldü. "Daha yeni on altı oldun. Cisimlenme Sınavına girer geçersin on yedine kadar." O da kendisine bir kahve almıştı.

İçeri ayakkabısını giymekle uğraşan Harry girdiğinde, "Geldim bak!" diye bağırdı. Violet gözlerini devirdi. "Bir kızım. Saçım var, makyajım var ama yine de hazırlanmam seninkinden kısa sürüyor."

"Sizin kavgalarınızı kaldıramayacağım. Hadi sizi götüreyim." dedi arkasından gelen Sirius. Violet bardağını bırakırken, "Bakanlığın hediye olarak verdiği biletleri arkadaşlarıma verdiğin için minnettarım baba biliyorsun ama ikiniz bizimle gelse-"

"Violet bunu konuşmuştuk." dedi Sirius. "Gelmememiz daha iyi. Henüz iki ay oldu, benim haberimi bilmeyen az sayıda da olsa büyücü ve cadı var. Üstelik mugglelar bile tanıyor beni. Remus'un durumunu da bilenlerin olduğunu varsayarsak bu daha iyi. Arthur'a güveniyorum. Şimdi gitme vakti."

-----

Sirius, Harry ve Violet'i Kovuk'a bıraktıktan sonra gitmişti. Kovuk normalde olduğundan biraz daha kalabalıktı. Bunun sebebini ikisi de anlamıştı; Bill ve Charlie Weasley. Ne yazık ki uzun süre onlarla konuşma fırsatları pek olmadı. Reşit ve sınavlarını vermiş cisimlenebilen büyücüler oldukları için onlar ve Percy Weasley, Dünya Kupası'na cisimlenerek geleceklerdi. Geç kalmamaları için hızlı olmaları gerekiyordu.

Ağustos ayının sıcak günlerindendi. Ya da saatlerce uzun bir yol yürüyecekleri için onlara öyle geliyordu. Fred ve George'a baktı. Weasley Büyücü Şakaları için birkaç fiş hakkında konuşuyorlardı. Bayan Weasley'e yakalanamayacak olmanın verdiği rahatlıkla fısıldamıyorlardı bile. Gerçi evden çıkmadan önce yakalanmışlardı bile. Bayan Weasley altı ay boyunca yaptıkları her şeyi çöpe atmıştı.

"O şekerlerden size tekrar yapmanıza yardım ederim ama lütfen, bakın lütfen ya. Bu sıcakta yapmayın bari." Fred kafasındaki şapkayı çıkarıp onun kafasına taktı. "Güneş geçmiş kafasına, George. En iyisi onu takmayalım." Elleriyle saçlarını düzeltti. "Etmiyorum yardım o zaman."

"Şapkamı alıyorum o zaman." diyip elini uzattığında Fred, eline vurdu. Oflayıp Hermione ve Ginny'nin yanına ilerledi. Stoadshead Tepesi'ne kadar konuşup durdular. Tepeyi çıkarken sessiz kalmışlardı, özellikle Hermione. Tepeyi çıkmayı başardığında eli böğründe, derin derin nefesler alıp veriyordu.

"Daha ne kadar yürüyeceğiz, Bay Weasley? Ayaklarım beni öldürüyor da." dedi Violet. Bay Weasley saatine bakıp duruyordu. "Geldik, bir Anahtar bulmamız gerekiyor. Şanslıyız ki geç kalmamışız." Harry, Bay Weasley'e Anahtar'ın ne olduğunu sorduğunda dinlemeyi bıraktı.

"Mızmızlanmayı kes, Violet. İki yür-"

"Sen sus, Fred." dedi Violet etrafta Anahtar olabilecek nesneler ararken. Henüz birkaç dakika geçmişti ki, sessizlik bir bağırmayla kesildi. "Buradayız, Arthur! Onu bulduk!" Tepenin öbür tarafından gelmişti bu ses.

"Amos! Millet, bu Amos Diggory. Bakanlık'ta beraber çalışıyoruz." dedi Arthur Weasley. "Oğlu Cedric'i tanıyorsunuzdur."

Bay Diggory'nin arkasında yürüyerek onlara doğru gelen çocuğu gördükleri zaman herkes Violet'e baktı. Violet gülümseyerek Cedric'e bakıyordu. Aileleri ilişkilerini bilmiyorlardı. Yeni bir ilişki olduğundan dolayı ve son yaşananların verdiği stresten söylemek için doğru zamanı bekliyorlardı.

"Uzun bir yürüyüştü, değil mi? Bizim için de. Keşke Ced, sınava gir dediğim zaman beni dinleseydi. Yine de değer. Hepsi senin Arthur?"

"Sadece turuncu kafalar. Diğerleri Hermione, Harry ve Violet." diyip hepsini sırayla tanıttı. Bay Diggory gözlerini belertti. "Harry- Harry Potter mı? Sen de... Sen Violet Black misin?" Bakışları Harry'nin yara izi ve Violet'in saçları arasında gezindi.

"Baba, onlara öyle bakmayı bırak." diyen Cedric'e kadar. Bay Diggory'nin bakışları en son Violet'te kaldı. "Ced sizden çok bahsetti, Bayan Black." dedi. "Hem de çok fazla. İyi arkadaşmışsınız." Violet yutkundu. "Evet, Cedric beni yargılamayan nadir insanlardandı. Her zaman yanımda oldu, her şey bitene kadar."

Bay Diggory gülümsedi. "Adaletin yerini bulması iyi oldu. Babanız yüzünden insanların sizi de haksız yere yargılaması kötü. Benim Cedric'im diğer insanlara benzemez tabi. İyi biridir o."

"Baba..." dedi Cedric, ensesini kaşırken. Bay Diggory, Harry ile konuşmaya girişirken Cedric, Violet'in yanına geldi. "Seni sıktıysa özür dilerim. Bazen böyle birisi olabiliyor."

"Önemli değil. Onu sevdim. Aşırı yorgunum böyle şeylere kafa yormayalım."

"Keşke daha erken karşılaşsaydık, o zaman seni taşır-" Cedric'in lafı yanlarına gelen ikizler ile bölündü. "Prens ile prenses buluştu bizi unuttular tabi."

"Siz beni takmıyordunuz." diye sesini yükselttiğinde George eliyle Violet'in ağzını kapadı. "Çocuk işte. Ne dediğini bilmiyor."

"Başka birini bekliyor muyuz? Biliyor musun, Amos?" dedi Bay Weasley. "Bildiğim kadarıyla yok. Lovegood'lar bir haftadır orada, Fawcett'lar ise bilet bulamadı."

"Tamam o zaman. Son iki dakikamız zaten. Anahtar nerede?"

"Burada." diyip elindeki eski püskü botu kaldırıp gösterdi. "Tamam çocuklar, herkes bota dokunsun. Üç, iki, bir!"

Hissettikleri tek şey etrafın hızla dönmesiydi. Rüzgar sertçe onlara çarparken birbirlerinin bağırışları dışında duydukları tek şey de rüzgarın uğultusuydu. Birden dönmeyi bıraktılar, ayakları hızla yere vurdu. Hepsi yere düşmüştü. Bay Weasley, Bay Diggory ve Cedric dışında, onlar havadan yürüyerek iniyorlardı. Sadece rüzgardan saçları dağılmıştı. Yere indikleri gibi Cedric, Violet'in önüne gidip elini uzattı. "Darmadağın olmuş durumdayız."

"Katılıyorum." dedi George, yerde yatmaya devam ederken. Baş parmağını kaldırarak onay verdi Fred.

"Stoatshead Tepesi'nden beşi yedi geçe seferi!"

-----

"Biz otuz yedi galleon, on beş sickle ve üç knut'a iddiaya varız." Fred cebinden çıkarttığı keseyi Ludo Bagman'e uzattığında Bay Bagman almadan keseyi Violet aldı. "Kafayı yediniz herhalde! Benim para yardımlarımı kabul etmiyorsunuz, üstüne bütün paranızı iddiaya mı yatırıyorsunuz? Pardon ama gerizekalı mısınız?!" dedi onlara bağırarak. "İrlanda kazanacak ama snitchi Krum yakalayacak da ne!? Bunun imkansızlığının farkında mısınız?"

"Violet haklı çocuklar. Bu tüm birikiminiz-"

"Mızıkçılık yapma Arthur." dedi Bay Bagman, Violet'in elinden keseyi kaparken. "O halde İrlanda kazanacak ama snitchi Krum yakalayacak. Tamam, listeme imzanızı atın."

"Ben çadıra gidiyorum. Beni takip falan etmeyin." Violet çadırın içinde kendi yatağına doğru ilerledi. Fred ve George'u çok sevmesine rağmen bu huylarından nefret ediyordu. Onlara her yardımı etmeye hazırdı. Para hiç sorun değildi ama ikizler asla kabul etmiyorlar, zaten onun da işi olduğunu söyleyip durmalarına rağmen kendi işim olduğu için para veriyorum dediğinde kavga ediyorlardı. Şimdi bu saçma iddia çıkmıştı başlarına. Sıradaki kavgalarının daha şiddetli olacağı kesin gibiydi. "Aptallar." diye söylendi.

İkizlerin onun parasını kabul etmemesinin bir nedeni de arkadaşlarının o parayı kendisi için kullanmasını istemeleriydi. Profesör olması için gitmesi gereken okullar hiçte ucuz değildi ki Violet zaten onlara para vermeden bile oldukça yardım ediyordu. Fikirler buluyor, işin içine iksir ya da yenilebilir herhangi bir şey geldiğinde bizzat o yapıyordu. Pahalı malzemeler gerektiğinde hiç onlara söylemeden alıyor ve yapıyordu. Bunun için minnettardılar ama her şeyin yükünü onun omuzları üzerine koyamazlardı. Violet'in anlamadığı kısım da burasıydı, o bütün yükü almayı ne olursa olsun istiyordu.

"Sesini kes, Weatherby. Hadi patronunun peşine sen." dedi Fred, Percy'e çadıra girerken. Arkasından da George girmişti. "Maç başlamadan önce biraz konuşalım mı?" dedi mutfaktaki sandalyelerden birine otururken, ayaklarını masaya uzatmıştı.

"Paranızı geri kazanmadan konuşmak istemiyorum." dedi Violet onlara sırtını dönerken. "O parayı çok zor kazanmıştınız. Hepsini nasıl verirsiniz?"

"Risk alarak bir yerlerden başlamamız gerekiyordu. Bu kararımızın seni üzdüğünü biliyoruz ama-"

"Üzülmek mi?" Hızla yatağından kalkıp yanlarına gidip oturdu. "Ben üzülmedim. Sinirliyim. Bir iddia yapmak istiyorsanız bile benim üzerimden-"

"Artık çocuk değiliz Vi." diye sözünü kesti George. "Nisan da reşit olacağız. Annemin baskısında olan sen değil, biziz. Bazı şeyleri sensiz öğrenmemiz gerekiyor."

Violet'te ayaklarını uzattı. Üçü de sessiz kalmışlardı. Ron çadıra girip direkt mutfağa yönelince onu takmadılar. Ron'un acıkması buradaki en normal şey olurdu. "Mutfaktan çık, Ron! Hepimiz açız."

"Evet, mutfaktan çık!" diye tekrar etti üçü de Bay Weasley. Onlar gülerken Bay Weasley parmağını onlara doğrultarak, "Sizde ayaklarınızı masadan çekin!"

"Ayakları masadan çekin!" diyip üçü de ayaklarını yere indirirken hala gülüyorlardı. Ron ve Bay Weasley çıkarken Violet onlara baktı. "İddiayı kazanmanız biraz zor ve sonuçta tüm paranızı kaybettiniz. Para konusunda yardım etmek istediğimde artık bana karşı çıkmayacaksınız, kabul mü?"

"Kabul." dedi ikisi de. Çalan zil sesiyle maçın başlamak üzere olduklarını anladıkları zaman kalktılar ve çadırdan çıktılar. Merdivenleri çıkmaya başladıklarında Cedric ve babasıyla karşılaştılar. Yukarı doğru çıkarlarken Violet kenarlardan giden koşuşturan çocuklar tarafından düşecekken Cedric onu tuttu. "Dur, bana tutun."

"Daha ne kadar yukarı çıkacağız baba?"

"Şöyle dersek anlarsın sanırım. Yağmur yağarsa ilk senin haberin olacak." Yanlarından gelen sesle hepsi o tarafa döndü. Draco Malfoy, Lucius Malfoy ve Narcissa Malfoy onlarla beraber merdivenleri çıkıyorlardı. Simsiyah giyinmişlerdi. "Sizi burada görmek şaşırtıcı. Çocuklardan birini mi sattınız?"

"Dalga geçme, Draco. Onlar suçsuz, adaleti bulan kahramanlarımız." dedi Lucius Malfoy. Elindeki bastonunu sertçe Draco'nun karnına geçirmişti. Acıttığı surat ifadesinden belli oluyordu. "Sirius Black adına bir sürü bilet hediye edilmesinden anlamam gerekiyordu."

Bastonunu yere indirirken ucundaki yılanın dişleri Violet'in ayağını çizmişti. Canını cidden yakmıştı. "Bayan Black, Black hanesine yakıştığı gibi Slytherin binasında olduğunuzu duydum. Karım da," Narcissa Malfoy'u gösterdi. Bayan Malfoy 'konuşması bitse gitsek' modundaydı ama yine de bir şey söylemiyordu. "Eskiden bir Black ve Slytherin idi. Tabii o sizin aksinize bir safkandı. Anlarsınız ya, babanıza benzemezseniz."

"Aslında babama benzemeyi çok isterim, teşekkürler." Yürüyüp gidecekken bastonu diğer ayağında hissetti. Malfoylar onları geçerken, "Göreceğiz, umarım bu tutumunuzu değiştirir ve hangi insanlarla muhatap olduğunuzu fark edersiniz." Lucius Malfoy ve karısı Narcissa Malfoy içeri girdiğinde Draco geri de kaldı. Bir şey söylemek ister gibiydi ama söylemedi ve ailesinin arkasından ilerledi.

Özel locaya herkes girdiğinde bile Violet, Cedric, Fred ve George dışında duruyordu. Violet sinirlendiği için hemen girmek istememişti. "Bu maç çok uzun sürecek. Umarım nazik kalabilirim yoksa Envaigöz'ümle o adama hoş şeyler yapmayı düşünmüyorum."

-----

"İddiayı kazanmanıza inanamıyorum." İrlanda kazanmış ama snitchi Krum yakalamıştı, tam da Fred ve George'un tahmini gibi. Çadırın içinde Ludo Bagman'den aldıkları paralar ile şarkı söylüyorlardı.

"Çocuklar paralarınızı saklamayı unutmayın. Anneniz kumar oynadığınızı bilmesin." dedi Bay Weasley. "Merak etme baba, bu paraları kaptırma planımız yok. Büyük planlarımız var."

"Krum'a teşekkür etmelisiniz. Krum gibisi yok." Fred ve George, Ron'un etrafında dans etmeye başladılar. "Krum mı?"

"Aptal Krum mı?"

"O aptal değil! Onun sayesinde para kazandınız. Tıpkı bir kuş gibi. Rüzgarda uçması..." İkizler kuş taklidi yapmaya başladığında Harry, Violet ve Ginny kahkaha attılar. "Bir sporcudan fazlası. O bir sanatçı." diye sözlerine devam etti Ron.

"Sanırım aşıksın, Ron." dedi Ginny kahkahalarının arasından.

"Kes sesini."

Ginny'nin söyledikleriyle gülmeleri durdurulamaz hale geldi. Violet ayağa kalktı ve şarkı söylemeye başladı, "Viktor, seni seviyorum! Gerçekten seviyoruum! Ayrı kaldığımızda bile kalbim çarpar senin içiin!" İkizler ve Harry de gülerek ona katılmıştı.

Kutlamalara katılmadan herkes yataklarına yatmıştı. Bağırmak ve tezahürat etmekten bitik haldeydiler. Kızların ayrı çadırı oldukları için şanslılardı. Charlie'nin horultusu gecenin bu sessizliğinde farklı bir çadırdan bile duyuluyordu çünkü.

Saat biraz daha geç olduğunda Violet uyandı ve yatağından kalktı. İki çadır ötede Cedric'le buluşma planlarını maç sırasında yapmışlardı ve bunun için herkesin uyumasını beklemişlerdi.

"Çok bekletmedim değil mi? Geceleri soğuk oluyor üşümüşsündür diye senin için battaniye getirdim." dedi Violet elindeki battaniyeyi uzatırken. "Gerekli değildi. Çok beklemedim ama üşüyorsan beraber kullanabiliriz."

Violet güldü. "Fırsatçı."

"Sadece sana karşı." dedi Cedric'te gülerken. "Çocuklar çok mutludur o kadar parayla değil mi? Kazanmalarını beklemezdim."

"Ben de. İmkansıza yakındı resmen ama onlar için sevinçliyim. Umarım iki hafta içerisinde Molly o parayı yakalamaz." Bir çitin üstünde oturdular ve sohbet ettiler. Yalnız zaman geçirmeleri ailelerinin haberi olmadığı ve henüz okul açılmadığı için zordu. Yanlarında şikayetçi olmasalar da ikizler ya da Harry oluyordu. Yine de normal sevgililer gibi yalnız kalmayı onlar da istiyordu tabii.

Bağrışmalar duyulunca Violet, "Hala kutlama yapan İrlandalılar var sanırım." dedi. Sesler kesilmedi aksine daha da arttı ve gittikçe yaklaşıyordu. "Vi, sanırım bunlar kutlama yapan insanlar değil. Çabuk git çadırdakileri uyandır. Ben de babamı uyandırayım." İkisi de kendi çadırlarına yöneldiler. Violet gittiğinde Bay Weasley ve Bill'in çoktan uyanmış olduklarını gördü. "Violet sen neredeydin?"

"Cedric ile buluşmak istemiştik. Bu insanlar da kim, Bay Weasley?"

"Ölüm Yiyenler! Kızları alıp gitmeni istiyorum. Hemen arkanızdan ikizleri ve çocukları göndereceğim. Ormana gidin!" Violet onaylamak için fazla şaşkın durumdaydı. Ölüm Yiyenler'in geldiklerinde karşılaştığı muggle aileye yaptıkları onu şoke etmişti. Kendisinin ahlak kuralları için fazla üst seviyedeydi ki bu herkes için öyle olmalıydı.

Hermione ve Ginny çadıra girdiklerinde uyanıklardı. "Hemen gitmeliyiz. Sizi götürmem gerek!" Kollarından tutup onları çekerken kızlar hiç itiraz etmediler. Üçü de ormana doğru koşarken asla konuşmadılar. "Bu insanlar kim, Violet? Neden böyle şeyler yapıyorlar?"

"Ölüm Yiyenler! Sanırım İrlanda'nın kazanmasına fazla sevinenler var aralarında." Ormana yaklaştıkça kalabalıktan koşmak gittikçe zorlaşıyordu. İkizler, Harry ve Ron'u gördüklerinde daha da rahatladılar. "Asam kayıp!" dedi Harry. "Kullanabileceğimden değil ama yok."

"Daha sonra arayabiliriz, Harry. Şu an bunun için vaktimiz yok."

"Asana sahip çıkamıyor musun yani, Potter?" Duydukları tanıdık sesle sol taraflarına baktılar. Draco Malfoy bir ağaca yaslanmış olanları izliyordu. Hermione'yi gösterdi. "Onu mu kaçırıyorsunuz? Hızlı olun derim, o kadının iç çamaşırlarını gördüğümüz gibi seninkileri de görmek istemeyiz değil mi, Granger?"

"Hermione bir cadı, Malfoy. Sen de bakıyorum verdiğin sözleri birkaç ayda unutan birisin." Harry bunları söylediğinde Draco bozulmasını gizleyemedi. "Sen neden kaçmıyorsun? Annen, baban nerede? Eminim o maskeli insanların arasındadır değil mi?"

"Olsa bile sana söylemem değil mi, Potter? Hem annemi bekliyorum. Her yerde babamı arıyor. Safkan olduğumuz için şanslıyız, bizim peşimizde değiller." Violet'e baktı. "Bir Black olduğun sen de yırtarsın belki. Gelecekte yırtabileceğinden eminim ama şimdi... Bilemedim demeyip görelim mi?"

"Fred, George çocukları alıp ilerleyin. Benim bu küçük sarı yılana söylemek istediklerim var."

"Hayır, asamı bulmam gerek!" Harry ormana dalarken Hermione ve Ron onun peşinden ilerledi. Fred ve George peşlerinden gitmek konusunda ikilemde kalmışlardı. "Ginny'i alın ve gidin. Onları ben bulabilirim."

Onlarda gittiği zaman hala ağaca yaslı olan Malfoy'a baktı. Draco sırıttı, "Cidden deneyip görmek mi istiyorsun? Yoksa başıma asker olarak seni mi bıraktılar? İlla bir melez kalacaksa Potter'ı tercih-"

"Amacın ne?"

Draco kaşlarını kaldırdı. "Ne?"

"Amacın diyorum ne? Bu kadar kaba bir salak olman konusunda? Söylediğin on şeyden dokuzu etik ve ahlak kurallarına aykırı kalan bir de her şeyi babanın duyacağını söylemen zaten. Safkanların katı çerçevelerde yetiştirildiklerini sanardım."

"Olayın arka yüzünü bilmiyorsu-" Draco sinirlenmişe benziyordu. "O zaman anlat."

"Benim hayatım seni ilgilendiren bir şey değil, Black. Şimdi kaç. Bir melez olarak pek fazla istedikleri bir şey değ-" Draco'nun cümlesi bu sefer Violet tarafından kesilmedi. Yaslandığı ağacın saniyeler içinde yanıp kül olmasıyla yere düşmüştü. Ölüm Yiyenler bu tarafa yaklaşıyorlar ve kimi hedef aldıklarını takmıyorlardı. Violet yere düşen Draco'ya elini uzattı. "Senin acımana ihti-"

"Acıyacağım son kişi bile değilsin. Ölmek için genç olduğunu düşünmüyor musun?!" dedi, telaştan sonlara doğru bağırmaya başlamıştı. Draco uzattığı eline ve kendisine baktı. "Eğer ölmezsek senden bir şey isteyebilir miyim?"

"ZATEN HAYATINI KURTARIYORUM?!" Violet eğilip elini kendi tuttuğunda onu çekti ve ormana doğru koşmaya başladı. "Asan yanında mı?"

"Evet!" diye yanıt verdi Draco.

"Güzel, gerekirse kullanmaktan çekinme. Karşındaki dalga geçtiğimiz gibi ailen olsa bile." Ağaçların arasında ilerlerken arkalarına bakmıyorlardı. Etrafları insanların yerli yersiz bağırmaları ile doluydu ama nefessiz kalıncaya kadar ilerlemeye devam ettiler.

"Annem beni bulamadığında çok endişelenecek."

"Olaylar bittiğinde onu bulmana yardım edebilirim." Draco ona baktı. "Bir Hufflepuff gibisin."

"Bunu iltifat olarak alırım. Kötü birisi olmamam Slytherin olmadığım anlamına gelmiyor."

"Tabii ama-" Draco'nun sözü o akşam üçüncüye kesildi. İlki Violet tarafındandı, ikincisi Ölüm Yiyenler, üçüncüsü ise... Bu Violet'in bilmediği bir şeydi. Hava da yeşil ışıklar ve dumanlar arasında bir işaret belirmişti. Bir kafatası ve yılan.

"Bu işareti biliyorum..." dedi Draco, havaya bakarken. "Daha önce görmüştüm."

"Ne bu?" dedi Violet. İçinde hiç iyi bir his yoktu. "Karanlık işaret, onun işareti." diye yanıt verdi Draco. "Haklıymışsın." Violet gözlerini havadan indirip yere oturan Draco'ya kaydırdı. "Karşılarındakilerin kim oldukları umurunda değil. Bir safkan, melez ya da bulanık. Önemsiz."

"Muggle-doğumlu." dedi Violet.

"Ne?"

" 'Bulanık' değil. Muggle-doğumlu. Normal insanlar gibi düşünebilmeye başladıysan onlar gibi konuşsan da iyi edersin." Draco kafasını sallıyordu ama Violet kendisinin dediklerine mi yoksa bilinçsiz bir şekilde mi yapıp yapmadığına emin değildi. "Harry'leri bulamadık." dedi karşısındaki ağacın dibine otururken.

"Potter'dan bahsetmişken senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Hayatını-"

"Evet evet, teşekkürler. Bu da onun gibi bir şey... Potter'la konuşmam gerekiyor." Violet, Draco'nun ona teşekkür etmesinin şokunu geçiremeden istediği şeyle ağzı açık kalmıştı. "Neden?"

"Annemin bir Black olduğunu biliyorsun. Sen de bir Black'sin, baban dışındaki Black'lerin nasıl insanlar olduğunu biliyorsundur. Annem onlar gibi değil, yani o kadar değil en azından ama durum bu akşamki gibiyse kendimi ve annemi korumayı öğrenmek istiyorum. Nasıl yapabileceğimi de o biliyor."

"Beni kandırmadığını nereden bileceğim?" Tek kaşını kaldırmış ve sorgular haldeydi ama çoktan Draco'nun durumuna üzülmüştü. Black hanesinin nasıl olduklarını bilmiyordu oysaki babası onlardan bahsetmekten her zaman şiddetle kaçınmıştı. Yine de işin içinde karanlığın olduğunu anlayacak kadar zekiydi ve kimseyi karanlığın içinde yapayalnız, korumasız bırakmak istemezdi. "Tamam, Harry ile konuşacağım."

"Teşekkürler." Uzun bir süre sessizce oturdular. Çevrelerinde bağıran insanlar kalmamıştı. Acaba neden Harry ile konuşmak istiyor? Bu bir tuzak olabilir mi? Ama gerçekten bu konu da üzgün gibi... Düşünceleri Violet'in zihninde yankılanıyordu.

Ortamda duyulan bir sesle ve beliren kadınla asasını doğrulttu. "Sakin ol, o benim annem." dedi Draco. Violet asasını indirdi. Ayağa kalktığında Bayan Malfoy ona sarıldı. "Seni ormanın girişinde göremeyince öyle çok endişelendim ki... Ama iyi ki kaçmışsın. Hadlerini aştılar, neredeyse tüm büyücü dünyasının olduğu bir yerde yaptıkları çok tehlikeliydi."

"Kaçmayacaktım. Beni Black kurtardı diyebiliriz." dedi Draco, Violet'i göstererek. "Öyle mi? O zaman Bayan Black'e teşekkür etmeliyiz."

"Hiç önemli değil, efendim. Kimseye zarar gelmesini istemem." dediğinde Narcissa'nın yüzünde buruk bir tebessüm belirdi. "Hem oğlunuz zaten teşekkür etti."

"Olsun. Tekrar teşekkür etmenin bir kabalığı olmaz. Teşekkürler, Bayan Black. Oğlum sizinle aynı bina da olduğu için çok şanslı."

Çadırların olduğu alana tek başına yürüdü. Harry, Ron, Hermione, Ginny, Fred, George... Hepsinin iyi olduğunu görmeye ihtiyacı vardı. Şanslıysa Cedric'i de görebilirdi. 

*

Yine gavura vurur uzunluğunda bir bölüm ile geldim... ve evet yine bölüme şarkı bularken zorlandım... hatta bunları yazarken şarkıyı yeni buldum ve saat sabah 5 olmak üzere ezan okunuyor... olur arada öyle 

Sanırım 1. göreve kadar bu kadar uzun bölüm gelmez ondan sonra yine birkaç bölüm... uzun olur umarım yazmaya üşenmem (üşenebilirim sağım solum hiç belli değil)

Neyse gideyim uyuyayım saat 5 oluyor lan hadi iyi gece- günaydın amk (sabahtan update uyumadım...)

Hadi öptim bay


Continue Reading

You'll Also Like

33.2K 2.8K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
948 114 7
Büyü yapamadığı için ömrü boyunca çıkmamak üzere bir odaya kapatılmış Malfoy kızının hikayesi. Draco Malfoy bir ablası olduğundan haberdar mı? Biana...
1.2K 288 8
ne yazacagimi bilmiyorum guzel kitap iste ben okur olsam okurdum
9.5K 887 21
Peter Parker ve Aisha Jackson. İki dahi. İki baş belası. Ve şey... İki aptal ergen! (Ara verildi → 23.06.23) (Tamamlandı → 23.12.23) #1 aisha (17.01...