Violet Black

liarblackcat द्वारा

90.2K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... अधिक

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
11.Bölüm | V
12.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

13.Bölüm | V

2.1K 191 92
liarblackcat द्वारा

Willyecho

Truth Comes Out

*

S.B.D.'lere çok az bir zaman kala Violet kabuğuna çekilmişti. Arada bir kütüphanede Hermione ile konuşmak dışında kimse ile bir iletişim kurduğu yoktu. Boşalan vaktini ona hipogrif Şahgaga konusunda yardım ederek geçiriyordu. (Pek bir şey buldukları söylenemezdi.) Violet, Sihirli Yaratıkların Bakımı dersi almamasına rağmen masum bir canlının zarar görmesini istemiyordu, hele de Malfoy yüzünden.

Gerçi aradan geçen bu zamanla Draco Malfoy da değişmeye başlamıştı. Harry ve Ron'a laf atmıyordu. Hermione ile küs olduklarını bilmelerine rağmen ona bile sataşmıyorlardı ve Harry bunun için mutluydu. Violet Black'e de yargılayıcı bakışlar atmayı kesmişti. Sesi soluğu pek çıktığı söylenemezdi.

Bugün dışında. Aylardır konuşmamasını bugüne biriktirmiş gibiydi. Hipogrifin infazının olduğu güne.

Violet, Hagrid'in evinin yakınlarındaki köprünün duvarına yaslanmış en yakın tarihli sınavı olan Biçim Değiştirme'ye çalışıyordu. Draco Malfoy ve arkadaşları Crabbe ve Goyle biraz yakınlarındaydı ve hevesle infaz vaktini bekliyorlardı. Daha fazla yüksek sesle konuşmaya devam ederlerse Violet hepsini bir kaya parçasına dönüştürebilirim diye düşünmeden edemedi. Sonra içinden Terrence'a bir ton laf etti. (Gölün kenarında oturmak istemişti ama Terrence bir kızla beraber oradaydı kaş gözle ona gelmemesini işaret etmişti.)

"Babam, Şahgaga'nın kafasını bana verecek. Gryffindor ortak salonuna asabiliriz." dediğinde Malfoy, Violet gözlerini devirdi. Keşke bir yolunu bulsalardı ve bu infaz olmasaydı belki o zaman susmaya devam ederdi.

Aklına gelen fikirle önündeki kitabı kapattı. Nasıl daha önce aklıma gelmez... Şahgaga'yı ben dönüşüp kurtarabilirim...

Kafasını kaldırdı ve Draco'ların baktığı taşların ardından Hagrid'in evine baktı. Şahgaga orada bağlı bir şekilde duruyordu. Onu salabilirim ama şimdi değil bakanın onu görmesi gerek diye düşündü. Elini çabuk tutmalıydı.

Köprüden gelen seslerle iyice sırtını duvara yasladı. Harry ve Ron infaz günü olduğu için Hermione ile konuşmaya karar vermişlerdi sanırım.

"Bakın kimler gelmiş?" Hermione sırıttı. "Kim açtı senin vananı Malfoy? Son zamanlarda pek bir suskundun. Bu hallerini arıyorduk." Draco'nun bozulduğu net bir şekilde görülürken sahte bir öksürük sesi duyuldu. Draco, Harry'e baktı. "Bazen insanlar bazı sözler veriyor, Granger. Bu konu da yapabilecekleri bir şeyler olmuyor." Hermione ikisi arasındaki bakışmayı izledi. Ron'a baktığında hiçbir şey anlamadığını fark ettiğinde gözlerini devirdi.

Draco silkelenip sırıttı. "Ee, gösteriye mi geldiniz?" Hermione hızla asasını çıkarıp Draco'ya doğrulttu. Draco asadan olabildiğince uzaklaşmak için taşa iyice yaslanmıştı. "Sen kötü kalpli, iğrenç bir hamam böceğisin! Söz möz tutamazsın sen!"

Harry, asasına giden elinin şokuna girmişken Violet ayağa kalkmıştı. Malfoy'un son derece korkuyla dolu yüzünü gördüğünde şoktan kaşlarını kaldırdı. Ne yani Hermione'den mi korkmuştu? İyi bir cadı olabilirdi ama ona büyük bir zarar vermezdi ya...

"Hermione, yapma o buna değmez." Ron'un dedikleriyle Hermione yavaşça asasını indirdi. Arkasını döndüğünde Draco'nun arkadaşları gülmeye başlamıştı, Draco'nun yüzündeyse yıkılmışlık ifadesi vardı. Olduğu yerde kalmıştı ama Hermione arkası dönük olduğu için bunları fark etmedi. Hermione'nin sağ eli Draco'nun suratına inerken Harry ve Ron biraz uzaklarında olan Violet oradaki herkes nefesini tutmuştu.

Draco elleriyle burnunu tutarak uzaklaşırken Crabbe ve Goyle arkasından ilerledi. "İyi misin Malfoy? Gidelim hadi. Bu kız kafayı üşütmüş."

"İyiyim, kimseye bir şey söylemek yok." Köprüye girmeden önce Draco ile göz göze geldiğinde burnundan akan kanı silmeye çalışmasını izledi Violet. Tekrar Hermione'ye baktığında elini salladığını gördü. Ron olduğu yerde durmuş. Harry ise Draco'nun arkasında köprünün çıkışına bakakalmıştı. Büyük bir tepki vermemesi açıkçası onu şaşırtmıştı ve bu belli oluyordu. "Bu iyi geldi."

"İyi değil, harika." Hermione, Ron'a gülümsedi. İnfaz işleri dışında konuşmasını duymak ona iyi gelen asıl şeydi.

Üçü beraber taşlı yoldan Hagrid'in evine doğru inmeye başladıklarında Violet aklına gelen şeyle içinden küfretti. Bu gece dolunay vardı ve o her zaman Remus'un iksirini içtiğinden emin olurdu. Bunu kontrol etmesi gerekiyordu ama hipogrifi kurtarmak için de zamanı kısıtlıydı. Taşların arkasından Şahgaga'ya baktı, sonra dönüp kaleye. Ofladı. "Keşke Cisimlenme Sınavı'na katılma hakkım olsaydı..." kendi kendine mırıldandığı şeye güldü. "Sanki reşitsin de... Koşarsam yetişebilirim belki."

Kitaplarını bile almadan kalenin içine koşmaya başladı. Etrafından geçen hiç kimseye normalin aksine dikkat etmedi. Remus'a ardından Şahgaga'ya yetişmesi gerekiyordu.

Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınıfının önüne geldiğinde kapıyı çalmadan açtı. Remus tam elinde dopdolu kadehle masasına oturmak üzereydi ama Violet'in nefes nefese geldiğini görünce ayaklanmıştı. "Bir şey mi oldu Violet?"

Violet elindeki kadehi işaret ederek, "Hemen onu iç." dedi. Remus kaşlarını kaldırdı. "Sakin ol. Zaten içecektim. En iyisi sana çay koymalıyım."

İtiraz etmesine vakit vermeden arkaya yöneldiğinde Violet masasına yaklaştı. Çapulcu Haritası açık duruyordu. Harry, Ron ve Hermione hala Hagrid'in evinde gözüküyordu. Bakan da Dumbledore ile beraber onun odasındaydı. "Ne çayı istersin?"

"O kadehi iç bana yeter Aylak. Gitmeliyim!" Dumbledore ve Bakan Fudge yürümeye başladığında az önceki telaşı geri gelmişti. Sınıfın kapısını çarparak çıkmadan önce Remus'un "Tamam içtim. Rahatladın mı?" sorusuna yanıt olarak "Evet!" diye bağırdı.

Köprünün çıkışına kadar Dumbledore ve Bakan Fudge'tan önce varmak içine koştu. Kimse gözükmüyordu. Taşlı yol yerine ormana yakın olan taraftan yürüdü ve Hagrid'in balkabağı bahçesini net bir şekilde gören birkaç ağacın arkasına saklandı.

Kısa bir süre sonra köprünün oradan üç kişi çıktı. Profesör Dumbledore, Bakan Fudge ve Şahgaga'nın kellesini alacak bir cellat. Onu görmeliler diye düşündü. Onu görmeliler bu saye de kimseyi suçlayamazlar. Taş yoldan inerlerken duyduğu kapı sesiyle hızla o tarafa döndü. Arka kapıdan çıkıyorlardı. Onu görmemeleri için iyice ağacın arkasına saklandı. Gerçi gördüğü şeyle Violet'in ağzı açık kalmıştı. Harry, Ron ve Hermione bir battaniyenin altına girmişler ve ortadan yok olmuşlardı.

Ayak seslerini bütün dikkatiyle dinleyerek ve kokularını sezerek hala burada olduklarını anlamıştı. Hikayelerde anlatılan Görünmezlik Pelerini'ydi. Efsane değil, gerçekti.

"Ron, hareket edip durma-"

"Elimde değil- Scabbers rahat durmuyor." Onların sesi uzaklaştığında Dumbledore, Hagrid'le bu konuyu konuşuyordu. Kimsenin pencereden dışarı baktığı yoktu. Violet ağacın arkasından çıkıp asasını kilide doğrulttu. Kilit param parça olurken Şahgaga'nın ilgisini çekmeye çalışıyordu. "Hadi ama yaratıklarla iyi anlaşamam. Sadece yaşamak istiyorsan beni takip etmelisin." Şahgaga yerinden kıpırdamadı.

Etrafına bakındığında yakındaki ölü gelincikleri fark etti. Asasıyla onları ormana yol olacak şekilde dağıttığında Şahgaga'nın sonunda yürümeye başlamadığını görmüştü.

Ormanın içine geldiklerinde açılan bir kapı sesi duyduğunda Şahgaga'ya eliyle sessiz olmasını işaret etti. Oysa gelincikleri yiyordu. "Seni buraya bağlayacağım sana yaklaşmama izin verir misin?" Violet yavaşça ona yaklaştığında Şahgaga kanatlarını çırptı. "Ölmemene yardım etmeye çalışıyorum ve hiçbir şey bildiğim yok, azıcık yardım etsen fena mı?"

En iyisinin bu zamana kadar asasıyla halletmek olduğunu anladığında zincirin kalan parçasının sıkılığını kontrol etti. "Kimse yokluğumu anlamamalı. Geri gitmeliyim."

Ormandan çıkmadan köprüye doğru yürüdü. Nefesini verdi. "Hermione bu duruma çok sevinecek. Koskoca ormanda aramazlar ya hayvanı." Taşların oraya vardığında bu sefer net bir şekilde gözüken üçlü ile karşılaştı. Hermione ağlıyor, Ron onun sırtını sıvazlıyor ve Harry de şokla bakmaya devam ediyordu. Arkaları dönük olduğu için fark etmemişlerdi. "Görmediniz mi? Şahgaga infaz edilmedi."

Hermione hızla arkasına dönerken üçü de Violet'in haklı olduğunu gördüler. Dumbledore ve Bakan, Hagrid'in evine geri giriyorlardı. Balta kocaman bir balkabağına saplanmıştı. "Ama nasıl?.." dedi Hermione ağzı açık bir şekilde. Violet sırıttı, "İyi şeyler de olabiliyor de-"

"Scabbers, beni ısırdın!"

Ron'un aniden bağırıp faresini yere düşürmesiyle Violet'in cümlesi yarım kaldı. Scabbers'ın peşinden koşarken etrafına hiç dikkat etmedi. Harry onun peşinden gidecekken Violet koluyla onu durdurdu. Harry sinirle konuşmaya başlayacakken Violet ağacı gösterdi. "Bence bu ağaca yaklaşmak istemezsin." Harry sustu.

"Ron, koş!" Hermione'nin bağırmasıyla faresini yakalayan Ron kafasını kaldırdı. Bakışlarını ani bir korku kaplarken arkalarında bir noktaya bakıyordu. Parmağıyla işaret edip, "ASIL SİZ KOŞUN, BU ECEL!" diye bağırdı. Arkalarını döndüklerinde simsiyah bir köpek gördüler. Violet bu köpeği önceden gördüğüne yeminler edebilirdi. Aynı şekil de Harry de.

Kendilerine doğru koşmaya başladıkları anda Violet, Harry ve Hermione'nin önüne geçti bir tilki olarak. Fakat köpek onları geçti ve Ron'a doğru hızlandı. Onu bacağından tutup çekiştirmeye başladı. Violet diğer ikisinin şok içinde baktığını gördüğünde Ron'a doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada Şamarcı Söğüt'ün büyük bir dalı kendisine çarptığında ağaçtan biraz uzaklaşmış, insan formuna dönüşmüştü. Siyah köpekte, Ron'u ağacın içine çekmişti.

"Merlin aşkına..." Yerde yatan Violet'e elini uzattı Hermione. Eli tutup ayağa kalktı. "Bir animagus olduğunu bilmiyordum." dedi Hermione. Violet omuz silkti, "Bakanlığa bir kaydım yok, kimse bilmiyor." Remus dışında diye ekledi içinden. "Nasıl dönüştün?"

"Uzun bir işlem. Bir ay boyunca Adamotu-"

"Şu an bunun zamanı değil, kızlar. Bir sorunumuz var." Harry ağacın hareket eden dallarını gösterdi. Violet hava da elini salladı. Yerdeki herhangi uzun bir dalı alıp, "Bana bırak." dedi. Olabildiğince ağaca yaklaşıp elindeki dalı uzatabildiği kadar uzattı. Ağacın gövdesindeki yumruyu okşadığında dalların sakinleştiğini fark eden Hermione, "Bilmediğin bir şey var mı?" dedi.

"Çoğu şey. Hadi gidip arkadaşınızı kurtaralım. Asalarınızı bırakmayın." dedi ağacın içine girerken. "Sizce bu yol nereye gidiyor?"

"Yanlış bilmiyorsam Hogsmeade'te bir yere-" dedi Harry ve Violet aynı anda. Harry ona baktı. "Sen nereden biliyorsun?"

"Weasley ikizlerinin arkadaşıyım. Gerçekten ilk defa Profesör Lupin'in seni yakaladığı gece haberimin olduğuna inanır mısın? Sana vermeden önce bile bana sordular."

Sonra tünel yükselmeye başladı, yukarıdaki bir aralıktan gelen küçük loş bir ışık vardı. Bir kişinin geçebileceği büyüklükte bir delik vardı. Sırasıyla Violet, Harry ve Hermione kendilerini yukarı çektiler. Hogsmeade'e benzemiyordu.

Tozlu bir odaydı. Duvar kağıtları çoğunlukla soyulmuş, büyük kahverengi lekeler vardı. Pencerelere çakılmış tahtalar, eksik merdivenler vardı. Hermione, "Sanırım Bağıran Baraka'dayız." diye fısıldadı. "Bunları hayaletler mi yaptı yani?" diye yanıtladı onu Violet. Harry durumun vahimliğinde ters ters cevap vermek yerine düzgünce "Hayaletler yapabilir mi ki?" dedi sadece.

Violet hava da Ron'un kokusunu aradı. İleride kapısı olan tek odayı gösterdi. "Bu taraftan." Girdiklerinde ayaklarının ikisinin olmadığı kırık bir berjerin üstünde yatan Crookshanks'i gördüler. Berjerin yanında yerde Ron vardı. Garip bir açıyla duran bacağını tutuyordu. Diğer elinde Scabbers vardı. Harry ve Hermione ona doğru koşarken Violet odadaki köpek kokusunu takip etmeye odaklandı. "Ron, iyi misin?"

"Köpek nerede?" Ron konuşmaya başlamadan önce Violet ikinci sorunun cevabını zaten almıştı. Karşısında duran babasıyla. "Köpek değil o! O bir animagus!"

Kirli ama hala bir şekilde gür olan keçeleşmiş saçları uzundu. Gözaltlarındaki morluklar hafif değil koyu halkalar şeklindeydi. Ceseti andırıyordu. "Expelliarmus!" dedi çatlak bir sesle üçünün asası odanın diğer köşesine uçmuştu. Çatlak ve boğuk sesiyle konuşmaya devam etti. "Gelip arkadaşını kurtaracağını düşündüm. Baban da benim için aynısını yapardı. Cesaret gösterdin, hemen bir öğretmene koşmadın. Takdir ediyorum... Bu işleri daha da kolaylaştıracak." Harry'e yönelik konuşmasına rağmen Violet ile gözlerini ayırmadı.

"Harry'i öldürmek istiyorsan, bizi de öldürmelisin." Ron'un bağırmasına kulak asmadı. Ayağını gösterdi, Violet hala ona bakıyor olmasına rağmen ona bakmaya devam edemedi. "Uzanmalısın. O bacağı daha beter haline getireceksin."

"Duymuyor musun beni?" Ron ayağa kalkmaya çalıştı ama ayağının acısından geri yerine oturdu. Bağırarak konuşmasına devam etti. "Üçümüzü birden öldürmen gerek!"

"Dördümüzü." diye ekledi fısıltıyla Violet. Sirius tekrar ona baktığında gözlerini kaçıran bu sefer o oldu. Harry'nin önüne geçti.

"Bu gece burada tek bir cinayet işlenecek." dedi düz bir ifadeyle ama gözlerinde deli bir parıltı vardı.

"Neden?" dedi Harry, tükürürcesine. "Geçen sefer aldırmamıştın değil mi? Pettigrew'ü ortadan kaldırmak için tüm o Muggleları öldürmüştün. Ne oldu yoksa Azkaban da yufka yürekli mi oldun?"

"Harry!" Hermione'ye sinirle döndü. "O BENİM ANNEM VE BABAMI ÖLDÜRDÜ!" diye bağırdığında Hermione sustu. Harry, Black'in üstüne atıldı. Onu yumruklamaya çalıştıkça gülüyordu. "Hayır evlat, haddinden fazla bekledim zaten." Harry'i kendinden uzaklaştırdı. Harry yerde fark ettiği asasını eline alıp ona doğrulttu. "Beni öldürecek misin, Harry?" diye fısıldadı Black. "Hem de kendi kızımın önünde?" Harry saniyelik Violet'e bakmasından sonra ona döndü. "Ailemi öldürdün." dedi aynı şekilde fısıldayarak.

Black iyice çökmüş ifadesiyle Violet'e döndü. "İnkar etmiyorum." dedi. "Fakat bütün hikayeyi bilseydin-"

"Bütün hikaye mi?" dedi Harry. "Onları Voldemort'a sattın, bilmem gereken tek şey bu!"

"Beni dinlemelisin, dinlemelisiniz." Sesinde hafif bir telaş vardı. "Dinlemezseniz pişman olabilirsiniz-"

"Anlamıyorsun değil mi?" Harry'nin eli titremeye başlamıştı. "Sen onu hiç duymadın değil mi? Annemi?.. Voldemort'un beni öldürmesine engel olmaya çalışırken... Ve bunu sen yaptın..."

Harry konuşmaya devam etti ama Violet duymakta zorlanıyordu. Babasının 'inkar etmiyorum' dediği saniyeden itibaren kulakları uğuldamaya, gözleri dolmaya başlamıştı. Gözlerini Sirius net bir şekilde fark etmiş ve cümlelerini yanlış seçtiğini anlamıştı.

Kapalı kapının aniden açılmasıyla herkes o tarafa döndü. Gelen Remus Lupin'di. Violet içten içe rahatladığını hissetti, Remus daima onun tarafında olurdu. "Expelliarmus!" Harry'nin elinden asası tekrar uçarken Lupin onu hava da yakaladı.

Kısa bir sessizlikten sonra Remus garip bir sesle, "O nerede Sirius?" dedi. Dört çocukta ona baktı. Hiçbiri kimden bahsettiğini anlamamıştı. Violet düşündü. Babamın hedefi olan Harry'i görmüyor mu? Yoksa... Hikayenin hepsini dinlemeleri gerekiyordu.

Sirius Black, elini ağır ağır kaldırdı ve dosdoğru Ron'u gösterdi. Çocuklar hala hiçbir şeyi anlamıyordu. "İyi de..." diye mırıldandı Lupin. "Niye daha önce kendini göstermedi? Yoksa-" Lupin'in gözleri birden açıldı. "Onunla yer mi değiştirdiniz? Kimseye söylemeden?" Black kafasını sallayarak onayladı.

"Profesör Lupin, neler olu-" Harry'nin lafı Remus'un asasını indirip Sirius'a sarılmasıyla yarım kaldı. Violet ise hikayeyi dinlemeden içinden bir yorum daha yapmak istemese de hayal kırıklığına uğramıştı. "Bana onu alanın sen olmadığını söylemiştin..." dedi kısık sesle. Remus ona baktı. Cevap verecekken Hermione'nin dedikleriyle durdu. "İnanamıyorum buna! Bunca zaman onun arkadaşıymışsınız!"

"Hermione sakin ol-"

"Kimseye söylemedim." Sesi kısılmaya başlamıştı ama hala bağırmaya devam ediyordu. "Sizin hatırınız için hep sakladım-"

"Açıklamamıza izin verin-"

"Hayır!" diye sözünü kesti Lupin'in. "Biz size güvendik. Siz ise bunca zamandır onun dostuymuşsunuz."

"Yanılıyorsun." Lafının kesilmediğini fark ettiğinde Remus devam etti. " Ben on iki yıldır Sirius Black'in dostu değildim... Şimdi öyleyim. Bırakın açıklayalım."

"Hayır! Harry ona güvenme. Black'in şatoya girmesine yardımcı oldu. O da senin ölmeni istiyor- O BİR KURTADAM!" Ortaya gergin bir sessizlik çöktü. "Her zamanki standardını tutturamadın Hermione. Üç şeyden sadece biri doğru. Sirius'a yardım etmedim." Violet'e baktı. "Elbette Harry'nin ölmesini istemiyorum." diye ekledi. "Ama kurt adamlığı inkar edemeyeceğim. Ne zamandır biliyorsun?"

"Çok uzun zamandır. Profesör Snape'in üçüncü sınıflara verdiği ödevden beri." diye cevapladı Hermione. Remus konuşmaya başlayacakken Violet yerden asasını alıp kaldırdı. "Bizim bilmediğimiz bir şeyi fark ettin. Onların aksine öğrenmek istiyorum. TAMAM MI?! BU BENİM EN BÜYÜK HAKKIM!"

Gergin sessizlik tekrar ortalığı kaplarken Violet, üçünü döndü. "Bir kurt adam ise ne olmuş? Yıl boyunca size bir zararı olmadı. Eğer babamı-" Yutkundu. "Şatoya almadığını söylüyorsa almamıştır. Ortada bir hikaye zaten varken başka bir tanesini de siz uydurmayın." dedi. Sirius ve Remus'a baktı sonra.

"Haklısın, bilmeniz gerek." dedi Remus. "Ve tekrar haklısın bu senin en büyük hakkın."

"Benim bütün şüphelerim Harry'nin harita da Peter'ı gördüğünü söylediği gece başladı." Hermione ve Ron, Harry'e baktı. "Harita asla yalan söylemezdi. Biliyorum. Çünkü yapanlardan birisi benim."

"Siz mi?" dedi Harry. "Aylak." diye cevap verdi Violet. "O, Aylak." Asasıyla babasını gösterdi. "O, Patiayak." Harry'e baktı ama asasını indirmedi. "Senin baban, Çatalak. Ve Peter Pettigrew, Kılkuyruk."

"Bunu sen nereden biliyorsun?"

"Çünkü beni o yetiştirdi. Beş senedir, bütün tatillerimi onların hikayelerini dinleyerek geçirdim." Yüzünde tebessümle asasını indirdi. Remus'ta ona gülümseyip kaldığı yerden devam etti. "Herkes Sirius'un, Peter'ı öldürdüğünü sandı. Ben de dahil olmak üzere. O haritayı senden almasaydım öyle sanmaya da devam ederdim. Sen o ismi sadece bir kere gördün ama günlerimi onun ismini takip ederek geçirdim. Hayalet olabilir diye düşünüp soruşturdum bile, ama olmamıştı. Peter yaşıyor olmalıydı ve yaşıyor da. Hatta şu an burada bizimle. Ron onu elinde tutuyor."

"Saçmalık, Scabbers yıllardır-"

"On iki yıl değil mi? Sıradan bir fare için on iki yıl çok uzun hatta imkansız bir süredir, Ronald." dedi Remus. "Bir parmağı yok değil mi?" dediğinde Ron kararsızlıkla kafasını salladı.

"Ne alaka ki?"

"Pettigrew'dan geriye kalan tek şey-"

"Parmağıydı." diye tamamladı Harry, Remus'un cümlesini. Sirius bundan aldığı güvenle, "Korkak, herkesin öldüğünü sanması için parmağını kesti. Sonra da fareye dönüşüp saklandı!"

"O da mı animagus'tu?" dedi Hermione. Daha sakinleşmişe benziyordu. "Evet, James'te. Hiçbirimiz Bakanlık kaydı tutmadık. Ne yapacaktık ki? Tüylü sorunu olan arkadaşımız için animagusa dönüştük diyip kurtulamazdık ya."

"Ne yani Azkaban'dan sadece herhangi bir fareyi öldürmek için mi kaçtın?" dedi Ron, hala faresini sıkı sıkı tutuyordu. "Bunu ben de merak ediyorum. O olduğunu nereden anladın?" dedi Remus.

"Bundan." dedi Sirius. Kırık bir dolabın üstündeki bir gazeteyi getirip Remus'a verdi. "Bariz bir şekilde farenin ayağı belli oluyor."

"Bu eline nasıl geçti ki?"

"Fudge." dedi. "Geçen yıl Azkaban'ı teftişe geldiğinde istedim ve bana gazeteyi verdi. Onu hemen tanıdım zaten defalarca görmüştüm ki."

"Merlin, cidden bariz belli." dedi Remus hala gazeteye bakarken. "Tam dönüşmeden önce, onu köşeye kıstırdığımda bütün cadde duysun diye haykırarak Lily ve James'e ihanet ettiğimi söyledi. Sonra, ben onu lanetleyemeden arkasında tuttuğu asasıyla bütün caddeyi havaya uçurdu. Beş altı metre mesafedeki herkesi öldürdü ve fırlayıp diğer farelerle birlikte kanalizasyona daldı."

"Bunlar doğru olabilir ama az önce sen kendin itiraf ettin!" diye bağırdı Harry. "Sır tutucu da sendin. Pettigrew senden korkmuş olmalı."

"Sır tutucu ben değildim ama aileni ben öldürdüm sayılır." dedi Sirius. "Peter'ı sır tutucu yapmalarını öneren bendim. Kendime bile güvenmediğim kadar ona güveniyordum da ondan." Harry sessiz kaldı.

"Fareyi onlara ver, Ron." dedi Hermione, Ron tekrar çemkirecekken. "Animagus olduğunu kanıtlayamazlarsa geri alırız." dediğinde ikna olmuş gibiydi.

Fareyi Remus aldı ve berjerin üstüne koydu. Fare titriyor, kaçacak delik arıyor gibiydi ama yanında yatan Crookshanks yüzünden kıpırdayamıyordu. Remus'un asasından mavi-beyaz bir ışık yükselirken kedi zıplayarak berjerden indi. Berjerin üstünde artık minik bir fare yoktu, son derece pis bir adam oturuyordu.

*

Öncelikle diğer bölümü hızlı atmam için 2 gün sonra hatırlatın aşırı heyecanlı yerde bitti çünkü ehe

Bu arada ne bu bendeki upuuuuzuuunn bölümler yazma şeyi taslak tutmaya çalışıyorum birkaç bölüm ama yazıyorum yazıyorum bir bölüm çıkıyor baya uzun şekilde kafayı yiyeceğim

Gidiyorum şimdi bir bölüm daha yazmaya çalışayım yoksa sıyıracağım

Hadi öptim sizi bıbı

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

3.2K 186 14
Hydra'ya eskiden çalışan ve ona hizmet etmesi için küçüklüğünden beri orada büyümüş,orada acı çekmiş olan bir kadınla,trenden düşüp Hydra tarafından...
948 114 7
Büyü yapamadığı için ömrü boyunca çıkmamak üzere bir odaya kapatılmış Malfoy kızının hikayesi. Draco Malfoy bir ablası olduğundan haberdar mı? Biana...
13.7K 1.1K 16
★ASKIDA★ "Baba, orada mısın?" Küçük kız heyecanla konuşmuştu. "Gün ışığım? Neden buradasın, Andrea ile birlikte evde olman gerek." Sesindeki endişe k...