Violet Black

By liarblackcat

90.2K 7.5K 10.2K

Sirius Black ve Marlene Mckinnon'ın çocukları olsaydı? Babası Azkaban'dan kaçtığı sırada Hogwarts'a başlayan... More

𝘣𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘦𝘷𝘦𝘳𝘺𝘵𝘩𝘪𝘯𝘨 𝘴𝘵𝘢𝘳𝘵𝘴'
1.Bölüm | V
2.Bölüm | V
3.Bölüm | V
4.Bölüm | V
5.Bölüm | V
6.Bölüm | V
7.Bölüm | V
8.Bölüm | V
9.Bölüm | V
10.Bölüm | V
12.Bölüm | V
13.Bölüm | V
14.Bölüm | V
15.Bölüm | VI
16.Bölüm | VI
17.Bölüm | VI
18.Bölüm | VI
19.Bölüm | VI
20.Bölüm | VI
21.Bölüm | VI
22.Bölüm | VI
23.Bölüm | VI
24.Bölüm | VI
25.Bölüm | VI
26.Bölüm | VI
27.Bölüm | VI
28.Bölüm | VI
29.Bölüm | VI
30.Bölüm | VI
31.Bölüm | VI
32.Bölüm | VI
33.Bölüm | VII
34.Bölüm | VII
35.Bölüm | VII
36.Bölüm | VII
37.Bölüm | VII
38.Bölüm | VII
39.Bölüm | VII
40.Bölüm | VII
41.Bölüm | VII
42.Bölüm | VII
43.Bölüm | VII
44.Bölüm | VII
45.Bölüm | VII
46.Bölüm | VII
47.Bölüm | VII
48.Bölüm | VII
49.Bölüm | VII
50.Bölüm | VII
51.Bölüm*
52.Bölüm*
53.Bölüm*
54.Bölüm*
55.Bölüm*
56.Bölüm*
57.Bölüm*
58.Bölüm*
59.Bölüm*
60.Bölüm*
61.Bölüm*
62.Bölüm*
63.Bölüm*
64.Bölüm*
65.Bölüm*
66.Bölüm*
67.Bölüm*
68.Bölüm*
69.Bölüm*
70.Bölüm*
71.Bölüm*
72.Bölüm*
'𝘵𝘪𝘭𝘭 𝘵𝘩𝘦 𝘣𝘦𝘵𝘵𝘦𝘳 𝘦𝘯𝘥

11.Bölüm | V

2.2K 218 115
By liarblackcat

Ricky Montgomery

Line Without A Hook

*

"JORDAN! ATEŞOKU'NUN REKLAMINI YAPMAN İÇİN PARA MI VERDİLER SANA? DÜZGÜN YORUM YAP!" Gryffindor-Ravenclaw maçında Profesör Mcgonagall'ın sesi yankılandı. Lee özür dileyip heyecanlı yorumlarını elinden geldiğince Harry'nin süpürgesini övmeden yapmaya çalıştı. Aynı şeyi Slytherin-Ravenclaw maçı boyunca bu kadar çok yapmamıştı ama bu hiç yapmadı demek değildi. Harry ve Violet'in süpürgeleri herkesin ilgisini çeken şeylerdi.

Gryffindor elli sayı öndeyken Harry her yerde snitchi arıyordu. Kupayı kazanmak için ilerlemek istiyorlarsa bu maçı kazanmaları gerekiyordu. Slytherin tribünlerinin arka kısımlarında oturan Cedric ve Violet heyecanla maçı izliyorlardı. İkiside kendi takımlarının Arayıcıları idi ve her maçın sonucu önemliydi. Üstüne üstlük Cedric kendi takımının kaptanıydı.

Kendi yorumlarını birbirleriyle paylaşıyorlar bazen başka konular hakkında konuşup, şakalaşıp gülüyorlardı. Onlara ters ters bakan bir Malfoy da yoktu. (Draco Malfoy, Violet ile dalaşmak yerine ona yargılayıcı bakışlar atmaya bayılırdı.) Kimse de onun olmadığını fark etmemişti.

"Harry, Cho'yu şaşırtıyor bak. Gittiği tarafta snitch yok." Cedric, Violet'in gösterdiği yere baktıktan sonra kızın saçlarını karıştırdı. "Sen de öğreniyorsun bu oyunu yavaş yavaş."

Violet alınmış gibi elini göğsüne götürdü. "Affedersin ne? Ben o kızı yendim be. İyi bir oyuncu olduğumu seni yenince mi fark edeceksin yoksa Diggory? Fazla geç kalmış olacaksın söyleyeyim." Cedric kızın söylenmelerine sırıttı. "Öyle diyorsan. Maç yakın, o zaman görürüz."

"AYY!" Gelen bağırma sesiyle ikisi de maça tekrar odaklandı. Cho Chang bağırmıştı. Sanki kendisinden başka kimse görmemiş gibi parmaklarıyla gösterdiği sahadaki üç Ruh Emici'yi gördüğünde Violet asasına yönelmişti.

Beklenmedik bir şey oldu. Harry asasını Ruh Emicileri'ne doğrulttu zaman kaybetmeden. "Expecto Patronum!" Asanın ucundan çıkan gümüşi ışığı gördükten sonra büyünün Ruh Emiciler'e çarpıp çarpmadığına bakmadı. Snitchi yakalamak üzereydi ve tekrar bayılacaksa en azından elinde snitchin olmasını, takımının kazanmasını istiyordu.

Parmakları arasında hissettiği metal ile Madam Hooch'un düdüğü duyuldu. Bu sırada Harry'nin içinde Ruh Emiciler'in kendisini etkilememesinin sevinci de vardı, diğerlerinin fark ettiğini daha görmemişti.

Gryffindorlar kutlama yaparken Slytherinler diğer tarafa baktılar. Draco, Crabbe, Goyle ve Marcus Flint çarpan büyüyle darmadağın olmuş ve düşmüşlerdi. Planladıkları alçakça bir hile girişiminden başka bir şey değildi. Terrence'ta bunun farkındaydı ve Marcus'a bağırmaktaydı o sırada. "Rezil rüsvasın gerçekten. Hadi onlar çocuk, sen? Sen son senendesin be!" Violet ve diğer Slytherin oyuncuları konuşmadı. Yanlarına Mcgonagall yanlarına geldiğinde yerdekilere pis bir bakış attıktan sonra konuştu. "Alçakça bir hile!" diye bağırdı. "Gryffindor Arayıcısı'na yönelik rezil bir sabotaj girişiminden başka bir şey değil. Siz dördünüz cezaya kalıyorsunuz ve senin için yazdığım reverans mektubunu yok sayın Bay Flint. Ayrıca Slytherin'den elli puan düşüyorum!" dedi gitmeden önce.

Bunun üzerine bütün Slytherinler sinirlenmişti. En başta onları tebrik edenler bile elli puanlık bir kayıptan sonra bağırmaya başlamışlardı. Violet ofladı, şu an arkadaşlarını tebrik etmeye gitmesi için doğru bir zaman olmadığını düşünmekle meşguldü.

-----

Ertesi gün Violet için kıyamet gibiydi. Dün olan bütün quidditch dramasını unutturacak bir şey yaşanmıştı çünkü gece. Sirius Black, Gryffindor kulesine girmişti. Ve bu sefer ikizler de Violet'i korumamışlardı. Onun olmadığını içten içe bilmelerine rağmen kardeşleri Ron'a zarar gelmek üzereydi. Bu hiçe sayabilecekleri bir şey değildi.

Derslerde rahatsızlık çekeceğini düşündüğü için hiçbir derse girmedi kahvaltıdan sonra. Birinci yılındaki iki öğrencinin yanından korkuyla kendisine bakarak geçmesi son damla olmuştu.

Büyük Salon'un yakınlarındaki ilk kat tuvaletinde oturmuş ve tüm gün çıkmamıştı. Buraya kimseler gelmezdi zaten.

"Bir gün mutlu olsam öteki gün okul yıkılır..." dedi Violet. Ağlamıyordu ama yere oturmuş, dizlerini kendine doğru çekip kafasını dizlerine gömmüştü. "Bugün S.B.D. konusu işleyen olursa kafamı şu tuvaletlerden birine gömeceğim."

"Bildiğim için söylüyorum biraz pisler." Violet ani gelen sesle duvar dibinde oturmasına rağmen geriledi. Karşısında bir hayalet vardı. "Sen de mi benden korktun?" Tiz yüksek bir sesle ağlamaya başladığında Violet neredeyse kulaklarını kapatacaktı. "Mızmız Myrtle'dan kim korkmaz ki zaten..." diye ağlamalarına devam ederken Violet kaşlarını kaldırmış onu izliyordu.

"Buraya neden geldin? Buraya gelen olmaz? Okul kurallarına karşı mı geleceksin?" dedi Myrtle. "Bir şey yapmayacağım. Kimsenin gelmediğini biliyorum ve yalnız kalmak istedim." Myrtle ilk ağlayacak gibi oldu ama sonra gülümsedi. "Yalnız olamayacaksın. Buraya senden başka bir kız her gün geliyor-" Myrtle'ın sözü kapının açılmasıyla yarım kaldı. Violet kapıya baktığı zaman Hermione'yi gördü. Hermione'nin gözleri büyümüştü. "B-Ben hemen giderim."

"Dur, sen gitme Hermione. Ben çıkarım." Violet ayağa kalkınca Hermione kapıda olmasına rağmen geriledi. "Gerçekten çıkmak zorunda değilsin." dedi, seni korkmuyormuş gibi tutmak için fazla bir çaba gösteriyordu.

"Önemli değil." Gülümseye çalıştı. "Zaten her gün geliyormuşsun, ben yatakhaneye gitsem de olur." Çok gereksiz konuşmaya başladığını fark ettiğinde eliyle alnına vurmamak için kendini tuttu.

Tuvaletten çıkarken Hermione ona bakmamaya çalışınca hızlı hızlı yürüdü. Başını kaldırmadan Slytherin yatakhanesine doğru yürümeye başladı. Herkesin derste olması işini kolaylaştırıyordu. "Violet!" Cedric'in sesiyle yere bakmayı bıraktı. Cedric onun yanına gelmişti. "Derste olman gerekmiyor mu?"

"Evet, ve senin de."

Cedric sırıttı. "Bina başkanı olmak." Aklına gelen şeyle sırıtması soldu. "Şato aramasına yardım ediyoruz." mırıldanarak söylemesine rağmen Violet duymuştu. Kafasını salladı. "Soruma cevap vermedin." diye devam etti Cedric, konuyu değiştirdiğini umut ederek.

"Koridorda yürürken bile insanlar bana çok kötü bakıyor, derste çekmek istemiyorum hiçbirisini." Cedric umduğunu bulamadığı için yavaş yavaş başını salladı. "Pekala, için rahat olur mu bilmem ama sen olmadığını biliyorum."

"İçim rahat olmaz ama teşekkürler bana inandığın için." Ortamın sessizleşmesine izin vermemek için Cedric konuyu değiştirmeye karar verdi, kesin olarak.

"Haftasonu Hogsmeade gezisi var. Gidecek misin?"

Violet zoraki bir şekilde gülümsedi. "Fred ve George benimle konuşmuyor, bir ihtiyacım falan da yok. Tek başıma gitmek istemiyorum."

"Peki benimle gelir misin? Bağıran Baraka'nın görüldüğü noktaya?"

Violet duraksadı. Bu beklemediği bir soruydu. Uzun süre cevap vermediğini Cedric'in konuşmasıyla fark etti. "İstemiyorsan sorun değil-"

"Olur." Cedric'in lafını bölünce boğazını temizledi ve daha net bir sesle konuşmaya başladı. "Olur, tabii gelirim."

Cedric gülümseyerek, "Harika. Şimdi gitmem gerek ama Cumartesi görüşürüz, Black." dedi uzaklaşmadan önce.

-----

Zindanlardan çıkarken mutluydu. Çantasına hala teslim etmediği Cedric'in atkısını koymuş ve Bağıran Baraka'nın yolunu tutmuştu. (Cüppesini maçtan sonra hemen vermişti ama Cedric üşüdüğünü ileri sürerek atkıyı almayı reddetmişti.) Biraz geç kaldığını düşünerek hızlı hızlı yürümeye devam etti.

Ormanın Baraka'yı gören kısmına geldiğinde kimseyi görmedi. Bir taşın üzerine oturup Cedric'i beklemeye başladı. Adım sesleri duyduğunda kafasını kaldırdı, gelen Cedric'ti. Cedric elindeki sepeti gösterirken, "Çok bekletmedim değil mi? Bizim için birkaç şey almak istemiştim. Konuşmadığınızı biliyorum ama ikizlerden sevdiğin şeyleri öğrendim."

"Hayır, şimdi geldim ben de." dedi Violet taşın üzerinden kalkarken. Cedric'in yere bir örtü sermesine yardım etti. "Hala ne yapmaya çalıştığını anlayamadım, Ced."

"Piknik hazırlıyorum, bence anlaması çok zor değil." dedi Cedric ona gülümseyerek. Violet kaşlarını kaldırdı, "Karların üzerinde?"

"Karların üzerinde."

"Pekala..." İkisi de örtünün üzerine oturduğunda Cedric sepeti açtı. Sandviçler, tavuklar yapmıştı ve bir sürü şekerleme almıştı. "Bitmeyen şekeri bitmediği için çok sevmişsin." dediğinde Violet güldü. "Aslında bitirebildim, yani sanırım."

Bir şişeyi uzatırken, "Kaymak birasını da çok sevdiğini söylediler. Ah, ve Biber Şeytancıkları ama ben buna pek inanmadığım için almadım."

Yine güldüler. "Çok güzel düşünmüşsün ama... Neden Cedric, ne gerek vardı?"

Cedric yutkundu. "Bu hafta senin için çok zorlu ve en eğlenceli gün de yalnız kalmanı istemedim."

Violet gülümsedi. "Güzel olduğu kadar ince de düşünmüşsün, teşekkür ederim." Uzun bir süre yemeklerini yediler, konuştular, güldüler. Sadece ikisi...

Konuşmaları ikizlerin kardeşi Ron gelene kadar aralıksız devam etti. Violet, Ron'u görünce Cedric'in arkasına saklanmaya çalıştı. "Beni görmesin. Bugün güzel gidiyor ve olası bir kavgayla bozulmasını istemiyorum."

"Bugün güzel mi gidiyor?" dedi Cedric arkasına saklanmaya çalışan kıza bakarak. İkisinin de biraz yanakları kızarmıştı. Sonra Violet, "Tabii ki. Quidditchte kendisini yeneceğim birisi sayesinde hemde ." dedi. Cedric güldüğünde eliyle ağzını kapadı. "Ben saklanmaya çalışıyorum sen yüksek sesle gülüyorsun." diye ona kızdı. Ortalık sessizleşince Ron'un konuşma seslerini fark ettiler. Kendisi ile konuşma seslerini?

"Gitsek mi aca-" Violet'in sesi abartılı adım sesleriyle kesildi. Violet o tarafa dönünce gözlerini devirmeden edemdi. Malfoy ve korumaları...

"Vay vay, kimler buradaymış. Hayallerindeki evi mi arıyorsun? Senin için fazla görkemli değil mi Weasley? Sizin eviniz tek odalı değil miydi?"

"Kapa çeneni, Malfoy."

"Hiçte arkadaş canlısı değilsin Weasley. Çocuklar, Weasley'e büyük-"

"Onu bana bırak." Violet sadece kendisinin duyduğuna emin olduğu bir fısıltı duydu, bu Harry'di. Burada ne işi vardı ki? Ve neredeydi?

Draco konuşma devam ederken Violet etrafta Harry'e bakındı. Nerede olduğunu asla göremediğinde kokusunu bulmaya çalıştı. Buna gerek kalmadı.

Draco'nun kafası kendisine çarpan bir çamur topu yüzünden öne doğru savrulurken odağı kalmamıştı. "Neler-" Konuşamadan yediği ikinci çamur topuyla. "Bunlar da ne?! Kim yapıyor?"

"Bir şeyler yapın!" diye bağırdı Draco koşarken Crabbe ve Goyle'a. Fakat bu sırada Goyle'un pantolonu yere inince Ron kahkaha atmaya başladı. Bu zamana kadar kendini tutması bile bir mucizeydi.

Harry, Crabbe'e yönelmişken üzerinden düşen pelerinle Violet durumu anlamıştı. Harry'nin bir görünmezlik pelerini vardı.

Draco'nun bağırışları ile koşarak uzaklaşması Harry'i tatmin etmedi. Ron, "Harry koş ondan önce okula varman gerek!" dedi Crabbe ve Goyle'da giderken.

Harry pelerini kafasına geçirip uzaklaşırken Cedric, Violet'e döndü. "Açıkçası benim günüm Malfoy'u çamur içinde görünce daha da iyi gitti." dediğinde Violet güldü. Ron da uzaklaşmaya başladığı için onun arakasından çıktı. "Tabii, her gün böyle bir şey görmek mümkün değil." Orada oturmaya devam ettiler.

Öte yandan Harry koşturuyordu. Balyumruk'tan geri dönmeyi düşünmüştü ama çok geç olabilirdi, Malfoy çoktan Snape'e anlatmış olurdu. Bu yüzden pelerin altında onu geçmesi gerekiyordu.

"Hadi Harry, daha hızlı koşabilirsin..." diyordu kendi kendine, insanlara çarpmamaya özen gösteriyordu. Köprüye yaklaştığında etrafa bakındı, kimseyi görmeyince durdu ve nefesini verdi. Aklına Malfoy'un çoktan köprüyü geçmiş olabileceği geldiğinde tekrar koşmaya başladı. Köprüden geçtikten sonra ormana girmeden ama oraları kullanarak kestirme bir şekilde okula girebilirdi.

Ormanın önüne geldiğinde devam etti. "Dışarı çıkmasan olmuyordu zaten, aferin Harry." diye kendisiyle konuşmaya devam etti. Bir yandan yavaş yürüyor, ormanı kontrol ediyordu. "Draco-"

"Konuşma seni sersem çabuk ol Potter'dan önce okula varmalıyız. Snape bu duyacaklarına çok sevinecek."

Draco, Crabbe ve Goyle'un seslerini duyduğunda sanki pelerinin altında onu fark edebilirlermiş gibi durdu. Nefesini tuttuğunun farkında bile değildi.

"Ormandan niye gidiyoruz ki? Bak etrafta yok yetiştik işte. Ruh emici-"

"Onlar bana hiçbir şey yapamaz. Kendi işinize bakın siz." dedi Draco. Harry'i görebilirmiş gibi her yere bakarak ilerliyordu.

"Ne demek sana bir şey yapmaz? Karşıt büyüyü biliyor musun?"

Draco düşündü, bilmiyordu. Fakat onlarda bilmediğini bilmiyordu. Hem birkaç gün önce Potter'ı duymuştu değil mi? O kadar da zor olamazdı. Sırıttı, "Elbette biliyorum salak."

İlerlemeye devam ettiler. Harry de onlardan biraz uzakta minik adımlarla ilerlemeye başladı. Ormanı geçtikten sonra Gryffindor Kulesi'ne kadar koşması yeterdi.

"KAÇIN! BİR RUH EMİCİ!" Crabbe, Goyle'un cüppesine takılsa bile kendisini toparladı ve koşmaya başladı. Goyle da onun gibi havalara bakarak yürüdüğü için arkasından koşmaya başladı. Draco da arkalarından koşacakken kendi ayağına bastı ve yere düştü. Crabbe ve Goyle düştüğünü görmediler. "Sizi sersemler! Beni unuttunuz!"

Draco hala yukarı bakmamıştı. Büyük ihtimalle Crabbe büyük bir böcek gördü diye düşünüyordu. Ortamın soğumaya başladığını da acıyan ayağı yüzünden fark edemiyordu. Harry ise Ruh Emici'yi görmüştü. Koşarak kaçmak ve Malfoy'u kurtarmak arasında bir ikilemde kalmıştı.

Draco, Ruh Emici'yi fark ettiğinde asasını aldı eline. "Ben bir Malfoy'um bana yaklaşma!" Ruh Emici, Draco'ya yaklaşmaya devam etti.

"Senin Malfoy'luğuna..." diye mırıldandı Harry. Pelerini kafasından çıkardı ve eline asasını aldı. Maçta yapabildiyse şimdi de yapabilirdi. Bir tanesini atlatabilirdi.

"Expecto Patronum!" Asasından çıkan gümüşi ışıkla Ruh Emici uzaklaşırken başarısına gülümsedi. Draco'nun önüne geçip elini uzattı. "Buradan kurtulup bir tanesine daha denk gelmemen için bir şartla yardım ederim."

Draco, Harry çok absürt bir şey söylemiş gibi ses çıkarttı. "Ben? Senden yardım alacağım? Rüyanda, Potter." Kendi kendine ayağa kalkmaya çalıştı ama acıyla yüzünü buruşturup geri yerine oturdu. Harry elini işaret etti. "Madame Pomfrey'e kadar sana yardımcı olabilirim? Tabii, bunun karşılığında iki iyilik isterim."

Draco ayağına baktı. Ofladı. "Pekala. Babam bunu duymayacak ama."

Harry'nin elini tutup ayağa kalktı. Harry onun kendisine tutunmasına izin verirken ceplerini yokladı. Çalışmalar sırasında Profesör Lupin'in verdiği çikolatalardan birisine denk geldiğinde onu Draco'ya verdi. "Bunu ye iyi gelecektir."

Beraber şatoya yürürlerken Draco çikolatasını yedi. "Benden ne isteyeceksin?"

"İstersen bunu Hastane Ka-"

"Benden ne isteyeceksin, Potter?"

Durdular. Daha doğrusu Harry durduğu için Draco durmak zorunda kalmıştı. "Beni Snape'e söylememeni istiyorum. Beni dışarıda gördüğünü, o iki dangalak arkadaşında söylemeyecek."

Draco ofladı. Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi hissediyordu. "Pekala, başka?"

"Bu kadar kolay kabul edeceksin yani?" Harry tek kaşını kaldırdı. "Hayatımı kurtardın salak. Başka çarem yok."

"Pekala... Benimle uğraşma."

"Ne?" Draco hızla Harry'e döndüğü için dengesini kaybedip yere düştü. Harry eğilip tekrar kalkmasına yardım etti. "Tekrar eder misin şu isteği?"

"Benimle uğraşma, arkadaşlarımla uğraşma. Kendi işine bak. Hayatının kurtulması üzerine en azından bunu yapabilirsin değil mi?"

Draco cevap vermedi. Hastane kanadına kadar asla konuşmadı. Harry yakalanmasın diye kenarlardan köşelerden ilerlemişlerdi zaten. Harry onu Madam Pomfrey'e bıraktıktan sonra yüzüne baktı. "Kabul mü, Malfoy?" dedi çıkmadan önce.

"Kabul, Potter. Bundan kimsenin haberi olmayacak, babamın bile."

-----

"Üşüyor musun, Violet?" dedi Cedric ikisi okula dönerken. Esmer birisi olmasına rağmen Violet'in yanakları soğuktan kıpkırmızı olmuştu. "Hava karardı diye."

"Atkım çantandaydı değil mi?" Violet başını sallayınca Cedric çantayı açıp içinden atkıyı çıkardı. Violet'e takıp, "Üşümeni biraz durdurur umarım."

Violet yanaklarının daha da kızarmasını atkı sayesinde gizlerken gülümsüyordu. Cedric'İn kokusu atkıdan net bir şekilde hala alınabiliyordu. "Teşekkürler."

Okula yürümeye devam ederlerken Cedric, Violet'e elini uzattı. "Atkımı aldın elimi ısıtmak sana kaldı."

"Atkıyla elini ısıtmı-"

"Anın büyüsünü bozma, Black."

Cedric elini tuttuğunda o da nefesini tuttu. Elleri sıcacıktı. Üşüyorsa bile şu an anlamıyordu. Violet içinden elinde ısı tılsımı olduğuna bile yemin edebilirdi.

Mutfağın oraya yaklaştıklarında istemeyerek ellerini ayırdılar. Violet'in eli atkıya gittiğinde onu tekrar elini tutarak durdurdu. "Sen de kalsın. Kış bitmek üzere ihtiyacım yok."

"Hayır, üşürsün."

"Seni o atkıyla gördükçe mi? Sanmam. En başında senden cüppemi bile almak istemezdim, çok şirindin. Zorunlu olmasak... Her neyse üşüyen ben değil, sensin. Sorun değil. Kalmasını ve kullanmanı istiyorum. Hatta ısrar ediyorum. Şimdi izninle."

Binasının girişini gösterdi. "Gitmem gerek. Bugünü benimle geçirdiğin için teşekkür ederim."

"Asıl ben teşe-"

"Çok fazla teşekkür ediyorsun, Black."

Arkasını dönüp binasına yöneldiğinde Violet hala arkasında elinde onun atkısıyla duruyordu. Kendisini toparladığında arkasını döndü. "Her şey için teşekkürler!" diye bağırdı Cedric'in duymasını umarak. 

*

Öncelikle geç saatte bölüm açtığım için çok özür dilerimm... Cuma günü sınava girdikten sonra ailecek tatile çıktık ve ben 2 gün kalacağımızı düşünmediğim için bilgisayarımı almamıştım... Yarına kadar da sizi bekletmek istemedim ehe

İkinci olarak DRARRY TOHUMLARI ATILDI AY FEELS 

Tamam geçti Ced feelsına kaldığım yerden devam edebilirim

Diğer bölümlere göre biraz daha uzun bir bölüm tabi nice daha daha uzun bölümlere... ne diyorum lan ben

Neyse sizi öptim diğer bölüme kadar bayyss

Continue Reading

You'll Also Like

207K 21.6K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
13.7K 1.1K 16
★ASKIDA★ "Baba, orada mısın?" Küçük kız heyecanla konuşmuştu. "Gün ışığım? Neden buradasın, Andrea ile birlikte evde olman gerek." Sesindeki endişe k...
2.4K 158 11
salvia bir buz navisi ve yaşadığı yerde savaş çıkması nedeniyle ormana yerleşmek isterler ailesi sully ailesiyle dost olur ve neteyam ile aralarında...
394K 36.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...