SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"

18.7K 1.2K 271
By __Katre__


Edibe'ye de uğrayıverin :)
Yorumlarınızı bekliyorum•
Keyifli okumalar•


Toprak'tan

Eylül'le konuşmamızdan sonra çıkıp ailesiyle konuşmuştuk uzun uzun. Akşama kadar orada kalıp vakit geçirmiştik. Samimilerdi. Başlarda tuhaf gelse de alışmıştım sonraları.

Ardından oradan çıkıp dedemin mezarına gitmiştik. "Sana getirdim torununu." demişti Eylül. Sonra uzunca dua edip biraz uzaklaşarak yalnız bırakmıştı dedemle beni.

O an tutamamıştım gözyaşlarımı. Dökmüştüm içimi dedeme. Uzun uzun duamı etmiştim. Kızımı anlatmıştım. Tombul yanaklarından boncuk gibi gözlerinden bahsetmiştim. Sonra Eylül'ü, onun ne kadar iyi bir anne olduğunu anlatmıştım.

Oradan eve dönerken arabada uyumuştu Aden. Eylül de onu yatağına yatırdıktan sonra salona yanıma gelip dizlerime koymuştu başını.

Ben saçını okşarken uyuyakalmıştı dizimde. Bir süredir onu izliyordum. Dizlerime dağılan saçını tek tarafa atıp usulca başını tutarak ayağa kalktım.

Koltuğun önünde diz çöktüm. Yan taraftaki saçlarını yavaşça okşayıp eğilerek kokladım. Gerçekten mest eden güzel bir kokusu vardı.

Yan tarafa aldığım saçını avucumda toplayıp üçe ayırdım. Bir tebessüm vardı yüzümde saçını örerken.

Bitirip ucuna tokasını taktıktan sonra yana bıraktım saçını. Dudaklarını kıpırdatıp burnunu büzerek yüzünü diğer tarafa döndü.

O sırada Aden'in sesini duyar duymaz kalkıp hızlı adımlarla odaya geçtim. "Babam..." diyerek beşiğe eğildiğimde ıslak gözlerinin kırpıştırıp birkaç saniye sussa da sonra tekrar ağlamaya devam etti.

Eğilip korkarak kucağıma aldım. Başını omzuma yatırıp ayakta hafif sallanarak sırtını sıvazlamaya başladım. "Şşş tamam. Anne uyuyor kızım. Ağlama ne olur?" dedim anlamayacağından emin olsam da.

Ben konuşunca geri çekilip yüzüme baktı. Çenesini titreterek ağlamaya devam etmesi ile daha hızlı sallamaya başladım. Acıkmış mıydı ki? Yada altını mı değiştirmek gerekirdi? Annesini falan mı istiyordu?

O sırada aceleyle açılan kapıdan telaşlı bir ifadeyle Eylül göründü. Beni görünce derin bir nefes çekse de yanıma gelip Aden'e baktı.

"Susturamadım. Beceremedim sanırım." dedim mahcup bir ifadeyle Eylül'e verirken.

Uykulu gözlerle kucağına alıp pışpışlamaya başladı. "Yok senden dolayı değil. Emmeden uyumaz o şimdi." dedi bir yandan esnerken.

Birşey demeden başımı salladım. O kucağında Aden'le odaya geçerken ben de peşinden ilerliyordum.

Yatağa geçeceğini anladığımda ona kalmadan örtüyü açıp uzanmasını bekledim. Aden'i de koluna yatırdığında ben de yerime uzandım. Bana arkasını döndüğünde sesi kesilen Aden ile emzirmeye başladığını anladım.

Bir süre sonra "Uyudu." diye fısıldadı Eylül. Birkaç hışırtı gelirken üzerini düzelttiğini anlamıştım. "Ben yatırırım. Sen kalkma." dedim doğrularak.

Diğer tarafa geçip zor da olsa aldım Aden'i. Nasıl tutacağım konusunda emin olamamıştım. "Üzerini iyi ört Toprak. Gece lambasını da yak." dedi Eylül ben odadan çıkmadan.

Başımı sallayıp Aden'in odasına geçtim. Yatırmadan önce kollarımdaki yüzünde gezdirdim gözlerimi. Burnumu boynuna götürüp derince soludum kokusunu. Yanaklarına ve son kez burnunun ucuna birer öpücük kondurup dikkatlice beşiğe yatırdım. Üzerini örtüp lambasını da yaktıktan sonra kapıyı açık bırakarak çıktım odadan.

Döndüğümde Eylül bağdaş kurmuş oturuyordu yatakta. Az önce örüp tek tarafa attığım saçını yeni fark etmiş gibi elinde tutuyordu.

Beni gördüğünde yatağa ulaşana kadar gözleriyle takip etti. Kendi tarafıma oturduğumda "Bunu..?" diye sordu.

"Ben yaptım." dedim. Örtüyü açıp dizlerimin üzerine örttüm. "Sen uyurken."

"Toprak..." dedi birden sesi titrerken. "Ama nasıl? Sana ben öğretmiştim."

Sözleri beni afallatırken ifadesizce odada dolaştı gözlerim. Nasıl, nereden bildiğimi bilmiyordum. Yalnızca yapmıştım işte.

"Ben... Bilmiyorum. Öyle yaptım birden." dedim gözlerim onun yüzüne değdiğinde.

Işıldayan bir gülümseme ile yaklaşıp kollarını boynuma sardı. "Bak..." dedi kulağıma fısıldayarak. "Hatırlıyorsun yavaş yavaş."

Ben de sardım kollarımı beline.
"Hatırlıyorum." dedim kendi kendime. Başımı omzuna yaslayıp daha bir sıktım kollarımı.

Geri çekilip gülerek yüzüme baktı.
"Hadi yat." dedi örtüyü düzelterek.
"Bugün yoruldun."

Ses çıkarmadan uzandım kendi yerime. Ellerini yüzünün altına koyup bana döndü. Ben de aynısı gibi ona döndüm. Uzunca bir süre baktık birbirimize. Gözlerimi kapadığımda hâlâ beni izlediğini biliyordum.

* * *

2 Hafta Sonra

Eylül'den

Odanın dışından gelen sesler ilişiyordu kulağıma. Toprak yanımda değildi. Büyük ihtimalle Aden'le kaynatıyorlardı yine.

Elimi yüzüme götürüp sıvazladıktan sonra örtüyü üzerimden atarak ayağa kalktım. Seslerinin geldiği mutfak kapısından başımı uzattım çaktırmadan.

Siyah eşofmanının üzerine siyah bir tişört geçirmiş ayaktaydı Toprak. Aden'i masanın üzerine oturtmuştu.

"Önce bir saçını bağlayalım kızım." dedi Toprak. Aden'in saçlarını yumuşakça elinde toplamaya başladı. Hareketlerinden ne kadar üzerine titrediğini anlayabiliyordum.

Kocaman ellerinin arasında küçük tutamları tutarken elleri titriyordu resmen.

Becerebildiği kadarıyla birkaç tutamı toplayıp geriye çekilerek baktı.
"Bak çok güzel oldu. Annenden öğrenmiştim." dedi eğilip Aden'in tombul yanaklarına öpücükler kondurarak.

Arkasını dönüp sürülebilir çikolatayı eline aldı. Masanın üzerindeki ekmekten küçük bir parça koparıp ona sürdükten sonra Aden'e verdi.

"Çok az yiyeceksin ama tamam mı?" dedi Aden'in gözlerinin içine bakarak.

Başını salladı Aden de. Her kelimeyi söyleyemese de konuştuğumuz çoğu şeyi anlıyordu.

"Annemiz kızıyor çok yediğinde." derken küçük bir bardağa su dolduruyordu.

Bir yudum aldı dudaklarına götürüp.
"Ilıkmış." diyerek Aden'e uzattı.

Aden bir elindeki ekmekten ısırıyor bir Toprak'ın uzattığı bardaktan su içiyordu.

"Baba." diyerek Toprak'a da uzattı elindeki ekmekten.

Başını salladı Toprak.
"Sen ye kızım."

Aden ellerini, ağzını, burnunu çikolata yaparak yerken Toprak tebessümle onu izliyordu. Ben arka çaprazında olduğum için göremiyordu beni.

Fark etmeyeceğini bilsem hiç ayrılmazdım buradan. Bu öylesine görmek istediğim bir manzaraydı ki sonsuza dek izleyebilirdim.

Onca yaraya tek merhem bu manzaraydı sanki.

"Ağzını silelim fıstığımın." dedi Aden'in elindeki ekmek bittiğinde. Aden'in burnuna işaret parmağı ile dokunup "Islak mendil." diye söylenerek gözlerini etrafta gezdirdi.

Bulduğunda Aden'in ağzını, yanaklarını, ellerini silip çöpe attı.
"Anneye gidelim mi fıstığım?" dedi Aden'i kucağına alıp.

Bunu duyar duymaz parmak uçlarıma basarak odaya geçip yatağa uzandım. Ayak seslerini duydum odada. Yatağın bir tarafı çöktüğünde gözlerim sımsıkı kapalıydı uyandığımı anlamasınlar diye.

Aden'in küçük ellerini çıplak bacaklarımda hissediyordum. Toprak'ın kokusu yaklaştı sonra. Yüzüme vuran nefesini hissettim. Gözlerim kapalı olsa da yaklaştığının bilincindeydim. Yanağımda dudaklarını hissettiğim an içimden koca bir kahkaha attım.

İki haftadır yavaş yavaş alışıyordu bize. Bazen uzun uzun yüzüme daldığı oluyordu. Sık sık eskiden gittiğimiz yerlere gidiyor, eski anılarımızdan bahsediyordum ona. Bazı anların küçük film şeridi gibi gözünde canlandığını söylemişti. Bununla beraber baş ağrısı her geçen gün artıyordu sanki.

Bakışları da her geçen gün eski Toprak gibi oluyordu. Aklındaki anılar ne kadar silinse de huyları aynıydı zaten. Aynı muziplik, aynı oyunbaz bakışlar...

Saçlarıma bakışı, okşayışı, bana çaktırmamaya çalışsa da onu her öptüğümde elini kalbine götürmesi...
Oydu işte. Toprak'tı.

Birkaç gününü kendi işlerini halletmekle geçirse de geriye kalan tüm günlerde birlikteydik. Sık sık telefonumdaki üç beş videoyu açıp izliyor o videoya dalıp uzun uzun gülümsüyordu.

Geçen gün askeriyeye gitmişti yine kendi işlerini halletmek için. Akşam oldukça geç gelmişti. Gün içinde sık sık aramama karşın o da sürekli iletişimde kalmıştı benim için. Merak ettiğimi, endişelendiğimi biliyordu.

O gün akşam geldiğinde kapıyı açmıştım büyük bir heyecanla. Daha ne olduğunu anlamadan ilk defa yanağıma bir öpücük kondurup öyle girmişti içeri. Planlı bir hareket olmadığını onun da bakışlarını kaçırmasından anlamıştım.

Yeni tanışılan birinden nasıl çekinilirse o da öyleydi. Benim rahat tavırlarım onu rahatlatsa da vardı hâlâ çekingen hareketleri.

Bugün birlikte kahvaltı yapacaktık. Herkes orada olacaktı. Deniz, Erva, Melih, Bahar, Bora, Gizem, Rüzgar, Esma, Barış, Mehtap, Yiğit...
Hepimiz birlikte olacaktık bugün.

Yanağımı öptükten sonra geri çekildiğini anladım uzaklaşan soluklarından. Parmak uçlarıyla saçlarımı geriye attı. Birkaç saniye geçti sessizlikle. Bu sırada Aden bacaklarımın üzerinden atlamış karnımın üzerinden tırmanarak yakamı çekiştirmeye başlamıştı bile.

Toprak çaktırmadan öpüşünün ardından hiçbir şey olmamış gibi "Eylül." diye fısıldadı.

Aden göğsüme oturmuş yakamı açmaya başlamıştı bile. Daha fazla tehlikeye girmeden usulca açtım gözlerimi. İlk iş Aden'in elini yakaladım.

"Günaydın!" dedi Toprak tebessümle. "Kahvaltıya gidecektik bugün. Geç kalmayalım diye kaldırdım."

"Günaydın!" dedim ben de tebessüm ederek. "İyi yapmışsın."

Dirseklerini bükmüş yüzüstü yatarak bana bakıyordu. Tereddüt etmeden elimi kaldırıp azıcık uzamış sakallarında gezdirdim.

Elimi başının arkasına koyup yüzünü kendime çektim usulca. Yanağına küçük bir öpücük kondurup serbest bıraktım onu.

Aden az önce boynuma gömdüğü başını kaldırıp hırsla yakama asıldı.
"Anne meme!" diye beni paralarken kendime çekip tombul kızarık yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

Hiç çekilmeden diğer yanağını da öpüp yüzünün her bir yanını öpücüklere boğdum. Burnumu tombiş gıdısına gömüp derince bir soluk çektim içime. "Mis kokulum."

Koltuk altlarından tutup doğrularak bağdaş kurduğum dizime yatırdım.
Emzirmeye hazırlandığımı gören Toprak boğazını temizleyip doğrularak oturdu önce.

"Ben de oyuncakları toplayayım." dedi baş parmağı ile arkasını işaret ederek.
"Bayağı dağıldı salon."


Başımı salladım düşen yüzümü belli etmemek için çabalayarak. Bu zoruma gidiyordu işte. Belki haklıydı bir yönden ama yine de bana yabancı gibi olması zoruma gidiyordu.

O yaşadığım zor günler geliyordu aklıma. Hatırlamak dahi istemediğim günler...

Odadan çıktıktan sonra tişörtümü açıp Aden'i emzirmeye başladım. Mümkün olduğunca emzirmeye çalışıyordum. Ne kadar ek gıda alsa da anne sütünün çok önemli olduğunu düşünüyordum. Ve nasip olursa iki yaşına kadar da emzirecektim.

Artık emmeyi bırakıp oynamaya başladığında onu kaldırıp üzerimi düzelttim. Biraz oynadık yatağın üzerinde. Gıdıkladım onu. Beni gıdıklamaya çalıştığında gıdıklanmış gibi yaptım gülerek.

Minik, tombul çörek gibi görünen ellerini yüzüme koyup minik ağzını açıp ısırmak için yeltendiğinde geri kaçtım hemen.
"Babası kılıklı." dedim gülerek.

"Ne yaptı da babası kılıklı oldu yine?"

Toprak'ın gülerek başını kapıdan uzatması ile bakışlarım oraya döndü. Önce birkaç saniye başını uzatıp öylece baktı. Ardından içeri girdi yavaş adımlarla.

"Şey..." dedim birkaç saniyelik duraksamadan sonra. "Sen de öyle yapardın ya."

Yatağın bir ucuna oturup kollarına atlayan Aden'i aldı.
"Ne yapardım?"

Boğazımı temizledim. Çenemle yanağım arasında gidip geldi işaret parmağım. "Yanağımı ısırırdın falan."

Birkaç saniye çatılı kaldı kaşları, sonra ani bir yumuşama ile gülmeye başladı. Aden de ona katılınca psikopatca gülüşleri ile beni sinir etmek ister gibi devam ettiler.

"Bir daha mı ısırsak anneyi?!" dedi Toprak gülüşünün arasından.

Yalnızca işine geleni anlayan Aden bunu hemen anlamış ellerini iki yana kaldırıp saldıracak gibi "Ham!" demeye başlamıştı.

Dehşete düşmüş gibi yatakta ayağa kalktım hızla. Benden aşağıda kalınca Toprak da ayağa kalktı ama o yerdeydi. Aden "Hamm! Hamm!" dedikçe onu bana doğru sallıyordu.

Sonunda gülerek oyuna bir son verdiğimizde ellerimi belime koyarak onlara doğru yaklaştım. Sol koluyla tuttu Aden'i. Arkasını döndüğü an zıpladım sırtına. Ellerimi boynuna dolayıp bacaklarımı sardım beline.

Gülerek boştaki sağ eliyle bacaklarımı tutup sabitlemeye çalıştı. "Götür bizi Pikachu!" diye bağırdım gülerek elimi öne doğru uzatıp.

Sırtındaki beni bir kez zıplatıp salona doğru adımladı. Bir öpücük kondurdum yanağına gülerek.
Koltuğa geri geri yaklaşıp "İnişe geçiyoruz." dediğinde ayaklarımı koltuğa basıp sonra oradan indim.

"Hadi hazırlanalım artık." dedim.

Hızlı bir şekilde giyinip Aden'i de giydirdim. Çantayı hazırladığımda Toprak da hazırdı. Kocamın yanaklarına cilveli cilveli öpücük konduran Aden'e ve bu cilveli güzele gülümseyen Toprak'a yalancı bir somurtkanlıkla dil çıkartıp önden önden çıktım evden.

Arkamdan güldüklerini duyup ben de gülmüştüm kocaman.

* * *

Kapının önüne geldiğimizde başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerini bir süre etrafta gezdirip bana döndü.

Yolda anlatmıştım ona burayı. Ne zaman geldiğimizi kısmen ne yaşadığımızı... Arkadaşının yeri olduğunu ve şuan herkesin burada olduğunu da biliyordu.

Boştaki elini usulca bana doğru kaldırdığını gördüm. Uzattı tutmam için. Yüzüme yerleştirdiğim o küçük tebessüm eşliğinde uzanıp tuttum elini. Bir kez sıktı destek alırcasına. Sonra yavaş adımlarla içeri girdik.

Herkes buradaydı. Kocaman bir masanın etrafına dizilmiş gülüşerek masanın hazırlanmasını bekliyorlardı. Girdiğimiz an tüm bakışlar bize döndü.

Ayrı ayrı otururduk normalde. Yani Toprak yokken. Erkekler bir tarafta çocuklarla otururken biz bir tarafta başka bir masada otururduk. Ama bugün büyük bir masa hazırlanmıştı.

"Selamın aleyküm." dedik bize dönen bakışlara.

Hep bir ağızdan "Aleyküm selam." diye yanıtladılar bizi.

Hepsi ile bu iki haftada görüşmüştü Toprak. Zaten Deniz ve Barış'ı önceden tanıdığı için yabancılık çekmiyordu. Bora'nın tüm hatırlatma çabalarına karşın Toprak geçen gün ona dair bir anıyı da hatırladığını söylemişti.

Bu anı onu koşturduğu anıydı.


Yan yana oturduk Toprak'la. Aden onun kucağında boynuna sarılıyordu. Tek tek göz gezdirdim herkeste.

Bora ve Gizem hızlı çıkmış görevden geldikten birkaç ay sonra evlenmişlerdi. Şimdi kucağında beş aylık bebeği ve gözlerini onlardan hiç çekmeyen Bora ile sağ çaprazda oturuyorlardı.

Onların yanında Deniz ve Erva vardı. Deniz kucağındaki Emir'in ağzını siliyor Erva da Emir'in kat kat tombiş kolunu ısırıyordu.

Onların yanında Rüzgar ve Esma oturuyordu. Esma karnındaki bebeğin de verdiği izinle önüne bırakılmış salatalıktan tırtıklıyor Rüzgar mest olmuş gibi melül melül onu izliyordu.

Geniş masanın bir başında Barış ve Mehtap ne hakkında olduğunu bilmiyorum, heyecanla birşeyler konuşuyorlardı. Muhtemelen Barış yine bir bebek eşyası göstermiş onu Mehtap'a beğendirmek için uğraşıyordu.

Bizim hemen yanımızda Yiğit ve görevdeyken hasretle anlattığı karısı. Kucaklarında da Aden'den birkaç ay büyük oğulları vardı.

Bir diğer yanımızda Melih ve Bahar ne hakkında olduğunu bilmediğim bir konu için taş-kağıt-makas oynuyorlardı. Bahar yenmişti birkaç kere. Melih'in bilerek yenildiğinden de emindim. Çok iyi oynardı çünkü. Daha önce onu hiç yendiğim olmamıştı benim. Gülerken kısılan gözlerinden de anlaşılıyordu bu.

Masanın bir diğer yanı buranın sahibi aynı zamanda Toprak'ın timden arkadaşı olan Metin ve karısı İlknur'a ayrılmıştı. Onlar henüz getirilip götürülenle ilgilense de çocukları Yusuf ortada koşturuyordu. Üç yaşında olsa da koca insan gibi bıdır bıdır konuşurdu hep.

Sonra yan tarafımdaki koca bedene döndüm usulca. Başını hafif eğmiş bana baktığını gördüm. Elini sandalyenin altına uzatıp kendine doğru çekti beni. Çenesiyle ne zaman geldiğini fark etmediğim hemen önümdeki tabağı işaret etti.
"Başla hadi."

Başımı salladım aşağı yukarı. Hep birlikte başladık yemeye. Toprak Aden'i mama masasına oturtmuştu. Hemen yanımızdaydı o da.

Sonra birşey oldu. O an nefesimi kesecek birşey. Toprak önündeki siyah zeytinleri tek tek benim önüme koymaya başladı. Bunu yaparken farkında bile değildi muhtemelen. Deniz'le konuşuyordu.

Hareketlerim durdu. Elimdeki çatalı bıraktım tabağın kenarına. Baktım ona dudaklarımı dişleyerek. Benim yeşil zeytinlerimi aldıktan sonra yumurtanın beyazını benim tabağıma sarısını da kendi tabağına bıraktı.

Gülmekle tır tir titremek arasında kararsız kaldı dudaklarım. Erva'nın bakışlarını üzerimde hissettim. Sonra Deniz'in hareketleri durdu. İkisi de benden gelecek tepkiyi bekliyorlardı şüphesiz.

Toprak anlamayarak bir anda duran insanlarda gezdirdi gözlerini. Sonra beni buldu bakışları. Kaşları çatıldı birden. "Eylül?" dedi elini kararsızca yüzüme uzatarak.

"Toprak..." dedim fısıltıyla. Eskisi gibi davranmıştı. Eskisi gibi bakmıştı birden. "Sen... Nasıl?"

Benim gibi bakışlarını tabağa çevirdi. O an anladı benim bu tepkimi.
"Eylül..." dedi titrek bir sesle.
"Ben... Bilmiyorum. Yani hatırlamadım ama öyle birden oldu."

Gözlerime baktı hüzün dolu bakışlarıyla. "Özür dilerim."

Başımı salladım iki yana. "Dileme." dedim titreyen dudaklarıma tebessüm yerleştirmeye çalışıp.

"Kusura bakmayın." dedim masadakilere bir göz gezdirip. Hepsi üzgün bakışlarla bakıyordu bize.
"Ben bir lavaboya gidip geleyim."

Sandalyemi itip ayağa kalktım. Bahar'a bakıp göz ucuyla Aden'i gösterdiğimde başını salladı.

Arkamdan gelen ayak seslerini duydum sonra. Toprak da geliyordu benimle. Kapıya elimi uzattığım an elimi yakalayıp kendine çevirdi beni.

Elini kaldırıp gözlerimi sildi. Baş parmağını yanağımda gezdirdi usulca. Sonra elini çeneme koyup başımı kaldırdı. Gözlerini kilitledi gözlerime. "Ağlama ne olur?" dedi fısıltıdan farksız bir sesle.

Birkaç saniye sessiz kalıp boğazımı temizledim. Konuşmak istemedim o an. Başımı salladım aşağı yukarı. Bana beklentiyle bakan gözlerine daha fazla dayanamayıp tebessüm etmeye çalıştım.

Beni kendine çekip kollarını sardı. Başını başımın üstünde yasladı usulca. "Seni üzdüm." dedi pişman olduğunu belli eden bir sesle. "Özür dilerim. Bilmeden oluyor."

"Hayır üzülmedim." diyerek yanağımı göğsüne yasladım. Kollarımı sardığım belini daha bir sıkıp üzerindeki bej rengi gömleği avuçlarıma hapsettim.
"Sadece... Oluyor öyle, duygu patlaması işte. Sen takma kafana."

Geri çekildi omuzlarımdan tutup.
"Öyle mi?" dedi çenemi okşayarak.

Başımı salladım aşağı yukarı masum bir ifadeyle. Çenemdeki elini nemli yüzüme götürüp kuruladı.
Elini indirip elimi avuçları arasına aldığında konuştu.

"Hadi gidelim. Kızımız tek kalmasın."

* * *

Elimizdeki çaylarla dışarıdaki demir sandalyelere oturmuş çocuklarla oynayan koca bebekleri izliyorduk.

Toprak'ın kucağında Aden, Deniz'in kucağında Emir, Metin'in kucağında Yusuf, Bora'nın kucağında ise minik Hafsa vardı. Rüzgar, Barış ve Melih'in kolları boş olsa da bir tebessümle izliyorlardı diğerlerini. Yiğit'lerin işi çıktığı için gitmek zorunda kalmışlardı.

Rüzgar dönüp göz kırptı Esma'ya. Bunu gören Gizem yandan yandan dürtüp Esma'yı utandırmayı ihmal etmemişti. Barış arada Mehtap'a dönüp tebessüm ediyordu. Asıl dikkatimi çeken Melih'in Bahar'a bakıp bakıp sırıtmasıydı. Vardı bunlarda bir iş.

Bora hariç hepsi çocukları yere bıraktı usulca. Toprak hemen bir adım arkasındaydı Aden'in. Çimenlerde yürürken düşer diye korkuyordu.

"Yahu acısız adanam!" dedi Bora kucağındaki maviş bebeğe bakarak. "Sen neden yürüyemiyorsun? Yarışırdık şunlarla."

Diğerleri ona gülerken "Kızıma acısız adana deme Bora." diye uyarmayı ihmal etmemişti Gizem.

Hepimiz bir tebessümle çocukları izlerken Toprak girdi lafa.

"Alın lan oğullarınızı kızımın yamacından! Buldular fıstık gibi kızı dibinden ayrılmıyorlar."

Eğilip kollarını açtı Aden'e. "Gel fıstığım." dedi ses tonunu hayli yumuşatıp.

Gerçekten Yusuf Aden'le oynamaya çalışıyor Emir de en yakın oyun arkadaşını kıskandığından Yusuf'u ittirip duruyordu. Aden kollarını açan Toprak'a bir bakış atıp nazlı nazlı arkasını döndü. Emir'in elini tuttuğu gibi uzaklaşmaya başladı.

Herkes bakakalan Toprak'a gülerken "Gel gel." diye çağırdım onu. "Çayın soğuyor bak."

Benim sesimle ayağa kalkıp bana döndü. Uzattığım bardağı alıp geri adımladı erkeklerin yanına.

"N'aber dünür!" dedi Deniz onunla uğraşmak için omzuna vurarak.

Toprak gülecek gibi olsa da tuttu kendini. Onun gibi omzuna vurdu
"Hadi lan oradan!" diyerek.

Gülüşerek sohbet ederek geçirdik saatleri. İstisnasız hepimizin yüzünde tarifsiz bir tebessüm vardı. Bir ara Toprak'ın Aden'i baş aşağı, Deniz'in de Yiğit'i aynı şekilde sarkıtarak oyun oynattıklarını görmüş dehşete düşmüştüm.

Onlardan ayrıldıktan sonra bir tebessüm vardı ikimizin de dudaklarında. Aden'i koltuğuna oturtup kendi yerime geçerek kemerimi bağladım.

"Nereye gidiyoruz şimdi?" dedi arabayı çalıştırırken. Onu piknik yaptığımız yere götürmek istiyordum bugün. Orayı da görmesi gerekiyordu, özeldi bizim için.

Hareket etmeye başladığımızda ona tarif ettim yolu. Piknik için gideceğiniz yer sessiz sakin bir yerdi zaten. Bizden başka kimse olmazdı orada. Bir süre dolaşıp geri geçerdik eve.

Araba tarif ettiğim yerde durduğunda arkamı dönüp Aden'i kontrol ettim. "Tombiş ellerini yerim senin!" dedim içimde patlayan sevgi seli ile.

Arabadan inip onu da kucağıma aldım. Toprak'ın zımbırtı olarak adlandırdığı ana kucağını ona bağlayıp Aden'in başına bir öpücük kondurdum.

El ele yürümeye başladık sessizce. Bir süre ağaçların arasında gezindik.

"Bak." dedim ilerideki yeri işaret edip.
"Burada piknik yapmıştık."

Başını sallayıp uzun uzun baktı oraya. Elini sıkıp ilerlettim kendimle birlikte. Gördüğüm ağacın altına geldiğimizde bir tebessüm oluştu yüzümde.

Toprak'a baktığım sırada Aden'in başını Toprak'ın sinesine yaslayıp uyuduğunu gördüm. "Oyy bal yanaklım." dedim büzüşen yanaklarını okşayıp. "Uyumuş Toprak."

Başını eğip baktı o da. Başına bir öpücük kondurdu Aden'in. "Yatıralım arabaya." dedi. "Getireyim ben buraya." İlerimizdeki arabaya bir bakış atıp Toprak'ın cebinden anahtarı aldım.

Ona kalmadan gidip arabayı o ağacın yanına getirdim. Normalde böyle arabada bırakmazdım ama yanında olacaktık zaten. Onu yatırıp kapıyı kapattım.

"Bak buraya." dedim. Başımı kaldırıp ağaca baktım. "Bu ağaca..."

Gözlerini etrafta gezdirdi. Kısık gözleri bana döndüğünde başını salladı sorar gibi.

Her fırsatta adamı öpen ben bu kez kızaran yanaklarımı saklamak için ellerimi yüzüme koydum.

"Burada." dedim gözlerimi etrafta gezdirerek. Kaşları çatılsa da dudaklarındaki tebessümle bana yaklaştı. Ellerini omzuma koyup kendine yaklaştırırken gözleri kızaran yanaklarıma değiyordu.

"Burada." dedi devam etmemi ister gibi.

"İlk kez burada öpmüştün beni."

Cümlem biter bitmez kafamı zonk diye Toprak'ın göğsüne kapattım. Erkeksi kahkahası doldu kulaklarıma. Bir elini belime diğer elini de sırtıma çıkardı. Sıvazladı eli belimi. Eğilip o da başını omzuma yasladı.

"Hmm." dedi kıkırtısının ardından. "Demek öyle."

Bir süre kaldık öyle birbirimize sarmalanmış bir şekilde. Geri çekildi usulca. Ellerini yanaklarıma koyup yüzümü avuçları arasına aldı.
Usulca yaklaşıp dudaklarını alnıma bastırdı koklayarak.

"Sen." dedi fısıltıyla.
Kuş cıvıltılarına karışan yumuşak sesi rüzgarın uğultusu ile birleşip ulaştı kulağıma. "Sen bir adamı ikinci kez aşık ediyorsun kendine kadın."

* * *

"Yaa!" diyerek koca bir kahkaha patlattım. "Niye durdurmadın?"

O da güldü benim gibi. Başımı yasladığım karnından kaldırıp baktığımda dudaklarını büzdü.

Akşam yemeğini yedikten sonra ailecek vakit geçirmiştik. Aden uyuduktan sonra da odaya geçip sohbet etmeye başlamıştık. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama uzun süredir konuşuyorduk.

O normal bir şekilde uzansa da ben başımı karnına koymuş çapraz bir şekilde yatıyordum.

Elimde telefondan dün sabah çektiğim videoyu izliyorduk. Aden eline mutfakta kullandığım küçük bir tavayı almış koltukta uzanan Toprak'ın kafasına kafasına vuruyordu. Toprak da engellemek şöyle dursun gülerek bakıyordu ona.

Telefonu güç düğmesine basıp kapattım. Yan dönüp yanağımı yasladım karnına. Elini yüzüme götürüp okşadıktan sonra burnuma vurdu parmak ucuyla.

Gülerek ben de aynısını yaptım ona. Ellerini bu kez saçıma götürüp okşadı. Parmaklarını masaj yapar gibi gezdirdi saçımda.

Yuvarlanarak göğsüne doğru ilerledim. Yüzüme dağılan saçımı gülerek yüzümden çekti. Uzanıp bir öpücük kondurdum boynuna.

Derin birer iç çekişle baktık birbirimizin yüzüne. O dalmış bakışları birbirinden ayıran Aden'in sesi oldu. İkimiz de hızla doğrulduk. Bana kalmadan atladı Toprak yataktan.

Odadan çıkarken az önce çıkartıp attığı tişört ve hırkaya takılıp tökezlese de toparlanıp koşarak Aden'in odasına geçti.

Az sonra kucağında pışpışlayarak geldi odaya. "Uyumadı tekrar." dedi kucağıma bırakırken.

Yanaklarına birer öpücük kondurdum yatağa yatırıp. Yüzüne süzülen yaşları sildim parmak uçlarımla.

"Ben geliyorum." dedi Toprak boğazını temizleyip.

Düşen suratımı belli etmemeye çalıştım. Başımı salladım aşağı yukarı. Tam arkasını döndü birkaç saniye sonra geri döndü bana doğru.

Başımı salladım ne oldu der gibi. Yüzümde gezdirdi gözlerini. Kırılmış bakışlarını görmüş olacak ki bir dizini bükerek yatağa oturdu.
"Rahatsız olmazsan kalayım?" dedi emin olmayan bir sesle.

"Neden rahatsız olayım Toprak?" dedim aniden patlayıp. "Senden neden rahatsız olayım? Aksine böyle yapınca tuhaf hissediyorum. Sanki sen, sen gibi değilsin. Anla işte öyle tuhaf geliyor bazen."

O cevap vermezken huysuzlanan Aden'e dayanamayıp emzirmeye başladım. Bakmadım bile Toprak'a. Biraz öylece oturdu yatağın bir köşesinde. Sonra yavaşça uzandı kendi tarafına.

Aden ikimizin arasındaydı. Gözleri kapanıp kapanıp açılıyor, dudakları devam ediyordu emmeye. Elimi kaldırıp ıslak kirpiklerinde gezdirdim.
Yanaklarını okşadım parmak uçlarımla.

Bakışlarımı kaldırıp Toprak'a baktım. Küçük, şefkatli bir tebessümle izliyordu bizi. Önce benim yanağımda gezdirdi ellerini. Sonra Aden'in yanağını okşadı. Sessizce izlemeye devam etti.

Aden'in gözleri kapandığında Toprak üzerindeki örtüyü atıp Aden'i kucağına aldı. Odadan çıktığında derin bir iç çekişle örttüm örtüyü üzerime. Arkamı dönüp kapadım gözlerimi.

Az sonra ayak seslerini duydum. Yatağın diğer tarafı çöktü. Bana yaklaştığını anladığım an kollarını belime sardı. Onca zamanın ardından ona sımsıkı sarılıp uyumak... Burnumda tütüyordu. Deli gibi özlemiştim onu.

Kolunu sıklaştırıp kendine çekti beni. Sırtımı göğsüne yaslayıp bacağını bacağıma attı. Başını omzuma yasladığında "İyi geceler Eylül." diye mırıldandı.

* * *

Ertesi gün kahvaltı esnasında Melih'ten bir telefon gelmişti. Önemli birşey açıklayacaklarını söylemişti. Ailemizin geleceği açısından çok mühim bir olay olduğunu da ısrarla belirmişti.

Öğlene doğru amcamlara geçmiştik. Toprak'ın kıskançlıklarına gülüp durmuştum içimden. Melih sonunda açıklamıştı o mühim haberi. Hala oluyordum!

Sonra Deniz, Melih ve Toprak çıkmıştı dışarı. Deniz ve Melih'in ısrarları ile birlikte vakit geçireceklerdi. Ondan önce beni eve bırakmışlardı.

Sık sık mesaj atıp nasıl olduğunu sormuştum ama elimde değildi, merak ediyordum.

Akşam beni arayıp konuşmuş biraz geç gelebileceğini söylemişti. Yemekten sonra Aden'le biraz oyun oynamıştık. Sonra uyutup salona geçmiştim.

Gözüm sürekli telefona kayıyor Toprak aklımdan çıkmıyordu. Gelen tıkırtılar ile koltuğun üzerindeki kumandayı alıp televizyonu kapattım.

Ani bir ürperti ile kapıya diktim bakışlarımı. "Toprak?!" diye seslendim. Ses gelmedi önce. Korkak bir adım attım ileriye doğru.

Sonra koca gölgesiyle o göründü. Geniş omuzları çökse de heybetinden hiçbir şey kaybetmemişti.

"Eylül..."

Titreyen sesiyle korkarak birkaç adım attım ona doğru. Bana doğru geldi o da. Kızaran gözlerini gördüğümde olduğum yerde dondu adımlarım.

Bir pranga bağlandı sanki bacağıma. Adım atamadım. "N... ne oldu sana?"

"Eylül..." dedi tekrar. Ağlıyordu. Boğuk ve titrekti sesi. "Geldim ben."

"Toprak!" dedim yalvarır gibi. Geldim diyordu. Ağlıyordu. Sesi titriyordu konuşurken.

Sarsak bir adım daha attı bana doğru.
"Geldim güzelim."

Bir hıçkırık firar etti boğazımdan. Aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi birkaç saniye içinde kapattık. Sert bir şekilde çarpıştı bedenlerimiz. O an kucağında buldum kendimi. Bacaklarımı beline doladım, kollarımı boynuna sardım sımsıkı.

"Geldim bebeğim. Geldim güzelim." dedi fısıldayarak. Bir eli bacaklarıma destek oluyor diğer eliyle belimden kendine bastırıyordu.

Ağlayarak geri çektim yüzümü. Yüzümün her bir yanına öpücük kondurdu. Sayısız kez öptü dudaklarımdan.

Uzanıp gözünden akan yaşları sildim. Öptüm yüzünden birçok kez. Hiç çekinmedim bu kez. Toprak gelmişti bana.

Kollarımı tekrar boynuna sardığımda elinin biri yüzümdeki saçları geriye doğru itti.

"Ölürüm gözünden düşen bir damlaya." dedi ağlamaktan boğuk çıkan sesiyle. "Ölürüm ben sana."

Alnını alnıma yaslayıp burnunu burnuma sürttü. "Minik annem benim." dedi fısıltıyla.

Sonra öptü. Tüm hasretimizi gidermek ister gibi...

Selamın aleyküm•

Son kısmı bir sonraki bölüme saklıyordum ama sizi çatlatmak istemedim :))

Umarım beğenmişsinizdir. Nasıl buldunuz bölümü?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sizleri seviyorum Allah'a emanet olun•

Continue Reading

You'll Also Like

5.6K 122 13
genç bir erkeğin bir kıza defalarca aşkını konu alan bu hikayeyi beğenmenizi temenni ederim.
2.2M 133K 49
Wattpad'de 'Güzel Zaafsın!' adıyla yayınlanan ilk kitaptır! Bir asker ve yârinin hikayesi... "Asker sevmek..." dedi, "Öyle her kadının harcı değildi...
La Havle By H.

Spiritual

126K 12.8K 30
Aslında ismimi seviyorum. Asr-ı Saadet'te yaşamış her biri çok değerli iki hanım sahabenin ismi. Ama gel gelelim çevremdeki kimse olaya bu açıdan bak...
139K 7.1K 53
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...