white orchid :: Hopekook

By blasexus

1.5K 229 378

Dudaklarda gezinen o saf aşklardan olur mu bizimkisi de? ||10.06.2021|| More

white orchid
White Orchid'in iyi niyeti'
arkadaş olmak'
günün rengarenk köprüsü'
kollarım arasında sıcaklığın'
beni iyileştiriyor varlığın'
sana sahibim'

akşamı aydınlatan dans'

176 33 35
By blasexus

Akşam, gün içerisindeki o terleten havayı silip götürmeye başlamıştı. Hatta serin bir hava tenini yalıyor ve ince kumaştan yapılmış gömleğini ağır ağır dalgalandırıyordu.

Gün boyu oturmak, tezgahından sadece birkaç adım uzaklaşıp geri gelmek gibi kısa süreli ayrılmalar dışında o güneşin altında akşam olmasını beklemişti. Ve gökyüzü koyu tonlarıyla bezeli bir örtüyü üzerine sermeye başladığında Hoseok biliyordu ki bugünkü iş günü bu kadardı.

Birazdan çalgıcılar kapanan tezgahların ardından bu ânı beklercesine gelecek ve insanlar sanki gün yeni başlıyormuşçasına sokaklara dökülecekti. Sabahları sanki uyur gezer, herkese soğuk olan bu insanlar meydanı şen kahkahalarla dolduracaktı. Hoseok her zaman uzaktan seyretmeyi tercih ettiği bu eğlenceden sadece izleyerek bile keyif alıyordu.

Tezgahındaki ürünlerin üzerini diğer herkes gibi o da bir bez ile kapattı ve derin bir nefes verdi. Her gün sürekli getirip götüremezdi ya ürünlerini. Çınarın etrafındaki her daim sabit tezgahlarındaki ürünlerinin sadece üzerini örterlerdi ve sabah erken saatlerde de yeni bir iş günü başlardı. Bu zamana dek bir kere bile hırsızlık olmamıştı. Sahi böylesine zengin bir kasabada kim böyle bir şeye yeltenirdi ki?

Şimdi ise tek istediği kısa süreli seyir keyfi yapmayı planladığı eğlence başlamadan kaldığı hana gitmek ve terden yapış yapış olmuş bedenini temiz su ile şımartmaktı. Bu yüzden ağır adımları birkaç sokak aşağıda kalan oldukça eski hanın yolunu tuttu.

Bugünkü kazancı beklediğinden daha iyiydi. Cebindeki şıkırdayan metal paraları duymak bile keyfine keyif katıyordu. Eğer bu şekilde haftayı ilerletebilirse o çok merak ettiği kitabı alabilmek adına biraz daha parayı gözden çıkartabilirdi.

Her evin önündeki meşaleler yakılırken sokakları kızıl bir aydınlık kuşatıyordu. Hoseok en sonunda kendisini yıkık dökük handan içeriye attığında burnuna dolan içki kokularıyla yüzünü buruşturdu.

Girişinde içkiler içilen hanın gıcırdayan basamaklarından yukarıya çıktığında sadece 4 odası bulunan bir misafirhane vardı. Hoseok böyle bir yeri kınayamaz veya berbat diye göz ardı edemezdi. Parasının yettiği nadir yerlerden birisiydi işte. Sanki bundan önceki gelişlerde kaldığı yerlerden ne farkı vardı ki? Belki, biraz daha eski olabilirdi.

Odanın gıcırdayan tahta kapısını aralayıp içeriye girdiğinde günün yorgunluğu ile kapı eşiğine çöküvermişti. Bedeninin her bir santimi sızlıyor, özellikle ayakları çok ağrıyordu. Bu yüzden ilk işi ayaklarını sıkan ayakkabılardan kurtulmak oldu.

Sıklıkla ayakta durduğu için ayakları şişiyor ve normalde ayaklarına tam oturan bu ayakkabıları giymek eziyet oluyordu. Yine de yeni ve rahat bir şeyler alabileceğini sanmıyordu.

Bir süre orada öylece oturdu. Ancak sızısı biraz daha azalan ayaklarının ardından küçük odanın bir köşesindeki sözde tahtadan yapılmış kırık dökük banyoya ilerlemiş ve yavaşça üzerindekilerden kurtulup banyoya girebilmişti.

***

Yanan ateşin etrafında insanlar büyük bir coşkuyla karşılıklı dans ediyor ve kalabalığın o yoğun sesi meydanı dolduruyordu. Hoseok ise kimseyi tanımadığı için sadece oturmayı tercih eden insanların yanında durmayı tercih etmiş ve coşkulu kalabalığı, farklı ve cesur dans figürlerini heyecanla seyrediyordu.

Sözleri olmasa bile çok fazla şey anlatan melodiler vardı. Her bir melodinin insanları farklı iklimlere sürüklediğine inanırdı. Şimdi bu coşkulu melodilerle kendisini huzurlu bir ortamda hissediyordu.

Elleri ritimle orantılı birbirine çarpıyor ve bedeni sağa sola ahenkle sallanıyordu. Tezgahını toplarken de var olan o hafif rüzgarlı hava hâlâ hakimdi ve nemli, dalgalı kahverengi tutamları geriye, sağa sola, rüzgar nereden esiyorsa tersi istikamete doğru savruluyordu.

Zaten sonuna kadar kalmayı planlamadığı bu eğlenceyi de üşüme bahanesi ile kaçırmak istemiyordu. Açıkçası White Orchid'in aksine gittiği diğer kasabalarda böyle coşkulu bir ortam görmemişti. Oralardaki eğlenceler sıklıkla yapılmaz, yapılsa bile Hoseok'a şu an aldığı hazzı vermezdi.

Şu an biraz üşüyor olsa da açıkçası çok az tanık olduğu bu eğlenceleri hiçbir zaman kaçırmak istemiyordu. White Orchid'de hayat büyülü gibiydi. İnsanlar sabahları bir koza içindeydi de kimseyi görmüyordu sanki ve akşam her biri toplandıkları ateşin çevresinde kozalarından sıyrılıyor ve kelebek oluyordu. Hoseok bunu büyülü ve inanılmaz bulduğunu itiraf etmeliydi.

Serin, rüzgarlı havada çalgıcıların çaldığı her melodiye bedeni oturduğu yerden ayak uyduruyordu. Yeni, daha sakin ve tutkulu bir melodi kulaklarına eriştiğinde çiftler halinde meydanda dans etmeye başlayan insanları hayranlıkla izledi.

Kadınlar sokaktaki, basit gözükebilecek bir eğlence için oldukça şık giyinmişti ve partnerleri ile melodi eşliğinde dans ederken rüzgar büyülü bir şekilde eteklerini dalgalandırıyordu.

"Bu güzel gecede bana eşlik etmeye ne dersin?" bir anda karşısında görüş alanını kapatan bir beden belirdiğinde oturduğu yerden kafasını kaldırdı ve belki de bir daha görmeyeceğini, görse de kalabalıktan, sıradan bir yüz olacağını düşündüğü Jungkook ile karşılaştı.

Elini uzatmış, bedeni sabırsız bekleyişlerini belli edercesine sallanıyordu. Bu güzel melodiler bitmeden ve yeni melodiler kulaklarına dolmadan dans etmek istediği belliydi. Yine de bu ne kadar doğruydu? İkisinin yeni tanışması -ki buna tanışmak bile diyemezdi- ve bir de erkek olmaları...

Jungkook kafasında durumu tartmaya çalıştığını meydanı aydınlatan ateş alevlerinin yeşil gözlerine yansıdığı bedenin bakışlarından anlıyordu. Yine de beklemek istemedi ve elinden tuttuğu bedenle dans eden çiftler arasına karıştı.

Hoseok afallamış ama itiraz etmemiş veya durdurmaya da çalışmamıştı. Sadece merak ediyordu. Dışarıdan baktığında böylesine büyülü gözüken bu ortam ve dans, içine girdiğinde de büyülü hissettirecek miydi?

Beline sarılan bir el ve diğer elini kavrayan o sıcak tutuş. Bedenleri yakındı ve kafası Jungkook'un omzuna ancak geliyordu ve açıkçası kafasını kaldırıp yüzüne bakma cesaretini de gösteremiyordu. Ama sadece birkaç saniye sonra belindeki elin yavaşça bulunduğu yerden sırtına, oradan da omzuna ve çenesine doğru bir yol izlediğini hissetti. Üşüdüğü için zaten hafif hafif titreyen bedeni, bedeninde bir yolculuğa çıkan parmakların verdiği hisle daha yoğun ama kısa süreli titreme dalgası ile sarsıldı.

Jungkook ise ondaki etkisinden bihaber sadece kendisine bakmayan bedenin çenesini işaret ve baş parmağı ile nazikçe kavramış ve kafasını yukarıya kaldırmasını sağlamıştı. Kızıl alevleri yeşilleri ile harmanlayan gözlerin eşsiz tonlarına bakıp sıcak bir gülümseme sundu eli yeniden beline inerken. "Oldukça ufaksın."

Melodi ile beceriksizce karşısındaki bedene ayak uydurmaya çalışırken duydukları ile kaşları çatıldı. "Belki de sen çok yapılısındır." melodi yükseliyor ve bir anda başlayıp, bir anda kesilen konuşmanın ardından bedeninde tatlı bir heyecan dolaşıyordu.

Belki de hareket etmekten dolayı artık üşümediğini hissediyordu. Jungkook daha tutkulu ve daha yoğun çalan melodilerle beceriksizce dansa ayak uydurmaya çalışan bedenin tuttuğu eline daha sıkı sarıldı, bedenlerini birbirinden uzaklaştırıp ne olduğunu anlamaya çalışan masum bakışları keyifle izlerken Hoseok'un kendi etrafında dönmesini sağlayıp ardından kendisine geri çekti.

Dönerken dalgalı tutamları gözüne doğru savrulmuştu. Bedenleri uzaklaştığında hissettiği soğuk, bedenleri ilk dans etmeye başladıkları âna kıyasla daha da yakınlaşınca yok olup gitmişti sanki.

Jungkook belindeki elini karşısındaki bedenin yüzüne çıkarttı yeniden. Hoseok yeniden yüzüne ulaşan parmaklarla bakışlarını Jungkook'un yüzüne çıkarttı. Şu an, hatta bu dans başladığından beri garip havayı hisseden bir tek kendisi miydi? Güzel bir kokuyu doyasına içine çekmek ve sonra hoş bir ağırlıkla kuşatılmak gibiydi. Hem kuş gibi hafif hem de ağır hissediyordu.

Jungkook parmak uçlarını Hoseok'un gözleri önüne gelmiş olan dalgalı tutamlara götürdü ve yavaşça geriye itti. Böyle bir an yaşanırken değişen melodilere ayak uydurmak zor olmuştu. Öyle ki çalgıcıların aletlerinden farklı melodiler dökülmeye başlamış ve ikili ancak birkaç saniye sonra bunu fark etmişti.

Hoseok ilk geri çekilen oldu. Dans ettikleri süre boyunca sıcak hisseden bedeni, sıcak kollar aksine serin hava ile kuşatılınca böyle ani hava değişimi ile titremişti. "Dans teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler." Jungkook'ta bunun kesinlikle bilincindeydi ki Hoseok herhangi bir teklifi kabul etmemişti. Kabul etmek veya reddetmek adına düşünürken Jungkook sürüklemişti ve biraz da orada bir sorun çıkartmama fikri ile sessiz kalmıştı ama şu an dans sonunda, böyle bir danstan zevk almadığını söylese yalan olurdu. Bu yüzden sözlerine karşı sessiz kalmayı tercih etti.

"O zaman yarın görüşürüz Hoseok veya istersen biliyorsun ki teklifim hâlâ geçerli, gece hanımda kalabilirsin!" el sallayıp giden bedenin arkasından bakıp derin bir nefes verdi. Kafasına ne eserse onu yapan bir tipti değil mi? Biraz da iyi niyetli baş ağrısı gibi duruyordu. Ayrıca neden konuşuyor ama gelecek cevabı beklemiyordu? En azından bu güzel dans için teşekkür etmek istiyordu ama görünen o ki şu an imkansızdı. Bu kasabada belki de tekrardan karşılaşabilecekleri düşüncesiyle edemediği teşekkürü sonraya saklamaya karar verdi ve adımlarını biraz daha eğlenceyi izlemek istediği için oturanların arasına yöneltti.

Kasabada bir sokağın akşam vakti görüntüsü.

Bölüm hakkında yorumlarınızı eksik etmeyin.

Hoseok ve Jungkook'un ufak dans macerası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

79.7K 3.3K 28
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
28.6K 3.6K 68
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
16.2K 633 25
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
265K 23.5K 28
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...