Sevince

Gravity_kitapkurdu tarafından

2.9K 202 40

. Daha Fazla

1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
5.bölüm

Bölüm 6

953 45 19
Gravity_kitapkurdu tarafından

Yemeklerimizi yedikten sonra, çocuklar gözlerini zorlukla araladıklarından doğrudan yataklarına geri döndüler. Masayı toplamama yardım eden Alparslan ise yeniden  telefonu çalınca sıkıntıyla oflayıp telefonunu çıkarmak için elini cebine attı.

Ekrana bakıp yüzünü buruşturunca merakla ona baktım.
"Kim?"

"Askeriyeden."

Telefonu açıp kulağına dayadı.
"Evet?"

Karşı tarafı dinleyip bir süre konuşmadı hiç. Sonra ise "Ne zaman başlıyor toplantı?"
Tekrar dinledi. "Tamam yarım saate orda olurum."

Telefonu kapatıp cebine atınca "Yoldan geldik hiç uyumadın daha. İşe mi gideceksin hemen?"
dedim.
Masanın üstünde kalan bir iki bardağı da lavabonun içine bıraktı.
"Aslında izinliyim gitmem diyordum bir iki gün ama acil bir durum var."

Gözleri benim üzerimde gezindi.
"Hadi sen yatağa artık. Gözlerinin altı mosmor olmuş...Ben de bir duş alıp çıkacağım."

Onu başımla onayladım. "Tamam sen git duşunu al. Ben de burayı halledeyim yatarım." Şuan o odaya hayatta gidemezdim! 

Elime masanın üstündeki bir tabağı alınca benim vazgeçmeyeceğimi anlamış olmalı ki hızlı adımlarla mutfağı terk etti. Çekingenliğimin farkındaydı sanırım, çok üstüme gelmedi.

Ben de çıkardığımız bulaşıkları makineye dizdim hızlıca. İşim bitince yemekleri dolaba kaldırıp şöyle bir etrafıma bakındım. Tamam yapacak başka bir iş kalmamıştı.
İki gün uyuyabilirdim bence.

Mutfağın ışığını kapatıp ağır adımlarla yürürken odaya girip girmeme konusunda tereddütlüydüm. Alparslan'ı biranda karşımda çıplak falan görmeye hazır değildim hiç.
Onun için biraz oyalanmak adına tek tek çocukların odalarına gittim.
Timur'un odasında biraz fazla oyalandım nedense. Yatağının yanında dizüstü eğilmiş onun uyurken bile huzursuz görünen yüzüne bakarken içim sıkışıyordu sanki. Onun huzursuzluğunu, mutsuzluğunu giderebilir miydim acaba?
Bazen Hazal'a bile iyi bir anne olup olmadığımı sorgulardım. Kendime dışardan bakamıyordum ki. Sanırım kendimi sorgulama işi sonsuza kadar sürecekti.

Kederli bir iç çekip yerimden doğruldum, Timur'u uyandırmadan sessizce odadan çıktım. Tam kapıyı çekip çıkmıştım ki odadan çıkan Alparslan'ı gördüm.

"Hayırdır?"dedi.

"Hiç. Çocuklara baktım sadece."

Üstünde ilk defa gördüğüm asker üniformasını inceleyemeden yanımdan hızla ayrılıp koridora çıktı. O portmantoyu açıp ayakkabılarını giyinirken ben duvara yaslanmış onu izliyordum.
Postalının ipini sıkıca düğümleyip önümde dimdik durdu. Zaten yakışıklı olan ama üniformanın içinde ayrı bir havaya bürünen adamı inceledim dikkatle. Üstündeki yeşil kıyafet iri vücudunu iyice sarmıştı. Belinde kılıfında bulunan silahına gözlerim kayınca hemen gözlerimi ayırdım ordan.
Tekrar gözlerine bakınca aynı benim onu süzdüğüm gibi onun da beni süzdüğünü gördüm. Bakışmamız gittikçe uzarken bana bir adım daha atarak iyice duvara sinmeme sebep oldu.

Uzun boyunu eğip yanağıma küçük bir buse bıraktı. Yine öptüğü yeri uyuşturan beni dilsiz bırakan bir öpücüktü. Öpücüğün ardından başını çok az geri çekip dudaklarımın üstüne doğru fısıldadı, sanki çok mahvolmamışım gibi.

"Güzel güzel uyuyun. Ben sabah kahvaltı için taze ekmek alır gelirim. Hep birlikte kahvaltımızı yaparız inşallah."

"Peki...Dikkat et kendine."dedim zorlukla konuşarak.
Elini yanağıma koyup başparmağıyla usulca yanağımı sevdi.
"Sen de dikkat et...Yatak odamıza komodinin üstüne para bıraktım aklında bulunsun."

"Tamam. Teşekkür ederim."dedim ne kadar utanıp sıkılsam da. Ondan para almak istemiyordum daha fazla. Benim biran önce para kazanmam lazımdı.

Tekrar eğilip bu sefer dudağıma yakın olan kısma doğru, yanağıma bir öpücük bıraktı. Gözlerimi kapatarak uzun öpücüğünün tadını çıkardım. Benden uzaklaşınca gözlerimi zorlukla aralayıp ona baktım.
"Hadi allaha emanet...Doğrudan yatağa!"

Onun son uyarısıyla gülümseyip başımı salladım. Zaten o demese de yatıp uyumaktan başka bir iş yapacak halim mecalim yoktu.
O bana baka baka kapıyı çekip çıktıktan sonra sırtımı kapıya yaslayıp ergenler gibi içimi çekip gülümsedim. Ardından tüm ışıkları kapatıp dalgın dalgın odamıza yürüdüm.

Aralık kapıyı ittirip içeri girince odayı bıraktığım gibi düzenli bir halde buldum. Alparslan allahtan dağınık birine benzemiyordu.

Ayağımda çorapları çıkarıp kenara bıraktım, yatağın içine girdim usulca. Yumuşatıcı kokan, temiz nevresimler uykumu iki kat arttırdı biranda. Ne yalan söyleyeyim Alparslan uyumadan işe gitti diye üzülsem de bir yandan da bu birlikte bir yatağı paylaşma işini ötelediğim için bir o kadar da mutluydum.

Bir yastığa kafamı koyup diğer yastığa sıkıca sarılırken huzurla gözlerimi kapadım. Her şeye rağmen kendimi daha dinç, huzurlu hissediyordum sanki.
Aklımda binbir düşünceyle ne zaman uykuya daldım bilincimi kaybettim bilmiyordum bile. Ama uykumun arasında bana seslenen bir ses duyunca ağır ağır gözlerimi araladım.
Hızlıca uzanıp yatağın hemen kenarında olan gece lambasını yaktım.

Timur bir elinde yastığı, kocaman olmuş korkmuş gözleriyle bana bakıyordu.

Onun o halini görünce hızla yattığım yerden doğruldum.
"Timur? Ne oldu canım?"

Gözünde kuruyan yaşları hızla pijamasının koluna sildi.
"Rüya gördüm, korktum."

İçim sızladı o görüntüsüne karşın.
Gülümseyerek yorganın bir kenarını açıp onu yatağa davet ettim. Kısa bir an tereddütte kalsa da korkusu daha ağır basmış olacak ki yanıma yatağa tırmanıverdi.
O yatağa girince üstünü iyice örtüp biraz ona doğru yanaştım. Herhangi bir tepki göstermeyince ufacık belinden kavrayıp sıkıca sarıldım ona.
Timur da sanırım benden bu yakınlığı bekliyor olmalıydı ki başını göğsümün üstüne bıraktı. Gülümseyip kahve saçlarının arasında elimi gezdirdim usulca. Bunu yapınca elini belime atıp sıkıca sarıldı bana.

Nedenini bilmediğim şekilde gözlerim doldu. Timur çok içli kederli bir çocuktu. Ona baktıkça göğsüme sokasım geliyordu.

Nefesleri düzenli bir hale girip uyuyakalınca ben de göğsümde onun başı, ellerim saçlarında huzurla gözlerimi uykuya kapadım tekrar. O gece bir kere daha anlamıştım birlikte güzel bir aile olabileceğimizi.

***

Kendimi uyku ile uyanıklık arasında bir yerde hissediyordum ama bir türlü gözlerimi aralayamıyordum. Kemiklerim o kadar dinlenmiş, kendimi o kadar huzurlu hissediyordum ki uykudan hiç uyanasım gelmedi. Ama göz kapaklarımla girdiğim o çetin mücadeleyi kazandım sonunda.

Gözlerimi aralar aralamaz yanımda boylu boyunca uzanmış bana bakan Alparslan'ı gördüm. Onun sıcak elalarına karşı uyanmak ayrı bir keyifliydi. Kalkmak isteyince göğsümdeki ağırlığa kaydı gözlerim. Timur aynı gece bıraktığım gibi yatıyordu göğsümde.

Alparslan yanımdaki yastığa başını koydu. "Nasıl bu hale geldiniz siz?" dedi ikimizi kastederek. Sesinden ikimizin iyi anlaşmasından duyduğu memnuniyeti hissedebiliyordum. Yanımızda Timur olsa da aynı yatakta başımızı yastığa koymamız terletti beni sanki.

Kendimi biraz olsun toparlayınca "Gece rüya görmüş korktu yanıma geldi."dedim Timur uyanmasın diye fısıltıyla.

Uzanıp oğlunun başını okşadı şefkatle. Ordan gözleri bana kaydı.
"Çok güzel bir görüntüydü. Bir saattir sizi izliyordum, günlerce izleyebilirdim de." dedi hayran bir şekilde.

Ses tonundaki mutluluğa karşı ben de dudaklarıma keyifli bir tebessüm yerleştirdim.
"Beni sevmemesinden ödüm kopuyordu. Gerçi hala korkuyorum yalan yok."

Kaşlarını çattı itiraz ederek. "Dünya üzerinde seni sevmeyecek insan tanımıyorum. Kaldı ki Timur da senden hoşlanmasa yanına gelip yatmazdı merak etme."

"İnşallah öyledir."

Bizim fısıldayarak da olsa konuşmamız Timur'un huysuzca suratını buruşturmasına sebep oldu. Biz kıkırdayınca ise gözlerini aynı benim gibi zorlukla araladı. Önce babasına sonra bana baktı şaşkınca. Anlaşılan buraya ne zaman gelip yattığını sorguluyordu kendince.

"Zeynep buraya yolunu kaybetmiş bir fare düşmüş. Ne diyorsun bu duruma?"dedi Alparslan ona takılarak.
Timur burnunu huysuzca buruşturarak yerinden doğrulup yatağın içinde oturur pozisyona geldi.
"Fare mi?"

"Hee fare."dedi ona iyice takılarak. Ardından uzanıp onun çığlığı eşliğinde koltuk altlarından tutarak havaya kaldırıp göğsüne yatırdı. Onlara iyice yer açmak için yataktan fırlayıp ayağa kalktım.

Alparslan Timur'u yorgunluktan hırıltılı nefes alacak hale gelene kadar yordu. Babasının göğsünde oturan Timur'un nefesi iyice değişince bu sefer onu ben koltuk altlarından yakalayıp yataktan aşağı indirdim. Benim sayemde kaçma fırsatı bulunca hızlıca yatak odasının kapısını açıp odadan kaçtı.

Onun arkasından Alparslan da biranda atik bir şekilde yataktan fırlayıp odanın kapısını kapatınca tek kaşım havaya kalktı. O ise yaptığından memnun bir halde arkasını dönüp bana yanaştı.
"Gece rahat uyuyabildin mi?"

Başımı salladım hemen. "Evet. Çok yorulmuşum gerçekten, nasıl uyuduğumu bile anlamadım." O an tabi elimi kolumu nereye koyacağımı bilmediğimden sürekli saçma sapan el kol hareketleriyle konuşuyordum.

Ben konuşmaya çabalarken o iyice yakınıma kadar gelmişti. Cümlem, bitirince ise beni belimden yakalayıp kendine çekince dudaklarımdaki gülümseme siliniverdi.
Alparslan bir eli belimde diğer eli saçlarımı okşarken beni süzüp durdu.

"Biraz uzansak, göğsüne başımı koyup dinlensem? Çok mu geç olur."

Bunu öyle bir ihtiyaçla, istekle söylemişti ki ona hayır demek içimden gelmemişti. Ama gözüm duvardaki saate kayınca saatin on iki olduğunu gördüm.

"Çocuklar şimdi kalkarlar. Kahvaltıyı hazırlamam lazım biran önce...Ama dediğin dinlenme seansını akşama alabilirim belki."dedim makulce. Bir yandan da heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

"Hmm."dedi memnun bir şekilde. Dudağı yukarı doğru kıvrıldı. "Ya sadece dinlenmek istemezsem?"

"Ne."dedim kısa bir an kalakaldım öylece. "Ne yapmak istersin ki?"diyerek cümlemi zorlukla toparladım. Gözlerim kocaman olmuştu tabi bu sırada.
Benim şaşkın halim ise onu epey eğlendirmişti belli ki.
"Bilmem. Akşam karar veririz olmaz mı?"

Başımı salladım hemen aşağı yukarı. "Olur olur tabi." Ellerimi belimin iki yanda duran ellerinin üzerine koyarak hızlıca onun alanından kendimi kurtardım. Yerdeki terliklerimi ayağıma giyindim. "Ben kahvaltı hazırlayayım en iyisi. Çocuklar şimdi kalkar."

Onun cevap vermesine müsaade etmeden odadan hızlıca ayrılıp kendimi dışarı attım. Hemen koridordaki banyoya girip yüzüme soğuk bir su çarptım. Bu beni biraz olsun kendime getirmişti. Banyoda işimi halledip mutfağa geçerken hala şuurumu yitirmiş gibi hissediyordum kendimi. Vücudum benden bağımsız hareket ediyordu galiba.

Önce bizim için bir çay koyup çocuklar için de dolapta bulduğum elmalardan dün dolabın içinde keşfettiğim meyve sıkacağı ile elma suyu hazırladım. Alparslan sağolsun dün meyve sebze ne varsa kilo kilo almıştı zaten.

Çocuklar sever düşüncesiyle patates kızartmaya karar verdim. Tabi yanına da birer yumurta haşladım. Yanına kahvaltılıkları da koyunca işim tamamdı galiba.

Sofrayı hazır edince Hazal ve Oğuz gözlerini ovalayarak sevimli pijamalarıyla karşıma dikildiler. Halleri o kadar tatlıydı ki yanlarına yere çöküp yanaklarını sulu sulu öpmeden edemedim. Benim sulu öpücüklerimden artık bıkmış olan Hazal yanaklarını öfkeyle silerken Oğuz bundan hoşlanmış olacak ki kıkır kıkır güldü.

"Şimdiii."dedim iyice uzatarak.
"Size çook güzel bir kahvaltı hazırladım. Hadi biran önce ellerinizi, yüzünüzü yıkayın sofraya oturun bakalım...Belki kahvaltınızı güzel yaparsanız dün gittiğiniz parka yeniden gitmenize izin veririm."

Onlar mutlu bir şekilde mutfaktan ayrılırlarken Alparslan ve omzuna aldığı Timur girdi mutfaktan içeri.
Alparslan başını eğip onun kucağına düşmesine izin verince yüreğim ağzıma geldi. Alparslan ise benim bu halimden epey keyif almış gibiydi.

Timur'u ayakları üzerine yere bırakıp bana döndü keyifle.
"Oğlum bu Zeynep ablan fazla mı ödlek ne? Ne dersin?"

Ben ona kaşlarımı kaldırarak bakarken babasının bana takıldığının farkına varan Timur gülümsemekle yetindi sadece.
İkisi de kahvaltı sofrasına dönünce "Elinizi yüzünüzü yıkadınız mı bakayım?"

İkisi de başını sallayınca Timur'a kahvaltı sofrasına otursun diye sandalyeyi işaret ettim.
Timur önündeki bardakta duran içeceği işaret etti.
"Bu ne?"

"Elma suyu. Sevmez misin?"

"Yok severim."
O bardağı eline alıp kocaman bir yudum alınca memnuniyetle gülümsedim. Çocukların boğazından geçen her sağlıklı şey kendimi daha iyi hissettiriyordu bana.

Diğer afacanlar da mutfaktan içeri girip masaya oturunca bizim de çaylarımızı koyup masaya oturdum.

Oğuz ve Hazal hızlı hızlı kahvaltılarını yapıp ayağa fırladılar hemen. Bu sadece on dakika sürmüştü neredeyse.
"Anne hani parka gidecektik?"

Ağzımdaki lokmayı zorlukla yuttum.
"E kızım ben daha kahvaltımı yapmadım. Ben de bitireyim sonra gidelim olur mu?"

"Timur abileri götürür onları değil mi? Kahvaltısı bitince tabi."

Timur başını sallayınca ben tereddütle Alparslan'a baktım. O da çocuktu en nihayetinde.
Bana sorun yok der gibi göz kırptı. Gerçi kapıda kaç tane asker nöbet tutuyor, içerde sadece belli insanlar vardı ama yinede bilememiştim.

Timur, Oğuz ve Hazal'ın yalvaran bakışları altında zorlukla iki lokma bir şey yiyebildi. Onların bakışlarının farkında olarak içeri gitmelerini söyleyince Timur neyseki düzgünce kahvaltısını edebildi.

Timur da kahvaltısını edip yerinden kalkınca içerde onu bekleyen afacanlar koşturarak onun yanına geldiler hemen. Dış kapıyı açıp ayakkabılarını giyinirken onları tembihlemeyi de unutmuyordum tabi.
Ama tabi beni duyduklarından şüpheliydim.
Onların hızlıca merdivenleri inmelerini izledikten sonra pencereyi açıp aşağıya baktım sağ salim indiler mi diye.
Onların iyi olduklarını görünce içeri girip mutfağa geçtim tekrar.

Alparslan onu bıraktığım gibi kahvaltısını yapmakla hayır masayı sömürmekle meşguldü.

O kadar iştahlı yemek yiyordu ki ben de ona ayak uydurdum sessizce. Huzurla yaptığımız kahvaltımızı benim telefonumun sesi böldü.

Tomris abla arıyordu. Alparslan kim o der gibi göz kırpınca ekranı gösterdim sadece. Arayanı görünce göz devirmekle yetindi.

"Efendim Tomris abla?"

"Nasılsın canım?"dedi enerjik bir tonda.

"İyiyim. Sen nasılsın?"

"Bizim aynı canım. Asıl siz yerleşebildiniz mi? Nasıl gidiyor çocuklarla falan?"

Elimle küçük parçalara ayırdığım ekmekle oynadım. "İyi gidiyor hiç bir sorun yok şükür. Zaten biz geldiğimizde her şey yerleşmişti. Çok bir sıkıntı yaşamadık. Şimdi de kahvaltımızı yaptık oturuyoruz öyle."

"Oh oh iyi. Allaha şükür, sizi aynı eve soktuk ya daha ne isteriz." Arkasından sessizce mırıldandı. "Alparslanla bir sorun yok değil mi? Hani şey manasında."

Sorusu karşısında utanmış olsam da karşımda pürdikkat beni dinleyen adama çaktırmamak için açık vermemeye çalıştım.
"Hayır yok merak etme."dedim sadece.

Tomris abla her şeyin yolunda olduğunu öğrendikten sonra gönül rahatlığıyla telefonu kapattı. O kapatınca karşımda oturan Alparslan'a döndüm.
"Ben bir de annemle konuşayım içerde. Geliyorum hemen."

"Tabi konuş rahatça."

Yatak odasına geçip yatağa oturarak önce annemi arayıp yerleştiğimize, her şeyin yolunda olduğuna dair bilgilendirip içini rahatlattım. Ardından kısa bir an tereddütte kalsam da Muhlise teyzeyi de aradım.

Bu kadar mutlu olacağını bilseydim daha erken arardım belki. Merak ettiği her şeyi birer birer anlatınca bana yine binbir teşekkür ederek telefonu kapattı. Anneleri arayıp onların meraklarını giderince benim de üzerimdeki yük kalkmıştı sanki. Rahatlamıştım.

Tekrar mutfağa geçmeden önce çocukların odalarını toparlayıp hepsinin penceresini açtım ve etrafın dağınıklığını toparladım.

İçimden bir ses Alparslan'dan kaçmak için bu kadar oyalandığımı fısıldasa da şimdilik bu sesi duymadan gelmeyi tercih ediyordum. O beni içimi yakan ela bakışlarıyla süzerken havale geçirecekmiş gibi hissediyordum kendimi. O da bunun farkında olarak sanki daha çok sıkıştırıyordu beni. 

Ellerim ile yüzümü havalandırarak içeri doğru yürürken içimden hadi hayırlısı diye mırıldandım. Hadi hayırlısı!

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

445K 14.9K 40
My back was pressed against the wall, and our faces were merely inches away. He gently placed a finger below my chin and tilted my face upward. I tri...
966K 71.8K 37
"Why the fuck you let him touch you!!!"he growled while punching the wall behind me 'I am so scared right now what if he hit me like my father did to...
284K 19.2K 20
"YOU ARE MINE TO KEEP OR TO KILL" ~~~ Kiaan and Izna are like completely two different poles. They both belong to two different RIVAL FAMILIES. It's...
1M 54.7K 58
𝐒𝐜𝐞𝐧𝐭 𝐨𝐟 𝐋𝐨𝐯𝐞〢𝐁𝐲 𝐥𝐨𝐯𝐞 𝐭𝐡𝐞 𝐬𝐞𝐫𝐢𝐞𝐬 〈𝐛𝐨𝐨𝐤 1〉 𝑶𝒑𝒑𝒐𝒔𝒊𝒕𝒆𝒔 𝒂𝒓𝒆 𝒇𝒂𝒕𝒆𝒅 𝒕𝒐 𝒂𝒕𝒕𝒓𝒂𝒄𝒕 ✰|| 𝑺𝒕𝒆𝒍𝒍𝒂 𝑴�...