5.bölüm

375 32 5
                                    

Araba son hızla yolda kayarken bende odaklanmış şekilde yolu takip ediyordum. Alparslan yanımda çıt çıkarmadan tek kolunu cama dayamış vaziyette arabayı kullanıyordu. Çocuklarsa uykularına bıraktıkları yerden devam ediyorlardı.
Kucağımdaki elime temas eden Alparslan'ın eli yüzünden aniden irkildim. Ben korkunca özür diler gibi gülümsedi.

Elimi avucunun arasına aldı. Hala bu temaslara alışamadığımdan onun kadar rahat değildim.
"Dalmışsın."

"Uykum var biraz. Sersem gibiyim."

"Uyu sende. Daha yolumuz çok."

"Uyumayı denedim ama uyuyamadım nedense."
Eli elimden ayrılarak kot pantolonun sardığı bacağımı tuttu. Sıcaklığı kumaşı geçip derime nüfuz etti sanki.

"Evimize vardığımızda birlikte güzel bir uyku çekeriz artık...Benim arkadaşların hanımları sağolsunlar yataklarımızı falan hep hazırlamışlar biz uğraşmayalım diye. Temizlik de yapmışlar. Bize çok iş bırakmadıklarını söylüyorlar ama bakalım."

Valla ne yalan söyleyeyim bunu duyduğuma çok sevinmiştim. Çünkü bu yorgunlukla kendimi hiç temizlik yapabilecek gibi hissetmiyordum. Ama tabiki evi başkasının temizlemesi farklıydı. İllaki evin ince temizliğinin yapılması gerekiyordu. Ama o da biraz bekleyebilirdi.

"Çok iyi. Hepsinden allah razı olsun. Ben birkaç gün kolumu kaldırabilecek gibi hissetmiyorum kendimi."

"İşin en zor kısmını hallettik. Bundan sonra koşturmaca yok. İyice dinlenirsin."

Kısa sohbetimiz kesilince kucağımdaki Alparslan'ın elinin sıcaklığıyla uyuyakaldım. Hayal meyal o elin boynumu düzelttiğini daha rahat yatmamı sağladığını hissediyorum ama gözümü açmaya bile kendimde güç bulamıyorum sanki.

Çocukların seslerini duyunca zorda olsa gözlerimi araladım. Ama aradan ne kadar zaman geçtiğini hiç bilmiyordum o an. Ağrıyan boynum yüzümü buruşturmama neden oldu. Elimle boynumu ovalayarak zorla diğer tarafa doğru döndüm.
Oğuz ve Hazal uyanmış koltuğun en ucuna yerleşmişler ve direksiyondaki Alparslan'ın yüzü, saçıyla oynuyorlardı. Alparslan ise arada onların ellerini yakalayarak öpücük konduruyordu. Arkaya baktığımda Timur ise pencereden dışarıyı seyrediyordu sıkkın gözlerle.

Çocuklar ve Alparslan'ın halini başka zaman görsem gülümseyerek izleyebilirdim belki ama şuan yaptıkları tehlikeli şey yüzünden gülümsemek aklıma bile gelmedi.

"Ştt çocuklar ne yapıyorsunuz siz bakalım?"

İki yaramaz hemencecik bana dönünce kaşlarımı çattım kızdığımı belli edercesine.

"Oyun oynuyoruzz."dedi uzata uzata Hazal.

Onların küçük ellerini Alparslan'ın yüzünden çektim hemen.
"O koltukta oturan, araba kullanan biriyle oyun oynanmaz. Tamam mı? Yaptığınız çok tehlikeli."

Onlara kızmayı bırakınca çıtını çıkarmadan bizi dinleyen Alparslan'a baktım. Bakışları kısa bir an beni buldu.

"Benim bir günahım yok. Bu iki canavar uyanır uyanmaz bana saldırdı."

"Kızıp engelleyemedin yani...Ben baktığımda seninde gayet keyfin yerinde kıkırdayıp duruyordun."

Alparslan dikiz aynasından Timur'a baktı.
"Arkadaki huysuz şirin de aynı şeyleri söyleyip durdu bak sonrada bize küstü."

Arkamı dönerek Timur'a baktım. Babası ona sataşınca bize daha çok sırtını dönerek dışarıyı seyretmeye devam etti.
"Timuru küstürüp eğlenmeye devam ettiniz yani?"

Önüme dönüp Alparslan'a ciddi ciddi baktım bu sefer. Sesimi de biraz alçalttım.
"Gerçekten ya ellerini gözüne falan kapatsalardı? Ya biri parmağını gözüne falan soksaydı? Biranda kontrolünü kaybedebilirdin."

SevinceWhere stories live. Discover now