1.bölüm

767 37 7
                                    

"Kızım bak bence bir görüş. Çocuğun annesiyle de konuştum onun da rızası var. Hem iyi huylu, namuslu, işinde gücünde bir delikanlı. Rahat ettirir seni."dedi tepsiyle kahvesini uzattığım Meliha teyze.

Onu merakla dinleyen anneme de kahveyi verip karşılarına oturdum nihayet. Konuşulan konu şimdiden derin bir sıkıntı içine girmeme, huzursuzlanmama yol açmıştı.
Erkeğin bir tanesinden ne bulmuştum da ikincisinden ne bulacaktım sanki! O kadar istemiyordum ki. Ama bir yandan da tekrar dönmek mecburiyetinde kaldığım baba evinden de kurtulmak istiyordum. Babamın ve çevrenin bana rahatsız edici bakışlar atıp, üstüne üstlük kızımı da huzursuz etmelerinden sıkılmıştım. Ama çaremin evlilik olmasından nefret ediyordum!

Sıkıntılı bir soluk aldım. Meliha teyze tatlı bir kadındı, annemin kırk yıllık komşusu, can dostuydu. Emindim ki sonuna kadar güvenmediği birini bana önermezdi.
"Neciymiş peki bu adam Meliha teyze?"dedim artık bütün kaçış yollarımın tıkalı olduğunu bildiğimden.

Benim biraz ilgilendiğimi anlayan kadın kahvesini heyecanla önündeki sehpanın üzerine gerisingeriye bıraktı.
"Asker, şimdi doğuda görevini yapıyor. Onun da eşi senin gibi ölmüş, iki tane oğluyla bir başına kalmış zavallı oğlan." Annem de onun gibi adama vahvahlarken ben kafamda bir erkek profili oluşturmaya çalışıyordum Meliha teyzeyi dinledikçe.
"31 yaşında, Adı Alparslan. Görsen şurdan aşağı, boylu poslu yakışıklı çocuk. Annesi yirmi yaşındayken görücü usülü bir ahbabının kızıyla evlendirmiş, kızcağız da ikinci evladını doğururken ölmüş beş sene önce. Alparslan oğlum da doğuda görev yapıyor, çocuklar bir başına kalamaz diye annesine bıraktı çocukları. Yıllardır Muhlise bakıyor çocuklara. Ama şimdi o da yaşlandı, oturduğu yerden zor kalkıyor zavallı kadın."dedi soluk almadan bir çırpıda.

En çok merak ettiğim şeyi sordum.
"İki çocuğu var demiştin. Kaç yaşındalar?"

"Biri beş diğeri 8 yaşında. Büyük olan ikinci sınıfa başlayacakmış okullar açılınca. Bu babasını çok özleyip mızmızlanınca Alparslan da çocukları yanına almaya karar vermiş ama tek başına bakabilecek gibi değil tabi. Muhlise de onu evlendirmeyi düşünmüş bu yüzden. Alparslan'ın da kafasına yatınca ortalığa haber saldı onu evlendirmek için. Geçen gün ben köyden akrabam Cevriye teyzenlere gitmiştim ya hatırladın mı?"dedi onaylamam için gözümün içine bakarak.
Sadece başımı sallayarak hatırladığımı belli ettim. O da şevkli şevkli anlatmasına geri döndü.

"Heh işte o da geldi oturmaya. Kadını yıllardır tanırım daha bir çökmüş sanki. E tabi o yaşta çoluk çocukla uğraşmak kolay değil. Bir de ikisi de oğlan çocuğu yoruyorlar insanı." Bir soluk alıp kahvesinden yudumladı. "Bu konu açılınca ben de senden bahsettim. Kızın olduğunu da dedim elbet. Muhlise heyecanlandı, bir görüşsün konuşsunlar dedi. Alparslan İstanbuldaymış şimdi ama on beş güne dönecekmiş görevinin başına."

Bir süre onun söylediklerine bir tepki vermeden yere bakarak uzun uzun düşündüm. Yapabilecek daha iyi bir şeyim yoktu ne yazık ki.

Babam on sekiz yaşıma geldiğimde ne kadar üniversiteye gitmek istesem de müsaade etmemiş beni arkadaşının oğlu Cüneyt ile evlendirmişti. Cüneyt eli yüzü düzgün, iyi hoş çocuktu, ben de on sekiz yaşımın verdiği cahillikle babama çok fazla karşı koyamamıştım ne yazık ki. Evlenmiştik.

Ama Cüneyt bizim dışardan gördüğümüz Cüneyt gibi değildi hiç. Sorumsuzun biri çıkmıştı. Arkadaşlarından, alkolünden geri kalmamıştı evlendikten sonra. Allaha şükür herhangi bir şiddet görmemiştim ondan ama ilgisizliği de evliliğimiz boyunca bir o kadar canımı yakmıştı.
Onun alkole olan sevdası sonunu da getirmişti. Bir gün aşırı alkol almış ve o halde araba kullanmıştı. Yirmi bir yaşımda, kucağımda iki yaşındaki kızımla kalmıştım.
Şimdi 25 yaşındaydım. Kızım Hazal ise 6 yaşındaydı artık.

SevinceWhere stories live. Discover now