false art | styles

By garygoodspeeds

1.8K 294 811

"Sıradan değilsin, dikkat çekmek için doğdun." More

star of the night
child's portrait
secret place
sick but cute
clandestine meetings
longing stares

dinner invitation

283 51 132
By garygoodspeeds

Cumartesi günlerini çok sevmezdim. Sanırım haftaiçleri bana daha çok hitap ederdi. Çalışma zorunluluğum olmadığı için haftaiçlerini daha çok seviyor olabilirim. Her neyse. Bugün, şu sosyetik kadınlarla buluşup piknik yapacaktık. Zengin pikniğinden bahsediyorum.

Sam evdeydi ve gitmemi rica etmişti. Aslında rica gibi de değildi. Emir kipi kullanmıştı. Onun için bir şeyler yapabilmek adına kabul etmiştim. Keşke etmeseydim. Şimdiden zor geliyordu hazırlanıp da gitmek. Dolabımın karşısına geçerken ne giyeceğimi zerre düşünmememin pişmanlığını yaşıyordum.

Vücudumu saran, günlük beyaz bir elbisede karar kıldım. Altına spor ayakkabılarımı geçirip toplu olan saçlarımı saldım. Makyaj yapmak istemedim. Sadece dudaklarıma parlatıcı sürdüm o kadar. Çantama ihtiyacım olabilecek şeyleri de attıktan sonra hazırdım.

Odadan çıktım ve merdivenlerden indim. Sara bugün evde yoktu ve Sam tek olacaktı. Tabii şu ciddi arkadaşlarıyla iş konuşmaları yapmaya gitmezse.

Salona geçtiğimde direkt bana döndü. Beni baştan aşağı süzdüğünde gülümsedi. "Her gün kendime, seninle evlendiğim için kendimle gurur duyduğumu söylüyorum. Çok güzelsin." Ayağa kalkıp yanıma geldi ve açık omuzlarıma birer öpücük bıraktı.

"Teşekkür ederim sevgilim." dedim gülümsemeye çalışırken. Açlıkla dudaklarıma baktı. "Hiç vaktimiz yok değil mi?" İma ettiği şeyi anladığımda başımı olumsuz anlamda salladım. "Seni ben bırakacağım." dedi elimi tutup kapıya doğru ilerlerken.

"Kendim gidebilirim aslında."

"Biliyorum." Şoför arabayı kapının önüne çekmişti. Yerleşince kırk beş dakika uzaklıkta olan yere sürdü. Yol boyunca bir şeyler konuştuk.

"Cassandra da orada olacak. Birbirinize arkadaşlık edersiniz." Tanrım! Kendimi okulun ilk gününe giden çocuklar gibi hissediyordum. Ayrıca zaten bir arkadaşım orada olacaktı. Stella. Yani o güzel, kendine çok güvenen, harika Cassandra'ya ihtiyacım yoktu.

Tabii Sam'e böyle demedim. "Harika olur."

"O gerçekten bu ortaklıkla ilgili çok çalışıyor. Harry çok şanslı." Kaşlarımı çattım. Ne yani karısı şirketle ilgileniyor diye çok mu şanslı oluyordu?

"Umarım bir gün sen de aynı şanstan elde edersin." dedim oldukça soğuk bir ses tonuyla.

"Şöyle yapma." dedi Sam bana dönüp. Onun da kaşları çatılmıştı. Pekala, bu konuda özgüvensizliğe sahip olmak benim suçum değildi.

"Bir şey yapmıyorum Sam."

"Senden bu boktan işlerle ilgilenmeni asla beklemedim Dorothea. Seninle evlenirken de biliyordum bunu. Neden kendine dert edinip duruyorsun?" Öyle mi? O zaman neden böyle cümleler kuruyor? Neden beni övmek yerine başkasının karısını övüyor? Neden beni başarılı görmüyor?

"Boşversene." Önüme döndüm ve yolu izledim.

"Bazen çocuk gibi oluyorsun." Takmadım söylediği şeyi. Kırk beş dakikalık yolu bitirince de yüzüne bakmadan direkt arabadan indim. Tabii peşimden gelip kolumu tutacağı aklıma gelmemişti.

"Bir daha yüzüme bakmadan arabadan inersen-" Cümlesini böldüm. "Ne yaparsın Sam? Boşanıp daha başarılı biriyle mi evlenirsin?" Kırılmış olmama rağmen sert tavrından ödün vermedi. "İnan bana yararına şeyler olmaz." Öylece yüzüne baktım. Ta ki Stella bana seslenene kadar.

Yanımıza geldiğinde Sam hemen kolumu bırakıp mutlu bir adam rolüne büründü. Ben ise yapamadım. "Stella, lavaboların nerede olduğunu biliyor musun?" dedim hala Sam'in yüzüne bakarken.

"Evet, gel birlikte gidelim. Bu arada merhaba Sam." İkisinin küçük sohbetinden sonra Stella ve ben lavaboya gittik.

"Noldu Dorothea? Kavga mı ettiniz?" Başımı salladım. Suyu açıp yüzüme su çarptım ve peçeteyle kuruttum. Ağlamak istemiyordum ama çoktan gözlerim kızarmıştı.

"Hey, gel buraya." Stella bana kocaman sarıldı. Sırtımı sıvazlarken burnumu çektim. Kendimden nefret ediyordum bu kadar güçsüz olduğum için.

"Sam her zamanki Sam işte. Takma onu." Sam ve Stella uzun zamandır arkadaştı. Tabii ben gelene kadar. Artık eskisi kadar konuşmuyorlardı. Stella daha çok benimle konuşuyordu.

Kendimi birkaç dakika içinde toparlayıp aynaya baktım. Daha iyi görünüyordum.

"Teşekkür ederim Stella. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum."

Gülümsedi. "Duygusallaşma yine aptal kız." Stella benden beş yaş büyüktü ancak yine de her şeyimiz uyuyordu.

"Konu ne diye sormadım farkındaysan ama bu sonradan sormayacağım anlamına gelmiyor." diye de ekledi.

Başımı salladım. Birlikte lavabodan çıktık ve piknik alanına doğru yürüdük. Tanrım. Açık hava olmasına rağmen parfüm kokuları birbiriyle yarışıyordu.

"Jim ne yapıyor? Her şey yolunda mı?" Başını salladı. "Her şey harika gidiyor. Hatta ikinci çocuğu düşünmeye başladık. Leslie üç yaşına girecek neredeyse. Aralarında çok yaş farkı olmasını istemiyorum." Gülümsedim.

"Leslie bebekleri seviyor. Harika bir abla olacağından eminim. Umarım bu da kız olur." Gülerek koluma vurdu.

"Yaa hayır! Bir tane de erkek istiyorum."

"Baş belaları."

Birkaç kadının yanına gelmemizle sohbetimizi kestik ve onlarla selamlaştık. Kocalarından bahsediyorlardı. Başka konu yokmuş gibi.

"Sizin nasıl gidiyor tatlım Sam ile? Bir buçuk sene olacak. Hala çocuk görememek bizi üzdü. Eminim ki çocuğunuz çok güzel olurdu." dedi esmer kadın. Sanırım adı Kylie'ydi.

Aşırı çok ters cevap vermek istesem de yapmadım. Sam duyarsa kızabilirdi.

"Mükemmel gidiyor ancak şu an çocuk düşünmüyoruz. Belki seneye." Kollarımı göğsümde birleştirip masada duran şaraplardan birini elime aldım.

"Sen gençsin de yani Sam neredeyse otuz yedi olacak." Sana mı soracağız diye bağırmak istiyordum. Ama onun yerine şarabımı yudumladım.

"Çocuk doğurup bakmaktan daha önemli işlerimiz var. Her kadın çocuk yapıp ona bakmak için evlenmiyor nasıl olsa." Kylie'nin çalışmadığını ve iki çocuğunun olduğunu biliyordum. Normal şartlarda bunu laf sokmak için kullanmazdım ancak şu an beni çok sinir etmişti. Yoksa onun yaptığına karşı saygım sonsuzdu.

"Sadece küçük bir öneri tatlım. Sakinleş." dedi şarap bardağını benimkiyle tokuştururken. Sinir bozucu bir şekilde gülümsedim.

O sırada masaya Cassandra yaklaştı. Herkes ona selam verdi. Seviliyorsun Cassandra.

Cassandra diğerlerine selam verdikten sonra karşımdaki boş yere oturdu. "Dorothea! Seni gördüğüme çok sevindim." Göz devirmemek için zor durdum. Samimi olduğu belliydi ama beni sadece bir kere görmüştü ve nasıl böyle cana yakın olabiliyordu?

"Ben de seni gördüğüme çok sevindim Cassandra. Bugün çok güzel görünüyorsun." Kesinlikle rol yaptım.

"Teşekkür ederim. Dedikodumu yapmasınlar diye özenle hazırlandım. Kadınları bilirsin." Sona doğru sesini kısmıştı.

Başımı salladım. Biraz daha sohbet ettik. Sonra şaraplar içilip yemekler yendi falan. Sıkıcıydı.

Üç saatin sonunda eve gideceğim için seviniyordum. Çantamdan telefonumu çıkarıp Sam'i arayacaktım ancak o tavrından sonra vazgeçtim. Stella beni eve bırakabilirdi.

Stella'ya söylediğimde lafının bile olmayacağını söyledi. Beraber park alanına gittik. Tam arabaya bineceğimiz sırada yanımıza gelen Harry'yi gördüm.

"Selam Stella. Dorothea'yı çalmak zorundayım." Garip surat ifademle ona baktım. "Sam sizde yemek yiyeceğimizi söyledi. Yani bizimle gelmende bir sakınca var mı?"

"Elbette çalabilirsin Harry. Görüşürüz Dorothea." El salladım ve arabaya binmesini seyrettim.

"Keyifsiz gibisin." dedi Harry ona döndüğümde. "Ve sen de çok mutlu gibisin?" Üstüne giydiği günlük şeyler bile onda takım elbise havası yaratıyordu. Saçlarını fönlememişti ve o kadar yumuşak görünüyordu ki dokunmak istiyordum. Ona genel olarak dokunmak istiyordum.

"Mutluyum zaten." Beraber arabasına doğru yürüdük. Birbirimize aynı anda baktığımızda ufacık gülümsedim. "Öyle mi? Harika."

"Seni de neşelendirelim?"

"Sanmıyorum." Arka koltuğun kapısını binmem için açtı.

Cassandra önde oturmuş, bizim binmemizi bekliyordu. Ben gelince biraz sohbet ettik ancak yolun geri kalanı sessiz geçti. Yolda birkaç kere Harry ile dikiz aynasından göz göze gelmiştik.

Anlamlandırma Dorothea.

Eve gelince arabadan indik. Harry şoföre park etmesi için anahtarı verdi. Kapının önüne yürüdük ve zili çaldım. Birkaç saniye sonra Sam kapıyı açtı.

"Hoş geldiniz." dedi gülümseyerek. Üstünde mutfak önlüğü vardı. Yemekleri o yapmıştı belli ki.

Gülümsemek istedim ancak olmadı. Beraber içeri geçtiğimizde lavaboya gittim. Uyumak istiyorum. Ya da bir şeyler çizmek. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmak istemiyorum. Çünkü bir şeyler var. Yoksaymaya çalıştıkça büyüyor.

Yüzüme su döküp kuruladıktan sonra içeriye geçtim. Sam masayı kurmuştu. Eksik var mı diye göz gezdiremedim.

Cassandra ve Harry oturduğu için ben de oturdum. Sam mutfaktaydı sanırım.

"Sam'in bizi davet etmesi çok tatlı değil mi Harry? Eskiden hiç böyle alışkanlıkları yoktu." dedi Cassandra. Harry ile bir kez daha göz göze geldik. "Dorothea kesinlikle Sam'e yarıyor." Harry gözlerimin içine bakarak konuştuğunda gözlerimi kaçırdım.

O sırada Sam salona girdi ve tam yanıma oturdu. Kolunu omzumda hissettiğimde gerildim. Daha birkaç saat önce beni tehdit eden kocam, şimdi elini omzuma atıyordu.

"Dedikodumu yapmayın." Bana dönüp yüzüme imalı inalı baktı. "Hayatım, piknik seni yormuş gibi gözüküyor." Yüzüne karşı çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.

Başımı sallayarak "Evet." diye mırıldandım.

"Eminim ki John'un karısının yaptığı dedikodular yormuştur. Gerçekten bir saniye bile susmadı." Haklısın Cassandra.

"Kylie de çocuğu olmayan herkese sallayıp durdu. Sanki herkes yapmak zorundaymış gibi." Yine haklısın Cassandra.

Biraz daha piknikten konuşup iş konularına geçtiler. Bunu fırsat bilip mutfağa gittim. Bir su alıp içerken tezgaha yaslanmıştım. Gerginliğimi üzerimden atmak adına gözlerimi kapatıp birkaç derin nefes aldım.

Bu kadarı yeterliydi. Arkamı döndüm ama asla beklemeyeceğim bir şey oldu.

Harry ile burun buruna geldik.

DOROTHEA COK GUZEL DEGİL Mİ ARKADASLAR🥺🥺🥺🥺

oy ve yorumlarinizi eksik etmeyin lutfen opuyorum gorusmek uzere💖

Continue Reading

You'll Also Like

229K 21.3K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
37.1K 2K 12
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
101K 11.9K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
256K 22.7K 28
Son sınıf öğrencisi Jungkook part time olarak girdiği kafede patronu Kim Taehyung'u çıldırtmayı seviyordu. Omega Jungkook Alfa Taehyung Hayrankurgu#1...