SINIR |Tamamlandı|

Door __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... Meer

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
39. Bölüm "Dildâde"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

50. Bölüm "Evliyiz"

21.3K 1.1K 335
Door __Katre__


Edibe'ye de bekliyorum. Bir şans verin lütfen•
Yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar•

Elindeki tepsiyi tüm yorgunluğuyla masaya bıraktı. Gün boyu ayakta kalmış, bugün getirilen yaralılarla ilgilenmişti. Tabi Eylül gibi Gizem de yorgunluktan muzdaripti. Genç kızın sesi bile çıkmıyordu. Esma ise bu iki yorgun insana aldırmadan onların yerine de konuşuyordu.

Merhemleri sürüp odadan ayrıldıktan sonra Toprak'la da görüşmemişti. Akşam yemeğinden sonra bebeklerinin durumunu öğrenmek için anlaşmışlardı. O yüzden heyecanla yiyordu yemeğini. Hem Toprak'la birlikte ilk defa bebeklerini göreceklerdi hem de kalp atışlarını duyacaklardı.

Bakışlarını önündeki tabaktan kaldırıp masadaki Toprak'a doğru baktı. Bu kez aynı masada oturmuşlardı. Toprak ise yanında kendine birşeyler anlatan askeri dinliyordu. Genç adamın keyfi yerinde duruyordu.

Yanındaki askere başını sallayıp birşeyler söyledikten sonra önüne döndü. Tam o an ona bakan Eylül ile kesişti gözleri. Liseli aşıklar gibi olmuşlardı iki günde. Uzaktan bakışıp duruyorlardı.

Toprak, çipil çipil bakan karısına yan bir gülümseyişle bakıp göz kırptı. Kızarıp gözlerini kırpıştırarak bakışlarını kaçıran Eylül'e bakıp koca bir kahkaha patlattı. Sanki karısı değildi ve karnına çocuklarını taşımıyordu da bir göz kırpışla utanıyordu.  Bazen bu kızı anlamakta güçlük çekiyordu.

Masadaki herkes, birden kahkaha atan Toprak'a bakmaya başladı. Ne olmuştu da deli gibi birden gülmeye başlamıştı bu adam? Nihayet askerlerden biri sorduğunda "Yok birşey." diye geçiştirdi onu.

Önüne dönüp bir tebessümle yemeğini yemeye devam etti. Karşı çaprazındaki Eylül'ün tepsiyi eline alıp ayaklanması ile o da kalktı. Ani kalkışı ile birkaç göz ona dönse de umursamaz bakışları ile bunu da savuşturdu.

Önünde tepsiyi koymak için ilerleyen Eylül'ün arkasından yaklaştı.
"Vay be ne güzel hatun." diye fısıldadı çapkın bir ses tonuyla. Eylül böyle konuşmasından hoşlanmıyordu. Toprak ise onu kızdırmak için böyle konuşuyordu.

Eylül onun sesiyle irkilip arkasını döndü. Ters bir bakış attı Toprak'a.
"Sen bittin oğlum." diye tısladı.

Toprak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Kovalayamazsın, hamilesin." diye mırıldandı. Birbirlerine bakarak değil önlerine bakarak konuşuyorlardı.

İkili birbini tanımıyormuş gibi yemekhaneden çıkar çıkmaz Eylül Toprak'ın peşinden hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Toprak koşmasa da bir adımı Eylül'ün iki adımına eşitti.

Eşsiz bir gülüşle başını yukarı kaldırdı. Paytak paytak peşinden gelen Eylül'ü bekledi. Hamile haliyle koşsun istemiyordu. Paşalar gibi dayağını yiyebilirdi.

"Tamam tamam, kızma minik anne." dedi yanına gelen Eylül'e.

Eylül karnına bir çimdik attı. "Aa! Böğrümü deldin." dedi Toprak bir hamlede kaçarken.

Daha fazla sinirli kalamayan Eylül boş koridorda gülmeye başladı. Çok geçmeden yemekhanenin kapısından çıkan Gizem göründü.
"Eylül, geldim!" diye seslendi. Ultrasonla bebeğe bakacaklardı.

İkili kendilerine doğru gelen Gizem'i bekledi. Toprak yalnızca bir baş selamı verdi gelen kadına. Gizem de aynı şekilde karşılık verince ilerleyip diğer binaya geçtiler. "Siz geçin isterseniz ultrason odasına, ben de geliyorum hemen." dedi Gizem bir odaya girerken.

Eylül onu onaylayıp önden önden yürümeye başladı. İkisinde de tarifsiz bir heyecan vardı. Toprak çaktırmasa da, son hız atıyordu kalbi.

Odaya girdiklerinde sedyeye geçmesi için karısının elini tutup yardımcı oldu. Eylül'e kalmadan üzerini sıyırıp karnını açtı. Güzel bir gülüşle karısının elini tutup karnına bir öpücük kondurdu.

"Heyecanlı mısın?" diye sordu Eylül gülümseyen Toprak'a. O ise hiç konuşmadan Eylül'ün elini tutup kalbinin üzerine götürdü. Eylül onun bu haline gülerken içeri Gizem girdi.

İki gülümseyen yüze bakıp bir tebessümle yerine geçti.
"Bakalım bakalım miniğe." diye mırıldandı jeli karnına sürerken.

Ardından ultrason aletini Eylül'ün karnında gezdirmeye başladı. Ekranı Eylül ve Toprak'a doğru çevirdi.
"Bakın burada." dedi işaret parmağı ile gösterip.

İkili önce uzunca bir süre ekrana baktı. Sonra aynı anda bakışları birbirini buldu. Gözleri parlıyordu Toprak'ın. Binlerce kez şükretti Rabbine böyle bir mucizeyi ona nasip ettiği için.

Eylül ise dudaklarını dişledi ağlamamak için. Toprak çok güzel bakıyordu. Elini sımsıkı tutuyordu.

"Kalp atışlarını duymaya hazır mısınız?" diye sordu Gizem.

İkili önce birbirlerine bakıp sonra başlarını salladılar. Birkaç saniye sonra bu zamana kadar duydukları en güzel ritim ilişti kulaklarına. Huzur gibiydi, mutluluk, sevgi... Herşeydi o atım onlar için.

Eylül'ün gözünden bir damla süzüldü usulca. Ne kadar şükretse azdı. Toprak'ı öldü sanıyordu. Bir bebeği olacağını bilmiyordu. Ama şuan Toprak sımsıkı elini tutmuş onlarca anlam barındıran gözlerle Eylül'e bakıyordu.

"Şşş ağlama." diye mırıldandı Toprak. Elini Eylül'ün gözünden süzülen inci tanesine götürüp sildi. Yüzünü karısına doğru eğip alnına bir öpücük kondurdu. "Elhamdülillah." diye fısıldadı geri çekilirken.

Eylül de duydu onun bu dediğini.
"Elhamdülillah." dedi o da ardından.

Gizem onların arasına girmeyi hiç istemese de boğazını temizleyip dikkat çekti. "Dediğim gibi Eylül. Yediklerine içtiklerine dikkat et. Bebek sağlıklı ama sen çok zayıfsın, kendine daha iyi bakmalısın. Onun dışında herhangi bir sorun görünmüyor. Tekrar hayırlı olsun."

"Amin." dedi Toprak. "Çok teşekkür ederiz."

"Rica ederim." diyerek Eylül'ün elini tuttu Gizem. Bu ikilinin hikayesini onun ağzından dinlemişti. Şimdi de şahit oluyordu. Belki de gördüğü en güzel sevdaydı onlarınki.
İşini bitirip dışarı çıkarak taze anne babayı içeride bıraktı.

Toprak elindeki kağıt havlu ile Eylül'ün karnını sildikten sonra çöpe attı. Elini tutup doğrulmasına yardımcı oldu. Odadan çıkmadan önce yanağına bir öpücük kondurdu.

Yan yana ilerleyip Eylül'ün kaldığı odanın önüne geldiler.
"Bugün burada son günün güzelim. Yarın yanımdasınız." diye mırıldandı Toprak. Koridor bomboştu ve sadece odaların kapı altlarından vuran ışıklar sayesinde aydınlanıyordu.

Artık Eylül'den ayrı kalmaya mecali yoktu. Onun kokusu olmadan uyumak istemiyordu.
Eylül koridora bir bakış atıp parmak uçlarında yükselerek kollarını Toprak'ın boynuna sardı. Toprak da hafif eğilerek kollarını Eylül'ün beline sardı.

Biraz daha sıkı tutup ayaklarını yerden kesti karısının. Eylül'ün gülüşünü duyup o da güldü. Ayakları yere bastığında "İyi geceler. Allah rahatlık versin." diye mırıldandı Eylül.

Toprak onun minik elini tutup dudaklarını bastırdı. "Sana da güzelim." dedi.

Eylül son kez el sallayıp odasına girdiğinde iç çeker gibi bir soluk alıp verdi. Ellerini cebine koyup tek başına odasına adımladı.

* * *

"Köylüyü bir yere topla. Oradan ayrılma." dedi Toprak karşısındaki askere.

Ardından diğerlerine bakıp işaretlerle yerlerini gösterdi. Kendi yaslandığı duvara sırtını verip elini kulaklığına götürdü. "Suskun durum nedir?" diye sordu.

"Tamamım komutanım. Görüşüm net."

"Hazır olun." dedi son kez. Ve kendi de yaslandığı yerden doğrulup pozisyonunu aldı. Sabahın beşiydi ve çevre köylerden birinde operasyon için hazır bulunuyorlardı.

Çok geçmeden ortalık savaş alanına döndü. Yerler leşle doluyken kulağına bir mırıldanma ilişti Toprak'ın.
"Angaranın bağları da..." Başını iki yana sallayıp hemşehrisi olan askere gülümsedi. Hepsi deliydi, bunu çok net biliyordu. "Bak hele bak. Sen kimsin la şerefsiz!" dedi yine aynı asker. Ardından tam alnından vurdu karşısındakini.

"Lan gerizekalı Adanalı. N'apıyon oğlum?!" dediğini duydu Suskun'un.

"Suskun, sorun ne?" dedi Toprak tam köşeye sinmiş şerefsizi indirdikten sonra.

"Komutanım kafayı yemiş manyak değişik hareketler deneyerek öldürüyor herifleri." diyerek gülmeye başladı Suskun. Ekibin keskin nişancısıydı o. Soyismi Suskun'du. Kendi de çok konuşmayan bir adam olduğu için ona öyle seslenirlerdi. 

Ardından Adanalı'nın sesini duydular.
"Ba ba ba ba hareketlere bak. Gel lan... Geber şerefsiz!"

Tam o an ilerisinde patlayan el bombası ile geriye doğru sendeleyip kolunu yüzüne kapattı Toprak. Kulağında tarifsiz bir çınlama oluşurken kulaklığı çıkarıp başını iki yana salladı.

Çınlamanın geçmesini bekledikten sonra yüzünü sıvazlayıp etrafa bakındı. Neyse ki kimsede sorun yoktu. Kendi yakınına atılmıştı bomba. Ardından gözlerini üzerinde gezdirerek kulaklığı taktı.
"Arslan, Arslan 1! Arslan, Arslan 1!" diyen Suskun'un sesi ilişti kulağına.
"

Komutanım!?"

"Tek parçayım!" dedi gülerek. Askerler derin bir nefes alırken kendileri gibi deli olan komutanlarına gülüyorlardı.

"Skor kaç Adanalı?" dedi Toprak gülerek. Bir bir iniyordu karşılarındakiler. Çoğu da birazdan geri çekilirdi. Emindi buna.

"11. leşim komutanım." dedi Adanalı da aynısı gibi gülerek.

"13 le senden öndeyim. Aha 14 oldu lan!"

"Çekiliyorlar komutanım." dedi askerlerden biri. Az sonra tüm soysuzlar arkalarına bakmadan kaçmıştı.

"Toplayın." dedi Toprak etrafı göstererek. Ardından karşıdan gelen askerine döndü.
"Köylülerden yaralı olan varsa yanımıza alalım."

"Emredersiniz komutanım!" dedi askerleri gür bir sesle. Yine mazlumun yanında olmuşlardı. Yine kendileri ile de vatanları ile de gurur duymuşlardı.

* * *


Son kaşık yemeği de tepsideki tabağına koyduktan sonra masaların yanına doğru ilerledi Eylül. Gözleriyle yemek yiyenlere bakıp Toprak'ın olduğu masada yer bulabilmek umuduyla bakışlarını oraya çevirdi.

Tam da umduğu gibi Toprak'ın yanı boştu. Yanını bilerek boş bırakmıştı buna emindi.
Henüz kimseye evli olduklarını söylemeseler de elbette bunu öğreneceklerdi. Ama Eylül ilk önce arkadaşı Esma'ya söylemek istedi. Gizem'in  zaten herşeyden haberi vardı. Diğerlerinin sonra haberi olurdu bir şekilde.
Bunu Toprak'la daha sonra konuşmayı aklına kazıyıp masaya doğru yaklaştı.

Toprak'ın karşısında oturan doktorun da yanı boştu.
Kendisi gibi sağlıkçı olan birinin yanına oturmaktansa iki askerin arasına oturmak fazla mı dikkat çeker diye birkaç saniye düşünse de masadaki herkes kendi halinde takıldığı için umursamadı.

Hem son günlerde oldukça yılışık davranan o adamın yanına oturmak istemiyordu. Resmen her gördüğünde konuşmaya çalışıyor yada bir bahaneyle dibinde bitiyordu.
Masanın başına gelir gelmez ayağa kalktı Doktor Samet. Yanındaki sandalyeyi çekip eliyle işaret etti.
"Gel Eylül yanıma otur."

Hangi ara bu kadar samimi davranmaya başlamıştı bu adam? Eylül'ün ona olan hitabı 'Bey!' den öteye geçmezken hem de.

" Oturamaz!"

Bir anda tüm bakışlar Toprak'a dönmüştü. Sesi şimdilik yüksek olmasa bile sinirini belli ediyordu.
" Neden?" dedi Toprak'ın karşında ayakta dikilen adam. Neyine güvenip diklendiğini henüz kimse anlamamıştı. Ama herkes bu sorunun cevabını merak ediyordu.
'Neden?' oturamaz?

" Oturamaz çünkü benim yanıma oturacak."dedi Toprak.
Doktorun aksine ayağa kalkmamış oturduğu yerden konuşuyordu. Sesi fazla yüksek olmasa da çıt bile çıkmayan masada oldukça iyi duyuluyordu. Sakin ama kendine güvenen tavrı karşısındaki kişiyi çıldırtacak cinstendi.

Eylül masaya şöyle bir göz gezdirdiğinde herkesin pür dikkat onları dinlediğini gördü. Az önce birbirine karışan çatal kaşık sesleri susmuş yemek yemeyi bile bırakmışlardı.
Masanın ortasında flörtleşen ikili, kendi aralarında günün kritiğini yapan doktorlar ve hatta masanın sonuna yerleşip rahatça Toprak'ı izlemeye çalışan dört kız bile.

"Emrivaki yaptığınızın farkına mısınız? Hangi sıfatla bunu söyleyebilirsiniz?" dedi Doktor Samet.
Toprak'ın aksine ses tonuna hakim olamıyor sanki sesini yükseltince haklı çıkacakmış gibi davranıyordu.

Bakışlar Toprak'a kaydığında kasılan çenesi ve seğiren damarları sinirlendiğini apaçık belli ediyordu. Geriye doğru yaslanıp sandalyeye daha rahat bir şekilde oturdu.

Masadaki çoğu kişi buzdan duvarları olan bu adamın bugün neden böyle konuştuğunu çözmeye çalışıyorken Toprak tekrar lafa girdi.

"Kocası olarak söylüyorum. Senin yanına değil benim yanıma oturacak!"
Lafını bitirir bitirmez Eylül'ün boşta kalan elini tutup yanına doğru çekiştirdi.
Masadan şaşkınlık nidaları yükselirken Eylül hiçbir şey diyemiyordu.
Doktor Samet şuh bir kahkaha attığında tüm bakışlar onda toplandı.

"Ne saçmalıyorsun sen Allah aşkına? Şakaysa eğer hiç komik değil."

Toprak sabır dilenircesine gözlerini yumdu. Aniden oturduğu sandalyeyi geriye doğru itip ayağa kalktı. Hızlı hareketleri sonucunda sandalye tiz bir ses çıkartıp yeri boylamıştı.

Onunla aynı anda ayağa kalkan askerlerin birkaçının da sandalyeleri yere düşünce oldukça büyük bir gürültü kopmuştu.

Masadakiler kavga çıkacak korkusuyla dolarken, askerler komutanlarının ani bir hareketinde ortamı toparlamak için hazırda beklemeye başladı.

Ayağa kalkan Toprak hızla doktorun yanına ilerlediğinde yanında oldukça cılız kalan adam birkaç adım geriledi.
Zaten şuan odada bulunan ondan daha cüsseli kimse yoktu. Duruşuyla bile hakimiyet kuran bir yapısı vardı Toprak'ın.

Elini karşısındaki adamın omzuna atınca birkaç asker bulundukları yerden hareketlenip yanına geldi. Lakin Toprak'ın bir bakışıyla gerileyip beklemeye başladılar. Komutanlarının öfkesini kendi üstlerine çekmeye lüzum yoktu.

Askerlerin de geriye gittiğini gören Eylül, Toprak'ı durdurmak için birkaç adımda yanına ulaştı. Elini Toprak'ın boşta kalan eline koyup "Lütfen" diye mırıldandı. Sorun çıksın istemiyordu. Toprak'ın tersi pisti ve bu adama vuracak olursa feleğini şaşırtırdı.

Gözlerini Samet'ten çeken Toprak Eylül'le buluşturdu.
Masadaki herkes bir film izlermişcesine onlara odaklanmıştı.

Eylül'e değen bakışlardaki değişimi herkes farketmişti. İçlerindeki merak ve hayreti bir kenara itip Eylül'ün kulağına doğru yaklaşan Toprak'ı izlemeye devam ettiler.

Nede olsa günün dedikodusu daha sonra yapılırdı.

"Birşey yapmayacağım güzelim." dedi Toprak saf şefkat barındıran ses tonuyla.

Ardından suratına o buz gibi ifadeyi takınıp tekrar doktora döndü. Omuzunu dostane bir şekilde birkaç kez sıvazlayıp durdu. Doktorun aşağı doğru eğdiği bir omzu Toprak'ın sert baskısını belli eder cinstendi.

Masadakiler gülmek istese de şu gergin ortamda gülmenin hiç de sağlıklı olmadığını düşünüp kendilerini tuttular. Adamın omzu çıkmak üzereydi!

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi.
"Gel ben sana espriyi göstereyim."dedi aynı zamanda.

Elini kemerinin üzerinden çekip göğsünün üzerinde yazan yazıyı işaret etti.
"Bak bakalım burada ne yazıyor?"dedi sesindeki alaycı tınıyla.
"Arslan." diye karşılık verdi adam kısık çıkan sesiyle.

Ardından Eylül'ün yaka kartını gösterdi Toprak parmak ucuyla.
"Peki burada ne yazıyor."

"Eylül Arslan."

"Aynen öyle." dedi Toprak başını aşağı yukarı sallayarak. Ardından elini kaldırıp yüzüğünü gösterdi.
"Bu."dedi sorgulayan sesiyle.

"Yüzük."

Eylül'ün elini tutup kaldırdı.
" Bu."dedi tekrar.
Aynı cevabı aldığında ellerini indirip birbirine kilitledi. Ve tekrar kaldırıp herkesin gözüne sokarcasına konuştu.

" Birleştir bakalım ne çıkacak ortaya."dedi alayla. Ardından masaya göz gezdirip karşısındaki adama dikti bakışlarını.
Birkaç saniye cevap vermesini bekleyip adamın omzundaki elini sıktı.
Adam yüzünü buruşturup "Evlisiniz." dedi  fısıltıdan farksız sesiyle.

"Doğru cevap." dedi Toprak alayla.
Adamın omzundaki elini çekip yüzünü Eylül'e çevirdi.
Birkaç saniyeliğine yumuşayan bakışlarını tekrar buza çevirip masaya döndü.

Birbirlerine kenetlenmiş ellerini gösterip" Duyduğunuz gibi biz evliyiz. Daha öncesinde bilmiyordunuz çünkü bilmenize gerek yoktu. Şimdi öğrendiğinize göre herkese afiyet olsun." dedi.
Daha fazlasına gerek yoktu. Bu kadarını bilmeleri yeterliydi onlar için.

Ve yerine doğru ilerledi. Elini bırakmadan Eylül'ün sandalyesini çekip sadece onun ve yanlarında oturan birkaç kişinin duyacağı tonda konuştu. "Geç güzelim."

Yanlarında oturan birkaç kişi duydukları ile bir süre ikiliye bakıp ardından göz göze geldiler. Hepsi suratındaki o hayret dolu bakışlarla tekrar yemeklerine döndü.

Kendilerini izleyen birkaç kişiyi umursamadan Toprak'ın kulağına doğru yaklaştı Eylül.
"Şuan masadakiler senden korkuyor farkında mısın?" diye mırıldandı.

Toprak masaya göz gezdirip tekrar Eylül'e döndü.
Yüzünün her santiminde gözlerini gezdirip bir elini Eylül'ün beline koydu. Kendine doğru yaklaştırıp kulağına eğildi.

"Ben de senden korkuyorum, çaktırma." diyerek göz kırptı.

Fısıltılı sesi Eylül'ün her bir zerresini heyecanlandırsa da çaktırmayıp muzipce gülümsedi.
Toprak tekrar eğildi " Hanımcılık kazanacak." deyip sırıttı.
Onları izleyen birkaç göz hayretle dona kalsa da birisi hışımla yerinden kalktı.

"İnanmıyorum ya. Gözlerimizin önünde birbirlerini seviyorlar."diyen kadın elindeki tepsiyi sertçe masaya bırakıp uzaklaştı. Arkasından giden birkaç kişinin aksine masada kalanlar kahkahalarla gülerken soğuk adam Toprak bile gülümsemişti.
Şüphesiz bu gülümseme sevdiği kadına daha yakın olmanın verdiği mutluluğun gülümsemesi idi.

Masadaki gözler ara sıra ikiliye dönse de onlar umursamıyordu. "Hepsi bitecek." dedi Toprak kendi peynirini Eylül'e vererek. Ardından kendi tabağındaki siyah zeytinleri de onun tabağına koydu.
Karısı çok zayıflamıştı. Kendine de bebeğe de iyi bakmalıydı.

Eylül ise hızla başını salladı. Zaten bu aralar çok yemeye başlamıştı. Tabaklarını tepeleme dolduruyordu. Kendi yeşil zeytinlerini Toprak'a verip yemeğini yemeye devam etti. İkisi de karınlarını doyurduklarında Toprak tepsileri bırakıp geri döndü.

Birlikte yemekhaneden çıkarlarken tüm gözler onların üzerindeydi.
"Hadi sana kolay gelsin." dedi Eylül koridorun köşesinden sapacağı sırada el sallayarak. Burada yolları ayrılıyordu çünkü Toprak'ın odası bu binanın üst katındaydı. Eylül'ün diğer binaya geçmesi gerekiyordu.

Toprak ise el sallayıp gitmeye kalkan karısının kolunu tuttu hemen.
"Nereye?" diye sordu hızla.

Eylül ise arkasını gösterip "İşimin başına." diye mırıldandı.

Koridora göz gezdirip tekrar Eylül'e baktı Toprak. "Tamam bir kere öpeyim bari."

"Biri görür." diyerek elinden kurtulup sinsi sinsi gülerek yürümeye başladı Eylül. Arkasını dönüp dil çıkarttığı sırada Toprak gülmemek için kendini tutuyordu. Onun bu neşeli yüzü hiç solmasın istiyordu.

* * *

"İkinci izotoniği taktık mı?"

"Evet, şimdi taktım." diyerek deske Gizem'in yanına oturdu Eylül. Gizem bilgisayarda hastanın takibine bakarken başka iki hemşire de hastaların vitallerini alıyordu.

Dün gelen anne ve kızların durumu şuan iyiydi. Yalnızca anneleri gözetim altında tutuluyordu. Bugün de operasyon sonrası getirilen üç hasta vardı. Üçü de köylerini savunmak isteyen gencecik delikanlılardı.

Tam o sırada geniş kapıdan giren bir beden gördüler. Bu Toprak'tan başkası değildi. Önce gözlerini etrafta gezdirdi ardından deskte oturan Eylül ve Gizem'in yanına ilerledi. İşlerini bitiren iki hemşire de yanlarına gelmişti.

"Kolay gelsin." dedi Toprak deskin önünde durup dirseğinin birini yaslayarak.

"Sağolun yüzbaşım." dedi Eylül de imayla. Sabah Eylül kaçtığı için geldiğine adı gibi emindi.

Toprak cebinden iki tane merhem çıkarıp konuşmaya başladı.
"Bunları süreceğim ama maalesef ulaşamıyorum. Sizden yardım alacaktım."

Yanlarındaki üç kişi bir Toprak'a bir Eylül'e bakarken hiç söze girmiyorlardı.
"Aa öyle mi? Sait Bey'in işi de tam bitmişti." diyerek yeni vital alıp gelen hemşireyi gösterdi Eylül.

Toprak da dahil herkesin gözü adama dönerken hızla başını iki yana salladı.
"Sait Bey'in tekrar işi çıktı. Değil mi Sait Bey?" diyerek elini dostane bir şekilde omzuna attı Toprak.

"Evet." diye karşılık verdi adam da.

"O yüzden hemşire hanım, sizden rica ediyorum."

Eylül önce gözlerini devirip sonra ayağa kalktı. "Buyrun yüzbaşım, şu sedyeye geçin."

Toprak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Eylül yanına gelmişti. Yan yana yürürlerken
"Kaşınıyorsun Toprak." diye mırıldandı.

Toprak sedyeye oturduğunda Eylül paravanı çekip kapattı. "Aa ayıp ama hemşire hanım. Koskoca yüzbaşıya öyle söylenir mi?" diyerek üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başladı Toprak.

Eylül onun ellerini ittirip düğmeleri açtı ve üzerinizden çıkarmasına yardımcı oldu. Tişörtünü de çıkardı birşey demeden.

Derin bir iç çekti. Onun bedenindeki morlukları görür görmez gitmişti aklındaki herşey.
Toprak ise onun gözlerindeki değişime şahit olmuştu.

Göz göze geldiler sonra. Eylül yüzüne bir tebessüm yerleştirmeye çalıştı.
Ellerini Toprak'ın yanaklarına yerleştirip yüzünü avuçları arasına aldı. Dudaklarına küçük bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Al bakalım öpücüğün. Bunun için geldiğini biliyorum." diyerek merhemlerin birini eline aldı.

"Nasıl da tanır..." dedi Toprak da gülerek.

Eylül merhemden biraz eline sıkıp göğsünün üzerindeki ve karnındaki morluklara sürdü. Ardından sırtına da sürdü. Ayak bileğine süreceği merhemi eline aldığında Toprak onu durdurdu. "Kendim sürdüm." dedi aynı zamanda.

"Tamam o zaman. Biraz bekle istersen yeni sürdük." dedi Eylül.

"Gerek yok. İşim var." diyerek tişörtü üzerine geçirdi. Ardından gömleği de giydi. Eylül düğmeleri ilikledi.

Toprak yanağına bir öpücük kondurup oturduğu sedyede ayağa kalktı. Eylül'ün bakışları yukarı doğru dönmüştü şimdi. "Teşekkür ederim güzelim." dedi Toprak.

Eylül paravanı açtı. "Rica ederim. Kolay gelsin. Yorma kendini."

"Sende yorulma. Sakın ağır birşey kaldırayım falan deme." diyerek çıkışa yöneldiğinde tebessüm ederek el salladı Eylül.

Toprak  çıkıp işinin başına döndüğünde Eylül de işine döndü. Akşam yemeğine kadar çalışan ikili birbirlerini görmemişti. Eylül'ün işi bitmişti. Akşam nöbete kalacaklarlara tebessüm ederek "Kolay gelsin." dedi.

Oradan çıkıp yemekhaneye geçti. Masaların birinde orta tarafta oturan Toprak'ı görüp yanına doğru ilerledi.
Yanındaki sandalye boştu ve bir tepsi daha vardı.
"Afiyet olsun." dedi tebessüm edip Toprak'ın yanına oturarak.

Toprak başını kaldırıp yanına baktı ve tebessüm etti. "Sana da güzelim."

Toprak'ın kendi yemeğini bile Eylül'e yedirme çabaları ile son bulan akşam yemeğinden sonra kendi tepsilerini bırakıp çıkışa yöneldiler.
"Sen odaya çık. Benim biraz işim var."
dedi Toprak.

Eylül başını sallayıp odaya geçti. Toprak Eylül'ün valizini kendi odasına getirmişti ama henüz yerleştirmemişti. Odaya girip ayakkabısını çıkartarak kenara koydu. Çift kişilik eski bir yatak, fazla büyük olmayan bir dolap ve bir komodin vardı. İki kapı vardı dolabın iki yanında. Önce birine girip baktı. Biri tuvalett,i diğerine baktığında ise küçük bir banyoydu. Sadece küçük bir lavabo ve duş yeri vardı.

Başörtüsünü açıp saçını arkadan küçük bir topuz yaparak banyoya geçti. Abdest alıp başörtüsünü taktığında duyduğu ses ile kapıyı açıp başını uzattı. Toprak gelmişti.

"Sen namazını kıldın mı? Kılmadıysan birlikte kılalım." dedi Eylül ona bakarak.

Toprak kapının önünden ilerleyip Eylül'ün yanına geldi ve alnına bir öpücük kondurdu. "Ben kıldım güzelim." dedi.

Eylül başını sallayıp odaya girdiğinde Toprak yeniden masasının başına geçti. Operasyon için ölürdü de sonraki şu dosya-evrak işleri onu bitiriyordu.

Eylül önce namazını kıldı. Ardından yanında getirdiği küçük Kur'an'ı alıp okumaya başladı. Okurken sesli okuyordu. Ne kadarlık olursa olsun bebeğinin de duyup huzur bulmasını, anne karnından itibaren Kur'an ile büyümesini istiyordu.

Kur'an okumayı bitirip kucağına bıraktı. Elini semaya açıp gözlerini kapattığında kapının sesi duyuldu.
Gözleri kapalı duasını ettikten sonra ellerini yüzüne sürdü önce. Ardından ellerini minik karnına götürüp okşadı. Toprak ise koca bir tebessüm ile onu izliyordu.

"Allah kabul etsin güzelim." diyerek Eylül'ün yanına gelip alnına bir öpücük kondurdu. "Yatalım mı artık." dedi gözlerinden yorgunluk akarken.

"Amin. Yatalım hadi." diyerek ayağa kalktı Eylül. Kur'an'ı dolaba, üst rafa koydu. Kendi için ve Toprak için kıyafet çıkarttığında Toprak ışığı kapatarak yanına geldi.
Şimdi sadece dışarıdan vuran ışık aydınlatıyordu odayı.

Toprak üzerini değiştirip kendini yatağa attıktan sonra Eylül de yattı yanına. Işığın kapalı olmasına şükrediyordu. Toprak saçını görürse ne tepki verirdi bilmiyordu. Eninde sonunda görecekti ama o an şimdi olsun istemiyordu.

"Gel buraya." diyerek kolunu açtı Toprak. Eylül onun göğsüne yatıp kollarını sımsıkı beline sardı. "Nasıl özlemişim." dedi Toprak saçını koklayarak.

Diğer elini de Eylül'ün yüzüne götürüp okşamaya başladı.
"Bir de beni düşün." dedi Eylül. "Ev bomboştu, yatak buz gibi."

"Artık buradayım." dedi Toprak. Sımsıkı sardılar birbirlerini.

"Ne oldu ben yokken?" diye sordu Toprak.

Derin bir nefes alan Eylül konuşmaya başladı. "Ben evimizde kalmaya devam ettim. Erva ve Deniz'in bebeklerinin olacağını öğrendik. Melih sözlendi. Barış sade bir nikâhla evlendi."

"Evlendi mi?" dedi Toprak şaşkınlıkla.

"Hı hı. Düğün yapmadılar."

"Mutlu olurlar inşAllah. Ben ararım bir ara onu."

"Amin." dedi Eylül. İkisinin de sesinden uyku akıyordu.

"Bıraksalar şöyle sana sarılarak sonsuza dek yanında kalsam " diye mırıldandı Toprak son kez.

Eylül başını kaldırıp onun boynuna öpücük kondurdu. Elinin birini Toprak'ın yüzüne yerleştirip gözlerini kapatarak uykunun kollarına bıraktı kendini.




Selamın aleyküm•

Nasılsınız? Bölüm nasıldı?

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Sizleri seviyorum Allah'a emanet olun•


Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

2.1M 108K 96
-yorumlarda spoiler olabilir- "Sevmezler Öğretmen Hanım. Burada öğretmenleri sevmezler. Acımadan öldürürler seni, Aybüke Öğretmen'i Necmettin Öğretme...
DİCLE Door 👑

Spiritueel

235K 12.1K 36
Siz: Bir dakika... Siz: Ben Zehra olmadığıma göre siz kimsiniz? 0588*******: Ne demek Zehra değilsin? Benim tek kız kardeşim Zehra. 0588*******: Şaka...
1.4K 227 11
İnsan rotasını kaybedebilir miydi? Ben kaybetmiştim. Onca kalabalığın içinde gideceğim yeri bilmiyorum ama bir yıldız var gökyüzünde; kaybettiğim her...
634K 42.3K 107
[22.12.2020 - 05.04.2021] Bir kadın düşünün kendi halinde mesleğini yapan doktor...●■ Bir adam düşünün nişanlısını kaybettikten sonra ,nişanlısının...