SİYAH ZAMBAK (+18)

By matmazelldusleri

701K 37.8K 79.1K

'•Oysa biz hep bir yarım, biraz da tamdık. Şimdi ruhumdan aldığın parçaları kim birleştirecek sevgili?•' More

SZ • 1 |❝Sokaktaki Yabancı.❞|
SZ • 2 |❝Uyan Artık Sarışın, Masal Bitti.❞|
SZ • 3 |❝Kanatları Yaralı Kadın.❞|
SZ • 4 |❝Vurgun.❞|
SZ • 5 |❝İncinmesin Kanatların.❞|
SZ • 6 |❝Dudaktan Kalbe.❞|
SZ • 7 |❝Acılar Ve Yalanlar❞.|
SZ • 8 |❝Son Gece.❞|
SZ • 9 |❝Kapten Kalbe.❞|
SZ • 11 |❝Diken Ve Kasırga.❞|
SZ • 12 |❝Ateş Ve Barut.❞|
SZ • 13 |❝Rastlanışlar ve Kaybedişler.❞|
SZ • 14 |❝Düşler Ve Düşüşler.❞|
SZ • 15 |❝Geceye Yakışan Kadın.❞|
SZ • 16 |❝Yeniden Parlayan Ruhlar.❞|
SZ • 17 |❝Bir Şeytanın Son Günahı.❞|
SZ • 18 |❝Ateşten Yapılmış Kırmızı Kurdeleler.
SZ • 19 |❝Kalpteki Avare.❞|
SZ • 20 |❝Geçmişin Sanrıları.❞|
SZ • 21 |❝Nabızda Yangın.❞|
SZ • 22 |❝Günah Ve Günâhkar.❞|
SZ • 23 |❝Bir Meleğin Sanrıları.❞|
SZ • 24 |❝Şeytanın Uyanışı.❞|
SZ • 25 |❝Esaretin Bedeli.❞|
SZ • 31 Aralık Duyurusu •

SZ • 10 |❝İlk Nefes.❞|

26.8K 1.4K 4.7K
By matmazelldusleri

Herkese yepyeni ve upuzun bir bölümden merhaba! Bölüme başlamadan oy verirseniz çok çok sevinirim, satır aralarına yorum yapmayı ve görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın. 

Orucumuzu açın diye bekledim, gecikme için kusura bakmayın.✨

🖤🕸️🖇️

Can suyu, umut vermeli dudakların; aşka hasret dudaklarıma.

Bir adam varmış, biraz deliymiş. Hiç kabul görmediği bu dünyaya inat, çiçekli pencereleri varmış. Bir gün çiçekleri yakmış adam, kendisini de orada asmış.

Bir kadın varmış, dünyayı hiç kabul görmeyen adama aşık. Hayatını güle oynaya yaşayan, dünyayı, yaşamayı çok seven. Çiçekli pencereleri olan adam ölmüş bir gün. Hayatını güle oynaya yaşayan kadın gülmez olmuş bir daha. Sonra kadının bir kızı varmış, o da severmiş çiçekli pencereleri.

Gökyüzünde uçan uçurtmaları kovalar, arkadaşlarıyla saklambaç oynayıp çiçeklerle konuşurmuş küçük kız. Çiçeklerle konuşan kızın eline bir diken batmış sonra, çok ağlamış küçük kız. Sonra kadın gelmiş, çiçekleri yakmış, ama öldürmemiş kendini bu genç kadın. Küçük kızı için yaşamayı seçip, göğüs germiş her zorluğa...

Kendimi yaşıyor gibi değil, sıkışmış gibi hissediyorum çoğu zaman. Bu eve, bu yola, bu hayallere, bu hayata bile. Sebep olmadığım, elimde olmayan, iradem dışındaki şeylerin bedelini yıllardır ödemekle bitmedi. Annem 'bazı şeylerin insanı mezara kadar takip ettiğini' söylemişti. Sanırım her konuda olduğu gibi bu konuda da haklıydı.

Özlediğim şeyler vardı mesela. Bana bakıp beni büyüten gözleri, ruhumu ferahlatan cümleleri vardı. Ne bileyim işte beni bu zindanda meşgul eden sözleri vardı. Uzun yıllar gözümün önünden gitmemişti babamın cansız bedeni. Uzun dakikalar izlemiştim o tavanda asılı duran ipi. Zamanla hafifledi acılarım, yorgunluğum. Geçmedi, unutulmadı ama bir şekilde hafifledi işte.

Şimdilerdeyse daha iyiydim fakat hayata karşı bir boş vermişliğim vardı. Ergenlik zamanlarımı babamın mezarının yerini bulmakla harcadığım için yaşıtlarıma nazaran heyecan dolu bir çocukluk geçirememiştim. Şimdiki boş vermişliğim, bir zamanlar önemsenmemişliğimin sonucuydu. Dört yıl boyunca aradım babamın mezarını, yerini söylemedi annem. O zamanlar çok acısının olduğunu düşünerek fazla üstüne gitmemiştim fakat şimdi anlıyordum ki; bunun sebebi acı değildi unutmayı istediğindendi. Unutmak istiyordu babamı. İlk aşkını, umutlarını, gülümsemelerini, kahkahalarını, göz yaşlarını. Bütün hayatını unutmak istiyordu.

Hayatımız göçebe olduğu halde hafızamız yerleşiktir. Biz hiç durmadan hamleler yapsak da, hatıralar bizim arkamızda bıraktığımız yerlere sımsıkı bağlı kalırlar ve orada evcil bir hayat sürmeye devam ederler. Çok uzaklara bile gitse insan, gerçeklerden hiçbir zaman kaçamazmış.

Şu an yaşadığım tek gerçeklik Karan'dı. Avucumun içinde sımsıkı sıktığım gömleğine ve belimin etrafına sardığı kollarına baktım. Hemen birkaç dakika önce güçsüz düşen bedenimi kucağına almış başımı omzuna bastırmıştı. Acemi parmaklarımı saçlarımın arasında dolaşırken arada bir kulağıma bir şeyler fısıldıyordu fakat ne dediğini tam anlayamıyordum. Yanağımı yasladığım omzundan kaldırarak yanağımdaki ıslaklıkları sildim. Ağlamıyordum artık. "Karan, kokluyor musun sen beni?"

Saçlarım arasındaki elini belimin kavisine yaslayarak şişen dudaklarıma baktı. "Belki biraz." Beceriksizce gülümseyip burnumu Karan'ın boynuna yaslayarak içime derin bir nefes çektim. "Sarışın, ne yapıyorsun?" Burnumun ucunu tenine sürtüp geri çekildiğimde gülümsüyordu. "Parfümün hoşuma gidiyor." Isırdığı dudaklarını serbest bırakıp tek eliyle elbisemin yakasını düzeltti. "Sende benim hoşuma gidiyorsun." Kuruyan dudaklarımı ıslatırken geçen dakikalar dikkatimi çekti. Yarım saati aşkın bir süredir buradaydık. "Salona geçelim mi artık-" Karan aniden sözümü keserek "Dudaklarının ateşi mi var senin?" diye sordu kızaran dudaklarıma bakarken.

Parmaklarımı şişmiş dudaklarımın üzerinde gezdirip artan ısıyı hissettim. "Ağladığım zaman olur genellikle, neden sordun ki?" Parmaklarımı aşağı doğru çekip baş parmağını dudağımın üzerinde gezdirdi. "Göz alıcı görünüyorlar." Kalçamın altında hissettiğim bakıyla rahatsızca boğazımı temizlediğimde aceleyle elini çekerken başını yatak başlığına yaslayıp gözlerini kapattı.

Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken içimdeki dürtüye engel olamadan dudaklarımı yutkunurken hareket eden âdem elmasına bastırdım. Kapattığı gözlerini aralayıp sersemce gülümsedi. "Benden hoşlanıyorsun değil mi?" Boynuna birkaç küçük öpücük daha bırakıp parmaklarımı ensesindeki saçlara doladım. "Belki biraz." Bana verdiği cevabı cevap olarak kullanmama göz devirdi. "Düzgün cevap versene kızım." 

Saçlarını canını yakmamaya çalışarak geriye asıldığımda ağzından edepsiz bir mırıltı çıkardı. "Çek elini şuradan." Dudaklarımı ağzımın içine yuvarlarken başımı sessizce iki yana salladım. "Hoşuna gidiyor işte." Ağzını aralayıp güler gibi bir ses çıkartıp elini saçlarımın arasına daldırdı. "Devam et o zaman." Sıkıştırdığım saçlarını canını yakmamaya çalışarak çekiştirirken belimde dolanan parmaklarını yok saymaya çalıştım. "Öpebilir miyim seni?" Gözlerini aralayıp ciddi olup olmadığıma bakarken sersemce gülümsedi. "Bana soru sorma, sadece yapış dudaklarıma." 

Yüzüne erişebilmek için kalçamı yukarı kaldırarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Karan bu teması ufak bir mırıldanmayla karşılarken parmaklarını bileğime dolayarak elimi saçlarından uzaklaştırdı. Yüzünü dudaklarıma bastırıp dilini aralık ağzımdan içeri soktuğunda ellerini bileğimden çekerek belime doladı. Kalçam sertçe kucağına düştüğünde kesik bir nefes verip öpüşümü hızlandırdım. Belimi kavrayan parmakları sanki tenimde bir açıklık arıyor gibi geziniyordu. Sanki tenime dokunmaya ihtiyacı varmış gibi. İkimizin de nefesleri sıklaşmaya başladığına Karan'ın parmaklarının aceleci tavrına daha fazla dayanamayarak bir anlık gafletle elini bacağıma yerleştirdim. Çıplak bacağıma temas eden teniyle birlikte kapattığı perdelerini aralayarak kaşlarını çattı. Karan'ın bu tavrını umursamadan kucağında kıpırdandığımda boşta kalan elini boynuma dolayarak yüzümü dudaklarından uzaklaştırdı. 

Hızlanan nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken farkında olmadan yutkunarak çattığım kaşlarımla Karan'a baktım. Derin derin alıp verdiği nefesler yüzüme peyda olurken boynumdaki eliyle yüzümü kendine yaklaştırdı. "Sarışın, ne yapıyorsun?" Göğsüne yasladığım ellerimi aşağı kaydırarak başımı kaldırıp gözlerimi yüzüne diktim. "Üzerimde elbise olduğu için tenime dokunamıyordun." İrislerini kısıp bacağımdaki elini sıklaştırdı. "Soyun o zaman, bacaklarına dokunmak istemiyorum." Islak dudaklarımı parmak uçlarımla silerek bacağımdaki eline baktım. "Emin misin?" Çehresi aşağı doğru indiğinde irislerimi takip ederek sıkı sıkıya tuttuğu bacağıma baktı. "Değilim sanırım." Kıkırdayıp gömleğinin düğmelerini çözmeye başladığımda ensemdeki saçlarımı kavrayarak başımı geri asıldı. "Güzelim ne yapıyorsun, rahat dursana bir."

Çenemle belinin sol tarafındaki dövmeyi gösterip "Dövmenin geri kalanını merak ediyorum." diye mırıldandım. Kaşları yukarı kalkıp indiğinde kalan düğmeleri kendi açarak parmak uçlarını dövmenin üzerinde gezdirdi. "Bu kadarını görebilirsin." Parmaklarım teniyle temas ettiğinde kendi elini uzaklaştırarak beni izledi. "Nasıl yani dövme burada bitiyor mu?" Dilini dişlerinin üzerinde dolandırırken önüme düşen saçlarımı geriye atarak dişlerinin arasından aksi bir ses çıkardı. "Hayır. Alta, senin göremeyeceğin bir yere kadar devam ediyor." 

Ağaç şeklindeki dövmeye bakarken merakla dudağımı dişleyip parmak uçlarımla kabarıklığı takip ederek pantolon çizgisinde durakladım. "Görebileceğim yere kadar göster o zaman." İtiraz etmeden bacağımdaki eliyle tenimi okşayarak belindeki kemeri işaret etti. "Çıkar." Utanıp gözlerimi kaçırırken merakıma yenik düşerek kemer tokasını açarak kalın deriyi gevşettim. Karan ellerimi uzaklaştırıp kemerini belinden çıkartarak yanına bıraktı. "Yerinin rahat olduğunu biliyorum ama birkaç dakika kucağımdan kalkman lazım." Kalçamı yukarı kaldırıp dizlerimden güç alarak Karan'ın kucağından kalkarak gözlerimi devirdim. Haklıydı ama yine de öyle demesi hiç hoş değildi.

Kalçamı yatağın soğuk çarşafına yasladığımda Karan'da benim aksime kalçasını yataktan kaldırarak belindeki pantolonu çekiştirerek çıkardı. Gözlerimi kaçırıp parmaklarımı önümde birleştirerek oynamaya başlamıştım ki Karan boğazını temizleyerek yanına yaklaşmam için işaret etti. Dizlerimin üzerinde yanına yaklaşıp oturduğumda eliyle belinin yan tarafını gösterip ağaç şeklinde olan dalları görmemi sağladı. "Burası ağacın üst kısmı olan son yer. Bacaklarıma doğru ilerlerken geriye sadece kökü kalıyor ama sonu ağaç şeklinde değil bir yılanın kafası şeklinde bitiyor." Kaşlarım hayretle yukarı kalktığında baksırının lastiğini biraz aşağı çekerek kalça kemiğinin üzerindeki yılan kuyruğunu gösterdi. "Ağacın köküne dolanan bir yılan mı var yani?" Cevap vermeden sadece başını sallayarak beni onayladı. "Yılanın başı ağacın tam sonunda o yüzden daha fazla gösteremem." Namuslu çocuktu Aleyhisselam.

Parmaklarımı tekrar ağacın üzerine bastırdığımda aklıma gelen soruyla Karan'a döndüm. "Neden böyle bir dövme yaptırma gereği duydun?" Dudağının içini dişlerken irislerini teninde dolanan parmaklarıma çevirdi. "Adem ve Havva'nın 'Yasak Elma' hikayesini biliyor musun?" Kaşlarım merakla çatılırken başımı iki yana salladım. Hikayeyi anlatmak için boğazını temizleyip sessizce yutkundu. "Tanrı Adem ve Havva'yı yarattıktan sonra ikisini çok güzel bir bahçeye yerleştiriyor, Aden Bahçesine. Bütün bahçeyi iyi meyve veren; verimli ve güçlü ağaçlar dikiyor ve bunları Adem ile Havva'ya sunuyor. Fakat bunları Adem'e sunarken bahçenin en ortasındaki ağacı kast ederek 'Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin fakat asla ama asla iyiyle kötüyü bilen ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.' diyor." Dudaklarını ıslatıp ensesindeki saçları karıştırarak gözlerini üzerime çevirdi. 

"Uzunca bir süre ne Adem ne de Havva ağacın meyvesinden yemiyor çünkü ikisi de Tanrıya güveniyor. Ama günlerden bir gün bir yılan Havva'nın yanına yaklaşıp "'Tanrı gerçekten, "Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin" dedi mi?' diye soruyor. Havva'da ona "Bahçedeki her meyveden yiyebiliriz ama Tanrı bahçenin tam ortasındaki ağacın meyvelerinden yersek kesinlikle öleceğimizi bu yüzden yemememiz gerektiğini söyledi." diyor. Yılansa Havva'nın hiç beklemediği bir cevabı verip, "Kesinlikle ölmezsiniz, çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız." diyor. Havva yılandan duyduğu her şeyi kocası Adem'e anlatarak mutlaka o meyveyi yemeleri gerektiğini söylüyor. Ertesi gün bahçenin tam ortasındaki yasak ağaca gidiyorlar ve Havva dalından bir elma koparıp ilk ısırığı alıyor. Sonra ısırdığı elmanın devamını Adem'e uzatarak onunda yemesini sağlıyor." 

Parmaklarımı dövmeden uzaklaştırıp başımı eğerek Karan'a döndüğümde bir kolunu belime dolayarak beni yanına çekti. Başımı omzuna yaslarken hikayeye devam etmesi için yüzüne baktım. Merakıma gülümseyip buz gibi olmuş ellerimi avuçlarının arasına alarak çenesini başımın üzerine yasladı.

"Elmadan aldıkları ısırıkları yutar yutmaz birden ikisinin de gözündeki perde kalkıyor ve çıplak olduklarını fark ediyorlar. Havva bu durumu fark eder etmez yakındaki bir incir ağacından hem Adem'e hem de kendine önlük yaparak bedenlerini kapatıyorlar. Havva ve Adem o anda daha önce hiç hissetmedikleri bir duyguyu kendilerine aşılıyor. Utanç. Günah işledikleri için utanıyorlar. İkisinin zihninde yankı eden utanç su yüzüne çıkarken bahçede aniden Tanrı'nın sesini duyuyorlar. İkisi de korkuyla geri çekilip kendilerine elbise yaptıkları incir ağacının arkasına saklanıyorlar. Tanrı Adem ile Havva'yı bulamayınca 'Neredesiniz?' diye sesleniyor onlara. Havva dikildiği yerde utançla başını eğerken Adem'in Tanrı'ya olan korkusu artıyor ve ağacın arkasından çıkarak Tanrı'nın yanına ilerliyor. Tanrı tekrar 'Neredeydiniz?' diye soruyor. Adem başını yere eğerken 'Bahçede sesinizi duyunca çok korktum, çünkü çıplaktım. Bende bu yüzden saklandım.' diyor."

İçine derin bir nefes alırken elini saçlarımın arasına daldırıp saç diplerimi okşadı. Hissettiğim rahatlamayla gözlerimi kapatarak zarifçe tebessüm ettim. 

"Tanrı anlıyor tabii yasak meyveden yediklerini. Tanrı daha sonra Adem ile Havva için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi. Hissettikleri utanç duygusunu bastırmak içinde ilk kurbanı kesti. İşlediği günahtan dolayı Havva'nın hem Adem'le hem de Tanrı ile arası bozuldu. Ve günün sonunda Tanrı Havva'yı Aden bahçesinden, Adem'i de cennetinden kovdu. Tanrı hem Havva'ya hem de Adem'e kişisel cezalar verdi. Adem'in çalışmasını ve yemek bulmasını zorlaştırdı. Havva'ya ise Adem'in cezasına eş değer bir ceza verdi. Havva'nın yanına geldiğinde ona; "Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim" deyip, "Ağrı çekerek doğum yapacaksın." diye de ekliyor. Bütün doğum sancısı, adet, hamilelik mide bulantısı gibi etkiler de bu cezadan kaynaklanıyor." 

Dövmenin üzerinde gezdirdiğim parmaklarım duraksadığında Karan'da çenesini başımın üzerinden ayırarak gözlerime daldı. "Hikayeyi anladım, peki dövmeyi neden yaptırdın?" Konuşmak için dudaklarını ıslatmadan önce alnıma uzun bir öpücük bırakıp tebessüm etti. "Ağaç yasak meyveyi yetiştiren ağacı, yılansa Havva'yı kandıran yılanı temsil ediyor. Hayatım çok toz pembe olmasa da üzerimdeki dövmenin baskısını her hissettiğimde haramdan uzak durmam gerektiğini hatırlıyorum. Bu şey bir tek yemeklerde, parada geçerli değil. Kendime koyduğum bu kural kadınlar içinde geçerli." Başımla söylediklerini onaylayarak derisini kabartan dövmesine baktım. "Harama dokunmuyorsun." 

Saçlarımdaki eli sıklaşırken onaylayan mırıltılar çıkartıp başını geriye atarak gözlerini kapattı. "Bu daha önce kimseyle birlikte olmadığın anlamına mı geliyor?" Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde gülümsediğini gördüm. "Hayır, daha önce birlikteliklerim oldu ama bunda karşı tarafında rızası vardı." İçimde kabaran merak duygusuyla yerimde kıpırdanıp elbisemin açıkta bıraktığı bacağımda değişik şekiller çizmeye başladım. "En son ne zaman biriyle birlikte oldun?" Kapattığı göz kapakları açılırken yalancı bir ciddiyetle kaşlarını çattı. "Sana ne bundan?" Bozulduğumu belli etmemeye çalışarak gülümseyip omuzlarımı silktim. "Merakımdan sordum." Sersemce sırıtıp yanımda duran pantolonuna uzanarak yataktan kalktı ve kalın kumaşı bacaklarına geçirdi. Gömleğini giyme gereği duymadan tekrar yanıma oturduğunda üzerime eğilerek bacaklarımın yanındaki kemerini eline aldı. "Hoşlanıyorsun benden değil mi?" 

İkidir sorduğu soruya gözlerimi devirip sarı saçlarımı düzelttim. "Hayır." Tebessümü bozulurken dudaklarını dişledi. "Güzel. O zaman bu durumda pekte helalim sayılmazsın." Kaşlarım çatılırken başımı kaldırıp ciddi olup olmadığına baktım. "Ne demek bu?" Kemeri beline geçirip gömleğini de giydiğinde düğmelerini iliklerken bana döndü. "Benim olmayan bir şeye dokunmam ya o yüzden dedim. Yaşadığım şeylerde karşı tarafında rızası olması gerekiyor." Verdiğim nefes ciğerlerimde titrerken Karan yataktan ayağa kalkarak karşıma dikildi.

"Nasıl yani bir daha beni öpmeyecek misin?" İnatla başını iki yana sallarken eliyle gömleğini pantolonun içine soktu. "Dokunmayacağımda." Yanaklarımın içini dişlerken kaygıyla, "Bu bir daha görüşmeyeceğiz de demek mi oluyor?" Kollarındaki son düğmeleri geçirirken göz ucuyla bana baktı. "Seninle görüşmek için nedene ihtiyaç duymadığımı söylemiştim. Arkadaş gibi bir şeyde olabiliriz." , "O zaman birlikte de uyumayacağız." Değindiğim konu dikkatini çekmiş olmalı ki başı hızla yukarı kalkarken bakışları saniyesinde beni buldu. "Ne demek lan birlikte uyumayacağız?" 

Umursamazca omuzlarımı silkip başımı yastığıma bastırdım. "Arkadaşlar kaç yılından beri birlikte uyuyor da benim haberim yok? Arkadaşlar birlikte uyumazlar Karan." Kaşları hızla çatılırken bir kaç adımda yatağa yaklaşıp sinirle soludu. "Bana annenin laflarıyla gelme. Lan biz arkadaş mıyız?" Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp Karan'a sırtımı dönerek yorganın altına girdim. "Bunu diyen sendin." Üzerime örttüğüm yorgan verdiği serinlikle üzerimden kalkarken kolumu kavrayan eli beni kendine çevirip bedenini üzerime devirdi. "Demedim say ve hemen şimdi öp beni." Sinsi gülümsemem yüzümde genişlerken dudaklarımı kulağının köşesine sürttüm. "Sende öptüm say o zaman." 

Dudakları şaşkınlıkla aralanırken bende o dalgınlığını fırsat bilerek kendimi yataktan kaldırdım ve hızlı adımlarla odadan çıktım. Salona geçtiğimde Baran oturduğu koltukta yoktu. Gökhan ve Duman ise bir telefonun başında toplanmış yüzlerine oturan ciddiyetle bir şey izliyorlardı. "Baran nereye gitti?" Duman başını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde oturuşunu düzelterek telefonunu Gökhan'ın elinden aldı. "İşi varmış, gitti. Sana da selam söyledi." Kibarca tebessüm edip tekli koltuğa oturduğumda Karan'da salona girmek üzereydi. 

İçeri girer girmez gözleri direk beni aramış bulduğunda ise tehditkar bir ifadeyle gözlerini kısıp üzerime yürümeye başlamıştı. Şımarıkça koltuğuma sinip Karan'ın üzerime kapanan bedenine baktığımda sinirli nefesleri yüzüme dağıldı. "Ulan ne arkadaşı delirtme beni, birde öptüm saymış!" Karan'ın arkasında bir hareketlenme olduğunda başımı sağa doğru eğip yanımıza gelen Gökhan ve Duman'a baktım. "Ne oluyor bebeğim ne bu sinir? Kim kimi öpmüş?" Üzerimdeki beden Gökhan'ın gevşek tavrıyla daha sinirlendiğinde boğazımı temizleyerek Karan'ı üzerimden ittirmeye çalıştım. "Duman alır mısınız Karan'ı üzerimden?" Karan'ın dudakları iyice aralandığında koltuğa yasladığı ellerini yumruk yaparak Duman'a ters bir bakış attı. "Geri çekil arada kaynatırım seni." 

Az ilerdeki ikilin adımları durduğunda, Duman yüzüme tuhaf bir bakış atıp kalktığı koltuğuna geri oturdu. "Karan, üzerimden çekilir misin?" Yüzüme sinirli bir nefes bırakıp sırtını dikleştirerek birkaç adımda Duman'ın yanına ilerleyerek yanına oturdu. Dudaklarımı ağzımın içine yuvarlarken Gökhan parmak uçlarında yanıma gelip koltuğun koluna oturdu. "Ne yaptınız siz odada?" Kulağımı gıdıklayan sesine gülümseyip gözlerimi devirdim. "Terbiyesizlik yapma Gökhan, bir şey yapmadık." Dudağını büzüp Karan'a kısa bir bakış atarak kulağıma eğildi. "Niye sana kızgın boğa gibi bakıyor?" Önümde birleştirdiğim ellerimle oynarken başımı Gökhan'a kaldırıp onun yaptığı gibi dudaklarımı büzdüm.

Gökhan yüzünü buruşturup koluna dolanan saçlarımı ittirirken "Kızım örsene şunları, her tarafıma yapıştılar." diye söylendi. 

Gökhan'ın kolundaki saçları çekmesine yardım ederken omuzlarım düştü. "Ben bilmiyorum ki saç örmesini." Duman ve Karan'ın fısıldaşmaları kulağıma çalınırken Gökhan'ın aniden kafasını bana kaldırmasıyla dikkatim dağıldı. "Ben biliyorum, öreyim mi?" Gözlerim şaşkınlıkla büyüdüğünde güler gibi bir ses çıkardım. "Sen nereden biliyorsun saç örmeyi?" Elini koluma atıp beni uzun koltuğa çekiştirirken elini havada öylesine sallayıp kalçasını koltuğa yasladı. "Kızımın saçlarını örüyorum ya ondan." Başımı sallayarak hemen önünde ona sırtımı dönerek oturduğumda bakışlarımız Karan'la kesişti. Gökhan'ın saçlarımdaki elleri tepemden başlayıp aşağı doğu örmeye başladığında Karan'ın da gözleri örülen saçlarımda dolandı. 

"Sana bakıyor." Örgünün yamuk gitmemesi için yerimde sabit kalarak sadece "Hıhı." diyerek onayladım Gökhan'ı. "Sende ona bakıyorsun." Gözlerimi Karan'dan kaçırırken bu sefer daha kısık bir sesle "Hıhı." diye mırıldandım. "Hoşlanıyor senden, belli." Dudaklarım yukarı kıvrılırken parmaklarımı birbirine sürttü. "Hıhı." Gökhan eline aldığı bir tutamı daha diğerinin üzerine atıp tekrar kısık bir sesle kulağıma yaklaştı. "Sende hoşlanıyorsun ondan, o da belli."

Gökhan cevap vermem için öylece beklerken başımı hafifçe ona doğru çevirip dalgınca yüzüne baktım. "Öyle mi görünüyor?" Gökhan şapşal bir tavırla başını sallayıp örgüsüne devam ederken bende önüme dönerek uzunca bir süre Karan'ı izledim. 

Dağınık saçları alnına serpilmiş, siyahın tonlarında olan gözleri kısılmış saçlarımı izliyordu. Yüzü de güzeldi. Sivri burnu, yüzüne yakışan orta kalınlıkta kaşları, güzel dudakları vardı. Her yutkunduğunda hareket eden Adem elmasından bakışlarımı çekip, saçlarına çok yakışan ellerine baktım. Elinin üzerindeki damarlar ve uzun parmaklarıyla resmen bana 'Gel beni al.' diye bağırıyordu. 

"Ahu örgü bitti, toka versene bir tane." Karan'a dalan gözlerimi zorlukla ayırıp bileğime bakındığımda boş olduğunu fark ettim. Mahcup bir tavırla Karan'a baktığımda o da bana bakıyordu. "Karan, odamdaki çekmecelerde lastik toka olacaktı. Getirebilir misin?" Bir şey demeden oturduğu yerden kalkıp gittiğinde masumca gülümsedim. Gökhan'ın arkamdan gelen geniz kazıma sesiyle irkildiğimde birkaç saniye sonra aynı ses Duman'dan da çıktı. "Ne oldu, kusacak mısınız?" Gökhan endişeyle çıkan sesime sırıtıp başını iki yana salladı. "Yok be kızım, Karan'a gülüyoruz. Ev kedisine dönmüş dağ aslanı gibi adam. Ben bir bardak su istesem getirmez hayırsız." 

Elimi dudaklarımızın üzerine kapatıp gülmeye başladığımda Karan salona girerek elindeki tokayı Gökhan'a uzattı. "Karan bana bir bardak su da getirebilir misin?" Dudaklarını ıslatıp yine bir şey demeden mutfağa geçtiğinde Duman hayretle yüzüme baktı. Karan elindeki su bardağıyla tekrar salona döndüğünde susamış olmasam da suyu içerek bardağı masaya bıraktım. "Karan bebeğim, bana da su getirir misin?" Karan kalktığı koltuğuna rahat bir tavırla otururken kollarını arkasına yaslayıp bir bacağını diğerinin üzerine attı. "Git kendin al lan, hizmetçin miyim ben senin? Herife bak."

Gökhan bağladığı örgümü sağ omzuma bırakırken dişlerinin arasından cıklayarak Karan'a "Münasebetsiz." diye mırıldandı. Karan'ın bunu her ne kadar duymayacağını düşünse de duymuştu. Sinirle soluyup gözlerini üzerime diktiğinde "Herkeste ananın laflarıyla konuşuyor anasını satayım. Evin yaydığı enerjiye bak." diye söylendi.

Duman ve Gökhan gülmeye başladıklarında bende kendimi daha fazla sıkmaya gerek duymadan dişlerimi göstererek gülümsedim. Karan birkaç dakika sonra gülüşmelerimizden rahatsız olmuş ve hepimize göz devirerek gelen aramayı cevaplandırmıştı. Gökhan sıkıldığını belli eder bir şekilde oflayıp film izlemek istediğini söylediğinde onu kırmayarak televizyon kumandasını eline vererek mutfakta atıştırmalık hazırlamaya gittim. Henüz neden geldiklerini bilmiyordum fakat burada olmaları hiç fena sayılmazdı.

Elimdeki son paket cipsi de tabağa döküp salona geçtiğimde Karan'da görüşmesini bitirip gözlerini önündeki televizyona dikmişti. Herkes yerine yerleştiğinde televizyonu daha net görebilmek için kalın perdeyi kapatarak salona loş bir hava verdim. Yerime oturmak için harekete geçmiştim ki Gökhan üşüdüğünü söyleyerek benden battaniye istemişti. Birlikte elimde dört tane battaniyeyle geri döndüğümüzde Duman eline kumandayı almış televizyonu internete bağlayarak film bakmaya başlamıştı. 

Salonun oturma alanında duvara yaslı televizyona bakan iki uzun koltuk ve onların çaprazlarında iki tane de tekli koltuk vardı. Yemek masasından taraftaki koltuk diğerlerine nazaran daha uzun olduğundan annem onu oraya koymayı uygun görmüştü. Gökhan elindeki battaniyeleri uzun koltuğun üzerine bırakıp Duman'ı kolundan çekiştirerek televizyona uzanan koltuğa oturttu. "Karan sende şu koltuğa geç, o koltuk uzak kalıyor televizyona." Karan sessizliğini koruyarak Gökhan'ın gösterdiği koltuğa geçerek sırtını yumuşak koltuk koluna yaslayarak bacaklarını uzattı. Canı sıkkın görünüyordu. Koltuğun üzerindeki battaniyelerin birini Karan'a uzatıp diğer ikisini de Duman ve Gökhan'a vererek uzun koltuğa oturdum. Duman üzerine bıraktığım battaniyesini açarken Gökhan, Duman'ın yanına yerleşerek sırtını koltuğun koluna yasladı. "Sizin koltuklarda amma genişmiş, baksana Duman'la ikimiz sığdık." diye mırıldandı.  

Sona kalan battaniyeyi açıp üzerime örttüğümde Duman gözüne kestirdiği bir dizinin ilk bölümünü açarak kolunu Gökhan'ın sırtına doğru attı. Eğer ikisinin cinsel yönelimleri farklı olsaydı çok tatlı bir çift olabilirlerdi. Bacaklarımı bağdaş yapıp örtüyü üzerime iyice çektiğimde Gökhan kaşlarını çatarak bana döndü. "Ahu ne yapıyorsun orada? Geçsene Karan'ın yanına." Omzumdaki örgümü arkama doğru atıp başımı iki yana sallarken aniden Karan'ın sesini duymamla ona döndüm. "Gel." Dudaklarımı dişleyip battaniyemi kucağıma alarak ufak adımlarla koltuğun yanına vardığımda kendi battaniyesini yukarı kaldırarak oturmam için yer açtı. Açıkta kalan yeri örtmek için elimdeki battaniyeyi diğerinin üzerine örterek kendimi koltuğa bırakarak arkama yaslandım. Odanın ışığı hızla değişirken gözlerimi Duman'ın açtığı diziye çevirerek ekrana baktım. 

Herkes ekrana kitlenmiş jeneriğin bitmesini beklerken odada aniden yankılanan inleme sesleriyle utançla suratımı kapatarak başımı dizlerime yasladım. "Duman bu ne?" Karan'ın yanımdan yükselen sesi Gökhan'ın attığı kahkahalara karışırken televizyondaki ses gitgide artmıştı. "Lan kapatsana şunu!"

Karan hiddetle yerinde hareketlendiğinde ellerimi yüzümden çekerek ekrana baktım. "Kapanmıyor anasını satayım kumanda takıldı." Gökhan'ın attığı çığlıkla karışık kahkahaları hala devam ederken ekran siyaha büründü ve Duman diziden çıktı. "Ahu kusura bakma vallahi bilmiyordum böyle bir dizi olduğunu. Bilsem açar mıyım hiç?" Gökhan yere attığı bedenini zorlukla koltuğa çekerek sık sık aldığı nefeslerin arasından "Neydi lan açtığın dizinin adı?" diye sordu. Duman'ın yanakları utançla kızarırken "Sex Education." diye mırıldandı.

Karan burnundan sinirli bir nefes verirken bir kolunu arkamdan atarak arkasına yaslandı. "Ulan adında Sex olan bir dizinin nasıl başlamasını bekliyordun acaba?" Gökhan kumandayı alıp suratındaki sırıtmayla bir vampir dizisi açarken Duman'dan ses çıkmıyordu. "Karan sussana, utandırıyorsun çocuğu." Fısıldamamı duyduğunda başını acele etmeden bana çevirip dudağının içine dişledi. "Kızarmışsın, sanki sen utanmadın." Bakışlarımı kaçırıp önüme döndüğümde Karan hızlı bir hareketle kolunu belime dolayarak bedenimi kucağına çekti. Bacaklarıyla bacaklarımı kıstırıp başımı göğsüne bastırarak örgümü kendine uzak olan omzuma attı. 

Kendi yerime geçmek için yerimde kıpırdanırken belimdeki kolunu sıklaştırarak kulağıma eğildi. "Kıpırdama." Karan'a ters bir bakış atıp hemen yan koltukta oturan ikiliye döndüğümde bizimle ilgilenmediklerini fark ettim. Masadaki cips tabaklarından birini kucağıma çekip yemeye başladığımda gözlerimi ekrana çevirerek açılan diziyi izlemeye başladım. Baş karakterdeki adam baya yakışıklıydı. İlk bölüm kırk iki dakika, otuz üç saniye olduğundan çabuk bitmiş ve Gökhan hepimizden olumlu yanıt aldığında ikinci bölümü açmıştı.

İlgim tamamen diziye yöneldiği dakikalarda Karan'ın karnımın üzerindeki parmakları kıpırdandı. İçimi gıdıklayan parmakları elbisemin üzerinden göğsümün altında duraksadığında Karan tekrar kulağıma eğildi. "Sabahki pijamalarını giyip gelsene." Kaşlarım çatıldığında nedenini sormak için dudaklarımı aralamıştım ki Karan konuşmama fırsat vermeden "Git, giy gel." diyerek ısrar etti. 

Elbisemin açıkta kalan bacaklarının onu rahatsız ettiğini düşünüp odama geçerek üzerimden sabah çıkardığım pijamalarımı giyerek salona geri döndüm. Duman'ın bakışları üzerime düştüğünde "Elbisem açıldı da onu değiştirdim." diyerek yalan söyledim. Başıyla beni onaylayıp dizisini izlemeye devam ettiğinde bende koltuğa oturarak üzerimi örttüm. Karan kolunu tekrardan beline dolayıp beni kucağına yerleştirdiğinde bacaklarımı öne uzatarak sırtımı Karan'a yasladım. Yerime yerleştiğim an saniye kaybetmeksizin elini tişörtümün içine sokarak parmaklarını karnıma yasladı. Sabahtan beridir bunu yapmak için beklediği belliydi. 

Alıp verdiği nefeslerin sıcaklığı boynumu yakarken başını omzuma yaslayarak gözlerini kapattı. Baş parmağıyla tenimi okşarken sersemce gülümseyip diziyi izlemeye devam ettim. "Sarışın." Başımı kulağımın dibindeki dudaklarına bastırıp onun yaptığı gibi fısıldayarak "Efendim." dedim. Isırdığı dudaklarını serbest bırakırken karnımın üzerindeki elini yukarı doğru kaydırarak tenimde daireler çizdi. "Şimdi biz arkadaş mıyız seninle?"

Tırnaklarımı boynuma sürtüp yerimde kıpırdandım. "Evet." Kaşları alayla yukarı kalktığında parmağımı dişleyerek önüme döndüm. Aniden sırtımda hissettiğim rahatlamayla kaşlarım çatıldığında Karan'a dönerek titrek bir nefes bıraktım. "Ne yapıyorsun?" Sorumu umursamazlıktan gelip keyifle arkasına yaslandığında yüzüne dik dik bakmaya devam ettim. "Sütyen kopçanı açtım sadece, daha bir şey yapmadım." 

Gözlerimi devirip sırtımı Karan'ın gövdesine vurarak "Kapatır mısın şunu?" diye fısıldadım. "Önüne dön ve dizini izlemeye devam et. Tenini çok sıkmış, kalsın biraz böyle." diye söylendiğinde gözlerimi devirip örgümü arkama attım. Yediğim cipsler üçüncü bölümün başlangıcında bittiğinde kucağımdaki tabağı masanın üzerine bırakıp ellerimi ıslak mendille sildim. Gökhan elindeki kolayı höpürdeterek içmeye başladığında Duman'ın ensesine attığı sert tokada gülümseyip mendili boş tabağın içine bıraktım. Arkama geri yaslandığımda Karan karnımın üzerindeki parmaklarını sırtıma doğu kaydırıp kanatlarımın üzerinde gezdirdi. "Kanatların buz gibi." Üşüyen parmaklarımı birbirine sürtüp bedenimi hafifçe yan çevirerek buz gibi ellerimi Karan'ın koluna değdirdim. "Benim bedenim her zaman soğuktur. Isıtamıyorum bir türlü." Dilini ağzının içinde döndürüp Gökhan ve Duman'a kısa bir bakış attı. "Ben ısıtırdım da, ortam müsait değil şuan." 

İmayla gülümseyip başımı yukarı kaldırdım. "Ortam müsait olsa da ısıtmayacaksın Karan. Arkadaşlar birbirine bu şekilde dokunup bedenlerini ısıtmazlar." Çehresi sertçe kasıldığında elleriyle bedenimi sertçe önüme çevirip elini sırtımdan göğsüme doğru kaydırıp diğer kolunu belime doladı. "Benim bildiğim arkadaşlar..." Parmakları göğsüme dokunmadan etrafında daire çizerken diğer elini pijamamdan içeri sokarak iç çamaşır çizgimde gezdirdi. "Birbirine bu şekilde de dokunmazlar." Eliyle göğsümün hemen altındaki etimi sıkıp bıraktığında ses çıkarmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ben sana bu şekilde dokunduğuma göre, pekte arkadaş sayılmayız. Ha, ne dersin?" 

Kısık sesi tüylerimi diken diken ederken sertçe yutkunarak karnımın altındaki eline baktım. İrisleri gözlerimi takip ettiğinde dudaklarını kıvırarak parmaklarını bacağıma doğru kaydırarak kalçamın kenarını sıktı. Belim içe bükülürken battaniyenin üzerinden Karan'ın eline bastırarak hareketlerini durdurdum. "Yapma şunu." İtiraz etmeden elini bacaklarımdan çekerek tekrar karnımın üzerine yerleştirdi. "Neden, içini mi gıdıklıyorum?" Başımı salladığımda güler gibi bir mırıltı çıkartıp bilmiş edayla yüzümü süzdü. "Arkadaşlar birbirinin içini gıdıklamaz güzelim, böyle şeyler genellikle aşk kategorisine girer." 

Karan dudaklarını boynumdan uzaklaştırıp sütyen kopçamı kapattığında rahat bir nefes vererek dizimi izlemeye devam ettim. Akşama dizinin tam on altı bölümünü izledik. İki çaydanlık çay, yedi paket cips, üç şişe kola ve tam bir paket mısır yemiştik. İzlediğimiz on yedinci bölümün yarısına gelmek üzereyken kapının çalmasıyla herkesin gözleri bana döndü. Memnuniyetsiz bir homurtu çıkartıp yerimden kalkarak kapıyı açmaya gittiğimde Gökhan'ın diziyi durdurduğunu fark ettim. Akşam saat ona gelmek üzeydi, bu saatte eve gelebilecek tek kişi annem olduğundan adımlarımı hızlı attım. Kapıyı açtığımda yanılmadığımı da anlamış oldum. Annem elinde bir sürü market poşetiyle içeri girdiğinde daha misafir olduğunu söyleyemeden poşetleri mutfağa bırakıp tekrar dış kapıya yöneldi. 

"Ahududum ben alt kattayım, birazdan geceliklerimi almaya Mert'i yollarım. Sen ne yapıyorsun evde tek başına? Hadi gel sende." Başını kaldırıp yüzüme baktığında genişçe gülümseyerek elimle içeriyi işaret ettim. "Yok benim arkadaşlarım geldi de, sen Melek teyzeye selam söyle ben uğrarım ona sonra." Kaşları çatılırken başını kapıdan içeri uzatıp salona bakmaya çalıştı. "O çocuk gitmedi daha değil mi? Neydi adı, hah! Karan!" Annemin sesi boş apartmanda yankılanırken yine çıkacak olan tartışma için gözlerimi devirip kapıya doğru yaklaşan üç kişiye baktım. "Ahu bu çocuk yememiş içmemiş çoğalmış mı kızım? Ben giderken tek kişiydi bu adam." 

Gülümsememi sürdürürken annemin esprisine bayık bayık bakıp hemen yanıma dizilen üçlüye baktım. Karan kaşlarını çatıp anneme yaklaşırken Gökhan hemen yanında konuşmaları dinlemek için kulak kabartıyordu. Duman.. Duman ise bir tuhaftı. Çok yaklaşmamıştı kapıya, öylece uzaktan bakıyordu anneme. Gözlerine anlam veremediğim bir yorgunluk çökmüş, dudaklarında ufak bir tebessüm vardı. Fazla görünmemek içinse koridorun karanlık tarafında duruyordu.

"Buyurun ne istemiştiniz?" Karan'ın ukala tavrı Duman'dan gözlerimi çekmeme neden olurken anneme döndüm. "Bir şey istesem yapacak mısın sahiden?" Annem kollarını göğsünde bağlayıp çenesini dikleştirirken, Karan bezgin bakışlarla anneme bakıyordu. "Yapacağım söyle hadi." Gökhan genzinden gelen sesi eliyle bastırmak için uğraşırken annem Gökhan'a gözlerini devirdi. "Sabah evden gitmeni istemiştim ama bakıyorum hala buradasın?" Karan dilini dişlerinin üzerinde gezdirirken çenesiyle beni işaret edip anneme sersemce göz kırptı. "Kızın inmedi ki kucağımdan gideyim." 

Gökhan'ın gülmesi yarıda kesilirken ben dahil herkes Karan'a kocaman gözlerle bakıyordu. Aldığım nefes boğazıma takılırken Duman'ın arkamdan 'gerizekalı' diye söylendiğini işittim. Karan yaptığı kelime yanlışının sonunda farkına varıp sırtını dikleştirdiğinde annem hala şaşkınlıkla açtığı gözleriyle ona bakıyordu. "Yanlış anlama hemen, kucağımdan inmedi derken sarılmaktan bahsediyorum. Yakın temas yani." Annem elini alnına vurup yüzünü sıvazladığında Karan'ın bakışları üzerimizde gezindi ve yumrukları sıkıp gevşeterek tekrar anneme döndü.

"Yakın temas değil, uzak temas. Hatta temas yok. Gözlerimizle sarıldık biz." Gülmemek için yanaklarımın içlerini talan ederken Karan daha fazla kibarlığa dayanamayarak sesli bir of çekti. "Ya ben neyin açıklamasını yapıyorum anasını satayım. Ya hanımefendi ben senin kızınla sevişiyor olsam bu dallamaları niye çağırayım? Kerhane mi burası? Erik gibi kütür kütür kızın var, ben bakmaya kıyamıyorum birde adam çağıracağımı mı düşünüyorsun?" 

Gökhan maymunsal sesler çıkartarak gülmeye başladığında Duman kolumdan çekip kulağıma "Anneni acilen gönder yoksa burası birazdan yangın yerine dönecek." diye fısıldadı. Söylediklerine hak verip birkaç adım öne atılmıştım ki annem eliyle beni işaret ederek Karan'a meydan okuyucu bir bakış attı. "Ahu gidiyorum ben, bu adamı da hiç sevmedim zaten. Sevgilinse yarına ayrılmış olun." Sözlerinin ciddi olmadığını bir tek ben fark ettiğimden Karan bu duruma fena gerilmişti. Annem son kez bakışlarını Karan'ın üzerinde dolaştırıp merdivenlere yöneldi. "Münasebetsiz." Asansörün kapısı sertçe kapandığında Duman'da evin dış kapısını kapatarak kimseyle konuşmadan salona geçti. Tuhaf bir çocuktu. 

Kimseden ses çıkmazken Karan sessiz adımlarla salona ilerleyerek az önce kalktığı koltuğa oturdu. Gökhan uzun koltuğa bıraktığı ceketini eline alırken Duman'a yandan bir bakış atmış gitmek için işaret vermişti. "Gidiyor musunuz?" Duman deri ceketini kollarından geçirirken kafasını kaldırıp bana baktı. "Gidiyoruz." Örgümden açılan bir kaç tutamı parmağımda çevirirken Gökhan'a döndüm. "Bugün burada kalsanıza, hepinize birer oda verebilirim. Saat geç oldu, gitmeyin bu saatte evinize." Elektriklenen saçlarını eliyle tarayıp gözlerini Karan'a dikti. "Bebeğim, senin kız kalın diyor. Ne yapalım?" Gülümseyip Karan'a döndüğümde gözlerini devirip "Kalın Gökhan, yatın Gökhan, Siktir git uyu Gökhan." diye söylendi. 

Duman üzerindeki ceketin yakasını düzeltip kapıya ilerlerken arkasından boğazımı temizleyerek durmasını sağladım. "Kalmayacak mısınız?" Utangaç bakışları üzerimde dolanarak başını çevirip Karan'a baktı. "Yarın işimiz var, buraya uzak düşüyor." Gökhan kolunu Duman'ın üzerine atıp oturmasını sağladığında Karan koltuğundan kalkarak yanıma geldi. "Sabah erken kalkarız, kalın bu gece." Duman başını sallarken Gökhan bacaklarını birbiri üzerine atıp sırıtarak arkasına yaslandı. "Adamdaki havalara bak sanki kendi evi." 

Parmağımı dişlerimin arasına alıp gülümsediğimde Gökhan bunu fark etmiş gülümsemesi artmıştı. Karan huysuzca homurdandığında yerimde kıpırdanarak önümde oturan ikiliye gözümle işaret verdim. "Gelin hadi size odalarınızı göstereyim." Alt dudağımı dişleyip önden yürümeye başladığımda diğerleri de hemen arkamdan geliyordu. Uzun koridorda iki tane misafir odası, annemin yatak odası, banyo, benim odam ve boş duran bir oda daha vardı. Salona daha yakın odanın kapısını açıp içeri geçtiğimde Duman'a dönerek elimle yatağı işaret ettim. "Duman sen burada kalabilirsin. Annem her hafta çarşafları değiştirir o yüzden gönül rahatlığıyla yatabilirsin. Ayrıca koridorun sonundaki kapı lavaboya çıkıyor." Odadan çıkıp bir sonraki kapıya ilerlediğimde Gökhan'ı içeri davet ederek "Gökhan, sende burada kalabilirsin. Aynı şeyler senin içinde geçerli, ben şimdi gidip size pijama getireyim. Bekleyin, hemen geliyorum." 

Gökhan ağzı kulaklarında sırıtırken hızlı adımlarla odama ilerleyip Karan'a verdiğim pijamalardan iki çift daha çıkardım. Yanlarına geri döndüğümde üçü de Gökhan'ın odasına geçmiş aralarında bir şey konuşuyorlardı. Odaya geçtiğimde hepsinin gözlerinin bana dönmesiyle elimdeki pijama takımlarının birini Gökhan'ın diğerini Duman'ın kucağına bırakıp ellerimi birbirine kenetledim. Karan'ın kaşları çatıldığında başını bana çevirerek "Kızım odada giysi fabrikası mı kurdun, nereden geliyor bu kadar büyük beden pijama takımları?" diye sordu. Dudaklarımı ıslatıp dudağımı bükerek bir kaç adım geriye gittim. "Bol giymeyi seviyorum." Duman'ın kaşları hayretle yukarı kalkarken eline verdiğim pijama takımının bedenine baktı. "XL mı giyiyorsun Ahu?" 

Utanıp gözlerimi kaçırırken elimi öylesine sallayıp ıslanan dudaklarımı sildim. Gökhan yaramaz bir edayla dilini dişlerinin üzerinde gezdirirken sinsice gülümsedi. "Karan nerede yatacak?" Karan'ın çatık kaşları doğrudan Gökhan'a döndüğünde rahatsızca yerimde kıpırdanıp "Benimle yatacak." diye mırıldandım. Duman elindeki kıyafetlerle birlikte gergince ayağa kalkıp kendi odasına doğru ilerlerken "Yatıyorum ben, iyi geceler size." diye bağırdı. Gökhan'ın gözleri bir bende bir de az önce odadan çıkan Duman arasında dolanırken ne olduğunu anlamamış bir şekilde Karan'a döndüm. "Niye bana öyle bakıyorsunuz?" Karan bir kolunu belime dolayıp beni odaya yönlendirdiğinde soruma cevap vermeyeceğini anladım. 

Gökhan arkamızdan kapıyı kapatmadığımız için edepsiz küfürler saydırırken belimdeki kolun sahibi onca hakarete göz devirip yürümeye devam etmişti. Odaya girdiğimizde kolunu bedenimden uzaklaştırıp üzerindeki gömleğin düğmelerini çözmeye başladığında bende dolaba ilerleyerek Karan'ın dün gece de giydiği pijama altını çıkardım. Tişört giymediği için onu boşu boşuna çıkarmama gerek bile yoktu. Pantolonundan sıyırdığı kemeri odadaki koltuğun üzerine bırakıp elimdeki pijamaya baktı. "Rahat olmasa giymem şunu, biliyorsun değil mi?" Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladığımda bacaklarındaki pantolonu çıkartıp elimdeki pijamayı giyindi. Dün gece yaptığı gibi saniye kaybetmeksizin yatağa girdiğinde duymaması için sessizce kıkırdayıp arkasından ilerledim. 

Bedenimi benim için kaldırdığı yorganın içine sokarken yönümü ona dönerek kollarımı çıplak beline sardım. Yapılı vücuduna rağmen ince bir beli vardı. Karan'ın kolları bedenimi sıkı sıkıya sarıp beni kendine bastırdığında memnuniyetle gülümseyip başımı göğsüne yasladım. "İyi geceler öpücüğü falan bir şey verir insan." Karan'ın huysuz sesine gözlerimi devirip boynunun üzerine dudaklarımı bastırdığımda dişlerinin arasından tıslar gibi bir ses çıkartıp saçlarımdan çekerek başımı geriye yatırdı. "Kızım yapmasan şunu."

Kaşlarım çatılırken saçlarımı çeken parmaklarına memnuniyetsizce yüzümü buruşturdum. "Neyi yapmayayım?" Burnundan sert bir nefes verirken yüzünü bana doğru eğip dudağını dişledi. "Öpme boynumu." Saçlarımı asılan parmaklarından kafamı uzaklaştırıp dudaklarımı tekrar boynuna bastırdığımda ufak bir inilti kopararak saçlarım üzerine hızlı bir nefes bıraktı. "Lan yapma dedikçe ne diye yapıyorsun, manyak mısın sen?"

Yüzümü boynundan kaldırmadan alnımı oraya yaslayarak gözlerimi kapattım. Uykum tam ağırlaşmaya başlamışken Karan parmakların tişörtümün ucunda gezdirip yukarı çekiştirmeye başlayınca ona yardımcı olarak inci kumaşı üzerimden çıkardım. Çıplak karnım tenine yaslandığında birkaç saniye nefesimi tutup ısının bana geçmesini bekledim. Buz gibiydi tenim, onu da üşütmek istemezdim. "Karan, ben üşüyorum sanırım." Göğsü ufak gülümsemelerle kıpırdandığında burnunu saçlarımın arasına bastırıp oraya ufak bir öpücük bıraktı. "Gel bana sokul bebeğim, ben ısıtırım seni." 

Keyifli bir mırıltı dudaklarımın arasından döküldüğünde belimdeki kollarını sırtımda dolaştırarak kanatlarımın üzerini okşadı. Sıcak elleri tenimin her bir santimine değip dokunduğu her yeri alev aldırırken gitgide ısındığımı hissediyordum. Bedenimi saran uyku, vücudumun ısınmasıyla kendini daha da bastırırken gözlerimi sımsıkı kapatarak yattığım kollara biraz daha sokuldum. 

🖤🕸️🖇️

Sessizlik, tek duyduğum şey derin bir sessizlikti. Gözüme saniye aralıklarla vuran ışığın ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Gözlerimi aralamaya ise mecalim yoktu. Kollarımı ve bedenimin çeşitli yerlerinde yattığım pozisyondan dolayı his kaybı olduğundan gelen ışığa sadece kaşlarımı çatabiliyordum. Beyaz ışık bir kez gözlerimin üzerinden geçip gittiğinde birinin beni izlediği hissine kapılarak zorda olsa gözlerimi araladım. Göz kapaklarımı birkaç kez kırpıştırıp kucağında yattığım adama baktım. Uyuyordu. Peki bu ışıkta nereden geliyordu? 

Telaşla başımı kaldırıp odanın içine baktığımda içeride kimsenin olmadığını fark ettim. Bacaklarımdaki sızı yavaş yavaş azaldığında Karan'ın belime sardığı kollarını gevşeterek yerimde biraz doğruldum. Sonra beyaz bir ışık tekrar yansıdı duvara. Kalbim göğüs kafesimde hızını arttırırken pencereden gelen ışığın duvarda süzülerek yatağa ilerlediğini fark ettim. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde Karan'ın üzerine tekrar uzanıp gözlerimi kapattığımda rahatsız edici parlaklık tekrar beni buldu. Duvardan görülen yansımasına göre fener ışığı gibiydi fakat fenere kıyasa çok daha ince bir şeritti. Sanki biri odama lazer tutuyor gibiydi. 

Oda tekrar karanlığa gömüldüğünde yerimde fazla kıpırdanmadan elimle Karan'ın omuzlarını sarsarak uyandırmaya çalıştım. Birkaç saniye içinde hızla açılan göz kapakları doğrudan beni bulduğunda odanın içinde kısık sesle çıkan cızırtıya göz kabarttım. Sanki üzerimden geliyor gibiydi fakat öyle değildi. Sesi telsiz sesini andırıyordu. "Sarışın-" Odadaki cızırtı sesi arttığında duvara yansıyan ışık tekrar yerini aldı. Ses çıkarmaması için dudaklarımı Karan'a bastırdığımda saçlarımla yüzünü kapatarak göz kapaklarımı sıkı sıkıya örttüm. Göz kapaklarım birkaç saniye aydınlanıp tekrar karanlığa kavuştuğunda saçlarımı kulağımın arkasına ittirerek dudaklarımı Karan'dan ayırdım. "Güzelim azdın mı gece gece, ne oluyor?" 

'Uykulu sesi kulağa o kadar güzel geliyordu ki müsait bir zamanda saatlerce dinleyebilirim.' Islanan dudaklarını diliyle yalayıp çapkın bir tavırla yüzüme baktığında odaya tekrardan göz gezdirdim. Rahatsız edici ses devam ediyordu. İşaret parmağımı Karan'ın dudaklarının üzerine bastırırken parmağımla duvara yansıyan beyaz ışığı gösterdim. "Biri bizi izliyor." Kulağına fısıldadığım kelimeleri duyduğunda donuklaşan bakışlarını yüzümde gezdirirken elimi dudaklarından uzaklaştırdı. Gözlerini odada çevirdiğinde ışık tekrar hareket etti ve ben tekrar Karan'ın üzerine kapanarak saçlarımla yüzünü örttüm. "Işık nereden geliyor?" Sessiz çıkan meraklı sesi kulağıma çalındığında gözlerimi kapatarak parlaklığın üzerimden gitmesini bekledim. "Bilmiyorum sanırım karşı binadaki eş daireden geliyor." 

Sinirli solukları saçlarımın arasında dağılırken yerinde kıpırdanacak oldu fakat elimle göğsünden bastırıp tekrar yatağa iterek odadaki sessizliğe kulak kabarttım. "Karan sesi duyuyor musun?" Çatık kaşlarıyla odayı dinlediğinde buz gibi gözleri birkaç saniye sonra beni buldu. "Telsiz cızırtısı gibi." Başını yastığa bastırıp başını iki yana sallarken "Dinleme cihazı bu. Odadaki bir şey cihazın ayarlarıyla oynuyor o yüzden cızırdıyor." Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken bu sefer odaya yansıyan kırmızı ince ışık dikkatimi çekti. "Sarışın kapat gözlerini." Dediklerini onaylayıp başımı tekrar Karan göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattığımda üzerimize gelen ışık diğerlerine kıyasla daha fazla oyalandı. "Hemen çıkmamız lazım odadan." Alıp verdiğim nefesler hızlanırken sadece başımı sallayarak gözlerimi açtım. Karan boğazını temizleyip ona dönmemi sağladığında dudaklarını ıslatarak yüzüme baktı. "Öp beni." 

Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımı zar zor kıpırdatırken "Ne?" diye fısıldadım. "Karan ne saçmalıyorsun, şuan biri bizi izliyor ve senin derdin öpüşmek mi?" Dilini dişlerinin üzerinde dolandırırken çapkınca göz kırpıp ellerini belime yasladı. "Krizi fırsata çeviriyorum işte sarışın anlasana. Sen sadece bana uyum sağla, gerisini halledeceğim." 

Derin bir nefes verip sertçe yutkunurken başımı sallayarak söylediklerini onayladım. Dudakları saniye kaybetmeksizin dudaklarıma yapıştığında belimdeki ellerini sıklaştırarak yatakta oturur vaziyete geçti. Kaşlarım çatılırken ayağa kalkacağını anlayarak bacaklarımı beline dolayıp kollarımı boynuna sardım. Kalçası yataktan havalandığında ellerini kalçama yaslayıp öpüşünü sıklaştırırken, ışığın tam geldiği yere; pencerenin önüne geçerek beni öpmeye devam etti. Elleri kalçamı okşamaya başladığında içime çektiğim derin nefes boğazıma takıldı ve tutabildiğim kadar nefesimi tuttum. Ağzımın içine peyda olan kısık inlemeleri bu durumda bile devam ederken odada ilerleyerek kalçamı makyaj masanın üzerine yasladı.

Pencere odanın tam ortasında olduğundan burayı da net şekilde görüyordu. Karan'ın elleri saçlarıma karıştığında ağzımı dudaklarına bastırarak kendimi öne doğru attım. Odadan çıkacağımızı sanıyordum. Parmak uçlarını çıplak belimde dolaştırıp tekrardan kalçamı sıktığında dudaklarımdan firar eden inlemeyi ağzıyla bastırmıştı. Elini boğazıma sarıp dudaklarını benden ayırdığında nefes nefese kalmıştı. "Banyoya geçelim." Bedenim sersemce titrerken kaşlarımı çatıp neyden bahsettiğini soracaktım ki dudaklarıma tekrar kapanarak bedenimi kucağına aldı. Attığı adımları odanın çıkışına yönlendirirken acele etmiyordu. Aksine kapıya birkaç adımcık kadar bir mesafe kalmışken sırtımı duvara yaslayıp alt dudağımı keyifle emmeye devam etmişti.

Birkaç dakika kadar sonra eli kapı kulpunu kavradığında yavaşça açmış adımlarını koridora yönlendirerek odanın kapısını sıkıca örtmüştü. Sırtım tekrar bir duvara çarptığında başımı geriye atarak sızlayan sırtıma yüzümü buruşturdum. Karan başını omzuma bastırıp nefesini düzene sokmaya çalışırken sertçe yutkunup kalçamdaki ellerini duvara yasladı. "Biz senle var ya acayip ateşli bir ikili olacağız, Karan demişti dersin." 

Bastıramadığım kahkaham koridorda ufak bir yankı yaparken Karan'ın da gülümsediğini fark ettim. Bacaklarımı kucağında kaydırıp ayaklarımın üzerine dikildiğimde yüzümdeki gülümsemeyi genişleterek Karan'a döndüm. Adeta yaramazlık saçan gözleri üzerimde dolandığında başıyla koridoru göstererek ellerini duvardan ayırdı. "Hadi git Gökhan'ı uyandır, Duman'ı ben hallederim." Başımla söylediklerini onaylayıp koridorda ilerlerken ellerini aniden koluma dolayarak adımlarımı durdurdu. "Lan böyle mi gideceksin adamı uyandırmaya?"

 Çenesiyle göğüslerimi işaret ettiğinde üzerimde tişörtümün olmadığını fark ettim. "Anneminkiler bana tam geliyor, onunkilerden giyeyim." Hızlı adımlarla odamın karşısında duran kapıyı aralayıp annemin dolabına ilerleyerek en üstte duran beyaz bir tişörtü üzerime geçirdim. Karan'ın yanına geri döndüğümde beni bekliyordu. Elimle üzerimdeki tişörtü gösterdiğinde göz kapaklarını kapatıp açarak 'Tamamdır.' iması yaptı. Yanaklarımın içini dişleyip Gökhan'ın odasına doğru ilerlerken Karan'ın hala koridorda bir kolu duvara yasla şekilde arkamdan izlediğini fark ettim. "Ne diye izliyorsun sen beni, gidip Duman'ı uyandırsana." Dişlerini geçirdiği dudağını serbest bırakırken kolunu duvarda sürterek indirip sersemce göz kıpırtı. "Güzelliğinden gözlerim kamaşıyor, ondandır."

Birkaç saniye içinde gözden kaybolduğunda başımı sağa yatırıp Gökhan'ın yanına ilerledim. "Ah garibim ne de güzel uyuyor." Morarmaya yüz tutmuş göz altlarına şaşkınca bakarken daha uyumadan önce böyle bir şey görmediğime emindim. Kaşlarım çatılırken bunu sonra düşünmeye karar vererek parmaklarımı koluna dolayıp bedenini sarsamaya başladım. "Gökhan, uyanman lazım." İnatla başını iki yana sallayıp üzerindeki ellerimi savuştururken yatakta ters dönüp yorganına sarıldı. "Git başımdan be!" 

Elimi alnıma vurup Gökhan'ın omzunu tekrar sarmaya başladığımda aklı başına gelmiş olmalı ki hızla yatağında doğrulup daha açamadığı gözleriyle etrafına bakmaya çalıştı. "Ne oldu, Lalin mi ateşlendi?" Gülsem mi üzülsem mi bilemez bir halde Gökhan'a bakarken gözlerini ovuşturup kıstığı gözleriyle bana baktı. "Bismillahirrahmanirrahim, lan senin benim rüyamda ne işin var? Yengem sayılmaz mısın sen benim ya, ayıp olmaz mı şimdi Karan'a?" 

Kendine gelmesi için kafasına ufak bir tokat atıp yüzünü ellerimin arasına aldım. Başını sağa sola hızlıca sallarken kapıdan giren Karan ve Duman şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Dur sana kızım ayran oldu kafam! Lan dur anladık, rüyada değiliz." Derin bir oh çekip birkaç adım geriye gittiğimde Gökhan kusacak gibi duruyordu. "Ne sallıyorsun kafamı yayık ayranı gibi, beynim sulandı lan sabah sabah." Duman kıkırdayıp birkaç adımda Gökhan'ın yanına gelip başucundaki kıyafetleri suratının ortasına attı. "Saat daha dört buçuk gerizekalı. Kalk giyin, gidiyoruz." Gökhan sorgulamadan başını sallayıp tişörtünü çıkardığında bende arkamı dönüp oddan çıktım. 

Karan hemen arkamdan gelip karşıma dikildiğinde üzerimi inceliyordu. "Seni evde tek bırakamam, odan haricinde kıyafetin var mı?" Hızla başımı sallayıp banyoya geçerek kurutma makinesinin üzerindeki sepetten koyu lacivert bir pantolon ve yarım kollu beyaz büzgülü bir crop büstiyer çıkartıp üzerime geçirdim.

Koridorda seke seke giderken ayağıma geçirdiğim çoraplarımı düzeltip diğerlerinin yanına gittiğimde hepsi hazır beni bekliyordu. Nereye gideceğimiz veya ne yapacağımız hakkında bir fikrim yoktu. Tamda içimden 'Sanırım polise gidiyoruz.' diye geçirirken Gökhan aniden sırıtarak bana göz kırptı. "Ee bu gece kaç kişi öldürüyoruz bakalım?"

🖤🕸️🖇️

Oy vermeyi unutmayın yıldızlarımız üstümüzden eksik olmasın

|• Bölüm hakkında düşüncelerinizi buraya yazabilirsiniz. Hepsini okuyup sorularınıza cevap vermeye çalışacağım. •|

|• Karakterlerin Instagram' hesaplarını Wattpad mesajlar kısmına bıraktım oradan bakabilirsiniz. Bazen bölüm hakkında spoiler veriyorum.•|

Bölümü anlatan tatlı bir
görsel✨•

Evett birr bölümün daha sonuna geldikk. Düşüncelerini yazmayı ve oy atmayı unutmayın 🖤 Yeni bölüm en kısa zamanda gelecek.. Öptüm ✨

|•İletişim ve sorularınız için; İnstagram: elisyaroza.•|

ELİSYA ESİN ROZA

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 208K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
MAHKUM By F"

General Fiction

465K 19.9K 25
Leyla, yattığı hastane odasında ölümü bekleyen bir kadındı. Yalnızlığında boğulmasına ramak kala eline aldığı telefondan bir numara salladı. Ve salla...
684K 40.1K 63
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
2.3M 100K 70
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...