SAPLANTILI [+18]

By Esmerimsi_yzr

2.9M 117K 182K

🔴 "Bu nedir?" "Ağrı kesici ilaç diyelim." "Neden veriyorsun diye sordum?" "Sayısını bile hatırlayamacağım b... More

1.bölüm "Şok"
2.bölüm "Kararsızlık"
3.bölüm "Çaresizlik"
4.bölüm "Çok teşekkür ederim."
5.bölüm "Düğün"
6.bölüm "Can kırıklığı"
7.bölüm "İçimdeki yangın"
8.bölüm "Neredeydin!"
9.bölüm "Geçmişin izleri"
10.bölüm "Daima"
11.bölüm "Gelen Telefon"
12.bölüm "Sana inandığım gün!"
13.bölüm "Çekilen video"
14.bölüm "Kan"
15.bölüm "İçimdeki Huzursuzluk"
16.bölüm "Benimsin"
17.bölüm "Mesaj"
18.bölüm "Boşluk"
19.bölüm "Sakın"
21.bölüm "Heyacan"
22.bölüm "Söz ver"
23.bölüm "Sürpriz"
24.bölüm "Sen!"
25.bölüm "Yağmur"
26.bölüm "Küçük bir yalancısın"
27.bölüm "Bir çift öfkeli gözler"
28.bölüm "Kurşun"
29.bölüm "00:13"
30.bölüm "Nefes"
31.bölüm "Kalp ağrısı"
32.bölüm "Alaz!"
33.bölüm "Yangın yeri 1"
34.bölüm "Yüreğim yangın yeri"
35.bölüm "Nefret"
36.bölüm "Fotoğraf"
37.bölüm "Cihan!"
38.bölüm "Ben ne yaptım"
39.bölüm "Kıskançlık"
40.bölüm "Pasaport"
41.bölüm "Küçük kahramanım"
42.bölüm "Ceza"
43.bölüm "Özledim"
44.bölüm "Öp beni!"
45.bölüm "Kanıyorum"
46.bölüm "Ağlama"
47.bölüm "Korkma"
48.bölüm "Nişan 1"
49.bölüm "Nişan 2"
50.bölüm "Pislik"
51.bölüm "Manyak!"
52.bölüm "Düğün"
53.bölüm "Not."
54.bölüm "Seni bulacağım"
55.bölüm "Nerdesin bebeğim. "
56.bölüm "Gurur"
57.bölüm "Seni istiyorum."
58.bölüm "Doğum günü..."
59.bölüm "Küçük bir ceza"
60.bölüm "Kız isteme"
61.bölüm "Baş ağrısı"
62.bölüm "Oyun bitti."
63.bölüm "Dokunma bana"
64.bölüm "Rüya"
65.bölüm "Gurur"
66.bölüm "Ryan"
67.bölüm "Alex"
68.bölüm "Hamile misin?"
69.bölüm "Kalbime giren ağrı"
70.bölüm "Serenay'ın düğünü"
71.bölüm "Düşünce"
72.bölüm "Davetiye"
73.bölüm "Ayşe'nin Düğünü yeni bölüm."

20.bölüm "Olay gecesi"

34.7K 1.6K 7.8K
By Esmerimsi_yzr

"Boşanmak istiyorum."

🔗

Başını iki yana salladı. Aramızdaki mesafeyi kapatarak üzerime doğru eğilince geriye doğru çekilmek istedim. Buna izin vermeyerek, dudaklarını dudağıma bastırıp öpmeye başladı. Elleriyle yüzümü kavrayarak yumuşak başlayan öpüşünü hızlandırarak sertçe öpmeye devam etti.

Dudaklarımın üzerine doğru fısıldadı.
"O itin sana dokunduğunu söyleyebilirdin." deyince hareketsiz kaldım.

İyi de o bana dokunmadı.

"Sen ne saçmalıyorsun?" diye sorduğumda şimdi de Gurur hareketsiz kaldı, biraz geriye doğru çekilip gözlerini gözlerime dikti.

"Sana tecavüz etmedi mi?" diye şimdi açıkça sordu.

"Hayır." dediğimde yüz ifadesi dondu.

Cihan neden yalan söylemişti?

"Ee...evet, ya..yani tecavüze yeltendi." derken kekeledim, sanki o anlar gözümde bir bir canlandı.

Cihan'dan devam;

"Lan içkiyi fazla kaçırdım sizin yüzünüzden. İyi ki babam çabuk dönmüş, yoksa beni böyle görseydi." kelimeleri zar zor toparlayıp devamını getiremeden oturduğum yerden kalktım. Sarsak adımlarla araca kadar yürümeye çalıştım.

Çınar, "Cihan bu şekilde aracı süremezsin, ben sürerim." deyince başımı sallamakla yetindim. Araca bindiğimizde 1 saatlik yolculuğun ardından sitenin önünde durarak araçtan indim. Kuzenim koluma girip bedenimi güçlükle üst kata kadar taşıdı.

Titreyen elimle zile basmadan bir iki kez kapıyı tıklattıktan sonra annem kapıyı açtı.

"O..Oğlum bu ne hal. Niye bu kadar çok içtin?" dedi.

"Teyze o kadar çok içme diye uyardım, ama dinlemedi."

Çınar'ın itiraz dolu sesi kulaklarımda dolanırken, bedenimi ondan kurtarıp kapıya yasladım.

"Tamam Çınar, sen eve git, dikkatli sür aracı." annem kolumdan tutarak direk banyoya kadar sürükledi.

"Oğlum bu şekilde yatamazsın. Bir duş al bekliyorum seni." deyip banyonun kapısını örtünce, fayanslardan tutunarak duş başlığının altına girdim. Üzerime akan ılık suyla bedenimin gevşemesini bekledim. Yaklaşık yarım saat kadar kaldıktan sonra banyodan çıkıp, annemin benim için ayarladığı giysileri üzerime geçirerek odadan çıktım.

Temiz hava almak için balkona geçtiğimde, kenarda duran sigarayı yakarak dumanını içime çektim. Annem sandalyeyi çekip yanıma oturdu.

"Anne sen neden uyumadın bayağı geç oldu." Sesimi soru sorar tonda tutmuş, bakışlarımı anneme çevirmiştim.

"Ay bir an önce gitseydik gelenden gidenden bıktım." dedi. "Ay şu kıza da gıcık oluyorum zaten." deyince kaşlarımı istemsizce çattım.

"Neden anne? Kızın sana ne zararı var ki?"

"Oğlum annesine benzemesi yetiyor." deyince yareni sordum.

"Yaren'e öyle davranmıyordun?"

"Yasemin annesinin kopyası sanki. Neyse boşver şu kızı. Kendine geldin mi biraz."

"Başım ağrıyor." elimdeki sigarayı son kez üfleyerek mermerin üzerinde söndürdüm.

"Hadi ben yatıyorum oğlum sende çok oyalanma. Saat epey geç oldu."

"Tamam anne iyi geceler." Telefonu elime alarak sosyal medyada takıldıktan sonra yerimden kalkacağım sırada başım döner gibi oldu. Güçlükle içeriye girdiğimde Yaren'in odasının kapısının aralıklı olduğunu gördüm. Çalan telefon sesiyle daha fazla dayanamayarak içeriye girdiğimde gördüğüm manzarayla sertçe yutkundum. Susmak bilmeyen telefonu komidinin üzerinden alarak arayan kişiye baktım. YARİM yazıyordu. Telefonu sessize alarak geri yerine bıraktım. Bu kız neden kendi odasında uyumamıştı. Dikkatli baktığımda sırt üstü yatmış vaziyette, simsiyah saçları yastığın kenarlarına doğru yayılmıştı. Bol giydiği eşofmanla bacağının biri dizlerinin üzerine kadar toplanmıştı.

Siktir!

Yatağının kenarına yavaş adımlarla ilerleyerek durduğumda ister istemez incelemeye başladım. İnce bedenine rağmen çok güzel bir fiziği vardı. Vücut hatları bir erkeği baştan çıkaracak kadar etkileyiciydi. Teni usulca süzülüp keşfedilmeyi bekleyen bir şelale kadar berrak ve kana kana içilebilecek kadar ferahlatıcıydı. Onu daha önce böyle yakından görmemiştim ya da ben farketmemiştim. Yerimden kalkarak kapıya ulaştığımda, anahtarı bir kez çevirip kilitledim. Tekrar yatağın üzerine oturarak, saçlarını okşamaya başladım. Yerinden kıpırdar gibi olunca el hareketimi sonlandırdım. Yüzümü saçlarına doğru eğdiğimde mis gibi kokuyordu. Yanına uzanıp saçlarını tekrar okşamaya başladım. Çok geçmeden bir anda benden tarafa dönerek bacağının birini belimin üzerine atıp, yüzünü boynuma gömdü.

Hassiktir! Erekte oldum. Bana sıkıca sarılması işimi daha da zorlaştırdı. Scheiße!

Çenesini tutup yukarıya doğru kaldırdığımda, burnumu açıkta kalan boynuna sürterek sesli bir şekilde nefes verdim. Bedeninin sıcaklığı aklımı başımdan alırken, istemsizce dudağımı boyununa bastırdım. Bu davranışım karşısında gözlerini yavaşlıkla açıp bağıracağı sırada, avucumla ağzını kapattım. Sırt üstü yatmasını sağladıktan sonra üzerine doğru eğildim.

Bacaklarını aralamaya çalıştığımda birbirine bastırıp, gözlerime baktı ve başını iki yana salladı. Üzerindekileri çıkaracağım zaman gözünden yaşlar akmaya başladı. Elimi ağzından çektiğimde "Seni istiyorum." diye fısıldadım. Bu onu sakinleştirmek yerine daha fazla ağlamasını sağlamıştı.

"Lütfen Cihan abi yapma!" deyince başımı iki tarafa salladığımda, "Yalvarırım yapma." tekrar elimle ağzını kapatıp üzerinde oturur pozisyona geçtim.

Yastığın yan tarafına düşen yazmayı sağ elimle aldıktan sonra, sol elimi çekip ağzını bağladım. Elleriyle ittirmeye çalışınca bileklerinden tutup başının iki tarafından sabitleyerek tekrar üzerine eğildim.

"Aklımı başımdan aldın. Seni o kadar çok arzuluyorum ki şuan." deyip boynundan başlayıp yavaşlıkla aşağılara doğru öperek inmeye başladım. İçimde anlamsız istek baş gösterirken boynundan gerdanına inip kokusunu tekrar içime çektiğimde alnımdan terler boncuk olmuş akmaya başladı. Başımı yavaşlıkla kaldırıp kıza tekrar baktım. Gözlerini sıkıca yuman kız ellerini yumruk yapmış öyle sıkıyordu ki, alnındaki damarlar belirginleşmişti.

Burnundan kan gelmeye başladığında, üzerinde doğrulup oturdum. İçkinin verdiği sarhoşlukla neden bunu yaptığımı sorguladım. Bir anlık nefsime uyup kıza zorla dokunacaktım. Kahretsin.
"Özür dilerim. Allahım ben ne yaptım. Yasemin çok çok özür dilerim. Aç gözlerini yalvarırım." desemde gözlerini açmadı. Yumruk olan ellerini açmaya çalıştım, öyle sıkmıştı ki açamadım.

"Anne!" diye bağırdım. "Yasemin yalvarırım aç elini özür dilerim." beni duymuyor gibiydi. Burnundan öyle bir kan gelmeye başladı ki elim ayağıma dolandı. Doktorluk okuyor olmama rağmen elimden bir şey gelmedi. Gücüm çekilmiş bir şekilde "Anne!" diye son kez bağırdığımda üst üste kapıya vurdu. Yataktan hızlı bir şekilde kalkıp kilitlediğim kapıyı açtığımda, annem bir sinirle içeriye girdi.

Gözlerini dört açarak önce yataktaki kıza baktı. İnanıp inanmamakta zorluk çekti.
"Oğlum sakın düşündüğüm şeyi yaptığını söyleme." diye bağırdı.

"Anne neler oluyor?" diye içeriye giren Serenay gözlerini ovuşturarak Yasemin'e baktı. Elleriyle ağzını kapattı. "Aa..abi"

"Çık odadan Cihan! kuzenini ara gelsin, gidin buradan." deyince yerimden kımıldayamadım.

"Allah'ım ben ne yaptım. Kahretsin." elimle yüzümü sıvazlayıp etrafımda tur atmaya başladım.

"Hadi oğlum kimse görmeden git burdan." Annem ayağa kalkıp kollarımdan tutarak bir kaç kez sarstı. "Cihan kime diyorum ben." deyip yüzüme tokat attı. "Git oğlum." dedi çaresizce.

Annem kızın yanına oturarak ellerini açmaya çalıştı.
"Aç elini Yasemin. Serenay git Serra teyzeni çağır. Cihan git dedim sana." deyince yavaş adımlarla odayı terk ettim.

"Aç ellerini lanet kız."

5 dakika sonra;

————
"Eylül Yasemin'e ne oldu?" diye sorduğunda masum ayaklarına yatan Eylül cevap vereceği sırada Serenay araya girdi.

"Abim tecavüz etmeye kalkışmış Serra teyze." Bir anda deyince Eylül'ün kaşları çatıldı, Serenay'a öyle bir bakış attı ki kız korkudan geri geri adım atarak sırtını duvarla birleştirdi.

"Aman Allah'ım." titreyen hem sesiyle hem eliyle kızın yanına oturup, "Yasemin aç kızım ellerini. Kızım duymuyor musun beni?" diye bir şefkatle sordu.

"Serra konuşmuyor gözlerini bile açmıyor kendini sıkmaya devam ediyor." kızına bakıp, "Serenay peçete falan getir burnuna tutalım." ikisi de açmaya çalışsada açmayı başaramayınca geri çekildi.

"Bu böyle olmayacak, ambulansı aradın mı?" diye sorunca Eylül başını iki yana salladı. "Hemen ara."

"Tamam ama Serra babası duyarsa ikimizi de gebertir. Yalvarırım bu olay ikimizin arasında kalsın. Lütfen yalvarırım kimseye söyleme." diye ağlayarak yalvardı.

"Eylül çabuk ambulansı ara. Ne diyeceğiz gelenlere. Soracaklar elbet."

"Lütfen Serra yardım et bana." diye bir telaşla yatağın üzerinden kalkıp, odadan çıktığında bir kaç saniye sonra elinde telefonla gelerek ambulansı aradı.

"Burnu çok kanıyor Eylül. Dua et kıza bir şey olmasın." Aradan geçen 15 dakikanın ardından odaya giren sağlıkçılar, kızı muayene etmeye başladılar. Avucunu açmayınca kıza iğne yaparak kızın sakinleşmesini beklediler.

"Hasta nasıl bu hale geldi?" diye sordu.

Eylül, "Kız ablasını yeni kaybetti. Ağlama sesini duyduğumda odasına girdim ve ellerini yumruk yaparak bağırdı. Çok korktum. Ne olur yeğenimi kurtarın." diye sahte göz yaşı dökerek yalvardı.

Yasemin'i sedyeye bindirilerek direk hastaneye götürdüler. Eylül ve Serra da peşlerinden gitti.

Ertesi sabah kendine geldiğinde konuşamıyordu. Yapma diyerek bir anda bağırmaya başlayınca, hemşireler gelerek tekrar sakinleştirici verdiler. Aradan 3 gün geçmesine rağmen aynıydı.

"Serra amcası arayıp durdu. Gelen giden çok oluyor diye oyalayıp durdum. Ne olur bu olayı kimseye anlatma. Kızına bile." diye tekrar yalvardı. "Benim oğlan böyle bir şey yapmazdı ama gece içkiyi fazla kaçırmış. Kendin de değildi."

Kendini oğlum suçsuz havasına sokmuş, bir de yetmezmiş gibi Serra'dan umut dileniyordu.

"Tamam Eylül , dua edelim bir önce atlatır. Yazık kız halen korkuyor." dedi, aklına düşen kızın o anki görüntüsüyle.

"Serra bizim yarın gitmemiz gerekiyor. Aklım burda kalacak."

Eylül bir yandan elini şakaklarında gezdiriyor bir yandan da bu durumun artık son bulması için dua ediyordu.

"Merak etme Eylül ben ilgilenirim." dedi, Serra bir anne edasıyla.

"Sen olmasan ben ne yapardım."
Samimiyetten yoksun mimikleri ve ağlamaya çalışmaktan kısılan sesiyle yalancılığını yine konuşturdu.

10 gün sonra hastaneden taburcu olmuş, Serra kendi evine götürerek Yasemin'i biran olsun yalnız bırakmayarak sürekli ilgilendi.

"Anne Yasemin'e ne olmuş?" diye soran kızına ne cevap verecekti.

"Kızım daha önce dedim ya ablasının ölümünden sonra çok etkilenmiş." demekten başka bir şey bulamadı. "İyileşene kadar Yasemin'e ben bakacağım kızım."

Yasemin iyileşene kadar, bu olaydan kimseye bahsetmemiş, onunla psikologlar eşliğinde bir anne şefkatiyle ilgilenmişti. Zor günlerini böylelikle atlatmış oldu ama Eylül gittiğinden beri sadece iki kez aramıştı.

"Yasemin kızım şimdi iyisin değil mi? Kızım bizimle birlikte yaşasan bir müddet?" diye sorunca başını iki yana sallayıp durdu.

"Serra teyze sana bir şey sorabilir miyim? Ama utanıyorum." diye sesi oldukça sessiz çıktı. Sanki sesli konuşsa biri duyacak diye korkuyordu. Belki de duyurmak istemediği kendiydi, kendi bedeniydi.

"Evet kızım?"

"Cihan bana dokundu mu? O anlardan sonra olanları hatırlayamıyorum." dedi ve kendini suçlu hissettiğini belli eder tarzda başını önüne eğdi.

"Hayır kızım sana dokunmadı." deyip Yasemin'i kendine doğru çekerek kıza sımsıkı sarıldı. "Ah güzel kızım benim, yaşadıkların çok zor biliyorum ama bizimle birlikte kalsan olmaz mı?"
Bir annenin şefkat dolu tınısı, yara bereden görünmez hâle gelen kızının kalbini sarmıştı.

"Teşekkür ederim Serra teyze. Yeterince yanında kaldım. Ve bu yaşadığım zor anı senin sayende atlattım. Ayşe'ye de söylemediğin için teşekkür ediyorum. Yoksa Ayşe'nin yüzüne bakamazdım." dedi her an ağlayacak sinyalini verdi.

"Kızım senin bir suçun yok. Kendini suçlama tamam mı? Ama bana söz ver kendini kötü hissedersen benim yanımda kalacaksın?" gözleri yaşaran Serra, Yasemin'in vereceği cevabı bekledi.

"Tamam söz veriyorum."

🔗

Yüzümdeki ifade de ne gördüyse kaşları derinden çatıldı, "Neden daldın? Çok mu zorladı seni şerefsiz." diye tekrar sesini duyduğumda yaşadığım anın şokundan çıkarak yüzüne baktım. "Bana anlatmayacak mısın?" diye sordu.

"Hayır. Bir daha sakın beni öpmeye kalkışma."
Bir anda geri çekilip tokatı yüzüne geçirdim. Boşluğuna denk gelmiş olacak ki bir iki adım geriledi. "Son kez söylüyorum bana yaklaşma! Uzak dur benden." dediğimde elleri iki yanından da yumruk olmuştu. O sırada dışardan duyulan seslerle Gurur pencereye doğru adımladı.

Serra, "Yasemin kızım neden ayaktasın, senin dinlenmen gerekiyor." deyince yatağın üzerine oturdum. "Kızım bu yüzünün hali ne?" diye sordu. Sessiz kalarak yatağa uzandım. Diğer çocuklarda içeriye girdiklerinde, pencerenin önünde sessizce bekleyen Gurur bana son kez bakarak dışarıya çıktı.

🔗

Amcam doktordan izin alarak havaalanını arayıp bileti en erken saate ayırtmıştı. Yani bu akşam 21:00'da. Son kontrollerimizi tamamladıktan sonra, araca binip hastaneden ayrıldık. Bizi eve götürmesini Hakan'a söylemiştim ama Serra teyzenin ısrarıyla şu anda bizi götüren bir PiSLİK vardı. Hastanedeyken, Gurur'un bana vermiş olduğu telefonu Serenay'a vererek sıfırlattırmıştım. Hastaneden çıkmadan önce Ayşe'ye verdim.

Telefon çoktan eline geçtiğine eminim, öyle bir sinirli baktı ki araca binerken.

Yarım saat sonra araç sitenin önünde durdurduğunda hep birlikte araçtan indik. Asansörün önünde beklemeye başladık.

Allahım yine çantamı arabada unuttum.

Asansör durunca, mahçup bir şekilde bakıp, "Çantamı araba unuttum." dediğimde yengem amcama belli etmeden bana ters ters baktı. "Siz çıkın ben çantamı alıp geliyorum." dediğimde Serenay'a döndüm. "Gel beraber alalım."
Amcam ve yengem kapısı açılan asansöre binerek çıkmaya başladılar.

Gurur'la tek çıkmaktan iyidir. Gurur aracın kapısını açar açmaz arka koltuğun üstünde duran çantamı elime alarak, Serenay'la tekrar birlikte asansörün önüne gelip beklemeye başladım. Neden asansör korkum halen geçmedi benim?

Merdivenlerden çıksam bir şekilde yine karşıma çıkar Gurur. En iyisi asansörle çıkmak ve Serenay'ın yanında bana yaklaşıp telefonun hesabını soramaz.

Sessiz düşüncelerimden sıyrılarak üçümüz de asansörün içine binerek çıkmaya başladık. Sırtımı Gurur'dan tarafa döndüğümde sesli nefesini işittim. Serenay kaş göz işareti yapıp durunca kolumla dürterek uyarı verdim. Sanki bakışları sırtımı delecek gibiydi, hissediyordum.

Asansör durunca önden Serenay çıktı. Ben adımımı daha atmadan Gurur arkadan yaklaşıp eliyle ağzımı kapatarak, asansörün kapanma düğmesine bastı. Asansör kapanınca, düğmeye basarak aşağı inmeye başladık. Elini çekip ani bir manevrayla kendisine çevirerek bedenimi duvarla arasına aldı.

"Sen ne yapıyorsun PiSLİK?" diye bağırdım. Hâlâ siniri geçmemiş olacak ki kaşlarının çatıklığı aynıydı.

"Telefonu neden geri verdin?" diye kükrer gibi konuşup avucunu sert şekilde duvara vurdu, sırtımı duvara daha da bastırdım.

"İstemiyorum." dedim, eliyle çenemden nazik olmayacak bir şekilde tutarak kendisine bakmamı sağladı. Sinirden gözleri küçülmüştü. Bakışları istemsizce keskinleşmiş ve içimde bir korku peydah etmişti.

"Telefonu almazsan eğer anlaşmayı bozar senden boşanmam." dediğinde sesli bir nefes çekip bakışlarımı açıkta kalan göğsüne indirdim.

"Neden mecbur bırakıyorsun beni?" dediğimde tekrar kemikli parmaklarıyla çenemi yukarı kaldırdı. Bu sefer çatılan kaşları düz çizgi haline geldi. Bakışlarındaki yoğunluk göz bebeklerini karartmıştı.

"Mecbur bıraktırma beni. Sana söz veriyorum boşanma süresi dolana kadar seni rahatsız etmeyeceğim. Oldu mu?"
İçimde anlamsızca bir sıkıntı peydah olurken, gözlerim gibi kalbimde titredi. Saniyesinde bir sıcaklığın ardından çıkan lodos, bütün bedenimi soğuğa teslim etti. Kalbim, üşümüştü.

"Tamam." dediğim de başını tavana dikip gözlerini bir kez kapatıp açtı, adem elması titredi. Tekrar başını indirip bana bakınca, aramızdaki kısa mesafeyi kapatıp dudağını dudağıma bastırıp öpmeye başladı. Önceki öpüşüne nazaran yavaşça öpmeye devam etti. Belki de son bir geçişti bu kalbime, son bir akıştı yüreğime. Sonların bağlandığı, başlangıcı olmayan bir şeydi.

İnleyerekten geri çekildi, dudağını kulağıma kadar sürterek şalımın üzerinden "Bundan sonra," deyip nefesini bir kez üfledi. "Seni ben değil, sen beni öpeceksin." diye kulağıma fısıldadı kışkırtıcı ses tonlamasıyla. Verdiği nefes kulağımın dibinde can veriyordu sanki.

"Daha çok beklersin." diye ben de onun gibi fısıldadığımda önce yutkundu sonra dudaklarının gerilmesinden güldüğünü anladım. Tekrar yüzüme baktı.

"Bu seni son öpüşümdü. Ve senin ilk öpüşün bende olacak." dedi kendinden emin bir şekilde.
Bir adım gerileyerek, asansörün düğmesine tekrar bastı, yukarıya çıkmaya başladığımız da cebinden telefonu çıkartıp iri elleriyle elime tutuşturdu. Ellerini cebine koyarak sırtını duvara yasladı. Bana bakıp dudaklarını yalayınca bu hareketiyle midemde kasılmalar oluşmuştu.

Anlamsızdı. Bu olanlar, bu kasılmalar, bu üzüntüler...
Gözlerinde kalmıştım. Başkasının gözlerinde başlamış, yanlış olan birinde takılmıştım.
Takılmıştım ve takılıp yere çakılmıştım...

🔗

Bölüm sonu...

Continue Reading

You'll Also Like

485K 28.9K 61
45.Bölüm Alıntı; Hep böyledir. hayat devam eder. düşmem diye girdiğin o yolun tam ortasında yere yığıldığında da gitmez dediğin herkesin arkasından...
1.1M 71.7K 66
İlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açaca...
215K 11.5K 44
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
44.4M 2M 84
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...