SİYAH ZAMBAK (+18)

By matmazelldusleri

701K 37.8K 79.1K

'•Oysa biz hep bir yarım, biraz da tamdık. Şimdi ruhumdan aldığın parçaları kim birleştirecek sevgili?•' More

SZ • 1 |❝Sokaktaki Yabancı.❞|
SZ • 2 |❝Uyan Artık Sarışın, Masal Bitti.❞|
SZ • 4 |❝Vurgun.❞|
SZ • 5 |❝İncinmesin Kanatların.❞|
SZ • 6 |❝Dudaktan Kalbe.❞|
SZ • 7 |❝Acılar Ve Yalanlar❞.|
SZ • 8 |❝Son Gece.❞|
SZ • 9 |❝Kapten Kalbe.❞|
SZ • 10 |❝İlk Nefes.❞|
SZ • 11 |❝Diken Ve Kasırga.❞|
SZ • 12 |❝Ateş Ve Barut.❞|
SZ • 13 |❝Rastlanışlar ve Kaybedişler.❞|
SZ • 14 |❝Düşler Ve Düşüşler.❞|
SZ • 15 |❝Geceye Yakışan Kadın.❞|
SZ • 16 |❝Yeniden Parlayan Ruhlar.❞|
SZ • 17 |❝Bir Şeytanın Son Günahı.❞|
SZ • 18 |❝Ateşten Yapılmış Kırmızı Kurdeleler.
SZ • 19 |❝Kalpteki Avare.❞|
SZ • 20 |❝Geçmişin Sanrıları.❞|
SZ • 21 |❝Nabızda Yangın.❞|
SZ • 22 |❝Günah Ve Günâhkar.❞|
SZ • 23 |❝Bir Meleğin Sanrıları.❞|
SZ • 24 |❝Şeytanın Uyanışı.❞|
SZ • 25 |❝Esaretin Bedeli.❞|
SZ • 31 Aralık Duyurusu •

SZ • 3 |❝Kanatları Yaralı Kadın.❞|

27.9K 1.7K 2.2K
By matmazelldusleri

🖤🕸️🖇️

Kanamaya, yara almaya pek müsait biriydim.
Hala kanıyordu yaralarım, oturup kalktığım için diz kapağımdaki yara açılmış olmalıydı ki sıcak kanın tenimi yakarak aşağı doğru akışı içimi gıdıklıyordu. Kanayan dizim şuan düşüneceğim son şey olduğundan Karan'ın arkasından mutfağa doğru yürüdüm. "Ne demek Bodrum'dayız? Sen mi getirdin beni buraya?" Tezgahın üzerine koydu fincanların içine birer paket neskafe dökerken beni duymamazlıktan gelerek işine devam etti. Sonunda kahveleri hazırlayıp fincanlarla birlikte bana döndüğünde kaşıyla yürümem için salonu işaret etti. Burnumdan sinirli bir nefes verirken Karan'ın arkasından salona doğru geçtim.

Koltuğa yerleşip dik dik yüzüme bakarak kahvesinden bir yudum aldı. "Seni İstanbul'da bulsam niye peşimden Bodrum'a getireyim? Sence buraya çocuk bakıcılığı için mi gelmiş gibi yoksa gerçekten işim olduğu için mi gelmiş gibi görünüyorum?" Kollarımı göğsümde bağlayıp Karan'ın önünde dikilmeye devam ettim. Oturmuyordum çünkü benim bir şekilde acilen evime gitmem gerekiyordu. "Bana sürekli hakaret etmeyi bırakır mısın? Bende keyfimden darp edilmedim sokağın ortasında, buraya nasıl geldiğimi bile hatırlamıyorum. Sürekli bana laf sokma çabalarından vazgeçip bana yardımcı olsan, şuan senin için büyük bir dert olan çocuk bakıcılığından kurtulursun."

Sözlerim onu sinirlendirmiş olmalı ki birkaç kez sol elini yumruk yapıp gevşeterek sakinleşmeye çalıştı. Şuana kadar onda fark ettiğim bir şey varsa o da sinirli bir adam olduğuydu. Elindeki fincanı sertçe masanın üzerine bırakıp, kollarına geriye doğru yasladı. "Peki küçük hanım, bana bu sefer başınızı nasıl belaya soktuğunuzu anlatırsanız ve neden dayak yediğinizi de açıklarsınız bende size yardımcı olurum. Gerçi başınızı derde sokma konusunda epey beceriklisiniz şuan ne deseniz şaşırmam doğrusu."

Az önceki ukala tavrımdan eser kalmamış bir halde bedenimi koltuğa bıraktığımda gözüm halıya bulaşan birkaç damla kana kaydı. Karan'ında bakışları saniyesinde irislerimi takip ettiğinde homurdanarak yerinden kalkarak geldiğim koridora doğru ilerledi. Döndüğünde elinde büyük bir çanta vardı, sanırım ilk yardım çantasıydı. Çantayı dizlerimin önüne bırakıp yanıma oturdu. "Bana dön." Sesimi çıkarmadan yönümü Karan'a çevirdiğimde ellerini uzatarak yüzümdeki yara bantlarını çıkartıp bir kenara koydu. Çantayı açıp içinden bandaj ve temiz bez çıkartıp dizimin üzerine koydu. "Kolunu uzat." Kolumu uzattığımda dirseğimdeki bandajı çözerken kaşları çatılmış ve gülümsemişti. "Neden güldün?" Çenesiyle üzerimdeki tişörtü gösterip göz kırptı. "Ne iş?"

Utanıp bakışlarımı kaçırırken bir yandan da Karan'ın yaralarımı sarmasını izledim. "Uyandığımda üzerimde bir şey yoktu, elime de ilk bu geçti bende giydim. Ne yapsaydım çıplak mı gezseydim tanımadığım adamın evinde?" Elindeki makasla bandajı keserken başını sağa doğru eğip güler gibi bir ses çıkardı. "Tanımadığın adamın yatağında çıplak bir şekilde gayet rahat uyuyordun. Çıplak gezmek mi ahlak sınırlarını zorladı?" Bandaj sardığı kolumu hızla geri çekerek oturduğum koltuktan kalkarak Karan'ın karşına dikildim. "Sende soymasaydın o zaman, almasaydın beni içeri. Ambulansı arasaydın direk, hem yapıp hem de ne diye başıma kakıp duruyorsun?"

Elindekileri koltuğun üzerine bırakıp sakince bana döndü. "Otur şuraya, dizin hala kanıyor. Şu sarıp sargılama işi bitsin üzerine kıyafet vereceğim, sonrada biraz yemek yiyelim. Kim bilir kaç saattir bir şey yemiyorsundur." Omuzlarımı dikleştirip birkaç adım geriye gittim. "Gerek yok yapmana ben yaparım. Ayrıca karnımda tok, bana sadece çantamın yerini söylesen yeter." Kalkıp kolumdan sertçe çekerek beni koltuğa düşürdü. Kendi de yanıma tekrar otururken 'Ambulansı arasam bu kadar başım ağrımazdı.' diye homurdanıyordu. "Çanta falan yoktu yanında, sadece sen vardın. Sen aç değilsen ben açım ve ben yalnız yemek yemem bu da demek oluyor ki ya seve seve yiyeceksin yada zorla. Şimdi kes sesini de şu yaralarını sarayım."

"Kendi yaralarımı kendim sarabilirim, alt tarafı dizim kanıyor zaten." Beni dinlemeyip kolumu sarmaya devam ederken söylediklerimi dinlemiş gibi bile görünmüyordu. "Alt tarafı diz dediğin şey akşamdan beri kanıyor. Ne durmaz kanın varmış senin de anlamadım ki." Bunu annemde sık sık söylüyordu bana. Kaykay kaymayı çok sevdiğimden sürekli düşer dizlerimi kanatırdım ve kanım saatlerce durmak bilmezdi. Karan kolumdaki bandajı yeniledikten hemen sonra aynı işlemi dizime de uyguladı ve malzemeleri toparlayıp getirdiği yere geri götürdü. Salona geri döndüğünde elinde telefonu vardı. "Evde yemek yok, yemek istediğin bir şey var mı?" Gözlerini gözlerime diktiğinde başımı iki yana sallayarak bir şey demeden cevap verdim. Telefonda birkaç yeri tuşlayarak bir ev yemeği dükkanını aramış ve birkaç çeşit yemek söyleyerek aramayı sonlandırdı.

"Bana giyecek bir şeyler verebilir misin acaba?" Telefondan başını kaldırıp bana baktı ve ayağa kalkarak önümden yürümeye başladı. "Eşofmanlar sana bol gelecek ama idare et." O görmese bile başımı sallayarak onaylamıştım onu. Karan sabah uyandığım odanın kapısını açarken kenara çekilip önce benim girmemi bekledi sonrasında kendisi de girerek kapıyı kapattı. Sabaha nazaran oda şimdi daha aydınlıktı, az ötede duran bardaki içkiler bile güneş ışığı ile ışıl ışıl parlıyordu. Epey geniş bir odaydı, odaya ilk girdiğimde uzun bir duvar vardı. Duvarı döndüğünüzde sol tarafta büyük bir yatak ve dış cephe tarafında odanın tamamını kaplayan pencere vardı. Oda tıpkı bir labirent gibiydi her adım attığınızda odanın farklı bir alanını görüyordunuz. Karan önümden ilerleyip sağa doğru döndüğünde buranın giyinme odası olduğu anlaşılıyordu. Sağa döner dönmez başlayan yoğun erkek parfümü kokusu ve kıyafetler gerçekten uyum içinde görünüyordu.

"Giyinme odasının önüne niye kapı yaptırmadın ki?" Omuzlarını silkip açtığı birkaç çekmeceden eşofman, kazak ve iç çamaşırı çıkartırken bende giyinme odasını incelemeye devam ettim. Kıyafetlerle birlikte önümden geçip gittiğinde yine peşine takılmış yatağın önünde durmuştum. Elindeki paketten temiz bir erkek iç çamaşırı çıkartıp yatağın üzerine bıraktı ve işi bittikten sonra sırtını dikleştirip bana döndü. "Arkanı dön." Kaşlarımı çatıp yüzüne baktığımda derin bir nefes verip dönmemi bekledi. "Neden ki?" Gözlerini devirip beni sertçe arkama çevirdiğinde saçlarım yine yüzümün yarısına dağılmıştı. Saçlarımı ellerimle toplayıp arkama attığımda Karan'ın bana yaklaştığını fark ettim. Başımı çevirerek ona doğru dönüp "Ne yapıyorsun?" diye sordum. "Sadece arkanı dön, sırtındaki yara dizindeki yaradan daha kötü. Canını yakmadan kazağı giydireceğim."

İtiraz etmeme izin bile vermeden parmaklarını üzerimdeki tişörtün uçlarına götürdü ve yavaşça yukarı doğru sıyırıp üzerimden çıkardı. Omuzlarıma dökülen saçlarımı elleriyle toplayıp sağ omzuma doğru atarken bedeni biraz daha bedenime yaklaşmıştı ve bu beni fena halde geriyordu. "Saçların niye bu kadar kalın ve uzun?" Omzumda tüy kadar hafifliği olan elini kolumdan aşağı kaydırarak bedenimden ayırdı ve vereceğim cevabı bekledi. "Bilmem, anneme çekmişim sanırım." diye mırıldanıp önüme döndüm. Karan elindeki tişörtü bana uzatıp derin bir nefes aldı. "Bak, şimdi üzerindekini çıkartacağım, bu tişörtü bedenine ört. Ben kazağı giydirirken bırakırsın." Başımı sallayıp önüme döndüğümde Karan'ın parmak uçları sırtımda sürtünerek sütyen kopçama ulaştı. Birkaç saniye sonra teller birbirinden koptuğunda, Karan omzumdaki ipleri kollarımdan düşürerek parmaklarını göğüs çatalımın altına getirdi. "Çekiyorum." Sıcak atlet tenimden ayrılır ayrılmaz elimdeki tişörtü bağrıma bastırarak bedenimi örttüm. Karan kazağı başımdan geçirip tenimde aşağı doğru kaydırırken, sırtımdaki sızı atmış bu da gözlerimi doldurmuştu.

Karan odadan çıkıp siparişleri almaya gittiğinde bende üzerimdekileri çıkartıp bana verdiklerini giydim. Salona geri döndüğümde ev sahibimiz yemekleri almış, paketleri açıyordu. Mutfağa ilerlerken burnuma gelen yemek kokusu bana gerçekten ne kadar acıktığımı hatırlatırken bir ara bu yemek için de teşekkür etmem gerektiğini aklıma not ettim. Bir süre boyunca ikimizde sessizce yemeklerimizi yiyerek birbirimizle konuşmadık. Yemeklerimizi yedikten sonra ben çöpleri toplarken Karan'da telefonuna gelen mesajı okuyordu. Salona geçtiğimde kaşları çatık bir halde telefonu koltuğa bırakıp bana döndü. "Seni en erken üç gün sonra götürebilirim İstanbul'a."

Omuzlarım düşerken buna itiraz edecek oldum fakat bunun için bir bahanem yoktu. Sonuçta adamın evine çullanan bendim birde kalk beni İstanbul'a götür diye ağlayamazdım. "Peki benim için sorun değil ama telefonundan annemi arayabilir miyim? Benimki nerede hiçbir fikrim yokta." Az önce koltuğa bıraktığı telefonu bana uzatıp yeniden yaptığı neskafesinden birkaç yudum aldı. Telefonu açtığımda şifre istemesini beklesem de direk ana menüye girdiğimde şaşırdım. "Telefonuna neden şifre koymadın?" Elindeki kahveyi avuçlarının arasına alırken omuzlarını silkip başını geriye attı. "Telefonumda önemli bir şey yok, önemli bir şey olsa zaten telefonumda olmaz o yüzden gerek duymuyorum." Başımı sallayıp anneme aradığımda karşı taraftan cevap alamadım. Birkaç kez daha üst üste aradım fakat cevap gelmeyince bende mesaj atmaya karar verdim.

'Anne ben Ahu. Telefonum şarjı bitti de sana haber vermek istedim. Benim birkaç gün arkadaşımda kalmam gerekiyor. Eğer önemli birşey olursa bu numarayı ara. Öptüm:)'

15.02

O dakikalardan sonra Karan kişisi ile aramızda herhangi bir konuşma geçmedi. Kendisi işim var diyerek odasına geçerken bana da oyalanmam için bilgisayarı vermiş ve saatlerdir odasından çıkmıyordu. Saate baktığımda gece yarısına gelmek üzere olduğunu gördüm, her ne kadar epeydir uyuyor olsam da uykum gelmişti. İzlediğim filmin sekmesinden çıkıp bilgisayarı kapatarak Karan'ın odasına doğru ilerledim. Kapıyı birkaç kez tıklatmış fakat bir yanıt alamamıştım. Beklemekten sıkılıp içeriye girdiğimde oda zifiri karanlıktı. Düşmemek için elimi duvarda sürterek yürürken birkaç defa 'Karan' diye seslendim fakat bir yanıt alamadım. Odanın ortasına doğru geldiğimde bir yerden su sesinin geldiğini duyuyordum fakat sesin nereden geldiğini kestiremiyordum. Gelirken baktığımda koridordaki banyonun ışıkları kapalıydı. Seslenmekten vazgeçerek yatağın üstüne oturup odaya gelmesini bekledim.

On ila on beş dakika sonrasında Karan belindeki havluyla birlikten barın karşısındaki bir aralıktan çıktığında yanılmadığımı anladım. Bedenine bakmamak için başımı eğerek onu bekledim. Sayılı saniyeler sonra önümde durduğunda bende başımı kaldırarak yüzüne baktım. "Sıhhatler olsun." Başını salladığında saçlarından yüzüme düşen su damlacıklarına gülümseyerek elimle yüzümdeki ıslaklığı sildim. "Şey.. saat geç oldu da uykum geldi. Nerede yatacağımı soracaktım." Islak saçlarını eliyle geriye doğru atarken dudaklarını ıslatıp yatağa yaklaşarak önüme dikeldi. "Dün gece burada uyudun, istersen yine burada uyu."

"Sen nerede yatacaksın?" Alt dudağını dişleyip başıyla yatağı gösterdi. "Bende burada yatacağım." Ellerimi yatağa koyarak başımı biraz geri attım ve ciddi olup olmadığına bakmak için dik dik suratına baktım. "Aynı yatakta mı yatacağız?" Eliyle belindeki havluyu sıkılaştırırken umursamazca omuzlarını silkti. "Dün yattık, bugünde yatarız. Evde bu kadar oda olduğuna bakma gördüğün odalardan yalnızca burası bana ait, diğer bütün kapılar kilitlidir." Kaşlarımı çatıp "Nasıl yani sevgilinle mi yaşıyorsun?" diye sordum. Kirpiğinden akan su damlacığı onu gıdıklamış olmalı ki gülümseyerek gözlerini ovaladı. "Hayır sarışın, normal erkek arkadaşlarımla kalıyorum. Bence bir sevgilim olsa, şuan ne sen yatağımda oturuyor olurdun ne de ben karşında böyle dikiliyor olurdum."

"Haklısın da, sen gerçekten neden böyle dikiliyorsun karşımda? Gidip giyinsene." Başını sallayıp giyinme odasına giderken bende başımı odayı kaplayan pencereye çevirdim. 'Acaba dışarıdan içeri görünüyor mudur?' diye geçirdim içimden. Gerçi görünse de pek bir şey olmazdı çünkü camdan pencereler evin bahçesine bakıyordu. 'Bahçeli ve tek kat olan bir eve niye pencere taktırırsın ki?' Karan üzerini değiştirip odaya geri döndüğünde göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Yatağın sağ tarafındaki saten yorganı kaldırıp yattığında bende yatağın sol tarafına geçerek uzandım. Yatak gerçekten de büyüktü, üç kişinin rahatlıkla sığabileceği büyüklükteydi. Sağıma doğru döndüğümde saçları ıslak bir şekilde yüz üstü yattığını gördüm.

"Niye saçların ıslak uyuyorsun?" Başını bana doğru çevirip yüzüme baktı. "Hoşuma gidiyor." Altımda kalan elimle diğer kolumun omzunu okşarken uykumun açılmaya başlıyordu. "Anladım, ben sana bir şey diyeceğim." Gözlerini kısıp başını sallarken yönünü bana doğru çevirdi. "Ben uyurken saçlarımla oynarım, rahatız olmazsın değil mi?" Karan kaşlarını çatıp yüzüme bakarken gergince gülümseyerek huyumu yadırgamaması için içimden dua ettim. Çünkü bu huyumu bilen çoğu arkadaşımın ilk tepkisi katıla katıla gülmek olmuştu. Karan ciddiliğinden ödün vermeden başını sallayıp "Olmam, oynayabilirsin" dedi.

Memnuniyetle gülümseyip ona arkamı döndüğümde saçımın bir kısmını önüme alarak yukarıdan aşağıya doğru oynamaya başladım. Parmaklarım her bir saç telime değdiğinde daha uykum geliyor bedenim uyuşuyordu. "Ahu." Karan'ın sesini duymamla saçımı bırakıp başımı arkaya çevirdim. "Efendim." İrislerini saçlarıma kaydırıp çatık kaşlarıyla birkaç saniye saçlarıma baktı. "Sırtın ağrıyor mu?" Başımı iki yana sallayıp parmaklarımla oynadım. "Emin misin?" Kazağımın üzerinde hafif bir baskı hissettim, Karan işaret parmağını kaburgalarımın üzerinde gezdiriyordu. Parmak ucu bandajın üzerine değdiğinde kanatlarımdaki acıyla dizlerimi karnıma çekerek tuhaf bir mırıltı çıkardım. "Acıyor değil mi?" Elini çekmesi için hızlıca başımı sallayarak yatakta öne doğru kaydım. Karan parmak ucunu sırtımdan çektiğinde derin bir nefes verip başımı arkaya doğru attım. "Madem acıdığını biliyorsun ne diye dokunuyorsun?" Parmakları bu sefer sırtıma daha sert bir şekilde temas ettiğinde küçük bir çığlık atarak başımı yastıktan düşürdüm. Karan çenesini başımın üzerine bastırıp kazağın üzerindeki baskısını arttırdı. 

"Yalan söyleyen sendin." Bedenimi öne doğru iterek baskıdan uzaklaşmaya çalıştığımda Karan diğer kolunu belime dolayarak hareketimi engelledi. "Bıraksana belimi!" Saçlarımın üzerine nefesini dağıtıp yutkundu. "I-ıh." Kolumu ters çevirip Karan'ı göğsünden ittim fakat ikimizi de kıpırdatamadım. "Sırtım acıyor işte, dokunmasana." Güler gibi bir mırıltı çıkartıp parmağını sırtımdan çekerek belimi serbest bıraktı. Sinirle yatakta doğrulup dizlerimin üzerine oturdum. "Ne diye bastırıp duruyorsun sırtıma?" Karan'da yüzünü bana çevirip bir kolunu başının altına koyarak çatık kaşlarıyla bana baktı. "Sen ne diye yalan söylüyorsun?" Önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp çatık kaşlarımla adamın suratına bakmaya devam ettim. Acıyor ya da acımıyor bu onu ilgilendirmezdi, bana dokunması ise kesinlikle tacize girerdi. "Bana bir daha dokunma, ben salona gidiyorum." 

Bakışlarını benden ayırmadan derin bir nefes alıp gözlerini kaçırdı. "Canını yakmak istemedim, acıyorsa iğne verebilirim." Alt dudağımı dişleyip yataktan kalkarak "Vereceğin hiçbir şeyi kanıma karıştırmam." diye homurdandım. Benim kalkmamla birlikte o da yatağından doğrulurken ıslak saçlarını eliyle karıştırdı. "Eğer güvenmiyorsan aynı iğneden kendime de yaparım, gel hadi." Konuşmama fırsat vermeden işaret parmağıyla omzundan ittirerek beni banyonun önüne kadar sürükledi. Sanki bana fazladan temas etmemek için yaptığı bu hareket tuhafıma giderken oysa bana aldırış etmeden banyo dolabına ilerledi ve ilk raftan iki kapalı camla iki iğne getirdi. "İstediğini seç." Avucunun içine aldığı iki camı bana uzatarak bir tanesini seçmemi bekledi. "Gerçekten kendine de yapacak mısın iğneden?" Öylesine başını salladı. Yüzüm afallamış bir hal alırken bir şey söylemeden camların bir tanesini aldım ve Karan bu sefer iğnelerden seçmemi istediğinde yine bir tanesini aldım. 

Karan bana sırtını dönüp aynı raftan bir lastik çıkartıp koluna sıkıca bağlarken pamuk ve alkol kullanmadan iğneyi doldurdu ve ucunu kolundaki şişen bir damara bastırarak sıvıyı kanına karıştırdı. Tepkisiz bir halde onun yaptıklarını izlerken işi bittiğinde kolundan sızın hafif kanı umursamadı ve bana dönerek lastiği aynı şekilde koluma bağladı. "Çok mu sıkı oldu?" Başımı iki yana sallayıp koluma bakarken Karan elimdeki iğne ve ilacı alarak içini doldurdu. Rafa ilerleyip kutudan çıkardığı pamuğa biraz alkol döktü ve kabaran damarım üstünü silerek başını bana kaldırdı. "Acırsa söyle." Yine sessiz kalıp başımı salladım ve iğnenin ucu damarıma girerken hafifçe yüzümü buruşturdum. "Bitti." Karan iğneyi çıkartıp arkasını dönerken kullandığı malzemeleri kenarda duran çöpe atarak elindeki pamukla kolumu sildi. "Git yatağa uyu, salonda ben yatarım." 

"Niye bu kadar naziksin sen, banyo yaparken kafanı duş başlığına mı vurdun?" İplemez bir tavırla derin bir nefes alıp kolundan sızan ince kanı peçeteyle sildi. "Evinde her gün dayak mı yiyorsun?" Sorduğu soruyla duraksarken "Hayır tabi ki de, neden böyle bir şey sordun şuan?" diye mırıldandım. Annem bana vurmak bir yana sesini bile yükseltmeye çekinirdi. Bunun sebebi ise birbirimizden başka kimsemizin olmayışıydı. Karan elindeki kirli peçeteyi de çöpe attığında birkaç adımda yanıma gelerek önüme dikildi. "O zaman ne diye sana nazik davranan insanlardan sürekli kötü bir niyet bekliyorsun? Alt tarafı yardım ediyorum, bunu sorgulama bu kadar." Dik çenesi ve düz bir sesle söyledikleri ona öylece bakmama neden olurken "Sağ ol o zaman." dedim direkt. 

"Önemli değil, geç uyu." 

"Sen?"

"Salonda yatarım." 

"Uzunsun, ben yatarım orada." dedim Karan önümden geçip giderken. "Gerek yok, yat zıbar işte." Adımlarım yanına doğru hızlanırken parmaklarımı kalın bileğine dolayıp onu durdurdum ve önüne geçerek "Bağırdım diye trip mi atıyorsun sen bana?" diye sordum. Gözlerini devirerek bileğini elimden kurtardı. "Ya kızım koskoca yatağı sana bırakıyorum işte, başımda dırdır öteceğine gidip uyusana ayrıca ne tribi ya?" Dudağımın bir köşesi güler gibi kıvrılırken elimle yatağı gösterip "Sığarız ikimiz, yürü kıvrıl bir tarafına, acıdım." diye mırıldandım. Göz kapakları şaşkınla büyürken "Acıdın?" diye tekrarladı lafımı, öylesine başımı salladım. "Çok yüzsüz gördüm ama sen türünün ilk örneğisin, benim evimde bana mı acıdın gerçekten?" Elimi yanıma indirip yatağa ilerleyerek az önce kalktığım kısma yerleştim. Aslında ona acıdığım falan yoktu sadece benim yerimde salonda yatacak olması rahatsız etmişti, ev sahibi oydu sonuçta. "Geç yat yerine, iyi geceler." Ondan tarafa sırtımı dönüp yorganı üstüme çekerken birkaç dakika sonra arkamda bir hareketlilik oldu ve yatağın diğer köşesi çökerken az sonra yorgan düzeldi.

Uzun sayılacak bir süre ikimizden de ses çıkmazken yarım saat kadar sonra onun uyuduğu kanısına vararak oflayıp yatakta yüz üstü döndüm. Aklım hala annemde kalmıştı. Mesajım ona gitmişti ama gördüğünden emin değildim. Üstelik başıma ilk defa böyle bir şey geliyordu, yaşadıklarım hala zihnimde canlanıyor o adamların kim olduğu konusunda ikileme düşüyordum. Yan tarafımdan hiç beklemediğim anda "Uyumadın mı?" diye bir ses geldiğinde başım ilk sağa döndü. "Uykum kaçtı sanırım." Kapalı gözleri yavaşça aralanırken siyah hareleri yüzüne vuran ışıkla parladı. Diliyle dudaklarını ıslatıp usulca benden tarafa dönerken bir parmağını çekingence yüzüme uzatarak alnımın üzerini örten bir parça tutamı parmağına kıvırdı. 

"Saçlarınla oynasana az önce işe yarıyor gibiydi." Bu temas içimde bir şeyleri yerinden oynatırken gözlerimi yüzünde gezdirerek "Kanatlarımın acısından odaklanamıyorum ki." diye mırıldandım. Parmaklarına doladığı saçlarımı serbest bırakırken kaşlarını çatıp tuhaf bir ifadeyle yüzüme baktı. "Nerelerin acıyor anlamadım." Dilimi dişlerimin arasında gezdirip dudaklarıma yamuk bir gülümseme kondurdum. "Ben kürek kemiklerime kanatlarım derim. Böyle dizlerimin üzerinde eğilip belimi büktüğümde kemiklerim sivrileşiyor ve tam bir kanat gibi görünüyor. Babam bu yüzden bana sürekli meleğim diye hitap ederdi." Tepkisine bakmak için yüzümdeki gülümsemeyle Karan'a döndüm. Hala kaşları çatıktı. "Göstersene." Gülümsemem yüzümde genişlerken "Gerçekten mi?" diye sordum.

"Hadi göster, merak ettim." Başımı sallayıp yatağın ucuna doğru oturdum ve Karan'ın da yataktan kalkıp arkama gelmesini izledim. Sonunda yatağın ucuna gelip beni beklemeye başladığında parmaklarımı kazağın ucuna yerleştirip yukarı doğru çekecek oldum. Karan'ın kıvrılmış dudakları hızla düz çizgi haline gelirken kazağı tam çıkarmak üzereyken aniden üzerime kapanarak kazağı çıkarmama engel oldu. "Lan manyak ne yapıyorsun?" Parmaklarını kazağın ucuna yerleştirip sinirle aşağı doğru çekiştirirken hala homurdanmasına devam ediyordu. "Merak eden sen değil misin, şimdi ne diye kızıyorsun?" Çenesini yukarı doğru dikip sinirli sinirli yüzüme baktı. "Lan kızım sen altında bir şey olmadığın farkında değil misin?"

"Haa, pardon ya ben fark etmemişim onu." Sabır dilercesine başını sağa sola çevirip kendi yattığı tarafa geçerek yatağa uzandı. Bende yatağın üzerinde oturmaktan sıkılıp yatağa yattım. "İyi geceler." Somurtup arkamı dönerken Karan'ın da arkamdan "İyi geceler Sarışın." dediğini duydum. Daha fazla konuşmaya gerek görmediğimden yorganı kafama çekerek gözlerimi kapadım.

🖤🕸️🖇️

Evett üçüncü bölümünde sonuna geldikk. Düşüncelerini yazmayı ve oy atmayı unutmayın 🖤 Yeni bölüm en kısa zamanda gelecek.. Öptüm ✨

|•İletişim ve sorularınız için, Instagram; elisyaroza•|

ELİSYA ESİN ROZA

Continue Reading

You'll Also Like

132K 9.4K 41
Gerçek Osmanlıyla bir alakası yoktur. iyi okumalar.
87.7K 4.4K 17
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
1.3M 100K 27
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
18.2M 1M 52
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...