𝑴𝒐𝒏𝒐 𝑵𝒐 𝑨𝒘𝒂𝒓𝒆 / Mi...

By blueflower_s

45.1K 6.9K 6.4K

Jisung renkleri olmayan hayatına birkaç damla renk istiyordu. Ve o gün hayatına giren o adam, hayatını değil... More

Başlangıç
Renklerin sesi - Bölüm 1
Ve renkler akmaya başladı - Bölüm 3
Zamana göre değişen kader - Bölüm 4
Uçurumun kenarındaki camdan çocuk - Bölüm 5
Solmuş kalpte açan renksiz çiçekler - Bölüm 6
Sarı sayfaların kesilmiş satırları - Bölüm 7
Okyanusun derinliklerindeki hayaller - Bölüm 8
Sessiz cehennemin aralık kapıları - Bölüm 9
Ben ve avucumdaki paslanmış anılar - Bölüm 10
Yanlış yol doğru seçim - Bölüm 11
Çalan şarkının isimsiz melodileri - Bölüm 12
Düğümlenmiş kaderi yaralı ellerle açmaya çalışmak - Bölüm 13
Çiçekle birlikte açan sahte sevgi - Bölüm 14
Hayatsız insanların elindeki hayat kalemi - BöLüm 15
Kovalanırken taşa takılıp düşen değersiz zamanlar - Bölüm 16
Başlangıcın ortasına bırakılmış anlamsız sonlar - Bölüm 17
Kendini iyi sanan şeytan anılar - Bölüm 18
Acının tatlı tebessümü - Bölüm 19
Gülümseyen yüzün hıçkıran kalbi - Bölün20
Gidenin ardında kalan kanayan yara - Bölüm 21 (Part 1)
Gömdüğüm yerden tekrar doğan hayat darbesi - Bölüm 21 (Part 2)
Kadere inanıp yolunu bulamayan geleceğin umudu - Bölüm 22
Ben gittim ama kalbim seninle kaldı - Bölüm 23
Yıllar sonra kapıları açılan kafes - Bölüm 24
Cesed kokan satırlar - Bölüm 25
Final

Kader değil benim resmimdi karşımdaki-Bölüm 2

2.3K 418 564
By blueflower_s

Bölüm şarkısı: Bts- Your Eyes Tell

Masmavi gökyüzü tüm aydınlığıyla bana gülümsüyordu sanki. Elimi uzatsam dokunacakmışım gibiydi ama elimi uzattığımda aslında hiç hissedemeyeceğim düşüncesi aklımın bir köşesine silinmeyen kalemle yazılmış gibiydi. Kalbimi hissetmek, içindeki güzellikleri görmek isterken karşılaştığım boşluk duygusu uzatmak istediğim elimi hemen geri çekmeme sebep oluyordu.  Yıllardır içimdeki bu boşluğun ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bir şekilde belki kendi kendine dolar diye düşünürken bir bakmışım ki yılları geride bırakmışım ve o boşluk hâlâ olduğu gibi kalmış.

Biraz ağlarsam kendi yaşlarımla dolar diye düşünüp ağlayarak geçirdiğim bilmem kaçıncı günün sonunda küçük bir parçasının bile dolamaması, 'daha ne kadar ağlamam gerekli?' diye haykırmama sebep oluyordu. Hayatım düzgündü, etrafımdaki insanlar güzeldi, kalben sevildiğimi biliyordum ama onların sevgisi değil de başka birisine ihtiyacım varmış gibi hissediyordum.

Her sabah umutla açtığım gözlerim, değişmeyen duygular yüzünden umutsuzca güne başlamama sebep oluyordu. Kimisine göre ergenlik yüzünden olduğunu söylüyordu ama çoktan 18 yaşımı geçmiştim. Ben 13 yaşımda bile ergenlik geçirememişken şimdi mi bu dönemi yaşamaya başlamıştım? Hayır, biliyordum, farklı bir şeydi bu. Birisini bulmam gerekiyormuş gibiydi. Ama kimi? İşte sorulduğu halde cevabı olmayan bir soru daha.

"Jisung, lan nereye bakıyorsun öyle?"

Kulağımın dibinde bağıran Changbin'le hemen kulağımı tutup yüzümü buruşturdum. Bu çocuğun hiç ortası yoktu ki. Çattığım kaşlarımla bakışlarımı yüzüne çevirince bir anda kahkaha atmaya başlamıştım.

"Changbin, canım arkadaşım, bu ne?"

"Ne var oğlum, bak ne güzel giyinmişim işte."

Gülmekten gözlerimden yaşlar gelmişti. Elimle yanağıma akan yaşı silerken, bakışlarımı yerde güldüğü için nefes alamayan YoungHoon'a çevirdim. Duran kahkaham onu görmemle tekrar başlamış, iyice şiddetlenmişti. Biz gülerken bizi kınayan bakışlarla izleyen Changbin, kafasını sallayarak "Siz sanattan ne anlarsınız, gerizekalılar sizi." dedi boynundaki pembe fuları düzeltirken.

Hafta sonu olduğu için bir şeyler yapmak istemiştik. Bu yüzden internette gördüğüm resim galerisi aklıma gelmiş, zorla da olsa çocukları gelmeleri için ikna etmiştim. Resimlere bakmak için geldiğimizi unutan Changbin, kafasındaki ressam şapkası, boynundaki pembe fuları ve giyindiği çiçekli gömleğiyle ressamdan çok Cennet Mahallesi Alişe benziyordu.

Zorla da olsa kahkahamı durdurmuş, sinirli bakışlarla yüzümüze bakan Changbin'e çevirdim bakışlarımı. "Niye böyle giyindiğini sorabilir miyim?"

"Ortama uygun giyinmenin ne demek olduğunu bilmiyor musunuz siz? Asıl siz kendinize bakın. Ünlü bir ressamın galerisine gelmişsiniz ama sanki bakkaldan ekmek almak için çıkmışsınız. Sizi moda katilleri."

Oturduğu yerden kalkan YoungHoon, birkaç kere öksürüp kendine gelmeye çalışırken, elimdeki suyu alarak tek nefeste içmişti. "Ya bak, şapkan tamam, çok güzel. Hadi diyelim pembe fuların da güzel. Ulan bu üzerindeki çiçekli gömlek ne? Hani sen dark Changbin'din? Her an kuş öldü beybi diyecekmişsin gibi duruyorsun. Bu neyin modası gay pornosu izlerken babasına yakalanan fake dark Changbin?"

Changbin bizi takmadan önden yürümeye başlayarak "Çok güzel küfür ederdim de asil bir ortamdayız. Beyefendiliğimi korumak zorundayım." dedi kapıyı açıp içeri girerken. YoungHoon ile birbirimize bakıp gülerek onun peşinden biz de içeri girdik. İçeri girer girmez gördüğüm resimlerle kalbimin bir anda deli gibi atmasına sebep olmuştu.

Bu duyguyu o kadar çok seviyordum ki. Tabloların üzerindeki birbirinden farklı renklerin birleşip, işin sonunda bir sanat olması beni her zaman çok heyecanlandırmıştır. Her rengin kendi hikayesi vardı belki de ama bana göre o hikayeler bir araya gelince daha güzel oluyordu.

Sakin adımlarla tek tek resimlere bakıp ilerlerken, aklıma birkaç gün önce yaşadığım olay gelmişti. O resmi hâlâ unutamamıştım. Ayrılıkta bakıldığında birbirinden farklı olan renklerin bir araya gelince bu kadar mükemmel görünmesi beni o kadar etkilemişti ki kendimi o resme dokunurken bulmuştum sonunda. Ama diğer gün resmin sahibiyle orada karşılaşacağım ve bana 'Artık senin resmin olabilir. ' demesi günlerdir beynimden çıkmıyordu. Güzel yüzü, hoş gülümsemesi, yumuşacık sesi beni o kadar çok etkilemişti ki günlerdir o sahneyi tekrar tekrar rüyalarımda görüyordum.

O yüzü bir daha görmek istiyordum ama cesaretimi toplayıp tekrar ayn yere gidemiyordum. Çizdiği resmi bana vermişti ama ben bunu kabul edemezdim. Bir başkasının sanatını hediye olarak alamazdım. Ama... ama yine de onu bir kez daha görmek istiyordum işte.

Aklımdaki karmaşıklık, beynimdeki düşüncelerle birlikte resimlerin arasından geçip giderken arkadaşlarımı kaybetmiştim. Büyük ihtimal birisi kız diğeri de erkek bulmuş, onunla konuşuyordu.

Yüzümdeki buruk gülümsemeyle, kalbimdeki fırtınalara rağmen sakin adımlarla attığım adımlar, benden bir hikaye bırakıyordu ardımda. Çizmek isteyip de çizemediğim, çizmek istediğimde izin verilmediği için yine çizemediğim resimlerin hikayeleri film şeridi gibi gözümün önünden akıp giderken, bakışlarım duvarın en kenarındaki resme takılmıştı. İnsanlar dikkatlice diğer resimleri izlerken, en sondaki resmi görmezden geliyorlardı.

Yanlarından geçip gittiğim insanlar, resimlerin ne kadar güzel olduğu hakkında konuşurken, ben önünde durduğum bu garip resmin ne kadar tanıdık bir o kadar da uzak olduğunu düşünüyordum. Yine karmakarışık renkler ama niye bu kadar içtendi ki?

Resimde bir adam vardı ama yüzü yoktu. Yüzünde ağzı, burnu, dudakları yerine sadece karmakarışık renkler vardı. Resmi görür görmez kalbime, ruhuma akan yakınlık duygusu titrememe sebep olurken, biraz daha yaklaştım resme. Bu duygu da neydi böyle?

"Beğendin mi resmi?"

Resme öyle bir dalmıştım ki duyduğum sesle irkilmiş, sırtımı duvara çarpmıştım. "Oh, iyi misin tatlım? Kusura bakma korkuttum seni."

Acıyan sırtım yüzünden yüzümü buruştururken, bakışlarımı karşımda endişeyle güzüme bakan kadına çevirdim. Gerçekten çok güzel bir yüzü vardı. Hafif dolgun dudakları, ucu hafif kalkık burnu, çok küçük olmayan gözleri, siyah dalgalı saçlarıyla gerçek anlamda çok hoş bir kadındı.

Ne zamandan beri arkamdaydı bilmiyorum ama onu daha fazla endişelendirmemek için sırtımı duvardan ayırarak karşısında durmuştum. "Önemli değil, resme o kadar dalmışım ki sizi fark etmedim. Kusura bakmayın."

Yüzümdeki hafif gülümsemeyle cevap verdiğimde, yüzündeki endişe silinmiş, hoş bir gülümsemeyle yer değiştirmişti. "Resim çok mu hoşuna gitti? İnsanlar sadece öylesine bakıp geçiyordu ama sen çok dikkatli bir şekilde bakıyordun. Bakışların dikkatimi çekti."

"Evet, çok güzel bir resim. Kim çizdiyse onunla tanışmak isterdim."

Kadının yüzündeki gülümseme biraz daha büyürken, "Oğlum çizdi," dedi resmin karşısında durarak. "Aslında çizdiği şeyleri insanlardan saklar ama çok fazla rica etiğim için benim için bir resim çizdi."

Duyduklarımla yüzümdeki şaşkınlık iyice büyürken, "Galerinin sahibi siz misiniz?" diye sordum dehşet içinde. Niye bu kadar şaşırdığımı ben de bilmiyordum ama ilk kez bir galeri sahibiyle tanışıyordum ve bu bana dünyadaki en imkansız şeylerden birisiymiş gibi geliyordu.

"Evet, benim. Galiba daha güzel birini bekliyordun?"

Hafif çattığı kaşlarıyla yüzüme bakarken, gülümseyerek kafamı iki yana salladım. "Hayır, beklediğimden daha güzel olduğunuz için şaşırdım." Bu şaşkınlığın sebebini hayatımda ilk kez galeri sahibi gördüğüm için olduğunu tabii ki de söylemeyecektim.

Kadın, şuh kahkahasıyla hafif bir şekil koluma vurarak "Çok hoş şeyler söylüyorsun güzel çocuk," dedi göz kırparak. "Benim artık gitmem gerek. Ama seni bir kez daha görmeyi çok isterim. Resimlere bu kadar ilgili olan birisine şu zamanlarda çok az rastlıyorum. Özellikle senin gibi geç birisi. Sana iyi eğlenceler."

Son bir kez gülümseyip uzaklaşırken, yüzümdeki küçük gülümsemeyle bakışlarımı tekrar resme çevirdim. Kadının oğlu kimdi bilmiyorum ama çok şanslı olduğu belliydi. Oğlunun çizdiği resimleri bu kadar seven, onu destekleyen, en önemlisi de duygularında samimi olan birisiydi. Gerçek anlamda oğlunu çok kıskanmıştım.

Derin bir nefes alıp resmi biraz daha incelerken, tablonun köşesine yazılan isimle kaşlarım çatılmıştı. Lino. Resmin sahibinin ismi Lino muydu? Kadın yabancı değildi ama oğlunun ismi farklıydı. Acaba takma ismi miydi?

"Niyeyse burada karşılaşacağımızı hissetmiştim."

Duyduğum tanıdık sesle nefesimi tutarak yüzüme sağımda duran kişiye çevirdim. Gerçekten oydu. Beyaz tişörtünün üzerine giydiği gri ceketi, alnına dökülen şekil verilmiş saçları ve en önemlisi o tanıdık gülümsemesi. Gerçekten oydu. Bir an yine mi rüya görüyorum diye düşünmüştüm ama parmağını kaldırıp burnuma dokunarak "Merhaba, resmimi bozan çocuk," diye mırıldandığında gerçekten karşımda durduğunu anlamıştım. Yüzünden silinmeyen yamuk gülümsemesi elimi ayağımı buz gibi kesmişti. O gerçekten çok güzeldi. Günlerdir aklımdan silinmeyen yüzünü, gülümsemesini bir kez daha görmek için her gece büyük bir umutla uykuya dalmıştım ama gerçekten onu göreceğimi hiç düşünmemiştim.

"Merhaba."

Sonunda ağzımı açıp konuşa bildiğimde kafasını sallayarak önüne dönmüştü. "Resimleri çok seviyorsun anlaşılan. Seni ikinci kez yine bir resme hayran hayran bakarken görüyorum."

Onu çok dikkatle izlediğimin farkındaydım ama gerçekten gözlerimi ondan alamıyordum. Neden böyle garip duyguları art arda yaşıyordum bilmiyorum ama ondan bana akan bir şeyler vardı. Bunu onu ilk kez gördüğümde de anlamıştım ve şu an gerçekten emindim.

Ama daha fazla rezil olmamak için önüme dönerek kafamı salladım. "Resimleri ve onların hikayelerini çok seviyorum."

"Demek resimlerle birlikte onların hikayelerini de seviyorsun. Peki bu resmin hikayesi ne sence?"

"Yok."

Ağzımdan çıkan kelimeyle birlikte yüzünü bana çevirmişti. "Ne demek yok?" Şu an yüzüne bakmasam bile kaşlarının hafif bir şekilde çatıldığını hissediyordum.

"Evet. Bence bu resmin bir hikayesi yok. Yani ben öyle hissediyorum. Aslında çok fazla şey söylemek istiyormuş ama son anda vazgeçmiş gibi."

"Nasıl yani?"

Büyük bir merak kokan sesi, dudaklarıma küçük bir gülümseme kondurmuştu. Şu an yüzündeki ifadeyi deli gibi görmek istiyordum ama yüzüne bakacak cesaretim yoktu açıkçası. "Baksana, ilk önce bir insan, bir erkek çizerek başlamış. Büyük ihtimal resimdeki adamın ne demek istediğini yüzünü çizerek bize anlatacaktı ama son anda vazgeçmiş, adamın yüzü, mimikleri yerine sadece renkleri kullanmış. Sanki..."

"Sanki?"

"Sanki anlatsam bile anlamayacaksınız dermiş gibi. O yüzden kelimelerini kendine saklamış. Hem, bu resmin buraya ait olduğunu düşünmüyorum. Farklı. Nasıl desem, yeri burası değil değilmiş gibi hissediyorum. Fark edilmek istemiyormuş gibi. O yüzden duvarın en köşesine, gözlerden uzak bir yere konulmuş gibi. Çok az kişi görsün ama onu görecek kişiler, onu anlayacak, ne demek istediğini görebilecek kişiler olsun istiyormuş gibi."

Zamanla birlikte anıların akıp gittiği bu hikayede, başkahraman olmak istemeyip yan karakter olan benim için gözlerden uzakta durmak daha önemliydi. Bu resim gibi çok az kişi tarafından fark edilmek istiyordum. Fark edildiğimdeyse sadece beni anlayan insanların benimle konuşmasını istiyordum. Tek bir kişi bile olsa yeterliydi. Sadece beni anlasın, dinlesin istiyordum.

Uzun bir sessizlik, yüzümü yüzüne çevirmeme sebep olmuştu. Karşılaştığım bakışları kalbimin üzerine buz gibi su dökmüş gibi beni titretirken, "Neden öyle bakıyorsun?" diye fısıldadım sadece. O kadar yoğun ve içten bakıyordu ki bir an ağlayacakmışım gibi hissetmiştim.

Ben öylesine yüzüne bakmaya devam ederken birkaç adım sonra tam karşımda durarak hafif bir şekilde eğilmişti. Dikkatlice gözlerimin içine bakarken, yakınlığı nefesimi kesmişti.

"Ben kadere inanmam, bana göre herkes kendi kaderini kendisi çizer. Ama sen, sen çocuk. Sen benim çizemeyeceğim kadar çok farklısın. Ve ben bu farklılığı bir kez daha şansa bırakmayacağım."

Dudaklarıma çarpan nefesi her an düşüp bayılacakmışım gibi hissettirirken, dudaklarını kulağıma yaklaştırarak "Bundan sonra çok fazla karşılaşacağımızdan emin olabilirsin." dedi ve dudaklarını yanağıma sürterek yanımdan geçip gitti. Dengemi kaybedecekken son anda duvara tutunarak ayakta durmayı başarmıştım. Bu da neydi böyle? Neden böyle bir şey söylemişti? Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Neden içimdeki boşluğun üzerine birkaç damla rengin aktığını hissediyordum?

Ölüyorum yarabbim. Minhom da Minhom ulan. Ya ben Minho'ya hasta olduğumu söylemiş miydim? Adama deli oluyorum. Dağa taşa Minho ulan Minho diye bağırasım var.

Neyse efenim, nasıl? Bölümü beğendiniz mi? Yorumlarınızı oylarınızı benden esirgemeyiniz, rica ediyorum.

Ve son olarak, çokça sevilip öpüldünüz.

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 262 6
Pov|| Minho ve Jisung üniversiteden beri sevgililerdi ve bunu artık bir sonuca varmasını istiyorlardı. En sonun da evlenmeye karar verdiler ve evlend...
39.8K 5.7K 20
⤷⋆ᵐⁱⁿˢᵘⁿᵍ İki genç polisten biri, diğerine karşı kabul etmesi imkansız duygular beslemeye başlar.
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 212K 33
Ama New York'a geldiğimden beri bir kokusu var. for vanilla baby
266K 34.7K 32
[tamamlandı] minn kim kimi sikiyor hayırdır sung sen beni saka minn, gördü texting + düzyazı [minsung, hyunlix, chanmin, chaerji] 230526