aurora, exist for love
bts, just one day
lambc, love like that
☁️
•Jimin•
Tavadaki sıcak mezeyi karıştırırken Seol fırına vereceği tavuğu hazırlıyordu, her adımda doğru gidip gitmediğini bana soruyordu ve bu hoşuma gidiyordu, her zaman insanların bana soru sorması ve benden öneri alması hoşuma giderdi.
Kareli gömleğimin kollarını dirseklerime kadar kıvırmıştım rahat etmek için, oradaki toplanma biraz rahatsız ediyor olsa da bir şey yapmadım. "Ben masayı kuracağım." dedi Seol, tavuğu fırına verdiğinde ayarlarını kontrol ederek onu onayladım. Seokjin hyungtan gerçekten hoşlanıyor olmalıydı, onun adı geçtiğinde bile nasıl tatlı bir gülümsemeye sahip olduğunu görebiliyordum.
Tavanın altını kapatmanın ardından hazırlanmış tüm yemekleri kontrol ettim, biraz canım acıyordu, bunu kabul etmem gerekirdi. Kahvaltının ardından rahat durmamış ve Yoongi'yi yatağa çekerek bir kez daha birlikte olmuştuk, banyoda da buna devam ettiğimizde bu hale nasıl geldiğimiz konusunda bir fikrimiz yoktu ama konu birbirimiz olduğunda, ellerimizi üzerimizden çekmek zor oluyordu.
Seol'e yardım etmek için salona geçtim, sufleleri yerleştirmesine yardım ettim. Çatal ve bıçakları doğru dizmeyi göstermenin ardından "Bunun neden kurakı var ki?" diye söyleniyor olsa da ben çubukları yerleştirdim. Ona Seokjin hyungun bunlara çok dikkat ettiğini söyleyerek susturmuştum yoksa sabaha kadar susmadan bu konuda konuşabilirmiş gibi geliyordu bana.
Üzerini değiştirmek için salondan ayrıldığında ben de yemekleri servis tabaklarına alarak yemek masasının yanında bulunan geniş dolabın üzerind izmeye başladım. Kapı çaldığında Seol daha gelmemiş olduğu için ben açtım, Yoongi çok güzel görünüyordu. Siyah saçları yana ayrılmş, beyaz tişört ve siyah kot pantolon giyiyordu. Uzun kolyesi tenini es geçerek tişörtünün önünde sallanıyordu, boynunun köşesinde, tişörtün kapatamadığı morluklar vardı, onları özellikle kapatmak için uğraşmadığı belliydi.
"Tatlı."
Elindeki poşeti kaldırarak bana gösterdiğinde gülümsedim, yanağına bir öpücük bırakmanın ardından poşeti alarak mutfağa ilerledim. Yoongi, Seol'ün kapının yanına dizdiği terliklerden birini giyerek peşimden geldi. "Seni özledim." Kolları belime dolanarak ensemi öperken mırıldandı, ben poşeti açmaya çabalıyordum. Tatlıyı büyük bir tabağa alarak dolaba koymak istiyordum ama belimdeki kollar buna izin vermiyordu. "Sevgilim." diye mırıldandım, kollarının arasında dönerek burnuna minik bir öpücük bıraktım, diş etlerini bana sergileyerek gülümsüyordu şimdi. "Seni seviyorum ama işimiz yapmama engel oluyorsun, şimdi harika bir aşçı olarak fırındaki tavuğu kontrol et." Yeni bir öpücüğü dudaklarına bırakmanın ardından kollarından sıyrıldım ve işimi yapmaya devam ettim.
İçecekleri almakla görevli Taehyung ve Jeongguk geldiğinde Seol yeni odadan çıkmış, sürekli bize sevgililerden nefret ediyorum bakışları atıyordu. "Bir tek Seokjin hyung kaldı." dedim, koltukta arkama yaslanırken. "Anladık seviştiniz, bari utanıp saklayın." dedi Taehyung bize bakarken, "Jeongguk ile sevişmiyorsun diye biz laf etme." Yoongi'nin söyledikleri gözlerinin büyümesine sebep oldu. "Bir bebeğin yanında konuştuklarınıza bak." Büyük bir hayretle söylediğinde kahkaha atmama engel olamadım. "Konuyu açan sendin, üstelik sevişmek istesen Jeongguk bu konuda senden daha hevesli olacaktır." dedi Seol, söyledikleri Jeongguk'un başını Taehyung'un omzuna gömerek utanmasına sebep oldu.
"Al işte, utandırdın minik bebeğimi!"
Kapının çalması ile Seol ayaklandı, Taehyung sevgilisinin bebekliği hakkında konuşmayı kesmek zorunda kaldı sonunda. Seokjin hyung elindeki papatya dolu demeti Seol'e verirken hepimiz kaşlarımızı çatmış halde onları izliyorduk. "Nasıl sevimli davranıyor!" dedi tatlı bir tonda, ardından yüz ifadesini değiştirerek "Kusacağım." dediğinde hepimiz gülmeye başladık, bu da kapıdaklarin bize dönmesine sebep oldu.
Yemek masasında Yoongi tam karşımdaydı, bir yanımda Seokjin hyung, diğerinde Joengguk vardı. Yoongi de Taehyung ve Seol arasında kalmıştı. Sessiz bir şekilde çorbalarımızı içerken biraz daha tuz atmak için uzandığımda tuzluğa ulaşamadım. Seokjin hyung benim için tuzluğu aldığında gülümseyerek teşekkür ettim, Yoongi'nin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ona baktığımda alt dudağını büzmüş halde çorba kasesini karıştırıyordu, "Sıcak mı?" diye sordum, bana bakmadan başını sallaması kaşlarımı çatmama sebep oldu. Biraz önce gayet mutlu olan sevgilimin neden surat astığını anlamıyordum.
Taehyung'un masanın karşısından Jeongguk'a çorba içirmeye çabalaması, durmadan "Mama önlüğünü unutmayacaktık, aklımı başımdan aldığın için odaklanamıyorum hiçbir şeye." diye söyleniyordu, bu hepimizin gülmesine sebep olurken Jeongguk yalandan kızıyordu ama Taehyung tarafından böyle ilgi görmeye bayıldığını biliyordum.
Seol tavuğu servis ederken ona yardım ettim, Yoongi aralarda gülse de pek mutlu değil gibiydi, sürekli benim göz teması kurarken dudaklarını büzüyordu ve bu, ona sarılmak istememe sebep oluyordu. "Jimin." Seokjin hyung seslendiğinde ona baktım, "Bezelye sevmiyordun sen, ben ayıklıyorum senin için." dedi, o tabağımdakileri ayıklarken ben Yoongi'nin tabağını verdim, çok fazla havuç sevmediği için bir kısmını kendi tabağıma aldım.
"Birazcık sana kızgınım Jimin."
Seokjin hyungun söylediği ile ona döndüm, "Benim yanıma geldin, seninle harika bir ekip olabilirdik." Masaya sertçe bırakılan bardak ile bakışlarım Yoongi'ye döndü, dudakları arasından kısık bir özür çıksa da davranışlarının sebebini anladım, dudak büzmesinin, bana kedi gibi bakmasının, sürekli gözlerinin etrafta gezmesinin... Yoongi beni kıskanıyordu, ilk defa tattığım bu his oldukça hoşuma gitmişti. "Ben sevgilim ile çalışmaktan oldukça mutluyum, hyung." dedim, omuz silkerek yemeğine devam ederken Seol ile muhabbete dalmışlardı. Yoongi sakin bir şekilde yemeğine devam ediyordu, masadaki bu sessizlik biraz ürkütücüydü.
Yemeğin ardından tatlıyı koltuklarda yayılayarak yemek Taehyung'un fikriydi, küçük sehpaların üzerine kadehlerimizi koymanın ardından Jeongguk siz yemek yaptınız diyerek Seol ve beni oturtmuş, diğerleri ile masayı toplamaya başlamıştı. Sırtımı Yoongi'nin göğsüne yaslayarak koltuğa yayılırken "İyi misin?" diye sordum, yüzünün asık olmasından hiç hoşlanmıyordum, ne kadar sebebi hoşuma gidiyor olsa da, eli karnıma yerleşirken sadece başını salladı ve bu biraz sinirimi bozdu.
Başımı boynuna gelecek şekilde dönerek yüzüne baktım, "Ne olduğunu söylemezsen kadehi kafandan aşağıya dökerim." diye tehdit ettim, kıkırdıyor olsa da yapacağımı biliyordu. Bana bakarken gözlerinin aldığı şefkati seviyordum. Eli saçlarıma giderek alnıma dökülen sarı tutamları düzeltirken "Keşke sadece bana gülümsemeni sağlayabilsem, Jimin." dedi, eli saçımdan çekilerek belime dolandığında tamamen kolları arasına hapsolmuştum, kadehimden büyük bir yudum alırken "Çok güzel gülüyorsun ve ben buna dayanamıyordum." Gülümsemeden edemedim, iki ay öncesinde bu halde olacağımız aklımın ucundan geçmezdi ama böyleydik işte, oa tapıyor olduğum gerçeği vardı.
Sonunda masayı toplamayı bitirenler de oturduğunda Seol'ün bizim fotoğraflarımızı çekiyor olduğunu yeni fark etmiştim. "Bebeğim." diye mırıldandı Yoongi, ona çevirdim bakışlarımı, "Bu gece benimle kalmak ister misin? Seni sevmek istiyorum " Kulağıma dolan sessiz söylemleri beni mutlu ediyordu, sevmek kelimesi öyle güzel çıkmıştı ki ağzından, sonsuza kadar bu eylemi yapmak istiyor gibiydi ve içinde hiç cinsellik barındırmıyordu.
Yoongi'nin bunu yaptığı geceler sıktı, beraber yatağa uzanırdık, kolları arasına girerdim ve o sakin öpücüklerini tüm yüzüme bırakırken parmakları nadir bir elmasmışım gibi dikkatle gezinirdir tenimde. Kulağıma sevdiğini söyler, ben uyuyana kadar devam ederdi bu, belki ben uyuduktan sonra bile devam ediyor olurdu bu. "Olur." dedim, dudakları tatlı bir gülümseme ile kıvrıldı.
"Beni sevmeni çok isterim."
☁️
adore ✌🏻
hazır mıyız yarınki finale?
hem son anda yoongi jimin'i terk etse,
nasıl olur?