Violinist | Yizhan

By xclavosx

14.3K 1.4K 1.9K

"Peki neden?" "Kalbinin arzuladığına dokunamaz notalar, ondan." More

1|
2|
3|
4|
5|
6|
7|
8|
9|
10|
11|
12|
13|
14|
15|
16|
17|
18|
19|
20|
21|
23|
24|
25|Final.
26|♡

22|

340 32 128
By xclavosx

Selamlaar, malum sınav haftası yaklaşıyor ve ben sanırım bu bölümden sonra yb'yi ne zaman yazabilirim, ne zaman atabilirim bilmiyorum.. çok geciktirmek de istemiyorum tabi ama dersler beni muhtemelen sıkıştıracak:(

Yinede elimden geldiğince kısa bir sürede atacağıma emin olabilirsiniz. Lütfen merak ile bekleyin.

Şimdi bölümü okumaya geçebilirsiniz, keyifli okumalar♡

✿✿✿✿✿~

22| Belki o zaman özgür olurum.

••••••••••~♪

Daha önce önümde hayatına son veren insanlar olmuştu. Lakin hiçbirinde böylesine büyük bir endişeye kapılmamıştım. Alışkın olduğum  manzara daha önce hiç bu kadar canımı yakmamıştı. Terliydim, terlemiştim. Sadece koşuyordum. Bir an bile durmadan ilerleyen ayaklarım tek bir yerde durdu. Tek bir görüntü ile olduğum yerde kaldım.

"Xingchen!"
"Yang!"

Tüm caddeyi saran güçlü sesim, birbirlerine kenetlenen dudaklarını ayırmamı sağlamıştı. Öpüşmeleri her ne kadar beni şaşırtsa da bozuntuya vermeden yanlarına telaşla koştum.

"Xingchen... Sen.. birlikte... Şu.. kemancılardan biri... Bi kadın... Ölüm.."

"Önce bi nefes al."
"Hiçbir şey anlamıyoruz yibo."
Yang, kurduğum alakasız kelimeler sonucunda, bana boş bakışlarının ardından konuşmuştu.

Hızlı nabzımı stabil tutmaya çalışırken yutkundum. Konuşmaya başladığımda sesim titremişti.
"Xingchen senin beraber keman çaldığın şu dövmeli herif oradaki sokağın ardında.." derken elim ile geriyi gösterdim.
"Orda-"

Dediğimde ise bir anda nefesim kesilmişti.
Devam edemedim. Yanıyordum, bacaklarım bedenime ayrı geliyor, Ayakta bile duramıyordum. Gözlerim kararırken, önümden giden ikilinin telaşlı bakışlarını fark ettim. Elimi zonklayan başıma götürdüğümde, gözlerim çoktan kapanmıştı. Bedenim yere yığılırken ve İkilinin anlamsız gürültüsü tüm zihnimi sararken, aralarından anlayabildiğim tek kelime ulaşmıştı kulaklarıma. O da: Zhan'ın kısık sesi ile beraber "-Üzgünüm-" Deyişi olmuştu.

~

Havanın kasveti günün aydınlanmış olduğunu gizlerken, alışılmışın dışında farklı bir yatakta gözlerimi hafifçe araladım. Sağa sola sakince bakınırken, bulanık görüntünün ardından bana yaklaşan kişiyi teyit etmeye çalıştım.

"Uyandın."
Sesinden kim olduğunu anlamıştım.

Vücudumu olduğu yerden kaldırmaya çalıştığımda hızla yanıma gelip yardım etti.

"Daha iyi misin?"
"Gece bayıldıktan sonra bir türlü ateşini dindiremedik."
"Ve sürekli ağladın."
"Kendinde değildin."
"Korkuttun beni dostum."

"Özür dilerim Yang."
"Ben bana ne olduğunu anlayamıyorum."
"Özür dilerim.. iyi değilim."
"Ne yapmam gerekiyor bilm-"

Boğuk sesimle beraber, çok hızlı konuştuğumdan nefesim yetmemişti bu yüzden sertçe öksürdüm. Yang yanımdan ayrılmadan endişe ile çökmüş bedenimi izledi. Kuru ve solmus suratımı, elini yaklaştırıp okşarken,
"Sorun yok yibo. Sen iyisin. Bir şey olmayacak."
"Güçlü kal.. Lütfen."

Moral vermeye çalışıyordu. Gülümsüyordu. Ama içten değildi. Çünkü o da biliyordu ki; iyi değilim. Bedensel ve en çokta ruhsal olarak... Öyle. Hiç iyi değilim.

"Değilim."
"İyi değilim."

Ağlamak geliyordu içimden ama belliki yorgundum. Biraz daha uyumak istediğimi söyledim. Ama ondan önce daha önemli bir şey vardı.

"Dün gece anlatamadım ama.."

Sözümü kesti ve kendisi devam etti.
"Anlatmana gerek yok, biliyorum. Söylediğin o yere baktım."
"Bu yüzden sen düşünme şimdi bunları. Dinlen. Lazım olursa ararsın, ben şimdi işe geçiyorum."

Başımı onaylayarak salladım ve kafamı yastığa götürdüm.

O ise odanın açık kapısına yaklamıştı ki aniden durdu ve atıldı:
"Ha! doğru."
"Bir süre önce Zhan geldi."

Onun adını duyduğumda hızla yerimden doğruldum.

"Sana.." cebinden çıkardığı kolyeyi bana uzatırken,
"Bunu verdi."

Bana hediye ettiği kolyeydi. Koşuştururken düşürmüş olmalıydım.

"Geldi ve hemen gitti mi?"

"Hayır."
Düşük suratımı işittiğim bu kelime ile kaldırdım. Yang karşımda anlamsız sırıtırken devam etti;
"Tüm gece yanındaydı."

Bu sefer bende yaptım.
Tebessüm ettim. Onun adı geçtiğinde ve bu kolyeyi tekrar gördüğümde ise anladım.
Onu özlemiştim.
Biraz daha dinlendikten sonra yanına gitmek istediğimi düşündüm.
Yang görüşürüz deyip kapıdan çıkarken, bende kolyeyi boynuma taktım. Çarşafı üstüme çekerken yastığa geri uyumak için başımı koydum.
~
Uyumak istemiştim fakat 1 saat boş boş yatakta döndükten sonra bu düşünceden vazgectim ve kalktım. Ve evet, şu an buradayım. Sokakta, aklımdan çıkmayan bu kişiyi görmek için yürüyorum.

Evin konumunu hiç zorlanmadan buldum ve bu sefer düzgün bir şekilde kapıyı tıklayacağım. Daha önce geldiğimde hiç iyi şeyler olmadığını bilsem de onu görmek istemem korkuma baskın geldi. Kapıya doğru döşenmiş çakılların üzerinde adımlayıp ulaştım. Kapıyı ilk tıklatışım sessiz kalmıştı bu yüzden açılmadı. İkincisinde daha çok gürültü oluşmuştu ama yinede açılmadı. Sonunda, ben bir yerlerde zil var mı diye bakınırken kapı aralandı.

Ardından çıkan kişi kısık bir ses ile,
"Ne işin var burada?" dedi.

"Seni görmek istedim."
"Gece yanımda kalmışsın fakat ben uyanmadan gitmişsin."

Zhan önce bana sonra kapının ardından evin iç kısmına baktı. Hemen sonra bana doğru yürürken kapıyı kapattı.

"Tamam o zaman başka bir yere gidelim." kolumu tutup çekiştirmeye başladığında ise bunu söyledi.

"1 numara?"

Arkadan gelen ses, Zhan'ın duraksamasına ve bir anlık nefesini tutmasını sağlamıştı. Ona bakarken her yer bir anlığına sessizliğe gömülmüş gibiydi. Kolunu benimkinden çekti. Geriye dönerken, arkadaki tekrar konuştu.

"Misafirimizi içeriye davet etmeyecek misin?"
"Bir misafire böyle davranılmaz."
"Sana öğretmedim mi?"

Bu ses tonunu hatırlıyordum. Şüphesiz ki çok iyi tanıyordum. Zhan çoktan arkadakine dönmüştü ki sakin olmaya çalışarak bende döndüm.

Ve tahmin ettiğim kişi. Tahmin ettiğim kıyafetler ve bakışlar.
Dün geceki kırmızı elbiseli kadının ta kendisiydi.
Gitmek istedim.
Gitmeliyim. Burada duramam.
Evet. Gideceğim.

"Şey.. üzgünüm hanımefendi rahatsızlık vermek istemiyorum."
"Hem işe yetişmem gerekiyor."
"İyi günler."

"Sanmıyorum genç adam."
"Zhan'ın şirketi bu gün kapalı. Onunla aynı şirkettesin. Yanılıyor muyum?"

Sesi.. Tanrım. sesi beni geriyor. Tok değil hayır ince de değil. Değişik bir ton. Filmlerdeki kötü karakterin sesi gibi aynı. Ve sadece sesi değil görüntüsü de öyle. Mimikleri kıpırdamıyor. Sadece kocaman gözleri beni delip geçiyor.

Kabul etmekten başka çarem var mı?
O gece orada o adamı öldürdü.
Bana da aynı şeyi yapmayacağı ne malum?
Kabul etmeliyim.
Korkuyorum.

Zhan susuyor. Ben susuyorum.
İkimizde susuyoruz.
Neden susuyoruz?

"Senin için güzel yemeklerim var."
"Gel. Beraber yiyelim."

Zhan'a baktım. Onun dediğini yapmak için hazırım. Kendime güvenmiyorum, kendi kararıma güvenmiyorum. Ama ona güvenebilirim.
Bekledi, ona baktığımı fark edince o da bana döndü. Gözleri bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Kaşları çatıktı. İç çekerken, başını oraya gidelim dercesine evin girişini gösterdi.
Kararı buydu.
Eve girecektik.

"Peki."
"Nasıl isterseniz. Acıkmıştım zaten."

Yalan. Acıkmadım.

"Ne güzel. Girelim." Dedi.

Kırmızı ruju dudaklarını gülümsemek için ayırdığında daha fazla dikkat çekmişti. Zhan'ınkine benzeyen siyah gözleri ona doğru adımlarken içine çekiyor gibiydi. Zhan yanımda açık kapıdan içeri girmemi bekledi. Son kez bakışlarımız birbiri ile buluştuğunda kaşlarını kaldırıp indirdi. Neden böyle bir şey yaptığını anlamadan ayırmıştım gözlerimi. Ve usulca koyu renkli ara yerden salona ilerlemeye başlamıştım.

Pembe ve lilaya karışmış mor renkli koltuk takımları bulunan salona geldim. Salona yakışır ortada büyük bir avize vardı. Salonun girişinin solunda yukarı dönerek çıkan merdivenler, merdivenlerinin girişinin biraz ötesinde ise koltuklar bitiyor ve yerine büyük bir de yemek masası alıyordu. Oraya doğru ilerleyeceğimi farz ederek devam ettim.

Arkamdan gelen topuklunun başka bir yöne döndüğünü fark ettiğimde ben de hızla Zhan'a döndüm.

"Sakin ol." dedi.
"Sadece yemeğini ye. Yedikten sonra da git."
"Soru sorma. Ne sorarsa cevapla."
"Anladın mı?"
Sesini benim duyabileceğim hizaya çekip konuşmuştu.

Başımı sallarken sordum,
"O kadın kim?"

"O mu?"
"Daha anlamadın mı?"
Dalga geçer bir hali de olsa hala ciddiydi.

"O kadın-"

"Annesiyim."

Sözünü bitiremeden gelen başka bir ses cümleyi devam ettirmişti. Topuklusunu yere sertçe vururken yanıma yaklaştı.

"O ve onların.." işaret parmağı ile geriyi gösterirken,
"Onların annesiyim." Dedi.

Kadının ardından orada duranlara bakmak için kafamı sola yatırdım. Ben bunu yaparken kadın aradan çekilmişti. Sanki daha iyi bakmamı ister gibi.

"H-hoş g-gelld-din mmis-affir."

Daha önce aynı evde yaşadıklarını bildiğimden şaşırmadığım kekeleyen ve ikizinin, Zhan ile kardeş olmalarına şaşırmıştım. Uzun süredir kekeleyeni görmüyordum ve onun bu iğrenç sesi ile konuştuğunu; Ölmek mi istiyorsun? Dediğini de duymuyordum. Ta ki bu ana kadar.

"Yemeğe geçelim."
"4 numara yemekleri getir."

Eğik başımı kekeleyene doğru kaldırdım.
Elinde tuttuğu tabakları masaya yaklaştırırken bana baktı. Sessiz kaldım. İçimde durmak bilmeyen korkuyu bir kenara koyarken Zhan'ın yanındaki sandalyeye yerleştim.

Büyükçe masanın en üst kısmına o kadın, karşımda kekeleyen ve soluna ikizi oturmuştu. Çoktan hazırlanmış çatal ve bıçakların ortasına orta boyut tabaklar yerleşmişti. Masa dolu sayılmazdı hatta tek yemek bu önümdeki 2 parça etden ibaretti.

"5 numara."  Diye söze başladı kadın, kekeleyenin ikizine bakarak.
"Xingchen'in nerede olduğuna dair bir bilgin var mı?"

"Ne yazık ki aramalarıma cevap vermedi."

"Öyle mi?"
"Peki.. 1 numara kardeşini çağır."

Bunu söylerken imalı bir duruşu vardı. Zhan istenileni yerine getirmek için kafasını salladı. O telefonunu çıkartırken, kadın bana dönmüştü.

"Sorun değil biz yemeğe başlayalım."
"Ama ondan önce..."
"Adını öğrenebilir miyim genç adam?"

Boğazımı temizleyerek cevap verdim.
"Yibo."
"Wang yibo."

"Wang yibo."

Anlamsız bir süre adımı ve soyadımı hecelemişti. Sonra da devam etti:
"Adın ona benzer iken neden görüntün benzemiyor?"

Kimden bahsettiğini anlamamıştım.

"Kime efendim?"

Sorduğum soru ile tüm masa bana kitlendiğinde bi anlık şok yaşadım. Ve Zhan ile bakıştığımızda soru sormamam gerektiğini hatırladım.

"Bir şey mi sordun evlat?"

Duymamazlıktan gelip asık suratını üstümde tuttuğunda olayı düzeltmeye çalıştım,
"Ah."
"Hayır. Sadece yemeğe geçelim." dedim.
Alakasızdı. Ama mecburdum.

"Yy-emmek!"
"Yemek!"

Kekeleyen çıldırmış gibi gülmeye başladığında, ikizi ile beraber bağırdı. Diğerleri eline çatalı aldığında bende hızla aldım. Ve sert etin tek parçasını alıp bıçak ile kesmeye koyuldum. Normal bir etden farklıydı. Sertti ve rengi yoğun bir kırmızıya gömülüydü. Bir süre çatal ile eti sağa sola kımıldattım. Önümdeki 2li hızla yerken, Zhan eti kesiyor, kadın ise elindeki peçeteyi yakasına geçirirken beni seyrediyordu.

Bakışlarımı ondan kaçırdım ve tekrar yemeğe çevirdim. Suratım istemsiz buruşurken, kestiğim etin küçük bir kısmını ağızıma götürdüm.

Lezzetli değildi.
Kesinlikle asla lezzetli değildi.
Daha önce hiç bu kadar kötü bir et yememiştim.

Sert eti zoraki boğazımdan gönderirken çatalı etin üzerine götürdüm. Duyulmayacağını düşündüğüm bir ton ile konuştum,
"Ne etisin sen böyle?"

Kekeleyenin ikizi, ben onun nasıl duyduğunu anlayamadan, o yüksekçe bir ses ile cevapladı.

"İNSAN!"
"İNSAN ETİ!"

Açılan göz kapaklarım titrerken, çatalı ileriye fırlattım. Elimi ağızıma götürüp, kusma isteğimi geri göndermeye çalıştım. Kendimi çok sıktığımı fark eden Zhan elini omuzuma götürdü. Ona bakmak için döndüğümde, sessiz olan ortam aniden kahkahalar sonucunca bozuldu. Karşıdaki ikili benim ile dalga geçer gibi bir haldeydiler.

"Misafirlere böyle şaka yapılmaz."
"Değil mi 5 numara?"

Kadın, yakasındaki peçeteyi çıkartıp, ağızını temizlerken konuştu. Diğerleri gibi güleceğini düşündüm. Lakin oldukça ciddiydi. Onun bu tavırı diğerlerinin başını eğdirip, susturdu. Sol elindeki bıçağı sertçe 5 numara dediği herifin tabağına götürüp, oradaki ete batırdı. Bunun sonucunca adam bir anlık zıpladı.

Kadın tebessüm ile bana dönerken,
"İnsan eti olacağını düşünmedin değil mi?"

Cevap vermedim.

"Niye susuyorsun?"

Gülümsemesi kahkahaya dönüşürken, Zhan harici diğerleri de ona katıldı.
"İmkanı yok. Değil mi yibo?"
"İnsan eti mi?"
"Yok artık."

Tüm oda kahkaha ile dolduğunda rahatsız oldum. Onlara bakamıyordum bile. Şimdi çok.. daha da çok korkuyordum.

"Yeter."

Sofraya oturduğumuzdan beri Zhan ilk kelimesini konuşmuştu. Bunun üzerine her biri aniden sustu. Annesi gözlerini devirirken onun üzerine getirdi. Kalkık kaşlarını indirirken de,
"Efendim?"

Zhan eğik başını kaldırmadı.
"Dedim ki.." şimdi yavaşça bakışlarını kadına götürüyordu.
"Yeter!"

Ben dahil herkes şaşkınlık ile onu seyrederken, karşısındaki tabağı ittirerek aniden yerinden kalktı.
"Buna bir son ver artık."

Hızlı hızlı nefes aldığını fark ettiğimde gözlerinin içine baktım. Hafif ıslanmıştı orası. Yardım etmek istedim. Elimi onunkine götürüp kavradım. Elimi, onun elinde hissettiğinde, bana dönerken tek bir göz yaşı damlası yanaklarından süzüldü.

"Xiao Zhan-"

Kadının demeyi istediği şeyi engelleyip söze atıldım,
"Üzgünüm. Daha fazla kalamayacağım."
Hızla yerimden kalktım.

"Üzgünüm, özür dilerim."
Af dilenerek her birinin bakışlarının altından kurtulup, Zhan'ı her ne kadar geride bırakmak istemesem de koşuşturarak evden ayrıldım.

•••~

Yibo çoktan evden uzaklaştığında, Zhan öylece ayakta, onun peşinden bakarak kalmıştı.

"Odalarınıza"
Annelerinin dediğini yerine getirmek için  her biri yerinden kalktı. Kadın istifini bozmadan çatalını bitirdiği tabağın yanına koyarken,

"Sen bekle"
"1 numara." Dedi.

Annesi ellerini birbirlerine sürtüp temizleyerek kalkarken, Zhan denileni yaptı ve bekledi. Kadın yaklaştığı oğlunun, yakasını tutup kendine çekerken sıktığı yumruğunu karşısındakinin suratına acımasızca gönderdi. Yere eğilmiş suratı ile geriye doğru sendeleyen Zhan ses çıkarmadı.

"Bu bana karşı geldiğin içindi."

Zhan'ın yere eğik bedenine yaklaşıp, kanayan suratının kendisine bakmasını sağlarken, diz kapağı ile karın boşluğuna bir hamlede daha bulundu. Bu sefer inlemişti Zhan. Çünkü çok sert bir darbeydi. Hatta bu darbe ağızından kan gelmesini bile sağlamıştı. Açık renk halının üzerine kanları tükürdü. Ayakta durmakta zorlanan bedenine annesi tekrar yaklaştı. Çenesini sertçe tutup kaldırdığında,
"Bu da olmamam gereken kişiye aşık olduğun içindi"

Zhan annesinin parmaklarının arasından kafasını hızla çekti. Zhan arsızdı ve bu annesinin canını sıkıyordu.

"Kurbanına aşık olan katillerin sonu nasıl olur biliyor musun oğlum?"
"İster misin?"
"Sonunun baban gibi olmasını?"
"Ha Zhan?"

Zar zor nefesini verirken konuştu Zhan,
"Bir sonumun olduğunu düşünmüyorum."
"Ama eğer olacaksa.. İsterim."
"Sonumun babamınki gibi olmasını isterim."
"Belki o zaman özgür olurum."
"Belki o zaman özgürce uçmaktan korkmam."

Kadın utanmazca güldü.

"Özgür olacağını nereden çıkardın?"
"Tanrının senin gibi birisini özgür bırakacağını mı düşünüyorsun?"
"Öyleyse bence tanrıyı gözünde çok büyütüyorsun."

"Senden daha merhametli olduğuna eminim."

Zhan daha fazla dayanamayıp kendini yere bıraktığında kadın dişlerinin göstermeden alaycı bir tavır ile yerdeki ona doğru gülümsedi.

"Büyüdün."
"Zhan.. çok büyüdün. Eskiden bana karşılık veremeyen sen şimdi Tanrı ile beni karşılaştırıyor."
"Aslında oldukça güzel."
"Ama, üzülerek söylüyorum ki; şu an yerde iki büklüm sızlanırken Tanrı ile beni karşılaştırmış olman tamamen trajedi."
"Çünkü burada seni yukarıdan izleyen ve isteğim doğrultusunda ölmenin yada ölmemenin kararını veren benim."
"O halde-"

Zhan, elini karnında tutarken, annesinin son sözlerini duymak için ona baktı.

"Sence tanrının merhameti benim ile boy ölçüşebilir mi?"

•••~

Belki kafası karışan vardır diye bir şey söylemek istiyorum;

Kekeleyenin ikizi 5 numara.
Kekeleyen 4 numara.
Dövmeli, saçı kazık/kel 3 numara. (Geçen bölüm öldü)
Xingchen 2 numara.
Zhan 1 numara.

Continue Reading

You'll Also Like

480K 29.2K 70
Abi kurgusu. Bu hayatta hiçbir şey yalnızlığımı alamazdı. İnsanlar bile. -Tamamlandı-
5.7M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
989K 57.7K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
1.3M 80.2K 51
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.