SINIR |Tamamlandı|

By __Katre__

2.4M 125K 23.3K

Az önce Eylül'ün tuttuğu boşta kalan elini yeşil kalın askeri kemerinin üzerine koyup lafa girdi. " Gel ben... More

1. Bölüm " Karşılaşma"
2. Bölüm " Biz Evleneceğiz "
3. Bölüm " Toprak ve Ben "
4. Bölüm "Sözlüyüz"
5. Bölüm " Uzak Durmalıyım "
6. Bölüm "Hakkını Helal Et"
7. Bölüm "Evlenelim Artık"
8. Bölüm " Ümmetin Hâli "
9. Bölüm " Dinî Nikah "
10. Bölüm" Ben korurum seni "
Filistin'e Yapılan Saldırı 😔
11. Bölüm "Lehmaacun"
12. Bölüm " Araba Kazası"
13. Bölüm " Sadece Sen"
14. Bölüm " Allah'a emanet ol "
Yeni Kitap Kapağı
15. Bölüm "Seni Seviyorum"
WhatsApp Grubuuu
16. Bölüm " Karım o "
17. Bölüm "Bende Seni......"
18. Bölüm "Müsaitsen Evlenir Misin"
19. Bölüm " Vazgeçilmezim"
20. Bölüm " Rüya "
DUYURU
21. Bölüm "Gerçek mi?"
22. Bölüm " Huzur "
23. Bölüm " Pamuk şeker gün"
24. Bölüm "Farklı Hisler?"
25. Bölüm "Kıskanç"
26. Bölüm "Piknik"
27. Bölüm " Özledim"
28. Bölüm "Aşık İki Genç"
29. Bölüm " Efsunkar "
30. Bölüm "Gelecekten Kesit I"
31. Bölüm "Tehlikeli Sular"
32. Bölüm "Kavuşuyoruz"
33.Bölüm"Kimsesizin Kimsesi"
34. Bölüm "Kavuşamadık"
35. Bölüm"Sarılmam Lazım"
36. Bölüm "Sarıl Bana"
37. Bölüm "Eli Elimde"
38. Bölüm " Anayım Ben!"
40. Bölüm "Aksiyon"
41. Bölüm "Arsız Kadın"
42. Bölüm "Biz Biriz"
43. Bölüm "Düğün"
44. Bölüm "Gözyaşı"
45. Bölüm "Uyuyan Kadın"
46. Bölüm "I.Video Kaydı"
47. Bölüm "II. Video Kaydı"
Gelecekten Kesit II.
48. Bölüm"Anne Olacağız"
49. Bölüm "Dildar"
50. Bölüm "Evliyiz"
51. Bölüm "Tanışma"
52. Bölüm"Nazende Sevdiğim"
53. Bölüm "Bi' Yanak"
54. Bölüm "Aden"
55. Bölüm "Geldin"
56. Bölüm "Geldim"
57. Bölüm "Bu Kalp Seni Unutur Mu?"
58. Bölüm"Yeniden Aşık Ettin"
59. Bölüm "Güzelim"
60. Bölüm "Yıldızlar Kadar"
61. Bölüm "Baba×2"
62. Bölüm "Sen"
63. Bölüm "Güzel Karım"
64. Bölüm "Manyak Çift"
65. Bölüm "Mucize"
66. Bölüm "Mehlikâ"
67. Bölüm "Dört Kişi"
68. Bölüm "Öpücüksedim"
69. Bölüm "Mübrem"
70. Bölüm "FİNAL"

39. Bölüm "Dildâde"

21.3K 1.1K 174
By __Katre__


Yeni kitabım EDİBE'ye de uğrayın•
Satır arası yorumlarınızı bekliyorum°
Keyifli okumalar°


Söylenerek mutfağa girdiğinde bakışları masaya takıldı. Bir süre inceleyip hızla yanıma adımladı.
Ben geriye doğru kaçmaya çalıştığımda ellerini belime atıp beni durdurdu. "Şu andan itibaren affedildin çocuklarımın anası." diyerek yanağımı öptü.

Ellerini belimden çektiğinde kendimi boşlukta hissettim bir an.
Yönünü masaya çevirip ellerini birbirine sürttü.
" Allah'ım ne hamarat karım var. Şükürler olsun." diye ellerini abartılı bir şekilde semaya kaldırarak duasını etti.
" Hadi yiyelim yemeğimizi abartma."
diyerek sandalyeme kuruldum.

O karşıma geçmek yerine yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu. Ters bir bakış attığımda başını iki yana sallayarak" Ne?" diye mırıldandı.

Gözlerimle çay bardaklarını işaret ettim. " Kalk çay doldur Bey." dedim sesimi kalınlaştırarak.

Hayran olunası bir kahkaha atıp başımı tutarak kendine çekti. Saçlarımı koklayarak bir öpücük kondurdu.
" Tabi hatun. Bıçak ile elma da uzatayım mı?"

Kıkırdayarak çay bardağını elime aldım. " Çok konuşma da çay koy." diye elimde salladım bardağı.

Sağ elinde demlikle gelip ilk önce demi koydu. Demliği yerine bırakıp suyu koydu. Geri yerine oturduğunda elimi omzuna koyup sıvazladım.
"Üzerini giyinsene, üşümüyor musun?"

Omuz silkip " Hayır." diyerek önüne döndü. Kendi yumurtasının beyazını bana verip, benim yumurtamın sarısını da kendi tabağına koydu. Benim tabağıma siyah zeytinleri koyarken kendi önüne de birkaç tane yeşil zeytin aldı. Sanki bunu alışkanlık haline getirmiş gibiydi. Ne zaman kahvaltıya otursak aynısını yapıyordu.

Eline bir krep alıp üzerine fındık kreması sürdü. Bakışlarını bana çevirdiğinde " Sen de ister misin?" diye sordu elindeki krebi göstererek.

" Yok sağol." diyerek başımı iki yana salladım.
Sessizlik süregelirken "Bugün temizlik yapacağım." dedim sırf ses olsun diye.

Başını aşağı yukarı sallayarak "Yaparız." diye mırıldandı.
Çayından bir yudum alıp bana döndü.
" Bizimkiler evin eşyalarını almaya başlayacakmış."

" Hı hı Erva söylemişti." diyerek bir zeytin attım ağzıma.

Yemeği bırakıp tamamen bana döndü. "Ben de diyorum ki hazır bu sıralar boşken biz de halletsek mi?"

Erva ve Deniz'in düğünü çok yakındı. Ailecek düğün hazırlıklarını neredeyse tamamlamışlardı. Geriye sadece ev eşyaları kalmıştı.
Zaten okul bitince de bizim düğünümüz yapılacaktı. Düğün için hazırlıklara başlamasak da ev alışverişini önceden tamamlamak iyi olabilirdi. Hatta Toprak'ın işe gitmediği şu dönemlerde halletmek çok daha iyiydi.

" Halledelim halledelim de sen yorulmaz mısın?" diye sordum yarasını kastederek.

Başını sallayıp sandalyesinde geriye yaslandı. "Ben iyileştim bile Eylül. Sen bakma. Doktorlarla amcana numara yaptım. Seni biraz daha yanımda tutabilmek için."

" Oha." dedim büyük bir şokla.
" Hadi amcamı anladım. Doktora da mı? Hadi bunu da geçtim. Senin bunu benden saklaman gerekmez mi?"

Omuz silkip " Yoo." dedi çocuk gibi.
Çayından keyifli bir yudum aldı.

" Amcana numara yaptım çünkü Melih'in babası ve beni senden ayrı tutma ihtimali var. Doktora numara yaptım çünkü amcana durumumu anlatma ihtimali var. "

Burnuma işaret parmağımı ile ufak bir fiske vurup göz kırptı. "Ayrıca senden neden saklayayım? Sen de benim yanımda kalmak istiyorsun zaten."

Elimi dudaklarıma götürüp şok olmuş teyzeler gibi ağzımı kapattım. Gözlerimi kısıp onaylamaz bakışlar attım ona.

Bir süre sonra elimdeki bardağı masaya bırakıp ayaklandım. " Hadi sen içeriye geç ben şurayı toplayayım." diyerek saçlarını karıştırdım. Bu gerçekten hoşuma gidiyordu.

O da ayağa kalkıp masadakileri toplamaya başladı. " Sen git ben hallederim." dedim elini tutarak.

"Olmaz." dedi elindeki elimi kaldırıp üzerine bir öpücük kondurdu. "Zaten sen hazırlamışsın herşeyi."

O kahvaltılıkları dolaba yerleştirirken ben bulaşıkları makineye dizmeye başladım. İşini bitirip bulaşıkları sudan geçirmeme yardım etti. En son ben masayı silerken içeriye geçmişti.

Masayı silip elimi yıkayarak odaya geçtim. Yatağı ve ortalığı toplamıştı. Zaten onun düzlenli bir adam olduğunu biliyordum. Askeri bir tertipdi bu.
Saçlarımı tepeden bir topuz yaptım. Elektrikli süpürgeyi çıkartıp, yerleri de silmek için bir su hazırladım.

Salona geçtiğimde Toprak koltukta dizüstü bilgisayarı ile birşeyler yapıyordu. Üzerine gri bir tişört giymişti. Yanına oturup kedi gibi başımı kolları arasından bilgisayara doğru uzattım. Beni fazla zorlamayarak bir kolunu omzuma attı. Bir süre ekrana baksam da anlamamıştım. İşiyle alakalı şeylerdi bunlar.
Sonunda bilgisayarı kapatarak yanına bıraktı.
" Eee." dedi başıma bir öpücük kondurup. "Şimdi ne yapıyoruz."

" Ne ne yapıyoruz?" dedim hiddetle başımı yukarı kaldırarak.

Gözlerini anlamazca suratımda gezdirdi. " Temizlik yapacaktık ya nereden başlıyoruz? Ben ne yapayım?"

" Ha." dedim kolundan sıyrılıp ayağa kalktım. "Ben hallederim sen yorulma."

"Olmaz ben de yardım edeceğim."

Tam ağzımı açıp itiraz edeceğim sırada elini ağzıma kapadı. Sırtımı göğsüne yaslayıp ilerlerken "Ben toz alayım mı?" diye sordu.

Eline de toz bezi ne yakışır!

Ben dudaklarımın üzerindeki eline rağmen kıkırdarken o tüm ciddiyetini koruyordu. Elini çekmesi için öptüğümde tahmin ettiğim gibi elini çekip beni kendine döndürdü.

İç çeker gibi bir soluk aldı. "Hadi başlayalım biran önce. Boşuna itiraz etme yardım edeceğim."

Evi temizlerken Toprak'a mümkün olduğunca küçük işler vermiştim. Hızlıca tüm evi temizleyip bitirdiğimizde Toprak'ı salona yollayıp  Türk kahvesi yapmak için mutfağa geçtim.
Cezveyi ocağa bıraktığımda Toprak'ın sesini duydum.
"Güzelim." diye girdi mutfağa. Elindeki telefonu cebine atıp bir iki adımda yanıma geldi.
Eli belimi bulduğunda yüzünde muzip bir ifade gezindi. İki yanağıma koca öpücükler kondurup başını boynuma gömdü.
O boynumda derin nefesler alıp ööperken  Ne oldu?" diye sordum saçını okşayarak.

" Haa." diyerek geriye çekildi. Belimdeki eli yerini koruyordu. "Amaçtan şaştım yeminle."

Kendi söylediğine gülüp devam etti.
"Bir arkadaşım var, Karan. İstanbul'dan gelmişler eşiyle. Durumumu da duyunca müsait bir zamanda ziyaretine gelelim dedi. Senin için-"

"Ya ben seni yerim. Tipe bak! Müsaidiz tabi. Ben şimdi yemek falan yaparım. Tatlı falan da yaparız. Evi de yeni temizledik zaten. Oh mis."

Kırk yıllık ev hanımı edasıyla kurduğum cümleyi dinleyip tebessüm etti. "Ben de seni yerim uygun bir zamanda." diye cımbızla çektiği cümleyi yüzüme vurup dolaba ilerledi.

" Gel bak bakalım eksik birşeyler var mı?"

Yanına gidip malzemelere baktım. Karnıyarık için patlıcan çıkardım. Yanına pilav ve çorba yapabilirdim. Buzluğa baktığımda tavuk göğsü vardı. Bundan da birşeyler yapardım işte. Yemek kısmı tamamdı. Salata için eksik olan malzemeleri bir kağıda yazdım. Yapacağım hamur işlerini de kararlaştırıp onun eksik malzemelerini de kontrol ettim.

Toprak markete gittiğinde ben yemekleri yapmaya başladım. O geri geldiğinde hâlâ devam ediyordum. Akşama doğru geleceklerini söylemişlerdi zaten. O yüzden yetiştirebileceğimi umuyordum.
Çorbayı, ve karnıyarığı bitirmiştim. Diğer yemekleri de bitirip salatayı yapmaya başladım. Ardından da hamur işi yapmaya koyuldum.

Poğaça hamurunu hazırlayıp onu dinlendirirken kurabiyeyi yapıp fırına attım. Toprak diğerinde yardım edemese de kurabiyeye şekil vermeme yardım etmişti.

Ardından poğaçaları hazırlayıp yanına kısır ve kek yaptım.
Tüm bunlar bittiğinde ben de bitmiştim ama iyi iş çıkmıştı bence. Yaptıklarım birbiri ile alakasız mıydı bilmiyorum ama aman olsundu.

Ellerimi yıkayıp salona geçtim. Koltuğa kendimi bırakıp başımı Toprak'ın dizine koydum.
" Aah bittim." diye mızmızlandım. O da bana yardım etmişti ama çoğu şeyi beceremediği gerekçesiyle onu mutfaktan atmıştım.

Eğilip dudaklarını alnıma bastırdı.
" Çok mu yoruldun." diye sordu mırıldanarak.
" Eh işte biraz. Ee ne zaman gelecekler?" diye sordum konuyu değiştirip.

" Yarım saate burada olurlar sanırım. Yoldalarmış."

" Kim bu arkadaşın? O da mı asker?"

" Hayır küçüklükten tanıyorum. Dedemin bir tanıdığının oğlu. Dedemin İstanbul'da bir evi vardı o zamanlar. Daha çok yazın giderdik. Çiftlik evi gibi bir şeydi işte. Karan da orada kalıyordu tek başına. Babasını hiç görmedim mesela. Bizimki küçük bir evdi sadece. Ama onun kaldığı ev bayağı büyüktü. Yardımcıları falan da vardı. Onlarla tek başına büyüdü. Ben de her gittiğimde görüyordum onu. Oradan kalma işte arkadaşlığımız."

" Anladım. Peki neden tek başına kalıyordu orada."

" Bilmiyorum. Çok konuşkan değildir. Esas adamdır. Sayılı arkadaşlarımdan biridir falan ama çok bu konuları anlatmaz. Babası Karan' ın güvenliği için böyle bir yolu seçmiş, sadece bunu biliyorum."

" Tuhaf." dedim başımı sallayarak.
"Birbirlerinden ayrı yaşamaları zor olmuş olmalı."

" Öyle."

Saçlarımda dolanan elini çekip yüzüme götürdü. Bir yanaklarımı bir burnumu sıkıyor, dudaklarımı büzüştürüyordu. Her yaptığına gülüp birşeyler mırıldanıyor, kendi kendine eğleniyordu. Ben ise gözlerimi kapatıp bedava yüz masajımın keyfini çıkartıyordum.

Başımı dizinden kaldırıp ayağa kalktı. Hemen sonra dizlerimde ve belimde kollarını hissettim.
Gözlerim kocaman açılırken
"N'apıyorsun." diye sordum.

" Üzerimizi giyinelim birazdan gelirler." diyerek odaya götürdü.

Beni yatağıma oturtup dolabı açtı.
Temizlik yaparken kendi kıyafetlerimi onun kıyafetlerinin yanına dizmiştim. İlk önce bana uzun bir tunik çıkarttı. Altıma da askıya astığım kumaş pantolonu çıkartıp yatağın üzerine bıraktı.
" Bunlar olur mu?" diye sordu.

Kafamı sallayarak onayladım. Üzerine feracemi giyeceğim için altında ne olduğunun pek de bir önemi yoktu.

Arkasını dönüp kendine siyah ince bir kazak ve altında koyu renk bir kot pantolon aldı. İkisini de yatağa atıp dolabı kapatarak yatağa doğru geldi.

Üzerindeki tişörtü tek bir hareketle çıkartıp yatağın üzerine attığında
" Allah'ım bismillah." dedim Hürrem Sultan tonlaması ile.
Bu dediğime gülerken kazağını üzerine geçirdi. Yok yok bu tamamen iyileşti. Valla iyileşti.

Elini eşofmanının beline attığında
'ehehe' diye bir ses çıkartarak yatağın üzerinden kıyafetlerimi alıp odadan çıktım. Bence şuan utanabilirdim. Yani zaten utanıyordum.

Arkamdan gülüşünü duysam da umursamayarak banyoya girip üzerimi değiştirdim.
Banyodan çıkıp başörtümü yaptım, etrafı son kez kontrol ettiğimde herşey hazırdı. Salona geçip beklemeye başladık. Çok geçmeden binanın dış kapısının zili duyuldu.

Dış kapıyı açtıktan kısa bir süre sonra tekrar zil çaldı. İkimiz de kapıya vardığımızda kapıyı açtım.

" Hoşgel-"diye konuşmaya başladığımda lafımı tamamlayamadan gülüşüm suratımda soldu.

Kucağında 4-5 yaşlarında bir çocuk olan iri bir adam vardı. Yanında duvara yaslanmış nefeslenmeye çalışan bir kadın. Kapıyı açar açmaz adam kucağındaki çocuğu Toprak'a verdi.
" Sen Toprak abiye git bakalım." dedi bir çırpıda. Sesi endişeli çıkmıştı.

Toprak küçük kızı kucağına alıp bir adım öne çıktı.
" Bir sorun mu var?" diye sordu o sırada.
" Nefes darlığı yaşıyor arada." diyerek ellerini karısının yüzüne yerleştirdi.
Baş parmakları ile okşarken yüzünü taradı. Ardından eğilip ayakkabı bağcıklarını açmaya başladı.
Biz Toprak' la ikiliyi izlerken Karan homurdanarak bağcıkları açıyordu.
" Ne diye asansörle çıkmadıysak"

Ardından nazikçe ayakkabıları çıkartıp kenara bıraktı. Kendi ayakkabılarını da çıkardığında karısını tek hamleyle kucağına aldı.
O sırada başını öpüp " Gece'm" diye mırıldandığını duydum kısık bir sesle.

Toprak'ın yönlendirmesiyle salona geçip koltuğa bıraktı karısını. Önünde diz çöküp ellerini dizine yerleştirdi.
Gece diye seslendiği kadın yani karısı derin derin nefes almaya çalışıyordu. Gerçekten zor durumdaydı.
Karan arkasını dönüp " Su-" dediğinde ben çoktan elimdeki suyu ona uzatmıştım bile.
Toprak kucağındaki kızı tekli koltuğa oturtup temiz hava gelmesi için pencereyi açtı.

Bir süre sonra kendine geldiğinde hepimiz rahat bir nefes aldık. Karan karısının yüzünü inceleyip "Daha iyi misin?" diye sordu.
" Hı hı iyiyim." diye mırıldandı. Ardından bakışlarını bizim üzerimizde gezdirip ayağa kalktı.

Yüzü mahcup bir ifadeye büründü.
" Kusura bakmayın size de ayıp oldu."

" Estağfurullah olur mu öyle şey." dedim yanına yaklaşırken." Tekrar hoşgeldiniz." diyerek sarıldım.

Birkaç saniye sonra o da kollarını bana sarıp sıcak bir şekilde "Hoşbulduk." dedi.

Gerçekten çok güzel bir kadındı. Boyu benden birkaç santim daha uzun olmalıydı. Burnunun üzerinde yakından bakınca belli olan minik çiller yüzünü daha güzel göstermişti.
Gözleri ise ilk bakışta insanı büyüleyen cinstendi. Yeşilin koyu bir tonuydu.

Toprak ve Karan da selamlaştı. Ancak onlar bizim aksimize el bile sıkışmadan gerçekleştirdiler bu ritüeli.
Oturduğumuzda Toprak ve Karan derin bir sohbete başladılar. Minik kız koşarak Toprak'ın kucağına çıktı.
Hepimiz gülerek onlara bakarken Karan "Oo biz unutulduk." dedi sitemle.
" Bu abi de çok yakışıklıymış." dedi minik kız kollarını Toprak'ın boynuna sararak.
Karan ve Toprak aynı anda bir kahkaha patlattı.
" Sen de çok güzelsin prenses." diyerek küçük kızın burnunu sıktı Toprak.

" Benim adım Afra. Senin adın ne?" dedi kız küçük elini uzatıp.

" Ben de Toprak. Memnun oldum küçük hanım."

" Peki." dedi Afra sonunu uzatarak. Bakışları bana döndü. Beni baştan aşağı süzüp tekrar Toprak'a döndü.

" Elif ablam Karan eniştemin güzeli ve bebeği. Bu abla da senin güzelin ve bebeğin mi?"

Elif -yada Gece- utançla yüzünü kapatırken Toprak birkaç saniye bana baktı. Yüzünde eşsiz bir gülümseme yer edindi.
"Evet o abla benim güzelim ve bebeğim." diyerek onayladı.

Afra beni bir kez daha süzüp onun kucağından inerek bana doğru geldi.
" Toprak abinin bebeği abla." diye uzun bir hitapla elini bana uzattı.
" Ben Afra." diye ekledi.

Gülerek elini tuttum." Ben de Eylül. Memnun oldum fıstık."

Toprak ve Karan sohbetlerine devam ettiğinde Elif' e dönüp " Masa hazır yemeğe geçelim isterseniz." diye sordum.
Karan' a bir bakış atıp " Olur." diye mırıldandı. "Ben de sana yardım edeyim."

Üç kız mutfağa geçtiğimizde yemeklerin altını yakıp arkamdaki ikiliye döndüm. " Elif mi diyeyim Gece mi?" diye sordum gülerek.

"Elif." dedi tereddütle yüzüme bakarak. " Elif'i kullanırım genelde. Sen nereden duydun diğer ismimi?"

"Şey sen kapıda fenalaştığında Karan seni kucağına alırken Gece'm dedi de orada duydum."

Yüzünden anlamadığım bir ifade geçti. Ardından kendini toparlayıp boğazını temizledi.
" Gece diğer ismim. Karan arada kullanır işte."

" Ha özel yani." diyerek güldüm.

" Yoo değil." dedi yanakları kızarırken.

Yemekler ısınırken biraz daha sohbet etmiştik. Gerçekten çok iyi bir kızdı. İlk başta soğuk davransa da zamanla açılmıştı.
Yemekleri masaya götürüp erkekleri çağırdık. Toprak benim yanıma geçerken Karan ve Elif de yan yana oturmuşlardı.
İkisinin gerçekten çok yakıştığını düşündüm o an. Karan' ın boyu da Toprak gibi uzundu. Omuzları geniş oldukça yapılı bir adamdı. Yaşı daha küçük duruyordu Toprak'tan. Zaten Elif ikisinin de üniversite son sınıfta olduğunu söylemişti.

Servisi yapıp Toprak'ın yanına oturdum. Elif Karan' a bir bakış attı. Karan' ın önündeki çatal kaşığı simetrik bir şekilde düzeltip masanın üzerine baktı. Masada simetrik durmayan ne varsa onları da düzeltti.

Karan geldiğinden beri çok etrafta bakmıyordu zaten. Simetri takıntısı vardı sanırım. Yine gözlerini pek etrafta gezdirmeden yemeğini yemeye başladı. Bu sırada Elif çaktırmadan Karan' ı, Karan ise çaktırmadan Elif'i kontrol ediyordu.

Afra hanımımız Toprak abisinin yanına oturmak istemişti. Toprak arada Afra' nın tabağına birşeyler koyuyor önüne düşen saçlarını nazikçe geriye atıyordu.
İri elleri saçlarını incitmeden okşuyor, sorduğu sorulara büyük bir dikkatle cevap veriyordu.

O ikisi ayrı bir dünyadayken Elif ve Karan ayrı bir dünyadaydı. Ben ise sadece yemeklerime odaklanmıştım.
Ben kalp yemek...

Yemeklerimiz bittiğinde sofrayı kaldırmak için ayaklandım. Elif de benimle birlikte kalktığında Toprak hızla ayaklanarak  "Ben yardım ederim. Siz oturun." diye mırıldandı.

Elif fazla ısrar etmeden Karan' la birlikte ikili koltuğa geçti. Afra
Karan' ın kucağına çıktığında bir sohbete koyuldular. Elime aldığım tabakla mutfağa adımladım. Arkamdan Toprak geliyordu. Tabakları tezgaha bıraktığımda o da elindeki tabakları bırakıp omzuyla hafifçe omzuma vurdu.

Kaşlarımı çatarak ona döndüğümde aniden dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi. Ben donup orada kaldığımda o burnumun ucuna hafif bir fiske vurup tekrar salona geçti.

Az sonra tekrar mutfağa girdiğinde elim belimde ona kızmak için bekliyordum. Öyle aniden olurmuymuş canım. İnsanı öyle şok içinde bırakmak yiğitlik kitabında yazmazdı.
Elindekileri tezgaha bırakıp bana döndü. Önce çatık kaşlarıma bakıp sonra elini belime attı.
Tam ağzımı açıp kızacağım sırada yine aynısını yaptı.
Kızamadım... Eridim...

Bu sefer donup kalmamı istemiyor olacak ki elimden tutup salona doğru sürükledi. Nasıl bitik göründüğümü bilmiyordum. Derin bir nefes alıp kendime geldim. "Bunun hesabını soracağım sana." dedim elimdeki elini sıkarak. Güldüğünü duydum ama çok uzun sürmedi.
Ardından masayı toplayıp bulaşıkları makineye dizdik.
Toprak, Karan ve kendisi için hazırladığım ikramlıkları götürdükten sonra gelip çaylarını aldı.
Biz Elif ile mutfakta oturup sohbet etmek istemiştik.
Afra ise Toprak'ın kucağında iştahla tatlısını yiyordu.

Bir süre daha oturduktan sonra ayaklandılar. Afra Karan' ın kucağında uyumak üzereydi. Elif sıcacık bir şekilde bana sarılıp
"Görüşürüz Eylül Allah'a emanet ol." diye mırıldandı.
" Sen de Allah'a emanet ol. Tekrar bekleriz inşAllah." dedim gülümseyerek.

Kapıyı kapattığımda " Ya çok tatlılar." dedim gülerek.
" Öyleler."
" Yeni evlenmiş onlar da." dedim
Elif' den aldığım bilgiye dayanarak.

" Evet. Evlendiğinden haberimiz bile olmadı." dedi salona geçerken.
Kendini koltuğun birine atıp bir kolunu başının altına koydu.

" Karan' la neden öyle selamlaştınız." diye başladım merak ettiğim sorulara başlayarak.
İlk önce feracemi çıkartıp koltuğa attım başörtümü ve bonemi çıkartıp üzerine bıraktım. Saçlarımı açarak tepeden at kuyruğu yaptım. Tüm bunları yaparken Toprak sessiz kalarak beni izlemişti.

Yanına giderek göğsüne uzandım.
Bu bana hâlâ tuhaf gelse de o kollarını hemen belime sardı. Ağır değildim sanırım. Ben olsam nefes alamazdım vallahi.
" O kimseye dokunmaz." dediğinde anlamayan bakışlarımı görüp devam etti.
" Dokunmaz işte ne diyeyim. En yakın arkadaşlarına bile dokunmuyor. Tiksinmekten yada hastalıktan değil de sevmiyor. Yoksa adam döverken hiç umursamaz. Obsesif kompulsif bozukluğu var. Simetri, renk, sayı takıntısı falan var işte. Oldukça tuhaf bir adam."

" Gerçekten öyle. Ama karısı." diyerek sustuğumda 'sen manyak mısın?' der gibi bir bakış attı.

" Sevdiği kadına neden dokunmasın güzelim." dedi çenesini başıma sürterek.
" Haklısın saçmaladım." diyerek yerimde biraz daha yerleştim.

Elini masaj yapar gibi sırtımda dolaştırırken "Çok yoruldun bugün." dedi kısık bir sesle.
Birşey demeden boynundaki elimin birini göğsüne koyarak kafa salladım.

"Uyuma burada. Yatağımıza gidelim."

" Gidelim." diye mırıldandım üzerinden kalkarken. O da kalktıktan sonra odaya geçtik.
Bana bir bakış atıp "Sen giyin ben geliyorum." diyerek tekrar çıktı odadan.
Dolabın kapağını açıp kapanan gözlerim eşliğinde bir askılı ve bir şort çıkartıp giyindim.
Üzerimden çıkardıklarımı katlayıp koltuğun üzerine bıraktığımda Toprak girdi odaya. Bana bir bakış atıp iç çekerek dolaba yöneldi.

Kendine siyah bir şort çıkartıp dolabı kapadı. Üzerindeki ince kazağı çıkardığında yatağa girip yorganı üzerime çektim. Az sonra yatağın diğer tarafı çöktüğünde yanıma uzandı.
İyice dibime girip elini saçıma attı. Tokamı çıkartıp bileğine takarken
" Açık kalsın." diye mırıldandı.

Bir kolunu başımın altına koyup diğer kolunu da sıkıca belime sardı. Sırtımı göğüse yaslarken yine bir bacağını üzerime attı. Alışmıştım ona artık.

" Giyecek başka birşey bulamadın mı güzelim? Çıplak kalsaydın." dedi kızarcasına.
Dirseğimi karnına geçirip " Tövbe." dedim sonunu uzatarak. "Bana diyene bak."
Kıkırdayarak ona vurduğum elimi de tutarak karnımın üzerine sabitledi.
Olan uykumu da açmıştı gerçekten.

" Nasıl baba olurum diyordun bir de. Bugün kendini görseydin hayran olurdun." diye mırıldandım yumuşak bir sesle.

"Gerçekten mi?" dedi küçük bir çocuk gibi.
" Hı hı. Çok güzel ilgilendin Afra ile. Çocuğumuza nasıl güzel bir baba olacağını tahmin bile edemiyorum."

" Çocuğumuz..." dedi düşünerek.
" Bizim çocuğumuz." dedi ardından. Nefes verir gibi bir gülüş sesi duydum ardından.
Eli tişörtümün altından karnıma dokunduğuda irkildim.
Elini karnımda gezdirirken "Güzel annesinin karnında, bizim çocuğumuz." diye mırıldandı.
"Burada." diyerek tekrar güldü.

Elimi elinin üzerine bırakarak
" Burada olacak İnşAllah." dedim.
Sessiz kalarak enseme bir öpücük kondurdu.

Çocuk sahibi olmaktan korkuyordu. Onu anlıyordum. Aile sevgisi olmadan büyümüş biriydi ve çocuklarına yetememekten korkuyordu. Ama kimse doğuştan anne baba olmak ne bilmezdi ki. Onu kucaklarına aldıklarında anlarlardı anne baba olmayı. Biz de öyle öğrenecektik işte. Toprak'ı zamanla bu fikre alıştıracaktım.

Karnında gezinen eli ve bedenimi saran kollarının sıcaklığı ile uykuya daldım. Onun kollarındayken kabuslar bile uğramaz olmuştu. Bütün kötülüklerden koruduğu gibi rüyanın kötüsünden de koruyordu beni.
.
.
.
.
.
.
.
Yüzümde gezinen elleri hissediyordum ama gözümü açmaya mecalim yoktu. Gerçekten hâlâ uykum vardı.
" Güzel-" dediğini duydum Toprak'ın.
Ardından yanağımı öptü.
" Karım-"diyerek diğer yanağımı öptü.
" Uyansa keşke." diyerek dudağımı büzüp öptü. Gülmemek için kendimi kastım.
" Yakışıklı kocası-" diyerek alnımı öptü.
" Ona kahvaltı hazırladı." dedi ve küçük bir şekilde çenemi ısırdı.

Allah'ım ahtapotgillerden, öküzgillerdendi de şimdi de köpekgillerden olmuştu bu adam.

Gözlerimi dehşetle açtım.
" Kemirgen misin Toprak. Uyuyan insan ısırılır mı? Milletin kocası öperek uyandırır bizimki çenemi ısırdı ya." dedim yalancı bir kızgınlıkla.
Elinde yine telefonu tutuyordu. Muhtemelen kamera açıktı.

" Uyanık olduğunu biliyordum güzelim. Hiç iyi oyuncu değilsin." dedi gülerek.

" Bak sen." dedim Toprak damarım kabarırken. Onu geriye doğru itip yanağını ısırarak hızla yataktan indim. Birkaç saniyelik şokun ardından " Lan." dediğini duydum. Koşarak salona girdiğimde peşimden geliyordu. Telefonu televizyon ünitesine dik bir şekilde bıraktığında beni kovalamaya başladı. Benim aksime bir hamlede belimden yakalayıp koltuğa yatırarak gıdıklamaya başladı.
Ama bu haksızlıktı.
Kolumu bacağımı sallayarak kurtulmaya çalışsam da o çekilene kadar elinden kurtulamamıştım.

En sonunda beni bıraktığında elimi tutup ayağa kaldırdı. " Pislik." dedim omzuna vurarak.
Acımış gibi omzunu ovup beni mutfağa doğru çekiştirmeye başladı.

Çok güzel bir sofra hazırlamıştı. Yemeğimizi yerken bir yandan da çektiği videoyu izledim. Silmek için dil döksem de izin vermemişti.
Galerisinde benden başkası yoktu. Bizden önce galerisinin bomboş olduğuna emindim. Ben uyurken, uyanıkken, yemek yaparken, temizlik yaparken... Bir sürü video ve fotoğraf çekmişti.

Mutfağı toparlayıp ev alışverişi için hazırlandık. Dördümüz birlikte yapmayı düşünmüştük alışverişi. Bu en çok Erva ve benim hoşuma gitmişti.
.
.
.
.
.
.
.
" Hayır bence bu daha güzel." dedi Erva önündeki koltuk takımını göstererek.
" Saçmalama bu daha güzel." diyerek yan tarafımda kalan takımı gösterdim ben de.
" Zevksiz." dedi yüzünü buruşturarak.

" Ööö." diyerek dil çıkarttım. Bakışlarım Erva'nın arkasına kaydığında Toprak ve Deniz'in bu tarafa baktığını gördüm. Toprak gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

İkisi aynı anda birbirine dönüp 'Allah yardımcın olsun' bakışı atarak yanımıza doğru adımlamaya başladılar.

İlk lafa giren Deniz oldu. Erva'nın omzuna kolunu atıp kendine çekti.
"Güzelim." diyerek başına bir öpücük kondurdu.
"Hani farklı evlerde oturacağız ya. E malûm iki ayrı da koltuk takımı alacağız. Sen beğendiğini evimize seçsen, Eylül de beğendiği kendi evlerine seçse sence de daha mantıklı olmaz mı?"

" Haklısın canım. Hadi biz en güzelleri seçelim." deyip Deniz'i de sürükleyerek diğer tarafa doğru ilerledi.

" Allah'ım arkadaşıma akıl, bana da sabır ver lütfen." dedim ellerimi açarak.
Toprak gülerek elimi tutup almamız gereken diğer eşyaların yanına doğru ilerledi.
Çok yorulsak da birçok büyük eşyayı almıştık. Hepsi boş olan eve gidecekti.

Toprak kadının bilmem kaç tane özelliğini saydığı ama benim için sadece yatak olan yatağın üzerine kendini atıp birkaç kez zıpladı.
"Rahatmış." diyerek beni de oturttu.

"Sen zıplayıp Cüneyt Arkıncılık oynayarak beni iyi döversin." dedi gülerek.
Evet her seferinde yataktan zıplayarak inip evde onu kovalıyordum.

Günün sonunda yorgunca evlerimize dağılmıştık. Kaba eşyaların çoğunu hallettiğimiz için içimde bir rahatlama vardı. Kalanları da halledip evi yerleştirecektik. Ardından Erva'nın düğünü için giyecek birşeyler almam gerekiyordu. Tüm bunların mutluluğu ve heyecanı vardı içimde.
Ardından da kendi düğünüm olacaktı. Bunun heyecanı ise apayrıydı.







Selamın aleyküm °
Umarım beğenmişsinizdir.

Yorum ve oylarınızı bekliyorum.

Karan ve Elif' e merhaba deyin :)

Sizleri seviyorum Allah'a emanet olun

13 Şubat Cumartesi 2021

Continue Reading

You'll Also Like

2.2M 133K 49
Wattpad'de 'Güzel Zaafsın!' adıyla yayınlanan ilk kitaptır! Bir asker ve yârinin hikayesi... "Asker sevmek..." dedi, "Öyle her kadının harcı değildi...
3.6K 332 5
"Seni seviyorum Ay çiçeği." "Seni Allâh için seviyorum Ali." "O Ali sana kurban olsun." Oldun Ali'm sen beni veren Allah'a kurban oldun.
248K 11.6K 17
Van'da ailesi ile beraber yaşayan Üsteğmen Kartal Kara... Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun olan, Muğlada ailesi ile birlikte yaşayan Yağmur Yaman. İ...
24.1K 1.5K 7
Çocuklarımın babası tek gecelik ilişkim olan adam çat kapı gelirse ve çoçuklarını görmek isterse ?!? DAHA NELER (KONU DEĞİŞTİRİLDİ) Ben ferida evet e...