Tehlike Çetesi 3

By cilginkanarya1907

131K 7.2K 5K

Tehlike Çetesi serisinin 3. kitabıdır. More

TÇ3- 1
TÇ3- 2
Tç3- 3
TÇ3-4
TÇ3-5
TÇ3-6
TÇ3-7
TÇ3- 8
TÇ3- 9
TÇ3- 10
Duyuru!
TÇ3-11
TÇ3- 12
TÇ3- 13
TÇ3-14
TÇ3- 15
TÇ3- 16
TÇ3-17
TÇ3-18
TÇ3-19
TÇ3-20
Tç3- 21
TÇ3- 22
TÇ3-23
TÇ3-24
TÇ3- 25
TÇ3-26
TÇ3- 27
TÇ3-28
TÇ3- 29
TÇ3- 30
TÇ3-31
Bölüm Duyurusu
TÇ3- 32
TÇ3-33
TÇ3-34
TÇ3-35
Bölüm Açıklaması
Bölüm Tarihi
! Bölüm!
TÇ3-36
TÇ3-37
TÇ3-38
İZMİR
TÇ3-39
TÇ3- 40
TÇ3-41
TÇ3- 42
Kitap Gidişat Duyurusu
TÇ3- 44
Sorularınızı Bekliyorum
Soru-Cevap
TÇ3- 45
TÇ3-46
TÇ3- 47
TÇ3- 48
TÇ3- 49
TÇ3-50
TÇ3- 51
TÇ3-52
TÇ3- 53
FİNAL
YARDIM
Kapak Seçimi
Yeni Kitap

TÇ3-43

1.2K 113 59
By cilginkanarya1907

Şarkı Önerisi:
Drenchill & Indiiana- Freed From Desire 💙

Eslem'in Ağzından:

Arabaya yaslanırken kollarımı önümde bağladım ve çocukları beklemeye başladım. Yarın dağ evine gidecektik bu yüzden bugün hediye almak istemişlerdi. Aramızda da sadece müsait olan bendim. O yüzden onları almaya gelmiştim. Saçlarımı geri iterken kafamı kaldırdım ve çocuklara baktım. Hepsi çıkıyordu yavaş yavaş. Ve bana bakıp aralarında fısıldaşıyorlardı. Okuldan çocuklar ve müdür çıkarken nefesimi bırakıp beklemeye devam ettim. Etrafta da öğrenci grupları vardı. Bir yandan çocuklara, bir yandan bana bir yandan da müdüre bakıp konuşuyorlardı.

Ben istifimi bozmazken müdür ve çocuklar yanıma ulaştı.

"Eslem Hanım, hoşgeldiniz."

"Sağolun müdür bey. Çocuklar arabaya." dedim. Dördü de arabaya geçerken gitmek üzereydim ki

"Eslem Hanım sizinle konuşmak istediğim bir mesele vardı. Çağırmak istemiştim aslında ama meşgulsünüzdür diye çağıramadım." Merakla tek kaşımı kaldırırken müdüre döndüm.

"Dinliyorum?"

"Eslem Hanım bu söylediklerim belki hoşunuza gitmek ama söylemem gerekiyor. Ulaş ve Yalın geçenlerde Giray ve Cihangir öğrencilerimizi tehdit etmişler. Ve burası bir okul biliyorsunuz ki. İşinize saygım sonsuz ama-"

"Müdür bey kısa kesecek misiniz?" Müdür yutkunurken

"Çocukları uyarır mısınız? Okulda bu şekilde tehdit etmek hoş değil. Aileleri gelirse çocukları atmak zorunda bile kalabilirim." Söylediği şeyle beraber kahkaha attım. Sonra ise gülüşümü silip ciddi bir şekilde baktım.

"Atmak zorunda kalmak?" Müdüre doğru bir adım atarken

"Sizi öğrencilerinizin önünde rencide etmek istemem müdür bey. Size saygı duyuyorlar sonuçta. Yapmak istediğim hareket sonrasında size olan saygılarını yitirirler. Bende bunu istemem. Kovmayı deneyebiliyorsanız deneyin." deyip arabayı işaret ettim. Koltuğumun üzerinde silahım duruyordu. Müdür onu görünce yutkundu.

"Ayrıca çocuklar kolay kolay kimseyi tehdit etmiyorlar. Siz sanıyorsunuz ki uğraştıları iş sebebiyle herkese ahkam kesiyorlar." Dilimi damağıma değdirirken 'cık' sesini çıkardım.

"Kimse haketmediği sürece tehdit etmiyorlar. Tehdit ettilerse vardır bir olay." deyip kravatını düzeltip gülümsedim.

"Anladınız diye umuyorum?"

"An-anladım Eslem hanım."

"Güzel, şimdi izninizle." deyip arabaya geçtim. Ve silahı torpidoya koyup kemerimi taktım. Sonrasında arabayı çalıştırıp alışveriş merkezine sürdüm.

Ulaş'ın Ağzından:

Poşetleri odama koyarken ofladım ve çalan telefonumu açtım. Bir kez daha...

"Efendim?"

"Ulaş nasılsın kardeşim?"

"Evet Deniz benim annemdi."

"Nerden anladın soracağımı?"

"Deniz sen karşında saf bir çocuk mu var sanıyorsun?"

"Bir anda öyle cevaplayınca..."

"Her neyse kapatıyorum ben. İşlerim var." deyip kapattım. Annemle müdürün konuşmasından beridir telefonum hiç susmamıştı. Herkes müdürle konuşan kişinin annem olup olmadığını soruyordu. Telefon tekrar çalmaya başlarken meşgule atıp telefonu kapattım. Daha çanta hazırlayacaktım ve cidden başım ağrımıştı. Çantayı hazırladım bir çırpıda. 4 gün kalacaktık zaten fazla bir şey almama gerek yoktu. Her şeyi hazırlayıp dolabımın önüne koydum ve yatağa bıraktım kendimi. 

Gözlerimi kapatmıştım ki odanın kapısı çaldı. Gözlerim açılırken derin bir nefes bıraktım ve gelmesi için komut verdim. Rüzgar kapının önünde dururken 

"Abi annem çağırıyor yemek için." dedi. Gülümserken yerimden kalktım ve Rüzgar'ı yanıma çağırdım. Gülümserken koşarak yanıma geldi. Koltuk altlarından tutup kucağıma oturttum. Yanağından öptükten sonra 

"Okul nasıldı bakalım bugün?" dedim. Derin bir nefes bırakırken gülümsememe engel olamadım. 

"Lina ve Yaprak kavga etti. Küstüler sonra da. Onları barıştırmak için uğraştık. Ama barışmadılar."

"Neden kavga ettiler?"

"Lina benimle evcilik oynamak istedi. Yaprak'ta üçümüz oynayacağız dedi. Sonra kavgs ettiler." Kahkaha atarken Rüzgar'ı sıkı sıkı sardım.

"Abicim senin için daha şimdiden kavga etmeye başlamışlar. İlerde düşünemiyorum seni."

"Ama abi ben mutlu değilim ki kavga ettikleri için."

"İlerde paylaşılmamak nasıl bir duygu anlar mutlu olursun." deyip derin bir nefes aldım. Sonra Rüzgar'ın saçını karıştırıp

"Haydi kalk bakalım yemek yemeye gidelim. Annem bizi yer yoksa." Rüzgar gülerken beraber kalktık ve odadan çıktık.

Eslem'in Ağzından:

"Hepiniz hazır mısınız bakalım?"

"Hazırız anne çıkalım hadi." dedi Ulaş.

"Eslem diğerleriyle nerde buluşacaktık?"

"Ablamların evin önünde hep beraber buluşacağız sonra ise yola çıkacağız."

"Tamam, hadi bakalım çocuklar hepiniz arabaya." dedi Meriç ve Ulaş'la çantaları alarak evden çıktılar. Bende anahtarla ve çantamla evden çıktım. Kapıyı kilitleyip arabaya doğru ilerledim. Meriç çocukların kemerini takarken Ulaş çantaları bagaja koyuyordu. Bende geçip yerime oturdum. Telefonum çalmaya başlarken montumun cebinden çıkardım ve arayana baktım. Sonra cevaplandırdım.

"Efendim Gece?"

"Eslem çıktınız mı?"

"Yerleşiyoruz arabaya, ablamlara geçeceğiz şimdi."

"Biz ordayız da Zeycan abla sorsana nerdelermiş dedi."

"Kim kim var?"

"Nefesler ve siz yoksunuz sadece."

"Mira mı kullanıyor onların arabayı?"

"Başka kim kullanacak Eslem Cenk daha tam duramıyor ki ayakta. Mecbur o kullanıyor."

"Hee anladım tamam, geliyoruz ya 10 dakikaya falan orda oluruz."

"5 dakika." deyip arabaya oturup anında arabayı çalıştırdı Meriç.

"Kemerini taksana ya."

"Takarım abimlere varalım da."

"Tamam siz birazdan burda olursunuz ben anladım." deyip kapattı Gece. Bende Meriç'e yandan bir bakış attıktan sonra sesimi çıkarmadım.

Esim' in Ağzından:

"Dönüşte gitmemiz gerekiyor yani."

"Baba benim okulum var. Ben gelemem, derslerimin tam başladığı zamandayız birde yani. Son sınavlarım var sonrasında karne alacağım. E sezonun son maçları da var."

"Yalın haklı Ayaz, Yalın gelemez. 3 hafta daha bekleyemez miyiz?"

"Babam acil dedi Esim."

"E sen tek git. Biz Yalın'la kalırız."

"Şirkette senin de hissen var. Hissedarlar olarak komple orda olunması gerekiyor."

"Baba ben Eslem teyzemlerde kalırım. Ulaş var hem, beraber derste çalışırız."

"Aynen, Eslem'le konuşurum ben."

"Onlara da yük etmek istemiyorum ki seni."

"Ayaz o ne biçim söz? Şimdi Ulaş bizde kalsaydı yük mü olacaktı bize?"

"Ya hayır tabii ki o mana da söylemediğimi biliyorsun."

"Biliyorum ama dışardan bu şekilde görünüyor sen böyle deyince. Ben Eslemle konuşurum. Eslemler müsait değilse bile kaç kişi var ya burda."

"Annem doğru söylüyor baba." Ayaz nefesini bırakırken

"Peki tamam, konuş sen bir o zaman ona göre bana ne dediler söylersin." Ayaz'a kafa sallayıp yola döndüm. Haftaya Londra da hissedarlar toplantısı yapılacaktı. Bu sebeple oraya gitmemiz gerekiyordu. Uraz, Ayaz ve ben gidecektik. Gece toplantılardan dolayı Begüm doğduğunda hisselerini Uraz'a vermişti. O yüzden gitmesi gerekmiyordu. Ama şimdi bizim gitmemiz gerekiyordu. Ve an fazla 2 hafta kadar orada kalmamız gerekiyordu. Eslem onlarda kalmasına izin verirdi tahminimce. O yüzden içim rahattı. Telefonumu elime alırken gündemlere bakmaya başladım.

Mısra'nın Ağzından:

"Kızım, Mısra uyan annecim yemek yiyeceğiz." Gözlerimi açarken etrafa baktım. Arabada sadece annem ve ben kalmıştık. Babam yoktu.

"Nereye geldik anne?" deyip esnedim.

"Yemek yemek için mola verdik kızım. Sonra yolumuza devam edeceğiz. Baban da restauranta girdi. Gel bizde gidelim hadi." Kafamı sallayıp montumun şapkasını kafama geçirdim. Ve çantamla arabadan indim. Evden çıktık çıkalı uyuyordum. Gece de uyumuştum ama hala deli gibi uykum vardı. Annem arabanın kapılarını kilitledikten sonra kolunun altına aldı beni ve

"Geceleri uyumuyor musun sen? Şu sıralar yine çok uyumaya başladın." dedi kaşlarını çatarak.

"Hayır anne niye uyumayayım. Uzun yolda uyuyorum biliyorsun."

"Mısra you're always asleep. (Mısra sen hep uyuyorsun.)" Tanıdık sesle beraber derin bir şekilde nefesimi bıraktım. Annem Yalın'a kıkırdarken

"Like you've always been a squeak? (Senin her zaman gıcık olduğun gibi mi?)" dedim ve tek kaşımı kaldırdım bende.

"Mısra o ne demek öyle?"

"Biz hep öyleyiz yengecim." dedi Yalın sırıtırken. Gözlerimi devirip Zümra'nın yanına oturdum. 3 masaya oturmuştu bizimkiler. Biz Serkan amcayla beraber bir masaya oturmuştuk.

"Nasıl geçiyor yolculuk?"

"Ben sizin arabaya geçeceğim ya şimdi. Uyuyamadım bir türlü." dedi Ulaş huysuz huysuz Yalın'a.

"Ne oldu da?"

"Çınar..." Zümra anladığını belli eden bir ses çıkarırken

"Susmadı yine değil mi?"

"Hayır, Rüzgar ve Yaprak uyudu. O ise konuşmaya devam etti. Ve yüksek sesle." Yalın Ulaş'a kıkırdarken

"Tamam bizimle gelirsin sen." dedi. Yalın. Sonra ise garsona hepimiz siparişlerimizi verdik. Ve yemekler gelene kadar sohbet ettik.

Eslem' in Ağzından:

"Seninle gerçekten gurur duyuyorum kızım. Çocuklarımın üçüyle de gurur duyuyorum ama sen kendin de biliyorsun ki çocukluğundan beridir daha çok gururlandırdın beni. Gözün hep kara oldu. Bir şeyi yaparken asla çekinmedin. Belki de bu özelliğin sayesinde Serkan değil de sen Ejder oldun. "dedi babam ve kahvesinden bir yudum aldı. En son yaptığımız silah tahsilatından bahsetmiştim kendisine.

"Sana layık bir evlat olmak istedim hep baba. İdol olarak seni gördüm hep biliyorsun ve seni gururlandırmayı başarıyorsam ne mutlu bana." Babam masanın üzerinde duran elimi avuçları arasına aldı ve gülümsedi.

"Emin ol başardın." dedi. Benim yüzümde ki gülümseme de büyürken

"Ulaş'ı basketbola yazdırdınız mı?" diye sordu.

"Yazdırdık baba yeni yılın ilk haftasında başlayacaktı. Yani haftaya." dedim.

"Eslem, yeraltıyla ilgili kararlarını verdi mi peki Ulaş?" Babama cevap vermek üzereyken kapı çaldı ve Ulaş kafasını uzattı.

"Anne burda mısın?" Gülümserken

"Kendisiyle konuş istersen baba. Gel oğlum." deyince Ulaş içeri girdi ve arkasından kapıyı kapattı. Gülümseyip babamla aramızda ki koltuğa oturdu. Ve konuyu anlamak istercesine gözlerime baktı.

"Deden yeraltı ile ilgili kararlarını merak ediyor." Ulaş kaşlarını kaldırdıktan sonra geri eski haline döndü ve babama döndü.

"Dede ben bu aileye daha 2 yaşında katıldım. Ve bu aileye katıldıktan sonra her şey bambaşka oldu. O zamanlar neyin ne olduğundan bir haberdim malum. Sonra ise sizin yanınıza geldim ve 3. sınıfa kadar yanınızda kaldım. Ejder'in yanında olduğum için neyin ne olduğunun farkındaydım. Konuşmalarını genellikle yanımda yapardın, iş ile ilgili olsun ya da yeraltıyla ilgili farketmedi. Sonra annemin yanına gittim, annemde aynıydı. Ve merak saldım büyüdükçe. Başta istemedim yani silah, dövüş bana göre gelmedi. Ama sonradan anladım ki aslında bunlar olmasa ben de olmazdım." deyip bana baktı hayranlıkla.

"Yeraltında ki ilk toplantıya gidişimi hatırlıyorum; daha 7. sınıfa gidiyordum annem beni de götürmüştü. Sonra zaten annem uzak kaldı 2 sene. Herkes Ejder ve Panter'in oğlu diyordu. O zaman sanki omuzlarıma böyle ağırlık koymuşlar gibi hissettim kendimi. Ve biriyle konuştum orda. Annem izin verdi konuşmamıza. O beni uyardı. Ejder ve Panter'in çocuğu olmanın basit olmadığından bahsetti. Üçüzler de var evet ama en büyük benim. Ve sonrasında annemle konuşup çalışmalara başladım. Annemi gururlandıran bir evlat olmak için. "deyip babama döndü ve

"Tıpkı annemin seni gururlandırdığı gibi. Biliyorum sen 3 çocuğunla da gurur duyuyorsun ama annem başka. Yeraltına hükmeden o çünkü. Adı geçtiği anda bile insanın tüylerini diken diken eden o. Bende öyle olacağım. Ejder adını almak istemedim. Annem daha sahalarda. Hem belki üçüzlerden biri alır. O zamana kadar Keskin benim dede. Sende uygun görürsen."

"Baba sen söze başlamadan önce ben bir şey demek istiyorum. Ulaş, sen ben Ejder ismini alıyorum dediği an olay biter. Kardeşlerin sen bir şey demeden çıkıpta ben Ejder olacağım diyemez. Ben ablam ve Serkan istemiyoruz diyene kadar kendime Ejder diyemedim. Öncelik senin ama Ejder olursan da o ismin verdiği sorumlulukları alacaksın. "

"Anne böyle düşündüğün için çok teşekkür ederim sana. Beni çok mutlu ettin cidden ama sen varken Ejder olamam. Sen ne zaman ki ben bıraktım dersin, o zaman Ejder ismini kardeşlerim de, sizlerde uygun görürseniz alırım." Babam elini Ulaş'ın omzuna koyarken

"Yaşına rağmen o kadar olgun ve yetenekli birisin ki Ulaş, sana baktığım zaman anneni görüyorum resmen. O yüzden ben Ejder ismini senin alacağını düşünüyorum. Ki bence çokta güzel taşırsın bu ismi."

"Teşekkür ederim dede. Böyle düşünmene sebep olduysam ne mutlu bana." Babam yerinden kalkarken

"Madem ki yer altına girme kararı aldın..." deyip kasasını açtı. Vereceği şeyi anlarken gülümsemem büyüdü. Ulaş ise anlamayarak bana döndü. Ben ise babama bakıyordum. Babam kasadan cilalı ahşap, kenarı altın kaplama bir kutu çıkardı. Ve ardından kasanın kapağını kapatıp kutuyla yerine geri oturdu. Kutuyu Ulaş'a uzatıp

"Bunu annene vermek istemiştim aslında. Ama annen silahını ilk günden beridir hiç değiştirmedi aslanım. Bende bir gün torunuma veririm diye sakladım hep. Kısmet sanaymış." dedi. Ulaş' ın heyecanı belli olurken kutuyu açtı yavaşça. İçinde babamın özel silahı vardı.

"Dede bu... Bu çok kıymetli gerçekten."

"Sende kıymetlisin aslanım. O yüzden bu silah artık senin silahın."

"Dede başına bir şey gelirse mahvolurum ben."

"Gelmeyeceğine eminim." dedi babam. Ulaş'ın gözleri dolarken bana döndü.

"Babam zamanında bana teklif etti bu silahı. Ama benim silahımı çocukluğundan beridir biliyorsun. Hiç değişmedi. O yüzden bir gün torunlarından birine vermesini istedim. Ve işe bak ki kısmet sanaymış."

"Zümra peki? O da yer altına girdi sonuçta?" Babam masanın üzerinde ki siyah kutuya iki kere vurup

"Onun hediyesi de burda." dedi. Babam Zümra'ya da muşta, çakı, kelebek gibisinden şeyler yaptırmıştı özel. Çünkü silahı hariç diğer eşyaları bendeydi.

"Ulaş, yer altına kesin olarak girdiğin andan itibaren ejder dövmesi yaptırman gerekiyor biliyorsun oğlum. Toplantılara pek katılmadın daha. Ama çok kısa bir süre sonra anılmaya başlarsın. Sana da yaptırmamız gerekiyor." dedim kendi dövmeme ve babamın dövmesine bakarken.

"Üçüzler de yaptıracak mı anne ya da Zümra?"

"Zümra'nın yaptırması gerekmiyor. Ejderin çocuğu değil çünkü. Ama üçüzlerden de yer altına girme kararı alan olursa yaptıracak. Bu ilerde sizin çocuklarınız içinde geçerli olacak."

"Ben bu böyle devam eder sanıyordum."

"Ejder kimse onun çocukları devam eder bu dövmeye. Ama annenin çocuğu olmasaydı eğet yeğenine kalırdı bu isim de dövme de."

"Anladım." deyip silah kutusuyla yerinden kalktı.

"Dede, beni gerçekten çok mutlu ettin. Silahını kimseye güvenipte vermediğini biliyorum. Ama bana verdin, hemde temelli. Bu yıl aldığım en güzel hediye buydu emin olabilirsin."

"Babanın geldiğini ne çabuk unuttun öyle?" Ulaş utanırken saçlarını kaşıdı ve

"Özür dilerim anne o tamamen çıkmış aklımdan ama affet. Sende biliyorsun bu silahın ne kadar önemli olduğunu."

"Biliyorum annecim şaka yapıyorum."

"İzin verirsen çantama koyayım dede bunu."

"Tabi oğlum çıkabilirsin." Ulaş gülümseyip arkasını döndü ve odadan çıktı. Babam bana dönüp

"O kadar saygılı yetiştirmişsin ki Eslem. Bu yaşta bu olgunluk hayran olunası gerçekten. Üçüzler de abileri gibi olur umarım."

"Abilerinin izinden gidecekler baba emin olabilirsin." Babam dizime vurdu iki kere. Sonrasında ise sohbetimize devam ettik.

°°°

Sizleri seviyorum 💕

hsece07 ithaf 😍

M. M Zeycan

Continue Reading

You'll Also Like

11.7K 1.1K 22
Mavi seni sevmeyecek! Sonra zihnim farklı oyunlar oynayarak, bunlar yetmiyormuş gibi yeni sesler eklemeye başladı. Seni seveceğini mi sanıyorsun? Se...
942K 61.6K 50
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
23.1K 986 23
Allahümme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed ♡♡
729K 22.9K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!